İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)
yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.
Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.
Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.
Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.
Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.
Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.
yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.
Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken, günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.
Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.
Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.
Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.
Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.
KAYNAKÇA
ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983
Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami, Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001
(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934
HASKAN; Mehmet Mermi: :Eyüp Tarihi I, İstanbul 1993
Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker Sayın, İstanbul 1997.
ERDOĞAN; Esra Güzel : “Kaptan Paşa Camii”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 5, İstanbul 1994
ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964
TOZUN; Aylin : XVI.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, M.S.G.S.Ü.Sos. Bil.Ens.San.Tar.Ana Bil.Dalı, Türk İslam Sanatları Programı Yayımlanmamış Y.Lis.Tezi, İstanbul 2002.
ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000
Eyüp Nişanca’sında Şeyh Murad Tekkesi civarında, Sertarikzade Tekkesi yanında ve Davut Ağa Caddesi üzerindedir.
Yapının banisi Bâbüssaade Ağası Da¬vud Ağa’dır. İnşaat 926/1554’te tamamlanmıştır. Aynı yıl ölen Davud Ağa, mescidin haziresine gömülmüştür. Minarenin önünde yer alan hazirede de mezarı bulunan Davut Ağa (Ö.1554-1555), Kanuni Sultan Süleyman’ın saray-ı hümayun ak hadım ağalarındandır. Akhadımlar (tavaşiler) için en yüksek makam babüssaade (kapı ağalığı) ağalığına kadar yükselmiş ve adına da bu mescidi yaptırmıştır. Davut Ağa’nın kabir taşında üç satır halinde Osmanlı Türkçesiyle sülüs celisiyle:
Sâhibül-hayrât
Merhum Davud
Ağa ruhi çün fatiha
sene 962 (Haskan, s.39) yazılıdır.
Davut Ağa Mescidi, Mimar Sinan’ın her iki tezkiresinde de “Saray Ağası Davut Ağa Mescidi” olarak kayıtlıdır. Nitekim kitabede de “Davut Ağa-yı Saray” şeklinde yazılmıştır.(Yüksel,s.104).
Cümle kapısının basık kemerinin üzerinde bulunan kitabelerinden üstte küçük olanı dört satır olarak sülüs celisiyle yazılmıştır. İlk satırda “Muhammed Resulullah” ibaresinden sonra “rebbena Atina” duası yazılıdır. Alttaki daha büyük kitabe ise mescidin inşa kitabesi olup üç satır sülüs celisiyle ve Arapça yazılmıştır.
İbadet sahnı kapısı üzerinde üç satır halinde hazırlanmış şu kitabe vardır:
7.70×7.75m. ölçülerin de kare formundaki mescit bir avlu ortasında olup son cemaat yeri ahşap, asıl ibadet alanı yığma taş ve kiremitli ahşap çatı ile örtülmüştür. 19.yy’ın sonlarında son cemaat yerinin dış yüzü ahşapla kaplanmıştır.
Eski ahşap direkleri kaplamanın altında durmakta olup asıl direklerin cephede dört, yanlarda iki açıklıklı olduğunu göstermektedir. Mescidin zaman zaman geçirdiği onarımlarla asıl mimari karakterini yitirdiği görülmektedir. Fakat Mimar Sinan’ın yaptığı plan düzeni bozulmadan günümüze gelmiştir. Yapı son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1968’de onarılmıştır.
RÖLÖVE RAPORU
YAPININ KONUMU
Yapı Eyüp ilçesi, Nişanca mahallesi, Sertarıkzade Tekkesi yanında ve davut Ağa caddesi üzerindedir.
Yapının banisi Babüssade Ağası Davud Ağa’ dır. İnşaası 1554 ‘ te tamamlanmıştır. Aynı yıl ölen Davud Ağa mescidin haziresinde gömülüdür.
Yapı yol kotu altındaki bir sette inşaa edilmiştir. Bahçe kapısından merdivenlerle ulaşılan camii avlu ortasında yapılmıştır. Güney bahçesinde 15 adet haziresi bulunur.
PLAN ÖZELLİKLERİ
Yapı dikdörtgen formdadır. 10.33 m. X 14.61 m. ebadındaki mescidin son cemaati kapalıdır. Avlu ortasında yapılan mescide yakın dönemde batı yönünde yapılar eklenmiş, bina kitlesi batı bahçe duvarı boyunca büyütülmüştür.
Yapının kuzey batı köşesine tek katlı kütüphane eklenmiştir. Avlunun kuzey köşesinde zemin katta tuvalet ve abdestliklerin olduğu üst katta bir odanın bulunduğu 2 katlı betonarme yapı ile
kütüphane arasındaki bahçe alanı da bir üst örtü ile geçilmiş ve kapatılmıştır. Bu bölümden kuzey bahçesine girilir. Abdestliklerin kuzey doğu köşesinde tek katlı imam evi vardır. Mescit bu yapılar nedeni ile Davud Ağa caddesi üzerinden görünmez bir duruma gelmiştir.
Batı bahçe duvarı kaba yonu taş duvardır. Bahçe duvarı üzerinde dikdörtgen formdaki pencere açıklıklarının bir bölümü zaman içinde yükselen yol kotunun altında kalmıştır. Pencere açıklıklarının içinde demir lokmalı parmaklıkları vardır. Dikdörtgen formdaki pencerelerin taş söve genişliği 20-25 cm. arasında değişmekledir.
Hazire bölümü avlunun güneybatı köşesindedir. 15 adet olan hazire içinde Davud Ağa’ nın haziresi de vardır.
Avluya batı bahçe duvarın üzerindeki kapıdan girilir. Lokmalı demir kapıdan 6 rıhtlı basamaklar ile kapatılmış avlu bölümüne girilir. Bu alanın sağında mescidin son cemaatine girişi sağlayan alüminyum kapı ile güneybatı köşesinde yapılmış kütüphaneye giriş kapısı da kapatılan avluya açılmıştır.
Kapalı son cemaate kuzeybatı köşesindeki kapıdan girilir. Kapı karşı aksında cami harimine girişi sağlayan cümle kapısı vardır. Ahşap olan kapı milli sistemde yapılmıştır ancak özgün değildir. Giriş koridorunun solunda kalan son cemaat alanı ile bu koridor arası duvar ile bölünmüştür. Duvar orta aksındaki kapı ile son cemaate girilir. Yine koridorun sağındaki dar kapıdan minareye girişi sağlayan kapının içinde kaldığı kütüphaneye girilir.
Son cemaat yeri ahşap karkas olup yakın dönemde dış cephesi çimento harç ile sıvanmıştır. Kuzey ve doğu duvarında dikdörtgen formlu 2’ şer adet pencere açıklığı vardır.
Güney duvarında ahşap kaplamalı mihrapçesi vardır. Mihrapçe nişi beşgen planlıdır. Mihrapçenin sağ ve solunda birer adet pencerede harim kısmına açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Son cemaatin döşemesi ahşap kaplamadır. Duvarları çimento harçlı sıvadır, tavanı lambri kaplamadır.
Kuzeybatı köşesindeki cümle kapısından harime girilir. Cümle kapı sövesi basık kemerli ve taş sövelidir.
Cümle kapısından girilince sol bölümde mahfil vardır. Mahfil döşemesi harim döşeme kotundan ortalama 17 cm. yüksektir. Ahşap mahfil döşemesi üzerinde kadınlar mahfili vardır. Mahfil döşemesi 8 adet ahşap dikme tarafından taşınır.
Kadınlar mahfiline ahşap mahfilin doğu köşesindeki limon kirişli ahşap merdivenlerden çıkılır. Yarım döner formdaki merdiven, 9 rıhtlıdır. Merdivenin başladığı bölümde dikmeler arasındaki ahşap korkuluklar devam etmez.
Kadınlar mahfili harime doğru çıkma yaparak genişletilmiştir. Mahfil döşemesini taşıyan ahşap dikmeler mahfil katında süreklilik göstermez. Harim ile kadınlar mahfili tavanı tak tavandır ve ahşap çıta tanzimlidir. Basit bir çıta tanzimi olan tavan ahşap kiriş sistemindeki bozulma nedeni ile değişik bölümlerinde sehimler yapmıştır.
Harim döşemesi ahşap kaplamadır. Duvarlar çimento harçlı sıvadır. Ahşap minber güneybatı köşesine yerleştirilmiştir, özgün değildir. Güneydoğu köşesinde yine özgün olmayan mermer vaiz kürsüsü yerleştirilmiştir. Güney duvarındaki mihrap yakın dönemde Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Mihrap nişi 10’ gendir. Nişin önünde küçük bir seki vardır.
Harime zemin kotta her cepheden 2’ şer pencere açılmıştır. Kuzey duvarı dışında diğer cephe duvarlarındaki tepe pencereleri de zemin kot pencereleri aynı akstadır. Tepe pencereleri alçı, renkli cam vitraydır. Batı duvarı üzerinde pencere arasında ahşap kapaklı niş yeri vardır.
Zemin kotta pencere denizlikleri tek parça Marmara mermeridir. Kuzey duvarı dışındaki diğer 3 duvarda yerden ortalama 85 cm. yüksekliğinde Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Bu elemanlar özgün değildir. Pvc pencere doğramaları özgün değildir. Ancak; kuzey duvarında mihrapçenin sağındaki pencerenin harime bakan bölümündeki ahşap kapaklar özgündür. Pencere denizliği de kare formlu pişmiş toprak olup özgün mimari özelliği ile günümüze ulaşmıştır.
Minare kuzeybatı köşesindedir. Bodur minare çokgen formludur ve giriş kapısı kuzey yönündedir.
CEPHE ÖZELLİKLERİ
Yapı duvarları kaba yonu taş duvardır. Sürekli olmayan ahşap hatılların üzeri derzlenerek kapatılmıştır. Derzlerin cepheden kopması nedei ile ahşap hatılların malzemesi tespit edilebilmektedir.
Kuzey cephesi ahşap karkas üzeri sıvadır. Ahşap dikmelerin yeri sıva üzerindeki çatlaklardan belli olmaktadır. Ayrıca kuzey doğu köşesindeki sıva dökülen bölümlerde bu noktadaki dikme örülmektedir. Bu izlerden ahşap dikmelerin doğu yönünde 2 kuzey yönünde ise 4 adet olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Son cemaate bakan pencerelerin üst kısımlarında ahşap hatıllar görülmektedir. Dikme aralarının dolu tuğla ile doldurulduğu yine dökülen sıva bölümlerinden görülmektedir. Ahşap strüktürlü son cemaat çatısı yakın dönemde harim çatısı ile birleştirilmiştir. Bu iki çatı arasındaki eğim farklılığı özgün kuzey cephe ahşap kaplamalı çatı saçak kotundan anlaşılmaktadır. Kuzey cephesine bakan 2 adet pencere pvc doğramadır. Ön kısmında demir parmaklık vardır ve özgün değildir. Son cemaate giriş sağlayan kuzeybatı köşesindeki kapı batı avlusunun kapatılan bölümü içinde kalır.
Doğu cephesi kaba yonu taştır ve Su basman kotunda 3 sıra tuğla hatıl tüm cephe boyunca devam etmez. Eğimli bir arazi üzerine kurulan cami güney ve doğu cephe duvar köşelerinde payandalar ile desteklenmiştir. Ancak buna rağmen bina saçak kotundaki farktan yapının güneye doğru yattığını söyleyebiliriz. Zaten bu yatma göz ile de anlaşılmaktadır.
Doğu cephesine zemin kottan son cemaat bölünde 2, harimden de 2 adet pencere açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Harime bakan pencereler taş söve ile çevrelenmiştir. Pvc doğrama önü lokmalı demir parmaklıdır. Harime bakan tepe pencereleri
DOĞU CEPHESİGÜNEY VE BATI CEPHESİKUZEY CEPHESİMİNARE KÜRSÜSÜ
zemin kat pencereleri ile aynı akstadır ancak; daha dardır. Son cemaat pencereleri harime bakan zemin kot pencerelerden üst kotta yer alır.
Cephede yüzey kirlenmesi, malzeme kaybı vardır. Yakın dönemde yenilenen derzler taş yüzeyden dışarda yapılmıştır. Cephe yüzeyinde çatlaklar vardır.
Güney duvarında kaba yonu taş örgünün arasında 2 kottaki ahşap hatıl üzeri sıvanarak kapatılmıştır. Güney cephesine zemin kotta ve üst kotta 2’ şer pencere açılmıştır. Pencere özellikleri doğu cephe pencere özellikleri ile aynıdır. Cephede bitkilenme, kirlenme ve çatlaklar tespit edilmiştir.
Batı cephesi doğu ve güney cepheleri ile aynı özelliktedir. Kaba yonu taş örgünün güney köşesinde sürekli devam etmeyen ahşap hatıllar görülür. Güney cephesindeki 2 kotta bulunan hatıllar bu cephede aynı kotlarda kısmi devam etmektedir.
Pencere düzeni diğer 2 cephe ile aynıdır. Tepe pencere süt atkıları betonarme olarak yenilenmiştir. Zemin kot pencere üst sövelerinin yüzeyi de imitasyon harç ile onarılmıştır. Cephede çatlaklar tespit edilmiştir. Batı cephesindeki bodur minarenin kürsüsü almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Kare planlı kürsü, üç sıra tuğla hatıllı kesme taş örgülüdür. Gövdesi yivlidir. Gövdenin üzeri tek şerefeli, konik külah ile son bulur.
Yapı avlusuna batı yönünden girilir. Bahçe duvarı kagirdir. Ancak bahçe duvarının bir bölümü ile mescid arasında kalan batı avlusu üzerinin kapatılması, muhdes yapıların eklenmesi sonucu estetik değerlerini kaybetmiş ve bozulmuştur.
YAPIDAKİ BOZULMALAR
Yapı arazisi eğimlidir. Yapıldığı dönemde eğim nedeni ile yapıdaki oturmayı engellemek için güney ve doğu cephe köşelerinde yapılan 1’ er adet payanda yapının güney yönüne doğu oturmasını kısmi engellemiş olsa da tamamen engelleyememiş ve yapı gözle görülür biçimde güney yönüne doğru oturmuştur. Yakın dönemde yapılan yeni derzleme sıvalar ile özgün
ahşap hatılla kapatılmıştır. Güney ve batı cephesinde çatlaklar tespit edilmektedir. Özellikle güneybatı köşesindeki çatlak oluşumu yapının oturması nedeni ile oluşmuş olması yüksek ihtimaldir.
Yapı harim tavanı sehimlidir. Buda bize ahşap kiriş sistemi ile çatı strüktüründeki elemanların özelliğini kaybettiğini göstermektedir.
Yapı pencereleri pvc olarak yenilenmiştir. Kapılarda özgün olmayıp ahşap ve alüminyumdur. Harim ve son cemaat döşemesi ahşap kaplamadır ve özgün değildir. Marmara mermeri ile kaplanan mihrap nişi, denizliklerde, duvardaki yüksekliği 85 cm. olan kaplamalarda özgün değildir.
Kuzey cephesi çimento harç ile sıvanmıştır. Ahşap tavan kaplaması da lambri olup özgün değildir.
Bahçe duvarı da caddeye doğru yatmıştır ve çatlaklar vardır. Duvar içindeki pencere açıklıklarının önü tel ile kapatılmıştır. Lokmalı parmaklıklarda da malzeme kaybı vardır. Taş harpuştalar da kötü durumdadır. Yakın dönemde yol kotunu yükselmesi nedeni ile bahçe duvarındaki pencerelerin bir bölümü yol kotunun altında kalmıştır.
Yapı son dönemde batı avlusuna eklenen muhdes eklerle özgün görünümünü kaybetmiştir.
RESTİTÜSYON RAPORU
yüzyıl camii olan yapı Kapı Ağası mescidi ismi ile de bilinmektedir. Son cemaati ahşap direkli sundurma çatılı olan yapının son cemaat bölümünün 19. Yüzyıl sonlarında kapatıldığını yazılı kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ayrıca 1998 yılına ait rölövede ahşap kapalı son cemaat yeri görülmektedir. Bunula birlikte kurul arşivinde bulunan eski eser tespit fişinde de ahşap kaplamalı son cemaat yeri görülmektedir.
Mevcutta kapalı olan ve duvarları çimento harçlı olan son cemaat duvarlarında sıvası dökülen bölümlerde ahşap dikme tespit edilmektedir. Kuzey doğu köşesindeki ahşap dikmenin alt kısmında taş kaide yerine ahşap yastık olması şaşırtıcı bir ayrıntıdır.
Elimizdeki belgeler 19. Yüzyılda kapatılan son cemaat bölümüne ait;1998 yılındaki rölöve ve eski eser tespit fişi olduğundan; 16. Yüzyıla ait bir belge bulunmamasına karşın dikme yerleri tespit edilen camiide 16. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl olmak üzere 2 dönem restitüsyon yapılmıştır.
Buna göre alınan kararlar şunlardır;
*Yapının batı avlusunda yakın dönemde eklenen tuvalet, abdeslikler, kütüphane, imam evi, avlunun üzerini kapatan örü kaldırılmış, avlu ortasındaki mescid tamamen açığa çıkarılmıştır.
*Yakın dönemde yükseltilen yoldan dolayı kapanan pencerelerin açığa çıkması için yol kotu eğimi korunmuş; ancak 40 cm. aşağıya çekilmiştir.
*Yol kotunun aşağıya çekilmiş olmasına rağmen avlu kotu daha alt kotta kaldığından mevcuttaki gibi yol kotundan avluya basamaklarla iniş sağlanmıştır.
*1. Dönem restitsüyonda kapalı son cemaat yeri açık olarak yapılmıştır. 16. Yüzyıl restitüsyonu ile 19. Yüzyıl restitsüyonu arasındaki tek fark budur. 2. Dönem restitüsyonda 1998 yılındaki rölöveye uygun olarak son cemaat kapalı olarak önerilmiştir. Eski eser tespit
formundaki ahşap kaplama yükseklikleri dikkate alınarak mevcuttaki sıvalı cephe yerine ahşap kaplama önerilmiştir.
*Son cemaate giriş mevcuttaki gibi kuzey batı köşesindendir ve aynen korunmuştur. Son cemaat bölümü pencereleri giyotin pencere olarak önerilmiştir. 15. Yüzyıl camiilerinden olan Hacı İlyas camii açık ahşap direkli son cemaat bölümü de 19. Yüzyılda kapatılmıştır. Bu camiye ilişkin bulunan eski belgelerde son cemaat bölümünün giyotin pencere olduğu görülür. Aynı şekilde 16. Yüzyıl yapısı olan ve 19. Yüzyılda yenilenen Kasap İlyas caminin kapalı ahşap son cemaat bölümü yine ahşap giyotin pencere sisteminde yapılmıştır. Harim pencereleri de yine dönem camilerindeki gibi ahşap ve kanatlı doğrama olarak önerilmiştir. Mevcutta kuzey cephesindeki 1 adet pencere iç kısmında bulunan ve özgün olan ahşap kapak diğer pencerelerin iç kısımlarında da çizilmiştir.
Cami kapısı özgün değildir. Dönem özellikleri dikkate alındığından Kasap İlyas camii son cemaat ve harime giriş kapı detayları örnek alınarak mescid kapıları restitüe edilmiştir.
Mevcutta son cemaat ve harim döşemeleri ahşaptır ve özgün değildir. Dönem camileri incelendiğinde son cemaat ve harim kare pişmiş toprak önerilmiştir ki kuzey duvarında mihrapçenin sağındaki pencere denizlikleri de kare formlu ve pişmiş topraktır.
16. Yüzyıl camilerinden Eyüp Kızıl mescid ve kara Ali Çavuş camilerinin ilgili koruma kurulundan onaylı restitüsyon ve restorasyon projeleri dikkate alınarak Davut Ağa camii minber ve vaiz kürsüsü restitüe edilmiştir.
Çok gen planlı mihrap nişi, özgün olan ahşap kaplı mihrapçeye uygun olarak ahşap kaplama olarak önerilmiştir.
Harim tavan tanzimi özgündür ve aynen korunmuştur. Özgün olmayan son cemaat ahşap tavanı harim tavanına uygun olarak restitüe edilmiştir.
Mevcutta tek bir çatı da toplanan son cemaat ve harim üst örtüsü son cemaat saçak kotunun harim saçak kotundan düşük olması nedeni ile koparılmış ve sundurma çatı olarak alt kotta restitüe edilmiştir. Ahşap strüktürlü çatı sistemleri üst örtüsü alaturka olarak önerilmiştir.
Camii minaresi mevcutta kürsü ve pabuç kısmı almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Gövdesi çokgen olan minarenin bu bölümü ile şerefesi sıvalıdır. Şerefe bölümü daire planlıdır. Şerefe korkulukları taştır.
Araştırma sürecinde yapılan dönem analizlerinde 16. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl camiileri incelendiğinde minarenin tamamının kesme taş olduğu örnekler olduğu gibi, kürsü ve pabuç kısmı almaşık olup, gövdesi ve şerefe bölümü tuğla örgü olan yada kesme taş olan değişik tipolojilere sahip minareler tespit edilmiştir.
Araştırma sürecinde incelenen camii minarelerinin, camii her nekadar 16. 17. Yüzyıllara tarihlense de özgün olup olmadığı bir dönem yıkılıp yenilenip yenilenmediği konusunda bir belge tespit edilememiştir. Özellikle 16. Yüzyıl ve 18. Yüzyıldaki büyük depremlerde bir çok cami minaresinin yıkıldığı bilindiği için yapılan araştırmalarda minarelerin tam yüzyılları tespit edilememiştir.
Araştırmalarda öncelikle Mimar Sinan’ın eseri olan camii ve minareleri örnek alınmıştır, aynı dönemde yapılmış diğer yapılarda incelenmiştir.
16.-17. YÜZYIL MİNARE ÖRNEKLERİ
ÇAVUŞPAŞA CAMİİ (1538)
Mimar Sinan eseri olan camii almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresinin kürsü ve pabuç kısmı kesme taş gövdesi farisili olup tuğladır. Minare ve camii günümüze özgün hali ile ulaşamamıştır. Kaynaklarda kesme taş olarak geçen minarenin yıkıldığı 19. Yüzyılda tuğla olarak yapıldığı bilgisi yer alır (bkz. İstanbul Ansiklopedisi cilt 2, sayfa,480-481)
Çavuş Paşa Cami
FERRUH KETHUDA CAMİİ (16. YÜZYIL)
Sinan eseri olan cami almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresi kesme taştır. 1950 yılında şerefe üst kısmı yıkılan minare özgününe uygun olarak kesme taş ile yeniden yapılmıştır.
Ferruh Kethüda Cami
AHİ ÇELEBİ CAMİİ (16.YÜZYIL BAŞI)
Sinan eseri olan yapı almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresi kesme taştır.
Ahi Çelebi Cami
KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ (1586)
Bir çok kaynakta Sinan eseri olarak kabul edilse de Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Almaşık duvar örgüsüne sahip caminin minaresi kesme taştır.
ŞAH SULTAN CAMİ (1533)
Sinan eseri olan yapı dikdörtgen planlı, ahşap dikmeli son cemaat yerine sahip bir camidir. Cami duvarları almaşık örgüsüdür. Minare kürsü ve pabucu almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Sıvalı olan minare gövdesinin sıvası dökülen bölümlerinde gövdesinin tuğla örgüsü görülmektedir.
Şah Sultan Camii
HACEGİ RAKIM EFENDİ CAMİ (1585)
Sinan eseri olan yapı almaşık duvarlıdır. Minaresi tuğladır. Kaidesi ve pabuç kısmı almaşıktır. Kaynaklara göre yapı 1919 yılında büyük bir yangın geçirmiştir. Minaresi yangın sonrası restorasyonda yenilenmiştir.
İSKENDER ÇELEBİ CAMİ (16.YÜZYIL)
Debbağ İskender Çelebi tarafından yapılan camiinin kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Minare gövdesi, kürsü ve pabucu almaşık örgüdür. Şerefesi ise tuğladır.
KARAGÖZ MEHMED PAŞA CAMİ (1786)
Sadullah Çavuş tarafından yaptırılmıştır. Ahşap olan cami zaman içinde harap olduğundan 1961 yılında harap kısımları halk tarafından ihya edilmiştir. Minare pabucu kesme taş olup kürsüsü almaşıktır. Minare gövdesi ve şerefesi daire planlı olup tuğladır.
Karagöz Mehmed Paşa Camii
TEVKİİ CAFER CAMİİ (1515, ONARIMI II. ABDÜLHAMİD ZAMANI)
Banisi, Taçzade Nişancı Cafer Çelebi olup, Anadolu Kadısı iken 1515 yılında idam edilmiştir. Caminin bu tarihten önce yapılmıştır. Giriş kapısında II.Abdülhamid zamanında tamir gördüğü bilgisi vardır. Zaman içinde harap olan yapı 1978 ve 1988 yıllarında Vakıflarca ihya edilmiştir. Minare kürsü ve pabucu kesme taş olup gövde ve şerefesi tuğladır. Şerefe altı taştır.
Tevkii Cafer Camii
MESNEVİHANE CAMİ (1848)
Fatih İlçesi’nde, Çarşamba’da, Tevkii Cafer Mahallesi’nde, İsmail Ağa ve Mesnevihane Caddelerinin köşesinde ,2286 ada,1 parselde Şeyh Mehmet Murad el Nakşibendi (Ölümü: h.1264/m.1848) tarafından h.1260/m.1844 tarihli vakfiyeyle tesis olunmuştur.
Almaşık duvarlı cami minare pabucu almaşık duvar örgüsü olup gövdesi tuğladır.
Mesnevihane Camii
FEVZİYE CAMİ
Fatih ilçesi’nde, Koca Mustafa Paşa’da, Ha¬cı Hamza Mahallesi’nde güneyde Merdivenli Çeşme Sokağı, batıda Hoca Kadın Sokağı ve kuzeyde Hacı Evhat Sokağı’nın sınırladığı yapı adası yer alır.
Külliyenin esasını oluşturan cami-tekke nedeniyle daha çok Feyziye Camii, Kü¬çük Efendi, Feyzullah Efendi ya da Feyzî Tekkesi olarak da tanınmıştır. Tevhidhanesi kagir, meşrutahanesi ahşap Nakşi tekkesidir.(İşli,s.61)
Külliyenin çekirdeği, Ayasofya vaizi ve reisülkurra Feyzullah Şükrü Efendi (ö. 1814) tarafından 19. yy’ın başlarında kurulan cami-tekkedir. Halvetîliğin Sünbülî koluna bağlı olan bu tekkede Feyzullah Efendi’ nin oğlu, “Küçük Efendi” lakabıyla tanınan Mehmed Abdürreşid Efendi (ö. 1837) postnişinlik yapmıştır. Kaynaklarda tespit edi¬lebilen son şeyhi, 1890’larda meşihat makamında bulunan Nesib Efendi’dir.(Tanman 1994, s.150,Tanman 1965, s.465))
Şeyh Mehmed Abdürreşid Efendi tarafından 1825’te tekkenin yeniden inşa ettirilmiştir.
Cami mevcutta sıvalıdır. Minare pabucu sıvalıdır. Gövdesinin sıvalı kısımlarında dökülmelerinin altında almaşık örgü sistemi tespit edilmektedir. Şerefe üst kısmı tuğladır.
Yapılan dönem araştırmalarına göre cami ile ilgili olarak 16. Yüzyıl dönem restitüsyonda minarenin almaşık örgülü pabuç ve kürsü kısmı korunmuş ancak gövde ve üst kısımları kesme taş olarak önerilmiştir. 19. Yüzyılda ise raspa sonucunda tespit edilen tuğla örgü belge olarak kabul edilerek gövde ve üst kısmı tuğla olarak önerilmiş, şerefe altı mevcuttaki gibi ve eski belgelere uygun olarak taş çizilmiştir.
•Bahçe duvarları özgündür ve mevcut durumu ile korunmuştur.
Tescil fişinde bulunan fotoğraf (belge-1, tarihi bilinmemektedir.)Belge 21948 yılındaki fotoğraf; bu fotoğrafta son cemaat yeri çatısının harim çatı kütlesinden aşağıda olduğu görülmektedir. (belge-3)Vakıflar arşivinden alınan rölöve belgeleri (belge-4),tarihi bilinmemektedir.Vakıflar arşivinden alınan zemin kat rölöve belgeleri (belge-5),tarihi bilinmemektedir.Vakıflar arşivinden alınan birinci kat rölöve belgeleri (belge-6),tarihi bilinmemektedir.Minare peteğinde yapılan raspa sonucunda minare peteği Osmanlı tuğlası olarak çıkmıştır.Minare peteğinde yapılan raspa sonucunda minare peteği Osmanlı tuğlası olarak çıkmıştır.
RESTORASYON RAPORU
Restorasyon projesi 2. Dönem restitüsyon doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre alınan kararlar şunlardır;
Yapı avlu içindeki batı bölümündeki tüm muhdes yapılar ile kuzeydoğu köşesindeki imam evi kaldırılmış, avlu orta kısmındaki mescid açığa çıkarılmıştır.
Bahçe duvarında yola doğru sehim yapan bölümün sökülerek özgün duvar örgü sisteminde örülmesi gerekmektedir.
Bahçe duvarı üst kısmında mevcutta olmayan taş harpuşta bölümleri özgün taş harpuşta detayına göre taş malzemeden imal edilecektir.
Malzeme kaybı olan bahçe duvarı içindeki pencere lokmalı demir parmaklıkları yenilenmelidir.
Bahçe giriş kapısı 16. Yüzyıl camilerinden Nişanca Mehmet Paşa bahçe giriş kapısı örnek alınarak çizilmiş ve uygulaması önerilmiştir.
Son cemaat yerinin çimento harçlı sıvaları raspalanmalı, alttaki sistem özgününe uygun olarak konunun uzmanları denetiminde onarılmalıdır. Projesine uygun olarak son cemaat dış cephe duvarları 1. Sınıf çam ile kaplanmalıdır.
Son cemaatin çatı bölümü sökülerek ahşap sistemde eğimi projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
Harim bölümünün ciddi şekilde sehim yapan ahşap tavan çıtalarından örnekler alındıktan sonra sökülmeli ve aslına uygun olarak ahşaptan yeniden yapılmalıdır. Açılan ahşap sistemdeki çatı elemanlarından çürüyen kısımları değiştirilmelidir. Çatı kiremit altı kaplama tahtası üzerine su yalıtımı yapılarak alaturka kiremit uygulanmalıdır.
Pencere ve kapılar restorasyon projesine uygun olarak çizilen detaylara göre imal edilmelidir. Özgün olan kuzey duvarındaki ahşap kapak ile ahşap söve diğer pencere iç kısımlarında yapılmalıdır.
Harim içindeki Marmara mermeri ile kaplanmış denizlikler, vaiz kürsüsü, mihrap nişi gibi elemanlardan bu kaplam kaldırılmalıdır. Denizlikler özgününe uygun olarak pişmiş toprak yapılmalıdır. Vaiz kürsüsü, minber yine restorasyon projesine uygun olarak ahşap malzeme ile imal edilmelidir. Mihrap nişide ahşap ile kaplanmalıdır. Ancak mermer kaplamanın mihrap nişinden sökümü sonrasında alttan çıkan başka bir iz tespiti yapılır ise bu iz doğrultusunda proje revize edilmeli ve uygulama ona göre yapılmalıdır.
Uygulama sırasında özgün olmayan ahşap döşemeler sökülmelidir. Alttan özgün döşeme sistemi tespit edilemiyorsa projesine uygun olarak pişmiş toprak döşeme yapılmalıdır.
İç sıvalar tamamen raspa edilmeli, altan çıkan duvar yüzünde var ise çatlak oluşumları statik rapor doğrultusunda onarılmalı, boşalan derzler özgün harç ile onarılmalı, malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar sağlamlaştırıldıktan sonra horasan harç karışımı ile sıvanmalıdır.
Sıva raspasından önce boya raspası yapılması önerilir. Eğer kalem işi tespiti yapılıyorsa özgününe uygun olarak restorasyonu konunun uzmanları yönetiminde yapılmalıdır.
Mevcut içlik ve dışlıkların muhafaza edilmesi önerilmiştir.
Cephelerde yakın dönemde yapılan tüm derzler ve sıvalar sökülmelidir. Çürüyen ahşap hatılların yerine lamine ahşap hatılların kullanımı önerilmiştir.
Duvarlardaki çatlak oluşumları statik rapor doğrultusunda onarılmalı, malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Cepheler mikro kumlama ile temizlenmelidir. Duvarlar temizlendikten ve sağlamlaştırıldıktan sonra kaba yonu taş yüzeyden 0.5 cm. İçeride
olarak şekilde gömme derz özgün harç oranına uygun olarak hazırlanan karışım ile yapılmalıdır.
Mescid etrafındaki betonarme kaldırım kaldırılarak yapı etrafında drenaj sistemi yapılmalıdır.
Restorasyonda minare 19. Yüzyıla uygun olarak çizilmiştir. Uygulama sırasında gövde kısmındaki çimanto harçlı sıvaların raspa edilmesi, raspa sonucunda farklı bir tespit olur ise projelendirilerek kurula iletilmesi gereklidir.
KAYNAKÇA
Bibi. Öz, İstanbul Camileri, I, 81; Ayvansa-rayî, Hadîka, I, 292; İSTA, VIII, 4285; Kuran, Mimar Sinan, 307; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 39. N. ESRA DİŞÖREN
ASLANAPA; Oktay : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983
Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,
Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001
BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978
(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934
HASKAN; Mehmet Mermi: :Eyüp Tarihi I, İstanbul 1993
Müler-Wiener; Wolfgang : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker
Sayın, İstanbul 1997.
DİŞÖREN; N.Esra : “Davut Ağa Mescidi”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 3, İstanbul 1994
KURAN, Aptullah : Mimar Sinan’ın Mescidleri, S. Eyice Armağanı S: 140)
ÖZ; Tahsin : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964
TOZUN; Aylin : XVI.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, M.S.G.S.Ü.
Sos. Bil.Ens.San.Tar.Ana Bil.Dalı, Türk İslam Sanatları Programı Yayımlanmamış Y.Lis.Tezi, İstanbul 2002.
ÜSTÜN; Ayşe : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000
YÜKSEL, İ.Aydın : Osmanlı Mimarisinde Kanuni Sultan Süleyman Devri(926-974/1520-1566) VI. Cild, İstanbul 2007.
Uçmag – Uçmak kelimesi Türk ve Altay mitolojisinde anlamı cennet kelimesine karşılık gelir.
Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesine bağlı olan Uçmakdere köyü İstanbul’a 170 km uzaklıktadır. Köyün sırtını dayadığı Ganos Dağı (Işıklar Dağı )950 m. yüksekliği ile,Trakya’nın ikinci büyük yükseltisidir.Köy Ganos dağından doğan bir dere yatağı üzerine kurulmuştur. Konumu itibari ile doğal zenginlikleri de bünyesinde barındıran Uçmakdere köyü Marmara denizine kıyısı olan eski bir Rum köyüdür.
Köyün iklimi, Karasal iklimin bölgede Karadeniz iklimi ve Akdeniz iklimleri arasında geçiş özelliği gösterdiği Marmara iklimidir. Genel olarak bölgenin güneyi ve kuzeyi arasında bu iki iklim arasında geçiş kuşağı olurken Tekirdağ bölgesi ise Karasal iklim etkilerine açık olup 4,3 °C ile öteki kıyı yerleşmelerine göre daha düşük bir ortalamaya sahiptir. Yazları sıcak ve kurak,kışları soğuk ve yağışlı geçer. Köyün merkezi denizden 115 metre yükseklikte olup deniz kıyısına inildikçe ılıman bir iklime geçiş gözlemlenmektedir. Ayvasıl mevkinde ise Akdeniz iklimi yaşanmaktadır. Yağışların yoğunluğu köyün sularına direkt etki etmektedir.
Köyün ekonomisi günümüzde bağcılık, hayvancılık, keçi yetiştiriciliği ve keçi sütü ürünleri, pekmez, zeytinyağı, zeytin, şifalı otlar, organik bal üretimi, ıhlamur, adaçayı ve kekik otu gibi ürünlere dayalıdır. Son yıllarda köyde bağ olmayan alanlarda tütün yetiştiriciliği yapıldığı görülmektedir.
1924 yılında mübadelede aynı köyden kalkıp gelenlerin tamamı, beyannamelerinde yaptıkları işi ipek böcekçiliği olarak belirterek topluca köye yerleşmişler. Tütüncülük,bağcılık, ipek böcekçiliği ile uğraşırken Japonya’dan ipek ithal edilince fiyatlar düşmüş. 1989 yılında gelindiğine Trakya’da buğday mahsülünü yiyen böcekle süne mücadelesinde, hava akımıyla ipek böcekleri ölünce, yılda 6.5-7 ton ipek üreten Uçmakdere Köyü’nde ipek böcekçiliği ve ipek üretimi biterken, yinekökleri Rumlara dayanan şarapçılığı isehala devam ettirmektedir.
Uçmakdere Köyü, konumu itibariyle doğal zenginlikleri bünyesinde barındırmaktadır. Marmara denizine kıyısı olan köy mavi ile yeşili; tarih ve kültürel doku ile birleştiren zenginliğe sahiptir. Son dönemde yörenin bu güzelliklerigezi ve kültür turizminin ilgisini çekmektedir
Köy günümüzde dağ sporlarına ilgi duyanların yeni ilgi alanı olmuştur.Yamaç paraşütü köyün Ganos Dağı eteklerinde bulunan Nişantepe ile Uçmakdere köyü Ayvasıl mevki arasında yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Tekirdağ valiliği ile Tekirdağ Doğa Sporları ve Havacılık Kulübü tarafından dört yıldır düzenlenen ” Tekirdağ Uçmakdere Yamaç Paraşütü Festivali” yöreye olan ilgiyi arttırmaktadır.
Uçmakdere Köyü Genel Görünüm
Adrese dayalı nüfus sistemine göre 220 adet boş ve dolu konutlara numara tahsis edilmiştir.Köy yerleşimi içinde kayıtlı 142 hane ve eklentileri olup; köyle sahil arasında bağ evleri ve yazlıklardan oluşan 78 hane ve eklentisi bulunmaktadır.
Köyün Rumca’daki adı “Avdimio”dur. “Hoş yer” anlamına gelmektedir. Rumlar AVDiMiO adını kullanırken,yörede yaşayan Türk Yörükleri Uçmakdere’ye “AVDiN” demişlerdir. Rumlar zamanında önemli bir şarap üretim merkezi olarak faaliyet göstermiştir.1918’te çekilmiş bir fotoğrafa göre; köyde yaklaşık 500 hane bulunmakta olup; evlerin çoğu 3 katlı ve camekanlıdır.Köyde 3 tane eczane, 2 kilise, 3 ayazma (kutsal çeşme), 2 Maşatlık (Rum mezarlığı) ve 2 ahşap köprü olduğu, her sokakta kandiller yandığını, 3 yol ağızlarında ise “Talika”ların birbirlerini görebilecekleri dev aynaların olduğu, her evin altında tonlarca şarap alabilen mahzenlerin olduğu, ziyarete gelen Rumlar tarafından anlatılmaktadır. Özellikle “Çavuş Üzümleri”nin Amerika’ya buradan gönderildiği resmi kayıtlarda bulunmaktadır.
Uçmakdere’nin bulunduğu bölgede antik dönemlerden Roma ve Bizans’a değin sürdüğü öngörülen bağcılık kültürü, Osmanlı döneminde de sürmüş. 14 . yüzyılda bu bölgeye gelen Osmanlılar burada yaşayan ve bağcılığı çok iyi bilen Rumların yaşam şekillerine müdahale etmemiştir. Ganos dağının fay kırıklarının zenginleştirdiği mineralli kırmızı killi topraklarından yararlanarak, yörede bağcılığı geliştirmişler.
Bu bölgede, 1950’lere değin karayolu ulaşımı büyük ölçüde kısıtlı iken; geçmişte bu yüzden bölgenin bağcılık ürünlerini ekonomiye kazandırmasında tek seçenek, deniz yolunu tercih etmekten geçiyormuş. Bu sebepledir ki, yöre bağlarının ve bağ ürünlerinin tanıtılmasında en büyük rolü denizciler oynamış. Büyük gemiler mevcut tahta iskeleye yanaşamaz iskeleden sandallarla gemilere şıra fıçıları taşınırmış.
Fırtına olduğu zamanlarda şarap dolu amforaların yüklü olduğu bazı gemilerin , Uçmakdere -Marmara Adası arasında batmış olduğunu günümüzde denizin dibinde yüzlercesi bulunan mühürlü Ganos amforalarının bulunduğu batıkların dalgıçlar tarafından tespiti ile anlayabiliyoruz.
1924 yılındaki mübadele ile köydeki Rum ahali Yunanistan’a göç etmiş, yerlerine Selanik’in Gevgeli-Karasinan ve Mayadağ kazalarından gelen Türkler yerleştirilmiştir. Köyde Osmanlı’ya ait hiçbir Kültür mirası olmaması dikkat çekmektedir.
Uçmakdere Köyü’nün hemen girişinde bulunan 4 asırlık çınar ağacı da dikkat çekiyor. Trakya Üniversitesi tarafından incelenerek anıt niteliği verilen çınar ağacı, görenleri hayran bırakıyor.
2.UÇMAKDERE KÖYÜ GELENEKSEL SİVİL MİMARİ ÖZELLİKLERİ
Tarihi, eskilere dayanan Uçmakdere taş ve ahşabın uyumlu birlikteliğinin yaşatıldığı tarihi ve mimari dokusu Rum sivil mimarisinin izlerini taşırken Türklerin bölgeye gelmesi ile geleneksel Türk sivil mimarisi köyün yerel dokusuna yerleşmiştir.
Köy günümüzde Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun kararı ile sit alanı içerisindedir.
Köyün geleneksel sivil mimarisinin şekillenmesinde coğrafi konumu,çevresel faktörler, yapım teknikleri, yerel malzeme imkanlarının yanı sıra diğer bir önemli unsur yapıların ne amaçla kullanılacakları yani üretim – ekonomik uğraşlarda etkilidir. Eskiden köyde yapılan ipek böcekçiliği ile günümüze dek süregelen bağcılık – şarapçılık Uçmakdere’nin kırsal mimarisini etkilemiştir.Geçmişte Rumlar taş evlerin zemin katlarındaki depolarda üzüm depolayıp şarap üretirlerken Türkler aynı mekanı ipek böcekçiliği sonrasında da tütün ve tarım ürünleri depolamak için kullanmışlardır.
Genel olarak köyde bulunan konutların çoğu, ahşap karkas arası dolgu ve kagir sistemlerin bir arada kullanıldığı karma sistem ile inşa edilmiş olup bu yapılarda kullanılan başlıca malzemeler; taş, tuğla, kerpiç ve ahşaptır.
Evlerin duvarları, temellerde taş, birinci kat seviyesine kadar moloz taş örgü, üst katlarda da kâgir ve ahşap kullanılmıştır.
Genellikle parselasyona göre kuzey -güney konumlanan evler avlulu, çoğunlukla ayrık nizam ve çift katlıdır.Yapıların plan tipolojisi genellikle zemin kat+1 kat olmak üzere 2 katlıdır. Zemin katta cümle kapısından girildiğinde; tabanı genellikle sıkıştırılmış toprak bazen de taş kaplı olan yarı-açık fakat sonradan kapalı olarakta kullanılan hayat veya taşlıklar, ambar, depo,
kiler, ahır,kazan-aş ocağı veya mutfak, kışlık oda ve alt kattan üst katta geçişi sağlayan merdiven vb. mekanlar yer alırken üst kat ise sofa etrafında şekillenen ve odaların yer aldığı ve ailenin esas günlük yaşamının geçtiği kattır. Odaların özellikleri aynı olup, pek az değişkendir.Sofa evin şeklini belirleyen değişken özelliklere sahip bir yapıdadır.Sofanın odalar arasındaki konumuna göre değişik plan tipleri oluşmuştur. Ara kat var ise eğer bu bölüm genellikle kışlık oda yada mutfak olarak kullanılır.
Eskiden zemin katın dış cephesinde çoğunluklu emniyet gereği dışarıya bakan pencere olmaz veya küçük pencereler olurdu.Uçmakdere köyünde de bu kurguyu çoğu evde görebiliyoruz.
UÇMAKDERE KÖYÜ DOKUZ ADET KONUTUN MİMARİ ÖZELLİKLERİ
3.1. 2474 Parselde ki Mevcut Yapı
3.1.1 Yapının Mimari Özellikleri
Arazi eğimine uygun olarak konumlanan yapı ayrık nizam ve bahçeli olmakla beraber ana kütle içerisinde zemin kotu farklıdır. Yapı günümüzde kullanılmaktadır
Yapı tek parsel üzerinde aynı ana kütle içerisinde,tek üst örtü altında iki farklı cümle kapısı olan iki ayrı konut olarak inşa edilmiştir. Yapı zemin kat+ 1 normal kat ve zemin kat+ara kat ve 1 normal kata sahip iki farklı bölümden oluşmaktadır.
Binanın zemin katı ahşap hatıllı kaba yonu taş yığma örgü, üst kat ise üç cephede ahşap çatkı sistemde üzeri ahşap kaplama,arka cephede kaba yonu yığma sistemde ile inşa edilmiştir. Üst örtüsü alaturka kiremitli, kırma çatıdır. Saçaklar düz devam etmektedir.
Dış cephe de zemin kat sıvasız, kısmen kireç badanalı olup üst kat üç cephede ahşap kaplamalı olup arka cephede taştır. Genel olarak yapıda ahşap malzemenin kullanıldığı yerler; duvarlar, tavan, döşemeler, doğramalar ve çatı olarak sıralanabilir.
Yapının üst katında giriş kapısının hemen üzerinden başlayan çıkma cephe boyunca devam ettirilmiştir. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Cephe süslemesi mevcut değildir..
1 nolu konut;
Zemin kata giriş; cephenin sağında yer alan aydınlık pencereli,çift kanatlı basit ahşap bir kapıdan sağlanır. Zemin kat döşemesi sıkıştırılmış toprak olup kiler, ambar veya depo olarak kullanılmaktadır. Zemin katta kısmen araziden kaynaklanan kot farkı yüksekliği ahşap dikmeler üzerine ara kat yapılarak değerlendirilmiş. Giriş kapısının sol tarafında yer alan ahşap köşe sahanlıklı iki kollu merdiven ile üst kata ulaşılırken ara kata merdivenin köşe sahanlığından ulaşılmaktadır. Ara katta kışlık oda olarak kullanılan bir oda mevcuttur.
Üst katta yer alan üç oda, merdivenin sahanlığına açılmaktadır. Odaların birinin uç kısmında yüklük ve kışın banyo olarak kullanılan küçük bir alan yer alır.
zemin kat kaba yonu yığma taş örgü, üst kat üç cephede ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama arka cephe kaba yonu yığma sistemde inşa edilmiştir. Dış cephede Zemin kat sıvasız ,üst kat üç cephede ahşap kaplamadır. İç mekanda ise bölme duvarlarda ahşap bağdadi sistem kullanılmış olup üzerine kireç-saman-çamur karışımı harçla sıva yapılmıştır.
2 nolu konut;
Zemin kata giriş; cephenin sağında yer alan düz ahşap lentolu çift kanatlı basit ahşap,yalın bir kapıdan sağlanır. zemin kat döşemesi sıkıştırılmış toprak olup giriş kapısının hemen solunda taş bir yemlik yer alır. Zemin kat ahır ve depo olarak kullanılan bir mimari hacim durumundadır.
Üst kata; ara kat olmadığı için taş pabuçlu tek kollu,sahanlıksız ahşap bir merdiven ile ulaşılır. Ahşap merdiven üst katta sofaya açılır. Sofanın iki yanında ikişer oda yer alıp üst kat iç sofalı plan tipine sahiptir.
Zemin kat yer yer ahşap hatıllı kaba yonu yığma sistemde inşa edilmiş olup üst kat yine ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama ve arka cephede kaba yonu yığma taş sistemle inşa edilmiştir.
3.2. 2536 Parselde ki Mevcut Yapı
Ayrık nizamlı , bahçeli zemin kat+ 1 normal kattan oluşan bir yapıdır. Günümüzde kullanılmamaktadır.
3.2.1 Yapının Mimari Özellikleri
Yapı ahşap hatıllı kaba yonu yığma ve ahşap çatkı arası taş dolgulu olup karma sistemde inşa edilmiştir.Üst örtüsü alaturka kiremitli çatıdır. saçaklar düz devam eder.
Dış cephe de iki cephe sıvasız taş , giriş cephesi ve diğer yönde üst kat cepheler ahşap kaplama zemin kat cepheleri taştır. Giriş cephesinde üst kat,cephe boyunca az miktarda ana kütleden çıkma yapmıştır.Yapıda ahşap malzemenin kullanıldığı yerler; duvarlar,tavan, döşemeler, doğramalar ve üst örtü olarak sıralanabilir.
Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Özgün tavanlar çıtakari düz ahşap kaplamadır.Cephe süslemesi mevcut değildir.
Zemin kata orta akstan ahşap çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Zemin kat tabanı sıkıştırılmış toprak olup giriş kapısının sağ aksında bir oda mevcuttur. zemin kat depo, kiler ve genel hizmet işleri için kullanılır. giriş kapısının sol aksında tek kollu, taş pabuçlu ahşap merdiven ile üst katta ulaşılır. Üst kat planı köşe sofalı olup iki oda ve bir ocaklı mekandan oluşur. oturma odası olarak düzenlenen odanın pencereli cephesinde boyunca uzanan sedir mevcuttur.
3.3. 2544 Parselde ki Mevcut Yapı
Ayrık nizamlı , bahçeli, zemin kat+ 1 normal kattan oluşan bir yapıdır. Günümüzde kullanılmaktadır.
3.3.1 Yapının Mimari Özellikleri
Yapı ahşap hatıllı kaba yonu yığma ve ahşap çatkı arası taş dolgulu olup karma sistemde inşa edilmiştir.Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma çatıdır. Saçaklar düz devam eder.
Dış cephe de arka cephe sıvasız taş , giriş cephesi ve diğer yönde üst kat cepheler ahşap kaplama+ sıva, zemin kat cepheleri ise taştır.Özgün mimari kurguda günümüzde mevcut olmayan giriş kapısının hemen üzerinde sofada aydınlık tepe pencereli ahşap küçük balkon olmalıdır.Yapıda ahşap malzemenin kullanıldığı yerler; duvarlar,tavan, döşemeler, doğramalar ve üst örtü olarak sıralanabilir.
Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Özgün tavanlar düz ahşap kaplamadır.Cephe süslemesi mevcut değildir.
Zemin kata orta akstan ahşap çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Zemin kat tabanı şap beton olup giriş kapısının sol aksında bir oda ve sonradan eklenen mutfak sağ aksta bahçeden girişi olan depo olarak kullanılan bir mekan mevcuttur. Zemin katta orta hacim taşlık olarak kullanılıp depo, kiler ve genel hizmet işleri için kullanılır. Üst kata taşlıktan iki kollu sahanlıklı ahşap merdiven ile ulaşılır.Üst kat planı iç sofalı olup iki yanında birer odadan oluşur. Oturma odası olarak düzenlenen odanın pencereli cephesinde boyunca uzanan sedir mevcuttur. Diğer odada yaşmağı sonradan kapatıldığı anlaşılan ocak ve hemen yanında kışın sıcak olması için ocağın yanında yapılan banyo yapmak içinde kullanılan mekan bulunur. Sofada ise bir adet ahşap yüklük mevcuttur.
3.4. 2496 Parselde ki Mevcut Yapı
Yapı eğimli arazi üzerinde ayrık nizam,iki cephesi sokağa bakan,bahçeli, zemin kat+ 1 normal kattan oluşan tek üst örtü altında iki farklı yaşam alanı olarak düzenlenmiştir. Yapı günümüzde kısmen kullanılmaktadır.
3.4.1 Yapının Mimari Özellikleri
Yapı zemin katta yer yer yatay ahşap hatıllı kaba yonu yığma taş ve üst katta ahşap çatkı üzeri kalamut+ kerpiç sıva ile ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir.Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma çatıdır. Özgün saçaklar; düz devam eder, alınlıklı ve ahşap kaplamalıdır.Saçak altında cepheler ahşap profilli silmeler ile çevrelenmiştir.
Dış cephe de zemin kat büyük oranda sıvasız taş, üst kat cepheler ahşap kaplamadır. Yapının kuzey ve güney cephelerinde iki farklı girişi mevcuttur.
Üst kat güney cephe düzenlemesinde; köşe gönye basit çıkma mevcuttur. Çıkma ahşap döşeme hatıllarının zemin kat tavanından dışarıya doğru uzatılması şeklinde olup,hatıllar ahşap malzeme ile kapatılmıştır. Bu çıkma cephe boyunca kademeli olarak tekrarlanır. Köşe çıkma yan cephede ise paralel düz çıkma olarak biçimlenip ahşap eli böğründe payandalara oturur. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli giyotin penceredir. Cephe düzenlemesi oldukça sade ve yalındır. Süsleme mevcut değildir.
1 Nolu Konut ( güney Cephe) : Zemin kata sokağa bakan cepheden sağ akstan ahşap düz lentolu,çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Kapının sol yanında aydınlık penceresi mevcuttur. Zemin kat tabanı sıkıştırılmış toprak olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılır. Zemin katta orta mekan dışında iki oda yer alır. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır.
Üst kata taşlıktan taş pabuçlu,çeyrek döner, tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır. Merdiven yuvasında köşede gömme basit bir niş mevcuttur. Üst kat planı iç sofalı, iki yanında ikişer odadan oluşun bir yaşam alanıdır.Üst katın iki odası evin kış damı(kış odası) ve aş ocağı olup yaşmaklı ve piramit külahlı ocaklar bulunur.Özgün mimari kurguya uygun olarak ocağın yanında kapaklı dolaplar mevcut olması gerekirken bunlar kapatılmıştır. Aş ocağı- mutfak olarak kullanılan odanın köşesinde taş döşeme yükseltili küçük hacimli bir bölüm kışın banyo olarak kullanılmaktaydı. Sofa ve diğer odalarda pencere alt hizası boyunca sedirler yer alır. Yine sofa ve bazı oda duvarlarını 80-85 cm yüksekliğinde çepeçevre dolaşan sandalye çakması bulunmaktadır.
Sofada merdiven üzeri boş hacim ahşap yüklük olarak değerlendirilmiş olup bir diğer yüklük oda kapısının hemen üzerinde yer alan ahşap kapaklı tavan arasındaki boş hacmin değerlendirildiği niştir.
Üst kat tavanları yalın çıtalarla hareketlendirilen düz tavan olup taban döşemeleri ahşaptır. Duvarlar kireç-saman karışımı veya çamur harcıyla sıvalıdır.
Kışlık damı veya ocaklı oda, üst kat
2 Nolu Konut (Kuzey Cephe): Zemin kata bahçeye bakan öne cephe sağ akstan ahşap düz lentolu,çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Zemin kat tabanı sıkıştırılmış toprak olup samanlık ve eklenen ahır bölümünden müteşekkildir. Zemin katın tavanları yapımı basit olan bakkal tavan(ters tavan) sistem olup ahşap strüktürün göründüğü tavandır.
Giriş cephesi2 nolu konutun cephe görünümü
Zemin kat belirliaralıklarla yatay ahşap hatıllı kaba yonu taş ve üst katta ahşap çatkı üzeri kalamut + kerpiç sıva ile ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir. Üst kata samanlıktan tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır.Üst katdış sofalı ve iki odası mevcut olup sofada dikmelerle ve çatkılarla ayrılan yaşmaklı ocağı ve küçük bir penceresi olan bölüm mevcuttur. Odalardan birinde pencere boyunca devam eden sedir mevcuttur. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli giyotin penceredir.İç cepheler kerpiç sıva üzeri kireç badanadır.Sofanın ve ocaklı bölümün tavanı bakkal sisteme benzeyen ahşap strüktürün ve kalamutlarıngörüldüğü açık sistemdir. Diğer odalar düz ahşap lambiri tavandır.
3.5. 2526 Parselde ki Mevcut Yapı
3.5.1 Yapının Mimari Özellikleri
Yapı arazi eğimine uyumlu olarak inşa edilmiş olup ayrık nizam, iki cephesi sokağa bakan, köşe konumlu, arka bahçeli, kısmi bodrum kat+ zemin kat+ 1 normal kattan oluşmaktadır. Günümüzde oldukça harap durumdadır.
Yapı zemin ve üst katta ahşap karkas arası tuğla, dolgu ahşap bağdadi, yan ve arka cephelerde tuğla örgü ve belli kotlarda tuğla hatıllı kaba yonu taş yığma,Bodrum katta ise kaba yonu taş yığma sistemlerin kullanıldığı karma bir sisteme sahiptir. Yine arka cepheye bitişik ek müştemilat yığma taş örgü sistemde inşa edilmiştir. İç duvarlar ahşap bağdadidir. Üst örtü alaturka kiremit kaplı oturtma sistemli kırma çatıdır.
Yapıda kullanılan ahşap karkas elemanlar alın alına bindirme tekniğinde çivilerle sabitlenmiştir. Fakat bir iki noktada da geçmeli tekniğin uygulandığını görebiliriz.
Bina günümüzde cephelerde büyük oranda yapı strüktürünün tamamen görüldüğü köşe konumlu bir Rum evidir. Mübadele ile köye yerleşen Türkler yaptıkları evlerde genellikle bodrum kat yapmazlardı. Rumlar ise yörede bağcılıkla beraber şarap üretimi yaptıkları için bodrum katları mahzen olarakta kullanırlardı. Rumlar inşa ettikleri yapılarda ahşap karkas arası dolgu tuğla tekniğini taşla beraber sıklıkla kullanmışlardır. Ayrıca zemin katta yaşam alanları uzun ve geniş pencere oranları ile dışarıya dönük olup bu yapıda pencereler zemin kat ve üst katlarda farklılık göstermemektedir. Oysa Türk sivil mimari geleneğinde zemin katta çoğunlukla pencere olmaz yada küçük ölçekli az sayıda pencereler olurdu. Yapıda geniş bir teras mevcuttur.
Zemin kat üç oda+ ıslak zeminler+ giriş sahanlığı ve hol+ depo/geçiş mekanlarından oluşur. Binada yıkılma tehlikesi olduğu için üst kat ve zemin katta bazı mekanlara girilememiş dışarıdan gözlem ile tespit yapılmıştır. Bu nedenle bodrum üstünde yer alan odanın hemen üzerinde terasta devam eden tuğla örgü baca, odada bir ocak olabileceğine işaret eder ki bu mekanın büyük olasılıkla mutfak olarak kullanıldığını gösterir.
Zemin katın özgün dış cepheleri ise; üst kat köşesinde yer alan çıkmanın hemen altında muhtemel ki sonradan kapatılan ahşap çatkı üzeri ahşap kaplamalı mimari hacmin (depo veya geçiş alanı) cephesi ahşap kaplama olup diğer cepheler horasan sıva üzeri boyadır.
Ön cephenin orta aksında derin bir nişin içinde yer alan ahşap çift kanatlı yan ve üst aydınlık pencereli cümle kapısına, beş basamaklı taş merdiven ile ulaşılır. Kapı nişinin sövelerinin köşelerinde süs amaçlı ahşap kare kesitli pilasterlar yer alır. Yapıya bir diğer giriş ise yan cepheden, depo olarak kullanılan mekandan tek kanatlı basit bir ahşap kapı ile sağlanır. Yine, bodrum kata giriş ise ön cephede ahşap basit bir kapı ile sağlanmıştır.
Özgün pencereler, ahşap düşey sürmeli giyotin pencerelidir. Sadece depo olarak kullanılan mekanın penceresi ahşap kanatlı olup ölçüleri cephe pencerelerinden daha küçüktür.
Zemin katın taban döşemeleri ıslak zemin hariç tüm mekan hacimleri ahşap kaplamadır. Zemin kat tavanları ise yalın çıtalarla hareketlendirilen düz tavan olup ahşaptır. Odalarda pencerelerin alt pervazı seviyesinde oda duvarını çepeçevre dolaşan “sandalye çakması” mevcuttur. Alt kattan üst kata depo ve ayrıca holde yer alan iki kollu çeyrek döner ahşap merdivenlerle üst katın sofasına ulaşılır.
Üst kat salon veya sofa +2 oda ve üstü sundurma ile kapatılan,terastan oluşmaktadır. Dış cephe düzeninde sofanın ahşap döşeme hatıllarının zemin katın tavanından yol aksına doğru uzatılması şeklinde köşeden çıkma yaparak ahşap eli böğründeler ile desteklenmiştir. Yan cephe düzeninde sofanın ve köşeden ön cepheye dönen odanın cephesi üst katta ahşap bağdadi teknikle inşa edilmiş olup ahşap kaplamadır. Ön cephe oda ise tuğla dolgulu ahşap karkas duvar olup sıvalıdır. Saçak altı ahşap kaplamadır. Cephelerde saçak altılarında ahşap dişli friz, profilli silmeler ve furuşlar tüm cepheleri kuşatır. Özgün pencereler zemin katta olduğu gibi düşey sürmeli olup oranları aynıdır.
Üst katta taban döşemeleri ahşap düz kaplamadır. Günümüzde odanın tavanları yıkık durumda olduğu için tespit mümkün olmamıştır. Fakat zemin kattaki odaların ahşap düz,çıtalı tavan kaplamasının burada da tekrar edilmiş olması mümkündür. Sofanın tavanı ise ahşap çıtalı tavan sistemde geometrik bir kurgu ile uygulanmıştır.
Zemin katta olduğu gibi üst katın odalarında da pencerelerin alt pervazı seviyesinde oda duvarını çepeçevre dolaşan “sandalye çakması” mevcuttur.Zemin katta oda ön cephesinde pencere alt hizalarında sedir yer alır.
Üst kat yan cephede yer alan seyir terası ahşap dikmeler üzerine oturan çatı hatıllarının uzatılması ile devam eden bir üst örtü ile kapatılmıştır. Etrafı ahşap parapet ile çevrelenmiştir. Terasta yer alan tuğla örgü baca sıvasızdır.Terasın döşemesi ahşap kaplamadır.
Yapının yan ve arka cephesine bitişik dikdörtgen planlı yığma moloz taş sistemde doğal zemine yapışık inşa edilmiş müştemilatın ahşap düşey sürmeli penceresi mevcuttur. muhtemelen yapıda simetrik bir pencere daha mevcut iken duvarın yıkılan bölümü ile beraber yok olmuştur. Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma çatıdır.
güneydoğu köşeden görünüm
3.6. 2560 Parselde ki Mevcut Yapı
Yapı bitişik nizam,bahçeli,zemin kat+ 1 normal kattan oluşmaktadır. Zemin kat arka ve yan cephelerde belirli aralıklarla yatay ahşap hatıllı kaba yonu taş, ön cephede kaba yonu yığma taş örgü sistemde ve üst katta ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır.
3.6.1 Yapının Mimari Özellikleri
Taş örgü subasmanı üzerinde yer alan yapının zemin katına orta akstan özgün olmayan ahşap düz lentolu,tek kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Kapının sağ yanında aydınlık penceresi mevcuttur. Zemin kat döşemesi şap olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılırken, katta orta mekan dışında mutfak ve banyo olarak kullanılan iki mekan daha yer alır. Ayrıca banyo ve mutfak arasında gömme bir yüklük mevcuttur. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır.
Zemin kattan üst kata taşlıklıktan taş pabuçlu tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır. Üst kat köşe sofalı ve üç odası mevcut olup odalar ve sofanın büyük bir bölümü düz ahşap lambiri tavandır. Sağ ve sol aksta yer alan odaların arasındaki bölümde günümüzde ahşap elemanları mevcut olmayan bir yüklük yer alır.
Dış cephede zemin kat taş örgü, üst kat ise arka ve yan cephe taş örgü,ön cephe ve diğer yan cephe ahşap kaplamadır.
Ön cephe dış görünümzemin kat tavanı; ters tavan veya bakkal tavan
3.7. 2689 Parselde ki Mevcut Yapı
Yapı eğimli arazi üzerinde ayrık nizam, bahçeli, zemin kat+ 1 normal kat olarak inşa edilmiştir. Günümüzde kullanılmaktadır.
3.7.1 Yapının Mimari Özellikleri
Zemin kat belirli aralıklarla yatay ahşap hatıllı kaba yonu taş sistemde ve üst kat ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır. Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma sistemdir.Saçaklarda ahşap hatıllar düz devam edip saçak altında ahşap kaplama mevcut değildir.
Zemin kata orta akstan ahşap düz lentolu, çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Sol aksta cephede aydınlık penceresi mevcuttur. Zemin kat döşemesi sıkıştırılmış toprak olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılırken, katta orta mekan dışında mutfak,depo/banyo ve tuvalet olarak kullanılan mekanlar yer alır. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır. Zemin kattan üst kata taşlıklıktan taş pabuçlu tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır.
Üst kat iç sofalı ve karşılıklı aksta yer alan dört odadan oluşur. Sofa dışarıya orta aksta gömme balkon ile açılır. Arka cepheye bakan sol aksta ki oda da aş ocağı,bir adet niş ve yüklük yer alır. Yine ön cephede sağ akstaki odada bir adet niş mevcuttur. Sofa bölümünde tavanlar ters tavan dediğimiz ahşap çatı strüktür sistemde olup diğer hacimlerde ahşap kaplamadır. Döşemeler üst katta ahşap kaplamadır. Özgün pencereler ahşap düşey sürmelidir.
Dış cephe de iki cephe sıvasız taş , giriş cephesi ve diğer yönde üst kat cepheler ahşap kaplama, zemin kat cepheleri taştır. Giriş cephesinde üst kat, orta aksında demir korkuluklu gömme balkon yer alır.
Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Cephe süslemesi mevcut değildir.
Özgün ahşap düşey sürmeli pencereler
3.8. 2530 Parselde ki Mevcut Yapı
Köşe konumlu, ayrık nizamlı, özgün yapıdan günümüze kısmen zemin kat ulaşmıştır. Dış cephe ahşap kaplama ve taş örgüdür.
foto: Kayıhan Bölükbaş
3.8.1 Yapının Mimari Özellikleri
Yapının günümüze ulaşan mevcut kısmı ahşap karkas arası tuğla dolgu,ahşap bağdadi ve arka cephede belli sıralarda ahşap hatıllı yığma taş örgü sistemlerin kullanıldığı karma sistemde inşa edilmiştir. Yapının zemin katına giriş; köşe pahında, dar, üst aydınlık pencereli, tek kanatlı, ahşap kapı ile sağlanır. Köşe pahlı olan bu cephe doğrudan sokağa açılmaktadır.
Bu mekan nitelikli tavanı ile dikkat çekerken, mekanın mimari kurgusu buranın öncesinde bir ticarethane işlevselliğinde tasarlandığını düşündürmektedir. Mekanın ön cephesinde yer alan, genişliği 100 cm’ yi geçmeyen ve dikdörtgen formu koruyan dışta iki yana doğru açılan ahşap çakma kepenkli, içte ise; sabit kanatlı (açılmayan), geniş pervazlı, yatay ve dikey kare kesitli çıtaların çatılmasıyla oluşturulan kasetleme sistemde kare camları olan pencereler mevcuttur.
Zemin katta yer alan dükkanda bir oda hemen yanında orta aksta ahşap basit bir merdiven ile tavan yüksekliği oldukça az olan sekiliğe ulaşılır. Ahşap dikmelere oturan sekilik ahşap korkulukla çevrelenmiştir. Ayrıca sekiliğin ahşap düşey sürmeli,küçük bir penceresi mevcuttur. Zemin katta dükkan içerisinde mekan ile bağlantılı bir oda yer alır. Odanın hem dükkanın içine hem de sokağa açılan tek kanatlı basit ahşap kapıları mevcuttur. Ayrıca odanın dükkan içerisine bakan cephesinde, ahşap söveli sabit kanatlı bir penceresi vardır. Zemin katın tabanı şap olup odanın ve merdivenli yüksek sekilerinin ise ahşap kaplamadır. Seki merdiveninin diğer tarafında zemin kodu farklı tabanı sıkıştırılmış toprak olan, ve sonradan özgün duvarın yerine delikli blok tuğlalarla örülerek elde edilmiş depo olarak kullanılan bir mekan mevcuttur ki olasılıkla yapının günümüzde büyük ölçüde mevcut olmayan yaşam alanlarına bağlantıyı sağlar.
Dükkanın tavanı dikkat çeker, ahşap tekne tavan sistemde yapılmış olup göbeklidir. Tavan zemini ile pervaz arasına köşelerde ve belli noktalarda ahşap furuşlar yerleştirilmiştir.
Tekne tavan kaliteli işçilik ve fazla malzeme gerektiğinden genellikle zengin ailelerin evlerinde ya da evin baş odalarında uygulanmıştır. Uygulama alanı düz tavanlar kadar yaygın olmayan tekne tavanların en çok kenar pervazlarında ve göbeklerinde süsleme vardır ki dolayısıyla bu yapının ilk sahipleri de büyük olasılıkla yörenin belli başlı ailelerinden olmalıydı. Tekne tavanlı mekanın içerisinde yer alan odanın tavanı düz ahşap kaplama olup dükkan sekilerinin olduğu bölümünde ise seki altı ve seki üstü kot farklılığı nedeniyle olacak ki bu bölümde tekne tavandan düz çıtalı ahşap tavana geçiş yapılmıştır.
Dükkan özgün durumunda iç mekanda zeminden pencere altlarında belli bir kota kadar ahşap kaplama olup üst kotları kerpiç sıva üzeri kireçtir. Dükkanda mevcut olan odanın da duvarları kısmen kerpiç sıva üzeri kireç badana ve belli kotta ahşap kaplamadır.
Dış cephede günümüze ulaşmayan normal katın varlığı parselasyonu düzeltmek için yapılan köşe ve gönye çıkmaların saçak ve saçak altı eğrisel iri payandaların mimari kurgularından tespit edilebilmektedir. Geniş saçak altları ahşap kaplamadır.Payandaların cephede bini yaptığı ve saçağı desteklediği noktalar kare kesitli kademeli silme ile çevrelenmiştir. Payandaların ön alt yüzleri sac kaplı olup üzeri renkli stilize bahar dalları ile bezenmiştir. Saçak altlarında ve ahşap payandaların yan yüzeylerinde hayvan figürleri, servi ağaçları vb. bitkisel bezemeler mevcuttur.
Dış cephe yan ve ön cephede zeminden itibaren ahşap kaplama olup arka cephede belli aralıklarla yatay ahşap hatıllı taş örgüdür. Yapının inşa sisteminde kaba yonu ahşap hatıllı yığma taş örgü,ahşap bağdadi ve kısmen ahşap karkas arası tuğla dolgu tekniklerinin kullanıldığı görülebilir.
Eski fotoğraflardan ve yapı üzerindeki izlerden yapının parsel boyunca devam ettiği tespit edilmiştir. Yapı bu tespitlere göre dükkan olarak kullanılan mekandan sonra da devam eden zemin kat ,ara kat ve 1 normal kattan oluşan bir yapıdır.
Yapının eski bir fotoğrafı
3.9. 2393 Parselde ki Mevcut Yapı
Yapı arazi eğiminde doğal zemine oturtulan bir Rum mimarisi örneği olup zemin kat + asma kat ve 1 normal kattan oluşur. Yapı günümüzde kullanılmamaktadır.
Doğal zemine dayanan bu yapıda, zemin kat arkaya doğru araziye oturmuştur. Üst kat ve zemin kat parselizasyon sınırlarının dışına taşmamıştır. Girişler, yapının araziye oturumu ile değişen farklılıklar göstermektedir. Ön cephede, zemin kotunda yer alan ana kapıdan giriş sağlanırken yan arka cephede yer alan girişin, kotu daha yüksekte kalmaktadır. Genel olarak; yapının araziye oturum şekli dış sınırları değişmeyen bir anlayışla tasarlanmıştır.
3.9.1 Yapının Mimari Özellikleri
Zemin kat belirli aralıklarla üç sıra tuğla hatıllı kaba yonu taş sistemde ve üst kat duvarları yığma delikli ve dolu tuğlalarla bölme duvarları kısmen ahşap bağdadi tekniğinde inşa edilmiş olup, asma kat ise içte bölme duvarlarında ahşap çatkı ahşap kaplama üzeri çamur sıva ve kireç badana olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmamaktadır. Üst örtüsü marsilya kiremitli kırma sistemdir. Dar saçaklarda ahşap hatıllar düz devam edip saçak altında ahşap kaplama mevcut değildir. Ön cephe orta aks 1.katta metal payandalara oturan ferforje korkuluklu, orta sofanın çıkması olan cephe balkonu yer alır.
Dış cephede zemin kat tuğla hatıllı taş örgü sıvasız, üst katta ise tuğla örgü yığma sistem,üzeri çamur sıva üzeri kireç badana olup zemin kat yüksekliği ve birinci kat ayrımı cephede çepeçevre tuğla örgü silme ile vurgulanmış olup eşit aralıklı noktalarda güçlendirme için metal kılıçlar saplanarak cepheler güçlendirilmiştir. İç mekanda bölme duvarlar ahşap bağdadi üzeri çamur sıva olup üzeri kireç badanadır.
Ön cephede zemin kata girişte; ana kapı ve çevresindeki elemanlar, zemin katın işlevselliği ile birlikte çözümlenmiştir.Geniş tuğla yuvarlak kemerli, kilit taşlı, nişin içerisinde aydınlık pencereli, ahşap lentolu ve pervazlı dikdörtgen formlu kapının bir kısmı çift kanatlı ahşap kapı olarak düzenlenip diğer bölümü tek kanatlı taşlık girişi olarak düzenlemiştir. Evin mimari tasarımdan evin ilk sahibinin olasılıkla yörenin tüccarlarından olduğunu varsayabiliriz.
Çift kanatlı cümle kapısı olarak düzenlenen bölüm ahşap kapı ve pencere kepeklerinde çokça rastlanan çakma ve kabartmalı, yapıştırmalı yalancı (taklit) kündekari tekniği kullanılmıştır. Üç göbek olarak tasarlanan kapıda geometrik şekillerden oluşan ahşap bloklar,çıtalar yan yana getirilerek çiviyle veya yapıştırılarak tutturulmuştur. Üst göbek üçgen alınlıklı rölyef süsleme ile dikey ve yatay ahşap çıtalar düşey dikdörtgen formlu olarak birbirlerine çivilerle tutturulmuş olup orta göbek üzerinde dikdörtgen form içerisinde yatay uzanan rölyef süsleme mevcuttur. Alt göbekte ise üst kotun yatay ve dikey çıtaları simetrik olarak tekrarlanmıştır.
Kapının diğer tek kanatlı bölümü ise basit ve yalın ahşap bir kurguda yapılmıştır. Çakma kapı yapım tekniğinde, yan yana sıralanmış dikey tahtalar, arkalarından kalın kesitli ve yatay üç adet kayıta çakılarak sabitlenmiştir.
Kapının kemerli alınlığından ahşap testere dişli kuşak geçmektedir. Çift kanatlı kapının arka tarafta yer alan kilidi kapazlama yani bindirme kilit olup gullep menteşelidir. Kapı ön tarafında ise kanatlarda birer halka ile asma kilit yer alır.
Yan cephe arka köşede yer alan diğer giriş kapısı tuğla örgü yuvarlak kemerli, ahşap tek kanatlı kapısı mevcuttur.
ön cephe ana giriş kapısıön cephe ana giriş kapısıkapazlama / bindirme kilit
Zemin kat ve ara kat dış cephelerde düz ahşap lentolu pencerelerin üstünde tuğla örgü yuvarlak sağır kemerler yer alırken iç tarafta ise yuvarlak kemerli nişlerin içine oturmuştur. Pencerelerin yan, alt ve üst kenarlarından oldukça geniş boyutlarda boşluklar bırakıldıktan sonra alt kotta içe doğru genişleyen eğimli denizliklere sahip nişler oluşmuştur. Özgün pencereler ahşap düşey sürmelidir.
Üst kat pencereleri dış cephede dikdörtgen formlu dar nişli, içten duvar yüzeyinde sıfırlanan ahşap doğramalı düşey sürmelidir. Pencerelerin bazıları kullanım amacına ve mimari kurguya uygun olarak oranları daha farklıdır. Pencere üstlerinde tuğla örgü basık sağır kemerler mevcuttur.Üst kat özgün pencere doğramaları ahşap düşey sürmeli olup bir de dikdörtgen formun içerisinde üstte ahşap kasetleme altta ahşap çift kanatlı olan pencerelerde mevcuttur. Bu pencereler baş oda da kullanılmıştır. (oturma odası)
zemin kat içten görünümzemin kat dıştan görünüm
Zemin katta ana kapıdan girildiğinde duvarları kerpiç sıvalı üzeri kireç badanalı giriş sahanlığından geçilerek, depo, kiler, ve ahır olarak kullanılan taşlığa girilir. Ayrıca taşlıkta ahşap karkas üzeri ahşap kaplama teknikle oluşturulan bir oda olup hemen yanında taş bir yalak mevcuttur.
Zemin katın giriş sahanlığının hemen yanından çeyrek döner, tek kollu, ahşap korkuluklu ahşap merdiven ile ara katta ulaşılır. Yine zemin katın kuzeybatı köşesinden birinci kata zemin kotu ve girişi farklı olan tek kollu ahşap merdivenden çıkılır. Merdiven zemin kataçakma kapı yapım tekniğinde, yan yana sıralanmış dikey tahtalar, arkalarından kalın kesitli ve yatay üç adet kayıta çakılarak sabitlenmiş basit ahşap tek kanatlı bir kapı ile bağlanır.
Zemin kat iç duvarları sıvasız taş örgü, tuğla hatıllıdır. Kuzey cephesinde tuğla basık kemerli bir niş mevcuttur. Tavanlar ahşap strüktürlü olup ters tavan sistemdedir.
zemin kattan normal kata çıkışzemin kattan ara kata çıkış
Ara kat zemin katın ölçülerini dengeleyen bir kurguda ve bölme duvarlarında ahşap karkas üzeri ahşap kaplama tekniğinde inşa edilmiştir. Ara kat kışlık bir yaşam alanı olarak düşünüldüğü için kat yüksekliği normal kata göre daha alçaktır.
Ara katın zemin kattan görünümü
Ara kat iç sofalı olup yanlarda iki oda ve ocaklı geniş bir odadan oluşur. Ayrıca sofanın her iki ucunda zemin kattan sofaya bağlanan ahşap merdiven diğer ucunda ise 1. kata bağlanan ahşap yarım döner tek kollu merdiven mevcuttur. 1.kata çıkan merdivenin alt boşluğu ahşap kapaklı kiler olarak değerlendirilirken diğer yanında yine duvar içinde yer alan mimari bir hacim mevcuttur.
Sofanın batı cephesinde iki oda mevcut olup karşı aksta ocaklı oda yer alır. Ocaklı odanın kuzey cephesi boyunca zeminden tavana ahşap yüklük yer alır ki oda da bulunan ocak ile beraber kışlık oda olarak nitelendirebiliriz. Odanın güney cephesinde ahşap bir set de yer alırken ocağın aynı zamanda işlevsel olarak aş pişirmek içinde kullanılmış olabileceğini düşünebiliriz.
Ara katın kışlık damı (odası)Ara katın kışlık damı (odası)
Odanın yine güney cephesinde zemin katın giriş sahanlığına, iç mekana bakan ahşap düşey sürmeli giyotin pencereler yer alır. Ayrıca sofanın kuzeydoğu köşesinde zemin kat giriş sahanlığına bakan ahşap korkuluklu bölüm yer alır. Bu bölümde muhtemel zemin katın ana giriş kapısından geleni gideni görebilmek veya iletişim kurabilmek için böyle bir düzenleme yapılmıştır.
Ara katta zemin kat giriş sahanlığının hemen üstünde yer alan mimari düzenlemeAra katta zemin kat giriş sahanlığının hemen üstünde yer alan mimari düzenleme
Yapıda merdiven, genel plan düzeninde belirgin olarak yer almıştır.Üst kata ara kattan ahşap yarım döner bir merdiven ve kuzeybatı köşeden ayrı girişi olan tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır. Üst kat plan şeması ve mimari kurgusunda iki farklı yaşam alanı düzenlemesi mevcuttur. Esas yaşam alanını oluşturan bölüm dış cephe orta aksta balkona açılan orta sofa, sofanın iki yanında odalar,mutfak ve ıslak hacim yer alır. Merdiven kovasının yanından açılan kapı ile ikinci bölüme geçilir bu bölüm kapalı dış sofalı olup üç oda sıralı olarak tek aksta yer alır ve sofaya açılır. Muhtemel ki bu bölümdeaçık dış sofalı plan bu yapıda farklı bir şekil almış gibidir. Yapı da zemin döşemeleri ıslak hacim hariç ahşap kaplamadır.
Üst katın orta sofası ve sofaya açılan odalarÜst katın orta sofası ve sofaya açılan odalarÜst katın dış sofalı bölümü ve sofaya açılan odalarÜst katın dış sofalı bölümü ve sofaya açılan odalar
Esas yaşam alanında ön cephe köşede yer alan oda, baş oda olarak düzenlenmiştir. Odaya üç göbekli, ahşap çift kanatlı yalın bir kapıdan girilir. Diğer odaların kapıları ise ahşap tek kanatlı basit ve yalın kapılardır. Odanın tavanı çıtalı düz tavandır. Tavan kaplaması yapıldıktan sonra tavan yüzeyine değişik şekillerdeki çıtalar yardımı ile çeşitli geometrik desenler ile oluşturulmuş bir kompozisyona sahiptir. Tavan ortasında göbekte kelebek deseni dikkat çeker.Tavanın profilli silmeleri ile alın tahtası arasında küçük, basit dişler çepeçevre tavanı kuşatır. Orta sofanın çıtalı tavanı ise sade bir düzenleme sergilemektedir. Bunun dışında üst katta dış sofa hariç tüm mimari hacimlerin tavanı düz ahşap kaplama tavandır. Dış sofa ise ahşap strüktürün göründüğü ters tavan tipindedir.
Baş odanın ahşap çıtalı,göbekli tavanıOrta sofanın düz çıtalı ahşap tavanı
Mutfakta ki aş ocağı ; yanlarında yer alan derin nişli pencere denizliklerinin hemen altında kapaklı ahşap dolaplarla oluşturulan bir düzenlemeye sahiptir. Ayrıca ocak üst kotunda kısmen sergen de yer alır. Mutfakta tabandan tavana ahşap bir dolap da mevcuttur. Ocağın güney cephesinde ise duvara gömme, raflı ve alt kotta kapaklı dolap olarak düzenlenen mutfak dolabı yer alır. Zemin döşemesi ahşap kaplamadır. Pencere oranları diğer cephe pencerelerine göre farklıdır.
üst kat mutfağın tasarımıüst kat mutfağın tasarımı
Ön cephe güneydoğu köşede küçük bir oda yer alır. Odanın sokağa bakan cephesinde sedir yerleştirilmiştir. Zemin döşemesi ahşap kaplama olup tavan düz çıtalı ahşaptır. Tüm odalar ve sofada olduğu gibi pencere hizasında mimari hacmi kuşatan sandalye çakmaları (koltuk silmesi) mevcuttur. Bu küçük oda ile mutfak arasında ahşap kapı ile sofaya açılan bir hol ve tuvalet (hela) yer alır.
Diğer bir oda ise yatak odası olarak tasarlanmış olup tabandan tavana ahşap kapaklı bir yüklüğü vardır. Yine burada da zemin döşemesi ahşap kaplama, tavan düz çıtalı sistem olup pencere hizasında sandalye çakması mevcuttur
Merdivenin hemen yanından ahşap tek kanatlı bir kapı ile ikinci bir sofa olan oldukça geniş dış sofaya geçilir. Üst katın bu bölümüne ulaşım aynı zamanda tek kollu ahşap merdiven ile de sağlanır. Bu sofaya aynı aksta sıralı olarak üç oda kapısı açılır. Odaların bölme duvarları ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama tekniğinde üzeri çamur sıva olarak yapılmıştır. odaların ikisinde üst kotta dışa dirsekli bacalar mevcuttur. Zemin döşemeleri ahşap kaplama olup tavanlar üç odada da düz ahşap tavandır. Sofanın tavanı ise ahşap strüktürlü ters tavandır. Pencereler ahşap düşey sürmelidir.
3.10. 2514 Parselde ki Mevcut Yapı
Yapı eğimli arazi üzerinde ayrık nizam, bahçeli, zemin kat+ 1 normal odadan oluşan tek üst örtü altında farklı kullanım amaçları ve işlevsellikte düzenlenmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır.
3.10.1 Yapının Mimari Özellikleri
Arazi eğimine uygun olarak konumlanan yapı ayrık nizam ve bahçeli olmakla beraber sokağa bitişik sağır cephesi mevcuttur. Yapı günümüzde kullanılmaktadır
Yapı tek parsel üzerinde aynı ana kütle içerisinde, tek üst örtü altında oldukça farklı ve basit bir mimari kurguya sahiptir. Yapının özgün mimari kurgusu şöyledir;
Zemin kat yüksekliği 2 kat yüksekliğinde tutularak aynı hacim içerisinde taşlık; ahır, kiler, depo,kazan ocağı, mutfak gibi genel hizmet işleri için kullanılırken taşlık alanının bir kısmına bir oda, aynı odanın üstünde de tek kollu ahşap basit bir merdiven ile çıkılan sahanlıklı bir oda ve küçük bir mimari hacim ekleyerek bir barınma alanı kurgulanmıştır. Taşlığa daha sonradan eklendiği tespit edilen bir oda ve ıslak hacim oldukça düzensiz tasarımla uygulanmıştır.
Zemin kat taşlığa eklenen odanın kodu taşlık döşeme kotundan daha yüksektedir. Taşlıkta yer alan kazan ocağı kullanılmamakta olup sonradan taşlığa eklemlenen odanın bacası bu ocağa bağlanmıştır. Yapının ana giriş kapısı özgününde çakma, iki kanatlı basit bir ahşap kapıdan oluşurken kapının bir kanadı iptal edilerek yapıya sonradan ilave edilen banyo ve tuvalet gibi ıslak hacimler için ayrılarak içeriden bu bölüme girişi sağlamak için kullanılmıştır.
Taşlığın doğu cephesinde ahşap tek kanatlı girişin sağında yer alan bir oda, kapının solunda mutfak olarak kullanılan alan yer alırken güney cephe girişin solunda sonradan eklenen ıslak hacimler sağında kazan ocağı ve ek bir oda yer alır. Özgün oda kapaklı dolap ve yüklük mevcuttur. Odada taşlığın mutfak olarak kullanılan alanına bakan ahşap düşey sürmeli penceresi özgünlüğünü muhafaza etmektedir. tavan düz ahşap kaplama olup zemin şap betondur.
Ek oda yüksekliği; taşlığın iki kat yüksekliğinde yapılan tavanından oldukça aşağıda kaldığı için dolayısıyla tavan taşlık aydınlatma penceresinin hemen altında kalmaktadır. Ek odanın tavanının ahşap strüktürü suntalam ile kapatılmıştır. Odanın bahçeye bakan penceresi geniş dikdörtgen formlu ahşap kanatlıdır.
Bu ek odaya iki basamaklı sahanlıklı bir merdiven ile ulaşılırken sahanlıktan da ahşap tek kollu basit bir merdiven ile doğu giriş kapısının sağında yer alan özgün odanın hemen üzerinde yer alan iki yönden ahşap korkuluklu sahanlığa sahip, odaya çıkılır. Bu üst odanın da tavan yüksekliği yapının üst tavan yüksekliğinin altında kalmaktadır. Odanın tavanı düz ahşap kaplama, zemin döşemesi ise yine ahşap kaplamadır. Bahçeye bakan dar dikdörtgen formlu iki adet pencerenin tek kanatlı doğramaları özgün değildir.
Taşlığın güney cephesinde yer alan ana girişin üzerinde cephede büyük ölçüde özgünlüğü bozulan ahşap, dikdörtgen formlu taşlık aydınlanma pencereleri yer alır.
Yapıda kullanılan kapılar çakma kapı yapım tekniğinde, yan yana sıralanmış dikey tahtalar, arkalarından kalın kesitli ve yatay üç adet kayıta çakılarak sabitlenmiştir. Taşlığın geri kalan alanları depo ve kiler olarak kullanılmaktadır.
Dış cephede sokağa ve arka bahçeye bakan cepheler sağırdır. Yapı ahşap hatıllı yığma taş sistemde inşa edilmiştir. Sadece güney cephede yer alan giriş kapısının üzeri ahşap kalaslarla kapatılmıştır. Yapının barınma alanı olarak kullanılan doğu bölümünde doğu ve güney doğu yönünde cepheler büyük ölçüde ahşap kaplamadır. Diğer cepheler taş örgü sıvasızdır. Cephenin doğu ve güneydoğu yönlerine ekler yapılarak özgün mimari kurguya zarar verilmiştir. Yapının üst örtüsü alaturka kiremitli, kırma çatıdır. Saçaklar düz devam etmektedir. Dar saçak altları kapatılmamıştır.
3.11. 2494 Parselde ki Mevcut Yapı
Ayrık nizamlı, bahçeli, zemin+ 1 normal kattan oluşan yapı zemin katta kaba yonu yığma taş örgü üst katta ahşap karkas dolgu sistemde inşa edilmiştir. Özgün mimari kurguya yenilemelerle zarar verilmiştir. Dış cephe zemin katta taş örgü üzeri kireç badana üst katta ise strafor üzeri sıva+ boyadır.
3.11.1 Yapının Mimari Özellikleri
Geleneksel köy mimarisine uygun olarak inşa edilen yapının günümüzde yapılan yenilikler ve onarımlarla özgün dokusuna zarar verilmiştir.
Zemin kata giriş; cephenin solunda yer alan ,tek kanatlı basit demir bir kapıdan sağlanır. Özgün zemin katın taşlık kısmının döşemesi ahşap lambiri ile yenilenmiş olup mutfak, oda ve ıslak hacimlerin olduğu evin genel hizmetlerinin yapıldığı birimlerden meydana gelir. Taşlığın giriş kısmında mutfak olarak kullanılan orta hacim yer alır. Taşlıktaki odadan tek kollu merdiven ile üst katta ulaşılır. Zemin katta betonarme giriş ile güçlendirme yapılmıştır.
Üst katta ise köşe sofa ve aynı aksta sofaya açılan iki oda yer alır. Sofa muhtemelen sonra ilave edilen dışa taşkın balkon yer alır. Merdiven kovasının yanında ıslak hacim mevcuttur.
Yapıdaki tüm pencere ölçüleri ve doğramaları değiştirilerek pvc malzeme ile yenilenmiştir. Zemin döşemeleri ıslak hacimler dışında ahşap lambiri ile değiştirilmiştir. Tavanlar ahşap lambiri kaplamadır. İç mekan kapıları tek kanatlı ve mdf üzeri preslenen kaplama malzemeli kapılarla yenilenmiştir.
Yapının üst örtüsü marsilya kiremitli kırma çatıdır. Saçaklar düz inip saçak altı ahşap hatılları kapatılmamıştır.
Yapının zemin kat çevresine beton dökülerek yürüme yolu ve giriş bölümünde oturma alanı yapılmıştır.
Yapı günümüzde yapılan yenileneme ve onarım ile özgün mimari kurgusunu kısmen kaybetmiştir.
3.12. 2548 Parselde ki Mevcut Yapı
Yapı arazi eğimine uyumlu olarak inşa edilmiş olup ayrık nizam, bahçeli, zemin kat+ 1 normal kattan oluşmaktadır. Günümüzde kullanılmaktadır.
3.12.1 Yapının Mimari Özellikleri
Zemin kat belirli kaba yonu taş sistemde ve üst kat ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama ve kaba yonu yığma taş olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır. Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma sistemdir.Saçaklarda ahşap hatıllar düz devam edip saçak altında ahşap kaplama mevcut değildir.
Zemin kata orta akstan demir düz lentolu, çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Günümüzde ki mevcut ana kapı geçmişte ahşap çift kanatlı bir kapı olmalıdır. Zemin kat döşemesi dökme şap olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılır. Zemin katta orta mekan dışında mutfak,banyo ve tuvalet olarak kullanılan mekanlar ve özgün kurguya dahil olmayan bir oda yer alır. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır. Zemin kattan üst kata taşlıklıktan taş pabuçlu iki kollu sahanlıklı ahşap merdiven ile ulaşılır. Yapının sağ cephesine bitişik moloz taş örgü yığma ek bir bölüm depo olarak kullanılmaktadır.
Üst kat iç sofalı ve karşılıklı aksta yer alan dört odadan oluşur. Sofa dışarıya orta aksta gömme balkon ile açılır. Sofa bölümünde tavanlar ters tavan dediğimiz ahşap çatı strüktür sistemde olup diğer hacimlerde ahşap kaplamadır. Oda kapıları çatma ahşap kapı olup üzerlerinde yer alan tavan arası niş olarak düzenlenmiştir. Döşemeler ise bu katta ahşap kaplamadır. Yapının özgün pencereleri ahşap düşey sürmelidir.
Dış cephe de üst kat iki yan cephe ile zemin kat ön cephe taş örgü üzeri sıvalı, yan cepheler zemin katta ise moloz taş ,giriş cephesinde üst kat cephe ahşap kaplamadır. Giriş cephesinde üst kat, orta aksında beton parapetli gömme balkon yer alır.Bu beton parapet özgün kurguda yapının genelmimari kurgusu içerisinde ahşap korkuluklu olmalıdır.
Günümüzde pencerelerin ölçüleri ve doğramaları kısmen değiştirilmiştir. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Cephe süslemesi mevcut değildir.
Samsun ve çevresinde, 13. 14. ve 15. yüzyıllarda Anadolu Selçukluları, Pervaneoğulları, İlhanlılar, Candaroğulları, Canik Beyleri (Kubadoğulları, Bafra Beyleri, Taceddinoğulları, Taşanoğulları ve Hacı Emiroğulları) ve Osmanlıların hakimiyeti görülmektedir. Sultan II. Murad devrinden itibaren Osmanlılara geçen Samsun ve çevresi, 1774–1808 yılları arasında Canikli Ali Paşa ayan ailesinin, ardından 1807–57 arasında bir başka ayan ailesi olan Hazinedârzâdeler yönetiminde kalmış, bundan sonra da merkezden atanan mutasarrıflar tarafından yönetilmiştir. Kırım’ın elden çıktığı 1774 yılından sonra iyice gerileyen şehrin, 19. yüzyıl ortalarından itibaren hızla geliştiği bilinmektedir. 1869’da büyük bir yangınla kentin hemen tamamı yanmış, akabinde yeniden plânlanmıştır. 1939, 1942, 1943 yılı (Erzincan) depremlerinde Samsun ve ilçeleri hasar görmüş, birçok tarihi eser, az çok yıkılıp zarar görmüştür. (Samsun’da Türk Mimarisinin Gelişimi/ Sami Bayraktar)
Yaklaşık 900 yıldır Türk-İslam kültürünün yoğrulduğu Samsun ili sınırları içerisinde devrinin önemli ilim yuvaları görevi görmüş çok sayıda medrese inşa edilmiştir. Zaman içerisinde medrese görevi görmüş yapıların çoğu ya tamamen yıkılmış, ya da bir kısmı ancak günümüze ulaşabilmiştir. Günümüze ulaşan eski medrese yapıları ise ya atıl durumda ya da buralardan çoğunlukla farklı amaçlarla faydalanılmaktadır.
Söz konu medrese yapısının inşa vakfiyesi 1813 tarihli olup Süleyman Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır.
Genel olarak yapılan araştırmalarda medrese ve cami ile ilgili görsel ve yazılı belgeler yok denecek kadar azdır.
19 yüzyıl Samsun şer‘iyye sicillerini kapsayan bir araştırmada medrese ve caminin gelirlerinin tasnifi yapılmıştır.
– Hazinedar-zâde Süleyman Pasa Medresesi ve Medrese Camisi ile Diğer Camisinin Gelirleri
Medrese ve içinde bulunan caminin banisi, uzun yıllar Canik muhassılı ve Trabzon Valiliği yapan Hazinedar-zâde Süleyman Pasa’dır.
Evail-i Recep 1249/Kasım ortaları 1833 tarihinde aslen Bursalı olan Hacı Çetin İbrahim Ağa’nın zevcesi Fatma Hatun, Medrese Camisi müezzinliğine vakfettiği 100 kuruş, Medrese Camisi müezzini Güdülcü-zâde Hafız Hüseyin Efendi’ye teslim edilmiştir.
Yine 15 Safer 1246/5 Ağustos 1830 tarihinde Medrese Camisi müezzini Güdülcü-zâde Hüseyin Hafız Efendi’ye Köprülü Terzi Usta Hasan Ağa, devir-hanlık için 100 kurus vakfetmiştir. Bu meblağ adı geçen müezzine teslim edilmiştir. Samsun köylerindenBüyükoyumca köyünden Karaköseoğlu Hüseyin’in esi Fatma Hatun, emlakinden bağışladığı 300 kurusun rıbhı ile Medrese Camisi’nde 3 kıyye yağ yakılmasını şart koşmuştur.
Yine Pazar mahallesinden Nalbant Usta Yakup’un Yüksek Kahve altında olan bir dükkân hasılatı icarından Medrese Camisi’nde üç kıyye yağ yakılmasını şart koşmuştur.
( 19.Yüzyılın Ortalarında Samsun Vakıfları ve Gelirleri / Mehmet Beşirli)
-Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve 1863-1864 Müfettiş Ali Rıza Efendi teftişi dönemi yapılan inşa ve tamiratlar (Abdülaziz Dönemi ) adlı bir araştırmada medrese ve camide onarımlar yapıldığından bahsetmektedir.
”
Tamir edilen camilerin ilki Hazinedârzâde Süleyman Paşa Vakfına ait medrese camiiydi. Müftü Said Efendi tarafından teyemmünen18 her sabah Buhari-i Şerif okutulan19 cami yaklaşık üç misli büyütülmüştü. Caminin sağ tarafına eski mimarisine uygun yeni bir kubbe daha ilave edilerek son cemaat mahalli genişletilmişti. Avlusundaki medrese ve şadırvan da tamir edilecekti. Tahminen 60.390 kuruş tutacak olan masraf vakfın mütevellisi Abdülhamid Bey tarafından karşılanacaktı.
-Daha sonraki dönemlerde 1869 yılında medresede çıkan yangınla Samsun şehrinin hemen tamamı yanmış, bu yangının ardından kent bir Fransız mimar tarafından yeniden planlanmıştır. Bu plana göre, şehirde birbirini dik olarak kesen cadde ve sokak sistemi içinde çoğunluğu iki katlı kâgir binalardan oluşan evler ve diğer kamu binaları inşa edilmiştir. Özellikle 1870’lerden itibaren söz konusu plânın da etkisi ile şehir nispeten düzenli ve modern bir görünüm kazanmaya başlamıştır. ( Samsun şehir kimliği çalıştayı sonuç raporu)
1869 ”Büyük Samsun Yangını” felaketinden sonra medresenin ilk inşadaki mimari kurgusunun büyük ölçüde değişim geçirdiği ve yeniden ihya edildiği bilinmektedir. Yazılı ve görsel kaynakların bu döneme dair kısıtlı olmasından dolayı şu aşamada ilk inşa dönemine dair her hangi bir belgeye ulaşılamamıştır.
Medresenin günümüze ulaşan mimari kurgusu 19. yüzyılın son dönemlerini yansıtmaktadır. Türk neo-klasik (1877-1930) üsluptadır. Bu dönem cumhuriyetin ilk yıllarında inşa edilen yapılarda da etkisini sürdürmüştür. Neo klasik üslup Osmanlıda ki batılılışmaya bir tepki olarak doğmuştur. Bu dönemde sivri kemerler, at nalı kemerler gibi klasik üsluptaki öğeler yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda medresenin bu dönemde bir kez daha onarım geçirmiş olabileceği olasıdır.
Tüm bu kısıtlı bilgilerin dışında yaptığımız genel araştırma çerçevesinde Yıldıray Özbek ‘in ” Son Dönem Osmanlı Medreselerine Bir Örnek Şıhlı Hamidiye Medresesi ” adlı çalışmasında önemli bir bilgiye rastladık. Şöyle ki;
”Son dönem Osmanlı medreseleri içinde en geç tarihli eser olarak tespit edebildiğimiz Samsun Süleyman Paşa Medresesi 1904 tarihlidir. Kitabesinden 11 hücreli olduğu anlaşılan medrese iki katlı olup, revaklı avlu etrafına sıralanmış mekanlardan oluşmuştur. Kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen bir plân arz eden medresenin üst örtüsü kırma çatı olup kiremitle örtülüdür. Avlu revak kemerleri dikdörtgen payelere oturmaktadır. Süleyman Paşa Medresesinde, II. Abdülhamid dönemi eserlerinde gördüğümüz ve neo-klasik akımın unsurlarından olan üçgen alınlık kullanılmıştır.
Esasen, araştırmacılar tarafından Osmanlı medrese mimarisinde kabul edilmiş bir klasik plân şeması olmamakla birlikte, revaklı avlu etrafına sıralanmış öğrenci hücreleri ve hücrelerden daha geniş yapılarak çoğu zaman kubbeyle örtülü ve beden duvarından dışa taşırılarak vurgulanan dershane hücresinden oluşan medrese plânı klasik şema olarak kabul edilebilir.”
Yine Yıldıray Özbek’in çalışmasında geçen bu bilgi Şevki Duymaz’ın “II. Abdülhamid Dönemi İmar Faaliyetleri” isimli Doktora Tezi’nde de verilmiştir.
Bu veriler ışığında II. Abdülhamid’ in Samsun’ daki imar faaliyetleri düşünüldüğünde yukarıdaki bilgilerin büyük oranda doğru olduğunu söylenebilir.
Ayrıca yapıda kullanılan volta döşemelerin varlığı yapının Osmanlı Dönemi’nin sonlarında müdahale gördüğünü kanıtlar niteliktedir ki volta döşeme sistemi Osmanlı Dönemi’nin sonlarında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında sıklıkla kullanılmıştır.
Yapı 1914 yılına dek medrese olarak kullanıldıktan sonra 1928 yılına kadar da özgün işlevine uygun olmayan bir şekilde önce otel sonra kahvehane olarak kullanılmıştır.
Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise 1943 yılında Samsun’un Ladik ilçesi yakınlarında bölgeyi tamamen etkileyen büyük bir deprem olmuştur. Bölgede binlerce insanın ölmesi ve %80 oranında şehrin yıkımı ile sonuçlanmıştır. Saathane meydanının ve civarının bu depremden etkilendiği belgelerle tespit edilmiş olup meydanda bulunan saat kulesinin depremde yıkıldığı bilinmektedir. Bu dönemde medrese ve caminin bölgeyi büyük ölçüde etkileyen bu depremden zarar gören yapılar arasında olması muhtemeldir.
1974 sonrasında bir dönem vakıflar bölge müdürlüğü olarak kullanılan yapı daha sonra iş hanı olarak kullanılmış ve yapı günümüze değin özgün tasarımına uygun olmayan bu işlevsellikte ulaşmıştır.
Tüm bu tarihsel süreçte medrese ve camisinin içinde olduğu bölge büyük yangınlar ve depremler gibi afetler geçirmiş olup büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır.
Ayrıca medresenin farklı kullanım amaçları doğrultusunda yapılan değişiklikler ve niteliksiz muhdes ekler bu kültür varlığını önemli ölçüde tahrip etmiş ve tüm bu müdahaleler cami ve medresede çok katmanlı bir tarihsel süreci beraberinde getirmiştir.
Yapının ana kütlesinin 19.yüzyıl sonlarının yapısal kurgularını taşıyan günümüzdeki mevcut halide dönemi yansıtan bir değer olarak önemlidir.
19 yüzyıl ortaları Süleyman paşa medresesi
1943/44 yılında depremde yıkılan saat kulesinin yeri (1950/60’lı yıllar)
saat kulesi ve Medrese camii 1944 öncesi1942 medrese cami ve saat kulesiSamsun genel görünüm ve Süleyman Paşa Medresesi-camii 1950’li yıllarBelediye meydanı ve Medrese
Dergâh ve Tekke: Farsça “barınak kapısı” ve “dayanma” anlamlarına gelen dergâh
ve tekye sözcükleri tasavvuf terminolojisinde hem bir araya gelip ibadet, zikir
gibi tarikat eylemlerinin yapıldığı somut mekânları hem de gene aynı nedenlerden
doğan soyut bir birlikteliği anlatır. Bu anlamda da tüm tarikat yapıları için
kullanılabilen kelimelerdirler. Çoğulu “tekaya” olan tekye Türkçe’de “tekke” olarak
yerleşmiştir.
Asitane: “Astane” diye de yazılan Farsça “eşik” anlamına gelen asitane, bir
tarikatın fikri yapısını oluşturan pirinin bulunduğu veya mezarının olduğu tekkenin
adıdır. Tekke kavramı içinde “pir makamı”, “pir evi” diye de anılan bu yapıların
“manevi merkez”i çağrıştıran bu adlandırmalarının, örneğin Osmanlı başkenti
İstanbul için de kullanılmış olması bu tezi güçlendirmektedir.
A.YAPININ TARİHİ GELİŞİMİ
1.OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (1585 – 1925)
1.1. III. Murat Dönemi: (1574 – 1595)
Fatih İlçesi’nde, Kocamustafapaşa’da, (Kuvay-i Milliye Caddesi) Arabacı Bayezıt Mahallesi’nde, Ramazan Efendi Sokağı, Bezirgân Odaları Sokağı, Bezirgân Odaları Çıkmazı ve Dağıstan Çıkmazı tarafından kuşatılan arsa üzerinde yer alan camii kitabesine göre 1585/1586 yıları arasında Bezirganbaşı (saraya mal veren) Hacer (Hâce – Hacı) Hüsrev Çelebi adında bir tüccar tarafından Halvetiye tarikatinin Ramazaniyye kolunun kurucusu olan Şeyh Ramazanüddin el Mahfi Efendi için Mimar Sinan’a inşa ettirilmiş olup yapı silsilesinin ilk hali tevhidhane (camii),çilehane,şadırvan,dergah ve derviş hücrelerinden oluşan bir tekke idi.
Yapının banisi hakkında fazla bir bilgi yoktur. Şeyh Ramazan Efendinin mürşidlerinden biri olduğu bilinir ve ticaretle uğraşanlara verilen bir lakap olan “hâce”, halk arasında “hoca” ve “hacı“ şeklinde de söylendiğinden caminin banisi Hüsrev Çelebi, her üç şekilde de anılmıştır. Kitabeye göre de Hâce Kemal adlı bir kişinin yetiştirmesidir.
Caminin sülüs hatlı inşa kitabesi XVI. yüzyılın meşhur şairlerinden ve Mimar Sinan’ın yakın dostu Şair Mustafa Sai Çelebi tarafından manzum olarak düzenlenmiştir. Ayvansaraylı Hüseyin Efendi’nin Mecmua-i Tevarih’inde caminin kitabesinin tam metnini vermiş olup açıklamasında aynı yerde mevcut bir mescidin yanmasından sonra bu camii ve tekkenin Hâce Hüsrev tarafından Mimar Sinan’a yaptırıldığını açıklar. Fakat İbrahim Hakkı Konyalı’ ya göre bu kitabe kısmen yanlış okunmuştur ve üçüncü mısrada ihrâk (yangın) kelimesi olmadığı gibi, İmâd adı da Kemal olarak düzeltilmelidir. Bu aydınlatılması gereken durumu İstanbul Ünv. Sanat Tarihi Anabilim Dalı Osmanlıca öğretim görevlisi Prof. Dr. Hüsamettin Aksu hocamız yapının inşa kitabesini yeniden inceleyerek İbrahim Hakkı Konyalı’nın haklı olduğunu ortaya koymuştur. Kitabede ki farklı yorumlanan bir iki noktayı Hüsamettin Aksu hoca kitabenin transkripsiyonunda şu şekilde açıklamıştır. Hâce Hüsrev Camii bir yangından sonra yeniden yapılmamıştır. Hüsrev Çelebi, Hâce İmâd değil Hâce Kemal adlı bir kişinin yetiştirmesidir.
Tekkeye ait dört bölüm ve oniki kartuş içerisine üç satır olarak sülüs hât ile isitiflenen yapım (inşâ) kitabesi ; (Nicholas V. Artamonoff/ 1936)
Hamdulillah Murâd Hân-ı zamân
Adlile oldu şöhre-i âfâk
Hassa-i durr-i şâm olunca hem çu nuçum
Bu bina câmi içre nice çırâk
Hâce Husrev gulâm-ı Hâce Kemâl
Bunca Hayrâtâ buldu İstihkâk
Yaptı bu camii ki ehl-i safâ
Oldular hep ibadete müştâk
Tekye-gâh ü mesâkin-i fukarâ
Kıldı bünyud nice tâk ü revak
Çün tamâm oldu sai -i dâ’i
Didi tarih ka’bet-ül Uşşak 994 (1585-1586)
Caminin son cemaat mahalinde orta aksta bulunan ana giriş kapısında yer alan cel-i sülüs kitabe; (Nicholas V. Artamonoff/ 1936) Bismillâhirrahmânirrahîm “Selâmun ‘aleykum bimâ sabertum fe-ni’me ‘ukbâ’d-dâri” “Sabretmenize karşılık selam size dünyanın sonu ahret yurdu ne güzel (derler)”. Rad Suresi 24. Ayet
Kitabelerle daha sonra yapının bezeme, tezyinat ve çinileriyle ilgili hazırlayacağımız raporda ayrıntılı olarak değinilecektir.
Ayrıca belirtmeliyiz ki yaptığımız diğer bir araştırmada caminin vakfiyesinin sadeleştirilmiş halindeki şu ifade dikkat çekicidir.
(……) İstanbul Kocamustafa Paşa Camii yakınında yazıcı bahçesi denilen mülküm olan evde padişahın izni ile Allah rızası için bir camii yaptırıp, beş vakit farz namazları ve sair ibadetleri eden müslümanlara vakıf yaptım. Bu caminin kuzeyinde sufiler pazartesi ve perşembe gecelerinde toplanıp tevhit ve tahmit yapsın diye on odalı bir hangah (dergah) yaptırıp vakfettikten sonra (…)
Vakfiye Tarihi: Evail – i Muharrem H. 10.01. 1002 / M. 06.10. 1593
Vakfiye Kurucusunun adı: Bezistan – ı Atik kethüdası Bezirgan el – Hac Hüsrev Ağa bin Abdullah (Ramazan Efendi), Bezirgan Hoca Hüsrev diye meşhur……….
Öyle ise günümüzde mevcut olmayan dergahın tevhidhaneden (camii) daha sonra yapıldığını kesin olmamakla beraber söyleyebiliriz… (?)
1.2. I. Ahmet Dönemi: (1603 – 1618)
Ramazan Efendi kırk dört yaşlarında İstanbul’a gelip, Kocamustafapaşa’da Bezistânî Hâce Hüsrev Çelebi tarafından 994’te (1586) Mimar Sinan’a yaptırılan, tevhidhâne (câmi), çilehâne, türbe, şadırvan, harem-selâmlık ve diğer müştemilâtı barındıran ve Bezirgân Tekkesi adıyla mârûf dergâhta yaklaşık otuz iki yıl irşâd hizmetinde bulunmuştur. Daha sonraları bu tekke Pîr’in adına nisbetle Ramazânî âsitânesi (pîr evi) olarak anılmıştır.
Bânisinden ötürü “Bezirgân Tekkesi” olarak da anılan tekke, 17. yüzyılın son çeyreğine (1586 – 1674 yılları arasında) kadar Halvetî tarikatının Ramazanî kolunun âsitanesi ve pir makamı olmuş, H. 1085/M. 1674’te Şeyh Musa Şükûrî Efendi’nin (ö.1678) posta geçmesiyle (1674-1688 yılları arasında) Celvetîliğe, 1688 -1925 yılları arasında Halvetîliğin Sünbülî koluna intikal etmiştir. Tekkede pazartesi ve perşembe günleri zikir icra edilir idi. Günümüzde “Ramazan Efendi Camii” veya ” Hüsrev Çelebi Camii ” adıyla anılmaktadır.
Tekkeye ismini veren Ramazan Efendi 1616 yılında vefat etmiş ve tekkenin yanı başında ahşap kubbeli olarak yaptırılan türbeye defnedilmiştir. Türbe yapısı daha sonraki yıllarda genişletilecektir.
1.3. II. Ahmet (Gazi) Dönemi: (1603 – 1618)
Camii’nin avlu kapısı bitişiğindeki abdestlik alanın avlu dışına bakan yüzeyinde Kuvay-i Milliye Caddesine bakan cephede yer alan duvar çeşmesi, eski Edirne kadısı Çavuşzade Ahmet Efendi hayratıdır. Sivri kemeri üzerindeki günümüzde kullanılmayan çeşmenin tek taşlığı bulunmaktadır.
Kesme taştan klâsik tarzda yapılmıştır. Dikdörtgen formlu,tek yüzlü,sivri kemerli olup küçük, mermer bir ayna taşı oldukça tahrip edilmiştir. Teknesi sokak seviyesinin altında kalmıştır. Sivri kemerinin altında tas koyacak bir yuva mevcuttur. Ö zgün kurgusunda kemerin hemen üzerinde yer alan dört kartuşlu sülüs hatlı kitabesi günümüzde mevcut değildir. Yakın dönemde ki fotoğraflarına bakıldığında kitabesine göre H. 1106/M. 1694 yılında inşa edilmiş, kitabesi.
“Sâhibu’l-hayrât ve’l-hasenât” “ Sâbıka Edirne Kadısı merhûm ve mağfûr” “ Çavuşzâde Ahmet Efendi” (Rebiulevvel sene) 1106Çeşmenin günümüzdeki mevcut durumu
1.4. III. Mustafa Dönemi (1757 – 1774)
Bu dönemde İstanbul’u etkileyen depremler arasında yapısal hasarlara yol açan en büyük depremlerden biri 22 mayıs 1766 yılında yaşanan ”Zelzele-i Şedide” olarak adlandırılan depremdir. Yaşanan bu felakette % 30 ‘u camii olmak üzere çok sayıda yapı yıkılmış olup en çok hasar gören yapılar kagir yapılar olmuştur. Osmanlı belgelerinde camilerde ve minarelerinde yıkıma sebep olduğu belirtilmiştir. Deprem ile ilgili başka bir belgede üç yapı dışında (ayasofya camii, valide hanı ve büyük han dışında depremden etkilenmeyen hiç bir taş yapının kalmadığı belirtilmektedir. Bu belgeler ışığında ramazan efendi caminin de Yedikule, Samatya ve civarını etkileyen bu depremden zarar görmüş olması mümkündür. Nitekim 18.yüzyılın ikinci yarısında caminin minaresinin onarım gördüğü bilinmektedir. Dolayısı ile bu onarımın depremden sonra gerçekleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Cami ve içindeki çinilerin bu dönemde kısmi hasarlar görmüş olması muhtemeldir.
1.5. I. Abdülhamit Dönemi (1774 – 1789)
Bu dönemde yine İstanbul’un en çok etkilendiği felaketlerin başında gelen yangınların en çok tahribat yarattığı dönemlerden biridir. Bu yangınların en etkililerinden biri 22 Ağustos 1782 yılında meydana gelen ”Harik-i Kebir” olarak anılan ”Büyük İstanbul Yangını” dır.
1782 yangını, (Thomas Lopez,1783 Madrid)
18.yüzyılda istanbul da geniş alanları etkileyerek büyük can ve mal kaybına yol açan bu yangın sırasında Ramazan Efendi Camii’ninde etkilendiği bilinmektedir. Kaynaklarda vuku bulan bu felaket hakkında detaylı bilgilere rastlanmaktadır.
”1782 yılının ilk yangınından Ahmed Cevdet Paşa bahseder. Ona göre yangın, 29 Receb 1196/10 Temmuz 1782’de Samatya’da harabeler civarında keresteci dükkânlarından başlamıştır. Sultan I. Abdülhamid ve Sadrazam İzzet Mehmed Paşa kısa sürede buraya intikal etmiş ve söndürme faaliyeti vakit kaybedilmeden başlatılmışsa da, yangın Koca Mustafa Paşa’ya kadar uzanmış, 1000’den fazla ev ve dükkânın yok olmasına engel olunamamıştır. Hollanda elçisi Reinier van Haeften, yangının Yedikule’de bir mahallede çıktığını, 3000 civarında ev ve dükkânın yok olduğunu bildirmektedir.”
1782 yılında bir yangın daha çıkar ki bu yangın bu yılda meydana gelmiş yangınlar arasında en tahripkâr olanıdır. 13 Ramazan 1196/22 Ağustos 1782’de Perşembe gecesi saat üç civarı cibaalide başlayan yangın üç gün sürmüş olup Aksaray,Cerrahpaşa, Avretpazarı, Molla Gürani, Davudpaşa Camii etrafı, Koca Mustafa Paşa, Topkapı, Mevlânakapı, Narlıkapı, Samatya, Silivrikapı ve Yedikule ciddi şekilde zarar gören semtler olmuşlardır. Tüm bu veriler ışığında caminin ve içinde bulunduğu alanın bu yangından etkilendiği çok açıktır. Yapının bu tarihten sonra yakın bir dönemde ciddi bir onarım geçirdiği arşivlerde mevcuttur.
1.6. II. Mahmud Dönemi (1808 – 1839 )
Hadikatü’l- cevami’in bazı yazma nüshalarında rastlanan bir kenar notunda, Bezirganbaşı Camii’nin harap bir halde olduğu sırada Bestekar Hamamizade hattat ve hanende Derviş Dede İsmaili Efendi tarafından tamir ve ihya edildiği bildirilmektedir. Bu onarımın açık bir belge olmamasına rağmen yangının hasarlarını gidermek için yapıldığı söylenebilir.
Camii Osmanlı döneminde deprem ve yangın gibi afetler geçirmiş olup mimari kurgusunda özgünlüğünü büyük ölçüde oransal olarak korumuştur. Fakat cami ve tekkenin yapı silsilesi zaman içerisinde tahrip olup eksilerek günümüze ulaşmıştır. Tekke yapısından günümüze camiisi, türbesi,şadırvanı,haziresi ve duvar çeşmesi ulaşmıştır.
***Bu dönemden sonra 1894 yılında istanbul’da büyük bir deprem meydana gelmiştir. Yapının bu depremde de hasar görmüş olması muhtemel olabilir.
2.CUMHURİYET DÖNEMİ (1923 – ∞)
Cumhuriyet ile beraber 1925 yılında Osmanlı döneminden kalan tekke, zaviye ve türbelerin kapatılmasına dair çıkan kanuna dek Ramazan Efendi Tekkesi de toplumsal – sosyal fonksiyonunu sürdürmüştür. Bu tarihten sonrada camii olarak kullanılmaya devam edilmiştir.
Bu yapı silsilesinden cumhuriyet dönemine kalan; vakıf belgelerinde yaptığımız araştırmalara dayanarak söyleyebiliriz ki bezirgan odaları sokağına cephesi bulunan bir iki katlı ahşap şeyh evinin varlığını 1980’li yıllara dek sürdürdüğünü ulaştığımız belgelerden tespit ettik.
B.YAPININ MİMARİ GELİŞİMİ
1.OSMANLI İMPARATORLUĞU DÖNEMİ (1585 – 1923)
ilk dönem (1585/1819)
1585 yılında yaptırılan ve bir tekkeyi de bünyesinde barındıran Ramazan Efendi Camii (hüsrev çelebi camii) tezkirelerde Mimar Sinan eseri olarak kayıtlıdır. Ayrıca tevhidhane (camii), çilehane, türbe, şadırvan, harem-selamlık ve diğer müştemilatı barındıran ve Bezirgan Tekkesi adı ile bilinen dergahın tezkirelerde adı Hüsrev Çelebi Camii (ramazan efendi ) olarak kayda alınmıştır.
Geniş bir avlu içerisinde yer alan Ramazan Efendi Camii’nin ilk dönem mimari kurgusu; ahşap kırma çatılı ve önünde ahşap direklere dayalı yalın bir son cemaat yeri bulunan sakıflı camiler tipolojisinin bir örneğidir. Ana kitle üç sıra tuğla hatıllı yığma taş örgü sistemde inşa edilmiştir. Harim dikdörtgen kitleli olup kıble yönünde mihrap çıkıntısı yoktur. Bununla alakalı olarak yaptığımız görsel tespitleri; sonrasında yaptığımız araştırma raspaları, belgeler ve daha önce yapılmış nitelikli araştırmalarla destekleyerek son cemaat yerinin ilk dönem özgün kurgusunda açık olan ahşap direklerin arasının sonradan kapatıldığı ortaya çıkmıştır. Prof. Dr. Aptullah Kuran son cemaat yerinin sonradan kapalı hale getirilmiş olsa da özgün ahşap direklerin oranlarının ve ölçülerinin bozulmadığını ifade eder. Yapının ilk dönem mimari kurgusunda ahşap dik kırma çatısının saçak genişliği son cemaat yerinin olduğu bölümde diğer taraflardan daha geniş tutularak ahşap direklerle taşıtılmış idi. Ramazan Efendi Cami’sinin bu ilk dönem mimari kurgusunu Takkeci İbrahim Ağa camiinde günümüzde de görebiliriz.
Takkeci İbrahim Ağa Camii, son cemaat mahalliTakkeci İbrahim Ağa Camii, son cemaat mahalli
İbadethanenin özgün cephe düzeni yan duvarlarda alt kotta tuğla örgü hafifletme kemerlerinin altında dikdörtgen formlu, profilli silmeli, mermer söveli ,iç ahşap kapaklı üçer pencere olup bunlar dökme demirden geçmeli lokma tekniğinde şebekelidir. Kıble yönünde ve giriş yönünde tıpkı yan cihetlerde olduğu gibi simetri korunmuş, alt kotta dörder pencere yine aynı düzende dikdörtgen formlu, mermer söveli olup demir lokma şebekelidir. Üst kotta ise yuvarlak basık kemerli pencereler kıble yönünde dörder,yan cephelerde ise üçer adet olmak üzere yer alır. Duayen Hoca Semavi Eyice bu durumla ilgili olarak ;
”Duvarlarda iki sıra halinde pencereler açılmıştır. Caminin çini süslemesinin zenginliği göz önüne alınırsa üst sıra pencerelerde evvelce renkli camlı müzeyyen pencerelerin bulunduğuna ihtimal verilebilir. Bu güzel eser bir yangından veya bir zelzeleden büyük ölçüde zarar görmüş ve bu arada müzeyyen pencerelerini de kaybetmiş olmalıdır ” der.
Dolayısıyla deprem ve yangın felaketlerini atlatan yapının giriş yönünde bugün mevcut olan ahşap kadınlar mahfilinin inşası öncesinde kıble yönünde ki hali hazırda mevcut cephe düzeninin giriş cephesinin üst kotunda da tekrarlandığını düşünmek yanlış olmaz.
Ramazan Efendi camii, Güney ve Batı cepheleri cephe düzeniRamazan Efendi camii, Güney ve Batı cepheleri cephe düzeni
Ana giriş ise doğrudan harime açılıp çift renkli taşlardan yapılmış yay kemerli mermer söveli bir kapıdır. Bu cümle kapısının hemen üzerinde yapının inşa kitabesi mevcuttur. Cümle kapının sağ ve sol akslarında zemin kodu orta akstaki giriş zemininden daha yüksekte taş döşeme iki namazgah yer alır. Yine cephede alt kotta sağ ve sol aksta yer alan ikişer pencerenin arasında istiridye motifli mihrap nişleri vardır.
Daha sonraki dönemde kapatılan son cemaat mahali ve cümle kapısı
Fakat cümle kapı ile ilgili olarak dikkatimizi çeken bir detay vardı. Bu detay kapının kemeri ve dikdörtgen profilli silme kuşağının arasında kalan üçgen alanlarda klasik üslupta taş üzeri kalem işlemelerdi. Bu bezeme detayı bize bu tezyinatın yapının ana kütlesi içerisinde farklı mimari ögelerde de kullanılmış olabileceğini akla getirir. Yaptığımız araştırmalarda Semavi Eyice Hocanın bu konuyla ilgili açıklaması bizi yanıltmadı. Şöyle ki
”Cümle kapısının üst sövesinde görülen kalem işi nakış kalıntıları da evvelce burada varlığı anlaşılan başka tekniklerdeki süslemelerin son izleridir” der.
Kapı kemer üzerindeki kalem işleri ve mermer söve üzeri taş kakma klasik bezemelerKapı kemer üzerindeki kalem işleri ve mermer söve üzeri taş kakma klasik bezemeler
Yapının üst örtüsü son cemaat ahşap direkliğini içine alan bir biçimde dik ahşap kırma meyilli bir çatıdır. Çatının dik meyilli olması ile ilgili olarak ilk dönemde kubbeli olma ihtimali üzerinde durulmuş fakat bu durumla ilgili her hangi bir iz ve belgeye rastlanmamıştır. Ayrıca yaptığımız araştırmalarda Semavi Eyice’nin de belirttiği üzere o devirde esnaftan olan bir hayır sahibinin kubbeli bir camii yaptırmasına pek ihtimal verilmez. Dolayısıyla ilk yapıldığında da şimdi olduğu gibi ahşap bir çatı ile örtülü olmalıydı. Fakat kısa bir zaman sonra yapılan Takkeci İbrahim Ağa Cami gibi burada da çatı içinde ve yalnız içeriden görülebilen bir kubbe olması da ihtimal dahilindedir. Ki eğer öyle ise bu ahşap kubbenin de zengin nakışlar ile bezenmiş olması gerekir. Ve buna paralel olarak iç mekanda harim cephelerinin üst kotlarında da bir bezeme programı olması muhtemeldir. Fakat daha önce ifade ettiğimiz gibi depremler ve yangınlar geçiren yapının kubbeli olabileceğine ilişkin her hangi bir belgeye mevcut değildir. Eğer öyle ise bile bu ahşap tavan ve kubbe de yok olmuş yerine göbek motifli düz kasetleme bir tavan yapılmıştır.
Prof. Dr. Aptullah Kuran ise bu konu ile ilgili olarak düşüncelerini şu şekilde ifade etmiştir.
” Tüm yapıyı örten kurşun kaplı dik ahşap çatı da aslına uygun görünümünü korumaktadır. mimar sinanın günümüze ulaşmış sakıflı camilerini toplu halde değerlendirdiğimizde, sekizden altısının beden duvarlarının tuğla hatıllı kesme küfekiden yapıldığı, biri dışında ahşap çatılarının kiremit döşeli ve hepsinin düz tahta tavanlı olduğu görülür. Diğer yandan aslında hepsinin Ramazan Efendi Camii gibi kurşun kaplı olduğu ve en azından Çavuşbaşı ve İskender Paşa camilerinin çatı boşlukları içinde eskiden Takkeci İbrahim Ağa Camii’nkine benzer birer ahşap kubbe olduğu unutulmamalıdır.”
Takkeci İbrahim Ağa Camii İç Ahşap Kubbesi
Yine araştırmalarımızda Muzaffer Batur tarafından yazılan 1958 tarihli bir makalede de caminin kubbesiz olduğunu ifade eder.
Tüm bu fikirlerin dışında ilk inşa döneminde iç ahşap kubbeli olması mümkündür fakat bununla ilgili şu ana dek bir belgeye rastlanmamıştır. 2016 restorasyon uygulamasında yapılacak çalışmalarda ulaşılacak izler büyük önem taşımaktadır. Ayrıca günümüzde ki iddiasız ve basit göbekli düz tavan kaplamasının geçmişte, ilk dönemde büyük olasılıkla altın yaldızlı, çıtalı ve nakışlı olduğu dönemine binaen düşünülmektedir.
Bir dipnot olarak kanatimizce 1819 yılında yapılan onarımlarda eğer harim iç ahşap kubbeli olsa idi. Bu dönemde türbenin ahşap iç kubbeli üst örtüsü yapılırken harimde de aynı kurguyu takip edip ahşap düz tavan yerine ahşap iç kubbe yapılması gerekmez miydi?
Bu sakıflı ve iç ahşap kubbeli camilere bir erken örnekte Fatih Sultan Mehmet tarafından 1462 yılında inşa edilen Çanakkale de bulunan Fatih Camii’ni de verebiliriz. Yine bu camide de son cemaat mahali daha sonraki dönemlerde iç mekana eklenmiştir.
Çanakkale Fatih camii ve restorasyonuÇanakkale Fatih camii ve restorasyonuRamazan Efendi Camii kurşun kaplı dik meyilli ahşap kırma çatısıRamazan Efendi Camii ahşap çıtalı düz tavan kaplaması
Caminin yalın ve gösterişsiz mimarisine karşın iç mekanın XVI.yüzyıl İznik çiniciliğinin en güzel örnekleri ile kaplanmış olduğu görülür.
Duvarların iç yüzeyi üst kot pencerelerinin alt kenarlarına kadar, üç metre yüksekliğe dek nefis İznik çinileriyle tezyin edilmiştir. Bu tezyinat bugün bile bazı eksikliklerle varlığını korumaktadır. Caminin içerisine bahar havası veren bu çiniler nar çiçekleri, şakayıklar,laleler karanfiller, yapraklar, çin bulutları, rumi ve hatai kıvrımları gibi klasik üsluplu motiflerce bezenmiştir. Harim iç cephelerinde kalem işi günümüzde mevcut değildir.
İç mekanda harimin doğu ve batı giriş aksına yakın bir yerde simetrik aksta karşıklıklı tek kanatlı ahşap iki kapı yer almaktadır. Kapılardan biri minareye çıkışı, diğeri harime girişi sağlar.Bu kapıların üzerindeki bölümde çini süslemeler kapıların hemen üzerinde sonlanmıştır. Bu durumla ilgili olarak aklımıza gelen düşünce ilk dönem mimari kurgusu içerisinde burada geçmişte var olan küçük bir ahşap bir mahfil olabilir miydi ? Yapının geçirmiş olduğu deprem ve yangın gibi afetler düşünüldüğünde muhtemel olabilir.
Ramazan Efendi Camii çini bezemeleriRamazan Efendi Camii çini bezemeleri
Caminin güneybatı yönünde harim duvarı bitişiğinde klasik tarzını koruyan tek şerefeli bir minaresi bulunmaktadır. Kare kesitli kaidesi üç sıra tuğla bir sıra taş örgü olup pabuç,gövde ve şerefe tümüyle yonu taş örgü ile inşa edilmiştir. Minare daha sonra pek çok onarım ve müdahale görmüş ise de inşa edildiği dönemde ki klasik üslubunu korumuştur. Ayrıca cami küçük ve sade bir yapı olmasına karşın minaresi, “vüzera” (vezirler) camilerinde rastlanan tiptedir.(Halil Ethem, Camilerimiz, İstanbul Kanaat Kütüphanesi, İstanbul 1932, s.77-78)
Caminin klasik üslupta inşa edilen minaresiCaminin klasik üslupta inşa edilen minaresiCaminin klasik üslupta inşa edilen minaresi
Tekkenin ilk şeyhi olan Halveti tarikatının Ramazaniyye kolunun kurucusu olan Ramazan Efendi 1025/ (1616) yılında vefat ederek caminin yanında ki türbeye defnedilmiştir. Türbe Hadfkatü’l- cevami’de, yazıldığı XVIII. yüzyılın sonlarındaki son şeyhi Abdülaziz Efendi’ye kadar şeyhlerinin adları ve her birinin ölüm tarihleri verilmiştir. Zakir Şükrü Efendi’nin tekkelere dair eserinde ise daha sonraki şeyhlerin adları bildirilmektedir.
Avlunun iki tarafında hazire bulunmaktadır. Buradaki mezarlar arasında, caminin kurucusu Hüsrev Çelebi’nin kabri olarak kabul edilen, mermerden tarihsiz ve isimsiz bir mezar da vardır.
Semavi Eyice Hoca türbeyi şöyle ifade eder:
”kubbeli dikdörtgen biçiminde bir türbede Şeyh Ramazan Efendi yatmaktadır. Aynı türbede altı sanduka daha vardır. Bu türbe mimari üslubundan açıkça anlaşıldığına göre çok geç bir dönemde yapılmış veya eski temeller üzerine yeniden inşa edilmiştir ” der.
Bu ifadeleri temel alarak yapının iki farklı döneme işaret eden duvar örgüsü tespit edilmiş olup farklı bir çıkarım olarak da ramazan efendinin sandukasının üzerinde yer alan ahşap kubbeli bölüm ve giriş cephesinin oluşturduğu dikdörtgen kısmın beden duvarları ilk döneme ait olup sonra ki dönem ahşap üst örtüsü ve ahşap dikmeleri yapılmış olabilir. Fakat Semavi Eyice Hoca’nın da ifade ettiği gibi bu bölümün eski temeller üzerine yeniden inşa edilmiş olması daha muhtemeldir. 19.yüzyıl başında olan bu değişimler türbenin ikinci dönemine işaret eder.
Ramazan efendi türbesinin ilk döneme ait olabilecek kısmı ve ikinci döneme ait kuzeye doğru genişletilen altıgen çıkma cephe
”Bezirganbaşı Camii’nin, mütevazi mimarisine ters düşen, adeta Süleymaniye Camii’nin avlusunu süsleyen sahte şadırvanın daha basit ve daha iddiasız bir benzeri olan çok zarif bir şadırvanı vardır. Dikdörtgen biçiminde olan bu şadırvan mermer şebekelerle bezenmiş olup üç tarafındaki musluk aynaları Bursa kemeri biçiminde işlenerek aralarına selvi kabartmaları yapılmıştır. Haznenin üst kenarında da bir dizi tomurcuk kuşak halinde dolanır.” Semavi Eyice
Şadırvanın 1936 yılında ki fotoğrafında üst örtüsünün alaturka olması muhtemel kiremitleri marsilya olarak yenilenmiş. şadırvanın klasik üslubunu günümüze dek büyük ölçüde koruduğunu söyleyebiliriz.
1818 – 1819 Onarımları (İkinci dönem)
Bestekar Hamamizade hattat Derviş Dede İsmail Efendi tarafından tamir ve ihya edildiği bildirilmektedir. Bu onarımın açık bir belge olmamasına rağmen yangının hasarlarını gidermek için yapıldığı söylenebilir. Bu dönemde ahşap direkli son cemaat yerinin ahşap dikmelerinin arası taş duvar örülerek kapatılmış olup hemen üzerine ahşap karkas sistemde kadınlar mahfili yapılmıştır.18.yüzyılda batılılaşma akımının etkilerini bu onarımlarda görebiliyoruz.
ilk dönemde ahşap direklikli ve açık olan son cemaat yeri bu dönemde ahşap direklerin araları taş ile örülerek kapatılıp iç mekana dahil edilmiştir. daha öncede ifade ettiğimiz gibi asıl ahşap direklerin ölçüleri ve oranları bozulmamıştır.Son cemaat yerinin hemen üzeri ahşap bağdadi teknikte kapatılarak kadınlar mahfili olarak düzenlenmiştir.Ahşap üst örtüyü destekleyen kare kesitli altı adet ahşap payeyi bağdadi sepet kulpu kemerler bağlar. Kadınlar mahfili üst kotta barok mimarinin etkisini yansıtan bir şekilde harime s ve c kıvrımlı olarak uzanır. Kadınlar mahfiline son cemaat mahalinden sağ köşeden ahşap bir merdiven ile ulaşılır. Son cemaat mahalinin dış cephe düzenlemesi zemin katta; orta aksta yuvarlak kemerli bir ana giriş kapısı yan akslarda dikdörtgen ahşap kanatlı ikişer pencereden oluşup üst katlarda beşi ön cepheye diğeri güneybatı köşeye açılan bir pencere olmak üzere dikdörtgen formlu ve ahşap kanatlı olarak düzenlenmiştir. Tüm pencereler demir şebekelidir. Zemin katta ahşap direkliklerin arası taş örülüp üzeri ahşap ile kaplansa da yerlerini görebiliyoruz.
Ayrıca zemin katta sonradan kadınlar mahfiline ulaşımı sağlayan bir kapıya dönüştürülen ve ikinci döneme tarihlenen bir adet pencere daha vardır.
Ramazan Efendi Camii son cemaat mahali, giriş cephesi
Esas yapının mimari karakterine uymasa da bir dönem karakterini yansıttığı için önemli ve değerlidir.
barok etkili kadınlar mahfili düzenlemesi
Bu dönemde iç mekanda ahşap üst örtüsü yenilenmiş kadınlar mahfilinin orta aksta yer alan çıkmasının altında barok etkili çelenk süsleme yer alır.
Yine bu onarım sırasında türbede bir takım tamiratlar ve genişletme yapılmıştır. Dış cephede kuzeydeki altıgen çıkma cephede yer alan yuvarlak kemerli, mermer söveli, kenger yapraklı motifle bezeli kilit taşlı hacet (niyaz, dua, muvacehe) pencerelerinde ve cephe düzeninde barok mimari etkiler göze çarpar. Ramazan Efendi sandukasını barındıran kuzey kesimi, avlu yönünde yarım altıgen planlı bir çıkma ile genişletilmiş, kiremit kaplı ahşap çatının bir kısmı kurşun kaplı ve alemli bir ahşap kubbe ile donatılmıştır. Ayrıca daha önce belirtilmiş olduğu üzere türbe duvarlarında iki farklı dönem örgüsünün varlığı türbenin aynı zamanda genişletildiğine işaret eder.
Tekkenin diğer halifelerinin sandukalarının bulunduğu bölümün duvar örgüsü altıgen çıkmanın olduğu almaşık örgülü birinci bölümden farklı olup sadece tuğla örgüdür. dolayısı ile burada daha sonra bir genişletme çalışması yapılmış olmalıdır. İç mekanda ki düzenlemede benzer hissi yaratır. Şöyle ki ahşap çatıyı ve kubbeyi destekleyen ahşap ve kaideli, kompozit başlıklı sütunlar türbenin dikdörtgen planlı birinci bölümünü çevreleyip giriş kapısının olduğu yönde birbirlerine bağdadi sepet kulpu kemerler ile bağlanır. Ki biz bu bağdadi sepet kulpu kemerlerin kadınlar mahfilinde de kullanıldığını görüyoruz.
Diğer tekke büyüklerinin kabirlerinin bulunduğu tuğla örgülü bölümde bu sütunlardan kullanılmamıştır. Ayrıca pencereler yuvarlak kemerli olmasına rağmen altıgen çıkma cephede yer alan pencerelerden daha basit olarak yapılmıştır.
Türbenin sütunlu bölümü ve türbenin mevcut durumuTürbenin sütunlu bölümü ve türbenin mevcut durumu
CUMHURİYET DÖNEMİ (1923 – ∞)
Üçüncü dönem
Ramazan efendi tekkesi 1925 yılında tekke ve zaviyelerin kapatılması kanuna kadar açık kalmıştır. Bu döneme kadar yapı silsilesinin aynen korunduğunu söylemek güçtür. yaptığımız araştırmalarda 1975’e dek Bezirgan Odaları sokağına cephesi olan iki katlı ahşap şeyh evinin (meşruta) halen mevcut olduğunu öğreniyoruz. Ayrıca 1970 yılına ait bir belgede bugün avlu kapısının sağında dernek odası olarak kullanılan küçük odanın geçmişten bu yana var olup özgün olduğunu öğreniyoruz.
Vakıflarda ki belgeleri incelediğimizde; ulaştığımız bilgiler
-1956 yılında türbenin sıvası ve boyası yapılarak basit onarım yapılıyor.Yine aynı yılda şadırvanın ahşap çatısı ve saçak tavanının onarımı yapılıyor.
-1960’lı yıllara genel olarak bakacak olursak;
1960/61’de avlunun güney ihata duvarları yapılıyor. Ve çinilere düşme ve şişmelere karşı lokal müdahaleler gerçekleştiriliyor. bu müdahalelerin bir kısmı da niteliksiz olarak camii cemaati tarafından gerçekleştiriyor.
1963’te türbenin ahşap çatısı kısmen çökmüştür. Tamiratı daha sonra ki yıllarda yapılacak onarıma dahil edilmiş.
1963/65 yılında minare şerefe altına kadar numaralandırılarak sökülmüş ve onarılmıştır. Çatı kurşunları onarılmıştır.
1967/68’de minare pabuç kısmına kadar sökülüp bağlantı kenet ve kurşunları da yenileniyor. Bu yılda çatıda da kısmi olarak kurşun yenilenmesi ve çürüyen ahşap üst örtü elemanlarının tamiratı gerçekleştirilmiştir. Ve yine bu yılda yıkılan avlu duvarı yeniden yapılmıştır.
1968 yılına ait vakıf belgelerinde minarenin ve caminin mevcut durumu ifade edilmiş olup yakın geçmişe dair önemli bilgiler vermektedir. Özellikle mihrap yönünde gördüğümüz temelde ki oturmalar oluşturduğu çatlaklar sebebi ile duvarın dışa doğru şişme yaptığını ve ekseninden kaydığını ifade eder. Bugün dahi mevcut olan bu durumun 1964 yılında da tespit edildiği anlaşılmaktadır.
güney cephe ve mihrap yönünde görülen morfolojik tahribatGünümüzde mihrap duvarında mevcut olan çatlaklar ve cephenin kısmen öne kayma yapan bölümleri
1968 tarihli bir belgede camide izinsiz yapılan müdahalelerde ki ifadeler oldukça dikkat çekicidir. Cami döşemesinin şeşhane tuğlaları ve aşı boyasının nadir bir numune olarak özgünlüğünden bahseden kısımlar oldukça önemlidir. Ki Osmanlı dönemi aşı boyasının bileşiminde kullanılan maddeler bugün bile özgün olarak birebir uygulanamamaktadır. Aşı boyası devrinde ahşap yapılarda yangına ve dış etkenlere karşı diğer boyalardan daha iyi ahşabı muhafaza edebilen muhteviyatı diğer boyalardan daha farklı bir boyadır. Ahşap cephede yaptığımız araştırma raspalarında da büyük olasılıkla ikinci döneme tarihlenen aşı boyasına ulaşıldı.
-1970’li yıllara genel olarak bakacak olursak yapılan onarımların bir çoğu Cami güzelleştirme derneğinin başvurusu üzerine gerçekleştiriliyor.
1970 yılında kötü durumdaki kubbesi ve tavanının tamiratı yapılıp iç-dış sıva ve boyası yenilenmiş olup kötü durumda ki sandukalara ve döşemelere de müdahale edilmiştir.
1972 yılında caminin kuyu suyu iptal edilmiş ve kullanılmasının sakıncalı olduğu bildirilmiştir. Aynı yıl Çilehanenin yanındaki muhdes gecekondu ve izinsiz yapılan müezzin yeri kaldırılmıştır.
1973’te çatı tekrar kısmen onarılıyor, saçak altı kaplamaların ve saçakların ıslahı yapılıyor.
1977/1979 ‘da caminin kurşunları yenileniyor.
1974 tarihli bu belgede avlunun taş döşeme olduğu ve beton dökülemeyeceği ifade edilmektedir.
-1980’li yıllara gelindiğinde; Cami çevresi güzelleştirme derneğinin başvurusu üzerine
1980 yılında avlu girişi ve türbenin üst örtüsünde bulunan alaturka kiremitlerin aktarılması ve düzenlenmesi aslına uygun olarak kısmen yenilenmiştir. Bu belgeye dayanarak avlu giriş kapısının alaturka kiremitli bir sundarma ile kapatılmış olduğunu söyleyebiliriz.
1884 yılında caminin üst örtüsünde delinen ve akma yapan kurşunlar onarılmıştır.
Yaptığımız araştırmada camii cemaatinin bilgisine başvurduğumuzda 1999 yılında gerçekleşen büyük İzmit depreminde avlu döşemesinin kısmi olarak hasar gördüğü sözel olarak tarafımıza ifade edilmiş olmak ile beraber daha önce bahsettiğimiz üzere 1964 yılına ait belgede caminin Temel ve beden duvarlarında ki mevcut çatlakların, beden duvarının öne doğru bombe yapması aynı yılda tespit edilmiş olup ancak ve ancak 1999 yılında ki depremin bu sorunu biraz daha hareketlendirdiğini söyleyebiliriz.
Bu nedenle de avluda ki çatlakları kapatmak için özgün döşeme üzerine mozaik ve beton dökme yapılmış.
Avluya döşenen mozaik betonşadırvanın bu dönemde üst örtüsü kurşunla kaplanmış ahşap saçak ve kaplaması da tamir edilmiştir. Kurna altları niteliksiz seramik kaplamalarla kaplanmış olup özgünlüğe zarar verilmiştir.
Nicholas V. Artamonoff’un mart 1936 yılına ait fotoğrafları yapının yakın dönem tarihsel sürecini gözler önüne serer.
iç mekan kuzey cephe, çilehanenin pencereden dönüştürülen geçiş açıklığı
Caminin MinberiCaminin mihrabıKuzey cephesicaminin güney yönündeki maksure
cümle kapısıcümle kapısıson cemaat giriş kapısıtürbe ve caminin giriş cephesi,son cemaat yeri dış cephe ve şadırvan
Hasret burcunda bir Osmanlı eseri: Manastır İshak Çelebi Camii
16’ıncı yüzyılda inşa edilen İshak Çelebi Camii tekrar cemaatine kavuşuyor.
İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni
Manastır İshak Çelebi Camii, Osmanlı Cihan Devleti’nin Balkanlar’da inşa ettiği en büyük camilerden biri. 16’ncı yüzyıl Osmanlı mimarisinin tipik özelliklerini taşıyan cami, TİKA’nın desteğiyle restore edildi.
Kadim eser, Osmanlı padişahları tarafından da zaman zaman ziyaret edilen kadim esere Sultan Reşad’ın gubari hat çeşidiyle bir levhayı bizzat astığı ve Sultan Abdülhamid Han’ın camii dört defa ziyaret ettiği bilinmektedir.
Restorasyon uzmanı Erhan Uludağ ile Manastır İshak Çelebi Camii’nin restorasyonu özelinde bir mülakat yaptık.
İbrahim Ethem Gören: Erhan Bey, evvelemirde camiinin banisi İshak Çelebi’den bahseder misiniz? Hakkında ne tür bilgiler mevcut?
Erhan Uludağ: Külliyenin kurucusu ve aynı zamanda şimdi harabe halindeki İshak Fakih Camii’nin de banisi olan İshak Fakih’in oğlu İshak Çelebi’dir. İshak Çelebi önce Manastır, daha sonra Selanik kadısıdır.
Camiinin inşası hangi zaman dilimine tarihleniyor? Bir tarih kitabesi var mı?
Giriş kapısı üzerinde yer alan dört satır halindeki Sülüs karakterle yazılmış Arapça inşa kitabesine cami, II. Bayezid devrinde, H. 912/ M. 1506 yılında, İsa Fakih’in oğlu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır.
Osmanlı döneminde şehir merkezlerindeki camiler umumiyetle külliye şeklinde inşa ediliyordu. Bu bağlamda İshak Çelebi Külliyesi’nden geriye neler kalmış?
Maalesef sadece cami kalmıştır.
BALKANLARDAKİ EN BÜYÜK OSMANLI ESERLERİNDEN BİRİ
Osmanlı asırlarında külliyenin gederleri nasıl karşılanmış. Bir vakıf, vakfiye söz konusu mu?
Vakfiyenin tamamı elimizde değildir, kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak vakıf eserlerinin tekrardan vakıf hizmetine alınabilmesi için Makedonya İslam Birliği ve Manastır özelinde de Manastır Müftülüğü gayret sarf etmektedir.
Camiinin teknik özelliklerinden bahseder misiniz?
Cami, içten içe 14.60 mx14.60 m. ebatlarında kare planlı harim kısmı ile kuzey cephesine bitişik konumlanmış 10.50 m.x 27.30 m. ebatlarında dikdörtgen planlı son cemaat bölümünden oluşmaktadır.
Son cemaat bölümünün harim duvarı hizasındaki ilk bölümü 3 adet kubbe ile örtülürken diğer kısımları kırma çatı ile geçilmiştir. Kagir sistemde yapılan caminin son cemaat kubbeleri geç dönemde ahşap olarak yapılmıştır. Uygulamada son cemaat kubbeleri özgününe uygun olarak tuğladan, kagir sistemden yeniden yapılmıştır. Kubbeleri taşıyan özgün mermer sütunlardan bir tanesi günümüze ulaşabilmiş, diğerleri kubbeler ahşap olarak yapıldığı geç dönemde ahşaptan yapılmıştır. Proje kapsamında bu sütunlarda özgün sütun özelliğine göre mermerden yapılmıştır.
Harim cepheleri almaşık örgü sistemine sahiptir. Bir sıra kaba yonu veya moloz taş, 3 sıra tuğla taştan düzenlenmiştir. Taş sırası düşey aralarında da dik yönde tuğlalarda yerleştirilmiştir. Minare kürsü ve pabucu da kaba yonu taş ve tuğla hatıl sırasından yapılmıştır. Gövde ve petek kısmı da kesme taştır. Minare şerefe altı stalaktitli olup estetik bir görünüşe sahiptir. Son cemaat bölümü 19. yüzyılda kapatıldığından cepheleri o dönemin mimarisine uygun olarak sıvalıdır.
Cami geride kalan asırlarda restorasyondan geçmiş mi?
Cami’nin, inşa edildiği zamandan bugüne pek çok kez onarım gördüğü hem yapının mimari ve hem de bezeme özelliklerinden anlaşılmaktadır. Özellikle son cemaat yerine yapılan ilave bölümler ile iç duvar ve kubbe yüzeylerinde bulunan kalemişi bezemelerdeki üslup-renk farklılıkları, onarıma ilişkin en somut veriler arasındadır. Eldeki bilgilerden hareketle Cami’nin, 1890, 1910-1911, 1959, 1963, 1980, 2003, 2005, 2014 yıllarında müdahale gördüğü ve bazı kısımlarının elden geçirildiği düşünülmektedir. Ancak, bu onarımlarda yapının hangi kısımlarının onarıldığı/yenilendiği konusunda arşivlerde yeterli bilgi-belge bulunmamaktadır. Ancak, son cemaat mahalline ilave yapıldığı, kadınlar mahfilinin düzenlendiği, minarenin onarıldığı, kalemişi bezemelerin bakım ve onarımlarının yapıldığı araştırmalar sonucunda saptanmıştır.
BALKAN HARBİ YILLARINDA MEZAR KİTABELERİ KALDIRIM TAŞI OLARAK KULLANILMIŞTIR
Siz restorasyona başladığınızda tarihi ibadethanenin genel görüntüsü nasıldı?
Maalesef cami bakımsız ve kötü durumda idi. Harimde ve son cemaat duvarlarında çok ciddi rutubet sorunu vardı. Harim ana kubbede 1. Dünya Savaşı’nda düşen havan topunun geldiği bölüm hasarlı bir şekilde idi. Harim minber, mihrap, vaiz kürsüsü, pencere kepenkleri yağlı boya ile özgün olmayan şeklide boyalı idi. Harimin kadınlar mahfili ahşapları kötü durumda idi. Harim cepheleri boyalı idi ve çoğu dökülmüştü. Harim pencere doğramaları çürümüştü ve kötü durumda idi. Son cemaat sağ ve sol cephelerdeki kadınlar mahfili kısımları yerinde değildi. Son cemaat yeri çatı karkasında ciddi sehim oluşmuştu, çatı örtüsü kötü durumda idi. Son cemaat kuzey duvarı kalemişlerinin büyük bir bölümü boya ile kapatılmıştı. Son cemaat pencere ve kapı doğramaları çürümüştü ve kötü durumda idi. Son cemaat ve harime ekli gasilhanenin bulunduğu ek bina yapının mimari karakterini bozmakta idi. En acısı da hazire taşlarının sökülerek yapı çevresinde kaldırım taşı olarak kullanılmış olması idi.
MANASTIR HALKI CAMİİNİN BİR AN ÖNCE İBADETE AÇILMASINI BEKLİYOR
Restorasyona Manastırlılar ne türden tepkiler verdi?
Restorasyon sonrasında camimizin görkemi ve ihtişamı kat ve kat artmış; Manastırlılar da bu güzellik karşısında tebriklerini, mutluluklarını ifade etmişlerdir ve etmektedirler. Bir an evvel ibadete açılmasını istemektedirler.
Camide yaptığınız hizmetleriniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?
Camide statik ve mimari uygulamalarımız olmuştur. Taşıyıcı sistem olarak yapı cephelerinde belli kotlarda karbon çubuk uygulaması yapılmıştır. Harim ana kubbesinde eteklerden başlamak üzere belli bir kota kadar karbon elyaf uygulaması yapılmıştır. Son cemaat kuzey cephesi ile kasnak duvarlarındaki çatlaklara dikiş atılmış ve enjeksiyon uygulaması yapılmıştır.
Mimari olarak ise özgün olmayan ahşap karkaslı son cemaat kubbe ve sütunlar sökülmüş, yerine özgününe uygun malzeme ve yapım tekniğine göre yeniden yapılmıştır. Sütunlar mermer, kubbeler tuğladan yapılmıştır. Son cemaati örten kırma çatı ahşap karkası, çatı örtüsü, tavan kaplaması yeni yapılmıştır. Son cemaatteki iki adet ahşap kadınlar mahfili, ahşap döşemesi, üç adet giriş kapısı özgününe uygun olarak yapılmıştır. Cephe sıvaları, kırık olan taş pencere söveleri özgün malzeme özelliklerine göre yapılmıştır. Son cemaat ve harimdeki özgün olmayan ve kötü durumdaki tüm pencereler özgününe uygun olarak yenilenmiştir. Harimdeki kadınlar mahfili öncelikle boya raspası yapılmış,çürüyen ahşap korkuluk, ahşap döşeme karkasları, küpeşte ve tavan kaplamları sökülmüş, yerine özgün detayına uygun olarak tamamlamalar yapılmıştır.
Harim özgün olmayan döşemesi sökülerek 1. sınıf çam malzemeden ahşap döşeme yapılmıştır. 16. yüzyıldan günümüze ulaşan ceviz ağacından yapılmış pencere kepenkleri ile harim ahşap kapısı boya raspası yapılmış, çürüyen bölümleri özgün ahşap malzemesine uygun olarak değiştirilmiş ve korunarak yerine takılmıştır. Minber, vaiz kürsüsü ve mihraptaki özgün olmayan boyalar raspa edilmiş, özgününde varak olan kısımlar tespit edilerek özgününe uygun olarak restorasyonları tamamlanmıştır. Harim ve son cemaat kuzey duvarındaki kalemişleri için itinalı kalemişi raspası yapılmış, özgün dönem tespit edilip projelendirilmiştir. Özgün kalem işi canlandırma dediğimiz yöntemle restore edilmiş, özgününe uygun duruma getirilmiştir.
Camide ısıtma sistemi olarak elektrikli halı kullanılmıştır.
Minarenin şerefe altında bozulan mukarnaslı geçiş onarılmış, yok olan kesme taşlar çürütülerek tümlenmiştir.
Açılış ne zaman?
Sayın Cumhurbaşkanımız “Seçimlerden sonra açarız” demişlerdi ancak şu anki duruma göre resmi açılış ne zaman olur bilmem. Bütün İslam âleminde olduğu gibi Makedonya Müslümanları da Sayın Cumhurbaşkanımıza olan muhabbetlerinden dolayı O’nu hasretle bekliyorlar.
Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?
Ecdadın 16. yüzyılda yapmış olduğu ve Balkanların en büyük camilerinden olan İshak Çelebi Caminin restorasyonunu yapmak, gelecek kuşaklara doğru bir restorasyon ile bu eserimizi bırakmak onuru ve gururu içerisinde olduğumuzu belirtmek isterim. Manastır’daki Müslüman kardeşlerimize daha uzun süreler ibadet edebilecekleri bu güzel eseri restore etmekten sevinç duymaktayız. Bu restorasyon ile atalarımızın eseri yüzyıllar boyunca ayakta kalacak ve gelecek kuşaklara aktarılacaktır.
‘Camın kaygan zemini ve cam boyasının akıcı bir kıvamda olması işimizi daha da zorlaştırdı. Biz hattatlar için aharlı kâğıda yazmak tabi ki daha rahat oluyor.’
Anadolu ustalarının el ve göz nurlarının ürünü camaltı sanatı ürünleri geçmişte olduğu gibi gününüzde de duvarlarımızı tezyin etmeye devam ediyor. Daha çok dini mimari tezyinatında kullanılan camaltı sanatı stilize çiçeklerden şahmeran tasvirlerine; Zülfikar betimlemelerinden Çihâr-ı Yâr-ı Güzîn yazılarına kadar oldukça geniş temalar üzerinden sanat sevdalılarına camın müşfik yüzüyle selam veriyor.
Günümüzde son ustalarının elinde hayatiyetini sürdüren camaltı sanatı üzerine, Manastır İshak Çelebi Camii’nin Çihâr-ı Yâr-ı Güzîn yazıları özelinde Bursalı hattat Feride Ateştepe Altun ile görüştük.
MANASTIR İSHAK ÇELEBİ CAMİİ
İshak Çelebi Camii Manastır’ın merkezine Miladi 1506-1507 yıllarında şehrin kadısı İshak Çelebi tarafından inşa ettirilmiş. Osmanlı dini mimarisinin klasik özelliklerini haiz olan ibadethane tarih boyunca birçok kez onarım görmüş. Osmanlı camileri, Türkiye’deki örnekleri gibi Avrupa’da da külliye şeklinde inşa edilmiş. İshak Çelebi Camii, daha doğrusu külliyesi vaktiyle medrese, zaviye, mektep ve kütüphaneden teşekkül etmiş. Günümüze devasa külliyeden sadece miras olarak kalabilmiş. Tarihi cami şu anda TİKA’nın destekleriyle restore ediliyor.
29 Mayıs 2015 tarihinde hizmete açılması planlanan cami kare plana sahip ve tek kubbe ile örtülü. İç tezyinatında 19. yüzyıla ait kalem işi tekniğinde stilize çiçek motifleri kullanılmış.
Feride Hanım önce sanatı, hattı sorayım. Hüsn-i hatla birlikteliğiniz nasıl başladı? Hocanız kimdir?
Hüsn-i hat sanatına 2009 yılında hocam Hattat Mahmut ŞAHİN’den rika, sülüs ve nesih dersleri alarak başladım. 2012 yılında icazet almaya hak kazandım. 2014 yılında Kültür Bakanlığı sanatçısı ünvanını aldım. Halen hocamdan talik dersleri almaktayım. Sanat çalışmalarımı üyesi olduğum Şabaniye Tekkesi Bab-ı Nun Gelenekli Sanatlar ve Kültür Derneği’nde sürdürüyorum.
CAMİ VE MESCİDLERE FİSEBİLİLLAH ESER HAZIRLIYORLAR
Şu anda neler yapıyorsunuz?
Atölyemizde hocamızın gözetiminde hattat arkadaşlarımla birlikte sergi projelerimizi yürütüyoruz. Ayrıca camilere, tekkelere ve özel koleksiyonlara eserler hazırlıyoruz.
Şabaniye Tekkesi dediniz… Şabaniye Tekkesi’nin Bursa’da öz sanatlarımıza yönelik ne gibi bir misyona sahip?
2011 yılında Büyükşehir Belediyesi tarafından derneğimize tahsis edilen bu tarihi mekanda hat, tezhip, ebru ve musiki dersleri verilmektedir. Son yıllarda geleneksel sanatlara olan ilgi oldukça arttı. Bu durum güzel bir gelişme gibi görünse de maalesef birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. İşin ehli olmayan kişilerin elinde bu sanatlar yanlış noktalar gitme tehlikesiyle karşı karşıya. Şabaniye Tekkesi’nde klasik sanatlarımızın hepsi alanlarında usta olan hocalar tarafından geleneksel yöntemlerle öğretilmektedir.
Manastır İshak Çelebi Camii’nin yazı takımlarını cam altı tekniği ile hazırladınız? Camaltı tekniği hakkında bilgi verir misiniz?
Camaltı sanatı, Osmanlı Devleti’nden günümüze kadar gelmiş geleneksel sanatlarımızdan biridir. Camaltı tekniğinin en önemli özelliği eserin camın arka yüzüne tersten yapılıyor olmasıdır.
HÜSN-İ HAT İLE CAMALTI ARASINDA ÇOK FARK VAR
Hüsn-i hat daha çok kâğıt zeminlerin üzerinde tatbik ediliyor. Burada cam üzerine çalıştınız? Kâğıt üzerinde çalışmakla cam üzerinde çalışma arasında ne gibi farklılıklar/benzerlikler var?
Manastır İshak Çelebi Camii cihar-ı yar-i güzîn yazılarını camaltı tekniğinde hazırladık. İki sanat arasında çok fark var. Yazıyı tersten yazmak çok zor oldu. Camın kaygan zemini ve cam boyasının akıcı bir kıvamda olması işimizi daha da zorlaştırdı. Biz hattatlar için aharlı kâğıda yazmak tabi ki daha rahat oluyor.
Şabaniye’de pek çok camiinin yazılarının el ve gönül birlikteliğiyle fisebilillah hazırlandığını biliyoruz. Kolektif bir çalışmaya imza attınız. İshak Çelebi Camii’nin yazılarına kimlerin eli değdi? Ne kadar zamanda camaltı çalışmaları tamamlandı?
Camaltı yazılarını altı hanım hattat ve bir müzehhib arkadaşımla birlikte hazırladık. Talia Sonsaat, Beytinaz Kükrek, Nurşen Karahasanoğiu, Elif Yeşilırmak, Semra Güler ve Müzehhib Elif Birkan ile yoğun bir çalışma sonucunda yazıları bir hafta içinde tamamladık. Hepsine ayrı ayrı teşekkür ederim.
Bir camaltı yazısının camın kesilmesinden boya alımına, tasarımından duvar levhası haline gelinceye kadar geçirdiği serüveni anlatır mısınız?
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Birliği’nden (TİKA) Erhan Uludağ Beyefendi hocam Mahmut Şahin aracılığıyla bizimle irtibata geçti. Biz de cami yazılarına olan hassasiyetimizden ötürü seve seve yazacağımızı kendilerine bildirdik. Öncelikle yazıların orijinallerine yakın olması için elimizden geldiğince çaba gösterdik. Mevcut eserlerin renkleri solmuş ve camları kırılmıştı. Bulduğumuz zemin renginin orijinal rengine yakın olabileceğini düşündük. Camlarımızı orijinal ölçülerde kestirdikten sonra, geriye yazma işi kaldı ve özverili, güzel ve zevkli bir ekip çalışmasıyla eserleri tamamladık.
HÜSN-İ HAT İSLÂM ALEMİNİ BİRLEŞTİREN UNSURLARDAN BİRİDİR
Son olarak okuyucularımıza öz sanatlarımıza dair neler söylemek/Bursa’dan nasıl bir mesaj iletmek istersiniz?
Hüsn-i Hat sanatı İslam âlemini birleştiren, birbirine bağlayan bir unsurdur. Nereye gitseniz, nereye dönseniz tanıdıktır. Hüsn-i hat Kur’an-ı Kerim’in manadaki kadar görsel güzelliğini de ortaya çıkarır. Biz de geleneksel sanatlarımızı yeni nesillere sevdirmenin, üstadlardan gelen zincire halka olmanın gayreti içindeyiz. Bursa Osmanlı Devleti’nin dibacesi… Ulu Cami ise gözlerin gönüllerin bayram ettiği bir mekân… Bu ruhaniyetli şehirde İslam sanatlarını devam ettirme gayreti içinde olmanın şükrünü eda etmeye çalışıyoruz.
2.2012-2014 yılları arasında yapılan restorasyon uygulaması
2.1 Yapıda yapılan güçlendirme müdahaleleri
2.2 Cephelerde yapılan onarımlar
2.3 Minarede yapılan onarımlar
2.4 Son cemaat bölümünde yapılan onarımlar
2.5 Cami içerisinde yapılan onarımlar
2.6 Yapı çevre düzenlemesi
3.SONUÇ
4.UYGULAMA ÖNCESİ VE SONRASI FOTOĞRAF BELGELEMESİ
1.Yapı Tarihçesi
Radanya köyü, Makedonyanın İştip şehrinden 15-20 km uzaklıkta bulunan Karbintsi Belediyesi’ne bağlı bir köydür. Radanya köyünde bulunan Mahmut Ağa Camii, 15. yüzyılda Osmanlı Devleti tarafından inşa edilmiştir. Bu cami bir zamanlar bu toprakların Türklere ait olduğunu simgelemektedir. Türkiye’ye göç ile beraber Radanya köyünde de Türkler kalmamıştır ve cami yalnızlığa terk edilmiştir. Harap durumda olan caminin uygulama ihalesi Türk İşbirliği Kalkınma Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından yapılmış ve Taksim Yapı firması tarafından ihale alınmıştır. Radanya Mahmud Ağa Cami restorasyonu Eylül 2014 yılında restorasyonu tamamlanmıştır.
1.1.Yapının 2012 yılındaki durumu
Radanya Mahmud Ağa Cami bakımsızlık, hava koşulları gibi etkenlerle günümüze sadece beden duvarı ve minaresi ile ulaşabilmiş Osmanlının Balkanlarda yapmış olduğu eserlerden biridir.
2012 yılında alanda harap bir yapı ile karşılaşılmıştır. Son cemaat çatısı, taşıyıcı sütunları olmayan, harim çatı örtüsü yıkılmış yok olmuş, döşemesi, kapı penceresi, minberi olmayan içerisi kar dolu kültür mirasımız Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Makedonya Cumhuriyeti Hükümetinin ortak çalışmaları sonucunda ayağa kaldırılmıştır.
Beden duvarları ve minaresi ile günümüze ulaşan yapıya geç dönemde betonarme döşeme, merdiven,hatıl ..vb. muhdes ekler eklenmiştir.2012 senesi, uygulama öncesi yapının durumu2012 senesi, uygulama öncesi yapının durumu (üst kot pencerelerinin olduğu duvarlar geç dönemde köyde oturanlarca yapılmıştır)2012 senesi, uygulama öncesi yapının durumu (üst kot pencerelerinin olduğu duvarlar geç dönemde köyde oturanlarca yapılmıştır)
2.2012-2014 yılları arasında yapılan restorasyon uygulaması
2.1 Yapıda yapılan güçlendirme müdahaleleri
Radanya Mahmud Ağa Cami Projelerinin hazırlanması için Makedonya Milli Konzervasyon Merkezi (MKM) ile Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı TİKA arasında bir sözleşme yapılmıştır. Bu sözlşemeye göre proje yüklenicisi Tika, projeyi yürütüp hazırlayacak ekip ise MKM’ de bulunun uzman ekip olmuştur. Cami mimari, taşıyıcı sistem, makine ve elektrik projeleri hazırlanmıştır.
Türkiye ve Makedon yetkililerince onaylanan projelere uygun olarak yapımına başlanan cami restorasyonun da öncelikle Taşıyıcı sistem projesinde istenen harim köşe noktalarındaki kolonların ve temellerinin yapımına başlanılmadan önce restorasyon projesinde ön görülen beden duvarlarında özgün olmayan geç dönem örgülerin sökümü yapılmıştır. Söküm yapılmadan önce sökülecek her taş numaralandırılmış, daha sonra tekrardan kullanılacağı için itina ile sökülerek toprak üstünde söküldüğü yerlerine göre yerleştirilmiş, projelendirilmiştir.
Şekil 1; Onaylı restorasyon projesinde güneydoğu duvarının üzerinde kırmızı hat ile işaretli bölüm özgün olmayıp geç dönem örülmüştür. Bu nedenle bu bölümdeki taşlar numaralandırılarak itina ile sökülmüştür. Diğer tüm cephelerdeki sökümler onaylı projesine uygun olarak yapılmıştır.Söküm öncesi (fotoğraf 1)Söküm sırasında çekilen fotoğraf (fotoğraf 2)
Sökümü yapılacak duvarlarda önce taşlar numaralandırılmış daha sonra restorasyon projesine uygun olarak itinalı bir şekilde sökülmüştür.
Zemin kot pencerelerine kadar sökümü yapılan beden duvarları (fotoğraf 3)Zemin kot pencerelerine kadar sökümü yapılan beden duvarları (Fotoğraf 4)
Söküm işlemleri sonucunda hafifleyen beden duvar köşeleri öncelikle taşıyıcı sistem projesine uygun olarak çürütülmüştür. Taşıyıcı sistem projesindeki detaylara uygun olarak demirleri bağlanan kalıpları oluşturulan köşe kolonlarının betonu dökülmüştür. Bu iş kalemi ile birlikte korunacak olan beden duvarlarında tespit edilen çatlaklara MKM den alınan rapor doğrultusunda hazırlanan malzeme karışımları ile enjeksiyon yapılmıştır.
Mkm tarafından hazırlanılan taşıyıcı sistem projesinde planda da görüldüğü üzere köşelerde betonarme kolon yapılmıştır. (şekil 2)Mkm tarafından hazırlanılan taşıyıcı sistem proje kesitinde yapılacak uygulamalar detay numaraları ile gösterilmiş, detaylar diğer paftalarda verilmiştir. (şekil 3)Köşe kolon detayı (şekil 4)
Kolon temel imalat fotoğrafları;
Kolonların geleceği köşe noktalarda çürütme yapılmış, taşıyıcı sistem projesindeki temel alt kotuna kadar temel kazısı tamamlanmıştır. (fotoğraf 5)Kolon ve temel imalatları (fotoğraf 6 ve 7)Kolon ve temel imalatları (fotoğraf 6 ve 7)
Köşe kolon imalatları ile birlikte şekil 3 de belirtilen pos 2; yatay kiriş bağlantıları, pos 3 deki kolon detayları, pos 4 de yine yatay kiriş bağlantıları projelerine uygun olarak yapılmıştır. İç kısımda betonarme güçlendirme ile birlikte dış bölümde, beden duvarları da kesme taş ile örülmeye devam etmiştir.
Kubbe kasnak ve kubbe örtüsü de betonarme olarak yapılmıştır.
Betonarme olan kubbe kalıplarının yapılması (fotoğraf 8)Betonarme olan kubbe kalıplarının yapılması (fotoğraf 9)Betonarme kasnak dış yüzüne kesme taş kaplama yapılmıştır (fotoğraf 10)
2.2 Cephelerde yapılan onarımlar
Caminin iç kısmında betonarme güçlendirmeler devam ederken, restorasyon projesine uygun olarak sökülen taş duvarlar özgün taş ve özgün taş özelliğine sahip alana getirtilen taşlar ile yeniden örülmüştür. Beden duvar üst kotuna projesine uygun taş silme işlenerek paslanmaz kenet ve zıvanalarla yerine montajlanmıştır. Betonarme olan kasnak duvarı ön cephesi kesme taş ile kaplanmış, kubbe eteğinde taş silme işlenerek kubbe etek kısmı tamamlanmıştır. Beden duvarlarında MKM tarafından onaylanan derz numunesine göre derzleme yapılmıştır.
Mevcutta bulunan lokmalı demir parmaklıklar paslarından arındırılmış, kopmuş olan lokmalar özgün ebatlarına uygun olarak imal ettirilerek yerlerine konulmuştur.
Zemin katta pencere yan ve üst lentoları pencere aynaları özgün taş özelliğine sahip taş ile tamamlanmıştır. Üst pencere kemerleri sivri kemer olarak yeniden örülmüştür.
Kubbe üst kısmı ve saçak bölümleri kurşun örtü ile kaplanmış, yapı 16. Yüzyıl klasik mimari camisi olarak restorasyonu tamamlanmıştır.
İçerideki betonarme karkas sistem yapımı devam ederken dış cephede kesme taş kaplama ve moloz örgü duvar sistemi yapılmaya devam edilmiştir (fotoğraf 11)İçerideki betonarme karkas sistem yapımı devam ederken dış cephede kesme taş kaplama ve moloz örgü duvar sistemi yapılmaya devam edilmiştir (fotoğraf 11)Beden duvarı üst kısım silme taş montajı (fotoğraf 12)Silme montajı (fotoğraf 13)Cephede kullanılan yeni taş yüzeylerin ön yüzleri, eski taşlar ile uyumlu bir görüntüye sahip olması için el ile mucartalanmıştır. (fotoğraf 14)Söveler yenilenmiş, lokmalı parmaklıklar onarılarak antipas sürüldükten sonra yağlı boya ile boyanmıştır (fotoğraf 15)
2.3 Minarede yapılan onarımlar
Minare petek bölümü, külah kısmı özgün olmayıp geç dönem eklentisi olduğundan restorasyonda sökülmüştür. Restorasyon projesine uygun olarak kesme taştan petek kısmı ve şerefe korkulukları yeniden yapılmıştır. Külah kısmı, alemi de yenilenmiştir.
Derzleri alınan gövde ve petek kısmı su ile temizlendikten sonra MKM tarafından seçilen derz karışım oranlarına göre yeniden yapılmıştır.
Minare gövdesinde derz yapımı (fotoğraf 16)Yeni yapılan petek taşları el ile mucartalanmıştır (fotoğraf 17)Minare petek ve korkulukları (fotoğraf 18)Minare iç duvarlarında da derzler alınmış ve tekrar derzleme yapılmıştır (fotoğraf 19)
2.4 Son cemaat bölümünde yapılan onarımlar
Son cemaat bölümünün su basman döşemesi dışında yok olmuş bir şekilde ulaşmıştır. Çatı örtüsünü taşıyan taş sütunlarının alanda dağınık olarak bulunmuş, numaralandırılarak imitasyon harç ve taş ile onarımları yapılmıştır. Mevcuta olmayan sütun başlıklarına özgününe uygun olarak taştan işlenmiştir.
Son cemaat su basman taş örgüsü onarımları ve derzlemeleri yapılmış, döşemesi için kotlar alınarak hafriyatı yapıldıktan sonra blokaj ve şapı atılmak sureti ile taş kaplama yapılmıştır. Özgününe uygun olarak taşlar belli ebatlarda değil kayrak taş döşeme şeklinde yapılmıştır.
Sütunlar özgün yerlerine onarımları tamamlandıktan sonra monte edilmiştir. Sütunlar birbirlerine ve beden duvarlarına özgün yapım sistemine uygun olarak5x5 dolu gergi demiri ile bağlanmıştır. Ahşap karkaslı kırma çatı sütuna ve cami kuzey beden duvarına oturtularak yapılmıştır. Ahşap çatı iç tavanı da ahşap çıta tanzimi ile kaplanmıştır. Çatı üst örtüsü kurşun olarak yapılmıştır.
Taş sütunlar üzerine ahşap kemer sistemi yapılarak oturtulan çatı altında kalan alınlar bağdadi sıva ile sıvanmıştır.
Son cemaat su basman taş örgüsü yenilenmiş, onarımları yapılarak derzlenmiştir. (fotoğraf 20)Kayrak taş düzeni ile son cemaat döşemesi yapılmıştır (fotoğraf 21)Kayrak taş düzeni ile son cemaat döşemesi yapılmıştır (fotoğraf 22)Sütunlar gergi demiri ile özgün sistemine uygun olarak bağlanmıştır (fotoğraf 23)Sütun başlıklarında bulunan kayıplar taş tümleme ile tamamlanmıştır. (fotoğraf 24)Son cemaat sütun üst kısımları ahşap kemer sistemi ile geçilmiştir (fotoğraf 25)
2.5 Cami içerisinde yapılan onarımlar
Cami içerisi uygulama öncesi moloz yığınları ile dolu olup hiçbir mimari elemanı günümüze ulaşamamış durumda idi.
Öncelikle yapı kubbesi yapıldıktan sonra beden duvarları kubbe ve kasnak duvarlarında kaba ve ince sıvalar tamamlanmış, su bazlı boya ile boyanmıştır.
Restorasyon projesine uygun olarak zemin kotuna göre harim döşemesi hafredilmiş, blokaj yapıldıktan sonra düzeltme şapı atılmıştır. Üst kısmında ahşap kadronlar yapılarak ahşap rabıta döşeme imalatı tamamlanmıştır.
Denizlikler taş olarak yapılmıştır.
Yine projesine uygun olarak ahşap karkas sistemli kuzey duvarına bitişik konumlanmış kadınlar mahfili tamamlanmıştır. Kadınlar mahfiline girişin sağında olan ahşap karkaslı bir merdiven ile çıkılmıştır. Mahfil tavanı da Osmanlı klasik tavan tanzimlerine uygun olarak çıtalı tavan yapılmıştır.
Ahşap kanatlı pencere doğramaları, harim giriş kapısı imalatları gerçekleştirilmiştir.
Mevcutta olmayan ahşap minber ve vaiz kürsüsü yapılmıştır. Taş olan mihrap bölümünün onarımları, konservasyonu bitirilmiştir.
Harim içerisinde elektrikli halı döşenmiş, ayrıca bir ısıtma sistemi yapılmamıştır.
Sıvaları yapılan harimde döşemede yeniden yapılmıştır (fotoğraf 26)Yerinde olmayan kadınlar mahfili ahşap olarak yeniden yapılmıştır (fotoğraf 27)Mihrap bölümü onarımları yapılmış, sağ ve sol kısımdaki taş sekiler yenilenmiştir (fotoğraf 28)
2.6 Yapı çevre düzenlemesi
Cami restorasyonu ile birlikte avlu bölümü çevre düzenlemesi de işin kapsamında yapılmıştır.
Öncelikle özgün şadırvan yerinde arkeolojik kazı yapılmış, şadırvanın su haznesi bulunmuştur. Bu tespitler ışığında şadırvan su hazne bölümü, oturakları ve çatı örtüsü ile restorasyon projesine uygun olarak yeniden yapılmıştır. Çokgen planlı ahşap karkaslı çatı örtüsü ahşap dikmelere taşıtılmıştır. Ahşap dikme pabuçları yine klasik Osmanlı mimarisine uygun olarak taş kaideden yapılmıştır. Şadırvan çatı karkas altı ahşap çıta tanzimi ile kaplanmıştır.
Projesinde bulunan tuvalet ve ofis yapısının olduğu dikdörtgen planlı betonarme yapı bahçenin kuzeydoğu yönünde inşa edilmiştir.
Kayrak taşı ile yürüme yolları yapılmış, cami etrafına drenaj sistemi yapılmıştır. Özgün olan doğu bahçe duvarı ihya edilmiş, diğer bahçe duvarları moloz taş duvar sistemi ile derzli olarak örülmüştür. Harpuşta olarak alaturka kiremit ile bahçe duvarı sonlandırılmıştır. Kuzey yönündeki özgün bahçe girişi yine kesme taş olarak onarılmıştır.
Çevre düzenlemesi kapsamında çevre aydınlatmaları da yapılmıştır.
Yeniden örülen bahçe duvarları (fotoğraf 29)Şadırvan, yürüme yollu ve ihya edilen kuzey avlu giriş kapısı (fotoğraf 29)
3.Sonuç
Balkanlarda günümüze ulaşan ve çok az kalan Osmanlı Mirası Kültür Eserlerimizin onarılarak gelecek kuşaklara aktarılması konusunda Makedonya Radanya Mahmud Ağa Cami Restorasyonu çok önemli ve değerli bir uygulama olmuştur.
Tika ve Makedonya Konservasyon Merkezinin karşılıklı protokol ile yaptırdığı cami restorasyonu Taksim Yapı Mimarlık İnşaat Restorasyon Turizm San.ve Tic. Ltd. Firması tarafından yapılmıştır.
Klasik dönem (16.yüzyıl) Osmanlı mirası olan yapı uygulaması restorasyon ilke ve kriterlerine uygun olarak tamamlanmış olup gelecek kuşaklara aktarımı sağlanmıştır.
RADANYA MAHMUD AĞA CAMİ RESTORASYON ÖNCESİ VE SONRASI FOTOĞRAF BELGELERİ
RESTORASYON ÖNCESİ FOTOĞRAFLAR
Kuzey cephesiGüney ve doğu cepheleriGüney ve doğu cephesi ile minareHarim iç bölümüBetonarme kadınlar mahfili döşemesiHarim kuzey duvarıHarim içinden geç dönemde örülen duvar bölümü
RESTORASYON SONRASI FOTOĞRAFLAR
Güney cephesiGüney ve doğu cephesiBatı cephesiKuzey cephesiKuzey cephesiCami,şadırvan ve tuvalet yapısıSon cemaatSon cemaatHarim güney cephesiKadınlar mahfiliHarimHarim batı cephesiMahfil ahşap tavanıHarim doğu cephe
Anadolu Türk mimarisinde Sıbyan Mektepleri yaygın olarak Osmanlı mimarisinde görülür. Özellikle gelişme döneminden itibaren mektep mimarisinde sayısal ve niteliksel gelişmeler, Osmanlı’nın son dönemine dek devam eder.
Türk Mimarisinde, Osmanlı öncesi Sıbyan Mekteplerine rastlanır. Mısır’da 1250-1390 yılları arasında hüküm süren Türk Memlükleri devrinde yapılan külliyelerde, sebil-ül küttab diye adlandırılan Sıbyan Mektepleri yapılmıştır. Ancak bu yapıların mimarisi, plan ve mekan anlayışı Osmanlı mekteplerinden farklıdır.
Osmanlı Sıbyan Mekteplerinin mimari kaynağını Anadolu’da aramak daha bilimsel olacaktır. Nitekim Osmanlı yapıları (cami, medrese, türbe, han, saray … gibi) Selçuklu mimari uslubunu özümseyen yeni etki ve gelişimlerin sentezidir. Selçuklu medreseleri ile Osmanlı medreseleri tasarım amacı itibari ile genelde aynıdır. Osmanlılar medreselerdeki birimleri ve dershaneyi kubbe ile örtmekle, Selçuklu medrese şemasına yeni boyut getirmiştir. Bu tip örnekler diğer yapı tiplerinde de görülebilir.
Osmanlı Sıbyan Mekteplerinin köklerini, Osmanlı öncesi Anadolu Türk Mimarlığında araştırılmalı. Osmanlı mektepleri ya tek ya da çift birimlidir. Çift birimli mekteplerde iki dershane vardır. Biri yazlık, diğeri kışlık dershanedir.
Çift birimli Sıbyan Mekteplerinin planları, Selçuklu medreselerinde görülen yazlık, kışlık dershane eyvanları ile aynı planı ihtiva eder. Kayseri Hacı Kılıç Camii ve Medresesinin eyvanları en güzel örneğidir. Osmanlı mekteplerinin Selçuklu geleneğini devam ettirdiği veya esinlendiği düşünülebilir. Tek birimli Sıbyan Mekteplerini de Karamanlı eseri olan Konya’daki Hasbey Da-rül Huffazı model olmuş olabilir. Türk mimarisinde Sıbyan Mektebi mimarisi ancak Osmanlı mimarisinde oluşumunu ve gelişimini tamamlayabilmiştir. Osmanlı mimarisinde Sıbyan Mektepleri, kendine has karakteri ile İslam ve Türk mimarisinde özel bir yer tutmaktadır.
1.1.1 SIBYAN MEKTEPLERİNİN MİMARİSİ
1-Plan: Osmanlı mimarisinde görülen Sıbyan Mekteplerinin büyük çoğunluğu kare planlıdır. Nadir olarak dikdörtgen plan görülür. Sıbyan Mekteplerinde plan çeşitliliğine pek rastlanmaz. Bu yapıların planlamasında en önemli ve ortak özellik, mekteplerin boyutlarının hemen hemen aynı boyutlarda (8×8:64 m2 ) olmasıdır.
Külliyeler içinde yeralan Sıbyan Mektepleri , Osmanlı mimarisinde külliyenin odağı olan camiden mümkün olduğu kadar uzaklaştırılmıştır. Külliye tasarımında, mekteplerin simetriyi tamamlayan yapılar olduğu dikkati çeken unsurdur.
Mahalle mektepleri, sokakların kesiştiği ve mahallenin ortası sayılabilecek yerlerde ve özellikle köşebaşlarında yapılmışlardır.
2-Malzeme: Osmanlı Sıbyan mekteplerinde genellikle iki malzeme kullanılır. Kesme taş ve tuğla. Mektepler, ya kesmetaştan inşa edilirler ya kesme taş-tuğla karışımı almaşık denilen düzende inşa edilirler. Almaşık örgülü veya kesmetaştan yapılmış mekteplerin, önemsiz cepherinde moloz taştan örgü düzenine rastlanır.
Sıbyan Mekteplerinin en dikkat çekici özelliği , duvar malzemesi olarak ahşabın (benim gördüğüm kadarı ile) hiç kullanılmamış olmasıdır.
3-Üst Yapı(Mimari elemanlar, Cepheler): Sıbyan mekteplerini, genellikle kare planlı olduklarından dolayı sütun, paye gibi taşıyıcılara rastlanmaz. Bu yapılarda sınırlayıcı ve taşıyıcı özelliğe sahip duvarlar en önemli elemandır. Sıbyan mektepleri ufak boyutlarda oldukları için, statik amaçlı duvar payelerine de gerek duyulmamıştır. Kübik bir forma sahip mekteplerin cephelerinde, sivri kemerli üsr kat pencereleri ve dikdörtgen alt kat pencereleri ile kitlesel görünüm yumuşatılmıştır. Sıbyan Mekteplerinde pencere ve kapılar diğer anıtsal yapılara göre daha ufak ölçülerdir. Bu uygulama yapıların amacı ile bağlantılıdır. Bazı çift birimli mekteplerin yazlık birimlerinin eyvanla açıldığı görülür. Tek birimli mekteplerin girişlerine bazen sundurma veya sütunlu revak bulunmaktadır.
4-Örtü Sistemi: Osmanlı Sıbyan Mekteplerinde, örtü sistemi çoğunlukla kubbedir. Kubbeden sonra en çok ahşaptan düz çatı sistemi kullanılmıştır. Pek az örnekte ise kubbe ve tonoz birlikte kullanılmıştır.
Mektepler kare oldukları için kubbe çok kullanıla gelmiştir. Kubbeli yapılarda geçiş öğesi genelde tromp ve pandantiftir.
1.2 16.YÜZYIL SIBYAN MEKTEPLERİ ÖRNEKLERİ
YAVUZ SULTAN SIBYAN MEKTEBİ (1528-1535)
Yavuz Selim Camii kuzeybatı köşesinde tek birimli bir yapıdır. Kare planlı 6.70 m. çapında kubbeye sahiptir. Kubbe sekizgen kasnak yardımıyla pandantiflere oturmaktadır. Giriş kısmı revaklı olup geniş bir saçakla örtülüdür. Almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Kuzey duvarında ocak iki yanında niş vardır.
YAVUZ SULTAN SIBYAN MEKTEP PLAN KROKİSİ
EDİRNE SELİMİYE SIBYAN MEKTEBİ (1569-1575)
Sinan’ın tasarladığı yapı Davut ağa tarafından yapılmıştır. Tek birimli yapının önünde dikdörtgen planlı giriş bölümün vardır. Almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Mektep içinde mihrap nişi ve ocak vardır. Mektep bugün çocuk kütüphanesi olarak kullanılmaktadır.
15.yy.-16.yy.tipik mekteplerindendir. Yazlık ve kışlık olmak üzere 2 birimden oluşur. Almaşık duvar örgülü yapı duvarları 80 cm. dir. Kırma çatılı yapı ahilik araştırma merkezi tarafından kullanılmaktadır. Pencere söveleri mermerdir. Dikdörtgen formlu pencere üstlerinde sivri kemer hafifletme kemeri vardır.
KARA AHMET PAŞA MEKTEBİ
ŞAH-I HUBAN MEKTEBİ (1585-1595)
Şah-ı Huban mektep ve türbesi aynı avlu içinde yer alırlar. Türbe Sinan yapıları arasında geçse de mektep ile ilgili bir bilgi yoktur. Plan tipolojisi dikkate alındığında 16.yy. yapısı olması kuvvetli bir ihtimaldir. ‘ kubbeli 2 mekândan oluşur. Yazlık ve kışlık olarak bu mekanlar ayrılırlar. İç ölçüleri 6.6x 6.87 dir. Duvar kalınlığı 95 cm.’ dir. Kubbeli mekanların önünde ahşap direkli giriş saçağı bölümü vardır.
ŞAH-I HUBAN MEKTEBİ VE TÜRBESİ PLAN KROKİSİŞAH-I HUBAN MEKTEBİ VE TÜRBESİ
RÜSTEM PAŞA MEKTEBİ (1540-1550)
Üsküdar da Doğancılar Caddesi üzerindeki yapı biri yazlık, biri kışlık olarak iki birimden tasarlanmıştır. Yazlık olan bölüme giriş bölümü de diyebiliriz çünkü 2 tarafı da açıktır. 2 mekanda tek çatı altında toplanmıştır. Beşik çatı duvar olmayan yazlık bölümde sütunlara taşıtılmıştır.
RÜSTEM PAŞA MEKTEBİ PLAN KROKİSİRÜSTEM PAŞA MEKTEBİ
ÜSKÜPLÜ YAHYA PAŞA SIBYAN MEKTEBİ
Üsküplü Yahya Sıbyan Mektebi Eminönü İlçesinin Kadırga semtinde yer almaktadır. Kadırga Limanı Caddesi ile Katip Sinan Sokak’larının kesiştiği köşede konumlanmıştır.
II. Beyazıt’ın damadı olan Yahya Paşa tarafından 1506 tarihinde yaptırılmıştır.
Bina yaklaşık aynı ölçülere sahip, kubbeyle örtülü iki kare planlı mekan (derslik, eyvan) ve bunların önüne yerleştirilmiş revak bölümünden oluşmaktadır. Bir bahçe içerisine yerleştirilmiştir.
Beyoğlu İlçesi’nde, Fındıklı’da, Ömer Avni Mahallesi’nde, Meclisi Mebusan Caddesi’nin batı (deniz) tarafında yer almaktadır. 85 pafta, 21 ada,1 parselde konumlanmıştır. Caminin çevresi park olarak düzenlenmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Molla Çelebi Camii’nden, “Deniz kenarında, Fındıklı Kasabası’nda, yüksek kubbeli, geniş avlulu ve bir minareli camidir. Şeklinde bahsetmektedir.
YAPININ TARİHÇESİ
Fındıklı Camii olarak da anılan bu yapının inşa tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Mehmed Vusuli tarafından cami yakınında inşa ettirilmiş olan hamamla aşağı yukarı aynı yıllara tarihlendirilmektedir. Fakat bu tarihlendirme sırasında da farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Hamamın kitabesi, Ayvansarayi’ye göre 1571, Tahsin Öz’e göre 1589, Aptullah Kuran’a göre 1565-66İ.Hakkı Konyalı’ya göre 1561 ve ebced hesabına göre 1581 tarihini vermektedir. Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan (nr. 624) 992 (1584) tarihli vakfiyesiyle eserleri hakkında bilgi veren tezkirelerdeki kayıtlardan anlaşıldığına göre cami ve hamam Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir.
Molla Çelebi Camisi’nin 1970’li yıllardaki görünümü.
CAMİNİN BANİSİ
Molla Çelebi Cami Genel Görünüş
Asıl adı Mehmed olup, şiirde kullandığı “Vusuli” mahlasından dolayı Mehmed Vusuli, çoğu zamanda devrinin ünlü hanım şairlerinden Hubba Ayşe Hatun’un damadı olduğundan “Hubba Mollası” olarak bilinir. İlmiyeden yetişen, çeşitli medreselerde müderrislik, bazı yerlerde kadılık, özellikle dört defa İstanbul kadılığı yapan Molla Çelebi 1568’de Anadolu kazaskeri olmuş ve 1590 yılında ölmüştür. Mehmed Vusuli Efendi’nin Eyüp’te, Debbağhaneler (Tabakhaneler) mevkiinde yaptırdığı tekkenin haziresinde, yanlışlıkla şair Fitnat Hanım’a atfedilen türbede gömülü olduğu anlaşılmaktadır.
Cengiz Orhonlu’nun belirttiğine göre, “Fındıklı Camii’ne, Hubbe Ayşe Kadın ile Elhac Süleyman Efendi adlı bir zat tarafından bazı vakıflarda bulunulmuştur. Bazı vesikalardan anlaşıldığına göre, bu camide Sadreddinzade Ruhullah Efendi’nin, Güğümbaşı Mehmed Efendi’nin, Sadrı esbak Kemankeş Kara Mustafa Paşa ve Saluha Hatun gibi zevatın evkafı bulunmaktadır. Cami evkafının çoğaltılmasına hizmet eden kimseler arasında, 1161 (1748) yılında camiye müstakil vakıf tayin edilmiş olan Çalebizade Asım Efendi de vardı.
PROJE ÇALIŞMALARI
Rölöve
Yapının uygulamasının yapılması için öncelikle mevcut durumun tespiti gerekmektedir. Molla Çelebi Cami içinde restorasyon ilkeleri dikkate alınarak rölöve; mevcut durum tespiti, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmıştır.
Yapının mevcut durumu incelendiğinde;
Plan Özelliği
Şekil 1 Molla Çelebi Camii Planı
Molla Çelebi Camii, Sinan’ın altı destekli (altıgen şemalı) camileri arasında yer alır. Osmanlı mimarisinde ilk olarak, merkezi planlı camiler çığırını açan Edirne’deki Üç Şerefeli Camii’nde (1437) uygulanan bu şema 16. yüzyılın ortalarından itibaren Sinan tarafından ele alınarak geliştirilmiş ve çeşitli varyantları ile başarılı örnekler ortaya konmuştur.
Sinan daha önce Beşiktaş’taki Sinan Paşa, Kadırga’daki Sokullu Mehmed Paşa ve Topkapı’daki Kara Ahmed Paşa camilerinde, enine yerleştirilmiş. Bir dikdörtgenin
ortasında bir kubbe ve bunu yanlardan (doğu ve batı yönlerinden) kuşatan ikişer yarım kubbe ile büyük ölçüde Üç Şerefeli Camii’nin şemasını tekrar etmiştir. Ancak taşıyıcı sisteme ve üst yapıya ilişkin birçok ayrıntıda yenilikler getirmiştir. Bunlardan sonra Molla Çelebi Camii ile Babaeski’deki Semiz Ali Paşa Camii’nde bu şemayı, kıble yönüne eklenen beşinci bir yarım kubbe ve bunun örttüğü bir mihrap çıkıntısı ile zenginleştirmiştir. Mihrabın, harim mekânına eklenen bir çıkıntı içinde ele alınması, Osmanlı mimarisinde, 1385 tarihli Bursa’daki Hüdavendigar Cami-Medresesi’nden beri gözlenen, İstanbul’da da II. Mehmed (1451-1481) ve II. Bayezid (1481-1512) dönemlerinde eski Eyüb Sultan, Şeyh Vefa ve Davut Paşa camilerinde sürdürülen bir geleneğe bağlanmaktadır.
Molla Çelebi Camii’nin ana kitlesi kıble yönünde bir çıkıntı yapar. Ana kitlenin dış ölçüleri 18.90 x 16.40 metre, mihrap çıkıntısının eni 8.80, derinliği 4.60 metredir. 11.80 metre çapındaki orta kubbenin tabanını oluşturan altıgenin köşeleri kuzeyde bağımsız, doğu ve batı yönünde duvara gömülü sekizgen kesitli ayaklara; güneyde mihrap çıkıntısının uçlarına oturur. Üst yapı orta kubbe ile onu çevreleyen beş yarım kubbeden meydana gelir. Dört yarım kubbe ikişerden sağda ve solda, beşinci yarım kubbe mihrap çıkıntısının üstünde yer alır. Molla Çelebi Camii’nde mihrap çıkıntısını örten yarım kubbe öteki dört yarım kubbeye kıyasla daha derindir ve mukarnaslarla geçiş sağlanır. Molla Çelebi Camii’nde orta kubbenin oturduğu altıgen tabanın köşeleri, kasnaksız yarım kubbeler arasında, dört ağırlık kulesiyle belirtilmiş, fakat son cemaat yeri revakının arkasına düşen iki köşe boş bırakılmıştır. Ana kubbenin eteğinde on yuvarlak kemerli pencere bulunmaktadır. Ayrıca yarım kubbelerde de birer yuvarlak kemerli pencere vardır. Mihrap çıkıntısının olduğu bölümü örten yarım kubbede ise yine yuvarlak kemerli üç pencere bulunur.
Cepheler ikişerli düzende, çevreleri silmeli, iki sıra pencereyle hareketlenir. Yukarıdakiler sivri kemerli, aşağıdakiler dikdörtgendir. Zemin pencerelerinin ak mermerden bordürü, sivri formlu hafifletme kemerlerinin yekpare taştan aynalığı, tepesindeki kabartma çiçek desenleri, yalın görünüşlü cephelerin zarif bezeme unsurları olarak karşımıza çıkar.
Yapıda alt sıra pencerelerin üstleri, üst sıradaki pencerelerin çevreleri, yarım kubbeler, kemerler, pandantifler ve ana kubbenin içi kalem işleriyle süslenmiştir. Bitkisel motiflerin yapıldığı bu kalem işlerinde kırmızı, mavi, sarı, filizi, nefti ve beyaz renkler kullanılmıştır. Kapı ve pencere kanatları ile revzenler orijinal olmayıp son restorasyonda ele alınmışlardır.
Üst Kat ve Alt Kat Pencereleri
Kuzeyde serbest olarak duran iki paye ile kuzey duvarı arasında bir açıklık vardır. Bu bölüm iki yanda birer yarım tonoz, ortada ise payeleri birleştiren sivri kemerin diğer kemerler göre daha geniş ele alınmasıyla kapatılmıştır. Kemer içini dolduran duvar yüzeyi revzenlidir. Böylece yapı kuzeye doğru genişletilmiş ve bu bölüme altlı üstlü ahşap mahfiller yerleştirilmiştir. Üst kat mahfiline geçiş, dışta son cemaat yerinde minare çıkışının simetrisi durumunda olan basık kemerli kapıdan sağlanmaktadır. Ayrıca içten geçişi bulunan minarenin basamaklarından mahfil seviyesinde ayrılan koridorun arkasından yine basık kemerli bir açıklıkla üst kat mahfiline ulaşılmaktadır.
Alçı mihrap çok sade olup, mukarnaslı bir yaşmağa sahiptir. İki yanında ise altlı üstlü pencerelerden başka dikdörtgen çerçeveli, mermer söveli birer niş mevcuttur.
Ahşap minber, XIX. yüzyıldan kalma olup ampir özellikler göstermektedir. Kabarık bitkisel süslemeleri yaldızlı, diğer kısımları yağlı boyalıdır. Vaiz kürsüsü ise özelliği olmayan basit bir kürsüdür.
MihrapMinberVaaz Kürsüsü
Son cemaat yeri, cami gövdesine göre daha geniş olup, sekizgen kaideler üzerine oturan, baklava başlıklı altı mermer sütunun taşıdığı beş kubbeyle örtülmüş ve sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Sütun başlıklarının dış yüzeylerinde birer rozet ve çin bulutuna benzer kıvrık hatlı bir süsleme gözükmektedir. Ortada girişin önünde yer alan kubbeli birim diğerlerine göre biraz daha yüksek tutularak cephe monotonluktan kurtarılmıştır. Günümüzde içleri beyaz boyalı olan son cemaat yeri kubbelerinin 1958 yılında yeniden inşasında kalem işiyle tezyin edildiği bilinmektedir. Bu cepheyi, kubbe kemerleriyle belirlersek, ortada giriş kapısı, yanında iki sıra dikdörtgen pencere vardır. Dış kemerlerde ise dış kenarlarda, üzengi taşları çıkıntılı, sivri kemerli birer geçiş bloğu, iç kenarlarda basık kemerli fakat kemer kısmı sövelerine göre daha geniş tutulmuş birer kapı bulunur. Sağ taraftaki minareye, sol taraftaki ikinci kat mahfiline çıkan merdivenlere açılır. Bu değişik formlu kemerlerin arasında cepheye tezyin olarak, çokgen niş üzerinde yarım kubbe örtüden ibaret mihrabiyeler yer alır.
Molla Çelebi Cami Son Cemaat Yeri
Giriş kapısı, duvarla hem yüzey, beyaz mermerden dikdörtgen çerçeve içinde basık kemerli kapı geçişi, kabartma köşelikler ve silmelerle işlemeli dikdörtgen kitabe boşluğuyla meydana gelir. (Kitabe zaman içinde kaybolmuştur.) Çerçevenin hemen üstünde dikdörtgen büyük bir pencere bulunur. O da tezyine girmiş, kapı bezemesinin bir parçası olmuş gibidir. Kapı kemerinin iki renkte pembe ve beyaz mermerden örgüsü, bu sade girişi taçlandırmaktadır.
Cami Giriş Kapısı
Yapının kuzeybatı köşesinde bulunan kare kaideli, silindir gövdeli minare büyük depremlerden sonra kısmen ya da tamamen değişmiş ve geç dönemlerde yenilenmiştir. Külah altında ve şerefe korkuluk levhalarında süslemeleri olan minarenin şerefe formu da barok düzene sahiptir. Minareye dıştan son cemaat yerindeki basık kemerli kapı, içten ise aynı doğrultudaki bir başka kapı ile çıkılmaktadır.
Kare Kaideli Silindirik Gövdeli Minare
Caminin batısında konumlandırılmış 19 adet mezarın bulunduğu hazire parmaklıklı bir duvarla sınırlandırılmıştır. Batı yönünde altı küçük dikdörtgen ve bir sivri kemerli açıklık mevcuttur. Burası iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, sivri kemerli pencereden yapının dış duvarına atılan, yarıya kadar demir şebeke ile kapatılmış diğer sivri bir kemerle son bulmaktadır. Kare planlı ikinci bölüm kuzeyde bir kemer, batıda iki pencere ve doğuda bir pencere ile toplam dört açıklığa sahiptir.
Molla Çelebi Camii batısında yer alan 19 adet mezarın bulunduğu hazireHarim’den batıya bakışGiriş bölümüMinareden mahfile çıkışKadınlar mahfilinden mihraba bakış
Yapıdaki Kalem işi Tezyini
Molla Çelebi Cami’ndeki kalem işi tezyinatı, ana kubbe, yarım kubbeler, kemerler, pandantifler ve alt sıra pencere üstleri, üst sıradaki pencerelerin kenarlarında mevcut olup, kullanılan hakim renkler oksit sarı, çivit mavi, aşı kırmızısı; kompozisyonu tamamlayıcı renkler ise limon küfü, nefti, filizi ve beyaz renklerdir.
Yapıda son restorasyonda uygulanan klasik dönem üslubunu yansıtan sıva üstü kalem işi kopyaları niteliğindeki tezyinatta rumi, hatai, stilize çiçekler vb. bezemelerden oluşan bir kompozisyon vardır.
Molla Çelebi Cami Harim
Ana kubbe ve eteklerinde kalem işi bitkisel karakterli motifler tüm kubbe eteğini dolaşmakta, kubbeye doğru yükselmektedir. Ana kubbenin merkezinde ise siyah zemin üzerine altın varaklı Celi sülüs yazı ile yuvarlak formda Kuran- kerimden ayet yazılan hüsn-ü hat yer alır. Yazıyı çevreleyen ince sarmal ve etrafında ortabağ rumiden çıkan simetrik dallar ve stilize çiçek motifli geçmelerden oluşan bir bordür çevresinde yine rumi dal ve hatai bezemeler yer alır ve ana göbek on altılı simetrik bölmeli kompozisyon şemse, salbek ve tığlarla kubbe eteğine doğru uzanır. Kubbe eteklerinde kanatlı, sarılma, ayrılma ve tepelik rumilerle oluşturulan kompozisyon, hemen altında rumi geçme bordürler ve stilize çiçek ve dal rumilerden oluşan bordürle çevrelenmiştir. Kubbe kasnaklarında; pencere aralarında şemseler ile duvar yüzeyleri bezenmiştir. Pencere kenarları ve kubbe kasnağını dolaşan yekpare kıvrık hançeri yaprakları, stilize bitki ve tomurcuklarından sarma bir kompozisyondan oluşan bordürle kuşatılmıştır. Yine bu bordürü çevreleyen ve kasnağı sonlandıran iki yaprak ortada stilize lale motifinden oluşan bezeme kuşağı yer alır. Kubbede kullanılan kalem işi kompozisyonlarda kullanılan hakim renkler; oksit sarı zemin üzerinde gelişen bezemelerde çivit mavi, kırmızı, ve beyaz renklerdir.
Molla Çelebi Camii ana kubbe kalem işiKubbe Kasnağında yer alan basık kemerli pencerelerin aralarında bulunan duvar yüzeylerindeki rumi şemse motifi
Kubbeye geçiş elemanlarında aslan göğüslerinde yuvarlak madalyon formlu panolar içerisinde siyah zemin üzerinde altın varaklı ‘’Allah ve Muhammed’’ lafızları, Cihar-ı yar-i güzin’’ adları celi sülüs yazı ile yazılmıştır. Madalyon formlu panoların çevresini mavi ve beyaz rengin ağırlıklı olduğu geçmeli rumi motiflerinden oluşan bir bordür kuşatır ve merkezden üçgen köşelerine açılan ortabağ rumiden çıkan dallar simetrik kullanılmış; ayrılma rumi kullanılıp tepelikli rumi ile kompozisyon sonlandırılmıştır. Yine aslan göğsünü dıştan çevreleyen geçme bordür ise çiçek ve rumi motiflerle oluşturulmuştur.
Allah lafzının yazıldığı güneybatı pandandifiAna kubbeyi taşıyan sivri kemerlerKemer kavsaralarında ki rumi şemseler
Beş yarım kubbeyi destekleyen sivri kemerler yan yana sıralanmış içi rumilerle bezeli iri palmet motiflerinin dış kenar oluşturduğu bir kenar bordürü ile süslenmiştir. Kemer
kavsaraları üç rumi şemse ve kemer bitimleri ise yarım şemse motifli kompozisyonla bezenmiştir. Rumi şemse, uzun, ucu sivri ve kıvrık yapraklardan meydana gelmiş biçimdedir. şems; ortabağ rumilerin ucunda açılan dendanlı rumi uygulamaları ve uçlarda tepelik rumi ile sonlanır. Rumi formu zemin rengi ile motifin içi renklendirilmiştir. Şemselerin arasında kalan eğik yüzeyde nefti zemin üzerinde rumi dalları yer alır.
Yarım kubbelerde bezeme kompozisyonları mihrap kubbesi dışında aynıdır. Mihrap kubbe merkezi motifi; ara bağlar, tepelikli rumi ve sarılma rumiler kıvrılıp dallanıp birbirinin içinden geçerek göbek etrafında dairesel bir kompozisyon oluşturup klasik özelliğini korumuştur. Bu bezemenin etrafını çift zencirek kuşatır. Çift zencireğin etrafında ise klasik hatai motifi ve simetrik bitkisel formlardan oluşan bezeme mevcut olup bu bezemenin etrafını yine çift zencirek kuşatır. Çift zencireğin etrafında tekrarlanan bitkisel bezeme ile dairesel form sonlanıp ortabağ rumiden çıkan rumiler simetrik dallar ve bitkisel motiflerle tasarlanan kompozisyon, tepelikli rumi ile sonlandırılıp mavi, kırmızı şerit şeklinde bordür oluşturur.
Yarım kubbenin eteklerinde basık kemerli pencerelerin aralarında rumi ve hatai bezemeli şemseler yer alır. Hemen altında basık kemerli yarım kubbe pencerelerinin etrafını ve kubbe eteğini dolaşan mavi zemin üzerinde beyaz kırmızı renkte bitkisel üsluplu bordür yer alır.
Yarım kubbe örtülü mihrap cephesi- kıble bölümüMolla Çelebi Camii yarım kubbeler
Diğer yarım kubbelerde; kubbe merkezinde; ara bağlar, sarılma rumiler kıvrılıp dallanıp birbirinin içinden geçerek göbek etrafında dairesel bir kompozisyon oluşturmuştur. Bu bezemenin etrafını zencirek kuşatır. Zencireğin etrafını bitkisel formlu bordür, etrafını yine simetrik bitkisel motifli bordür kuşatıp son olarak zencirek bordürün tekrarlanması ile dairesel kompozisyon sonlanır. Dairesel kompozisyonun
etrafını yan yana sıralanmış içi rumilerle bezeli iri palmet motiflerinin dış kenar oluşturduğu bir kenar bordürü ile süslenmiştir. Kubbe etekleri yine simetrik dış kenarlı tepelikli rumilerle oluşturulan bezeme ile sonlanır. Basık kemerli kubbe pencerelerinin etrafında mihrap kubbesindekiler gibi pencere etrafını ve kubbe eteğini dolaşan mavi zemin üzerinde beyaz-kırmızı renkte bitkisel üsluplu bordür yer alıp bu bordür tromp kemerlerini de dolaşır. Tromp kemerlerinin birleştiği yerlerdeki üçgenlerde merkezden üçgen köşelerine açılan ortabağ rumiden çıkan dendanlı, kanatlı, sarılma rumi, dallar simetrik kullanılmış, yine ayrılma rumi kullanılıp tepelikli rumi ile de kompozisyon sonlandırılmıştır.
Yapının kuzeyinde yer alan mahfilde kuzey duvarı ve serbest olarak duran iki paye arasında bulunan açıklık iki yanda birer yarım tonoz, ortada ise payeleri birleştiren sivri kemerin diğer kemerlere göre daha geniş alınmasıyla kapatılmıştır. Kemer içini dolduran duvar yüzeyi revzenlidir. Diğer kemerlerden daha geniş alınan kemerin kavsarası kenarları penç, hançer gibi bitkisel motifli bordür ile çevrelenip ortasında yine simetrik çiçek ve dal motifli bordürle bezenmiştir. Bezemelerdeki hakim renkler, mavi, kırmızı, beyaz olup tamamlayıcı renk neftidir.
Molla Çelebi Camii güneyden görünüş mahfilMolla Çelebi Camii kuzeydoğudan mahfile bakışGiriş aksında yer alan mahfilin kemer kavsarası
2013 Yılı Kalem İşi Araştırmaları
Eserin onarımı içerisinde tezyini imalatlara başlamadan önce yapının her noktasına kolaylıkla ulaşılabilmesi için metal iskeleler ve çalışma platformları kuruldu. Ana kubbede yapılan ön tespit çalışmalarının sonucunda öncelikli olarak çatlakların ve çevresindeki bezemelerin röleve çalışmaları yapıldı. Bu alanlarda ikinci dönem mevcut bezemenin altında daha önceki dönemlere ait herhangi bir veri olma olasılığı nedeni ile kalem işi araştırma badana ve sıva raspası yapıldı. Raspa ve sıva numuneleri yapıldı. Bu çalışmalarda kubbe iç yüzeyinde sıva raspasında lokal olarak iki ayrı sıva horasan ve yoğunluklu niteliksiz çimento olmak üzere; bu sıvalar üzerine yapılmış farklı malzeme ve işçilik gösteren bezemeler bulunduğu anlaşılmıştır. Raspa sonrası ana kubbede 16.y.y. örneklerine benzeyen göbek yazısının alt katmanında sıva üzerinde bulunan, klasik rumi bordürü ve bezemenin altında var olan daha önce uygulanan muhtelif bir bezeme bordür daha bulunmuştur.
Yapılacak son restorasyonda; mevcut celi sülüs hat yazısının ve çevresindeki bordürlü kompozisyonun tatbikken korunmasına karar verilmiştir. Kubbe göbeğinin çevresini dolanan rumi ve bitkisel formdan oluşan bordürün; pandantiflerin kenar bordürü olması düşünülen bezeme ile aynı olması genel kompozisyonda motif ve renk uyumuyla tamamlayıcı olabilir.
Ana kubbe kalem işi raspa çalışmasıRaspa çalışması sonrası yeniden tatbiki düşünülen ana kubbe göbeği ve çevresini kuşatan bitkisel formlu bordür 2.dönem tezyinatı
Yapıda özellikle ana kubbe ve eteklerinde yapılan boya ve sıva raspası sonucunda alt katmanlardan kısmen ortaya çıkan 1.dönem kalem işi tezyini ile 2.dönem klasik dönem kopyalaması durumundaki mevcut çalışma arasındaki kompozisyon bütünlüğünü ile ilgili fikir edinilememiştir. Dolayısıyla bu iki dönemin birbirini destekleyen motif tasarım oranı ve renk uyumunun bulunduğu çalışmalar tamamlanmak suretiyle uygulamaya geçilmesi düşünülmektedir.
Kubbe eteğinde yapılan araştırma raspası sonucunda mevcut yüzeyin dışında farklı dönem tespit edilip belgelendi ve alt katmanda kubbe eteğinde çıkan bezemelerin motif ve renk uyumu tamamlanıp ihya edilerek korunmasına karar verilmiştir.
Kubbe eteğinde raspa sonucunda ortaya çıkan rumi bezemenin ihya edilimesine karar verilmiştir.
Eserde daha önceki dönemlerde yapılan restorasyon çalışmalarının teknik ve felsefi yönden yanlış uygulamaları tarihi miras yönünden oldukça tahripkar olduğu görülmüştür.Dolayısıyla çimento sıva üzerine yapılan son dönem kalemkari restorasyonlarından çıkarılan bilgi ve bulgular değerlendirilerek uygulama felsefesindeki yanlışlıklar ortaya konulmuştur.Molla Çelebi Caminde restore edilen kubbe iç yüzeyinde orijinal kalabilmiş tezyin niteliksiz restore sonucunda oldukça az yer kaplar.Nitekim sonuçta alt katmanlarda bulunan bezemelerin canlandırılması bu restorasyonun şeklini belirlemektedir.
Yine kubbe eteklerinde eğri yüzeylerde yapılan raspa çalışmalarında klasik dönem bezemesi olan ve özgün olduğu düşünülen şemse motifi bulunmuş olup sonraki dönemde yapılan özensiz restorasyonda uygulanan şemseler ; alt katmanda çıkan ve kubbeyi taksimatlayan özgün rumi şemselerle arasında eksen kayması mevcuttur.
2.dönem kubbe eteğinde uygulanan şemse motifleri2.dönem kubbe eteğinde uygulanan şemse motifleri
Kubbe eteğinde yapılan raspa sonucunda alt katmanda çıkan şemse motifi. Kubbe eteğindeki bu kompozisyonun uygulamada korunmasına karar verilmiştir.
Kubbe kasnağı bezemelerinde yapılan rölöve çalışmaları sonrası hem sahada hem arşivlerde araştırma raspaları çalışmalarına başlanıp raspa sonucunda alt katmanda Klasik dönem bezeme örneğine rastlandı.Kasnakta çıkan klasik dönem özgün bezemenin konsolidasyonu ve preservasyonu için üst düzey gayret uygulanmalıdır.
Kubbe kasnağında raspa sonucunda çıkan klasik dönem şemse motifinin aslına uygun olarak korunmasına karar verilmiştir.Kubbe kasnağındaki geçiş bordürlerine uygulanan araştırma raspasında alt katmanda bulunan motif mevcut olan bezemeden farklılık göstermektedir. Raspa öncesindeki mevcut bordürde rumilerden oluşan kompozisyon varken raspa sonrasında alt katmandan çıkan özgün bordür ise bitkisel formlu bir dekorasyon teşkil etmektedir. Nitekim yapılacak uygulamada alt katmanda çıkan bitkisel bezemeli bordürün ihya edilmesine karar verilmiştir.
Raspa sonrasında ortaya çıkan özgün bitkisel bordürün hemen altında kasnağı dolaşan ikinci bordürün raspalanmasında alt katmanda net olarak bezemeye rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu mevcut bordürün yerine genel kompozisyonu tamamlayacak klasik bir bezeme önerisi getirilmiştir.
Kubbe kasnağında raspa sonucunda ortaya çıkan bitkisel bordürün korunup hemen altındaki bordür içinde öneri ; şöyle ki raspa öncesi bitkisel formun üst katmanında yer alan 2.dönem uygulaması rumili bordürün hemen altındaki 2.bordür kuşağı yerine kullanılarak kompozisyonu tamamlaması düşünülmüştür.
2.dönem uygulaması kompozisyonu, araştırma raspası öncesi ana kubbe etekleri ve 1. ve 2. Geçiş bordürü.
1.öneri olarak
Kubbe kasnağındaki rumi motifli 1.geçiş bordürünün altındaki hatai ve rumi bezemeli 2.bordür iptal edilerek yerine 1.bordürün burada kompozisyonu tamamlaması düşünülmektedir.
Kubbe kasnağında 2.dönem uygulaması bordürlerin raspa öncesi2.öneri olarak özgün bordörün altına bu kompozisyonun uygulanması düşünülmektedir.
Kubbe kasnağında yine 2.dönem tezyini olan zencirek ve stilize bitkisel motifli iki geçiş bordüründen zencireğin tatbiki, bitkisel bordürün ise kompozisyonunun değiştirilmesi düşünülüyor.
Stilize bitkisel bordür için 1.öneri
Araştırma raspası sonucunda pencere atrafını kuşatan çimento sıva üzerine yapılan tezyinattın alt katmanında kalem işlerine rastlanmamıştır.
1.öneri olarak mevcut ikinci dönem bezeme kuşağının pencere kenarlarında tekrarlanması ile kompozisyonun tamamlanabileceği düşünülmüştür.
2. öneri Kubbelerdeki pencere kuşakları için
Pandantiflerde yapılan araştırma raspasında görüldü ki çimento sıva üzerine uygulanan bezemenin klasik dönem kopyası olması ile beraber raspa sonucunda alt katmanlarda herhangi bir özgün kalemişine rastlanmamıştır.
Araştırma raspası öncesi 2.dönem kalem işi uygulaması
Aslan göğsünde 2.dönem uygulanan Klasik Dönem üslubtaki tezyinatın raspa araştırmasında özgün kalem işlerine ulaşılamamış olup kompozisyonun tekrarı düşünülmektedir.
Aslan göğsü rölöve çalışması
Avludaki Diğer Yapılar
Molla Çelebi Cami; hamam, kütüphane, hazire ve camiden oluşmaktadır. Fakat günümüze cami ve hazire kalmıştır. Yalnız bu yapılarla ilgili kaynaklar incelenip taranmıştır.
Kütüphanesi
1296 (1879) tarihli salnameden öğrendiğimize göre, cami içinde bir kütüphane bulunmaktaydı. Molla Çelebi Camii kütüphanesi fihristinden anlaşıldığına göre bu kütüphanenin Molla Çelebi Camii içinde Reisülküttap Abdullah zade, Molla Mehmed Çelebi Efendi’nin ve Şeyhülislam Hamid Efendi’nin vakfettikleri kitaplar, Kılıç Ali Paşa Medresesi içindeki kütüphaneden Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Bu fihristte 144 cilt kitap olduğundan bahsedilir. Molla Çelebi Camii’nde bulunan kitapların ne zaman Kılıç Ali Paşa Medresesi’ne taşındığı ise bilinmemektedir.
Hamamı
Fındıklı Camii’nin sağ tarafında ve Meclisi Mebusan Caddesi üzerinde bulunan Mimar Sinan’ın eseri 1957 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Bu çifte hamamın kapısı üzerinde nefis bir hatla yazılmış şu kitabe vardı:
Bu güzel hatlı mermer kitabenin yarısı bugün Çarşıkapı’daki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi mektebinin kapısı önündedir. Diğer yarısı, Topkapı Sarayı Mustafa Paşa Köşkü bahçesindedir. Eskiden İstanbul’un en işlek hamamlarından biri olan yapının soyunmalık bölümleri kagir duvarlı ve sakıflıdır. Sıcaklık bölümleri ise üç eyvan şemasına sahipti. Plan itibariyle Ayasofya’nın karşısındaki Haseki Hamamı’na benzeyen yapının yıkımından kısa bir süre önce sıcaklıkları birleştirilmiş, erkekler kısmının helaları ile kadınlar kısmının soyunmalığı ortadan kaldırılmış ve tek hamama dönüştürülerek klasik özelliklerini yitirmiştir. Bu hamamın cadde üzerindeki soyunma yeri, XVIII. yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl başlarının sivil mimarisine uygun bir konak cephesi karakterine sahipti.
Haziresi
Caminin batısında yer alan dikdörtgen hazire, İskele Sokağı’na bakan duvarla deniz tarafındaki kitabelerden anlaşıldığına göre batı ve güney yönlerinden 1132’de (1720) ruznamçe-i evvel Hüseyin Paşazade Hacı Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Hazirede bulunan mezar taşlarının en eskisi, 1112 (1719) tarihli Şeyhülislam Sadreddin zade Mehmed Sadık Efendi’ye aittir. Fakat bazı kaynaklardan anlaşıldığına göre bu hazire XVI. yüzyıldan beri mevcuttur. 958 (1551) tarihinde vefat etmiş olan Emir Çelebi adlı bir zat defnedilmiştir. Fakat kabir taşı mevcut değildir.
Kitabe 1
Hazirenin sokağa bakan duvarında şu kitabe yazılmıştır:
Muhammed bey efendi ibn-il-haç Hüseyin paşa
Göçüp bu dehri dundan kıldı azmi alemi bala
Hemişe bişe evrad ile ezkar idi ol zate
Şeb-ü ruz eyledi tahsili zadi alemi ukba
Kiraren haç ile tamiri Beyte itdi çok hizmet
Şefi ola ana ruzi cezada Kabeyi ülya
Eğerçi canibi devletten olmuşdu ana memur
Bicay averdei hizmet olub sa’y eyledi Hakka,
Tehidestane in’am etmeği murad edinmişdi,
Tasadduk itmede ihmal-ü imsak itmedi asla
Nice def’a olub ruznamçei evvel yine ahir,
Kapandı defteri amali itti zimmetin ibra
Ser amed olmuş iken hacegani devlet içinde
Kodu balin haşt-i lahde ser-i kabri idüb me’va
Olub tay gerdei desti ecel ruznamçe-i ömrü
Salah üzre murur etmişdi evkati bu alemde
İde ukbade bari cayigahin cenneti ala
Gelüb bir daiyi İhlas-bişe didi tarihin
Muhammed Beyefendi eyleye rahmet sana Mevla. 1132
Kitabe 2
Hazirenin denize bakan duvarında şu kitabe yazılmıştır:
Yegâne hâce-i rûz-name-i evvel ol Muhammed Bey
Bekaya intikal etdi aleyhürrahmetü’l- Bâri
Adimü’l- mesel idi kendüye mahsus idi merhûmun
Gerek evzâ’ u etvârı gerek reftâr u güftârı
Olup kırk elli yıl pirâye-bahş-i mesned-i ikbâl
Sudûr-ı devlete hemvâre sevk-i hayr idi kârı
Haridar-ı -ı metâ’-ı devlet-i dehr idi zâhirde
…. itibar etmezdi amma zerre mikdârı
Ubeydullah-ı ahrâra müdâni idi iclâli
Sülûk ehlinden efzun idi evrâd ile ezkârı
Hulûs-ı kalb ü hüsn-i hâline besdür bu şâhid kim
Olub me’mur bâ- hükm-i Hümayun-ı cihândârî
Mücavir oldu beş yıl Mekke’de bu eyledi ma’mur
Harab olmuş iken mecra-yı âb-ı rahmet-âsârı
Ale’t- tahsis ahâli-harem yâd eyleyüb hayrın
İderler dergeh-i Hakk’a duâ yalvarı yalvarı
Hüdâ sa’yin ide unvân menşur-i müberrâtı
Bu hayr-ı bi-bedel oldukça rûz-ı haşre dek cârî
Didiler Tâibâ tarih-i fevtin gûş idüb herkes
İde cennet Muhammed Bey Efendi menzilin Bâri
Fi Sene 1132 (1719-1720)
RUZ-NAMÇE-İ EVVEL MERHUM EL-HAC MUHAMMED BEY RUHUNA EL- FATİHA
Sene 1132
HZR-A: El- fatiha Yine evlâd-ı ibn-i Sadreddin’den düşüb hâke o mahdum-ı kiramı dua idüb didim tarih-i fevtin Kerimâ Adn ola feth-i makamı El fatiha 1133 (1720)HZR-C: Hüseyin Paşazade Ruz-namçe-i evvel merhum El-Hac Muhammed Bey Efendi ruhuna el-fatiha Sene: 1132 (1719-1720)
HZR-D: Hüve’l- Hayyü’l- bâki Molla Çelebi Cami-i şerifi imamı merhum ve mağfur el- muhtac ilâ rahmeti Rabbihi’l- Gafur el- hâc Hafız Ahmed Efendi’nin ruhiyçün el- fatiha Sene: Fi 15 Safer 1253 (15 Kasım 1788)
HZR-E: Hüve’l-baki Âl-i Sadreddinden sâbıkan Mekke-i Mükerreme kadısı Mektûbîzâde merhum ve mağfur Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha Sene: Fi 15 Şaban 1187 (1773-1774)HZR-J : Hüve’l- bâki Âl-i Sadreddin’den ve müderrisin-i kiramdan Es-Seyyid Muhammed Kemal Efendi? ibnü’l- merhum Mektûbîzâde Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatihaHZR-K: Âl-i Sadreddin’den merhum u mağfur Es-Seyyid Muhammed Tahir Monla İbnü’s- Seyyid Atâullah Efendi ruhlarına el- fatiha 1197 (1782)HZR-L: Hüve’l- bâki Âl-i Sadreddin’den ve müderrisin-i kiramdan Es-Seyyid Muhammed Atâullah Efendi ibnü’l-merhum Mektûbîzade Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha Sene: B (Receb)1193 (1779)HZR-N : Hüve’l- Hallâku’l- bâki Anadolu Kazaskerliği payesiyle sabıkan İstanbul kadısı olan Sadreddinzade merhum Mektûbî el-Hac Abdurrahman Efendi ruhuna el-fatiha Sene: Fi 12 Rebiülevvel 1160 (24 Mart 1747)HZR-O : Sadreddinzâde merhum Abdülhayy Efendi el-ruhuna fatiha 1122 (1710)HZR-P: Hüve’l- hayyü’l-lezi lâ-yemut Sabıkan Medine-i Amid kadısı Sadreddinzâde merhum Muhammed Nurullah Efendi ibnü’l- merhum Mektûbî Abdurrahman Efendi ruhiyçün lillâhil fatiha 1180 (1767)
Restitüsyonu
Fındıklı Molla Çelebi Cami tarihsel süreçte geçirdiği doğal afetler sonucunda çeşitli eklere ve müdahalelere maruz kalmıştır. Tarihi haritalardan yararlanılarak restitüsyon projesi çizilmiştir. Ancak her bir tarihi haritada ve eski fotoğraflarda farklılıklar gözlenmiştir. Bu nedenle birinci ve ikinci dönem olmak üzere iki restitüsyon projesi çizilmiştir. Birinci dönem restitüsyon projesi çizilirken caminin ilk yapımındaki karakteristik mimari nitelikleri (plan şeması, cephe özellikleri vb.) temel alınmıştır. II. Dönem restitüsyona belirtilen dönem ekleri ise tarihi haritalardan ve eski fotoğraflardan çıkarılabildiği kadarıyla vaziyet planı olarak rapora eklenmiştir.
Birinci Dönem Restitüsyon Raporu
Molla Çelebi Camii ilk olarak bir külliyenin parçası olarak inşa edilmiştir. Ancak bu külliyeden günümüze sadece cami ulaşabilmiştir. Cami zaman içinde deprem ve yangınlardan zarar görmüş ve birçok onarım geçirmiştir. Fakat cami, yine de günümüze aşağı yukarı ilk haliyle gelebilmiştir. 1723 ve 1724 senesinde Fındıklı’da Molla Çelebi Camii civarında çıkan yangınlarda birçok ev ve dükkân harap olurken Fındıklı Hamamı’nın da camekânı yanmıştır. Başbakanlık’a bağlı Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığın’dan edinilen belgelere göre cami 1822, 1862, 1870, 1884, 1894, 1901 yıllarında onarılmıştır.
İkinci Dönem Restitüsyon Raporu
Halid Eraktan İstanbul Ansiklopedisi’ndeki Fındıklı Cami başlıklı yazısında; 1822 yılında çıkan büyük yangın sonrasında harim bölümünün aslına uygun olarak onarıldığını ancak son cemaat yerinin ahşap direkli bir sundurmaya dönüştürüldüğünü, hünkâr mahfilinin genişletildiğini belirtmektedir. Cengiz Orhonlu ise Fındıklı başlıklı yazısında 1822 yılındaki Tophane yangınından sonra tamir edilirken hünkâr mahfili ilave edildiğinden bahsetmektedir. 1913-1914 yılına ait Alman Mavileri adlı kitabın haritasında bahsedilen hünkâr mahfili gösterilmiştir. Ayrıca hünkâr mahfili ayaklar üstünde taşınan çıkmasıyla 19. yüzyıl fotoğraflarında görülmektedir. Ancak 1926 yılına ait Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında hünkâr mahfili bulunmamaktadır.
Son olarak 1822 yılındaki onarımda yenilenen son cemaat sundurması 1958’deki Vakıflar İdaresi’nin yaptırdığı esaslı onarımda iptal edilmiş, caminin inşa edildiği dönemin klasik üslubuna uygun, kubbeli bir son cemaat yeri revağı konmuş, aynı şey özgün olmayan süsleme öğeleri ve birtakım ekler içinde gerçekleştirilmiştir. Fakat hamam, 1958 kamulaştırmaları ve imarında yola feda edilip yok edilmiştir.
Caminin önüne 1787’de ünlü Sadrazam Koca Yusuf Paşa, Türk rokokosunun en güzel eserlerinden olan bir çeşme yaptırmıştır. Pembe mermer oymaları ve kurşun kubbeli çatısı ile güzel bir eser olan bu çeşme, klasik caminin alnına, revakların tam önüne kondurulmuştur. 1957-1958 yol genişletilmesinde buradan sökülmüş ve bugünkü yerine, Kabataş set üstüne monte edilmiştir.
1913-1914 yılına ait Alman Mavileri ve 1926 yılına ait Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında cami avlusunun batısında hazirenin devamında mekânlar sıralanmaktadır. Hazire ile müştemilat olduğu tahmin edilen bu yapı dizisinin arasından bir kapı ile günümüzde parka dahil edilmiş Fındıklı Sokak’tan giriş verilmiştir.
1997 yılında caminin son cemaat yerinde çıkan yangında ana giriş kapısı kısmen yanmak, kavrulmak etrafı islenmek ve ıslanmak suretiyle zarar görmüştür. 2001 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından minare külahını taşıyan seren direğinin yola doğru sapmış olduğu tespit edilmiştir. Bunun sonucunda petek taşlarında yarılmalar meydana geldiği, şerefe korkuluğunu oluşturan taşların malzeme karakteristiğini kaybettiği, şerefe döşemesi altında 1.50 m mesafedeki gövde
taşlarında yarılma ve çatlamalar olduğu; 1999 Marmara depreminde çatlak ve yarılmaların daha da arttığı belirtilmiştir. Bu nedenle minarenin şerefe döşemesi 1.5 m altına kadar sökülmüş, sökülen kısım mevcut malzeme ve özgün yapım tekniğinde yeniden yapılmıştır. (İstanbul II Numaralı KTVKK Arşivi) 2006 yılında son cemaat yerinde döşeme kaplamalarının yerine granit levha döşenmiştir, girişinin mermer eşik konularak yükseltilmiştir.
Alman Mavileri 1913-1914 Birinci Dünya Savaşı Öncesi İstanbul Haritaları Cilt II Pafta:F11/3,– Fındıklı Molla Çelebi CamiJacques Pervititch Sigorta Haritalarında İstanbul 1926, s.105 – Molla Çelebi CamiBelge 1 Caminin 19. yüzyılda denizden görünümüBelge 2 Son cemaat önündeki 1958 yılında Kabataş’a taşınan özgün dönem eki çeşmeBelge 3 Caminin doğusuna bitişik yapılmış özgün dönem eki hünkâr mahfilinin kaldırıldığı duvar yüzeyinden okunabilmektedir.1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami
RESTORASYON
Fındıklı Cami’nin gerek anıt niteliği taşıması, gerekse Mimar Sinan’a ait olması nedeniyle mevcut işlevinin sürdürerek onarılması farklı bir özen arz etmektedir. Camiye yapılacak onarım müdahaleleri bu bağlamda ele alınmıştır. Restorasyon projesi restitüsyon projesine bağlı kalınarak çizilmiştir. Caminin İstanbul trafiği için önemli bir aks üzerinde konumlanmış olması ve boğaz siluetindeki önemli yeri nedeniyle cephe yüzeylerine yapılacak restorasyon müdahalelerinde ayrıca önem verilmesi gerekmektedir.
Müdahaleye Yönelik Kararlar
Meclis-i Mebusan Caddesine bakan son cemaat yeri yüzeylerindeki kir-karbon oluşumların malzeme raporunda belirtilen şekilde temizlenmesi önerilmektedir. Temizleme işlemi sırasında yalnız kir tabakasının kaldırılmasına, taş veya tuğla yüzeyin tahrip edilmemesine özen gösterilmelidir.
Ahşap ve taş mimari elemanlar üzerindeki muhdes boyalar temizlenerek gerekli malzeme ile yenilenmeli veya yüzey doğal haliyle bırakılmalıdır.
Ahşapkapı ve pencere doğramaları basit onarım yapılarak işlerlik kazandırılmalıdır. Geç dönemde boyanmış ise temizlenerek gomalak cila sürülmelidir.
Çatıdaki kurşun kaplamalar elden geçirilecek, gerekli ise alt tabakası ile birlikte yenilenecektir. Duvar birleşim detayındaki sorunlar giderilecek, muhdes merdiven kaldırılacaktır.
Mevcut muhdes Genel WC binası tamamen yıkılarak arazi özgün kotuna getirilecektir. Koruma Kurulu’nca uygun görülen yeni yerinde projedeki detayı gibi yeniden inşa edilecektir. Restitüsyon projesinde parsel alanına tam olarak yayılan cami ve avlusu, geç dönemde kıyı şeridinden ve Meclisi Mebusan Caddesinden kayıplara uğramış ve doğu-batı doğrultusunda genişletilmiştir. Buna bağlı olarak restitüsyon projesinde parselin batı sınırı boyunca konumlanmış nitelikli bir mimariye sahip olmayan müştemilat yapı dizisi restorasyon projesinde uygulanmamıştır. Genel olarak cami işlevi kapsamında gerek duyulan Wc ve abdesthane mekânlarını içeren yapı, açık abdest alma mekânlarının doğusunda imam evi temelleri üzerinde konumlanması önerilmektedir.
Hazire bölümündeki lahit ve mezar taşları üzerindeki müdahale işlemleri üç aşamada temizlik, tamamlama ve koruma şeklinde yapılacaktır.
Yapıya uygun bir çevre düzenlemesi yapılacak, çimlendirme ve yerden aydınlatma yapılacaktır. Güneydeki bahçe duvarı üzerindeki çeşme abdesthane olarak yeniden düzenlenecektir. Çeşmenin zemin kotu uygulama aşamasında yapılacak kazı sonucunda tespit edilecektir.
Cami İçerisinde Yapılması Önerilen İş Kalemleri
İç mekândaki mevcut ahşap döşeme elden geçirilecek, çürüyen ve aşınan kısımlar yenilenecektir. Döşeme üzerine elektrikli şilte ile kontrollü yerden ısıtma sistemi yapılacaktır. Ana giriş kapısı önündeki mermer seki kaldırılacaktır. Son cemaat yerindeki geç dönemde yapılmış granit kaplamalar kaldırılarak altında varsa özgün kaplama malzemesi (şeşhane tuğlası) basit onarımı yapılarak korunacak, kırılanlar yenisi ile değiştirilecektir. Eğer geç dönem eki doğal taş kaplamanın altında özgün malzeme bulunmazsa şeşhane tuğlası yapılacaktır.
Muhdes doğramalar, dolap kapakları ve raf sistemleri restorasyon projesinde belirtilen detaylarda masif ahşaptan ön koruma yapılarak imal edilmelidir. Muhdes giriş kapısı kaldırılmalıdır. Özgün kapı basit onarımla ile işlerliği kazanacak duruma getirilmeli, aksi takdir masif ahşaptan ön korumalı bir kapı imal edilmelidir. Muhdes ahşap kafesler ayıklanmalıdır. Üst kat kadınlar mahfilindeki kafeslerin yerine dönem yapılarında kullanılmış restorasyon projesinde detayı verilen ahşap korkuluk yapılmalıdır. Giriş bölümünü kapatan muhdes ahşap doğramalı bölmeler kaldırılmalıdır.
Cephelerde Yapılması Önerilen İş Kalemleri
Cephelerde yoğunlaşan yüzey kayıpları farklı boyutlarda oluşmuştur. 5 cm derinliğe kadar olan kayıplara müdahale edilmeyecektir. 5 cm den derin olan yüzey kayıplarında 15 cm e kadar çürütme yapılarak boşalan yere taş kaplama yapılacaktır.
Sıva dökülmesi görülen yerlerde öncelikle araştırma raspası yapılarak özgün malzeme karışımı belirlenmelidir. Dökülen bölümde özgün malzeme ile onarım yapılacaktır.
Geç dönemde yapılmış çimento esaslı harç müdahaleleri temizlenerek malzeme raporunda tespit edilen özgün malzeme kullanılarak gerekli onarım yapılacaktır. Minare gövdesindeki taşların derzlerindeki harç taşmaları ayıklanmalıdır.
Yapısal çatlaklara yapılacak müdahalede teknik rapora bağlı kalınacaktır. Çatlaklar bu rapora bağlı kalınarak sönmüş kireç ve agrega karışımı enjeksiyon harcı ile doldurularak onarılacaktır. Kılcal çatlaklarda özgün malzeme tespit edilerek bu malzeme ile doldurulacaktır.
Bitkilenme nin görüldüğü bölgelerde öncelikle mekanik yöntemlerle ayıklama, sonrasında çimlenme zamanı ilaçlama (randup ultra) yapılarak temizlenecektir. Doğu cephesindeki yosunlaşmaya neden olan nem ve zemin suyuna karşı restorasyon projesinde belirtilen detaylarda drenaj yapılacaktır.
Eksik ve bozulan tezyinatlar için öncelikle araştırma raspası yapılacaktır. Araştırma raspasında herhangi bir özgün veriye ulaşılamazsa benzer örneklerine uygun şekilde tamamlanacak veya yenilenecektir.
Metal bilezik, kenetler, gergiler ve lokma parmaklıklar üzerindeki geç dönem boyaları ve pas mekanik (zımpara) yöntemle temizlenecek ve kimyasal (iki kat antipas sürülerek) yöntemlerle korunacaktır. Metal eleman işlerliğini yitirdi ise yenisiyle değiştirilecektir.
Yıpranmadan dolayı oyulmuş veya önceki onarımlarda çürütülüp bırakılmış yüzeylerdeki malzeme kayıpları tamamlanmalıdır. Taş bloklar horasan harcıyla özgün duvara entegre edilmelidir.
KAYNAKÇA
Anadol, Çağatay; Ersoy, Seden, Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul
Akkuş, Ayla, İstanbul’daki Altı Dayanaklı Camilerin Başlangıcı ve Gelişmesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Bitirme Tezi, İstanbul 1971.
Aslanapa, Oktay; Mimar Sinan, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1992.
Ayvansarayi, Hüseyin Efendi, Hadikatü’l Cevami, İşaret Yayınları, İstanbul 2001.
Cezar, Mustafa, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler, Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri 1, s.327-414, DGSA, İstanbul 1963.
Çobanoğlu, Ahmet Vefa, “Beyoğlu’ndaki Camiler”, Geçmişten Günümüze Beyoğlu I, Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı – Beyoğlu Belediyesi, İstanbul 2004, s.341-360.
Eraktan, Halid, “Fındıklı Camii”, İstanbul Ansiklopedisi, Koçu Yayınları, İstanbul 1971, C.10, s.5750-5752.
Eyice, Semavi, İstanbul Minareleri, Güzel Sanatlar Akademisi Türk Sanatı Tarihi Enstitüsü Yayınları:1, İstanbul 1963.
Gülersoy, Çelik, “Fındıklı’nın Tarihçesi”, Arkeoloji ve Sanat, İstanbul 1981, C.4, S.12-13, s.13-18.
Gülersoy, Çelik, “Fındıklı”, Dünden Bugüneİstanbul Ansiklopedisi, C. 3, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul 1994, s.309-311.
Günay, Reha, Mimar Sinan ve Eserleri, YEM Yayınları, İstanbul 2002.
Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul, Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003.
Haksan, M. Mermi, İstanbul Hamamları, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları, İstanbul 1995.
İyanlar, Arzu, “Molla Çelebi Külliyesi”, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2005, C.30, s.243-245.
Konyalı, İbrahim Hakkı, Mimar Koca Sinan’ın Eserleri, Ülkü Basımevi, İstanbul 1950.
Kuban, Doğan, “Sinan (Mimar)”, Dünden Bugüneİstanbul Ansiklopedisi, C. 6, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul 1994, s.563-567.
Kuran, Aptullah, Mimar Sinan, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1986.
Müller-Wiener, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2002.
Orhonlu, Cengiz, “Fındıklı Semtinin Tarihi Hakkında Bir Araştırma”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Eylül 1955 İstanbul, C.8, S.11-12, s.51-70.
Orhonlu, Cengiz, Tophane-Cihangir-Salıpazarı-Fındıklı-Kabataş-Ayazpaşa Semtlerinin Tarihi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Mezuniyet Tezi, İstanbul 1950-51.
Öz, Tahsin, İstanbul Camileri, C. I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1997.
Özcan, Abdülkadir, “Mimar Sinan’a Siparişte Bulunanlar”, Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri I, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, İstanbul 1988, s.131-145.
Ramazanoğlu, Gözde, Mimar Sinan’da Tezyinat Anlayışı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1995.
Sönmez, Zeki, Mimar Sinan İle İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1988.
Sözen, Metin, Türk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1975.
Tanman, Baha, “Molla Çelebi Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, T.C. Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1994, C. 5, s.483-484.