Etiket arşivi: Restorasyon

Tekirdağ Şarköy İlçesi Tepeköy 2246 Parseldeki Kilisenin Proje Raporu

1-Konumu ve Coğrafi özellikleri

Şarköy, il merkezine sahil yolu ile 65 km, D-110 Karayolu ile 81 km`dir. Kuzeyinde Malkara, kuzeydoğusunda Tekirdağ, güney ve güneydoğusunda Marmara Denizi ve batısında Gelibolu bulunmaktadır. Yüzölçümü 555 km² ‘dir.

Şarköy ve Mürefte’ye Ganoz Dağları hakim olup 945 m yüksekliği olmasına rağmen deniz kıyısından itibaren ani yükselme gösterdiğinden ulu bir dağ görünümü arzetmektedir. Marmara Çukurları ile Ganoz Körfezi arasında Muratlı ve Çorlu’dan başlayarak güneybatıya uzanan üç fay bulunmaktadır. Bundan dolayı ŞARKÖY-Mürefte-Tekirdağ Türkiye’nin depreme hassas bölgelerindendir. MTA Enstitüsü tarafından bölge birinci derecede deprem bölgesi ilan edilmiştir. Şarköy’ün kuzey, doğu ve batı yöreleri oldukça engebelidir. Şarköy ilçe sınırları içinde kalan kıyılarda denize ulaşan derelerin yataklarında oluşan ova Şarköy kıyı ovasıdır. Şarköy ovası Tekir Dağlarının güney eteklerinde Hoşköy’den Kızılcaterzi’ye kadar uzanan bir alüvyon ovasıdır. Şarköy ovasının gerisinde kıyı taraçaları yer alır. Özellikle Mürefte ve Şarköy kıyılarında bu taraçalar diğer kıyılara oranla daha belirgindir.

İlçe hudutları içinde kalan topraklarda akan en önemli akarsular şunlardır; Gaziköy, Hoşköy, Gölcük ve Tepeköy dereleri. Dereler yaz mevsiminde ya tamamen ya da kısmen kururlar. Gölcük Deresi ilçenin kuzeyini takip ederek Saroz Körfezine dökülür.

Marmara Denizi’ne bakan yamaçlarda iklim tipine uygun olarak gelişme gösteren makiler ve fundalıklardır. İç kesimlerde ise kışın yapraklarını döken meşe türleri, gürgen, dış budak, ıhlamur, çınar ve karaağaç görülmektedir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli değildir. Orman bölgesi bakımından oldukça zengindir. (203.090 dekar)

Şarköy, yarı nemli iklim tipine girmektedir. Akdeniz iklim tipi ile Karadeniz iklim tipi arasında geçiş özelliği gösteren bir iklime sahiptir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlıdır. İçerilerde daha ziyade karasal iklimin etkisi görülür. Yıllık yağış ortalaması 550.6 mm´dir.

2-Şarköy Tarihsel Gelişim

Şarköy ilçesinin batısında Kızılcaterzi köyü Buruneren çiftliği ve Fener Karadutlar mevkii ile Sofuköy’de İ.Ö. 6000-3000 yıllarına ait yerleşmeler tespit edilmiştir. Bu yerleşmelerde savaş ve günlük kullanım aracı olarak kullanılan taş baltaların üretildiği ortaya çıkarılmıştır.

Şarköy İğdebağları (Araplı) köyü Kozmanderesi mevkiinde erken devir çağına ait (İ.Ö.1200) bronz eserler bulunmuştur. Bu eserler o dönemin maden kültürünü ne derece önemli olduğunu göstermekle birlikte aralarında Miken kılıçlarının da bulunması Ege dünyasıyla Trakya arasındaki ilişkileri göstermektedir.

M.Ö. 750-550 yılları arasında Yunanlılar Traklarla karşılıklı anlaşarak il kıyılarında koloniler kurmuşlardır. Kipert’in antik haritasına göre, il sınırları içinde ve Marmara Denizi kıyısında kurulan koloniler batıdan doğuya doğru şunlardır: Heraklea (Eriklice), Hora (Hoşköy), Ganos (Ganoz), Bizatnhe-Panion (Barbaros). M.Ö. 168-M.S. 395 yılları arasında bölgeye Romalılar hakim olurlar. Bu dönemde yöre, yarı bağımsız yaşamış fakat Trak kavimleri Romalılar’ın hakimiyetine uzun zaman direnmişlerdir.

Şarköy’ün bugünkü yerinde Antik ve Bizans devri haritalarında Tristatis, Agora gibi oturma yerlerine rastlanmaktadır. Rumeli’yi fetheden Orhan Bey’in en büyük oğlu Süleyman Paşa zamanında ”Şehirköy” diye anılan adı, buraya Anadolu’dan göç eden Yörük Türklerin ağzında, şehirden Şar’a dönüştürülmüş ve Şarköy diye söylenmiştir.

Süleyman Paşa 1354 tarihinde Gelibolu’yu aldıktan sonra Şarköy ve Mürefte’yi alamadan fütühatını Tekirdağ’a uzatmıştır. 1356 tarihinde ani ölümünden önce Şarköy’ü de fethetmiştir. Süleyman Paşa’nın ölümünden sonra Şarköy’ü Bizanslılar tekrar geri almışlar ise de, I. Sultan Murat tahta geçer geçmez, 1362 yılında Şarköy’ü yeniden almıştır. Osmanlı Türkleri’nin Rumeli’yi almalarını sağlayan kuvvetlerin başında Yörükler, onlardan kurulmuş Yayalar ve Müsellemler gelir. Sultan Orhan zamanında başlayıp Fatih’e kadar, gittikçe hızı azalarak süregelen ve büyük Yörük akını, çok kısa zamanda il topraklarını kolayca doldurdu ve Türkleştirdi. Örneğin; Araplı (İğdebağları) Köyü Suriye Yörükleri tarafından kurulmuştur.

Balkan Savaşı’nda ordularımız 15-21 Ekim 1912 tarihli Lüleburgaz Savaşı’nda yenilince Çatalca’ya kadar çekildi. 4-20 Kasım tarihinde Çatalca’ya saldıran Bulgarlar bir netice alamayınca iki aylık bir mütareke imzalandı. Bu arada Şarköy ve Gelibolu cephesini 2. Tümen takviyeli olarak savunmakta idi. Mütareke bitince Bulgarlar 22 Aralık 1912 tarihinde 10. Kolordu taburlarını Marmara kıyılarından taşıyarak Şarköy’e çıktılar. 10 Haziran’da ordumuz taarruza geçerek Şarköy, Mürefte başta olmak üzere tüm Trakya topraklarını Bulgarlar’dan kurtardılar.

  1. Dünya Savaşı sonrası gelişen olaylar neticesinde 20 Temmuz 1920 günü Yunanlılar Tekirdağ kıyılarına çıkartma yaptılar.Rum ve Ermeniler’in içerden savaşa katılmaları ve Yunan işgal kuvvetlerine yardımcı olmaları sonunda birliklerimiz gerilediler. Şarköy 2,5 yıl kadar Yunan işgali altında kaldı. Şarköy 17 Kasım 1922 günü Yunan işgalinden kurtuldu.

Şarköy’ün hangi tarihte ilçe olduğu bilinmemekte ise de; 30 Mayıs 1926 tarih ve 877 Sayılı Mülki Teşkilat Kanunu ile bağlı bulunduğu Gelibolu ilinin ilçe olması üzerine Gelibolu’dan bağlantısı kesilerek Tekirdağ iline bağlanmış, bu tarihte ilçe olan Mürefte ise bucak merkezine dönüştürülerek köyleriyle birlikte Şarköy ilçesine bağlanmıştır.

2-1 Tepeköy

Eski bir yerleşim yeri olan Tepeköy’ ün kesin kuruluş tarihi tam olarak bilinmiyor ama kuruluşu ile ilgili bir kaç rivayet dilden dile dolaşıyor. Kimisine göre; bir Rum çobanı kızını iyileştirmek için havası ve suyu temiz olan bu köye gelip yerleşmesi ile kurulduğu, kimisine göre de; civar köylerdeki insanların, konum itibari ile uygun olduğu için, korsanlardan saklanmak için buraya yerleştikleri söylenmekte İlk zamanlar “İSTERNE” olarak anılan bu köy geçmişte 2000 hane kadar kalabalık bir köymüş. Hatta öyle ki haftada 2-3 sefer pazar kurulduğu söyleniyor.2013 yılı nüfusu 387 kişidir.

Yörede şarabın anavatanı olarak gösterilen Tepeköy’de Rumlar şarap ve ipek böceği işinde çok büyük bir yer edinmiş. O zamanlar her evin altında büyük şarap mahzenleri ve içleri şarapla dolu koca fıçılar bulunmaktaymış. Eskiden Uçmakdere Köyü ile beraber yörenin en önemli ipek böceği yetiştiriciliği ünvanına sahipti. Ancak 90’lı yıllarda bu iş sona erdi.

Hayvancılıkla uğraşan köy halkı uygulanan projelerle son yıllarda bağcılık alanında önemli bir gelişme gösteriyor. Bağcılığın gelişmesi ile birlikte köyde göç de durmuş.

Tepeköy, Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesine bağlı bir köydür. Tekirdağ iline 98 km, Şarköy ilçesine 11 km uzaklıktadır. Köyün iklimi, Marmara iklimi etki alanı içerisindedir. Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır.

3-Rölöve raporu

Tekirdağ ili Şarköy ilçesi Tepeköy’de 2246 parsel nolu taşınmaz Korunması gerekli Kültür Varlıkları kapsamında 29.08.2013/1196 tescillenen (1 grup) bu tarihi kilise yapısı kitabesinden öğrenildiğine göre Aziz Georgios’un anısına Sterna Köyü (Tepeköy) halkı tarafından 1889 yılında yaptırılmıştır. Günümüze harap bir konumda gelen güneydoğu – kuzeybatı doğrultusunda uzanan bazilikal planlı, bu kır kilisesi eğimli bir arazi üzerinde köşe parselde yer almaktadır. Köyün geçmişi ile ilgili yapılan araştırmalarda daha önce yapılmış herhangi bir bilimsel bir çalışma ve detaylı bir yazılı kaynak bulunamamıştır. Tepeköy’ün eski adının Sterna olmasının dışında bu yörede kilise yapısının varlığı geçmişte yörede Rum vatandaşların da ikame ettiğini gösteren bir başka veridir.

Yapının ne zaman kullanılamaz hale geldiği konusunda kesin bilgiler olmamakla birlikte, Rum nüfusun yöreyi terk etmeye başladığı 1922 mübadelesinden sonra önemini yitirdiği düşünülebilir. Mübadeleden sonra değişen demografik yapı ile beraber kilisenin önemi azalıp ibadet fonksiyonunu yitirdikten sonra işlevi değişmiştir. Kilise ahır, şarap mahzeni, konut olarak özgün işlevi ile bağdaşmayan bir şekilde kullanılarak büyük ölçüde zarar görmüştür.

Söz konusu Aziz Georgios Kilisesi, Rum Ortodoks kiliselerinin Tekirdağ bölgesinde ki son örneklerinden biridir. Yapı günümüzde büyük ölçüde harap ve atıl durumdadır.

Genel olarak bölgede ki Rum Kiliseleri plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. Yöresel taşla inşa edilen kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutları ve özenli giriş cepheleri ile dikkat çekerler.

Kiliselerde plan, strüktür ve örtü sistemleri bakımından birbirine benzeyen tek düzelik görülür hepsi bazilikal planlı olan kiliseler, genelde üç nefli ve narteksli bir mekan düzenlemesine sahiptirler. Batıda yer alan narteks genel olarak yapının içinde çözümlenmiştir. Narteksin yapının dışında olanlarına ve atrıumlu örneklere de az da olsa rastlanır. Rum kiliselerinde apsisler doğu ekseninde yarım daire şeklinde dışa çıkıntılıdır. Geleneksel yapım sisteminde yığma taş duvarlar inşa edilen kiliseler ahşap kırma çatıyla veya beşik çatıyla örtülüdür. Doğu – Batı yönünde dikdörtgen planda uzanan ana mekanı şekillendiren naoslar genellikle üç neflidir. Tek nefli örnekleri de mevcuttur. Yan neflerden daha geniş tutulan orta nefin doğu aksında apsis yer alır. Üst örtü genellikle iç mekanda, orta nefte basık tonoz, yan nefler de ise eğimli çatı düz ahşap kaplama ile kapatılır.

Yapıların dış cephe özellikleri genel olarak mimari kurguyu dışa yansıtıp sade bir özellik gösterir. İç mekanda süsleme programı apsis, duvar ve tavanlarında Hz. İsa ve azizlere ait tasvirler bulunur. Bazı Rum kiliselerinde doğuda ana nefi kutsal bölümden ayıran ikonalarla bezeli bölme duvarı ikonostasisler yer alır. Mekânı tamamıyla bölmez.

3.1 Dış cepheler

Tepeköy kilisesi özelinde ise; yukarıda değinilen Rum kiliselerinin genel özellikleri bu yapıya da geleneksel hatları ile yansıtılmıştır.

Giriş ve sol yan cephe

Yapı meyilli bir arazi üzerinde konumlanmıştır. Bu yüzden eğim, kısmen zeminin yükseltilmesi ile giderilmiştir. Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli naos (ana mekan) planı batı kısa kenarı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır. Yapı geleneksel yapım sistemiyle kaba yonu taş yığma sistemde üç sıra tuğla hatıllı almaşık olarak inşa edilmiş olup iç çedarda yatay ahşap hatıllar da kullanılmıştır. Kilisenin yapımında kullanılan taşlar bölgeye özgü kum taşları olup duvarlarda az da olsa antik devşirme taşların kullanıldığı görülmektedir.

Yapının kuzeyinden köy yolu mevcut olup güney cephede beden duvarına bitişik muhdes bir dükkan yer alır. Doğu ekseninde cepheye çok yakın bahçeli konutlar mevcuttur. Batı cephesine paralel bir köy yolu ve hemen kenarında bir çeşme yer alır.

Tepeköy kır kilisesi dıştan yalın bir cephe düzenlemesine sahiptir. Günümüzde mevcut hali; Yol seviyesi, kilisenin kuzey ve doğu cephesinde yaklaşık yarı yüksekliği kadardır.

Yapının kuzey ve güneyinde yer alan uzun kenar cepheleri birbirini tekrarlar niteliktedir. Ana giriş batı cephesinden verilmiş ve özgün mimari kurguda kuzeybatı ve güneybatı cephede simetrik olarak tuğla örgü, düze yakın basık kemerli birer kapı mevcut olup günümüzde sonradan kapatıldığı görülmektedir. Nartekste yer alan bu yan kapılardan Kuzeybatı cephede bulunan kapı simetri aksında ki yan kapıya göre, eğimden dolayı zemin kotu daha yüksektedir. Başka bir deyişle kilisenin güney cephesini sınırlayan bahçe ile kuzey yan cephesini sınırlayan sokak farklı kottadır.

Kuzey batı cephesi
Güneybatı cephesi ve cepheye bitişik yapılan muhdes yapı (dükkan)

Kuzey ve güney uzun kenar cephelerde alt kotta bulunan pencerelerden sonra dört adet, tuğla örgü, düze yakın basık kemerli ve üzerinde tuğla hafifletme kemerleri olan dikdörtgen formlu uzun naos pencereleri yer alır.  Bu pencereler kuzey cephede taş ve tuğla malzeme ile kapatılmış olup güney cephede açık durumdadır.

Kuzey cephesi ve naos pencereleri

Naos pencerelerinden sonra iç mekanda k.doğu-g.doğu da simetrik nişler yer alır ve nişlerin üst kotunda ve aynı akslar içerisinde kutsal bölüm bemayı aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlatma pencereleri mevcuttur. Bu bölümdeki pencerelerin mevcut hali farklı kullanım amaçları için büyük ölçüde tahrip edilmiştir. Kuzeydoğuda yer alan aydınlanma penceresinin üst kot sövesi yıkılmış durumda olup pencere açıklığı kısmen taş örgü ile kapatılmıştır. İç mekanda alt kotta yer alan nişin içine kare kesitli küçük bir pencere açılmıştır. Günümüzde bu noktada iç mekana baktığımızda kilisenin bu köşesinde hali hazırda mevcut harabe kalıntılarından ve izlerinden yakın bir zamanda burada barınma amaçlı muhdes bir yapının inşa edildiğini görebiliyoruz.

Kuzeydoğu cephe, muhdes pencere ve kötü durumda ki apsis penceresi

Yine Güneydoğu cephede büyük ölçüde tahribat söz konusudur. Kilisenin iç mahallinde bu köşede apsis kısmını da kapsayacak şekilde zemin+ 1normal kattan oluşan bir konut inşa edilmiş olup cephede bu konuta ait üst kat pencere, zeminde taşlık ve ahır olarak kullanılan alt mekana açılan çift kanatlı ahşap bir kapı ve hemen yanında tek kanatlı ahşap ikinci bir kapı açılarak özgün yapıya  zarar verilmiştir.

güneydoğu cephede muhdes pencere ve kapı

Ayrıca cephelerde ki pencere farklılıkları ve konumları apsis, narteks, naos gibi mekanların içerdeki mahallini dış cepheye yansıtmıştır.

Kuzey cephede doğu yönüne doğru belli noktalara metal kılıçlamalar yapılarak cephe güçlendirilmiştir. Yine cephenin bu kısmında düşeyde derin bir yapısal çatlak mevcuttur. Ayrıca bu güçlendirmenin bir benzeri metal kenetler ile pencerelerin üst söveleri boyunca alt kısımdan çevrelenmiş olup büyük ölçüde günümüze ulaşmıştır.

Kuzey cephe metal kılıçlama

Güney cephede pencere açıklıkları büyük ölçüde kapatılmamıştır.

Güney cephesi, görünüm
Güneybatı cephesi, görünüm

Doğu cephesinde dışa taşkın yarım yuvarlak apsisin orta aksında yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Mevcut durumda niteliksiz malzeme ile kapatılmıştır. Ayrıca güneydoğu köşe cephe boyunca pahlanmıştır. Dışa taşkın apsisin üst örtüsü alaturka kiremit kaplıdır.

Doğu cephesi
Güneydoğu pahlı köşe cephe ve dış doğu cephe
Güneydoğu pahlı köşe cephe ve dış doğu cephe

Batı cephesinin cephe düzeni orta aksta ana giriş kapısı sağ ve sol aksta simetrik olarak tuğla örgü düze yakın hafif kavisli bir kemer sahip ikişer pencere yer alır. Pencerelerin etrafı taş söve görünümünü veren sıva ile şekillendirilmiştir.

Batı cephesi, görünüm

Batı cephesinde orta aksta derin bir niş içerisinde yer alan ana giriş kapısı bulunur. Kapının niş içerisinde düzenlenmesi ile ön cephede derinlik oluşturularak cepheye hareket kazandırılmış, aynı zamanda giriş kapısı yağmur, kar ve güneş etkilerine karşı korunmuştur. Tuğla örgü yuvarlak kemerin içerisinde güneşi sembolize eden metal şebekeli aydınlık penceresi yer alır. Hemen altında taş düz lentolu kapı açıklığı ahşap çift kanatlı bir kapı ile örtülmektedir. 

Ana giriş baş kemer kavsarası dışa doğru büyüyen bir kavisle açılır. Nişin iki yan cephesi iç yüzeyde ”c” kavisle dışa açılan düzenlenmiş olup iki yüzeyi birleştiren üst kemer ile beraber cepheye zenginlik kazandırılmıştır. Kemer üzengi seviyesinde, cephe yüzeyinde nişin her iki yanında günümüzde büyük ölçüde tahrip edilmiş olsa da sıva dolgu ile yapılan impost başlıklı pilastırlar zemin kotuna dek devam eder. Kilisenin ahşap çift kanatlı kapısı çakma tekniğinde yapılmıştır. Kapı düz,düşey tahtalarla yalın bir görünümdedir. İri başlı kalpaklı çiviler hem kapıyı süsler hem de arka kuşaklara tahtaları bağlar. Ahşap kapı kasasızdır. Menteşe olarak kullanılan dövme demirden yapılmış olan güllaplar kanatların taş sövelerle bağlantısını sövelerin yüzeyinde yer alan metal düşey kayıtlar üzerinden gerçekleştirmektedir. Kapı kapazlama yani bindirme kilitlidir.

Ahşap kapının üzerinde günümüzde mevcut olmayan dökme demirden bir ortodoks haç bezemesi ile 1887 tarihinin izlerini görebiliriz.  Ana girişin düzenlemesi üst kotta kemerin hemen üzerinde yer alan tuğla örgü profilli silme ile sonlanır. Silmenin sıva dolguları büyük ölçüde zarar görmüştür. Silmenin hemen üzerinde ise kilisenin dikdörtgen formlu mermer kitabesi yer alır.  Cephe günümüzde mimari öğeleri ile birlikte oldukça tahrip edilmiştir. Özgün kurgusunda sıvalı olan cephe mevcutta büyük oranda sıva kaybına uğramış ve çimento harçlı sıva ile lokal onarımlar görmüştür. Pencereler taş örgü ile kapatılmış olup ahşap kapı ve metal elemanları tahrip edilmiştir. Cephenin hemen kuzeydoğu köşesinde duvar örgüsü içinde devşirme (spoli) dikdörtgen formlu bir mermer yazıt mevcuttur.

Batı cephesinde kapatılan pencereler
Kuzeydoğu köşede duvar örgüsü içerisinde yer alan spoli yazıt
Batı cephesinde kilisenin giriş kapısı üzerinde yer alan özgün yazıt
Kilisenin ana giriş kapısı
Kilisenin ana giriş kapısı

Kilisenin özgün üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Güneybatı köşede küçük bir alanda mevcut olan ahşap konstrüksiyonlu alaturka kiremit ile aktarılan kırma çatı kalıntısı yapının özgün üst örtüsü değildir.

Yapının üst örtüsü günümüze ulaşmamıştır.
Yapının G.batı köşesinde mevcut olan muhdes üst örtü kalıntısı

3.2 İç Mekan

İç mekanda doğu cephesinde harabe halde bir konut, kuzey cephe iç mekanda duvara bitişik yıkık halde bir konut ve çeşitli işler için kullanılan depolar yer alırken doğu ve güney duvarında da farklı muhdes yapılar mevcuttur. Batı cephesinde ise iç mekan nartekste niteliksiz şarap depoları yer alır. Tüm muhdes yapılarda yer yer kilisenin mimari öğeleri devşirme olarak kullanılmıştır.

Aynı döneme ait diğer kiliselerde olduğu gibi Aziz Georgios Kilisesi de dikdörtgen plan şemasına sahiptir. Yapının günümüze gelen dış duvarları ile ana mekandaki araştırma kazılarına ve mimari kurgunun geriye kalan izlerine dayanarak üç nefli ve tek apsisli olduğu tespit edilebilmektedir. İç mekân kurgusu; ibadet mekânına girişi hazırlayan narteks, ve üzerinde günümüzde mevcut olmayan ahşap galeri, ana mekân naos, kutsal bölüm bema,apsis ve doğu cephede yer alan ve dairesel formlu dışa taşkın apsisten meydana gelir.

Kilisenin iç mekânına; batı cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan yuvarlak kemerli ana kapı ve narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde simetrik olarak yer alan iki giriş kapısı ile ulaşılır.

Kilisenin iç mekânı

Yapının batı kısmında yer alan narteks kuzey- güney doğrultuda uzanan bir kurguya sahiptir. Narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde yer alan yan girişler tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerli olup dikdörtgen formlu kapı açıklıklarıdır. Kapı açıklıklarının düze yakın kemerlerinin hafifletme kemerleri de tuğla örgüdür. Kapı açıklığının hemen üzerinde yer alan ve kapı genişliğinde devam eden, dikdörtgen formlu aydınlık pencereleri ile dikkat çekicidir. Fakat günümüzde oldukça tahrip edilmiş durumdadır. Kuzey cephede yer alan kapı, çimento harçlı sıva ile tuğla örülerek kapatılmış olup üst pencere ise büyük ölçüde hasarlıdır. Pencere taş örgü ile kapatılmış dolayısı ile doğramaları günümüze ulaşmamış ve üst kot söveleri yıkılıp formu bozulmuştur.

Güneybatı cephede yer alan kapı ve üst pencereden oluşan bu ikili sistem, dış cepheye dayanan muhdes bir yapı (dükkan) ile kapatılmıştır.

Narteksin güneybatı ve kuzeybatı cephesinde yer alan yan kapılar ve üst pencereleri
Narteksin güneybatı ve kuzeybatı cephesinde yer alan yan kapılar ve üst pencereleri

Batı cephesinde ana giriş kapısının sağ ve sol aksında yer alan iki adet pencere, tuğla ve taş örgülerle kapatılmıştır. Nartekste bu cepheye bitişik niteliksiz tuğla ve çimento sıvalı şarap depoları olarak kullanılan yapılar mevcuttur.

Batı cephesine bitişik şarap depoları ve kapatılan narteks pencereleri

Kiliselerde yaygın olarak gözlemlenen galeri katının varlığına dair yapıda narteksin üst kotlarında batı cephe ve kuzey-güney cephelerde de devam eden ahşap konstrüksiyonlu bir galerinin geçmişte var olduğuna dair mimari izler mevcuttur. Bu izler narteks yan kapılarının hemen başlangıç aksında simetrik olarak sonlanır. Yan kapılardan sonra günümüze ulaşabilmiş tek ahşap taşıyıcı sütunun olduğu noktada narteksten naos bölümüne geçilir.

Ana mekân naos bölümünde kuzey ve güney cephede yapının işlevselliğine ve morfolojik yapısına zarar veren niteliksiz muhdes (konut,ahır,depo…) yapılar mevcut olup genel olarak taban döşemesi de işlevine uygun olmayan kullanımlarla tahrip edilmiştir. Özgün döşeme molozlarla ve atıklarla kaybolmuş durumdadır.

Naosta günümüze ulaşan özgün kalıntıların en önemlisi ahşap taşıyıcı bir sütundur. Yapılan araştırma kazılarında bu sütunun mıhlarla temele sabitlendiği belirlenmiş olup sol aks ve sağ aksta da kutsal bölüme kadar simetrik olarak devam eden bir düzenlemeye sahip olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla ana mekândan günümüze özgün olarak gelen ve sol aksta yer alan bu taşıyıcı sütun ve mimari kalıntılardan elde edilen veriler ışığında kilisenin üç nefli olduğu sonucuna ulaşabiliyoruz.

Narteksin bir kısmını ve naosun hemen başlangıcını kapsayan harap durumda bir muhdes yapı mevcuttur. Bu yapıda özgün ahşap sütun mimari bir öge olarak kullanmıştır. Kuzey cephede muhdes yapı ile aynı eksende niteliksiz, çimento harçlı tuğla örgü sıralı depolar mevcuttur.

Kuzey cephe sol akstaki muhdes yapılar ve özgün ahşap sütun kalıntısı
Kuzey cephe sol akstaki muhdes yapılar ve özgün ahşap sütun kalıntısı

Naosun pencereleri uzun dikdörtgen formlu, tuğla örgü düze yakın basık kemerli ve dört adet olup yay kemerli hafifletme kemerlerine sahiptir.  Bu mimari kurgu güney cephede de simetrik olarak tekrarlanmıştır. Kuzey cephede pencereler büyük oranda taş ve tuğla örgü ile kapatılmıştır. Özgün doğramalar günümüze ulaşmamıştır. Kuzey ve güney cephe pencerelerinde daha önce belirttiğimiz üzere büyük bir bölümde pencere üst sövelerinin alt kısmı yüzey boyunca metal kenetlerle çevrelenerek güçlendirme yapıldığı görülmektedir. Güney yönde naosun pencere açıklıklarında herhangi bir kapama yapılmamış olup doğrama aksamları mevcut değildir.

Güney cephede ise narteks yan kapısının olduğu eksende yapı kalıntısı yer alır. Özgün döşeme toprak, moloz, çalı vb. ile kapanmıştır. Güney cephenin doğu kısmında yakın dönemde kullanılan depo kalıntısı ve harabe halde geleneksel yöntemle inşa edilen bir köy evi mevcut olup yapıya büyük ölçüde zarar verilmiştir.

Güney cephe; güneydoğu yönüne doğru muhdes yapı kalıntıları
Pencere alt kotlarındaki demir lamalar

Cephede nişlerin hemen üzerinde yer alan özgün pencere açıklığı ahşap doğramalı, demir şebekeli bir konut penceresine dönüştürülerek özgün formu bozulmuştur. Ahır ve taşlık olarak kullanılan alt kata girişi sağlamak için cephede yer alan niş ahşap çift kanatlı bir kapıya hemen yanında kuzey cephenin simetrik düzenlemesine sahip nişlerden bir diğeri de ahşap tek kanatlı bir kapıya dönüştürülmüştür.

güneydoğu cephede yer alan muhdes yapı kalıntıları
güneydoğu cephede yer alan muhdes yapı kalıntıları

G.doğu cephede kutsal bölümün beden duvarlarının üst kotunda ses yankısının sağlanması için küpler konularak ses dizaynı sağlanmaya çalışılmıştır. Ayrıca özgün kurguda bu küplerden karşılıklı olarak k.doğu cephede de olması gerekmektedir. Fakat kuzey cephede küpler günümüzde mevcut değildir.

Kutsal bölüm beden duvarlarının üst kotunda yer alan küpler

Doğu cephesinde giriş ekseninde yarım yuvarlak ana apsis; ve ana apsisin duvarında sağ ve sol aksta dikdörtgen ve yarım yuvarlak formlu ikişerden dört adet liturji (ayin) ile ilgili nişler mevcuttur. Kutsal bölümün kuzeydoğu ve güneydoğu cephesinde ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş bir yarım yuvarlak kemerli bir niş hemen yanında düze yakın tuğla örgü kemerli bir niş ve bu nişin üstünde dikdörtgen şeklinde yine tuğla örgü düze yakın kemerli, daha küçük bir niş mevcut olup bu nişlerin üzerinde kutsal bölümü aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlık cephe penceresi olan bir düzenleme yer alır.

Doğu cephesinin en belirgin öğesi, dışarı taşan dairesel planlı apsistir. Özgün kurguda apsisin tam ortasında yarım yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Fakat pencere tuğla örgü ile kapatılmıştır. daha önce belirttiğimiz gibi g.doğu ve k. doğu  cephesinde geleneksel sistemde yapılan muhdes konutlar doğu cephesini de kapsayarak özgün mimari dokuya ve tasarıma büyük oranda zarar vermiştir.  Apsisin mimari hacmi muhdes konutun içine dahil edilerek işlevine uygun olmayan bir şekilde kullanılmış olup apsisin mimari öğeleri bu muhdes yapıda yer yer kullanılmıştır. Günümüzde bu yapıların kalıntıları görülebilmektedir.

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis dışa taşkın yarım daire olup apsisin yarım kubbesi ve kemer alınlığı  dolgu ateş tuğla örgüdür. Kemerin simetri noktasında ki tahribat burada geçmişte bir ortodoks haçı olabileceğini akla getirir. Apsiste atıl durumda bulunan mermer mimari elemanlar olasılıkla bu mimari hacime ait olabilir. Ayrıca kilisenin harabe olan iç mekanında muhtelif yerlerde eski rumca yazılı ateş tuğlalara rastlanmıştır.

doğu cephesi, apsis görünüm

Narteksin batı cephesinde apsis ekseninde yer alan ana giriş kapısının hemen önünde yapılan araştırma kazılarında kilisenin taban döşemesinin, giriş eşik kotundan bir iki basamak aşağıda olduğu görülmüştür. Bu kazı sonucunda narteks özgün döşeme kaplamasının kilise zemin döşemelerinde sıklıkla görülen dikdörtgen formlu sal taşı olduğu tespit edilmiştir.

Diğer bir araştırma kazısı kuzey cephe yan nefte temel araştırma kazısı olarak yapılmıştır. Bu kazı sırasında narteksin hemen kuzey ekseninde yan nefin ahşap sütun kalıntısının temeline de ulaşılmıştır. Ahşap sütunun mıh denilen büyük çivi üzerine sabitlenmiş olduğunu gördük.  Bu veriler ışığında ahşap sütunun varlığı ve konumu kilisenin tipolojisi ile ilgili veri oluşturmuştur.

Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları
Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları
Kilisenin iç mekanında yapılan araştırma kazıları

4-Restitüsyon Raporu

Kilisenin özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Şarköy Aziz Georgios (Tepeköy) Kilisesi ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri,İstanbul Enstitüsü, Rum kilise mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır. Ayrıca kilise yapıları ile ilgili sanat tarihçisi,mimar vb. uzmanlardan görüş alınmış, Aziz Georgios Kilisesi ile benzer tip yapılar incelenmiş tipoloji, plan ve mimari öğeler üzerinden tanımlanarak Rum kiliseleri ile karşılaştırılarak benzer uygulamalar tespit edilip gözlemlenmiştir. Bu bağlamda Aziz Georgios Kilisesi ile mimari kurgu olarak bazı benzerlikler gösteren Şirinçe Saınt John Kilisesini örnek verebiliriz.

Yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler ve mimari izlerden faydalanarak yapılan tespitler sonucunda elde edilen restitüsyon bilgileri çalışmamıza büyük oranda katkı sağlamıştır.

Rumların yazılı ve görsel kaynakları, gazete arşivleri taranmış dönemin sanat-mimari, kültürel, çevresel, tarihi, sosyal, toplumsal, gelişimleri, değişimleri ve olayları incelenmiş noktasal bazı verilere ulaşılmıştır.

Sözlü tarih araştırmaları kapsamında yörenin insanlarından edinilen bilgiler ışığında; dini inanç farklı bile olsa yapının ilçenin kültürel hafızası içinde önemli bir yere sahip olduğu gözlemlenmiş olmakla beraber koruma bağlamında büyük ölçüde aynı önem verilmemiştir.

Yapılan araştırmalarda kiliseye özel akademik herhangi bir yazılı belgeye ya da çalışmaya ulaşılamamıştır.

Söz konusu Aziz Georgios Kilisesi, Rum Ortodoks kiliselerinin Tekirdağ bölgesinde ki son örneklerinden biridir. Yapı günümüzde büyük ölçüde harap ve atıl durumdadır.

Genel olarak bölgede ki Rum Kiliseleri plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. Yöresel taşla inşa edilen kiliseler, diğer yapılara göre daha anıtsal boyutları ve özenli giriş cepheleri ile dikkat çekerler.

Kiliselerde plan, strüktür ve örtü sistemleri bakımından birbirine benzeyen tek düzelik görülür hepsi bazilikal planlı olan kiliseler, genelde üç nefli ve narteksli bir mekan düzenlemesine sahiptirler. Batıda yer alan narteks genel olarak yapının içinde çözümlenmiştir. Narteksin yapının dışında olanlarına ve atrıumlu örneklere de az da olsa rastlanır. Rum kiliselerinde apsisler doğu ekseninde yarım daire şeklinde dışa çıkıntılıdır. Geleneksel yapım sisteminde yığma taş duvarlar inşa edilen kiliseler ahşap kırma çatıyla veya beşik çatıyla örtülüdür. Doğu – Batı yönünde dikdörtgen planda uzanan ana mekanı şekillendiren naoslar genellikle üç neflidir. Tek nefli örnekleri de mevcuttur. Yan neflerden daha geniş tutulan orta nefin doğu aksında apsis yer alır. Üst örtü iç mekanda genelikle, orta nefte basık tonoz, yan nefler de ise eğimli çatı düz ahşap kaplama ile kapatılır.

Aynı döneme ait diğer kiliselerde olduğu gibi Aziz Georgios Kilisesi de dikdörtgen plan şemasına sahiptir. Yapının günümüze gelen dış duvarları ile ana mekandaki araştırma kazılarına ve mimari kurgunun geriye kalan izlerine dayanarak üç nefli ve tek apsisli olduğu tespit edilebilmektedir. İç mekân kurgusu; ibadet mekânına girişi hazırlayan narteks, ve üzerinde günümüzde mevcut olmayan ahşap galeri, ana mekân naos, kutsal bölüm bema,apsis ve doğu cephede yer alan ve dairesel formlu dışa taşkın apsisten meydana gelir.

Kilisenin iç mekânına; batı cephesinin orta aksı üzerinde tasarlanan yuvarlak kemerli ana kapı ve narteksin kuzeybatı ve güneybatı cephelerinde simetrik olarak yer alan iki giriş kapısı ile ulaşılır.

Yapı geleneksel yapım sistemiyle kaba yonu taş yığma sistemde üç sıra tuğla hatıllı almaşık olarak inşa edilmiş olup iç çedarda yatay ahşap hatıllar da kullanılmıştır.

Kilisenin ahşap ana giriş kapısının üzerinde  geçmişte metal plakalar çakılarak oluşturulan 1887 tarihi ve ortodoks haçının izleri okunabilmektedir.

4.1 Narteks

Kilisenin batı duvarı giriş cephesinde yer alan narteks kuzeybatı-güneybatı cephede devam edip dikdörtgen planlı ve harap durumdadır. Uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler ve yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler değerlendirilerek kiliselerin mimari kurgusunda yaygın olarak kullanılan galeri katının varlığı, mimari izler ve kalıntılardan kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Galeri katı narteksin k.batı ve güneybatı cephede yer alan yan kapıların üzerinde yer alan aydınlatma pencerelerinin başlangıç aksında sona erer. Üst kat ahşap galerinin planı;  narteksten naosa geçiş ekseninde yer alan ahşap sütunun varlığı ve uzman sanat tarihçi / mimarlardan ve benzer tipolojide olan yapılardan elde edilen bilgiler ışığında üst kat galeri katının ”s” kıvrımla orta nefe uzandığı ve narteksin k.batı ve g.batı cephelerinde ahşap galeriye çıkış sağlayan merdivenlerin ise üst kat mimari kurgusunu izleyen bir düzenleme içerisinde ahşap, üç kollu çeyrek ters döner olması gerektiği konusunda fikir birliğine varılmıştır.

Yapının ana giriş kapısı batı cephesinin orta aksında yer alır. Sağ ve sol aksta simetrik olarak tuğla örgü düze yakın hafif kavisli bir kemere sahip ikişer pencere yer alır. Ana giriş kapısı tahrip olmasına karşın büyük ölçüde özgündür. Tuğla örgü yuvarlak kemerli, demir şebekeli aydınlık pencereli, düz taş lentolu, ahşap çift kanatlıdır. Narteksin kuzey ve güney aksında simetrik olarak düzenlenen aynı eksende kapı ve üst pencereden oluşan  ikili sistem yer alır. Yan girişler tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerli olup dikdörtgen formlu kapı açıklıklarıdır. Yine hemen üzerinde dikdörtgen formlu aydınlatma pencereleri yer alır. Günümüzde harap ve üst kısmı yıkık durumda olan bu pencerelerin özgün kemer formunu sadece güneydoğu cephesinde konut penceresine dönüştürülen pencerenin tuğla örgü düze yakın hafif basık kemerinden tespit edebiliyoruz. Dolayısıyla tüm pencereler gibi üst kot pencereler de aynı mimari düzenlemeye sahiptir.  

Nartekste yer alan yan kapılardan Kuzeybatı cephede bulunan kapı simetri aksında ki yan kapıya göre, eğimden dolayı zemin kotu daha yüksektedir. Başka bir deyişle kilisenin güney cephesini sınırlayan bahçe ile kuzey yan cephesini sınırlayan sokak farklı kottadır.

Kuzeybatı cephede yer alan yan kapı doğrudan sokağa ulaşımı sağlamaktadır. Kilisenin işlevini sürdürdüğü dönemde kuzeybatıda narteksin sokağa ulaşımını sağlayan kapının önünde günümüzde mevcut olmayan büyük olasılıkla ahşap tek kollu bir merdiven olmalıdır.

4.2 Naos

Ana mekân naos bölümünde kuzey ve güney cephede yapının işlevselliğine ve morfolojik yapısına zarar veren niteliksiz muhdes (konut,ahır,depo…) yapılar mevcut olup genel olarak taban döşemesi de işlevine uygun olmayan kullanımlarla tahrip edilmiştir. Özgün döşeme molozlarla ve atıklarla kaybolmuş durumdadır. Fakat yapılan yazılı ve görsel araştırmalarda konuya dair her hangi bir veriye rastlanmamış olup bir uzman görüşü olarak zemin kaplamalarının kiliselerde sıklıkla kullanılan ve nartekste yapılan araştırma kazılarında da ortaya çıkan aşınmaya ve suya dayanıklı dikdörtgen sal taşının narteks ve naosta kullanılmış olabileceği belirtilmiştir.

Naosta günümüze ulaşan özgün kalıntıların en önemlisi ahşap taşıyıcı bir sütundur. Yapılan araştırma kazılarında bu sütunun mıhlarla temele sabitlendiği görülmüştür. Ana mekândan günümüze özgün olarak gelen ve sol aksta yer alan bu taşıyıcı sütunun varlığı ve mekân konumunun mimari hacimde bir karşılığı büyük ölçüde olmalıdır. Sonuç olarak uzman mimar/sanat tarihçilerden alınan görüşler ile elde edilen veriler ışığında kilisenin üç nefli olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Naosta pencereleri kuzey ve güney cephelerde simetrik olarak düzenlenmiş olup her cephede dört adet pencere vardır. Bu pencereler uzun dikdörtgen formlu, tuğla örgü düze yakın basık kemerli ve dört adet olup yay kemerli hafifletme kemerlerine sahiptir. Pencere doğramaları mevcut değildir.

4.3 Apsis

Doğu cephesinde giriş ekseninde yarım yuvarlak ana apsis; ve ana apsisin duvarında sağ ve sol aksta dikdörtgen ve yarım yuvarlak formlu ikişerden dört adet liturji (ayin) ile ilgili nişler mevcuttur. Kutsal bölümün kuzeydoğu ve güneydoğu cephesinde ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş bir yarım yuvarlak kemerli bir niş hemen yanında düze yakın tuğla örgü kemerli bir niş ve bu nişin üstünde dikdörtgen şeklinde yine tuğla örgü düze yakın kemerli, daha küçük bir niş mevcut olup bu nişlerin üzerinde kutsal bölümü aydınlatan dikdörtgen formlu aydınlık cephe penceresi olan bir düzenleme yer alır.

Doğu cephesinin en belirgin öğesi, dışarı taşan dairesel planlı apsistir. Özgün kurguda apsisin tam ortasında yarım yuvarlak kemerli bir pencere yer alır. Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis dışa taşkın yarım daire olup apsisin yarım kubbesi ve kemer alınlığı dolgu ateş tuğla örgüdür. Dış cephede apsisin dışa taşın kısmında özgün üst örtüsü alaturka kiremit ile aktarılmıştır. Apsiste atıl durumda bulunan mermer mimari elemanlar büyük olasılıkla bu mimari hacime ait olmalıdır. Ayrıca kilisenin harabe olan iç mekanında muhtelif yerlerde eski Rumca yazılı ateş tuğlalara rastlanmıştır. Apsis ve kutsal bölümün zemin döşemesi belirlenememiş fakat bu bölümde atıl durumda bulunan mermer parçaları üzerine uzman görüşü alınarak ve benzer tipolojide ki yapılar incelenerek bu mimari hacmin zemin döşemesinin mermer kaplama olması konusunda fikir birliğine varılmıştır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

Yapı üzerinde izi bulunmayan, kaynaklarda özgününe dair her hangi bir veriye rastlanmayan bazı konularda, yörede yapılan sözel görüşmeler ve uzman mimar ve sanat tarihçilerden görüş alınarak fikir birliğine ulaşılmış ve benzer tipolojide ki yapılar incelenmiştir. Bu bağlamda;

  • İç mekân döşemesi narteks ve ana mekanda sal taşı, kutsal bölümde mermer olarak belirlenmiştir.

  • Özgün mimari kurguda yapının tüm iç ve dış cephe yüzeylerinin sıvalı olduğu cephe yüzeylerinde ki sıva kalıntılarından izlenmektedir. Sıva kireç esaslı kıtıklı harçtır. Ayrıca sıva üzerinde her hangi bir duvar resmine veya izine rastlanmamıştır.

  • Yapının üst örtüsü için mimari izler ve uzmanlardan alınan görüş doğrultusunda ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı olup alaturka kiremit ile aktarılmalıdır. yapıyı çevreleyecek olan saçak silmesi, ana giriş kapısının hemen üzerinde yer alan tuğla örgü profilli silmenin devamı niteliğinde cephe düzenlemesinde estetik olarak bütünlük sağlamalıdır. Böylece  profilli saçak silmesi taş veya tuğla örgüden ve sıvalı olmalıdır. Dışa taşkın apsisin saçak silmesi de profilli taş veya tuğla örgü ve sıvalı olarak uygulanmalıdır.

–  Yapıda iç mekanda ki ve dış cepheye bitişik nizamda yapılan niteliksiz eklerden ve kalıntılardan arındırılmalıdır.

  • Kilise tipolojisi üç nefli bazilikal planlıdır. Nartekste yer alan ahşap konstrüksiyonlu kadınlar mahfili (galeri) ve narteksin sağ ve sol aksında simetrik olarak yer alan üç kollu çeyrek ters döner ahşap merdivenler restitüsyon projesi esas alınmalıdır.

-Yapıda ki tüm pencere ve kapı doğramaları günümüze ulaşmamış olup beden duvarları ve tüm kapı -pencere açıklıkları restitüsyonda aynen korunmuş ve ahşap çift kanatlı doğramalar – ahşap çift kanatlı kepenkli olarak restitüe edilmiş ve sıvalı olarak önerilmiştir.

  • Dış cephe özgün sıvasına uygun olarak hazırlanan harç ile sıvanıp ve sıva üzeri boya önerilmiştir.

  • İç mekanda ki yapı kalıntıları ve molozlar temizlenmeli ve yapının kuzey – güney neflerinde ve bema-apsis gibi mimari hacimlerin zemininde araştırma kazıları yapılmalıdır. Buna göre bu mekânların döşemesi restitüsyon projesine uygun olarak revize edilebilir.

5-Restorasyon Raporu

Kilise restorasyonu restitüsyon doğrultusunda yapılacaktır. Buna göre;

*Öncelikle yapı içerisindeki ve dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Yapılar kaldırıldıktan sonra alanda tespit edilen döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*Derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

         *4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş ve tuğla örgüsü ile korunacaktır. Malzeme kaybı olan bölümlerde çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır. Derzleme yapıldıktan sonra horasan sıva ile iç ve dış cepheler sıvanmalıdır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce restorasyon projesine uygun olarak naostaki ahşap sütunlar imal edilmelidir. Projede ahşap sütunlar taş kaide üzerine oturtulmuştur. Ahşap sütunlar paslanmaz tijler ile taş kaideye ankre edilmelidir. Daha sonrasında çatı karkas sistemi yapılmalıdır.

*Duvarlardaki çimento harçlar ve sıvalar raspalanacaktır.

*Paslanmış olan demir kılıç ve lentoların üzeri mekanik temizlik ile pastan arındırılacak üzerine antipas ve siyah yağlı boya uygulanacaktır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*Duvarların rijitliği için duvar üst kotunda paslanmaz L profillerle hatıl sistemi oluşturulmalıdır. Bu şekilde yapının yanal kuvvetler etkisinde açması önlenmiş olur.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramları projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır. Giriş kapısı özgün olup çürüyen bölümleri dışında korunması önerilir.

*Duvarlar sıvalı olarak önerilmiştir.

*Zemin kaplaması kazıda çıkan veriler doğrultusunda taş kaplamadır.

*Eğimli bir arazi üzerine oturan yapının üst kotta kalan bahçesi betonarme perde duvar üzeri taş kaplama olarak önerilmiştir. Eğimli arazi olması nedeni ile ana taşıyıcısı betonarme önerilmiştir.

*Bahçe içine zemin altına tuvalet birimleri önerilmiştir.

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
  1. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

    http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/ 16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları
  6. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  7. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  8. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  9. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  10. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  11. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  12. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  13. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  14. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html

Malkara 210 ada 46 parseldeki Metropolit Evi Proje Raporu

Tekirdağ ve Malkara ile ilgili bilgileri http://www.erhanuludag.com/tr/tekirdag-malkara-ilcesi-188-ada-11-parseldeki-kilisenin-proje-raporu/ yazısında bulabilirsiniz…

3-Rölöve raporu

Tekirdağ ilinin batısında yer alan Malkara ilçesinin Gazibey Mahallesinde 210 ada 46 parselde yer alan tarihi yapı Edirne Anıtlar Kurulu tarafından tescillenmiş olup mülkiyeti Tekirdağ Belediyesi’ne aittir. Mevcut yapı günümüzde harabe, atıl ve harap durumdadır.

Korunması gereken bir kültür varlığı olarak yapının mevcut durumundan kısaca bahsedersek; bakımsızlık, atmosferik koşullar, çevresel etkiler ve özgün fonksiyonuna uygun olmayan kullanımlar nedeni ile yapı kısmen fiziksel ve mekanik tahribata uğramıştır.

Zaman içerisinde kesme taş duvar içerisinde harç boşalması ve yer yer taş düşmeleri, duvarlardaki çatlamalar ve açılmalar, yapı malzemeleri üzerinde gözlenen yüzey kayıpları, derz boşalması, nemlenme, tuzlanma,  parça kopmaları, mantar oluşumları gibi malzeme bozulmaları, metal elemanlardaki korozyon, kapatılmış özgün açıklıklar yapının genel hasarlarıdır. 

Yapıda betonarme/ çimento sıva uygulamaları ve arka kısa cephede-iç mekânda muhdes ekler hem görsel hem de fiziksel açıdan uyumsuz olup yapıya zarar vermiştir.

Zemin kat+1 normal kattan oluşan yapı dikdörtgen planlı, ayrık nizamlıdır.

Kireç esaslı bağlayıcı harç ile keşan taşından yığma kagir sistemde inşa edilen yapıdan günümüze sadece beden duvarları ve özgün kurguya ait mimari izler ve öğeler ulaşmıştır. Yapının köşelerini ve çatı hizasında üçgen alınlık duvar hattını vurgulayan bosajlı kesme taşlar kullanılmıştır. Yine yapının dış cephe pencereleri ve kapı sövelerinde de kesme bosajlı taşlar kullanılmıştır.

3.1 Dış cephe

Dış cephe mimari gelişimi ön ve arka kısa cephe simetrik bir düzenlemeye sahiptir. Pencereler üçlü grup halinde zemin ve 1. katta simetri ekseninde yer alır. Sol uzun cephede zemin kat orta aksta yer alan bir ana giriş kapısı her iki yanında ikişer pencere ve kapının hemen üzerinde 1. kat simetri aksında dışa taşkın metal profillere oturan harap bir balkon yer alır.  Balkonun döşemesi niteliksiz, donatılı betondur. Balkonun özgün kurguda mevcut olan demir korkuluğu günümüze ulaşmamıştır. Balkonun her iki yanında ikişer cephe penceresi yer alır.

Sağ uzun cephede ise özgün mimari kurguda zemin katta beş, üst katta da beş adet olmak üzere pencere açıklığı mevcuttur.

Kat yükseklikleri tüm cephede bosajlı dikdörtgen uzun kesme taş silmelerle vurgulanmıştır. Silmelerin olduğu hizada belli aralıklarla cephede güçlendirme için tüm cepheyi çevreleyen metal kılıçlamalar yapılmıştır. Dış cephe sıvasız taş örgüdür.

Yapının çatıya geçiş kenarı tüm cepheyi çevreleyen taştan içbükey profilli saçak olup furuşlarla hareketlendirilmiştir. Ön cephe ve arka cephe kısa kenarlar çatının üçgen alınlık duvarı ile biter. Bu üçgen alınlık duvarlarının orta aksında birer pencere yer alır.

Ön cephe görünüm

Hali hazırda pencere ve kapı doğramaları mevcut olmayıp açıklıklar büyük oranda tuğla ve taş örgülerle kapatılmıştır. Ön kısa cephede zemin kattın sağ aksında ve sağ uzun cephenin de orta aksında olmak üzere yer alan pencereler niteliksiz bir müdahale kapıya dönüştürülerek özgün mimari kurguya zarar verilmiştir.

Yapının üst örtüsü günümüze ulaşmamış olup özgün kurguda ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı ve alaturka kiremit ile aktarılmış idi. Ön cephede büyük ölçüde günümüze ulaşan çatı üçgen alınlık duvarı arka cephede yıkılmıştır.

3.2 İç mekân

Yapının iç mekânında yoğun olarak ağaçlanma ve bitkilenme ile oluşan kökler yapısal hasarlara sebep olmuştur. Binanın sorunlarını ve özgün detaylarını tespit edebilmek için iç mekânda moloz ve atıkların temizlenmesi, bitkilenmenin sonlandırılması gerekmektedir. Dikdörtgen planlı yapının ön cephe sağ aksında betonarme yapı kalıntısı mevcuttur. Ayrıca binanın elektrik santrali olarak kullanıldığı dönemde zeminde kullanım işlevine uygun olarak muhdes betonarme teknik donatı öğeleri görülmektedir.

İç mekân genel görünüm
İç mekân genel görünüm

Günümüze ulaşmayan normal katın iç mekânda duvar içinde gizlenen ahşap kirişler ile özgün kat yükseklikleri tespit edilebilmektedir. Ahşap kirişler bindirme sistemde olup metal kenetler kullanılarak güçlendirilmiştir. Üst kotta beden duvarlarında saçak altından başlayan yer yer taş düşmeleri ve kısmi yıkılma söz konusudur.

Giriş cephesinde zemin kat orta aksta ana giriş kapısı yer alır. Kapının dıştan bosajlı taş kemeri iç cidarda tuğla örgü basık yuvarlak kemerli olup metal profil lentosu mevcuttur. Aydınlık penceresi tuğla örgü ile kapatılmıştır. Kapı doğramaları günümüze ulaşmamıştır. Kapının her iki yanında iç mekânda tuğla örgü yuvarlak kemerli dar, uzun ikişer pencere yer alıp pencere doğramaları mevcut değildir. Üst kat cephe de ise orta aksta balkona açılan kapı ve balkonu taşıyan ve ahşap kirişlere bindirilen metal profil çıkmalar mevcut olup kapı ve cephe düzenlemesi zemin kat ile simetriktir.

iç mekânda muhdes yapı kalıntıları
sağ iç cephede ahşap kirişler, pencereler ve kapıya dönüştürülen pencere

Sağ cephede zemin katta orta aksta yer alan pencere kapıya dönüştürülmüş olup metal çift kanatlı muhdes bir kapı mevcuttur. Kapının sağ ve sol yanında yer alan ikişer pencere ise tuğla örgü ile kapatılmış olup sağ ve ön cepheye bitişik betonarme yapı kalıntıları yer alır. Üst katta ise beş adet pencere yer alır pencere boşlukları kısmen tuğla örgü duvar ile kapatılmıştır.

Özgün kurguda ön ve arka kısa cephelerde zemin ve üst katta üçer adet pencere yer alıp her iki cephede simetrik özellik gösterir. Ön kısa cephenin zemin katında sağ penceresi kapıya dönüştürülerek özgün kurguya zarar verilmiştir.

Yapının pencereleri dış cephede bosajlı taş basık yuvarlak kemerli, iç çedarda tuğla örgü basık yuvarlak kemerlidir. kemerlerin karnında kilit taşının simetriğinde metal kenetler ile güçlendirme yapılmıştır. Uzun,dar ve dikdörtgen formlu olan pencerelerin doğramalarına dair mimari bir iz olmamasına rağmen eski fotoğraflarında ahşap çift kanatlı olduğu görülmekte olup zemin katta dökme demir, mızrak uçlu metal şebekelidir. Bu metal şebekelerin bir kısmı günümüze ulaşabilmiştir.

İç mekânda pencere ve kapı sövelerinde ve kemer karınlarında kireç esaslı özgün sıva üzeri boya izleri takip edilebilmektedir. Özgün kurguda iç cephe duvarların sıvalı olduğu tespit edilebilmektedir.

Yapının üst örtüsü mevcut değildir. Fakat mimari izlerden ve eski bir fotoğrafına dayalı olarak ahşap konstrüksiyonlu, üçgen alınlık duvarına sahip, beşik çatılıdır. Üçgen alınlık ve ortasındaki aydınlatma penceresi bir çatı katı görüntüsü verse de yapının beden duvarlarında izlenen tavan döşeme izi ve alaturka kiremitli saçak örtüsü kalıntıları çatı konstrüksiyonun ve tavan döşemesinin kotunu göstermektedir.

4-Restitüsyon raporu

Yapının özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Yapı ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri, İstanbul Enstitüsü, Rum- Ermeni mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır.

Malkara ile ilgili belgeler incelendiğinde yapının değirmen yapısı ya da okul yapısı olma ihtimalleri üzerinde durulmuştur.

Bölgede ki gayrimüslimlerin yazılı ve görsel kaynakları, gazete arşivleri taranmış dönemin sanat-mimari, kültürel, çevresel, tarihi, sosyal, toplumsal, gelişimleri, değişimleri ve olayları incelenmiş noktasal bazı verilere ulaşılmıştır.

Sözlü tarih araştırmaları kapsamında yörenin insanlarından edinilen bilgiler ışığında; dini inanç farklı bile olsa yapının ilçenin kültürel hafızası içinde önemli bir yere sahip olduğu gözlemlenmiş olmakla beraber koruma bağlamında büyük ölçüde aynı önem verilmemiştir.

Cumhuriyet Döneminde elektrik santrali olarak kullanılan yapının özgün işlevinin ne olduğu konusunda farklı fikirler vardır. Bu fikirlerden biri yapının metropolit evi olduğu yönündedir. Fakat bu yapının metropolit evi olması kilise yönetim hiyerarşisi, ilçenin o dönemde ki konumu ve ilçeyi yöneten idari yapı göz önüne alındığında söz konusu değildir. Metropolit Hristiyanlıkta bir bölgenin tüm kiliselerinden sorumlu piskopos veya başpiskoposu olup kilise hiyerarşisinde bulunduğu görev tanımı ve konumu itibari ile bölgenin merkez ilçesinde görevli olması gerekir. Malkara o dönem sancağın bir kazası konumunda idi. dolayısı ile Malkara’nın dönemin idari yönetiminde metropolit görev almaz.

Diğer farklı bir görüş ise bu yapının bir Ermeni kilisesi yönünde olduğu bununla ilgili olarak bazı birkaç resmi kurumun sayfasında ve Ermenice bir iki internet sitesinde bahsedildiği üzere burası bir kilise yapısı da değildir. Kiliselerin plan, kitle tasarımı, mimari ögeleri, doğu-batı yönlü konumlanışı gibi birçok ortak özellikleri vardır. Fakat mevcut yapı tipoloji, konumlanma ve bu mimari kurgudan uzaktır.

Bir diğer görüşü de belirtmeden geçemeyeceğiz. Yapının bir un fabrikası ve değirmeni yani sanayi yapısı olduğu fikridir. Yazılı ve görsel araştırmalarda ilçede iki adet un fabrikasından söz edilmesine rağmen, yapıda konu ile ilgili olarak ne bir mimari düzenleme ne de teknik bir düzenleme ve donatı izine rastlanamamıştır.

Üçgen alınlıklı beşik çatı formu ile değirmen binasını andırsa da incelenen İstanbul Kasımpaşa Değirmeni, Paşalimanı Değirmesi, Unkapanı Değirmen yapılarının son katlarına üçgen alınlıklı bölümünde dahil edildiği yani son katta makas sistemlerinin görüldüğü bir planlama anlayışı tespit edilmiştir. Bizim yapımızda ise bulunan belgelerde alınlık olmasına karşı çatının kata dahil edilmediği belge 2 nolu fotoğraftan gözüken ters tavan çıtasından anlaşılmaktadır. Bunun dışında çatı arasına bakan pencere formu değirmenlerde elips yada yuvarlak iken burada yuvarlak kemerli dikdörtgen formludur. Bu pencerenin çatı havalandırılması için kullanıldığı düşünülmektedir.

İncelenen un değirmenleri yapılarının tek yapı olmadığı lojman, fırın, depo gibi ek birimlerinin sahip olduğu ve çok katlı olduğu tespit edilmiştir. Bunun dışında oturum alanının da çok daha büyük olduğu görülmüştür. 46 parseldeki yapı böyle bi komplekse sahip olmamakla birlikte bu yapı toplulukları ile ilgili elimizde bulunan tarihi bilinmeyen eski fotoğrafta (bkz.belge 1) yapı etrafında başka bir yapı görülmemektedir. veri yoktur. Değirmen yapılarına göre ise küçük ve az katlıdır. Bunun dışında pencere ebatlarını bakılacak olursa un değirmeni yapılarında pencere yüksekliklerinin az olduğu görülmüştür. Ancak 46 nolu parseldeki yapı pencere yükseklikleri değirmen yapılarındaki pencere yüksekliklerinden çok daha fazladır.

Paşalimanı Un Değirmeni
Kasımpaşa Un Değirmeni

Diğer bir görüş ise gayrimüslim cemaatlere ait bir okul olabileceği yönündedir. Ki ermeni yazılı kaynaklarda yapının bulunduğu mahallede ve civarında ve Mamigonyan ile Hıristiyan adlı beş yıllık 173 erkek ve 129 kız öğrenci ile 7 öğretmenin bulunduğu iki okula sahiptiler. Bir diğer yazılı kaynak ise 1901 Edirne Vilayeti Salnamelerinde yörede iki ermeni okulun varlığı tespit edilebilmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda yapının bir okul olduğu kabul edilmiştir.

Eski fotoğraf belgesi (yılı bilinmemektedir.-belge 1)

Gayrimüslim okulları incelendiğinde bulunduğu yerdeki öğrenci sayısına göre tek katlı yada çok katlı okul yapıları tespit edilmiştir. Yapı oturum alanıda yine öğrenci sayısına göre büyük yada küçük dönem örneklerinin olduğuda araştırmalar sürecinde yapılan tespitlerdir. Araştırma sürecinde 46 parsel ile benzerlik gösteren okul yapıları raporlanmıştır. Buna göre;

AYA KİRYAKİ OKULU

Zemin kat planı

Birinci kat planı
Yapının çöken çatı sistemi, döşeme kiriş sistemi 46 parseldeki yapı ile benzerlik göstermektedir.

PAPAZ KÖPRÜSÜ RUM OKULU

Papaz Köprüsü Rum okulu Cephesi
Papaz Köprüsü Rum Okulu Planları

ZAGOR-PATİKO OKULU

Plan Şeması
Görünüşü

KUMKAPI IOAKİMİON RUM KIZ LİSESİ

Plan Şeması
Cephesi

YANYA POGON OKULU

Osmanlı döneminde Yanya’da inşa edilen Pogon Okulu

Yapıdan günümüze sadece beden duvarları kalmış olup cephe düzenlemesinde yapının günümüze ulaşan en eski fotoğrafı ve mimari izler esas alınarak restitüe edilmiştir.

Yapının tek giriş kapısı sol cephede orta aksta yer alıp dıştan taş, içten tuğla örgü basık yuvarlak kemerli olup aydınlık pencereli, ahşap çift kanatlıdır. Ayrıca kapının aydınlık penceresinin doğramaları ahşap olup sabit kasetleme çıtalıdır. Tüm pencere doğramaları gibi bu cephede de ahşap ve üst kotta sabit kasetleme çıtalı, alt kotta çift kanatlı olup zemin katta dökme demir mızrak uçlu şebekeler yer alır. Giriş kapısının sağ ve sol ekseninde ikişer pencere yer alırken bu düzenleme simetrik olarak üst katta da tekrarlanmıştır. ayrıca yapıda ki tüm pencereler de içten tuğla örgü basık kemerli, dıştan taş örgü basık kemerli olup içte kemerlerin üzerinde tuğla örgü hafifletme kemerleri yer alır.

Pencere ve kapı kemerlerinin iç ve dış görünümü
Pencere ve kapı kemerlerinin iç ve dış görünümü

Yine sol cephenin giriş aksının üzerinde yer alan çıkma balkon demir korkulukludur. Büyük olasılıkla yapının arka cephesinde günümüzde de mevcut olan betonarme niteliksiz muhdes ek yapılırken balkonda bu dönemde betonarme olarak yenilenmiştir.

Ön ve arka kısa cephelerde alt ve üst katta üçer pencere mevcut olup çatı alınlık duvarında da birer aydınlatma penceresi yer alır. Ön cephenin zemin katında sağ eksende yer alan pencere kapıya dönüştürülerek özgün mimariye zarar verilmiştir. aslına uygun olarak onarılmalıdır. Çatının üçgen alınlık duvarının aydınlanma penceresi de bosajlı taş basık kemerli olup tuğla örgü ile kapatılmıştır. Pencere özgün mimari kurguda diğer cephe pencerelerinde olduğu gibi ahşap kasetleme çıtalı ve tek kanatlıdır.

sol giriş cephesinde üst katta yer alan aslına uygun olmayarak onarılan balkon
ön cephe sağ aksta kapıya dönüştürülen pencere

Sağ uzun kenar cephede de zemin katta beş, üst katta beş cephe penceresi yer almaktadır. Yapıda ki diğer tüm pencere açıklıkları gibi büyük ölçüde niteliksiz malzemeler ile kapatılmıştır. Ayrıca yine sağ cephenin zemin katının orta aksında kapıya dönüştürülen pencere açıklığı aslına uygun olarak restore edilmelidir.

sol cephede kapıya dönüştürülen pencere

Yapının ana kütlesinin köşelerini ve çatı hizasında üçgen alınlık duvar hattını vurgulayan bosajlı kesme taşlar kullanılmıştır. Aynı şekilde yapının dış cephe pencereleri ve kapı sövelerinde de kesme bosajlı taşlar kullanılmış olup kat silmeleri de dikdörtgen bosajlı taşlar ile vurgulanmıştır. Cephede saçak altı içbükey profilli silmesi taş furuşlarla hareketlendirilmiştir.

Çatı üçgen alınlık hattı ve pencere sövelerinde kullanılan bosajlı taşlar

Yapıya bitişik arka cephede yer alan betonarme muhdes ek yapı binanın silüetini bozmakta olup bina bu ve benzeri tüm muhdes eklerden restitüsyon projesinde kaldırılmıştır.

Zemin ve bir normal kattan oluşan yapının iç mekânda kat izleri takip edilebilmektedir. Beden duvarlarının içine yerleştirilen ahşap kirişler bindirme tekniğinde olup metal kenetlerle sabitleme ve güçlendirme yapılmıştır. Dolayısıyla kirişleri ahşap olan yapının bu ahşap bağlayıcı ve konstrüksiyon düzenlemesini tamamlaması için taşıyıcılar da ahşap olmalıdır. Yakın döneme ait bir fotoğrafta ise ahşap çatı ve ahşap döşeme sistemi kısmen de olsa görülmektedir. Ayrıca üst katın ahşap tavan döşeme izi sağ cephenin üst kotunda tespit edilebilmektedir. Buna göre üst katın tavan döşemesi Ters tavan sistemde ve yalındır. Bu tür tavanlar kirişler üzerine, ince lama şeklinde merteklerin yan yana sıralanmasıyla ya da hasır ve buna benzer malzemelerin kirişlerin üzerine serilmesiyle oluşturulur. Ters tavanlarda kirişler, odanın içerisinden kaplanmadığı için açıkta kalır. Yapının günümüze ulaşmayan üst örtüsü geçmişte ahşap beşik çatı olup alaturka kiremit ile aktarılmıştır. bugün yapının beden duvarlarının üst kotlarında çatı sisteminin mimari izlerini görebilmekteyiz. Dolayısıyla ahşap döşemeler, kirişler ve çatı sistemi; yığma duvarları yatay düzlemde bağlayarak taşıyıcı çerçeveyi tamamlarlar.

Ahşap çatı ve döşeme konstrüksiyonu / foto: fikri aktan (belge-2)

Bu bağlamda yapı üzerinde izi bulunmayan, kaynaklarda özgününe dair herhangi bir veriye rastlanmayan bazı konularda, uzman inşaat mühendisi, mimar ve sanat tarihçilerden görüş alınarak fikir birliğine ulaşılmış ve benzer tipolojide ki yapılar incelenerek elde edilen bilgiler diğer mevcut mimari izler doğrultusunda şekillenmiştir. Takiben yapının iç mekan düzenlemesi ve mimari kurgusunda restitüsyon projesi esas alınmalıdır.

Buna göre ana giriş kapısının olduğu eksende geçiş holü ve sol cephe duvarına bitişik ahşap iki kollu yarım döner merdiven ahşap dikmeler ve ahşap bağdadi bölme duvarlar ile düzenlenen dikdörtgen planlı bir mimari hacim içerisinde yer alır. Sol cephenin orta aksında ki pencere merdiven  kovasının içerisinde düzenlenmiştir.

Bu holden aynı simetri aksında yer alan iki ahşap kapı dersliklere açılır. Üst katta balkona ve dersliklere açılan merdiven holü yer alır.

Binada yapılan araştırma kazısında taş zemin döşemesi ile karşılaşılmış olup zemin kat bu bulguya göre restitüe edilmiştir. Üst kat ise yakın dönem bir fotoğrafa dayanarak ve mimari izlerden elde edilen bulgulardan ahşap kaplama olarak düzenlenmiştir.

Yapının dış cephesi sıvasız iç cepheleri sıvalı olarak önerilmiştir. İç mekanda sıva izleri pencere nişlerinde ve yer yer duvar yüzeylerinde takip edilebilmektedir.

Buna göre;

–  Yapıda iç mekanda ki ve dış cepheye bitişik nizamda yapılan niteliksiz eklerden ve kalıntılardan restitüsyon projesinde arındırılmıştır.

  • Yapıda ki tüm pencere ve kapı doğramaları günümüze ulaşmamış olup tüm kapı -pencere açıklıkları restitüsyon da aynen korunmuş ve doğramalar açıklığın üst kotunda sabit kasetleme çıtalı olup ahşap çift kanatlı olarak restitüe edilmiş ve sıvalı olarak önerilmiştir.

–  Zemin katta döşeme taş, üst katta ise ahşap kaplama olarak önerilmiştir.

  • Üst örtü ahşap konstrüksiyonlu beşik çatı sistemde ve alaturka kiremit ile örtülmüştür.

5-Restorasyon Raporu

46 parselde bulunan taşınmaz kültür varlığının mimari restorasyonu restitüsyona uygun olarak yapılacaktır. Ancak yapının kullanımı kent müzesi olarak işlevlendirilecektir. Buna göre restorasyonda alınan kararlar şunlardır;

*Öncelikle yapı içerisindeki ve dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Yapılar kaldırıldıktan sonra alanda tespit edilen döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*Derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

         *4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Cephedeki çimento harçlı sıvalar itina ile raspalanacaktır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş örgüsü ile korunacaktır. Yapı taşları büyük ölçüde erimiş, yüzey aşınması olmuştur. Bu nedenle taşlarda çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır.

Cephede alınlık ve üst kot saçak silme taşlarında ciddi malzeme kayıpları vardır. İyi durumda olanlar korunmalı ancak kötü durumda olanlar çürütülerek özgün malzemesi ile tümlenmelidir.

*Cephede taş yüzeylere atmosferik koşullardan korunması için paroloid sürülmesi sonrasında su itici uygulanması önerilir.

*İç duvarlarda çimento sıva raspaları yapılacaktır. Uygulamada iç duvarlar sıvanacaktır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce duvar üst kotunda tüm duvarları çerçevelenecek paslanmaz L ile hatıl sistemi dönülmesi önerilir.

*Duvarlardaki çimento harçlar ve sıvalar raspalanacaktır.

*Paslanmış olan demir kılıç üzeri mekanik temizlik ile pastan arındırılacak üzerine antipas ve siyah yağlı boya uygulanacaktır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*kat döşemeleri ahşap kiriş sistemde özgününe uygun olarak yapılacaktır. Zemin döşemesi taş kaplama önerilmiş, 1. Kat döşeme kaplaması ahşaptır.

*Kent müzesi olarak işlevlendirilen yapıda restitüsyon plan şeması büyük ölçüde korunmuştur. Sadece zemin katta girişin sağ bölümüne tuvalet birimleri yerleştirilmiştir. Tuvalet yanına idari ofis konulmuştur. Diğer mekânlar sergileme salonu olarak önerilmiştir. 2 katı birbirine bağlayan merdiven limon kiriş sistemli ahşap merdivendir.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramları projesine uygun olarak yeni yapılmalıdır.

*Komşu parseller ile kotu farkı olan yapı çevresine betonarme perde duvar üzeri taş kaplama olarak önerilmiştir. Taş harpuşta üzerine demir korkuluk önerilmiştir.

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
  1. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

    http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/

16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları

  1. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  2. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  3. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  4. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  5. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  6. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  7. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  8. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  9. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html
  4. Türkiye Tasarım Kronolojisi Sanayi Yapıları, 3. İstanbul Tasarım Bienali, Çeviri: Münevver Çelik
  5. Unkapanı Değirmeni’nin Mimari Analizi ve Günümüz Şartlarında Değerlendirilmesi, füsun Seçer Kariptaş, Yrd. Doç. Dr., Haliç Üniversitesi, Mimarlık Bölümü, Mimarlık 357 dergisi, 2011
  6. Türk eğitim tarihinde azınlık okulları ve yabancı okullar, Prof. Dr. Ersoy TAŞDEMİRCİ

 

Tekirdağ Malkara ilçesi 188 ada 11 parseldeki Kilisenin proje raporu

1-Konumu ve Coğrafi özellikleri

Tekirdağ Türkiye´nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye’de iki denize kıyısı olan altı ilden biridir. Tekirdağ 41º 34´ 52″ – 40º 52´ 53″ – 41º 35´ 28″ – 40º 32´ 23″ kuzey enlemleri ile 28º 09´ 14″ – 26º 42´ 42″ – 28º 08´ 34″ – 26º 54´ 24″ doğu boylamları arasındadır. 6.313 km² yüzölçümüne sahip ilin denizden yüksekliği 0–200 m arasındadır.

Marmara denizi ve Karadeniz’e kıyısı bulunur. Tekirdağ, doğudan Silivri ve Çatalca ilçeleriyle, kuzeyden  Kırklareli iline bağlı Vize, Lüleburgaz, Babaeski, ve Pehlivanköy ilçeleriyle çevrili olup, kuzeydoğudan Karadenize 1.5 km lik bir kıyısı bulunmaktadır.

Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaştıkları yerde, geniş bir körfezin kıyısına kurulmuştur. İl merkezi kısmen vadi yamaçlarında, kısmen yalıyarlar üzerinde birbirini izleyen üç basamak üzerine yayılır. Vilayet konağının bulunduğu İlk basamakta yükselti 12 m, çarsının bulunduğu basamakta 25 m. ve kuzeyde Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu basamakta 45 m. dir.

Tekirdağ il haritası

Malkara, Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. İl merkezinin yaklaşık 56 km batısında yer alır. Malkara’nın kuzeybatısında Uzunköprü, kuzeydoğusunda Hayrabolu, güneydoğusunda Şarköy, güneyinde Gelibolu, batısında Keşan bulunmaktadır. 1.149 km2’lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniş ilçesidir. İlçede yüksek dağlar ve vadiler yoktur. Genelde plato özelliği gösteren yan ovalar üzerindedir. Tekirdağ’ın en önemli dağları Tekir sıra dağları Malkara’ya 25 km mesafededir. Bu dağlar, ilçenin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar, ilçe Çimendere Köyü yakınında son bulur. Ganos dağı tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir (845m.).

İlçe sınırları içerisindeki en önemli yükseltiler ise; Elmalı – karacahalil arasındaki Kuş Tüneyi (647m.), Çimendere  – Elmalı arasında Kartaltepe, Yenidibek – Keşan arası İstikamlar tepesidir. Malkara’nın yüzey şekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır.

İlçede belli başlı ovalar ise; Evrenbey, Kırıkali, Hacısungur, Gözsüz, Karacahalil, Kalaycı, Sağlamtaş, İbribey ovalarıdır. Bunlar fazla geniş olmamakla birlikte bu ovalar ilçenin önemli düzlükleridir.

İlçede, Karaiğdemir ve Kadıköy barajları en önemli yapay göllerdir. Bunun yanında sulama amaçlı: Yaylagöne, Vakıfidemir, Yenidibek (Pişman), Doluköy, Küçükhıdır, Karacagür ve Sırtbey göletleri yapılmıştır. Yapılan bu baraj ve göletlerle ilçenin sulanabilir arazi miktarı 28.360 dekara yükselmiştir.

İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli alanlardır. İlçenin orman örtüsü daha çok güney ve güney batısında yer alan Sağlamtaş Kasabası ile Gelibolu, Keşan sınırları arasında yer almaktadır. Bu alan 232.380 dekar civarındadır.İlçe; kara iklimine sahip olup, kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 500 milimetredir.

Malkara ilçe haritası

2-   Tarihsel Gelişim

2.1 Tekirdağ

Tekirdağ ili coğrafi konumu dolayısıyla stratejik önem taşıyan, Anadolu ile Balkanlar arasında geçit bölgesi, İstanbul’a yakınlığı sebebiyle Boğazlar üzerinden geçen Asya ve Avrupa kavimlerinin ilişkileri Tekirdağ’ı İstanbul tarihine sıkı sıkıya bağlamıştır. İstanbul’un zaman zaman saldırıya uğramasının etkileri Tekirdağ’da da görülmüş, topraklarının da verimli olması birçok kavimlerin hâkimiyetinde kalmasına sebep olmuştur. Tekirdağ ili M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan tarihi boyunca çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. Bu dönemler içersinde Bisanthe, Rodosto, Tekfurdağı gibi isimler alan Tekirdağ’ın il sınırları içinde tarih öncesi ve tarih çağlarında tam bir kronoloji vermemekle birlikte iskan edilmiş yerler tespit edilmiştir. Paleolitik ve Neolitik çağlara ait bir yerleşme yeri bulunmayan Tekirdağ’da Şarköy ilçesindeki Güngörmez ve Güneşkaya Mağaraları ile Marmara Ereğlisi’ndeki Toptepe höyük’te Kalkolitik Çağ buluntularına rastlanmıştır. Tekirdağ sahil şeridinde yüzeyde yapılan araştırmalara göre İlk Tunç Çağı’nda yoğun olarak yerleşmelerin izine rastlanmıştır. Trakya’da Son Tunç Çağı ile Erken Demir Çağında büyük bir göç dalgası olmuştur. Antik kaynaklar ve arkeolojik bulgular yetersiz kaldığından bu dönem tam olarak aydınlanamamıştır.

Trakya M.Ö. 7. yüzyılda Grek kolonilerinin kurulmasıyla ticarete açılmıştır. Bu dönemde Trakya’nın Marmara kıyılarında kentler kurulmuştur. M.Ö. 514-513 yıllarında Pers Kralı Dereus’un İskit Seferi sonrasında Trakya Pers egemenliğine girmiştir. Bu egemenlik M.Ö. 478-477′ de Atina’nın Pers tehlikesine karşı kurduğu Attik-Delos Deniz Birliği’nin Persleri Trakya’dan temizlemesine kadar devam etmiştir. M.Ö. 342 yılında Makedonya Kralı 2. Philip Trakya’yı topraklarına katarak Odrys Krallığı’nı kendine bağlamış, İskender’in ölümünden sonra Trakya Lysimachos’un egemenliğine girmiştir. M.S. 19. Yüzyılda Roma İmparatoru Tiberius’un Trakya’ya bir vali göndermesi ile başlayan gelişmeler, M.S. 46 yılında İmparator Cladius’un Trakya’da Roma Eyaletini kurması ile sonuçlanmıştır.

Trakya uzun yıllar Roma hakimiyetinde kalmıştır. M.S. 395 yılında imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu içinde kalan Trakya 1354 yılında Süleyman Paşa komutasındaki kuvvetlerin Gelibolu’ya çıkmasıyla Türklerin hakimiyetine girmeye başlamıştır. 1356 yılında Şarköy ve Malkara ele geçirilmiş, 1357’de I. Murat Tekirdağ ve Çorlu’yu Türk hakimiyetine almıştır. Bu arada Bizanslılar kısa bir süre Tekirdağ topraklarını geri almışlarsa da, I. Murat 1363’de buraları yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. Balkan Savaşlarında (1912) Bulgar işgaline uğrayan ilimiz toprakları, 1913 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır. I. Dünya savaşından sonra Mondros Mütarekesi’nin verdiği imkanlardan faydalanan Yunan kuvvetleri 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’ı işgal etmiş ise de 13 Kasım 1922’de Yunan işgali de sona erdirilerek Türk yönetimine geçmiştir. Marmara Ereğlisi 29 Ekim’de, Çerkezköy ve Saray İlçeleri 30 Ekim’de, Çorlu 1 Kasım’da, Muratlı 2 Kasım’da, Malkara ve Hayrabolu 14 Kasım’da, Şarköy de 17 Kasım’da düşman işgalinden kurtarılarak Türk yönetimine geçmişlerdir. 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince girişilen yeni örgütlenme sırasında Tekirdağ il olmuş, ancak; Kurtuluş Savaşının güçleri içinde örgüt hemen kurulamamış, Cumhuriyetin ilanından önce 15 Ekim 1923 tarihinde İl merkezi olmuştur. Tekirdağ’ın unutamadığı mutlu günleri arasında 24 Aralık 1840’da Büyük Vatan Şairi Namık Kemal’in bu il’de doğması, Çanakkale Destanı’nı yaratan 19. Tümen’in Mustafa Kemal’in de önderliğinde Tekirdağ’da hazırlanması, 23 Ağustos 1928’de Atatürk’ün Harf İnkılabı vesilesiyle Tekirdağ’a gelip Başöğretmen olarak ilk dersi vermesi gibi olaylar bulunmaktadır.

2.2 Malkara

Pers kralı I. Serhas zamanında Yunan şehirleri ile yapılan savaşlar (Pers savaşları) sırasında, Malkara’ya çok yakın olan Gürgen Bayırı denilen yerde bir kalenin yapıldığı söylenmektedir. Bu kale civarında birçok yılan bulunduğundan, bu kaleye Farsça Margar veya Margaar adı verilmiştir. Farsça’da mar yılan, gar veya gaar da in – mağara anlamına geldiğine göre Malkara sözü, yılanlı mağara veya yılanlı kale anlamına gelmektedir.

Bir söylentiye göre, Makedonya Kralı Büyük İskender Trakya’da otuz yıldan fazla kalan Persleri (İranlılar) Trakya’dan uzaklaştırınca, Malkara’da (Malgar’da) Sazan, Malgar ve Kumardar İsimli üç komutanı, edek güçlerin başına bırakmıştır. Bunlardan Malgar Gürgen Bayırındaki kalenin benzerini, bugünkü Malkara’nın batısında yeniden kurmuştur. Kumardaç isimli komutan da bir kale yaptırmıştır (Halen oraya Kumardaş Tepe denilmektedir). Sazan adlı Komutan da yine bir kale yaptırmıştır (Bugün Sazan çiftliği denilen yerde). Bu kaleler daha sonra Romalıların eline geçmiştir. Bizanslılar dönemine kadar savunma amacıyla kullanılmışlardır.

Malkara’nın kesin olarak Osmanlılara geçmesinden sonra, Osmanlının iskan (yerleştirme) politikasına uygun olarak Anadolu’dan getirtilen Yörükler, Malkara ve civarına yerleştirilmişlerdir. Bu arada, Ankara ve Çankırı dolaylarından getirtilen bazı ahi gruplar da Malkara’ya yerleştirilmişlerdir. (Ahievren köyünün adı bu olaydan gelmektedir.) I. Murad‘ın ahiliğe karşı büyük bir sevgisi olduğundan (kendisi de bir Ahi’dir.), Malkara’ya getirtilen Yörükler arasında ahilik oldukça yaygındır. Malkara ve civarına yerleştirilen Yörüklerin büyük bölümünün I. Mehmed döneminde “1402-1421” Saruhanlı Beyliğinin Yörükleri olduğu bilinmektedir. Bunlar; KonyaAydın ve Muğla çevrelerinden getirtilerek yerleştirilmişlerdir. Başlarında da ünlü Paşayiğit (Keşan’ın Paşayiğit kasabası onun adını taşır) bulunmaktaydı.

İstanbul‘un Türkler tarafindan alınmasından sonra, Malkara’nın Balkanlara yapılacak seferler sırasında önem kazandığı görülür

II. Mehmed döneminde Malkara, daha sonraları Evlad-ı Fatihan adıyla anılan akıncıların merkezi olacaktır.

Paşayiğit’in soyundan Turhan Bey (Malkara’nın Hacıevhat Mahallesinin ondan fazla sokağı onun adını taşır), yaşadığı dönem içinde Malkara’nin gelişmesini sağlamış, bu dönem de Malkara oldukça gelişmiştir. Zira, akıncı birliklerinin tüm ihtiyaçları buralarda karşılanmaktadır. “Bugün Malkara civarında Boyacılar, Ensericiler, Ekmekçiler, Yaylagöne gibi isimler bu dönemin izlerini taşır.

Akıncı birlikleri için lazım olan her şey buralarda hazırlanıyordu. Turhan Bey’in oğulları Atina fatihi Ahmet (ki burada ölmüştür) ve kardeşi Ömer Bey (Türbesi, Malkara’da adıyla anılan caminin avlusundadır. Klasik Osmanlı üslubunu taşıyan yapı, sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir.) Fatih döneminde önemli bir akıncı Beyidir. Kaynaklarda rastlandığı kadarı ile gözü pek bir komutan olan Ömer Bey, Fatih’in emriyle 1465’lerde Venedik’e 70 km kadar yakın olan İzanco ırmağına kadar, 1470’lerde Romanya’ya Pleoşti (Bükreş yakınları)’ye kadar uzanan maceralı akınlar yapmıştır. Fatih’in isteği ile 1473 Otlukbeli savaşına katılmış, uzun Hasan’ı İran içlerine kadar kovalamış ve orada esir düşmüştür. Fatih, bu değerli adamını, birçok İranlı esiri vererek geri almıştır. Bundan sonra Ömer Bey’in gözden düştüğü ve Malkara’da öldüğü bilinmektedir (l488).

Malkara, III. Selim zamanında Nizam-ı Cedid‘in kuruluşu günlerinde bu yenilik hareketini çekemeyen Yeniçeriler, Malkara’nın Ballı köyünde ayaklanmışlardır. Nizam-ı Cedid kuvvetlerince bastırılmıştır.

Malkara, 1828 Osmanlı – Rus savaşı sırasında, Türklerin elinde ilk defa işgale uğramıştır. 1878 Osmanlı – Rus savaşında da (93 harbi) Tekirdağ işgal edilince, Malkara’da önemli göçlere sahne olmuştur. Malkara, tarihinin en kötü günlerini Balkan savaşı sırasında yaşamıştır. 9 Kasım 1912’de Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Yerli Bulgar ve Rumlarında işbirliği ile 500’den fazla kadın, erkek ve çocuk şehit edilmiştir. Katledilen insanlar, toplu olarak gömülmüşlerdir. Şehitlik denilen bu yerde, bu şehitlerin anısına bir anıt dikilmiştir. İşgal 8,5 ay sürmüş, bu arada şehir yağma edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır. 14 Temmuz 1913’te Mustafa ve Enver Paşa’nın birlikleri tarafından şehir harabe halinde kurtarılmıştır.

Malkara (Mehmet Çevik arşivi)

Malkara son kez, I. Dünya Savaşı sonunda 20 Temmuz 1920’de Yunanlar tarafından işgal edilmiştir. İşgal yıllarında çok kötü günler yaşayan Malkara, 11 Ekim 1922’de sağlanan ateşkes uyarınca 14 Kasım 1922 tarihinde Yunanların şehri boşaltmasıyla kurtulmuş ve özgürlüğüne kavuşmuştur.

  1. Dünya Savaşıyıllarında da (1940-1941), Trakya’daki diğer kasabalar halkı gibi, buradakiler de işini, gücünü, yerini terk ederek Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış, türlü maddî, manevî sıkıntılara ve acılara uğramışlardır.
  2. Dünya Savaşı sırasında Türkiye’ye sığınan Yunanları da savaş süresince beslemiştir.

 2.3 Tekirdağ ve İlçesi Malkara’da Rum ve Ermeni tarihi

 Murad 1367 yılında şehri 2.kez fethetmek zorunda kalır. Tekirdağ fethi sırasında 9 mahalleye sahip iken, kent Osmanlı dönemi boyunca gelişerek 17. yüzyılda 22’si Müslüman, 2’si Ermeni ve 6’sı Rum mahallesi olmak üzere 30 mahalleli bir hale gelmiştir. Şehirdeki Ermeni mahalleleri özellikle Celali isyanları sebebiyle Anadolu’dan göç ettirilen Ermenilerce kurulmuştur.

Tekirdağ ve Malkara da ermeni tarihi ile ilgili edinilen bilgiler Agos gazetesinde çıkan bir makalede derlenmiştir. Bu yazıda bu makalenin bazı bölümleri aşağıda özet olarak belirtilmiştir

”Tekirdağ,  Edirne Vilayeti’nin en önemli sancaklarından biriydi. Balkan Savaşı sırasında bir dönem Bulgar, ateşkesten sonra ise bir süre Yunan işgalinde kaldı.

Tekirdağ Ermenileri, Batı Ermenistan’ın Agn (Eğin / Kemaliye), Kemah ve Erzincan tarafından gelmişlerdi. Daha sonraki yıllarda ise aralarına İstanbul’dan gelenler de katıldı. İlk gelen Kemahlı Ermeni ustaların inşa ettiği Paşa Camisi, Türkler için önemli bir dinî mekân oldu. Bir ticaret şehri olan Tekirdağ ve çevresinde, 1915 öncesinde, 15 bini Ermeni olmak üzere, Türk, Musevi ve Rumlardan oluşan 30 bin kişilik bir nüfusa sahipti. Tekirdağ, aynı zamanda bölge Ermenilerinin ruhanî merkeziydi.

Osmanlı arşivinde yer alan kayıtlar ve kiliselerin ferman belgeleri, Tekirdağ Ermeni kiliselerinin tarihine ışık tutacak niteliktedir. Tekirdağ’ın en eski kilisesi olan Surp Hıreşdagabed Kilisesi, 1607’de inşa edildi. 1629’da Takavor Mahallesi’ne yapılan saldırı sonucu tahrip edilen kilise, 1630-1632’de yeniden inşa edilerek Surp Pırgiç adını aldı. 1882’de yanan kilise, 1907’de yeniden yapıldı. 

  1. yüzyılın sonunda cemaat nüfusunun artmasıyla, Surp Haç adında ikinci bir mahalle kuruldu ve 1804’te ahşap olarak inşa edilen kilise, 1847’de taş bir yapıya dönüştürüldü. Ermeniler, son olarak 1841’de, Surp Takavor Kilisesi’nin temelini attılar; fakat bu kilise 1912 Depremi’nde yıkıldı.

Öte yandan, limanda yaşayan 50 kadar Protestan Ermeni de 19. yy’ın sonlarında kendi ibadethanelerini kurdular. 

Surp Takavor, aynı zamanda İstanbul ve farklı yerleşimlerden gelenlerin sıkça ziyaret ettiği bir hac merkeziydi. Ermenilerin Surp Hovhannes adında, anlaşmazlıklar nedeniyle Rumlar tarafından yakılan bir kiliseleri de vardı. 

Ermenilerin Surp Takavor Mahallesi’nde (8.600 nüfus) Hovnanyan adlı 6 yıllık, 274 erkek ve  286 kız öğrenci ile 13 öğretmenin bulunduğu; Surp Haç Mahallesi’nde ise (6.400 nüfus) Hisusyan adlı yedi yıllık 181 erkek ve 112 kız öğrenci ile 7 öğretmenin bulunduğu iki ilkokul ve ortaokulları vardı.

Tekirdağ toplumsal yaşamında Ermeniler, doktor, dişçi, öğretmen, avukat, mimar ve resmî kurumlarda görev yapan yöneticiler yetiştirerek, önemli roller üstlenmişlerdi. Kunduracılık, demircilik, tenekecilik, kuyumculuk ve marangozluk gibi geleneksel mesleklerde çalışan Ermeniler, tarımla da uğraşıyorlardı. Ayrıca, sivil ve askerî gemilerde kaptanlık yapanlara, hatta armatörlere ve bankacılara rastlamak da mümkündü. 1903 yılında kurulan Ermeni Ayakkabıcılar Birliği vasıtasıyla, ürettikleri ayakkabıları Türkiye’nin değişik bölgelerine gönderiyorlardı. 1908’de kısa süreli de olsa ‘Gayzer’ (Kıvılcımlar) adlı bir gazete de yayımladılar.

1915 ‘te siyasi olaylara katılan ve destek veren Tekirdağ’daki Ermeni nüfusun bir bölümü ülkenin farklı bölgelerine gönderilmiştir.

  1. Rölöve Raporu

Surp Toros Kilisesi ya da yörede ki adı ile Bulgar Kilisesi sade kütlesi ve 19. yüzyıl dönemini vurgulayan iç mekan bezemeleri ile dikkat çekmektedir. Kilisenin kesin tarihi ile ilgili olarak net bir bilgi olmamasına rağmen 19.yüzyılla tarihlenebilir. Kilisede yöreye özgü Keşan taşı denilen kum taşları kullanılmıştır. Kaba yonu yığma taş sistemde tuğla ve ahşap çatkı -hatıl tekniği kullanılarak karma sistemde inşa edilmiştir. İnşada bağlayıcı olarak horasan harç kullanılmıştır. Beşik tonoz, düz tavan ve kemerler bağdadi tekniği ile yapılmıştır

İç mekân duvarların cidarların da; giriş cephesinde taş dolgu ahşap çatkı, yan nef duvarlarında ise düşey ahşap hatıllar yükü dağıtan taşıyıcı eleman olarak kullanılmıştır. Dış cephe duvarlarında doğu cephesi dışında üç yönde orta aksta iki sıra tuğla örgü hatıl yer alır. Ayrıca cephe köşelerinde, saçak altı silmesinde ve apsis cephesinde kısmen düzgün kesme taş kullanılmıştır.

 Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli naos (ana mekan) planı batı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır.

Bazilikal kilise; plan şeması (örnek.)

Yapının zemin katı; batı cephesinde yer alan narteks (gavit/ jamatun), doğu ucunda apsisle (horan) sona eren orta nef ve kendi apsidolleri olan yan neflerden oluşan bir naos (adyan) ve apsisin yan taraflarında basık kemerli dar kapılarla girilen kare planlı, ayin için hazırlık yapılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği  pastoforium  hücrelerinde oluşur. Batı cephesinde narteksin üzerinde ahşap galeri/gynakion (vernadun) yer alır. Galeriye çıkış narteksin kuzey ve güney yönlerinde yer alan tek kollu çeyrek döner ahşap merdivenler ile sağlanır.

Kilise restitüsyon plan şemasında da görüldüğü üzere narteks, naos ve apsis bölümleri ile yapı klasik bazilikal plan şemasına sahiptir.

Dış cephe düzeni ise; doğu cephesinde ana apsisin dışa taşkın hali, yan hücrelerin düz duvarları ile cepheye taşınmamıştır. Apsis cephesi orta aksta uçan payanda da denilen payanda ile desteklenmiştir. Orta aksta payanda bitiminin hemen üstünde mazgal penceresi mevcuttur. Yan hücrelerin ve yan nef tepe aydınlık pencerelerinin özgün kurguları kesme taş söveli ve yuvarlak kemerli olup demir parmaklıklıdır.

Doğu cephesi, apsis ve payanda, 2016
Doğu cephesi yan nef aydınlık pencereleri, 2016
Doğu cephesi yan nef aydınlık pencereleri, 2016

İki kata göre tasarlanan kuzey ve güney cepheleri büyük ölçüde simetriktir. Cephe pencere düzenlemeleri güneydoğu ve kuzeydoğu uçta yer alan kapı – pencere düzenlemesi dışında kuzey ve güney tüm cephede simetrik bir mimari tasarım gösterir.

Kuzey cephesi ve cephe düzeni, 2016

Pencereler üst katta yedi, alt katta altı sıralı dizi halinde taş söveli genel olarak yuvarlak kemerli olup güneydoğu ve kuzeydoğu üst kotta yer alan sekizinci ve son pencerenin ölçüleri kısmen farklıdır. Yine cephelerin alt kotunda altı pencere ve kuzeydoğu ve güneydoğu ucunda yuvarlak kemerli,taş söveli, yan neflere açılan dar, yan nef kapılardan oluşan mimari simetrik düzenleme yer alır. Kuzey cephe yan nef kapısı zemin ve toprak dolgusunun altında kalmıştır. Kapının hemen yanında düşey duvar kalıntısı ve kalıntıda ki tuğla örgü kemer izi dikkat çeker. Geçmişten günümüze gelen bu mimari izler yan neflere bitişik farklı bir mimari hacmin varlığına işaret eder. Bu tip mimari hacimlerin bazilikal kilise tipolojisinde örnekleri mevcuttur.

Batı cephesinin özgün mimari kurgusu orta aksta nartekse girişi sağlayan tuğla örgü basık kemerli, çift kanatlı ana kapı, sağ ve sol aksta yine basık kemerli olasılıkla pencere açıklıkları mevcuttur.Üst kotta ise kapının üzerinde orta ve yan akslarda yuvarlak kemerli,taş söveli  pencereler  yer alır.

Kuzey cephesi, doğu ucunda yer alan düzenleme ve mimari kalıntılar / iç mekan görünüm, 2016
Kuzey cephesi, doğu ucunda yer alan düzenleme ve mimari kalıntılar / iç mekan görünüm, 2016

Günümüzde cephede orta aksta yer alan ana giriş kapısı ve üstünde ki pencerenin form ve ölçüleri değişikliğe uğramış olup özgün durumda kapı ahşap çift kanatlı  olmalı , Sağ akstaki muhdes yapı cephenin özgün mimari kurgusuna zarar vermiştir.

Giriş cephesi

Sonuç olarak cephede ki tüm pencereler geçmişten günümüze kalanların izleri doğrultusunda taş söveli, yuvarlak kemerli, demir parmaklıklı olup doğramalar ile ilgili bir veriye rastlanmamıştır. Demir parmaklıklar geçme sistemdir. Yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır.

Pencerelerin özgün geçme demir parmaklıklar, 2016
Pencerelerin özgün geçme demir parmaklıklar, 2016

Yapının güney cephesinde boyunca yer alan muhdes depo mimari kurguya oldukça zarar verilmiştir.

Kilisenin güney cephesi ve muhdes yapı ,2016

Kilisenin özgün duvarının mimari tasarımını sonradan yapılan deponun betonarme kolon ve kirişleri yatay ve düşeyde özgün cepheyi kesmiştir.

Kilisenin özgün cephesinin güney cepheden görünümü, 2016
Kilisenin özgün cephesinin güney cepheden görünümü, 2016

Yapının dış cephesi günümüzde tuğla hatıllı taş örgüdür. Dış cephede taşların geometrileri çok düzenli değildir. Derz boşlukları ve kalınlıkları genel olarak birbirine yakındır. Harç olarak horasan bağlayıcı kullanılmıştır. Fakat günümüzde derzlerde boşalma mevcuttur.

Kuzey cephesi günümüze ulaşan derz sıvaları, 2016

Yapının özgün üst örtüsü ana mekân ve nartekste alaturka kiremitli beşik çatı sistem olup apsiste yarım konik ve yan odalar ise düz damdır. Günümüzde apsis ve yan odaların üst örtüleri beton ile kapatılmış olsa da özgün sıvası çamur sıva olmalıdır. Saçaklar kesme taştan ve dardır. Saçak altı içbükey kavisli profilli taş bir silmeye sahip olup dış cepheyi çevrelemektedir.

Yapının günümüze ulaşan üst örtüsü ve saçak görünümü, 2016

 

Yapının günümüze ulaşan üst örtüsü ve saçak görünümü, 2016

İç mekanda; Özgün mimari kurguya göre kiliseye batı cephesinde yer alan zemin katın orta aksında tuğla örgü basık kemerli ana kapıdan girilip ilk olarak nartekse (kavit) geçilir. Yapının batısındaki geçiş alanı olan narteks kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı, bölme panel duvar ve ahşap geçiş açıklığı ile naostan ayrılır. Nartekste batı cephede ana giriş kapısının sağ ve sol yanında tuğla örgü basık kemerli üst kota göre daha geniş içten dışa daralan nişli pencereler yer alır. Bu pencerelerin hemen yanında alt kotta dikdörtgen formlu nişler mevcuttur. Zemin katta sağ ve sol aksta yer alan bu özgün pencerelerin kemer formlarının sürekliliği günümüzde formu ve oranları değişen ve orta aksta yer alan ana giriş kapısında da devam eder ki günümüzde tuğla örgü kemerin izleri görülebilmektedir.

Günümüzde batı cephesinin iç mekan genel görünüm, 2016

Giriş cephesinde yer alan narteksin üzerinde geçmişte ahşap kirişlere oturan kadınlar mahfili -galeri (gynakion /vernadun) yer alırdı. Galeriye çıkış narteksin kuzeybatı ve güneybatı yönünden iç duvara bitişik konumdaki tek kollu ahşap merdivenler ile sağlanırdı. Günümüze ne ahşap galeri ne de ahşap merdivenler ulaşmıştır. Tüm bu ahşap mimari kurgu günümüze ulaşamasa da merdiven çıkış hattının izinden merdivenleri ve geriye kalan ahşap elemanların varlığından da galerileri rahatlıkla tespit edebilmekteyiz.

Yine geçmişte zemin katın giriş cephesinde narteks boyunca uzanan galeri döşemesinin hemen altında narteksi naostan ayıran bölme duvar mevcut idi. Bölme duvar aynı zamanda strüktürel olarak taşıyıcı eleman görevi de görmekteydi Bu tespit kuzey güney doğrultusunda üst katta narteks boyunca uzanan galerinin hemen altında zemin katta hali hazırda mevcut ahşap yastıklı 2020 dikmenin strüktürel olarak üzerinde ki mevcut galeriyi taşıyamayacağı ve galerinin bu köşede stabilize edilebilmesi için üst kotta ahşap sütun görünümlü dikmenin alt kotta da devam etmesi gerekirken galeri kirişlerinin altında 2020 dikme olarak devam eder ki 20*20 dikmenin ahşap yüzeyinin sıva tutması için keser yarması da denilen çentikler açılması da burada statik olarak taşıyıcı görevi üstlenen mimari öğenin bir bölme duvar olduğunu göstermektedir. Diğer bir veride sol nefte duvar yüzeyinde zemin katta galerinin kirişlerine dek uzanan bölme duvar izinin varlığıdır.

Günümüzde ahşap galeri ve bölme duvar arasında kalan ahşap dikmeler, 2016
Günümüzde ahşap galeri ve bölme duvar arasında kalan ahşap dikmeler, 2016
Günümüzde galerilerin ahşap merdivenlerinden kalan izler, 2016
Günümüzde galerilerin ahşap merdivenlerinden kalan izler, 2016

Üst katta galeriler yan neflerde sağ ve sol akslarda narteks bölme duvarı hizasından birinci sütuna dek ”u” planda devam edip düz olarak bitmekte idi.

Yapıda ki taşıyıcı sütunlar ahşap konstrüksiyonlu galeride farklılık gösterir. Ahşap galeriyi destekleyen sütunlardan ilki alt kotta 20*20 dikme iken üst kotta ahşap sütun olarak biçimlendirilmiştir. Sağ ve sol aksta devam eden galerinin karşılıklı ikinci sıra sütunları ise alt kotta kum taşından ve tamburlu sütun olup üst kotta ahşap sütun şeklinde devam etmiştir. Kumtaşı sütun gövdesinin üzerine oturan ahşap dikme ile arasında metal çember kenetler yer alır. Taşıyıcı olarak görev yapan ve zeminden çatı kirişine dek uzanan her iki aksta galeri bölümünde ki bu sütunlar aslında üst kotta da ahşap bir dikme olup bu dikmenin üstünde daire biçimini oluşturabilmek amacıyla farklı ebatlarda boyuna çalışan ahşap kaplamlar mıhlarla çakılmış ve bunların dışa gelen yüzeyleri sıva tutabilmesi için keser yarması ile pürüzlendirilmiş, kalın bir kireç harcıyla sıvanarak boyanmıştır.

Galerinin taşıyıcı sütunu ve ahşap dikmesi, 2016
Galerinin taşıyıcı sütunu ve ahşap dikmesi, 2016
Alt kotta kumtaşı sütun, üst kotta ahşap sütun görünümlü dikme, 2016
Alt kotta kumtaşı sütun, üst kotta ahşap sütun görünümlü dikme, 2016

Yan nefler ve narteksin üstünde yer alan galeri katının ahşap döşeme kirişleri yan neflerde bölme duvar ve ilk taşıyıcı sütunun hizasında üst kotta iki noktada  yaklaşık 20 cm kadar kagir duvar içine girmekte olup döşemenin iç mekana bakan taşıyıcı kirişini de daha önce belirtildiği üzere yan nef başlangıç noktasında bölme duvar içine yerleştirilmiş ahşap bir dikme ve taşıyıcı sütun desteklemektedir. Yine nartekste de giriş cephesinde ana kapının sağ ve sol üst kotta taşıyıcı ahşap döşeme kirişleri kagir duvar içine girmektedir. Bu iki taşıyıcı kirişler narteksin yan cephe duvarlarına paraleldir. Özgün kurguda bu iki kirişi destekleyen bölme duvarın arasına yerleştirilen dikmeler olabilir. Narteks üstündeki ve yan neflerdeki galerilerin kot farkı yoktur. Galeriler ahşap kirişlerin üç tarafını çevreleyen beden duvarları ve karşı akslarda iki taşıyıcı sütun ve iki dikmeye taşıtılması ile oluşmaktadır.

Günümüze ulaşan yan neflerin ahşap galeri kirişleri ve taşıyıcı sütun- dikme, 2016
Galerilerin taşıyıcı ahşap döşeme kirişlerinin kagir duvar içine girdiği noktalar, 2016
Galerilerin taşıyıcı ahşap döşeme kirişlerinin kagir duvar içine girdiği noktalar, 2016

Üst kotta giriş cephesinde üç aksta da yuvarlak kemerli dıştan içe genişleyen derin bir niş içinde yer alan pencereler mevcuttur. Orta aksta yer alan pencerenin formu ve ölçüleri değişmiş olmasına rağmen yuvarlak kemerli taş söveli, özgün durumunu geriye kalan mimari izlerden tespit edebiliyoruz. Sağ ve sol aks pencerelerin hemen yanında, üst galeri katına çıkan tek kollu ahşap merdivenin sahanlığına bakan daha küçük ve basık kemerli ahşap doğramalı nişler yer alır. Yine nartekste ahşap merdivenlerin altında yan nef sağ ve sol aks duvar yüzeylerinde yuvarlak kemerli küçük nişler mevcuttur.

Narteks bölümü galeri katı, pencereler ve nişler, 2016

Narteksten üç nefli naosa geçiş zemin katta orta nefte ahşap galerinin hemen altından ana giriş kapısına simetrik ahşap çift kanatlı bir kapı ile olmalıdır. Günümüzde mevcut olmayan bölme duvar ve naosa giriş kapısının geçmişte mimari tasarımı bu kurgu bütünlüğünde olmalıdır ki bazilikal planlı bu tip kiliselerde pek çok örneği mevcuttur. Bu tespiti olasılıkla destekleyebilecek bir başka veri de apsiste atıl durumda bulunan ahşap bir kapı kanadının mimari kurguda bir narteks naosa geçiş kapısı olabileceğidir.

Apsiste atıl ve harap durumda olan özgün ahşap kapı kanadı, 2016

Narteksin döşemesi yapılan araştırma kazısı sonucunda tespit edilmiştir. Kazıda çimento harçlı beton zemin ile karşılaşılıp altındaki kotu da görmek için küçük bir alan açılmış ve beton altı blokaj tespit edilmiş olup özgün döşemenin bu bölümde çimento harçlı beton ile onarıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca yapılan araştırma kazılarında narteksin özgün zemin kotu naosun özgün zemin kotundan daha aşağıda kalmaktadır.

Narteks batı cephesi araştırma kazısı, giriş kapısı sağ aks, 2016
Narteks batı cephesi araştırma kazısı, giriş kapısı sağ aks, 2016

Narteksten ana mekana geçilir. Günümüzde mevcut olmasa da geçmişte zemin kattan ana mekana geçiş kilisenin batı duvarına paralel olarak konumlanan orta nefe geçişi sağlayan ahşap çift kanatlı bir kapıdan olmalıdır.  Muhtemel ki yan neflere geçişi sağlayan daha küçük tek kanatlı ahşap kapılar da mevcuttu.

Ana mekan(naos) giriş kapısı-apsis ekseninin kuzey ve güney akslarında yer alan birer sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna(nef) ayrılmış olup naosta sütun sırasının her birinde üç adet taşıyıcı sütun yer alır. Galeri katını da taşıyan ikinci sıra altı kumtaşı üstü ahşap olan karşılıklı sütunlar dışında sonra gelen sütunlardan ikisi tamamen kumtaşından ve tamburlu olup bu tamburlar metal kenetler ile güçlendirilmiştir. Sütunlar üst kotta taşıyıcı özelliği olmayan ahşap bağdadi sepet kulpu kemerlerle bağlanmıştır. Sütun gövdeleri kireç harcı ile sıvalı ve boyanmış olup taklit, alçı impost başlıklıdır. Yapıda mevcut taşıyıcı tüm sütunlar ve başlıkları kireç harcı ile sıvanıp mermer taklidi bir düzenleme yapılmış olup başlıklarda dekoratif plastik bezeme ile mekanda gösterişli bir hava yaratılmak istenmiştir.

Ana mekân sütun başlıkları ve başlık metal iskeletleri, 2016
Ana mekân sütun başlıkları ve başlık metal iskeletleri, 2016
Ana mekân sütun başlıkları ve başlık metal iskeletleri, 2016

Sütun başlıkları metal iskelet üzerine alçı karışımı ile uygulanmıştır. Dört cephede sütun başlarında koçboynuzlarına benzeyen, volüt dolgusu bulunur. Sütun başının iki yanında yer alan volütler önden arkaya doğru uzanır ve ikisi arasındaki cephelerde açık palmet bezeği mevcuttur. Palmeti altta birbirine bitişik taç yaprak dizisi çevrelemiştir. Taç yapraklar dışarıya doğru uçlardan açılır. Başlık abaküsü ise kare formlu olup cephelerde içbükey bir hat izler.

Yan neflerde üst kotlarda dıştan içe genişleyen derin niş içerisinde yuvarlak kemerli altı adet pencere alt kotta ise beş adet pencere olup kuzey ve güney doğu köşelerinde altıncı pencerenin alt kotunda günümüzde mevcut olmayan mimari hacimlere giriş sağlayan kilit taşlı mermer söveli küçük dar kapılar mevcuttur. Yan nefler bir aks olup orta nef ise iki akstır. Tavanlar orta nefte ahşap beşik tonoz, yan nefte düz ahşap kaplamadır. Beşik ve düz ahşap kaplama tavanlar ahşap profilli silme ile sonlanır.

Naosta sağ nefte ikinci sütunun hemen yanında yapılan araştırma kazısında horosan harç bağlayıcı üzerine kare kesitli pişmiş toprak esaslı yer döşemesi ile karşılaşılmıştır. Bu döşeme kilisenin özgün zemin döşemesidir. Döşeme üzerinde yer yer çimento harçlı onarımlar mevcuttur. Yine sağ nefin doğu ucunda yer alan tuğla örgü ile kapatılan yan kapının önünde yapılan kazıda çimento harçlı beton zemin ile karşılaşılmıştır. Büyük olasılıkla özgün döşeme tahrip edildikten sonra beton ile onarılmıştır.

Naos özgün zemin döşemesi, 2016
Naos özgün zemin döşemesi, 2016
Sağ nef g.doğu cephesi, niteliksiz beton zemin, 2016

Ana mekandan, yapının doğusunda mermer kaplı taş bir platformla yükseltilmiş sadece din adamlarına ayrılan kutsal bölüme (bema) geçilir. Platformun her iki ucunda mermer basamaklı merdivenler yer almalıdır fakat defineciler merdiven basamaklarını sökerek büyük ölçüde tahrip etmiş olup özgün basamaklar kilisenin içinde molozlarla beraber atıl durumdadır. Ana mekânda her nef birer apsisle sonlanmaktadır. Giriş ekseninde orta nefin doğu ucunda yarım yuvarlak ana apsis; yan neflerin doğu ucunda ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş eş boyutlarda yarım yuvarlak apsisler (apsidiyol) bulunmaktadır. Bu yan küçük apsislerin üst kotlarında yuvarlak kemerli, taş söveli, derin nişli, yan neflere gün ışığı sağlayan, demir şebekeli pencereler yer alır. Sağ apsidiyolun merkezine niteliksiz bir kapı açılarak özgünlüğe zarar verilmiştir.

Doğu cephesi, bema ve apsis,2016
Sol nef apsidiyol ve sağ nef apsidiyol, 2016
Sol nef apsidiyol ve sağ nef apsidiyol, 2016

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis içten yarım daire ve dıştan düz bir duvar içine yerleştirilmiştir. Apsis yayının kuzey ve güneyinde iki oda şapeli yer alır. Bu mimari hacimler pastaforyum odaları olarak adlandırılıp kuzeyde şükran ayininin hazırlandığı prothesis, güneyde giyinme odası olarak kullanılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği diakonikondur. Bu küçük şapellere giriş apsis yayının sağ ve sol cephesinden taş söveli, yuvarlak kemerli, kilit taşlı, küçük kapılardan sağlanır. Sağ odanın (diakonikion) kapı kemerinin kilit taşında ortodoks haçı yer alırken kapı metal malzemeden olup çift kanatlıdır.

Apsis yan odalar protesis ve diakonikion (pastoforium hücreleri), 2016
sol ve sağ yan odalar(pastoforıum hücreleri), 2016
sol ve sağ yan odalar(pastoforıum hücreleri), 2016

Bu kapıların bulunduğu cephelerin hemen yanında apsis cephelerinde yuvarlak kemerli, profilli düz kenar silmeli nişler yer alır. Nişlerin alt kenar yüzeyin simetri aksında haç işareti mevcuttur. Yan odalar kare planlı içten tuğla örgü çapraz tonozlu olup doğu cephesinde yuvarlak kemerli bir niş ve üzerinde yuvarlak taş kemerli pencere yer alır. Duvarlar tonozlara dek kaba yonu taş örgüdür.

Diakonikion çapraz tonoz örtüsü, 2016

Odaların içerisinde yerlerde kısmen hasarlı kitabeler bulunmuştur. Bu kitabeleri köşe noktalardan taşıyan kare kesitli mermer ayaklar ise harap durumdadır. Apsisin orta aksında defineciler tarafından tahrip edilen rölik muhafazasının olduğu noktada bu  hasarlı mermer kitabe ve parçalar büyük olasılıkla sunağın düzenlemesine ait olmalıdır.

Apsisin tuğla örgü yarım kubbesi kesme taş örgü bir kasnağa oturur. Apsisin kesme taş örgü kavisli yarım kubbe kasnağında iki ağırlık kemeri ve ortasında mazgal pencere yer alır. Bu kemerlerin ve pencerenin hemen altından profilli kasnak silmesi apsisin yay kavisli cephesi boyunca devam eder. Silme; apsisin yarım kubbesinin geniş kemer alınlığının üzengi hizası köşe noktalarında dor başlık olarak şekillenip altta iç bükey pahlı bir köşe noktasına yerleştirilen ahşap yivli gövdeli, kaideli sütunceler ile desteklenir. Tuğla örgü kemer alınlığını kademeli silmeler çevreler. Kemerin simetri aksı tepe noktasında dikdörtgen formlu bir mermer bir çerçeveli oval kesit içerisinde bir istavroz yer almakta idi. Fakat günümüzde tahrip edilmiş olup çerçevenin bir kısmı apsiste kırılmış bir vaziyette atılmış durumdadır.

4- Restitüsyon Raporu

Kilisenin özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Malkara Surp Toros (Teodoros) Kilisesi ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri,İstanbul Enstitüsü, Rum ve Ermeni kilise mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır. Ayrıca Kilise yapıları ile ilgili sanat tarihçisi,mimar vb. uzmanlardan görüş alınmış, Surp Toros Kilisesi ile benzer tip yapılar incelenmiş tipoloji, plan ve mimari ögeler üzerinden tanımlanarak Ermeni kiliseleri ile karşılaştırılarak benzer uygulamalar tespit edilip gözlemlenmiştir. Bu bağlamda Surp Toros Kilisesi ile tipoloji olarak büyük ölçüde benzerlik gösteren İstanbul Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesini örnek verebiliriz.

Yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler ve mimari izlerden faydalanarak yapılan tespitler sonucunda elde edilen restitüsyon bilgileri çalışmamıza büyük oranda katkı sağlamıştır.

Söz konusu yapı bir Rum kilisesi olup genel olarak bölgede ki Rum Kiliselerinin plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. İstanbul’un fethinden ve celali isyanlarından sonra ülkenin farklı vilayetlerinden bu bölgeye yerleştirilen Ermeniler sonra ibadetlerini gerçekleştirebilmek için kendilerine tahsis edilen Rum kiliselerini kullanmışlardır.

Ayrıca kilisenin ana giriş kapısının üzerinde kitabe ile ilgili bir veri bulunmamaktadır. Fakat apsiste bulunan, tahrip edilen ve kutsal bölüme ait olduğu düşünülen bir yazıt mevcuttur. Yapılan araştırmalarda kiliseye özel akademik herhangi bir yazılı belgeye ya da çalışmaya ulaşılamamıştır.

Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli (ana mekan) planı batı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır.

Yapının zemin katı; batı cephesinde yer alan narteks, doğu ucunda apsisle sona eren orta nef ve kendi apsidolleri olan yan neflerden oluşan bir naos ve apsisin yan taraflarında basık kemerli dar kapılarla girilen kare planlı, ayin için hazırlık yapılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği  pastoforium  hücrelerinde oluşur.

Kilisede uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler, yapılan araştırma kazıları, sözlü ve yazılı kaynak araştırmaları sonucunda yapının kesin inşa edildiği tarih net olmamakla birlikte 18.yüzyıl sonu- 19.yüzyıl başı olmalıdır. Çünkü Osmanlı döneminde  19.yüzyılda kiliselerde mermer kullanımının yasaklandığını biliyoruz. Yapıda mevcut taşıyıcılar mermer taklidi ahşap ve kumtaşından olup özgün zemin döşemesi de apsis hariç kare kesitli pişmiş toprak esaslı kiremit kaplamadır. Fakat kilisenin bu tarihten önce var olup olmadığı veya yerinde daha eski bir kilisenin varlığı ile ilgili her hangi bir bilgiye ulaşılmamıştır. Ayrıca Kilisenin önünde bulunduğu söylenen ve günümüze ulaşmayıp herhangi bir yazılı / görsel belgesi bulunmayan, yöre insanı tarafından ifade edilen bir çan kulesinden söz edilmektedir.

Narteks

Kilisenin batı duvarı giriş cephesinde yer alan narteks kuzeybatı-güneybatı cephede devam edip dikdörtgen planlı ve harap durumdadır. Uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler, yapılan araştırma kazıları ve sözlü-yazılı kaynaklar değerlendirilerek kiliselerin mimari kurgusunda yaygın olarak kullanılan galeri katının varlığı, mimari izler ve kalıntılardan kolaylıkla tespit edilebilmektedir.

Galeriye çıkış narteksin kuzeybatı ve güneybatı yönünden iç duvara bitişik konumdaki tek kollu ahşap merdivenler ile sağlanırdı. Tüm bu ahşap mimari kurgu günümüze ulaşamasa da merdiven çıkış hattının izinden merdivenleri ve geriye kalan ahşap elemanların varlığından da galeriyi rahatlıkla tespit edebilmekteyiz.  Üst katta galeriler yan neflerde sağ ve sol akslarda narteks bölme duvarı hizasından birinci sütuna dek ”u” planda devam edip düz olarak bitmekte idi. Geçmişte zemin katın giriş cephesinde narteks boyunca uzanan galeri döşemesinin hemen altında narteksi naostan ayıran bölme duvar mevcut idi. Bölme duvar aynı zamanda strüktürel olarak taşıyıcı eleman görevi de görmekteydi.Bu tespit kuzeybatı- güneybatı aksında narteks boyunca uzanan üst kat galerinin hemen altında zemin katta hali hazırda mevcut ahşap yastıklı dikmenin strüktürel olarak üzerinde ki mevcut galeriyi taşıyamayacağı ve galerinin bu köşede stabilize edilebilmesi için üst kotta ahşap, sütun görünümlü dikmenin alt kotta da devam etmesi gerekir idi. Ayrıca galeri kirişinin altında ki dikmenin yüzeyine sıva tutması için keser yarması da denilen çentikler açılmıştır. Yine diğer bir veride sol nefte güneybatı duvar yüzeyinde zemin katta galerinin yan nefe açıldığı noktada galeri kirişlerine dek uzanan bölme duvar izinin varlığıdır.

Nartekste özgün döşemenin tespiti için araştırma kazısı yapılmış fakat blokaj üzeri çimento harçlı beton döşeme ile karşılaşılmıştır. Ayrıca narteksin döşeme kotunun naos döşeme kotundan daha aşağı kotta olduğu tespit edilmiştir. Narteksin özgün döşemesi için uzmanların görüşleri alınarak; naos zemin döşeme araştırmasında

karşılaştığımız horasan harç bağlayıcı üzerine kare formlu pişmiş toprak esaslı kiremit renkli döşeme kaplamasının bu mimari hacimde de devam ettiği yönündedir.

Batı cephesinin orta aksında yer alan ana giriş kapısının ve üst kotta yer alan pencerenin özgün kotu ve formu değiştirilmiştir.  Özgün kapının ve pencerenin izleri ve oranları tespit edilmiş olup kapının giriş cephesinin mermer kemer atkılığı ve dikdörtgen kesitli ayakları günümüzde giriş kapısının hemen yanında üst üste istiflenmiş haldedir. Özgün kapı yuvarlak kemerli mermer kaplamalı olup ahşap çift kanatlıdır. Bu tespit mimari izler ve kalıntılardan ışığında belgelenmiştir. Özgün ana giriş kapısının ahşap tek kanadı apsis kısmında atıl ve harap durumda bulunmuştur. Üst kotta orta akstaki pencere tüm cephe düzeninde ki sürekliliği devam ettirerek tuğla örgü yuvarlak kemerli, taş sövelidir.

İç mekanda giriş cephesinde özgün mimari kurguda ana kapının her iki yanında zemin kat pencereleri ile arasında kalan kotta dikdörtgen formlu küçük nişler yer alır. Bu küçük nişler günümüzde tuğla örgü ile kapatılarak çimento harçlı sıva ile kapatılmıştır. Kilisede yapılan araştırmalar sırasında yakın dönemde kapatılan küçük nişlerden sol aksta ki açılarak özgün durumu tespit edilmiştir.

Özgün kurguda narteksin sağ ve sol aksında yer alan ahşap tek kollu çeyrek döner merdivenlerin üst kotunda galeri sahanlığının hemen duvar yüzeyinde her iki aksta yuvarlak kemerli nişler mevcuttur. Bu nişler ahşap pervazlar ile çevrelenmiştir.

Yine nartekste zemin katta her iki karşılıklı cephe ekseninde ahşap merdivenlerin hemen altında duvar yüzeyinde yuvarlak kemerli nişler mevcuttur. Güneybatıda yer alan niş tamamen kapatılmış diğer cephede yer alan niş ise derinliği kısmen küçültülmüştür.

Özgün mimaride narteksten naosa geçiş orta aksta ahşap çift kanatlı kapı ile sağlanır.

Narteksin üst örtüsü; zemin katta ahşap düz çıtalı olmalıdır. Galeri katında ise yan neflerde düz çıtalı, orta nefte ise ahşap beşik tonoz olarak devam eder.

Narteks özgün iç cepheleri horasan sıva üzeri boyalıdır. Tüm cephede pencere, niş ve kapı gibi mimari öğeleri ve cephe köşe noktaları yatay ve dikey kesen sıva üzeri boya bir silme vurgular. Bu bezeme tezyinatı fotoğraflarla belgelenmiştir. Cephede çimento harçlı onarımlar özgün sıva ve boya dokusuna oldukça zarar vermiştir.

Ancak gerek iç mekân duvar yüzeylerinde geçmiş onarımlarda yapılmış olan çimento derzlemelerin ve sıva+boyanın yer yer taş yüzeyleri, özgün sıva ve boya dokusunu kapattığı izlenmektedir. Bu çimento derzlemeler ve sıvalar yapıdan arındırılmalıdır.

Narteks pencereleri ise tüm cephede olduğu gibi büyük ölçüde tuğla ve taş örgü ile kapatılmıştır. Batı cephesinde galeri katında üç adet, zemin katta giriş kapısının sağında ve solunda birer adet, kuzey ve güney batı cephelerinde üst kotta ikişer zemin katta ahşap merdivenin hemen yanında birer adet olmak üzere toplam 11 adet pencere açıklığı mevcuttur. Pencerelerin doğramaları büyük ölçüde günümüze ulaşmamıştır. Fakat konu ile ilgili uzmanlardan görüş alınmış olup yapıya tipoloji olarak benzeyen kilise örneğinde karşılaştırma yapılmış, pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiştir. Kanatlı pencereler alt ve üst kotta benzer olarak bölümlenmiştir. Tüm mimari hacimlerde yer alan pencereler gibi demir parmaklıklı ve geçme sistemdir. Yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır. İç cephe horasan harçlı sıva+kireç esaslı ince sıva+boyalıdır.

Naos

Ana mekan(naos) giriş kapısı-apsis ekseninin kuzey ve güney akslarında yer alan birer sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna (nef) ayrılmış olup naosta sütun sırasının her birinde üç adet taşıyıcı sütun yer alır. Sütun gövdeleri kireç esaslı harç ile sıvalı ve boyanmış olup mermer taklidi, alçı impost başlıklı olup dekoratif plastik bezeme ile mekanda gösterişli bir hava yaratılmak istenmiştir. Dört cephede sütun başlarında koç  boynuzlarına benzeyen, volüt dolgusu bulunur. Sütun başının iki yanında yer alan volütler önden arkaya doğru uzanır ve ikisi arasındaki cephelerde açık palmet bezeği mevcuttur. Palmeti altta birbirine bitişik taç yaprak dizisi çevrelemiştir. Taç yapraklar dışarıya doğru uçlardan açılır. Başlık abaküsü ise kare formlu olup cephelerde içbükey bir hat izler. Günümüze ulaşamasa da eski fotoğraflardan tespit edebildiğimiz sütun başlığının naosa bakan cephesinin hemen üstünde iki kemerin taşıyıcı dikmede birleştiği yerin ortasında tavan silmesinin altına dek devam eden plaster üzerinde büyük ve kalın, kıvrımlı bir kenger yaprağından oluşan plastik bezemeler mevcut idi. Yaprağın orta ekseni yumurta silmesi ile vurgulanmıştır. Hali hazırda mevcut olmasa da bu plastik bezemeler aslına uygun olarak yenilenmelidir. Bu sütunlar üst kotta taşıyıcı özelliği olmayan ahşap bağdadi sepet kulpu kemerlerle bağlanmıştır.

Yan neflerde üst kotlarda dıştan içe genişleyen derin niş içerisinde yuvarlak kemerli altı adet pencere alt kotta ise beş adet pencere olup kuzey ve güney doğu köşelerinde altıncı pencerenin alt kotunda günümüzde mevcut olmayan, fakat dış cephede ki mimari izlerden ve kalıntıdan geçmişte var olduğu tespit edilen mimari hacimlere giriş sağlayan üzeri haç kabartmalı kilit taşlı, mermer söveli, ahşap, tek kanatlı dar kapılar olmalıdır. Üst kotta pencere aralarında kalan duvar yüzeylerinde barok etkili çelenk motifleri yer alır. Tüm iç cephede pencere,niş ve kapı gibi mimari ögeleri ve cephe köşe noktaları yatay ve dikey kesen sıva üzeri boya bir silme vurgular. Bu bezeme tezyinatı fotoğraflarla belgelenmiştir.

Yan nefler bir aks olup orta nef ise iki akstır. Tavanlar orta nefte ahşap beşik tonoz, yan nefte düz ahşap kaplamadır. Beşik ve düz ahşap kaplama tavanlar ahşap profilli silme ile sonlanır.

Naos özgün döşemesi horasan harç bağlayıcı üzerine kare kesitli pişmiş toprak esaslı döşemedir.

İç cephe horasan harçlı sıva+kireç esaslı ince sıva+boyalıdır.

Apsis

Ana mekandan, yapının doğusunda mermer kaplı taş bir platformla yükseltilmiş sadece din adamlarına ayrılan kutsal bölüme (bema) geçilir. Platformun her iki ucunda mermer basamaklı merdivenler yer alır. Ana mekânda her nef birer apsisle sonlanmaktadır. Giriş ekseninde orta nefin doğu ucunda yarım yuvarlak ana apsis; yan neflerin doğu ucunda ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş eş boyutlarda yarım yuvarlak apsisler (apsidiyol) bulunmaktadır. Apsidyollerin içbükey yüzeylerinde ve profilli silmelerinin çevresinde barok tarzda kıvrımlı kenger yaprakları arasında boru çiçekleri ortada aksında bir haç etrafında toplanan kalemişi  bir düzenlemeye mevcuttur. Bu yan küçük apsislerin üst kotlarında yuvarlak kemerli, taş söveli, derin nişli, yan neflere gün ışığı sağlayan, demir şebekeli pencereler yer alır. Apsisin ön cephesinde, büyük kemerin üzerinde plastik kabartma bir vazodan çıkan olasılıkla hayat ağacı motifi olan bitkisel kalem işi bezemeler ve cepheyi taçlandıran yanlardan başlayan yukarı doğru kademeli olarak çıkan kalın bir silme mevcuttur.

Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis içten yarım daire ve dıştan düz bir duvar içine yerleştirilmiştir. Apsisin tuğla örgü yarım kubbesi kesme taş örgü bir kasnağa oturur. Apsisin kesme taş örgü kavisli yarım kubbe kasnağında iki ağırlık kemeri ve ortasında mazgal pencere yer alır. Bu kemerlerin ve pencerenin hemen altından profilli kasnak silmesi apsisin yay kavisli cephesi boyunca devam eder. Silme; apsisin yarım kubbesinin geniş kemer alınlığının üzengi hizası köşe noktalarında dor başlık olarak şekillenip altta iç bükey pahlı bir köşe noktasına yerleştirilen ahşap,yivli gövdeli, kaideli sütunceler ile desteklenir. Tuğla örgü kemer alınlığını kademeli silmeler çevreler. Kemerin simetri aksı tepe noktasında dikdörtgen formlu bir mermer bir çerçeveli oval kesit içerisinde bir istavroz yer almakta idi.

Apsis yayının kuzey ve güneyinde iki oda şapeli yer alır. Bu mimari hacimler pastaforyum odaları olarak adlandırılıp kuzeyde şükran ayininin hazırlandığı prothesis, güneyde giyinme odası olarak kullanılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği diakonikiondur. Bu küçük şapellere giriş apsis yayının sağ ve sol cephesinden (taş) mermer söveli, yuvarlak kemerli, kilit taşlı, metal çift kanatlı küçük kapılardan sağlanır. Kapı kemerinin kilit taşında ortodoks haçı yer alır.

Bu kapıların bulunduğu cephelerin hemen yanında apsis cephelerinde yuvarlak kemerli, profilli düz kenar silmeli nişler yer alır. Nişlerin alt kenar yüzeyin simetri aksında haç işareti mevcuttur. Yan odalar kare planlı içten tuğla örgü çapraz tonozlu olup doğu cephesinde yuvarlak kemerli bir niş ve üzerinde yuvarlak taş kemerli pencere yer alır.

Kutsal bölümümün özgün döşemesi marmara mermeri ile kaplanmıştır. Yan odalar ve apsis cepheleri horasan harç sıva üzeri kireç esaslı ince sıva+ boyalıdır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

Yapı günümüze özgün plan şemasını büyük ölçüde koruyarak gelmiştir. Bu nedenle restitüsyon projesinde rölöve esas alınmıştır.

 – Yapının dış cephesi günümüzde tuğla hatıllı taş örgüdür. Dış cephede taşların geometrileri çok düzenli değildir. Moloz taş kaba yonu taş örgülü duvarlarda özellikle sol yan cephede horasan sıva tespitleri yapıldığından cepheler sıva olarak önerilmiştir.

  • Mimari izlerden ve kilisenin tipolojisi ile ilgili yapılan analizlerden elde edilen veriler ışığında yapının kuzey ve güneydoğusuna bitişik girişler yer almaktadır. Buna göre bu mekanlar ve mimari öğeleri restitüsyon projesine uygun olarak revize edilmelidir.

  • Yapılan araştırma kazılarında narteks bölümü ana mekân zemin kotundan 16 cm yukarıdadır. Ayrıca apsisin sağ ve sol aksında yer alan üç basamaklı mermer merdivenlerde aslına uygun olarak restitüe edilmiştir.

  • Kilisede yapılan araştırma kazılarında naosta özgün zemin, kare kesitli pişmiş toprak esaslı yer döşemesi olarak tespit edilmiş narteks ve naos zemin döşemesi bu veriler ışığında pişmiş toprak yapılmıştır. Ayrıca apsis döşemesi mermer kaplama olup büyük ölçüde yerinde mevcuttur. Apsis yan odaları da yine mermer kaplama olarak restitüe edilmiştir.

  • Narteks orta aksında yer alan ana giriş kapısı ve hemen üstünde yer alan cephe penceresinin kotları ve oranları aslına uygun olarak yenilenmelidir. Tüm  pencerelerdeki ve kuzey ve güneydoğuda yer alan yan kapılardaki niteliksiz çimento harçlı-sıvalı tuğla ve taş örgü kapamalar kaldırılmalı, demir şebeke ve taş söveler minumum müdahale ile onarılmalıdır.

  • Özgün mimari izlerden, kalıntılardan ve geleneksel kilise plan tipolojisini de göz önüne alınarak elde edilen veriler ışığında narteksten yan neflere ”u” biçiminde uzanan ahşap galeri katı ve sağ ve sol aksta galeriye çıkışı sağlayan çeyrek döner, tek kollu, ahşap merdiven çıkış kotları da dikkate alınarak projelendirilmiştir.

  • Kilise apsis ve yan odalar dışında üst örtüsü ahşap konstrüksiyonlu, beşik çatı olup alaturka kiremitlidir. Üst örtü içten, mimari kalıntılardan,eski bir fotoğraftan ve sözel olarak edinilen bilgiler ışığında; narteksin zemin katında,yan neflerde ahşap çıtalı düz, orta nefte ise ahşap beşik tonozludur.

  • İç mekanda tüm cepheler horasan harç üzerine kireç esaslı ince sıva ve üzeri boya ve barok etkili kalem işi süsleme tezyinatı mevcuttur ancak büyük ölçüde yok olmuş kalem işleri restitüe edilememiştir.

1990’lı yıllar
1990’lı yıllar
1990’lı yıllar
Tarihi bilinmeyen eski fotoğraf

5-Restorasyon Raporu

Kilise restorasyonu restitüsyon doğrultusunda yapılacaktır. Buna göre;

*Öncelikle yapı dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.

*Çalışma sürecinde tespit edilen özgün döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.

*Kötü durumda olan çatı karkası ve ahşap dikme sütunlar alınmalıdır. Taş sütunlar sıva raspasından sonra uzmanlarca tekrar yerinde değerlendirilmeli gerekli güçlendirme kararları gözden geçirilerek uygulama sürecinde ilgili koruma kuruluna sunulmalıdır. Yeni yapılacak ahşap dikme sütunlar özgününe uygun olarak yapılmalı ve üzerine sıva yapılması için özgün sistemine uygun olarak ahşap boyuna kaplamalar kullanılmalıdır. Sıva öncesinde kaplama üzerlerine sıvanın tutması için çentikler atılmalıdır.

*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.

*sıva raspası ve derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;

        *1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

          *1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması

*4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.

*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.

*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş ve tuğla örgüsü ile korunacaktır. Malzeme kaybı olan bölümlerde çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır. Derzleme yapıldıktan sonra horasan sıva ile iç ve dış cepheler sıvanmalıdır.

*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.

*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce restorasyon projesine uygun olarak naostaki ahşap sütunlar imal edilmelidir. Ahşap sütunlar paslanmaz tijler ile taş kaideye ankre edilmelidir. Daha sonrasında çatı karkas sistemi yapılmalıdır.

*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.

*Duvarların rijitliği için duvar üst kotunda paslanmaz L profillerle hatıl sistemi oluşturulmalıdır. Bu şekilde yapının yanal kuvvetler etkisinde açması önlenmiş olur.

*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.

*Kapı ve pencere doğramaları projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır.

*Duvarlar sıvalı olarak önerilmiştir.

*Zemin kaplaması kazıda çıkan veriler doğrultusunda naos ve narteks pişmiş toprak, apsis mermer, apisisin sağ ve sol bölümündeki odalar taş kaplamadır.

*Yapı etrafı parsel sınırları içerisinde kalmak koşulu ile bahçe duvarı ile çevrelenmiştir. Doğu cephesi payanda bölümü parselden çıkma göstermektedir. Bu nedenle bu bölümü çevreleyen bahçe duvarıda parsel sınırını aşmaktadır. Yapı bahçesine giriş ana kapısı alt yoldan, güney cephesinden verilmiştir. Yapı etrafı mevcut durumda toprak dolgu ile yükseldiğinden özgün bahçe kotunu kaybetmiştir. Parsel sınırı etrafına bahçe duvarı yapılması ile yol ile bağlantısı kesilen yapı etrafı kendi parseli içinde restitüsyon kotuna getirilebilmektedir. Bu şekilde cepheler açığa çıkmaktadır. Uygulama sırasında yapı bahçesinde yapılacak kazının itina ile yapılması ve çıkacak verilerin ilgili koruma kuruluna bildirilmesi gerekmektedir.

 

Kaynakça

  1. ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
  2. Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
  3. İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
  4. http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
5. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu

  http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar-    plani-a.html?page=3

  1. Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
  2. Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
  3. XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
  4. 1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. KévorkianPaul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013

10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan,  Venedig, 1902

  1. http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
  2. Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
  3. Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
  4. http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
  5. http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/ 16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları
  6. http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
  7. “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
  8. http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
  9. http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
  10. http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
  11. http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
  12. http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
  13. http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
  14. http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html

26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm

  1. http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
  2. Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
  3. http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html

Eyüp, Kaptanpaşa Camii Proje Raporu

İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

  1. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

  1. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.

KAPTAN PAŞA CAMİİ TARİHÇESİ

Eyüp Vapur İskelesi karşısında, İskele Caddesi üzerinde, Kızıl Mescit Sokağı karşısında yer alan cami  “Çevri Usta”, “Hacı  Mahmud”, “Büyük İskele Camii ” adlarıyla da anılmaktadır.

Hadikat’ül-Cevâmi’ye göre “Eyüp İskelesi Mescidinin banisi Gürcü asıllı el-hac Mahmud Ağa’dır ki İbrahim Hân-Zâdeler’in kethüdalık hizmetinde bulunmuştur. Vefatı, Sultan II, Selim saltanatının başlarındadır. 975 (1567) Mescid, Çevri Usta’nın vefatından sonra malından Şehremini Hayrullah Efendi marifetiyle yenilenmiştir. Çevri Usta, Sultan Mahmud Hân Hazretlerinin hazinedarı olup 1235 muharreminin 21. günü (9 Kasım 1819) vefat ederek Fâtih Sultan Mehmed Cami’i şerifi civarında Nakşidil Valide Sultan Türbesi içine defin olunmuştur.(Hadika,s.345)

Mescit üçüncü kez Bahriye Nazın Bozcaadalı Hasan Hüsnü Paşa tarafından 1900’de yapılmıştır. Cami kapısı üzerinde bunu belirten dört satırlık kitabe bulunmaktadır. Bu kitabedeki satırlar Şair Refet Efendi’ye aittir. Minare ilk kez bu dönemde eklenerek cami bugünkü haline getirilmiştir. Eskiden ahşap olan cami bu kez kâgir malzemeyle yenilenmiştir. Bu onarım sırasında tamir sebebi ile masrafı artmış ve tamirden sonra Eyyûbi elhac İzzet Efendi adındaki hayırsever mescide minber koymuştur. Mescit, daha sonra Hasan Hüsnü Paşa tarafından şimdiki şekli ile yeniden yapılmış ve bir de minare ilave edilmiştir. Bunu belirten kitabesi cami kapısı üzerindedir. Dört satır halinde hazırlanmış olan kitabe şudur:

Kapûdân-ı hüsn-ü siret Hasan Paşa-yı deryâ-cûd

Bu âli ma’bedi te’sis idüb çün Cennet’ül-me’va

Okundukça… âyeti mihrâb-ü minberde

Hulûs ile du’â-hân ola tâ-kim millet-i beyzâ

Hüdâ banisin ecr ü mükâfat eylesün inşân

Bi-Hakk beyt-i ma’mûr ü becâyı Ka’bet’ül-ülyâ

Nola mihrabına yazılsa Re’fet bu güher târih

Yapdı Ma’bed’ül-envar-ı pür-feyz Hasan Paşa 1318 (1900) (Haskan, s.36)

Caminin altında çeşme vardır. Önceleri cami vakfı olarak kiralanan iki dükkânı ise günümüzde lojman olarak kullanılmaktadır.

Camiye iki taraflı bir merdiven ile çıkılır. Sade bırakılmış kapalı son cemaat yerinin doğu yönünde iki, giriş kapısı yönünde ise bir pencere ile aydınlatma sağlanmaktadır. Batı yöndeki pencereye ait iz belli olmakla beraber bu pencere sonraki bir tamiratta kapatılmıştır. Sağ tarafta ise kadınlar mahfiline girişi sağlayan merdivenler bulunur. Kadınlar mahfili ahşap malzeme ile oluşturulmuştur. Alçak tutulmuş korkuluklar orta kısımda dışa doğru yarım yuvarlak çıkma yapar.

Harime giriş kapısının iki yanında basık kemerli birer pencere mevcuttur. Harim, kare planlıdır. Mihrap, yay kemerli ve iki yanda plastırlarla sınırlandırılmış çok derin olmayan bir niş şeklindedir. Çiçek motifleriyle bezenmiş olup sade bir görünüm arz eder.

Cami içten kubbe, dıştan ise basit bir çatı ile örtülüdür. Kubbe göbeğinde 1318 tarihli bir ayet vardır. Tavan silmesi oymalı tahtalarla süslenmiştir. Kadınlar mahfili de dahil olmak üzere tavan aplike olarak bezenmiştir. Motifler natüralisttir. Bu süslemelerin bir kısmı sökülmüş, bir kısmının da boyası akmıştır. Cami dıştan, hareketli bir saçak ve silmelerin yanı sıra pencere etrafında plastırlarla hareketli bir görünüme sahiptir.

1984-1985’te yapılan istimlakler sonucu cami doğal dokusundan koparılarak tek başına kalmış, Çevri Usta’nın, caminin yakınında olduğu söylenen mezarı hakkında kesin bir bilgi ya da belge mevcut değildir.

RÖLÖVE RAPORU

PLAN ÖZELLİĞİ

Dikdörtgen planlı olan yapı 13.00 mx 8.80 m. Ebatındadır. 2 katlı olan yapı kesme taş duvarlı, kagir bir camii dir. İlk dönemi ile ilgili belge olmayan camiinin ahşap bir mescit olduğu daha sonradan 1900 yılında tekrardan inşaa edilen yapı günümüze gelmiştir.

Camii alt bölümü mevcutta kadınların abdest yeri ile camii görevli lojmanı olarak kullanılmaktadır. Son cemaat ve harim kısmına kuzey cephesindeki 2 kollu ‘I’ formlu merdivenle ulaşılır. Girişte yapı ile uyumsuz olan yakın dönemde yapılmış pvc doğrama rüzgarlık vardır.

Rüzgarlıktan sonra kapalı son cemaat bölümüne girilir. Son cemaat bölümünün sağ köşesinde minare kürsüsü yükselir. Hemen yanında kadınlar mahfiline çıkış sağlayan ahşap merdiven evi vardır. Son cemaat yeri dikdörtgen formlu olup 4.23 m. X 8.80 m. Ebatlarındadır. Tavanı ahşap çıta tanzimlidir. Döşeme sistemi volta döşemedir. Bu sistem üzerine ahşap kaplama yapılmıştır. Duvarlar sıva üzeri boyadır. Duvarlarda kalem işi yoktur. Son cemaat bölümüne kuzey cephesinde, batı cephesinden 1, doğu cephesinden 2’ şer adet pencere açılır. Harime bakan güney duvarında da 2 adet pencere bulunur.

Son cemaate giriş kapısı cephe orta aksındadır. Kapının karşı aksındaki diğer bir kapıdan da harime girilir. Ahşap olan kapılar özgündür.

Harim 7.40 m.x 7.40 m.  Ebadında kare planlıdır. Her cepheden 2’ şer adet pencere harime açılır. Ahşap doğramalı pencereler yakın dönemde yenilenmiştir. Harimin içi muazzam bir işçiliğe sahiptir. Dışarıdan kırma çatı olan üst örtünün iç kısmı, harim üstü kubbe ile geçilmiştir. Kubbe iç kısmı muazzam bir kalem işçiliğine sahiptir. Minber ve vaiz kürsüsünde tavandaki kalem işlerini ahşap işçiliğe bırakır. Mihrap minber ve vaiz kürsüsüne göre daha az işçiliklidir. Mihrap nişi yarım daire formundadır ve üst kısmı da yarım daire formu ile kapanır. Mihrap nişi etrafında üzengi seviyesine kadar ahşap sütunçeler yapılmıştır.

Ana sahın döşemesi de son cemaat gibi ahşap kaplamadır. Duvarları çalışma sürecinde tekrardan boyanmıştır. Duvarlarda tavanlardaki zenginliğe karşın sadelik hakimdir.

Zemin kat yukarıda da değinildiği üzere abdestlik ve lojman kısımlarından oluşur. Kadınların abdestliğine kuzey cephesinde merdiven alt kısmından girilir. Lojmana ise güney cephesindeki tek kanatlı demir kapıdan girilir. Demir kapıdan dar ve küçük bir hole geçilir. Hole banyo, mutfak ve iki odanın kapısı açılır. Holün solunda kalan odanın içinden 3. odaya geçilir. Lojmanın hol ile soldaki odaları ayıran kagir duvarı ve abdestlikle arasındaki kagir duvar dışındaki diğer bölücü duvarları özgün değildir. Islak mekan döşemeleri seramik, diğerleri laminat parkedir. Duvar ve tavanlar sıva üzeri boyadır. Tavanlar volta döşemedir.

CEPHE ÖZELLİKLERİ

Kuzey cephe fotoğrafı

Yapı cepheleri kesme taştır. Kuzey cephesi dışında diğer 3 cephenin pencere açıklıkları aynı özelliktedir.

Kuzey cephesi aynı zamanda camii giriş cephesidir. Orta aksında sağ ve soldan tek kollu taş basamaklı merdiveni vardır. Bu merdiven ile yakın dönemde yapılan rüzgarlığın sahanlığına oradan da son cemaat bölümüne ulaşılır. Zemin kat ile birinci kat arasında kat silmesi dolanmaktadır. Köşeler sütun görünümünü vermek için dışarıya doğru çıkarılmıştır.

Cephenin orta aksının 2 yanında biri sağır olma üzere iki adet pencere vardır. Bunlardan minare kürsüsüne yerleştirilen pencere sadece pencere nişi olarak yapılmıştır. Dikdörtgen formlu pencere üst kısmı sivri kemer ile geçilmiştir. Kapı etrafı dikdörtgen söve ile dönülmüştür. Kapı üst kısmındaki yuvarlak kemerli pencere açıklığının üst bölümünde kitabesi vardır (bkz. Kuzey cephe fotoğrafı).

Doğu cephe fotoğrafı

Doğu cephesinde harime ve son cemaate bakan 4 adet pencere vardır. Pencereler 3.89 m. yüksekliğindedir. Alt kısımları açılır kanatlıdır. Üst kısımlarındaki doğramalar sabittir. harime bakan pencerelerin üst bölümü yarım daire kemer ile geçilmiştir. Son cemaate bakan bakan soldaki pencere üst sövesi  Arap mimarisinde olduğu gibi tam daire formuna sahiptir. Sağdaki pencere yüksekliği 2.54 m. olup dikdörtgen formludur. Üst kısmında arapça kitabesi ve onunda üstünde ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı motifler vardır. 2 pencere arasında sütunçede konulmuştur. Harim ile son cemaat arasında da köşelerdeki sütunçelerden tekrarlanmıştır (bkz. Doğu cephe fotoğrafı).

Zemin katta üst kat pencere akslarında pencereler yerleştiriliştir. Yuvarlak kemerli pencereler 2 farklı ebatta sahiptir. Abdestliğe açılan pencereler 0.97 m. x 1.39 m. ; lojmana açılan pencereler ise 1.16 m. x 1.82 m. ebadındadır. Doğu avlu duvarına yaslanana abdestilkerin üst örtü sistemi doğu cephesine yaslanmaktadır.

Kırma çatı parapet içinden yükselmektedir. Parapetler 85 cm. yüksekliğindedir.

Güney ve batı cepheleri

Güney cephesine harim katından 2 pencere açılmıştır. Zemin kat açıklıkları üst kat pencere açıklıkları orta aksının her iki yanına yerleştirilmiştir. Yakın dönemde kapatılarak değiştirildiği anlaşılan zemin kat pencere boşluk ebatları küçültülmüştür. Zemin katta sol bölümde 2 adet pencere vardır. Sağda lojmana açılan demir kapı ve sağ yanında küçük banyo penceresi vardır.

Zemin kat pencerelerindeki değişiklik dışında cephe kesme taş düzeni, harim pencere özellikleri doğu cephesi ile aynı özelliktedir.

Batı cephesi doğu cephesi ile aynı özelliktedir. Sadece minare kürsüsü nedeni ile son cemaate açılan doğu cephesindeki dikdörtgen formlu pencere burada yoktur. Minare alt kısmında küçük bir çeşmesi vardır.

Minare kesme taştır. Yıkılan minare gövdesi yerine yakın dönemde kurul kararı dönemine uygun olarak kesme taştan mevcut minare yapılmıştır.

YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı özgün plan şemasını büyük ölçüde koruyarak günümüze ulaşmıştır. Yapıda yapılan yakın dönem değişiklikleri cephelerdeki uyumsuzluk ve kullanılan malzemeler nedeni ile anlaşılmaktadır. Zemin katta kaynaklarda ve eski fotoğraf belgelerinde görülen dükkanlar yerine abdestlik ve lojman gelmiştir. Lojman nedeni ile batı ve güney cephesindeki pencere açıklıkları değişmiştir. Mermer kaplı merdivenler yenilenmiştir. Rüzgarlık bölümü yakın dönemde yapılmıştır.

Pencereler yakın dönemde ahşap doğrama ile yenilenmiştir.

Cephelerde kesme taşlarda ciddi hasarlar vardır. Taşlarda çatlak ve malzeme kaybı ciddi durumdadır. Cephelerde kirlenmeler vardır.

Doğu avlu duvarına bitişik konumlanan abdestliklerin üst örtüsü doğu cephesine yaslanmaktadır ve bu durum camii cephesinin algılanmasına neden olmaktadır.

RESTİTÜSYON RAPORU

Cami günümüze gelinceye kadar birçok kez yenilenmiştir. İlk olarak ahşap sistemde 1567 yılında yapılan camii, 17. Yüzyılda yenilenmiş en son 1900 yılında kagir olarak mevcut durumu ile yapılmıştır. Erken dönemlerine ait elimizde belge olmadığından 1900 yılına ait restitüsyon projesi hazırlanmıştır. Restitüsyon projesi hazırlanırken elimizdeki yazılı ve görsel belgeler ile yapıdaki izlerden yararlanılmıştır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Yapının zemin katında yakın dönem lojman yapısı olarak kullanılan bölümdeki geç dönem bölücü duvarlar kaldırılmıştır. Lojmanın olduğu kısımda yazılı belgelere göre 2 adet dikdörtgen formlu dükkan yapılmıştır (bkz. Restitüsyon plan paftası). Abdestliğin olduğu kısımda 3. Dükkan  bölümü olarak restitüe edilmiştir.
  • Zemin katta batı ve güney cephesinde yakın dönemde kapatılan dükkan vitrin boşlukları özgün durumuna getirilmiştir. Dükkan vitrinleri belge-1 doğrultusunda restitüe edilmiştir.
  • Kuzey cephesindeki giriş saçağı yerine belge-2 deki fotoğrafta görülen ahşap doğramalı rüzgarlık yapılmıştır.
  • 3. Dükkana yine merdiven altından giriş verilmiştir.
  • Üst kottaki mevcut pencere düzeni korunmuştur. Sadece belge 1-2 ve 3’ e göre ahşap doğrama sistemi restitüe edilmiştir.
  • Minare ile ilgili elimizde kesin veriler olmadığından, kurul kararı ile dönem özelliğine uygun yapılan minare formu mevcut hali ile korunmuştur.
  • Çatı örtüsü kurşun olarak değiştirilmiştir.
  • Dükkan zemin kaplaması, karo siman kaplama olarak önerilmiştir. Duvar ve tavanlar malzeme raporuna uygun olarak kireç harçlı sıva önerilmiştir.
  • Harim ve son cemaat bölümü mevcut hali ile korunmuştur. Döşemeleri ahşap kaplamadır. Duvarlar malzeme raporu doğrultusunda kireç harçlı sıva yapılmıştır (bkz. Malzeme raporu).
  • Avlu duvarına yaslanan abdestlikler ve doğu cephesine yaslanan üst örtüsü kaldırılmıştır.
  • Tavanlar mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Minber, vaiz kürsüsü ve mihrapta özgün olduğundan projede korunmuştur.
  • Giriş merdivenlerinin altı mevcutta mermer kaplamadır. Belge 6 ve 1 de görüldüğü üzere sıvalı olan bu bölümler belgeler doğrultusunda sıvalı olarak restitüe edilmiştir.
Belge-1 (dükkan cepheleri)
Belge 2 (ahşap doğramalı rüzgarlık görülmektedir)
Belge 3 ( kuzey ve doğu cephesi)
Belge 4
Belge 5
Belge 6 (1946 yılı)
Belge 7 (1946 yılı)

RESTORASYON RAPORU

Yapı restorasyonu, restitüsyon doğrultusunda yapılmıştır. Buna göre alınan kararlar şunlardır;

  • Öncelikle yapı cepheleri mekanik yöntem ile (mikro kumlama ) temizlenmelidir. Taşlardaki 5 cm. büyük olan malzeme kayıplarında bu bölgeler çürütme yöntemi ile özgün taşa uygun taş malzeme ile tümlenmelidir. 5 cm.’ den küçük olan malzeme kayıplarına dokunulmamalıdır. Taşlarda tabaka halinde kalkma olan bölümlerde yine çürütme yöntemi ile tümleme yapılmalıdır.
  • Uygulamada çatı arasına girilmeli, ahşap tavan alttan askıya alındıktan sonra çürüyen tüm ahşap elemanlar aslına uygun malzeme ile değiştirilmelidir. Çatı üst örtüsü restitüyona uygun olarak kurşun yapılmalı ve altına  su yalıtımı için keçe  kullanılmalıdır.
  • Yağmur iniş boruları çinko olarak yenilenmelidir.
  • Tüm doğramalar sökülmeli ve restorasyon projesine uygun olarak 1. Sınıf çam ile yapılmalıdır.
  • Tavanlarda kalem işlerinin ve ahşapların bozulduğu bölgeler aslına uygun olarak onarılmalıdır.
  • Kuzey cephesindeki merdiven yan duvarlarındaki mermer kaplama sökülerek kireç harçlı sıva ile sıvanmalıdır.
  • İç duvarlarda önce boya raspası yapılmalı ve altta kalem işi var ise projelendirilerek restorasyonu uzman kişilerce yapılmalıdır.
  • Yapı iç duvarlarında sıva raspası da yapılması gereklidir. Cephe taşlarındaki bozulmalar ciddi oranda olduğundan mevcutta tespit edilemeyen var ise çatlakların tespiti için raspa işlemi yapılmalıdır. Çatlaklar konunun uzmanlarınca yerinde değerlendirilmelidir. Değerlendirme yapıldıktan sonra;

*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.

*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.

*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.

  • Ahşap döşeme kaplamaları kontrol edilmeli ve çürüyen kısımlar özgün ahşap malzeme ile yenilenmelidir.
  • Zemin katta tavanlar sıva raspası yapıldıktan sonra paslanan volta döşeme putrelleri ince zımparalar ile temizlenmeli ve üzerine antipas sürülmelidir.
  • Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
  • Doğu avlu duvarına bitişik konumlanan abdestlikler projede tasarlanmıştır. Mevcutta tuvaleti olmayan camiinin ihtiyacını karşılamak için projede abdestlik altına tuvaletler önerilmiştir. Abdestliğin 2 yanından bodrum kattaki bay ve bayan tuvaletine inen merdivenler çözümlenmiştir.

 

KAYNAKÇA

ASLANAPA; Oktay                         : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami, Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934

HASKAN; Mehmet Mermi:  :Eyüp Tarihi I, İstanbul 1993

Müler-Wiener; Wolfgang                   : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker Sayın, İstanbul 1997.

ERDOĞAN; Esra Güzel                   : “Kaptan Paşa Camii”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 5, İstanbul 1994

ÖZ; Tahsin                                         : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964

TOZUN; Aylin                                  : XVI.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, M.S.G.S.Ü.Sos. Bil.Ens.San.Tar.Ana Bil.Dalı, Türk İslam Sanatları Programı Yayımlanmamış Y.Lis.Tezi, İstanbul 2002.

TÜRKMENOĞLU, Şener                : Fotoğraflar Biriktirir Anıları, Eyüp,Bir Semte Gönül Vermek, İstanbul 2005.     

ÜSTÜN; Ayşe                                   : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

Kaşgarî Mürteza Efendi Tekkesi Proje Raporu

Kaşgarî Mürteza Efendi Tekkesi’nin Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon Raporu

KAŞGARÎ TEKKESİ TARİHÇESİ

Eyüp Merkez Mahallesi, İdrisköşkü/Karyağdı mevkiinde, Hüsam Efendi Sokağı ile Karyağdı Sokağı’nın arasında yer almaktadır.

Tekkeler genelde İslâm, özelde tasav­vuf düşüncesinin; anlayış ve terbiyesinin hem teorik hem pratik bakımdan işlendiği, halka da sunulduğu mekanlardır. Günde­lik hayatın sıkıntıları içinde bunalan insan­lar, buralara gönül dünyâlarını, ruhlarını dinlendirmek için gelirler, aradıkları huzur ve rahatı bularak manevi doyuma erişirler­di. Böylece tekkelerde bulundukları süre içinde insanlar, hem boş zamanlarını en gü­zel şekilde değerlendirirler; hem de sıkıntı­larını atarak ferahlamış olurlardı. (Kazıcı, s.29)

Her tarikat kendi anlayışını halka ulaş­tırmak için tekkesini kurmuş böylece, tarikatlarla birlikte İslâm dünyasının hemen her tarafında tekkeler daha yoğun bir şekil­de görülmüştür. Hatta aynı mahallede bir­birlerine yakın mesafelerde onlarca tekke inşâ edilmiştir. Kâşgarî, Hatûniye, Karyağ­dı tekkeleri Eyüp’te aynı mahallede kurul­muş olan tekkelerin sadece birkaç tanesidir.

Devlet ricalinden Tersane Emini Yekçeşm Hacı Mürteza Efendi (1747) tarafından Nakşibendiyye’ye bağlı bir cami-tekke olarak tesis edilmiştir. Cami-tevhidhane, harem, selâmlık, derviş hüc­releri, şadırvan, kuyu ve sair müştemilattan oluşan tekkenin inşaa­tı 1744’te başlamış, 1745’te sona ermiş, postuna evvelce Eyüp’teki Kalenderhane (Özbek) Tekkesi’nin şeyhi olan Kaşgârlı Hâce Abdul­lah Nidaî Efendi  (1688-1760/61) oturmuştur.(Tanman,s.475)

Kuruluşunu izleyen yüzyıllarda Kaşgârî Tekkesi çeşitli eklerle donatılmış, yapıları onarılmış ve yenilenmiştir. Bu meyanda Kaşgârî Abdullah Efendi’nin 1760/61’de vefatını takip eden yıllar içinde kabri üzerine tür­be inşa edildiği, III. Selim tarafından 1790’da vefat eden 3. postnişin Şeyh İsa Geylanî  (1699-1790)  için diğer bir türbe yaptırdığı, cami-tevhidhanenin muhtemelen 19. yüzyılın 2. çeyreği içinde harem, selâmlık ve diğer bölümlerin aynı yüzyılın 2. yarısı içinde yenilendiği, tekkenin mensuplarından Sürre Emini Hacı Ahmed Bican Paşa

Eyüp (tarihi bilinmemektedir)
Eyüp sahil yolu (tarihi bilinmemektedir)

tarafından 1873’te diğer bir kuyunun vakfedildiği bilinmektedir (Tanman, s.475) Va­kıflar eliyle cami-tevhidhane ile türbelerin 1967’de, harem-selâmlık kesiminin de 1988’de tamir ettirildiği tespit edilebilmekte­dir. 1925’ten sonra cami-tevhidhane yalnızca cami olarak kullanıl­mış, tekkenin şadırvan avlusunda bulunan ve kullanılmadığı için harap olan bir takım ahşap bölümler (derviş hücreleri vs.)  1962’de çökmüştür. (Tanman,s.475)

Kuruluşundan kapatılışına kadar Nakşibendiyye tarikatına bağlı kalan Kaşgârî Tekkesi’nin ayin günü Hankâhname, Asitâne ve M.Cevâmi‘ de cuma, M.Tekâyâ‘da ise perşembe olarak kayıtlıdır.

Nakşibendîliğe bağlı olan Kaşgarî Tek­kesi “Mürteza Efendi Tekkesi” ve “Kâşgarî Şeyh Nidaî Abdullah Efendi Tekkesi” ad­ları ile de tanınmakta, Haliç manzarasına hâkim olan yapı, son yıllarda onarım geçir­miş bulunmaktadır. Nakşibendîliğe bir hac yolculuğu sırasında Mekke’de Ahmed Yekdest tarafından dahil edilen Şeyh Yekçeşm el-Hac Mürteza Efendi (ö. 1753) tarafın­dan 1158/1745-46’da tesis edilmiştir. Ger­çek adı Ahmed Carullah Cüryanî olan Ah­med Yekdest’in Mekke’de Nakşibendîli­ğin Müceddidî kolunu temsil eden Hintli şeyhlerden olduğu bilinmekte, dolayısıy­la Kaşgarî Tekkesi’nin, yine Eyüp’te bulu­nan Şeyh Murad Tekkesi ile beraber Mü­ceddidî kolunun İstanbul’da belli başlı ya­yılma merkezlerinden olduğu anlaşılmak­tadır.(Tanman, s.479) Tekkeyi kuran Mürteza Efendi’nin önemi inkâr edilemez ise de, Kaşgar’dan 17. yy’da İstanbul’a gelen, İstanbul daki fa­aliyetlerinin başlangıcında Müceddidî ko­luna mensubiyeti şüpheli olan ve tekke­ye adım veren Şeyh Abdullah Nidaî Kaş­garî (ö. 1760) asıl kurucu olarak kabul edilebilir. Önceleri Eyüp’teki Kalenderhane Tekkesi’nin şeyhliğini üstlenen Ab­dullah Nidaî, kalender hayatının katı ku­rallarına, özellikle de mücerredlik (bekâr­lık) erkânına uymak istemediği için bu görevden ayrılmak zorunda kalmıştır. Do­ğu Türkistan kökenli olduğundan İstan­bul’a gelir gelmez aynı bölgeden olan dervişlerin toplandığı Kalenderhane Tek­kesi ile bağlantı kurduğu anlaşılmaktadır.

Kalenderhane Tekkesi ile Kaşgarî Tekkesi’nde birbirinden oldukça farklı tasavvufi telakkilerin egemen olduğu hemen fark edilir. Kalenderhane Tekkesi Nakşi­bendîliğin Kalenderîlikle karışmış bir bi­çimini, Kaşgarî Tekkesi ise aynı tarikatın sıkı kurallarla donatılmış dinamik bir yoru­munu temsil edegelmiştir. Zâkir Şükrî Efen­di, Kaşgarî

Eyüp Feshane-i Amire (tarihi bilinmemektedir)

Tekkesi’nin, kumlusundan ta­rikat faaliyetlerinin yasaklandığı 1925’e kadar postuna geçen şeyhlerin listesini vermektedir. 19. yy’ın sonlarında tekkenin şeyhliğini üstlenen Mehmed Aşir Efen­di’nin (ö. 1903) Meclis-i Meşâyih’in üyele­rinden olduğu bilinmektedir. Zâkir Şükrî Efendi’nin verdiği listeye Şeyh Bahaeddin Efendi (ö. 1918) ile Cumhuriyet dönemin­de tekkenin harem dairesinde ikamet et­meyi sürdüren Seyyid Abdülhakim Arva-sî’yi (ö. 1943) eklemek gerekir. Aslmda il­miye sınıfından olan, Güneydoğu Anado­lu kökenli Abdülhakim Arvasî 1919’dan itibaren Süleymaniye Medresesi’nde tasav­vuf dersleri vermiş, 1931’de, Menemen Olayı’nın üzerine, tekkede gizli ayinler tertip ettiği gerekçesi ile polis tarafından tutuk­lanmış, ancak kısa bir süre sonra beraat et­miştir.(Tanman s.478)

Tekkenin Kurucusu Murtazâ Efendi:

Devletteki görevinin yanı sıra, başta Kaşgarî Tekkesi olmak üzere, bir çok hayır ku­rumunun kurulmasında katkıları olan önemli bir şahsiyettir. Bu hayır işlerine baş­ta kızı ve hanımı olmak üzere yakınları da iştirak etmiş ve güçlü bir vakıf müessesesi oluşturmuşlardır. Kurdukları Kâşgarî Tek­kesi iki asrı aşkın bir zamandır hâlâ varlığı­nı korumaktadır.

Murtazâ Efendi’nin Tersâne-i âmire emîni, cizye muhasebecisi olarak görev yaptığını, İstanbul’da Mahmutpaşa’da Veli Câmii yakınında ikamet ettiğini bizim için birinci elden kaynak olan vakfiyeden öğ­renmiş oluyoruz. Murtazâ Efendi ilmiye­den yetişmiş, muhasebecilik gibi hesap işle­ri alanında yüksek görevlere getirilmiştir. Murtazâ Efendi Tersâne emîni olarak görev yapmıştır. Osmanlı Devleti’nde böyle bir vazifede bulunan kişiye tersâne veznesin­den çıkan paranın yüzde onu maaş olarak ödeniyordu.

XVIII. yüzyılda kurulan Kâşgarî Der­gâhı ile ilgili en önemli kaynaklardan biri, bu tekkenin kurucusu Murtazâ Efendi’ye ait vakfiyedir. Vakfiyenin tamamında Murtazâ Efendi, eşi Behri Hatun, kızı Seli­me Hanım’ın vakfettiği mülkler sıralanmış­tır. Söz konusu vakfiyenin kısa bir bölü­münde Kâşgarî Dergâhı’na yer verilmiştir.

Tekkenin yapımına 1157/1744’de baş­lanmış, 1158/1745’te bir sene içerisinde tev-hidhâne ve şeyhin evinden ibâret olan kıs­mı tamamlanmıştır.(9) Bu iki bölüm günü­müzde mevcuttur. 1159/1746’da Tekkenin bânisi Murtazâ Efendi tarafından tekke vakfedilmiştir.(10) Gördüğü bir rüyâ üzeri­ne, tekkeyi ve yanındaki câmiyi Nakşbendiyye tarîkatı müntesiplerine verilmesini şart koşmuştur. (Ayvansarayi, s.260)

Vakfiyeden edindiğimiz bilgilere göre kuruluşu itibariyle tekkede beş oda, tekke­ye ait bir mescid, fakirlerin yemek yiyebi­leceği büyük bir oda ve helâ bulunmaktaydı. Bir odanın şeyhe, dört odanın da tek­kenin dervişlerine tahsis edilmesi şart ko­şulmuştur. Vakfiyede dört odanın dervişle­re tahsis edilmesi istendiğinden tekkede şeyhin haricinde dervişlerin de

barındıkları anlaşılmaktadır. İlgili bir arşiv belgesinde, XIX. yüzyılın ortalarında tekkede kalan şeyh ve dervişlerin isimleri açıklanmıştır.(Çetin, s.296)

Vakfiyede ifade edildiği gibi tekkede kalan bu dervişlerin yemek ve barınma ih­tiyaçları tekkenin vakfından karşılanıyordu. Çünkü vakfiyede sırf yemek masrafları için günlük otuz akçe ayrılması istenmekte­dir. Barınma ihtiyacının da temin edilmesi­ne yönelik olarak, vakfedilen beş odadan dördü, dervişlerin ikamet etmeleri için tah­sis edilmişti. Bunun yanında şeyhin, ima­mın, müezzinin, aşçının, hademenin vb. tekkede görev alan vazifelilerin günlük üc­retleri de yine tekke vakfından karşılanı­yordu. Bütün bu giderlerin temin edilmesi için Murtazâ Efendi, İstanbul’un ve Anado­lu’nun çeşitli yerlerinde mülkler vakfetmiş­ti. Vakfedilen akârlar kiraya verilmekte ve kira gelirleriyle, Kâşgarî Tekkesi ve Rûmeli’de Silistre kasabasına bağlı Baylar Kö-yü’nde yaptırdığı câmi ve mektebin ihti­yaçları karşılanmaktaydı. Murtazâ Efendi’den sonra kızı Selime Hanım ve eşi Beh­ri Hatun da çeşitli akarlar vakfetmişler. Kendilerine âid vakfı Murtazâ Efendi’nin vakfına dâhil etmişlerdir.

Kısaca Murtazâ Efendi’nin vakfı, eşi ve kızının vakıflarının da buraya ilhak edilme­siyle daha da güçlenmiştir. Murtazâ Efendi’ye âid vakfiye 105 varaktan ibarettir. Eşi Behri Hatun, kızı Selime Hanım’ın vak­fiyesi de buna dâhildir. Türkçe, sâde bir dil­le yazılmıştır. Vakfiyede üzerinde durulan hususlardan biri vakfın nesilden nesile in­tikali ile devamının sağlanmasıdır. Tekke­nin girişindeki kitâbeden de anlaşıldığı gi­bi, Kaşgarî Tekkesi, kuruluşundan tekkele­rin kapatıldığı tarihe kadar Nakşibendiyye tarikatına bağlı olarak faaliyetlerini yürüt­müştür.(Çetin, s.297) Vakfiyede tekkenin, Nakşbendiyye müntesiplerine âit olduğu şu ifadelerle vurgulanmıştır. “….Medîne-i Eyyüb el- Ensâ-ri’de binâ ve ihyâ eylediğim zâviye-i latîfe-i Nakşbendiyye fukarasına meşruta….” (Vakfi­ye, vr. 13b)

Tekkede, camide ve mektepte imâmet, hitâbet ve hoca olarak görevini ifa edenler vefat ettiğinde, bu vazifelere tâyin edilen kişilerin, vakfın mütevellisinin de uygun bulduğu Kur’ân tilâvetine ve İslâmî ilimle­re vâkıf kişilerden seçilmesini istenmiştir.(Çetin, s.297)

Yani işin ehli olan kimselere vazife verilme­si istenmiştir. İlgili vakfiye kaydı: “… İmâmet ve hitâbete ve hocalığa mutasarrıflar fevt olduk­ta mücevvid ve tilâvete kâdir ve şerâît-i İslâmiyyeye ârif müstahik ve muhtâr cemâat evlâdları bulunur ise mütevelli arzı ile evlâdına tevcîh oluna. Müstahik olmayan evlâdına verilmeyip müstehik olan kimselere verile….”(Vakfiye, vr. 19b,20a)

Murtazâ Efendi hayatta olduğu sürece vakfın tevliyetinin kendisinde, vefatından sonra ise neslinden gelen kişilere âid olma­sını şart koşmuştur. (Vakfiye, vr. 17b-19b)

Vakfiyede ev, tarla, arsa gibi gayr-i menkullerin satılmamak şartıyla kendisin­den sonra gelen mirasçılara bırakılması “ev-lâd-ı evlâd-ı ..batnen ba’de batnin meşruta ola” diyerek vakfın devamlı olarak kuşaktan kuşağa intikal etmesi istenmiştir. Bahsi ge­çen şartlarda azaltma, çoğaltma, değiştir­me vs. bütün bunların hepsinin kendi üze­rinde olduğu, ifade edilmiştir. (Vakfiye, vr.20a-b,21a)

Vakfiyenin ikinci bölümünde Murtazâ Efendi’nin İstanbul ve Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki vakıf ve akaratına yer verilmistir. Murtaza Efendi, ayrıca Silistre kasa­basına bağlı Baylar denilen yerde bir câmi, bir mektep vakfetmiştir. ( Vakfiye, vr. 27a)

Tespit edebildiği kadarıyla, Murta-zâ Efendi 51 ev, 1 yalı, 5 yahudihâne, 1 mes-cid, 1 câmi, 1 tekke, 1 mektep, 2 hamam, 22 oda, 480 akçe kira geliri, 10 bin kuruş, 1 gümrükhâne, 1 bakkal dükkanı, 1 berber dükkanı, 1 hallaç dükkanı, 1 manav dükka­nı, 1 dükkan, 1 ticârethâne, tatlı su gelirleri, balıkçı mahzenleri vakfetmiştir.(Çetin, s.298)

Kızı Selime Hanım ise, 2150 kuruş vak­fetmiş ve bununla İstanbul’un çeşitli yerle­rinde 7 ev, 4 dükkan alınmıştır. Eşi Behri Hatun ise, 6000 kuruş vakfetmiş bunun 5550 kuruşu ile günlük 30 akçe kira getiren 23 ev alınmıştır. Vakfedilen evlerde genel­de altlı üstlü odalar, sofa, kiler, mutfak, ha­mam, helâ, su kuyusu, ahır, avlu, ambar,ocak, mahzen, bahçe, köşk, odunluk, hol, ge­niş salon, mağsel, meyveli meyve­siz ağaçlar, su ku­yuları gibi unsur­lar bulunuyordu. Vakfedilen mülk­ler genelde Eyüp olmak üzere İs­tanbul’un çeşitli semtlerinde yer almaktadır.

Vakfiyedeki bilgiler ışığında Murtazâ Efendi’nin vakfettiği mülkleri ve yapılacak harcamalar şu şekildedir:

Murtazâ Efendi’nin Vakfettiği Mülkler

Mülkler       aded    Mülkler        aded

Mescid           1    Ticarethane        1

Câmi             1    Hallaç dükkanı   1

Tekke            1    Manav dükkanı   1

Mekteb           1    Nakit        on bin kuruş

Ev               51    Bahçe

Yalı              1    Bi’r-i mâ (su kuyuları)

Yahudihane    5        Kanevât ( su kanalları)

Hamam           2    Mâi lezîz (tatlı su gelirleri)

Oda              16    Balıkçı mahzenleri

Gümrükhane   1       Kayık Limanı

Bakkal dükkanı 1      Meyveli meyvesiz ağaçlar

Dükkan           1    Külhan ( Hamam ocağı)

Berber dükkanı 1      Mukataa 480 akçelik bahçenin geliri

 

Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Yapılacak Harcamalar

Yevmî  akçe İmâm – Hatip    7

Müezzin- Kayyım 4

Muallim-i sıbyan 4

Mekteb-i halife 1

Senevî akçe Mefrûşât        600

Yevmîakçe Hademe                       5

Revgan-ı zeyt (zeytin yağı) Mum

Kandil bu son üçü için 6 Senevî akçe

Mum-ı asel (balmumu)   600

Vakfiyede yer alan Kâşgarî Tekkesi ile ilgili bölümde de tek­kede imâm, müezzin, kayyım, hademe aşçı vs. olarak görev üstle­nen kişilere ne kadar yevmiye verileceği, bilhassa vefât eden şeyhin yerine tâyinin nasıl yapılacağı, tek­kenin masrafları için ne kadar meblağ ayrı­lacağı, vakfedilen akâr ve mülklerin neler olduğu, tek tek açıklanmıştır(Çetin, s.299).

Vakfiyeye göre tekkede görev alan kişi­lere ve tekkenin masraflarına ödenmesi ge­reken meblağlar:

Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Tekkenin Personeline Ödenecek Meblağ

Görevli                       Yevmî akçe

Şeyh                                            10

İmâm- Hatip                                 4

Müezzin-Kayyım                          4

Aşçı                                               3

Hademe                                        2

Vakıf Mütevelli                            4

Katip                                             2

Câbî                                             3

Râh-ı âbî (su yolcusu)                  2

Toplam 9 kişi                           34 Akçe

Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Tekkenin İhtiyaçları İçin Ödenecek Meblağ

Tekkenin İhtayaçları             Yevmî akçe

Yemek Masrafları                       30

Revgan-ı Zeyt, Mum                   3

Toplam günlük                            67

Tekkenin İhtayaçları             Senevî akçe

Mefruşat meblağı                       1000

6 Okka Mum-ı asel                      ….

Toplam senelik                           1000

Kâşgarî Tekkesinin Mimarisi

TEKKE PARSELİ İÇİNDE YER ALAN YAPILAR

XVIII. yüzyılda kurulan Kâşgarî Der­gâhı adını, tekkenin ilk şeyhi Abdullah Nidâî’nin memleketi olan, bugün Çin idare­sinde bulunan Doğu Türkistan’ın merkezi Kâşgar’dan almaktadır. Dergâh, Eyüp sem­tinde, İdris Köşkü mevkiinde Hüsam Efen­di Sokağı ile Karyağdı Sokağı’nın arasında bulunmaktadır. Dergâhın her iki sokak yo­luna açılan avlu kapıları bulunmaktadır. Tekke, tarihî, manevî özelliğinin yanında, Haliç’e bakan yamaçta yer alması bakımın­dan doğal güzelliği ile de dikkat çekmek­tedir. Tapu kayıtlarındaki bilgilere göre, 43 pafta, 35 ada, 2 parsel üzerinde 2001 m2 ala­nı kaplar.  Tekkenin faal olarak kullanı­lan alanı fazla büyük değildir.

Tekke ahşaptan yapıldığı için zamanla çürüme ve yıkılmalar olmuş, varlığını ko­ruması için birtakım onarımlar geçirmiş fa­kat tamiratlarla tekkedeki müştemilâtın kendine özgü hali kaybolmuştur. Bu yapı­lan onarımlarla orijinal hâli korunamamış olsa bile, on beş, yirmi yıl öncesine nazaran daha bakımlıdır. Tekkenin avlusunda yer alan derviş hücreleri ve ahşap misafirhane haricinde tekkede yer alan diğer ek yapılar bugün mevcuttur.

Tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihinden sonra tekkedeki bu faaliyetler durmuş, sa­dece câmi kullanıma açılmıştır. Günümüz­de hâlen camisi kullanıldığı için, halk na­zarında daha çok “Kâşgarî Câmii” olarak bilinir.

Câmi-tevhidhâne tek katlı, bitişikte yer alan harem-selâmlık bölümü iki katlıdır. Tekkenin asıl öğelerinden biri harem- se­lâmlık kısmıdır. Dış görünüm olarak nor­mal bir ev gibidir. Fakat asıl fonksiyonları bakımından normal bir evden farklı unsur­lardan oluşur. Kâşgarî Tekkesi’nde ahşap­tan önü revaklı odaların sıralamasıyla mey­dan gelen derviş hücreleri vardı. Tekke­nin avlusunda yer alan ve 1925’ten sonra, uzun süre kullanılmadığı için harabe olan bu derviş hücreleri 1962’de çökmüştür. Daha sonrasında ise tamamen yıkılan der­viş hücrelerinin yerinde, bugün cami der­neğinin kullandığı sonradan yapılan bir oda ve ağaçlık bir alan bulunmaktadır. Kâşgarî Tekkesi’nde muhtemelen tekkeye ge­len misafirlerin ağırlandığı iki katlı misafirhane (köşk) bugün mevcut değildir.

Tekkenin dışındaki kişilerin veya ma­halle sakinlerinin faydalanabilmesi için hayır amaçlı ola­rak yapılan Kâşgarî Tekkesi’nin doğu ve batı gi­riş yönlerindeki duvarlarında iki çeşme yer alır. Üzerinde herhangi bir kitâbesi olmadığı için çeşmelerin ne zaman kim tarafından yaptırıldığı bilin­memektedir.

Bazı tekkelerde abdest almak için yapıl­mış şadırvanlar vardır. Kâşgarî Tekkesi’nin ilk inşâ edildiği dönemde yapıldığı tahmin edilen şadırvan mevcuttur. Fotoğraflarda görülen şadırvanın dış kısmını örten camekânın yerine beton atılmıştır. Şadırvan, es­ki halinden bugün oldukça farklıdır.

Tekkelerde su ihtiyacı sadece çeşmeler­den karşılanmıyordu; suyun her zaman ra­hatlıkla temin edilmesi için açılmış kuyular da vardı. Kâşgarî Tekkesi’nde günümüzde kullanılan kuyu vardır. Bu kuyu tekke mensuplarından Sürre emîni Hacı Ahmed Bican Paşa tarafından 1873’te vakfedilmiş-tir.(20) Üzerinde talik hatla şu ifadeleri içe­ren bir kitâbe bulunmaktadır: “Sürre-i Hü­mâyûn Emîni sâbık es- Seyyid Hacı Ahmet Bi­can Paşa’nın ruhu içun fatiha fi sene 1290 13 Sefer (1873).”

Ayıca, Ahmed Bican Paşa 22109 kuruş vakfetmiş ve tekkede her yıl Recep ayında “Mirâc-ı Nebî” okunmasını istemiş, Bu iş için tekkenin şeyhine 500 kuruş verilmesini istemiştir.(21)

Tekkede Ahmed Bican Paşanın lahdinin yanında merdivenlerle çıkılan Abdul­lah Kaşgari’nin türbesine göre biraz daha yüksek konumda yer alan İsa Geylânî’nin türbesi vardır. Bu türbenin Hadîkatü’l- Cevâ-mî, Sefîne-i Evliyâ,(22) gibi klasik kaynaklarda Osmanlı padişahlarından III. Selim tara­fından yaptırıldığı ifâde edilmektedir. Tür­bede Îsâ Geylânî’ye âid olan tek bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Tekkenin diğer türbesinde Abdullah Kâşgarî ile oğlu Ubeydullah Efendi’ye ait iki lahit bulunmakta­dır. Merdivenlerden inilerek ulaşılan bu türbenin, eski hali bugünkünden oldukça farklıdır. Sonraki yıllarda tamir edilen tür­be, her onarımdan sonra orijinalliğini kay­betmiştir.

Cami-Tevhidhane, Harem, Selâmlık ve Mutfak

Tekke cami-tevhidhaneyi barındıran güney-doğu kesimi tek katlı, diğer bölümlerin yer aldığı batı kana­dı ise iki katlı olarak inşa edilmiştir. Cami-tevhidhane ile harem/selâmlık üst katta yer almaktadır. Cephe oranlarından ve mimari detaylardan 19. yüzyılın 2. çeyreğinde son şeklini al­dığı anlaşılan cami-tevhidhane kıble ekseninde, aynı sebeplerden ötürü daha geç bir döneme (19. yüzyılın 2. yarısına) tarihlendirilen harem/selâmlık/mutfak grubu ise cami-tevhidhane ile yaklaşık 45 derecelik açı teşkil edecek şekilde kuzey-güney doğrultusunda uzanmakta­dır. Planda da izlenebileceği gibi bu yüzden yekdireğine bitişik olan bu bölümler arasında üçgen planlı taşlıklar ve belirli hiç bir geometrik tanıma girmeyen sofalar, yamuk planlı depolar ortaya çıkmıştır.(Tanman, s.476).

Minare, hamam ve mutfağın kuzey duvarı dışında bütün diğer bölümler ahşaptır. 20 cm. kalın­lığındaki duvarlar içerden bağdadî sıva, dışarıdan ahşap kaplama ile donatılmış, çatı alaturka ve Marsilya tipi kiremitlerle örtülmüştür. Bütün kapı ve pencereler dikdörtgen açıklıklıdır.

Cami-tevhidhane 8.5 x 3 m.lik kapalı bir son cemaat yeri ile 8.5 x 8.5 m.lik bir harimden meydana gelmektedir. Üst katı kadınlar mahfiline tahsis edilmiş olan son cemaat yerine doğu kenarındaki kapıdan giriş sağlanmaktadır. Tablalı ahşap kanatları ile sıradan bir görünüme sahip olan kapının önünde demir konsollara oturan, alaturka kiremit örtülü saçak bu­lunur. Kapıdan son cemaat bölümüne geçmeden ara bir girişe geçilir. Bu girişin sağında yakın dönemde yapılan abdest alma yeri görülür. Kapı aksı karşısındaki çift kanatlı muhdes kapıdan son cemaate girilir. Son cemaatin kuzeybatı köşesindeki minare kürsüsünün yanındaki dar kapıdan selamlık bölümünün hol kısmına geçilir. Kadınlar mahfiline çıkış ahşap limon kirişli merdivenler kuzey duvarına yaslanır. Alt kısmı depo olarak kullanılmaktadır. Son cemaat yerinin kuzey duvarındaki üç pencereden ikisi harem taşlığına açılır.

Son cemaat yerinin kuzey batı köşesinde kare planlı kaideli kagir minare yer alır.­ Ahşap küt­le içinde yükselen silindir gövdeli, konik külâhlı minare kaidesi ile son cemaat yerini harimden ayıran duvar arasına sıkıştırılmış bulunan dar kapı yukarıda da değinildiği üzere cami-tevhidhane/selâmlık bağ­lantısını kurar. Son cemaat yerinin üstüne denk gelen ve aynı bo­yutlara sahip olan kadınlar mahfili doğuya ve kuzeye bakan pencere­lerden ışık almaktadır. Harime bakan güney kenarı boyunca kare ke­sitli dört ahşap sütün mevcuttur. Sütunlar arasında ise ahşap korkuluklar yer alır.

Dengeli ve simetrik bir düzene sahip olan harimin kuzey du­varının ekseninde giriş, bunun tam karşısında, güney duvarının ek­seninde yarım daire planlı nişi dışa taşkın mihrap, dört duvarda da karşılıklı yerleştirilmiş dörder pencere vardır. Kuzey duvarının pencereleri son cemaat yerine, batı duvarındakilerden üçü selâmlık sofasına, diğerleri de dışarı açılmaktadır.

Ahşap minber mekânın güney batı köşesine yerleştirilmiştir. Cami-tevhidhanenin pencere­lerinde görülen demir parmaklıklar yatay ve dikey çubuklar ile bun­ların sınırladığı dikdörtgen açıklıklara yerleştirilmiş damla biçi­minde, kesişen unsurlardan meydana gelir.

Harem/selâmlık/mutfak kanadının şadırvan avlusuna açılan kapı­sı cephenin geriye çekilmiş olan kesiminde, ortada yer almakta, yanlardan birer pencere ile kuşatılmış bulunmaktadır. Gerek bu pen­cerelerde ve gerek diğer harem pencerelerinde bulunan kafesler ona­rımlarda iptal edilmiştir(Tanman, s.476). Girişin yanlarındaki pencerelerin al­tında kalan kesimler mermer levhalar ile kaplanmıştır. Girişi izle­yen ve solda son cemaat yerine bitişik olan üçgen planlı taşlıktan geniş bir kapı ile harem sofasına geçilmektedir. Haremin, zemin ka­tından başlayan merdivenin ulaştığı bu sofanın batı yönüne, merdi­ven boşluğu ile birbirinden ayrılmış olan iki oda, kuzey-doğu köşe­sine bir tuvalet/abdestlik, güney kenarına harem sofasına açılan kapı ile minare kaidesine yaslanan, yamuk planlı bir depo yerleştiril­miştir.

Cami-tevhidhanenin son cemaat yeri ile olduğu gibi harem sofa­sı ile de bağlantılı olan selâmlık sofası yamuk, üçgen ve dikdört­gen alanların birleşmesi ile ortaya çıkmış, ilginç bir plana sahiptir. Batı yönünde yan yana eşit büyüklükte iki oda, güneyde bir tuvalet, cami-tevhidhane kesimine komşu olan güney doğu köşesinde, se­lâmlık sofasından bir kapı ile tecrid edilmiş, harim pencerelerinin açıldığı, yamuk planlı ikinci bir sofa ile bunun çevresinde boyutları küçük bir hamam ya da gusülhane olarak nitelendiril­mesi mümkün, kagir duvarlı bir mekân ile bir oda bulunur.

Hem doğrudan büyük sofa ile hem de hamamın önündeki küçük sofa ile bağlan­tılı olan bu odanın hamamla ilişkili bir kullanımı olduğu, bir nevi soyunmalık/soğukluk gibi tasarlandığı düşünülebilir(Tanman,s.477).

Zemin katı doğu yönünde sınırlayan istinat duvarının girintile­ri bir dizi dikdörtgen ve yamuk planlı ardiye olarak değerlendiril­miştir. Kuzeydeki şadırvan avlusuna doğru yükselen bahçe merdiven­lerine, batıdaki harem bahçesine açılan iki giriş vardır. Kuzey gi­rişinden (L) planlı bir taşlıktan (projede b03 olarak tanımlanan hol) doğrudan mutfağa ula­şılır. Taşlığın güneyinde dikdörtgen bir kömürlük yer alır. Zemin ka­tın kuzey batı köşesinde bulunan mutfağın kuzey duvarı kagirdir. Kemerli geniş bir ocakla do­natılmış olan mutfağın tavanı doğu batı doğrultusunda uzanan bir kirişle desteklenmiştir. Batı girişi ise mutfakla bağlantılı ve iki ayrı muslukla donatılmış olmasından ötürü aynı zamanda taam-hane olarak kullanıldığı anlaşılan bir sofaya açılır. Söz konusu mekânın kuzeyinde üst kata çıkan merdiven ile mutfağa geçit veren kapı, doğusunda istinat duvarına gömülmüş bir niş içinde iki yalaklı mus­luk ile yamuk planlı bir depo, güneyinde  (T) planlı sofanın çev­resinde toplanan yüklüklü iki oda, bir tuvalet, banyo ve diğer bir yamuk planlı bir oda bulunmaktadır. Bu oda mutfak olarak kullanılmaktadır. Cami imamının lojmanı olarak kullanılan bölümün projede b09 olarak tanımlanan odasında yüklük kısmı bozularak genişletilmiş, 2.67 m. x 2.58 m. olan bir oda haline getirilmiştir.

Zemin katta özgün döşeme üzeri ya halı yada mineflo kaplama ile döşenmiş ve bu nedenle de özgün kaplama malzemesi tespit edilememiştir. Yamuk planlı ardiye, tuvalet ve aş evine giriş ile mutfak tavanı sıvadır. Duvarlarda sıva olan mekanların sıralanan mekanları dışındaki odaların tavanı sade ahşap kaplamadır. zemin katta mekanlara açılan ½ oranındaki ahşap giyotin doğramalar yakın dönemde yenilenmiştir.

Tekkenin en önemli bölümlerini barındıran bu yapının cephe­lerin de süsleme bulunmayıp gayet sade bir görünüm arz eder. Gerek cami-tevhidhanenin ve gerek diğer bütün mekânların tavan­ları çubukludur. Duvarlarda kalem işi görülmez. Dış görünüşü açısından bu yapının her­hangi bir ahşap konak olmadığını hatırlatan yegâne unsur ahşap kit­le içinde yükselen silindir gövdeli, konik külâhlı minaredir. Zira mihrap çıkıntısını ne avludan ne de başka bir yerden görmek kabil değildir.

Derviş Hücreleri

Şadırvan avlusunun kuzey sınırı boyunca doğu batı doğrultusun­da uzanan ve günümüzde tamamen ortadan kalkmış olan derviş hücrele­rinin ahşap olduğu, dikdörtgen kapılar ve pencereler ile şadırvan avlusuna açıldığı, önlerinde kare kesitli ahşap dikmelere oturan ve aynı çatı altına alınmış bulunan bir sundurmanın uzandığı anla­şılmaktadır. Bu hücre dizisi ile Kaşgarî Abdullah Efendi Türbesi arasında, fonksiyonu tam olarak anlaşılamayan (misafirhane)  iki kat­li ahşap bir bölümün varlığı tespit edilmektedir.

Türbeler ve Hazire

Şadırvan avlusuna göre çukurda kalan ve bu yüzden batı duvarın­daki girişine basamaklarla inilen Kaşgarî Abdullah Efendi Türbesi 9.5 X 6.5 X 6 m. boyutlarında yamuk planlı bir alanı kaplar. Türbe son onarımlarla  duvar örgüsü tamamen de­ğiştirilerek 50 cm. kalınlığında düzgün moloz taş örgülü duvarlar inşa edilmiştir, Doğu ve güney cephelerindeki ahşap pervazlı pencere­ler, klasik Osmanlı üslubuna uygun biçimde ufaltılarak kesme taş sövelerle kuşatılmış, ayrıca lokmalı demir parmaklıklarla donatılmış, yapının üstüne muhtemelen ilk haline uygun alaturka kiremit kaplı ve saçaklı bir çatı oturtulmuştur.

Türbede Ab­dullah Kaşgârî ile oğlu Şeyh Ubeydullah Efendi (-1770)’ye ait iki kabir yer alır. Her ikisinin de üzerinde, tekkenin inşa edildiği döneme oldukça yabancı, Anadolu,Türk mezar anıtlarının erken tarihli olanlarında görülen, yarım silindir biçiminde lahitler bulunmaktadır. Abdullah Kaşgârî’nin, boyutları oğlununkinden daha büyük olan lahdi kagir, Ubeydullah Efendi’ninki ahşaptır. Bu sonuncusunu kuşatan ahşap şebekenin köşelerindeki babalar sikke bi­çiminde tepeliklerle son bulmaktadır. Tavanda çıtalarla meydana ge­tirilmiş kareli bir bölümlenme görülür.

Zemini avludan bir miktar yükseltilmiş olan Şeyh Ali Geylanî Türbesi 5.5 X 4.75 m. boyutlarındadır. 60 cm. kalınlığındaki duvarları moloz taş ve tuğla ile örülmüş, üstü alaturka kiremitle kaplı bir çatı ile örtülmüştür. Zemini kare tuğlalar ile kaplı, tavanı çubuklu olan türbede Şeyh Ali Geylanî’ye ait tek bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Yapının girişin yer aldığı kuzey cephesinin önüne 1.15 m. Derinliğinde bir revak yerleştirilmiştir. Doğu yönünden basamaklarla çıkılan ve türbe harimi ile aynı çatı altında bulunan bu revakta taşıyıcı olarak sekizgen kesitli üç ince ahşap dikme kullanılmış, plastır başlıklar ve çok basık, yalancı  (ahşap) kemerlerle taçlandırılmış olan bu dikmelerden en doğuda yer alması gerekeni, girişi rahatlatmak için iptal edilmiş, yeri saçakta ahşap bir sarkıtla belirtilmiştir. Doğu ve güney duvarlarında dikdörtgen açıklıklı birer pencere vardır. Kuzey duvarının ekseninde yer alan giriş kesme taştan sövelerle kuşatılmış, Bileşik kemer biçiminde kesil­miş olan üst söve başlığının üzerine türbenin inşa tarihi ile bani­nin ve içinde gömülü olanın kimliğini açıklayan talik hatlı, manzum bir kitabe yerleştirilmiştir. “Zihni” mahlaslı bir şaire ait ol metin şöyledir:

… Selim Hân merakim şeh-i dehrin serveri

Çok … yapdı vâr olsun anın himmeti

 Bahusus bu türbe-i vâlâyı bünyâd etdirüb

 Pây-i kesretden masun etdi bu zât-ı ekberi

 Hayli dem bu hankâhda postnişîn olmuş idi

 Ya’ni Şeyh İsa Efendi râh-ı tevhidin eri

Heman erdi nidâ-yı irci’ ya Hû dedi

Elveda etdi tarîkin şeyh-i sâlik-perveri

Geldi bir âh ile Zihnî fevtine târih dedi

Göçdü bakî âleme ehl-i muhabbet rehberi

Kaşgârî Tekkesi’nin haziresi arsanın doğu sınırında Karyağdı Sokağı, şadırvan avlusu ile Kaşgârî Abdullah Efendi Türbesi arasın­da kalan ince uzun üçgen bir alanı işgal eder. Son yıllarda oldukça iyi bakılan hazirede tekke şeyhlerine ve mensuplarına ait ilginç mezar taşları yer alır. Ayrıca Şeyh İsa Geylanî Türbesi ile cami-tevhidhane arasında kalan ufak alan basit bir demir parmaklıkla şa­dırvan avlusundan tecrid edilmiş, son devrin ricalinden, tekkeye bir kuyu bileziği vakf etmiş ve belki de geçen yüzyıldaki onarım­lardan bazılarını gerçekleştirmiş olan Sürre Emini Hacı Ahmed Bican Paşa ile aile efradı buraya gömülmüştür.

Şadırvan ve Kuyu Bilezikleri

Tekkenin ilk inşa dönemine ait olması gereken şadırvanın beyaz mermerden inşa edilmiş olup ongen prizma biçimindeki haznesinin her yüzünde bir musluk yer alır. Muslukların üstüne birbirinden farklı kabartmalı ikişer motif işlenmiştir.

Konturları yatay, dikey ve kavisli hatlardan oluşan, yüzeyi dümdüz bı­rakılmış olan bu panolar dikdörtgen çerçeveler içine alınmıştır. Şa­dırvanın bazı kenarlarına maşrapa konulmasına mahsus küçük konsol­lar oturtulmuştur.

Eski fotoğraflarda şadırvanın altıgen planlı, üstü alaturka kiremit kaplı, basık altıgen koni biçiminde bir çatı ile örtülü bir yapı  ile kuşatılmış olduğu, duvarların belirli bir yük­sekliğe kadar ahşap kaplama ile donatıldığı, bunun üstünde çepeçev­re bir camekân kuşağının dolaştığı görülmektedir. Zamanla ortadan kalkmış olan bu ahşap köşkün yerine çokgen planlı, ancak düz damlı oranları bozuk pencerelere sahip, betonarme bir yapı inşa edilmiş­tir.

Her ikisi de mermerden yontulmuş olan kuyu bileziklerinden cami tevhidhane duvarına bitişik olanda Osmanlı baroğuna has profil gözlenir. Bilezik dört adet maşrapa konsolu ile donatılmıştır. Silindir biçimindeki çıkrık babaları bilezik ile aynı türde bir profile sa­hip kaidelere oturur ve armudî tepeliklerle son bulur.

Şadırvana yakın olan diğer kuyu bileziği 19. yüzyılın 2. yarı­sında İstanbul’da çok sayıda görülen bir tipi yansıtır. Alt kesi­minde kaval silme ile son bulan bileziğin ortasında dalgalı çift şerit kabartması dolaşır. Şeridin üstüne kondurulmuş iki rozetin arasında kalan alana talikle:

Sürre-i Hümâyûn Emîni sabık el-Seyyid Hacı Ahmed

Bican Paşanın ruhi içün Fatiha fi sene 1290 13 Sefer(1873) Yazılıdır.

ÇEŞME (rölöve raporu)

Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Batı cephesi ihata duvarları ile bitişik konumda olup çeşme ön yüzü bu cephededir. Batı cephesi kesme taştır. Kuzey ve güney cepheleri çimento harçlı sıvadır. Kuzey cephesinin köşesinde kesme taş duvarın devam ettiği görülmektedir. Tonozlu olan üst örtüsü alaturka kiremit örtülüdür. Doğu cephesine muhdes tek katlı bir yapı bitişik konumda yapılmıştır. Günümüzde yalak kısmı büyük ölçüde yükselen yol kotunun altında kalmıştır.

RESTİTÜSYON RAPORU

Kaşgari Tekkesi bir çok birimi olan büyük bir komplekstir. Yapı restitüsyonu yazılı ve görsel belgelere dayanarak hazırlanmıştır. Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlarıdır;

CAMİ-TEVHİDHANE, HAREM, SELÂMLIK VE MUTFAK

  • Yapı günümüze gelinceye kadar bir çok onarım görmüş olmasına rağmen; tavan plan şemalarından yapının özgün formunun korunduğu anlaşılmaktadır.  İlk tespitlerde camii bölümünün önce, haremlik-selamlık-mutfak kısımlarının geç bir dönemde eklendiği düşünülse de yazılı kaynaklarda 18. Yüzyılda cami ve diğer bölümlerin birlikte inşaa edildği ve 19. Yüzyılın . yarısında onarıldıkları bilgisi yer almaktadır. Restitüsyon bu açıdan 19. Yüzyılın 2. Yarısının restitüsyonudur. Çünkü ilk yapıldığı döneme ait elimizde belge yoktur.

Bu belge ve izler doğrultusunda cami ölümünde özgün olmayan son cemaatteki giriş kısmında yer alan abdestlik kısımları kaldırılmıştır. Ayrıca son cemaati ikiye bölen muhdes bölücüde restitüsyonda kaldırılmıştır. Yakın dönemde yenilenen camii giriş kapısı hareme giriş kapısına göre restitüe edilmiştir.

  • Halı kaplı döşemeler ahşaptır. Restitüsyonda da son cemaat ve harim döşemesi ahşap kaplama olarak çizilmiştir.
  • Camii pencereleri mevcutta ahşap ve kanatlıdır. Yakın dönemde yenilenen ahşap pencere sisteminin 1935 de çekilen bir fotoğrafta aynı sistemde olması nedeni ile restitüsyonda da pencere kanat sistemi aynen korunmuştur. Hatta bu fotoğrafta pencere önündeki demir korkuluklar mevcut ile aynıdır (bkz. Belge-1) Bu nedenle resitüsyonda demir parmaklıklar aynen korunmuştur.
  • Pencere açıklıkları ve yerleri mevcut durumu ile korunurken yakın dönemde yenielnen ve ebatları değiştirilen ahşap cephe kaplaması, harem bahçesine bakan cephede görülen özgün kaplama sistemine göre restitüe edilmiştir.
  • Duvarlar bağdadi sıva, tavanlar ahşap çıta tanzimi olarak restitüe edilmiştir.
  • Harime giriş kapısı, minber ve mihrap özgün olduğundan aynen korunmuştur.
  • Minare mevcut durumu ile restitüe edilirken, sıvalı gövde ve şerefe bölümleri korunmuştur.
  • Haremlik ve selamlık kısımları plan olarak mevcut durumu ile korunmuştur. Baha Tanmann çizdiği restitsüyon plan şemasına göre restitüesi yapılan . katın mevcut plan şeması ile bir farkı görünmemektedir.

Z06 olarak rölövede tanımlanan oda hamamın bekleme, soğukluk odası olarak tanımlanmıştır.

Baha Tanman restitüsyonu
1935 yılında çekilen fotoğraf (belge-1)
1964 yılına ait hava fotoğrafı (belge2)
1983 yılı hava fotoğrafı (belge 3)
  • Selamlığa giriş veren avlu içinden açılan taşlık kısmı özgündür. Buraya açılan kapıda onarılmıştır ancak özgündür. Mevctta bu girişin döşemesi karo mozaiktir. Restitüsyonda zemin kattaki mutfak kısmının döşemesi gibi taş olarak önerilmiştir.
  • Hareme girişten sonra açılan sofa kısmındaki tuvalet bölümü restitsüyonda da korunurken onun önündeki abdestlik bölümü kaldırılmıştır. Selamlık ve harem kısmındaki odalar tavan planlarından da anlaşıldığı üzere özgün olduğundan korunmuştur.
  • Birinci katta ıslak mekanlar dışında döşeme ahşaptır. Islak mekanlardaki döşemelerde taş olarak restitüe edilmiştir. Ayrıca ıslak mekanların tavanı horasan sıva olarak restitüe edilmiştir.
  • Birinci katta harem bölümünün giyotin pencere önlerine yazılı kaynaklarda olduğu belirtilen kafes bölümleri eklenmiştir.
  • Bodrum katta bulunan mutfak kısmı aslen aş evidir ve restitüsyonda aşevi olarak tanımlanmıştır. Batı duvarından girilen giriş kısmı ile mutfak bölümü arsındaki betonarme kiriş ahşap kiriş olarak restitüe edilmiştir. Bu bölüme açılan kömürlük bölümü depo olarak tanımlanmştır.
  • Haremlik bahçesinden girilen, mutfağın  güneyindeki sofaya  bakan hazneli mermer yalaklı çeşme bölümü korunmuştur.
  • Bu bölümün batısındaki selamlıkta yer alan yüklüğü olan odalar aynen korunmuştur. Yüklüğü bozulan b09 nolu oda yüklüğü tavan plan şemasındaki yerine göre restitüe edilmiştir.
  • Rölövede b10 olarak tanımlanan mutfak bölümü de oda olarak restitüe edilmiştir.
  • Tavan plan şemaları mevcut durumu ile korunmuş, değişen  muhdes tavanlarda özgün tavan planlarına göre restitüe edilmiştir.
  • Islak mekanlar, mutfak kısmı taş döşeme, diğer mekanlar ahşap rabıta olarak restitüe edilmiştir. Duvarlar bağdadi ve horasan sıvadır. Yine ıslak mekanların ve mutfak ile giriş kısmının, depo bölümlerinin tavanı sıvadır.
  • Çatı üst örtü sistemi korunurken kaplaması alaturka kiremittir.

DERVİŞ HÜCRELERİ

Parselin kuzeydoğu köşesinde olduğu bilinen derviş hücreleri ile ilgili yeterli görsel belge olamadığından restitüsyonu yapılamamıştır. Sadece vaziyet planında noktalama olarak yeri Alman mavilerindeki  kontür gabarisine uygun olarak işlenmiştir.

1913-1914 Alman mavisi (belge -4)
Yıkılan derviş hücreleri (1955) belge-5
Yıkılan derviş hücreleri (1955) belge-6

TÜRBELER VE  HAZİRE

·                  İsa Geylani türbesi ve Kaşkari Abdullah türbesi mevcut durumları ile restitüe edilmişlerdir. İsa Geylani türbesinde sıvalı olan cephe bölümleri arka cephesindeki kaba yonu taş duvar örgüsü dikkate alınarak aynı örgü sistemi ile çizilmiştir.

·                  Kapı sistemi orta göbekli olarak mevcut durumu ile korunmuştur. 1960’ lı (belge-5) yıllarda da aynı kapı sistemi olduğundan mevcut durumu ile çizilmiştir.

·                  Pencereleri ahşap kanatlı olarak restitüe edilirken, döşemesi altıgen pişmiş toprak olarak önerilmiştir. İç beden duvarları horasan sıvadır.

·                  Tavanı özgün değildir. Griş kısmındaki dikdörtgen çerçeveli ahşap çıta tanzimli tavan dikkate alınarak içerideki mekanın tavanıda dikdörtgen çerçeveli ahşap çıta tanzimli olarak restitüe edilmiştir.

·                  Çatı sistemi ahşap karkas, üst örtüsü alaturka kiremittir.

·                  Kaşgari Abdullah türbesi ise Baha Tanmanın tezinden öğrenildiği üzere geçirdiği onarımlar sonucunda çok fazla değişmiştir. Baha Tanmanın tezinde yapının gelişi güzel ahşap dikmeli, moloz taş örgüsüne sahip olduğu, 1960’ lı yıllarda yapılan onarımda duvarların özgün örgü sisemine dönüştürülerek düzgün bir kaba yonu örgü sistemi ile örülerek onarıldığı bilgisi verilir. Restitüsyon çizimlerinde yapının 1960’ lı yıllarda onarımından önceki bir belgesine ulaşılmadığından duvar örgü sistemi mevcut durumu ile korunmuştur. Çünkü bir belge tespit edilmiş olsa idi bile bu duvar örgüsünün de özgün olmadığı aynı belgelerde yazılmıştır. Bu belgelerde yazan pencerelerin taş söve ile çevreli olmadığı ahşap pervaz ile çevrelendiği bilgisi dikkate alınmış ve pencerelerde taş söveler  yerine ahşap söve yapılmıştır.

·                  Türbe döşemesi altıgen pişmiş toprak olarak önerilmiştir. Duvarları horasan sıvadır. Pencere denizlikleri de pişmiş topraktır.

·                  Kapı doğraması mevcutta özgün değildir. Tekke harem kısmı giriş kapısı dikkate alınarak restitüe edilmiştir.

·                  Tavanları mevcuttaki gibi kare karalojlı ahşap tavan tanzimli korunmuştur. Baha bey tezinde kare planlı tavan çıtalı olarak tavan döşemesinden bahsetmektedir ve bu bilgi ışığından mevcut tavan sistemi değiştirilmemiştir.

·                  Çatı sistemi ahşap karkas, üst örtüsü alaturka kiremittir.

·                  Hazireler mevcut durumları ile korunmuştur.

Kaşgari Abdullah Türbesi (belge 7 tarihi bilinmiyor)
Kaşgari Abdullah Türbesi (belge 8 tarihi bilinmiyor)
İsa Geylani Türbesi (belge 9 tarihi bilinmiyor)

ŞADIRVAN VE KUYU BİLEZİKLERİ

  • Mevcuttaki şadırvan altıgen planlıdır. Elimizdeki belgelerden tarihini bilmediğimiz bir döneme ait fotoğrafta şadırvan üst örtüsünün olmadığı görülmektedir. Bu nedenle mevcut altıgen üst örtünün yakın dönem onarımlarında yapıldığını söylememiz yanlış olmayacaktır. Alman mavilerindeki altıgen üst örtü sistemi dikkate alınarak. Mevcuttaki ongen mermer şadırvan haznesinin üstü ahşap direklere oturtulan altıgen formdaki çatı örtüsü ile geçilmiştir. Ahşap sütunların formları İsa Geylani türbesinin revağını taşıyan sekizgen ahşap dikmelerden örnek alınarak restitüe edilmiştir. Mevcutta da mermer hazne avlu kotundan ortalama 20 cm. yukarda olduğundan restitüsyon da da şadırvan döşeme kısmı avludan yukarıda oluşturulmuştur. Ahşap dikmeler mermer döşeme üzerine mermer bir kaide üzerine oturtulmuştur. Ahşap dikmelerin sütun başlıkları basık kemerler ile geçilmiştir. Çatı sistemi ahşap strüktürlü olup eğimi az olan çatı sistem örtüsü alaturka kiremit ile kaplanmıştır.

Kuyular özgün halleri ile günümüze ulaştığından mevcut durumları ile restitüe edilmişlerdir.

Şadırvan (belge 10 -1955)
Şadırvan (belge 11- 1955)

ÇEŞME (restitüsyon raporu)

Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Günümüze özgün plan şeması ve cephe özelliklerini koruyarak gelmiştir. Kuzey ve güney cepheleri mevcutta sıvalıdır. Restitüsyonda ön cephe duvarı gibi kesme taş çizilmiştir. Üst örtüsü tonozlu olup mevcuttaki gibi alaturka kiremit örtü önerilmiştir. Güney cephesindeki pencere ön kısmına lokmalı demir parmaklık önerilmiştir. Yol kotu aşağıya çekilerek yalak kısmı düz bir taş olacak şekilde restitüe edilmiştir. 

RESTORASYON RAPORU

Tekke yapısının restorasyon projesi restitüsyon projesine uygun olarak çizilmiştir. Buna göre alınan kararlar şunlardır;

CAMİ-TEVHİDHANE, HAREM, SELÂMLIK VE MUTFAK

  • Öncelikle cephede yakın dönemde kaplanan özgün olmayan ahşap kaplama sökülmelidir. Alt kısımda tespit edilen ve iyi durumda olan özgün ahşap kaplamalar korunmalıdır. Ancak kötü durumda olanlar değiştirilmelidir. Ayrıca uygulama sırasında iç sıvalar raspa yapılarak ahşap strüktür açığa çıkarılmalı ve bozulan, çürüyen bölümler özgün malzeme ve yapım tekniğine göre yenilenmelidir. Ahşap dikme arasına taş yünü ısı yalıtım malzemesi konmalıdır.
  • Uygulama sırasında çatı aralarına girilmeli ve çürüyen, bozulan ahşap çatı elemanları özgün malzeme ve ebatlarına uygun olarak değiştirilmelidir. Mevcutta haremin birinci kat sofa tavanı ahşa kirişlerdeki bozulma nedeni ile sehim vermiştir. Bu bölüm tamamen sökülerek yenilenmelidir.
  • Tavan kaplamalarında çürüyen bölümler derz yerlerinden alınarak bu kısımlar özgün malzeme ve detayına uygun olarak yenilenmelidir.
  • Camii ve diğer bölümlerdeki çürüyen ahşap doğramalar projedeki detaya uygun olarak yenilenmelidir.
  • Döşemelerdeki muhdes örtüler kaldırıldıktan sonra döşeme kaplamalarında var ise bozulmalar tespit edilerek ahşap kaplamalar yenilenmelidir.
  • Islak mekanlar taş döşeme olarak yapılmalıdır.
  • Cami giriş kapısı projesine uygun olarak hareme giriş kapı detayına uygun olarak yapılmalıdır.
  • Camii son cemaatinde bulunan abdestlik ve bölücü duvar kaldırılmalıdır.
  • Minare sıvaları sökülerek alttaki taş yüzey açığa çıkarılmalıdır. Raspadan sonra konunun uzmanlarınca minare gövde ve şerefesi değerlendirilmeli gerekli müdahale yöntemine karar verilmelidir. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Minare gövdesi mikro kumlama ile temizlenmelidir.

Çatlaklarda ise;

1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.

1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.

4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.

  • Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak yenilenmeli, mevcutta iyi durumda olan alaturka kiremitlerde kullanılmalıdır. Kiremit altı kaplama tahtası üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Yağmur suyu iniş boruları ve dereler çinko olmalıdır.
  • Ahşap limon kirişli merdivenlerde çökme olan yada yatan bölümler onarılmalıdır.
  • Yapıda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
  • Demir korkuluklar zımpara ile temizlenmeli ve üzerine antipas uygulandıktan sonra yağlı boya sürülmelidir.
  • Ahşap mihrap ve minberin yağlı boyaları kimyasal malzemeler ile temizlendikten sonra sürme emprenye ile böceklenmeler karşı korunmalı ve gomalak cila ile boyanmalıdır.
  • Ahşap tavanların muhdes bölümleri projesine göre sökülmeli ve yine projedeki detaylar doğrultusunda yenilenmelidir.

DERVİŞ HÜCRELERİ

Belgelerin yetersiz olması nedeni ile restitüe edilemeyen derviş hücrelerinin restorasyonu da yapılamamıştır. Derviş hücreleri yerinde bulunan yakın dönemde yapılmış tek katlı betonarme yapı kaldırılmış, derviş hücrelerinin olduğu alanda peyzaj düzenlemesi yapılmış, gelecek kuşaklara yanlış bir belge aktarımı yapılmamış, gelecekte bulunacak bir belge ile özgün şekli ile restorasyonunun yapılabileceği nedeni ile bu bölümde yapılaşma önerilmemiştir.

TÜRBELER VE HAZİRE

  • İsa Geylani türbesinde sıvalı olan cephelerde raspa yapılmalıdır. Mevcut çimento harçlı derz müdahaleleri de sökülmelidir. Raspa sonucunda açığa çıkan duvarlar ve mevcuttaki duvarlar öncelikle sağlamlaştırılmalıdır. Boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.

Çatlaklarda ise;

*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.

*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.

*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.

  • Uygulamada çatı arasına girilmeli, çürüyen ahşap elemanlar özgün malzeme ve ebadı da uygun olarak değiştirilmelidir. Ahşap kiremit altı kaplaması üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Çatı üst örtüsü alaturka kiremittir.
  • Özgün olmayan tavan kaplaması sökülmeli ve projesine uygun ahşap çıta tavan yapılmalıdır.
  • Revak tavanı yağlı boyadan temizlendikten sonra çürüyen bölümleri derzlerinden sökülerek bu kısımları yenilenmelidir.
  • Korunacak ahşap elemanların yağlı boyaları kimyasal malzemeler ile temizlendikten sonra sürme emprenye ile böceklenmeler karşı korunmalı ve gomalak cila ile boyanmalıdır.
  • Kaşgari Abdullah türbesi duvarları mevcut durumu ile korunacaktır.
  • Restitüsyon projesine uygun olarak taş söveler sökülmeli ve yerine proje detayına uygun olarak ahşap söveli pencere ve kapı imalatı yapılmalıdır.
  • Uygulamada çatı arasına girilmeli, çürüyen ahşap elemanlar özgün malzeme ve ebadına uygun olarak değiştirilmelidir. Ahşap kiremit altı kaplaması üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Çatı üst örtüsü alaturka kiremittir.
  • Duvarlarda ki boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.

Çatlaklarda ise;

*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.

*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.

*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.

  • Hazirelerde çatlak oluşumları enjeksiyon ile onarılmalıdır. Yatan hazire taşları düzeltilmelidir.
  • Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.

ŞADIRVAN VE KUYU BİLEZİKLERİ

  • Şadırvanın mevcut üst örtüsü sökülerek projesine uygun olarak ahşap direkli üst örtüsü yapılmalıdır. Uygulama sırasında şadırvan etrafındaki kapalı bölüm söküldükten sonra alt kısımda özgün üst örtü sistemi ile karşılaşılması durumunda gerekli ise projede revize yapılması önerilir.
  • Mermer haznedeki kirlenen bölümler mikro kumlama yöntemi ile temizlenmelidir.
  • Abdest oturakları mermer ve üzeri ahşap oturma olarak yapılmıştır.
  • Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
  • Kuyu ve kuyu bileziği mikro kumlama ile temizlenmelidir. Kuyuda tümlenecek bir malzeme kaybı olmamakla birlikte yakın dönemde kuyu bileziğinde yapılan çemberleme kaldırılmalı ve konunun uzmanlarınca değerlendirildikten sonra gerekli görülür ise paslanmaz çelik ile çemberleme yapılmalıdır.
  • Avlu taş kaplaması sökülerek küfegi taş kaplama ile 30 x serbest boy olarak döşenecektir.
  • Bahçe duvarlarındaki çimento sıva ve derz müdahaleleri sökülmelidir. Duvarlarda ki boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.

Çatlaklarda ise;

*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.

*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.

*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.

Çeşme

Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Günümüze özgün plan şeması ve cephe özelliklerini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon doğrultusunda restorasyonu hazırlanmıştır. Sıvalı cephelerinin sıva raspası yapılması ve özgün taş dokusunun açığa çıkarılması önerilmektedir. Derzlerde boşalma olan yerler özgün sıva karışımına göre tamamlanmalıdır. 5 cm. küçük malzeme kayıplarına müdahale edilmemeli ancak 5 cm.’ den büyük olan malzeme kayıpları çürütme yöntemi ile özgün taş cinsine uygun olarak tümlenmelidir.

Çeşme haznesi döşemesi temizlendikten sonra özgün döşeme tespit ediliyorsa korunmalı tespit edilemiyorsa projesine uygun olarak pişmiş toprak yapılmalıdır. Mevcut alaturka kiremit yeni olduğunda uygulamada öncelikle dikkatli bir şekilde kaldırılmalı, alttaki horasan sıva durumu tespit edildikten sonra gerekiyorsa yenilenmeli ve tekrar üstüne toplanan alaturka kiremit örtü konulmalıdır. Doğu cephesine bitişik yapılmış muhdes yapı çeşmeye zarar vermeyecek şekilde itinalı olarak kaldırılmalıdır.

KAYNAKÇA

Algar, Hamid. “Nakşbendiyye Tarikatı Üzerine Bibliyoğ-rafik Notlar” Tercüme: İrfan Gündüz, İslâm Medeniyeti Mecmu­ası, c. V sayı: 3 , İstanbul, 1982, s. 37-44.

-Algar, Hamid. “Halidîyye” DİA, XV. İstanbul, 1997.

-Çetin, Nuran; “Kaşgari Tekkesi” Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla Eyüp Sultan Sempozyumu VIII Tebliğler 2-9 Mayıs 2004, İstanbul 2004, s.294-305

-Dişören,N.Esra; İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul

-Güner, Ahmet; Tarikatlar, Mil­liyet Yay., İstanbul 1986.

-Işın, Ekrem; “Nakşibendîlik”, DBİA, c.VI, İstanbul 1994.

-İşli, Esin Demirel; İstanbul Tekkeleri Mi­marisi Eklentileri Ve Restorasyonu, (Yayın­lanmamış Doktora Tezi), Y.T.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 1998.

-Kara, Mustafa; “Medeniyet Tarihimizde Tekkeler”, Türk Yurdu 7. Devre, c.18 (50) sayı:127-128 (488­489), 1998, s. 108-115.

  • Kazıcı, Ziya; “Osmanlılarda Tekkeler” İslâm Medeniyeti Mecmuası, c.V, sayı: 4. (Ekim 1982) s. 29-34.

Koman, M.M..; Eyüp Sultan Loti Kahvesi Çevresi, İstanbul 1966,

-Kreiser, Klaus; “Kâşgarî Tekyesi-Ein Istanbuler Nakşbandî-Konvent Und Sein Stifter”, Naqshbandis, Varıa Turcica, XVIII, İstanbul- Paris, 1990, s.331-335.

-Kufralı, Kasım; Nakşibendiliğin Kuruluşu ve Yayılışı, (Yayınlanmamış Doktora Tezi) Türkiyat Araştırma Enstitü­sü Kütüphanesi, No:337. İstanbul, 1949.

-Tanman, Baha; ;İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri Tipoloji Denemeleri, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi,İstanbul 1990.

-Tosun, Necdet; Bahâeddîn Nakşibend, Hayatı, Görüşleri, Tarîkatı, İstanbul: İnsan Yay. 2002.

-Zâkir Fikrî Efendi; İstanbul’daki Tekkelerin Tarihleri, Bânileri ve Semtleri, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı K.75.

-Zarcone, Thierry. “Kâşgarî Tekkesi”, DBİA, IV. İst.1994.

-Zarcone, Thierry. “Histoire Et Croyances Des Derviches Türkestanais Et Indiens, Istanbul” Anatolia Moderna (Yeni Anadolu), II, Paris- 1991. s. 160-165.

Eyüp, Nişanca, Davut Ağa Camii

DAVUDAĞA CAMİİ RÖLÖVE-RESTİTÜSYON-RESTORASYON RAPORU

DAVUDAĞA CAMİİ TARİHÇESİ

Eyüp Nişanca’sında Şeyh Murad Tekkesi civarında, Sertarikzade Tekkesi yanında ve Davut Ağa Caddesi üzerindedir.

Yapının banisi Bâbüssaade Ağası Da¬vud Ağa’dır. İnşaat 926/1554’te tamamlanmıştır. Aynı yıl ölen Davud Ağa, mescidin haziresine gömülmüştür. Minarenin önünde yer alan hazirede de mezarı bulunan Davut Ağa (Ö.1554-1555), Kanuni Sultan Süleyman’ın saray-ı hümayun ak hadım ağalarındandır. Akhadımlar (tavaşiler) için en yüksek makam babüssaade (kapı ağalığı) ağalığına kadar yükselmiş ve adına da bu mescidi yaptırmıştır. Davut Ağa’nın kabir taşında  üç satır halinde Osmanlı Türkçesiyle sülüs celisiyle:

Sâhibül-hayrât

Merhum Davud

Ağa ruhi çün fatiha

sene 962 (Haskan, s.39) yazılıdır.

Davut Ağa Mescidi, Mimar Sinan’ın her iki tezkiresinde de “Saray Ağası Davut Ağa Mescidi” olarak kayıtlıdır. Nitekim kitabede de “Davut Ağa-yı Saray” şeklinde yazılmıştır.(Yüksel,s.104).

Cümle kapısının basık kemerinin üzerinde bulunan kitabelerinden üstte küçük olanı dört satır olarak sülüs celisiyle yazılmıştır. İlk satırda “Muhammed Resulullah” ibaresinden sonra “rebbena Atina” duası yazılıdır. Alttaki daha büyük kitabe ise mescidin inşa kitabesi olup üç satır sülüs celisiyle ve Arapça yazılmıştır.

İbadet sahnı kapısı üzerinde üç satır halinde hazırlanmış şu kitabe vardır:

Mescid-i Dâvud Ağa-ı serây vehû bil-cûd mu’alla ziil-âcirûn

Sâhibül-hayrât fî hami el-atâne sal Lillahül-kerim anh acirûn

Lehan hatif leha târihe Ka’bet’ül-asha mayi ve elfzirin 962 (1555) (Haskan, s.39)

7.70×7.75m. ölçülerin de kare formundaki mescit bir avlu ortasında olup son cemaat yeri ahşap, asıl ibadet alanı yığma taş ve kiremitli ahşap çatı ile örtülmüştür. 19.yy’ın sonlarında son cemaat yerinin dış yüzü ahşapla kaplanmıştır.

Eski ahşap direkleri kaplamanın altında durmakta olup asıl direklerin cephede dört, yanlarda iki açıklıklı olduğunu göstermektedir. Mescidin zaman zaman geçirdiği onarımlarla asıl mimari karakterini yitirdiği görülmektedir. Fakat Mimar Sinan’ın yaptığı plan düzeni bozulmadan günümüze gelmiştir. Yapı son olarak Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce 1968’de onarılmıştır.

RÖLÖVE RAPORU

YAPININ KONUMU

Yapı Eyüp ilçesi, Nişanca mahallesi, Sertarıkzade Tekkesi yanında ve davut Ağa caddesi üzerindedir.

Yapının banisi Babüssade Ağası Davud Ağa’ dır. İnşaası 1554 ‘ te tamamlanmıştır. Aynı yıl ölen Davud Ağa mescidin haziresinde gömülüdür.

Yapı yol kotu altındaki bir sette inşaa edilmiştir. Bahçe kapısından merdivenlerle ulaşılan camii avlu ortasında yapılmıştır. Güney bahçesinde 15 adet haziresi bulunur.

PLAN ÖZELLİKLERİ

Yapı dikdörtgen formdadır. 10.33 m. X 14.61 m. ebadındaki mescidin son cemaati kapalıdır. Avlu ortasında yapılan mescide yakın dönemde batı yönünde yapılar eklenmiş, bina kitlesi batı bahçe duvarı boyunca büyütülmüştür.

Yapının kuzey batı köşesine tek katlı kütüphane eklenmiştir. Avlunun kuzey köşesinde zemin katta tuvalet ve abdestliklerin olduğu üst katta bir odanın bulunduğu 2 katlı betonarme yapı ile

kütüphane arasındaki bahçe alanı da bir üst örtü ile geçilmiş ve kapatılmıştır. Bu bölümden kuzey bahçesine girilir. Abdestliklerin kuzey doğu köşesinde tek katlı imam evi vardır. Mescit bu yapılar nedeni ile Davud Ağa caddesi üzerinden görünmez bir duruma gelmiştir.

Batı bahçe duvarı kaba yonu taş duvardır. Bahçe duvarı üzerinde dikdörtgen formdaki pencere açıklıklarının bir bölümü zaman içinde yükselen yol kotunun altında kalmıştır. Pencere açıklıklarının içinde demir lokmalı parmaklıkları vardır. Dikdörtgen formdaki pencerelerin taş söve genişliği 20-25 cm. arasında değişmekledir.

Hazire bölümü avlunun güneybatı köşesindedir. 15 adet olan hazire içinde Davud  Ağa’ nın haziresi de vardır.

Avluya batı bahçe duvarın üzerindeki kapıdan girilir. Lokmalı demir kapıdan 6 rıhtlı basamaklar ile kapatılmış avlu bölümüne girilir. Bu alanın sağında mescidin son cemaatine girişi sağlayan alüminyum kapı ile güneybatı köşesinde yapılmış kütüphaneye giriş kapısı da kapatılan avluya açılmıştır. 

Kapalı son cemaate kuzeybatı köşesindeki kapıdan girilir. Kapı karşı aksında cami harimine girişi sağlayan cümle kapısı vardır. Ahşap olan kapı milli sistemde yapılmıştır ancak özgün değildir. Giriş koridorunun solunda kalan son cemaat alanı ile bu koridor arası duvar ile bölünmüştür. Duvar orta aksındaki kapı ile son cemaate girilir. Yine koridorun sağındaki dar kapıdan minareye girişi sağlayan kapının içinde kaldığı kütüphaneye girilir.

Son cemaat yeri ahşap karkas olup yakın dönemde dış cephesi çimento harç ile sıvanmıştır. Kuzey ve doğu duvarında dikdörtgen formlu 2’ şer adet pencere açıklığı vardır.

Güney duvarında ahşap kaplamalı mihrapçesi vardır. Mihrapçe nişi beşgen planlıdır. Mihrapçenin sağ ve solunda birer adet pencerede harim kısmına açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır.  Son cemaatin döşemesi ahşap kaplamadır. Duvarları çimento harçlı sıvadır, tavanı lambri kaplamadır.

Kuzeybatı köşesindeki cümle kapısından harime girilir. Cümle kapı sövesi basık kemerli ve taş sövelidir.

Cümle kapısından girilince sol bölümde mahfil vardır. Mahfil döşemesi harim döşeme kotundan ortalama 17 cm. yüksektir. Ahşap mahfil döşemesi üzerinde kadınlar mahfili vardır. Mahfil döşemesi 8 adet ahşap dikme tarafından taşınır.

Kadınlar mahfiline ahşap mahfilin doğu köşesindeki limon kirişli ahşap merdivenlerden çıkılır. Yarım döner formdaki merdiven, 9 rıhtlıdır. Merdivenin başladığı bölümde dikmeler arasındaki ahşap korkuluklar devam etmez.

Kadınlar mahfili harime doğru çıkma yaparak genişletilmiştir. Mahfil döşemesini taşıyan ahşap dikmeler mahfil katında süreklilik göstermez. Harim ile kadınlar mahfili tavanı tak tavandır ve ahşap çıta tanzimlidir. Basit bir çıta tanzimi olan tavan ahşap kiriş sistemindeki bozulma nedeni ile değişik bölümlerinde sehimler yapmıştır.

Harim döşemesi ahşap kaplamadır. Duvarlar çimento harçlı sıvadır. Ahşap minber güneybatı köşesine yerleştirilmiştir, özgün değildir. Güneydoğu köşesinde yine özgün olmayan mermer vaiz kürsüsü yerleştirilmiştir. Güney duvarındaki mihrap yakın dönemde Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Mihrap nişi 10’ gendir. Nişin önünde küçük bir seki vardır.

Harime zemin kotta her cepheden 2’ şer pencere açılmıştır. Kuzey duvarı dışında diğer cephe duvarlarındaki tepe pencereleri de zemin kot pencereleri aynı akstadır. Tepe pencereleri alçı, renkli cam vitraydır. Batı duvarı üzerinde pencere arasında ahşap kapaklı niş yeri vardır.

Zemin kotta pencere denizlikleri tek parça Marmara mermeridir. Kuzey duvarı dışındaki diğer 3 duvarda yerden ortalama 85 cm. yüksekliğinde Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Bu elemanlar özgün değildir. Pvc pencere doğramaları özgün değildir. Ancak; kuzey duvarında mihrapçenin sağındaki pencerenin harime bakan bölümündeki ahşap kapaklar özgündür. Pencere denizliği de kare formlu pişmiş toprak olup özgün mimari özelliği ile günümüze ulaşmıştır.

Minare kuzeybatı köşesindedir. Bodur minare çokgen formludur ve giriş kapısı kuzey yönündedir.

CEPHE ÖZELLİKLERİ

Yapı duvarları kaba yonu taş duvardır. Sürekli olmayan ahşap hatılların üzeri derzlenerek kapatılmıştır. Derzlerin cepheden kopması nedei ile ahşap hatılların malzemesi tespit edilebilmektedir.

Kuzey cephesi ahşap karkas üzeri sıvadır. Ahşap dikmelerin yeri sıva üzerindeki çatlaklardan belli olmaktadır. Ayrıca kuzey doğu köşesindeki sıva dökülen bölümlerde bu noktadaki dikme örülmektedir. Bu izlerden ahşap dikmelerin doğu yönünde 2 kuzey yönünde ise 4 adet olduğunu söylememiz yanlış olmaz. Son cemaate bakan pencerelerin üst kısımlarında ahşap hatıllar görülmektedir. Dikme aralarının dolu tuğla ile doldurulduğu yine dökülen sıva bölümlerinden görülmektedir. Ahşap strüktürlü son cemaat çatısı yakın dönemde harim çatısı ile birleştirilmiştir. Bu iki çatı arasındaki eğim farklılığı özgün kuzey cephe ahşap kaplamalı çatı saçak kotundan anlaşılmaktadır. Kuzey cephesine bakan 2 adet pencere pvc doğramadır. Ön kısmında demir parmaklık vardır ve özgün değildir. Son cemaate giriş sağlayan kuzeybatı köşesindeki kapı batı avlusunun kapatılan bölümü içinde kalır.

Doğu cephesi kaba yonu taştır ve Su basman kotunda 3 sıra tuğla hatıl tüm cephe boyunca devam etmez. Eğimli bir arazi üzerine kurulan cami güney ve doğu cephe duvar köşelerinde payandalar ile desteklenmiştir. Ancak buna rağmen bina saçak kotundaki farktan yapının güneye doğru yattığını söyleyebiliriz. Zaten bu yatma göz ile de anlaşılmaktadır.

Doğu cephesine zemin kottan son cemaat bölünde 2, harimden de 2 adet pencere açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Harime bakan pencereler taş söve ile çevrelenmiştir. Pvc doğrama önü lokmalı demir parmaklıdır. Harime bakan tepe pencereleri

DOĞU CEPHESİ
GÜNEY VE BATI CEPHESİ
KUZEY CEPHESİ
MİNARE KÜRSÜSÜ

zemin kat pencereleri ile aynı akstadır ancak; daha dardır. Son cemaat pencereleri harime bakan zemin kot pencerelerden üst kotta yer alır.

Cephede yüzey kirlenmesi, malzeme kaybı vardır. Yakın dönemde yenilenen derzler taş yüzeyden dışarda yapılmıştır. Cephe yüzeyinde çatlaklar vardır.

Güney duvarında kaba yonu taş örgünün arasında 2 kottaki ahşap hatıl üzeri sıvanarak kapatılmıştır. Güney cephesine zemin kotta ve üst kotta 2’ şer pencere açılmıştır. Pencere özellikleri doğu cephe pencere özellikleri ile aynıdır. Cephede bitkilenme, kirlenme ve çatlaklar tespit edilmiştir.

Batı cephesi doğu ve güney cepheleri ile aynı özelliktedir. Kaba yonu taş örgünün güney köşesinde sürekli devam etmeyen ahşap hatıllar görülür. Güney cephesindeki 2 kotta bulunan hatıllar bu cephede aynı kotlarda kısmi devam etmektedir.

Pencere düzeni diğer 2 cephe ile aynıdır. Tepe pencere süt atkıları betonarme olarak yenilenmiştir. Zemin kot pencere üst sövelerinin yüzeyi de imitasyon harç ile onarılmıştır. Cephede çatlaklar tespit edilmiştir. Batı cephesindeki bodur minarenin kürsüsü almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Kare planlı kürsü, üç sıra tuğla hatıllı kesme taş örgülüdür. Gövdesi yivlidir. Gövdenin üzeri tek şerefeli, konik külah ile son bulur.

Yapı avlusuna batı yönünden girilir. Bahçe duvarı kagirdir. Ancak bahçe duvarının bir bölümü ile mescid arasında kalan batı avlusu üzerinin kapatılması, muhdes yapıların eklenmesi sonucu estetik değerlerini kaybetmiş ve bozulmuştur.

YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı arazisi eğimlidir. Yapıldığı dönemde eğim nedeni ile yapıdaki oturmayı engellemek için güney ve doğu cephe köşelerinde yapılan 1’ er adet payanda yapının güney yönüne doğu oturmasını kısmi engellemiş olsa da tamamen engelleyememiş ve yapı gözle görülür biçimde güney yönüne doğru oturmuştur. Yakın dönemde yapılan yeni derzleme sıvalar ile özgün

ahşap hatılla kapatılmıştır. Güney ve batı cephesinde çatlaklar tespit edilmektedir. Özellikle güneybatı köşesindeki çatlak oluşumu yapının oturması nedeni ile oluşmuş olması yüksek ihtimaldir.

Yapı harim tavanı sehimlidir. Buda bize ahşap kiriş sistemi ile çatı strüktüründeki elemanların özelliğini kaybettiğini göstermektedir.

Yapı pencereleri pvc olarak yenilenmiştir. Kapılarda özgün olmayıp ahşap ve alüminyumdur. Harim ve son cemaat döşemesi ahşap kaplamadır ve özgün değildir. Marmara mermeri ile kaplanan mihrap nişi, denizliklerde, duvardaki yüksekliği 85 cm. olan kaplamalarda özgün değildir.

Kuzey cephesi çimento harç ile sıvanmıştır. Ahşap tavan kaplaması da lambri olup özgün değildir.

Bahçe duvarı da caddeye doğru yatmıştır ve çatlaklar vardır. Duvar içindeki pencere açıklıklarının önü tel ile kapatılmıştır. Lokmalı parmaklıklarda da malzeme kaybı vardır. Taş harpuştalar da kötü durumdadır. Yakın dönemde yol kotunu yükselmesi nedeni ile bahçe duvarındaki pencerelerin bir bölümü yol kotunun altında kalmıştır.

Yapı son dönemde batı avlusuna eklenen muhdes eklerle özgün görünümünü kaybetmiştir.

RESTİTÜSYON RAPORU

  1. yüzyıl camii olan yapı Kapı Ağası mescidi ismi ile de bilinmektedir. Son cemaati ahşap direkli sundurma çatılı olan yapının son cemaat bölümünün 19. Yüzyıl sonlarında kapatıldığını yazılı kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ayrıca 1998 yılına ait rölövede ahşap kapalı son cemaat yeri görülmektedir. Bunula birlikte kurul arşivinde bulunan eski eser tespit fişinde de ahşap kaplamalı son cemaat yeri görülmektedir.

Mevcutta kapalı olan ve duvarları çimento harçlı olan son cemaat duvarlarında sıvası dökülen bölümlerde ahşap dikme tespit edilmektedir. Kuzey doğu köşesindeki ahşap dikmenin alt kısmında taş kaide yerine ahşap yastık olması  şaşırtıcı bir ayrıntıdır.

Elimizdeki belgeler 19. Yüzyılda kapatılan son cemaat bölümüne ait;1998 yılındaki rölöve ve eski eser tespit fişi olduğundan; 16. Yüzyıla ait bir belge bulunmamasına karşın dikme yerleri tespit edilen camiide 16. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl olmak üzere 2 dönem restitüsyon yapılmıştır.

Buna göre alınan kararlar şunlardır;

*Yapının batı avlusunda yakın dönemde eklenen tuvalet, abdeslikler, kütüphane, imam evi, avlunun üzerini kapatan örü kaldırılmış, avlu ortasındaki mescid tamamen açığa çıkarılmıştır.

*Yakın dönemde yükseltilen yoldan dolayı kapanan pencerelerin açığa çıkması için yol kotu eğimi korunmuş; ancak 40 cm. aşağıya çekilmiştir.

*Yol kotunun aşağıya çekilmiş olmasına rağmen avlu kotu daha alt kotta kaldığından mevcuttaki gibi yol kotundan avluya basamaklarla iniş sağlanmıştır.

*1. Dönem restitsüyonda kapalı son cemaat yeri açık olarak yapılmıştır. 16. Yüzyıl restitüsyonu ile 19. Yüzyıl restitsüyonu arasındaki tek fark budur. 2. Dönem restitüsyonda 1998 yılındaki rölöveye uygun olarak son cemaat kapalı olarak önerilmiştir. Eski eser tespit

formundaki ahşap kaplama yükseklikleri dikkate alınarak mevcuttaki sıvalı cephe yerine ahşap kaplama önerilmiştir.

*Son cemaate giriş mevcuttaki gibi kuzey batı köşesindendir ve aynen korunmuştur. Son cemaat bölümü pencereleri giyotin pencere olarak önerilmiştir. 15. Yüzyıl camiilerinden olan Hacı İlyas camii açık ahşap direkli son cemaat bölümü de 19. Yüzyılda kapatılmıştır. Bu camiye ilişkin bulunan eski belgelerde son cemaat bölümünün giyotin pencere olduğu görülür. Aynı şekilde 16. Yüzyıl yapısı olan ve 19. Yüzyılda yenilenen Kasap İlyas caminin kapalı ahşap son cemaat bölümü yine ahşap giyotin pencere sisteminde yapılmıştır. Harim pencereleri de yine dönem camilerindeki gibi ahşap ve kanatlı doğrama olarak önerilmiştir. Mevcutta kuzey cephesindeki 1 adet pencere iç kısmında bulunan ve özgün olan ahşap kapak diğer pencerelerin iç kısımlarında da çizilmiştir.

  • Cami kapısı özgün değildir. Dönem özellikleri dikkate alındığından Kasap İlyas camii son cemaat ve harime giriş kapı detayları örnek alınarak mescid kapıları restitüe edilmiştir.
  • Mevcutta son cemaat ve harim döşemeleri ahşaptır ve özgün değildir. Dönem camileri incelendiğinde son cemaat ve harim kare pişmiş toprak önerilmiştir ki kuzey duvarında mihrapçenin sağındaki pencere denizlikleri de kare formlu ve pişmiş topraktır.
  • 16. Yüzyıl camilerinden Eyüp Kızıl mescid ve kara Ali Çavuş camilerinin ilgili koruma kurulundan onaylı restitüsyon ve restorasyon projeleri dikkate alınarak Davut Ağa camii minber ve vaiz kürsüsü restitüe edilmiştir.
  • Çok gen planlı mihrap nişi, özgün olan ahşap kaplı mihrapçeye uygun olarak ahşap kaplama olarak önerilmiştir.
  • Harim tavan tanzimi özgündür ve aynen korunmuştur. Özgün olmayan son cemaat ahşap tavanı harim tavanına uygun olarak restitüe edilmiştir.
  • Mevcutta tek bir çatı da toplanan son cemaat ve harim üst örtüsü son cemaat saçak kotunun harim saçak kotundan düşük olması nedeni ile koparılmış ve sundurma çatı olarak alt kotta restitüe edilmiştir. Ahşap strüktürlü çatı sistemleri üst örtüsü alaturka olarak önerilmiştir.
  • Camii minaresi mevcutta kürsü ve pabuç kısmı almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Gövdesi çokgen olan minarenin bu bölümü ile şerefesi sıvalıdır. Şerefe bölümü daire planlıdır. Şerefe korkulukları taştır.

Araştırma sürecinde yapılan dönem analizlerinde 16. Yüzyıl ve 19. Yüzyıl camiileri incelendiğinde minarenin tamamının kesme taş olduğu örnekler olduğu gibi, kürsü ve pabuç kısmı almaşık olup, gövdesi ve şerefe bölümü tuğla örgü olan yada kesme taş olan değişik tipolojilere sahip minareler tespit edilmiştir.

Araştırma sürecinde incelenen camii minarelerinin, camii her nekadar 16. 17. Yüzyıllara tarihlense de özgün olup olmadığı bir dönem yıkılıp yenilenip yenilenmediği konusunda bir belge tespit edilememiştir. Özellikle 16. Yüzyıl ve 18. Yüzyıldaki büyük depremlerde bir çok cami minaresinin yıkıldığı bilindiği için yapılan araştırmalarda minarelerin tam yüzyılları tespit edilememiştir.

Araştırmalarda öncelikle Mimar Sinan’ın eseri olan camii ve minareleri örnek alınmıştır, aynı dönemde yapılmış diğer yapılarda incelenmiştir.

16.-17. YÜZYIL MİNARE ÖRNEKLERİ

ÇAVUŞPAŞA CAMİİ (1538)

Mimar Sinan eseri olan camii almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresinin kürsü ve pabuç kısmı kesme taş gövdesi farisili olup tuğladır. Minare ve camii günümüze özgün hali ile ulaşamamıştır. Kaynaklarda kesme taş olarak geçen minarenin yıkıldığı 19. Yüzyılda tuğla olarak yapıldığı bilgisi yer alır (bkz. İstanbul Ansiklopedisi cilt 2, sayfa,480-481)

Çavuş Paşa Cami

FERRUH KETHUDA CAMİİ (16. YÜZYIL)

Sinan eseri olan cami almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresi kesme taştır. 1950 yılında şerefe üst kısmı yıkılan minare özgününe uygun olarak kesme taş ile yeniden yapılmıştır.

Ferruh Kethüda Cami

AHİ ÇELEBİ CAMİİ (16.YÜZYIL BAŞI)

Sinan eseri olan yapı almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Minaresi kesme taştır.

Ahi Çelebi Cami

KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ (1586)

Bir çok kaynakta Sinan eseri olarak kabul edilse de Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Almaşık duvar örgüsüne sahip caminin minaresi kesme taştır.

ŞAH SULTAN CAMİ (1533)

Sinan eseri olan yapı dikdörtgen planlı, ahşap dikmeli son cemaat yerine sahip bir camidir. Cami duvarları almaşık örgüsüdür. Minare kürsü ve pabucu almaşık duvar örgüsüne sahiptir. Sıvalı olan minare gövdesinin sıvası dökülen bölümlerinde gövdesinin tuğla örgüsü görülmektedir.

Şah Sultan Camii

HACEGİ RAKIM EFENDİ CAMİ (1585)

Sinan eseri olan yapı almaşık duvarlıdır. Minaresi tuğladır. Kaidesi ve pabuç kısmı almaşıktır. Kaynaklara göre yapı 1919 yılında büyük bir yangın geçirmiştir. Minaresi yangın sonrası restorasyonda yenilenmiştir.

İSKENDER ÇELEBİ CAMİ (16.YÜZYIL)

Debbağ İskender Çelebi tarafından yapılan camiinin kesin yapım tarihi bilinmemektedir. Minare gövdesi, kürsü ve pabucu almaşık örgüdür. Şerefesi ise tuğladır.

KARAGÖZ MEHMED PAŞA CAMİ (1786)

Sadullah Çavuş tarafından yaptırılmıştır. Ahşap olan cami zaman içinde harap olduğundan 1961 yılında harap kısımları halk tarafından ihya edilmiştir. Minare pabucu kesme taş olup kürsüsü almaşıktır. Minare gövdesi ve şerefesi daire planlı olup tuğladır.

Karagöz Mehmed Paşa Camii

TEVKİİ CAFER CAMİİ (1515, ONARIMI II. ABDÜLHAMİD ZAMANI)

Banisi, Taçzade Nişancı Cafer Çelebi olup, Anadolu Kadısı iken 1515 yılında idam edilmiştir. Caminin bu tarihten önce yapılmıştır. Giriş kapısında II.Abdülhamid zamanında tamir gördüğü bilgisi vardır. Zaman içinde harap olan yapı 1978 ve 1988 yıllarında Vakıflarca ihya edilmiştir. Minare kürsü ve pabucu kesme taş olup gövde ve şerefesi tuğladır. Şerefe altı taştır.

Tevkii Cafer Camii

MESNEVİHANE CAMİ (1848)

Fatih İlçesi’nde, Çarşamba’da, Tevkii Cafer Mahallesi’nde, İsmail Ağa ve Mesnevihane Caddelerinin köşesinde ,2286 ada,1 parselde Şeyh Mehmet  Murad el Nakşibendi (Ölümü: h.1264/m.1848) tarafından h.1260/m.1844 tarihli vakfiyeyle tesis olunmuştur.

Almaşık duvarlı cami minare pabucu almaşık duvar örgüsü olup gövdesi tuğladır.

Mesnevihane Camii

FEVZİYE CAMİ

Fatih ilçesi’nde, Koca Mustafa Paşa’da, Ha¬cı Hamza Mahallesi’nde güneyde Merdivenli Çeşme Sokağı, batıda Hoca Kadın Sokağı ve kuzeyde Hacı Evhat Sokağı’nın sınırladığı yapı adası yer alır.

Külliyenin esasını oluşturan cami-tekke nedeniyle daha çok Feyziye Camii, Kü¬çük Efendi, Feyzullah Efendi ya da Feyzî Tekkesi olarak da tanınmıştır. Tevhidhanesi kagir, meşrutahanesi ahşap Nakşi tekkesidir.(İşli,s.61)

Külliyenin çekirdeği, Ayasofya vaizi ve reisülkurra Feyzullah Şükrü Efendi (ö. 1814) tarafından 19. yy’ın başlarında kurulan cami-tekkedir. Halvetîliğin Sünbülî koluna bağlı olan bu tekkede Feyzullah Efendi’ nin oğlu, “Küçük Efendi” lakabıyla tanınan Mehmed Abdürreşid Efendi (ö. 1837) postnişinlik yapmıştır. Kaynaklarda tespit edi¬lebilen son şeyhi, 1890’larda meşihat makamında bulunan Nesib Efendi’dir.(Tanman 1994, s.150,Tanman 1965, s.465))

Şeyh Mehmed Abdürreşid Efendi tarafından 1825’te tekkenin yeniden inşa ettirilmiştir.

Cami mevcutta sıvalıdır. Minare pabucu sıvalıdır. Gövdesinin sıvalı kısımlarında dökülmelerinin altında almaşık örgü sistemi tespit edilmektedir. Şerefe üst kısmı tuğladır.

Yapılan dönem araştırmalarına göre cami ile ilgili olarak 16. Yüzyıl dönem restitüsyonda minarenin almaşık örgülü pabuç ve kürsü kısmı korunmuş ancak gövde ve üst kısımları kesme taş olarak önerilmiştir. 19. Yüzyılda ise raspa sonucunda tespit edilen tuğla örgü belge olarak kabul edilerek gövde ve üst kısmı tuğla olarak önerilmiş, şerefe altı mevcuttaki gibi ve eski belgelere uygun olarak taş çizilmiştir.

          Bahçe duvarları özgündür ve mevcut durumu ile korunmuştur.

Tescil fişinde bulunan fotoğraf (belge-1, tarihi bilinmemektedir.)
Belge 2
1948 yılındaki fotoğraf; bu fotoğrafta son cemaat yeri çatısının harim çatı kütlesinden aşağıda olduğu görülmektedir. (belge-3)
Vakıflar arşivinden alınan rölöve belgeleri (belge-4),tarihi bilinmemektedir.
Vakıflar arşivinden alınan zemin kat rölöve belgeleri (belge-5),tarihi bilinmemektedir.
Vakıflar arşivinden alınan birinci kat rölöve belgeleri (belge-6),tarihi bilinmemektedir.
Minare peteğinde yapılan raspa sonucunda minare peteği Osmanlı tuğlası olarak çıkmıştır.
Minare peteğinde yapılan raspa sonucunda minare peteği Osmanlı tuğlası olarak çıkmıştır.

RESTORASYON RAPORU

Restorasyon projesi 2. Dönem restitüsyon doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre alınan kararlar şunlardır;

  • Yapı avlu içindeki batı bölümündeki tüm muhdes yapılar ile kuzeydoğu köşesindeki imam evi kaldırılmış, avlu orta kısmındaki mescid açığa çıkarılmıştır.
  • Bahçe duvarında yola doğru sehim yapan bölümün sökülerek özgün duvar örgü sisteminde örülmesi gerekmektedir.
  • Bahçe duvarı üst kısmında mevcutta olmayan taş harpuşta bölümleri özgün taş harpuşta detayına göre taş malzemeden imal edilecektir.
  • Malzeme kaybı olan bahçe duvarı içindeki pencere lokmalı demir parmaklıkları yenilenmelidir.
  • Bahçe giriş kapısı 16. Yüzyıl camilerinden Nişanca Mehmet Paşa bahçe giriş kapısı örnek alınarak çizilmiş ve uygulaması önerilmiştir.
  • Son cemaat yerinin çimento harçlı sıvaları raspalanmalı, alttaki sistem özgününe uygun olarak konunun uzmanları denetiminde onarılmalıdır. Projesine uygun olarak son cemaat dış cephe duvarları 1. Sınıf çam ile kaplanmalıdır.
  • Son cemaatin çatı bölümü sökülerek ahşap sistemde eğimi projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
  • Harim bölümünün ciddi şekilde sehim yapan ahşap tavan çıtalarından örnekler alındıktan sonra sökülmeli ve aslına uygun olarak ahşaptan yeniden yapılmalıdır. Açılan ahşap sistemdeki çatı elemanlarından çürüyen kısımları değiştirilmelidir. Çatı kiremit altı kaplama tahtası üzerine su yalıtımı yapılarak alaturka kiremit uygulanmalıdır.
  • Pencere ve kapılar restorasyon projesine uygun olarak çizilen detaylara göre imal edilmelidir. Özgün olan kuzey duvarındaki ahşap kapak ile ahşap söve diğer pencere iç kısımlarında yapılmalıdır.
  • Harim içindeki Marmara mermeri ile kaplanmış denizlikler, vaiz kürsüsü, mihrap nişi gibi elemanlardan bu kaplam kaldırılmalıdır. Denizlikler özgününe uygun olarak pişmiş toprak yapılmalıdır. Vaiz kürsüsü, minber yine restorasyon projesine uygun olarak ahşap malzeme ile imal edilmelidir. Mihrap nişide ahşap ile kaplanmalıdır. Ancak mermer kaplamanın mihrap nişinden sökümü sonrasında alttan çıkan başka bir iz tespiti yapılır ise bu iz doğrultusunda proje revize edilmeli ve uygulama ona göre yapılmalıdır.
  • Uygulama sırasında özgün olmayan ahşap döşemeler sökülmelidir. Alttan özgün döşeme sistemi tespit edilemiyorsa projesine uygun olarak pişmiş toprak döşeme yapılmalıdır.
  • İç sıvalar tamamen raspa edilmeli, altan çıkan duvar yüzünde var ise çatlak oluşumları statik rapor doğrultusunda onarılmalı, boşalan derzler özgün harç ile onarılmalı, malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar sağlamlaştırıldıktan sonra horasan harç karışımı ile sıvanmalıdır.

Sıva raspasından önce boya raspası yapılması önerilir. Eğer kalem işi tespiti yapılıyorsa özgününe uygun olarak restorasyonu konunun uzmanları yönetiminde yapılmalıdır.

  • Mevcut içlik ve dışlıkların muhafaza edilmesi önerilmiştir.
  • Cephelerde yakın dönemde yapılan tüm derzler ve sıvalar sökülmelidir. Çürüyen ahşap hatılların yerine lamine ahşap hatılların kullanımı önerilmiştir.

Duvarlardaki çatlak oluşumları statik rapor doğrultusunda onarılmalı, malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Cepheler mikro kumlama ile temizlenmelidir. Duvarlar temizlendikten ve sağlamlaştırıldıktan sonra kaba yonu taş yüzeyden 0.5 cm. İçeride

 olarak şekilde gömme derz özgün harç oranına uygun olarak hazırlanan karışım ile yapılmalıdır.

  • Mescid etrafındaki betonarme kaldırım kaldırılarak yapı etrafında drenaj sistemi yapılmalıdır.
  • Restorasyonda minare 19. Yüzyıla uygun olarak çizilmiştir. Uygulama sırasında gövde kısmındaki çimanto harçlı sıvaların raspa edilmesi, raspa sonucunda farklı bir tespit olur ise projelendirilerek kurula iletilmesi gereklidir.

KAYNAKÇA

Bibi. Öz, İstanbul Camileri, I, 81; Ayvansa-rayî, Hadîka, I, 292; İSTA, VIII, 4285; Kuran, Mimar Sinan, 307; Haskan, Eyüp Tarihi, I, 39. N. ESRA DİŞÖREN

ASLANAPA; Oktay                         : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,

Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN      : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934

HASKAN; Mehmet Mermi:  :Eyüp Tarihi I, İstanbul 1993

Müler-Wiener; Wolfgang                   : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker

  Sayın, İstanbul 1997.

DİŞÖREN; N.Esra                            : “Davut Ağa Mescidi”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 3, İstanbul 1994

KURAN, Aptullah                            :  Mimar Sinan’ın Mescidleri, S. Eyice Armağanı S: 140)

ÖZ; Tahsin                                         : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964

TOZUN; Aylin                                  : XVI.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, M.S.G.S.Ü.

  Sos. Bil.Ens.San.Tar.Ana Bil.Dalı, Türk İslam Sanatları  Programı Yayımlanmamış Y.Lis.Tezi, İstanbul 2002.

TÜRKMENOĞLU, Şener                : Fotoğraflar Biriktirir Anıları, Eyüp,Bir Semte Gönül  Vermek, İstanbul 2005.     

ÜSTÜN; Ayşe                                   : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın                            : Osmanlı Mimarisinde Kanuni Sultan Süleyman Devri(926-974/1520-1566) VI. Cild, İstanbul 2007.

Tekirdağ, Şarköy İlçesi, Uçmakdere Köyü

1.UÇMAKDERE KÖYÜ COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ ve TARİHİ

Uçmag – Uçmak kelimesi Türk ve Altay mitolojisinde anlamı cennet kelimesine karşılık gelir.

Tekirdağ ilinin Şarköy ilçesine bağlı olan Uçmakdere köyü İstanbul’a 170 km uzaklıktadır. Köyün sırtını dayadığı Ganos Dağı (Işıklar Dağı )950 m. yüksekliği ile,Trakya’nın ikinci büyük yükseltisidir.Köy Ganos dağından doğan bir dere yatağı üzerine kurulmuştur. Konumu itibari ile doğal zenginlikleri de bünyesinde barındıran  Uçmakdere köyü Marmara denizine kıyısı olan eski bir Rum köyüdür.

Köyün iklimi, Karasal iklimin bölgede Karadeniz iklimi ve Akdeniz iklimleri arasında geçiş özelliği gösterdiği Marmara iklimidir. Genel olarak bölgenin güneyi ve kuzeyi arasında bu iki iklim arasında geçiş kuşağı olurken Tekirdağ bölgesi ise Karasal iklim etkilerine açık olup 4,3 °C ile öteki kıyı yerleşmelerine göre daha düşük bir ortalamaya sahiptir. Yazları sıcak ve kurak,kışları soğuk ve yağışlı geçer. Köyün merkezi denizden 115 metre yükseklikte olup deniz kıyısına inildikçe ılıman bir iklime geçiş gözlemlenmektedir. Ayvasıl mevkinde ise Akdeniz iklimi yaşanmaktadır.  Yağışların yoğunluğu köyün sularına direkt etki etmektedir.

Köyün ekonomisi günümüzde bağcılık, hayvancılık, keçi yetiştiriciliği ve keçi sütü ürünleri, pekmez, zeytinyağı, zeytin, şifalı otlar, organik bal üretimi, ıhlamur, adaçayı ve kekik otu gibi ürünlere dayalıdır. Son yıllarda köyde bağ olmayan alanlarda tütün yetiştiriciliği yapıldığı görülmektedir.

1924 yılında mübadelede aynı köyden kalkıp gelenlerin tamamı, beyannamelerinde yaptıkları işi ipek böcekçiliği olarak belirterek topluca köye yerleşmişler. Tütüncülük,bağcılık, ipek böcekçiliği ile uğraşırken Japonya’dan ipek ithal edilince fiyatlar düşmüş. 1989 yılında gelindiğine Trakya’da buğday mahsülünü yiyen böcekle süne mücadelesinde, hava akımıyla ipek böcekleri ölünce, yılda 6.5-7 ton ipek üreten Uçmakdere Köyü’nde ipek böcekçiliği ve ipek üretimi biterken, yine  kökleri Rumlara dayanan şarapçılığı ise  hala devam ettirmektedir.

Uçmakdere Köyü, konumu itibariyle doğal zenginlikleri bünyesinde barındırmaktadır. Marmara denizine kıyısı olan köy mavi ile yeşili; tarih ve kültürel doku ile birleştiren zenginliğe sahiptir. Son dönemde yörenin bu güzellikleri  gezi ve kültür turizminin ilgisini çekmektedir

Köy günümüzde dağ sporlarına ilgi duyanların yeni ilgi alanı olmuştur.Yamaç paraşütü köyün Ganos Dağı eteklerinde bulunan Nişantepe ile Uçmakdere köyü Ayvasıl mevki arasında yaygın bir şekilde yapılmaktadır. Tekirdağ valiliği ile Tekirdağ Doğa Sporları ve Havacılık Kulübü tarafından dört yıldır düzenlenen ” Tekirdağ Uçmakdere Yamaç Paraşütü Festivali” yöreye olan ilgiyi arttırmaktadır.

Uçmakdere Köyü Genel Görünüm

Adrese dayalı nüfus sistemine göre 220 adet boş ve dolu konutlara numara tahsis edilmiştir.Köy yerleşimi içinde kayıtlı 142 hane ve eklentileri olup; köyle sahil arasında bağ evleri ve yazlıklardan oluşan 78 hane ve eklentisi bulunmaktadır.

Köyün Rumca’daki adı “Avdimio”dur. “Hoş yer” anlamına gelmektedir. Rumlar AVDiMiO adını kullanırken,yörede yaşayan Türk Yörükleri Uçmakdere’ye “AVDiN” demişlerdir. Rumlar zamanında önemli bir şarap üretim merkezi olarak faaliyet göstermiştir.1918’te çekilmiş bir fotoğrafa göre; köyde yaklaşık 500 hane bulunmakta olup; evlerin çoğu 3 katlı ve camekanlıdır.Köyde 3 tane eczane, 2 kilise, 3 ayazma (kutsal çeşme), 2 Maşatlık (Rum mezarlığı) ve 2 ahşap köprü olduğu, her sokakta kandiller yandığını, 3 yol ağızlarında ise “Talika”ların birbirlerini görebilecekleri dev aynaların olduğu, her evin altında tonlarca şarap alabilen mahzenlerin olduğu, ziyarete gelen Rumlar tarafından anlatılmaktadır. Özellikle “Çavuş Üzümleri”nin Amerika’ya buradan gönderildiği resmi kayıtlarda bulunmaktadır.

Uçmakdere’nin bulunduğu bölgede antik dönemlerden Roma ve Bizans’a değin sürdüğü öngörülen bağcılık kültürü, Osmanlı döneminde de sürmüş. 14 . yüzyılda bu bölgeye gelen Osmanlılar burada yaşayan ve bağcılığı çok iyi bilen Rumların yaşam şekillerine müdahale etmemiştir. Ganos dağının fay kırıklarının zenginleştirdiği mineralli kırmızı killi topraklarından yararlanarak, yörede bağcılığı geliştirmişler.

Bu bölgede, 1950’lere değin karayolu ulaşımı büyük ölçüde kısıtlı iken; geçmişte bu yüzden bölgenin bağcılık ürünlerini ekonomiye kazandırmasında tek seçenek, deniz yolunu tercih etmekten geçiyormuş. Bu sebepledir ki, yöre bağlarının ve bağ ürünlerinin tanıtılmasında en büyük rolü denizciler oynamış.  Büyük gemiler  mevcut tahta iskeleye yanaşamaz  iskeleden sandallarla gemilere şıra fıçıları taşınırmış.

Fırtına olduğu zamanlarda şarap dolu amforaların yüklü olduğu bazı gemilerin , Uçmakdere -Marmara Adası arasında batmış olduğunu günümüzde denizin dibinde yüzlercesi bulunan mühürlü Ganos amforalarının bulunduğu batıkların dalgıçlar tarafından tespiti ile anlayabiliyoruz.

1924 yılındaki mübadele ile köydeki Rum ahali Yunanistan’a göç etmiş, yerlerine Selanik’in Gevgeli-Karasinan ve Mayadağ kazalarından gelen Türkler yerleştirilmiştir. Köyde Osmanlı’ya ait hiçbir Kültür mirası olmaması dikkat çekmektedir.

Uçmakdere Köyü’nün hemen girişinde bulunan 4 asırlık çınar ağacı da dikkat çekiyor. Trakya Üniversitesi tarafından incelenerek anıt niteliği verilen çınar ağacı, görenleri hayran bırakıyor.

 

2.UÇMAKDERE KÖYÜ GELENEKSEL SİVİL MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Tarihi, eskilere dayanan Uçmakdere taş ve ahşabın uyumlu birlikteliğinin yaşatıldığı  tarihi ve mimari dokusu Rum sivil mimarisinin  izlerini taşırken Türklerin bölgeye gelmesi ile geleneksel Türk sivil mimarisi köyün yerel dokusuna yerleşmiştir.

Köy günümüzde Edirne Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulunun kararı ile sit alanı içerisindedir.

Köyün geleneksel sivil mimarisinin şekillenmesinde  coğrafi konumu,çevresel faktörler, yapım teknikleri, yerel malzeme imkanlarının yanı sıra diğer bir önemli unsur yapıların ne amaçla kullanılacakları yani üretim – ekonomik uğraşlarda etkilidir. Eskiden köyde yapılan ipek böcekçiliği ile günümüze dek süregelen bağcılık – şarapçılık  Uçmakdere’nin kırsal mimarisini etkilemiştir.Geçmişte Rumlar taş evlerin zemin katlarındaki depolarda üzüm depolayıp şarap üretirlerken Türkler aynı mekanı ipek böcekçiliği sonrasında da tütün ve tarım ürünleri depolamak için kullanmışlardır.

Genel olarak köyde bulunan konutların çoğu, ahşap karkas arası dolgu ve kagir sistemlerin bir arada kullanıldığı karma sistem ile inşa edilmiş olup bu yapılarda kullanılan başlıca malzemeler; taş, tuğla, kerpiç ve ahşaptır.

Evlerin duvarları, temellerde taş, birinci kat seviyesine kadar moloz taş örgü, üst katlarda da  kâgir ve ahşap kullanılmıştır.

Genellikle parselasyona  göre  kuzey -güney konumlanan evler avlulu, çoğunlukla ayrık nizam ve çift katlıdır.Yapıların plan tipolojisi genellikle zemin kat+1 kat olmak üzere 2 katlıdır. Zemin katta cümle kapısından girildiğinde; tabanı genellikle sıkıştırılmış toprak  bazen de taş kaplı olan yarı-açık fakat sonradan kapalı olarakta kullanılan hayat veya taşlıklar, ambar, depo,

kiler, ahır,kazan-aş ocağı veya mutfak, kışlık oda ve alt kattan üst katta geçişi sağlayan merdiven  vb. mekanlar yer alırken üst kat ise sofa etrafında şekillenen ve odaların yer aldığı ve ailenin esas günlük yaşamının geçtiği kattır. Odaların özellikleri aynı olup, pek az değişkendir.Sofa evin şeklini belirleyen değişken özelliklere sahip bir yapıdadır.Sofanın odalar arasındaki konumuna göre değişik plan tipleri oluşmuştur. Ara kat var ise eğer bu bölüm genellikle kışlık oda yada mutfak olarak kullanılır.

Eskiden zemin katın dış cephesinde çoğunluklu emniyet gereği dışarıya bakan pencere olmaz veya küçük pencereler olurdu.Uçmakdere köyünde de bu kurguyu çoğu evde görebiliyoruz.

  1. UÇMAKDERE KÖYÜ DOKUZ ADET KONUTUN MİMARİ ÖZELLİKLERİ

     3.1. 2474 Parselde ki Mevcut Yapı

           3.1.1 Yapının Mimari Özellikleri

         Arazi eğimine uygun olarak konumlanan yapı ayrık nizam ve bahçeli olmakla beraber  ana kütle içerisinde zemin kotu farklıdır. Yapı günümüzde kullanılmaktadır

Yapı tek parsel üzerinde aynı ana kütle içerisinde,tek üst örtü altında iki farklı cümle kapısı olan iki ayrı konut olarak inşa edilmiştir.  Yapı  zemin kat+ 1 normal kat ve zemin kat+ara kat ve 1 normal kata sahip iki farklı bölümden oluşmaktadır.

Binanın zemin katı ahşap hatıllı kaba yonu taş yığma örgü, üst kat ise üç cephede ahşap çatkı sistemde üzeri ahşap kaplama,arka cephede kaba yonu yığma sistemde ile inşa edilmiştir. Üst örtüsü alaturka kiremitli, kırma çatıdır. Saçaklar düz devam etmektedir.

Dış cephe de zemin kat sıvasız, kısmen kireç badanalı olup üst kat üç cephede ahşap kaplamalı olup arka cephede taştır. Genel olarak yapıda ahşap malzemenin kullanıldığı yerler; duvarlar, tavan, döşemeler, doğramalar ve çatı olarak sıralanabilir.

Yapının üst katında giriş kapısının hemen üzerinden başlayan çıkma cephe boyunca devam ettirilmiştir. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Cephe süslemesi mevcut değildir..

        1 nolu konut;

       Zemin kata giriş; cephenin sağında yer alan aydınlık pencereli,çift kanatlı basit ahşap bir kapıdan sağlanır. Zemin kat döşemesi sıkıştırılmış toprak olup kiler, ambar veya depo olarak kullanılmaktadır. Zemin katta kısmen araziden kaynaklanan kot farkı yüksekliği  ahşap dikmeler üzerine ara kat yapılarak değerlendirilmiş. Giriş kapısının sol tarafında yer alan ahşap köşe sahanlıklı iki kollu merdiven ile üst kata ulaşılırken ara kata merdivenin köşe sahanlığından ulaşılmaktadır. Ara katta kışlık oda olarak kullanılan bir oda mevcuttur.

Üst katta yer alan üç oda, merdivenin sahanlığına açılmaktadır. Odaların birinin uç kısmında yüklük ve kışın banyo olarak kullanılan küçük bir alan yer alır.

zemin kat kaba yonu yığma taş örgü, üst kat üç cephede ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama arka cephe kaba yonu yığma sistemde inşa edilmiştir. Dış cephede Zemin kat sıvasız ,üst kat üç cephede ahşap kaplamadır. İç mekanda ise bölme duvarlarda ahşap bağdadi sistem kullanılmış olup üzerine kireç-saman-çamur karışımı harçla sıva yapılmıştır.

      2 nolu konut;

       Zemin kata giriş; cephenin sağında yer alan düz ahşap lentolu çift kanatlı basit ahşap,yalın bir kapıdan sağlanır. zemin kat döşemesi sıkıştırılmış toprak olup giriş kapısının hemen solunda taş bir yemlik yer alır. Zemin kat ahır ve depo olarak kullanılan bir mimari hacim durumundadır.

Üst kata; ara kat olmadığı için taş pabuçlu tek kollu,sahanlıksız ahşap bir merdiven ile ulaşılır. Ahşap merdiven üst katta sofaya açılır. Sofanın iki yanında ikişer oda yer alıp üst kat iç sofalı plan tipine sahiptir.

Zemin kat yer yer ahşap hatıllı kaba yonu yığma sistemde inşa edilmiş olup üst kat yine ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama ve arka cephede kaba yonu yığma taş sistemle inşa edilmiştir.

      3.2. 2536 Parselde ki Mevcut Yapı

       Ayrık nizamlı , bahçeli zemin kat+ 1 normal kattan oluşan  bir yapıdır. Günümüzde kullanılmamaktadır.

           3.2.1 Yapının Mimari Özellikleri

Yapı ahşap hatıllı kaba yonu yığma ve ahşap çatkı arası taş dolgulu olup karma sistemde inşa edilmiştir.Üst örtüsü alaturka kiremitli çatıdır. saçaklar düz devam eder.

Dış cephe de iki cephe sıvasız taş , giriş cephesi ve diğer yönde üst kat cepheler ahşap kaplama zemin kat cepheleri taştır.  Giriş cephesinde üst kat,cephe boyunca az miktarda ana kütleden çıkma yapmıştır.Yapıda ahşap malzemenin kullanıldığı yerler; duvarlar,tavan, döşemeler, doğramalar ve üst örtü olarak sıralanabilir.

Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Özgün tavanlar çıtakari düz ahşap kaplamadır.Cephe süslemesi mevcut değildir.

Zemin kata orta akstan ahşap çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Zemin kat tabanı sıkıştırılmış toprak olup giriş kapısının sağ aksında bir oda mevcuttur. zemin kat depo, kiler ve genel hizmet işleri için kullanılır. giriş kapısının sol aksında tek kollu, taş pabuçlu ahşap merdiven ile üst katta ulaşılır. Üst kat planı köşe sofalı olup iki oda ve bir ocaklı mekandan oluşur. oturma odası olarak düzenlenen odanın pencereli cephesinde boyunca uzanan sedir mevcuttur.

3.3. 2544 Parselde ki Mevcut Yapı

      Ayrık nizamlı , bahçeli, zemin kat+ 1 normal kattan oluşan  bir yapıdır. Günümüzde kullanılmaktadır.

           3.3.1 Yapının Mimari Özellikleri

           Yapı ahşap hatıllı kaba yonu yığma ve ahşap çatkı arası taş dolgulu olup karma sistemde inşa edilmiştir.Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma çatıdır. Saçaklar düz devam eder.

Dış cephe de arka cephe sıvasız taş , giriş cephesi ve diğer yönde üst kat cepheler ahşap kaplama+ sıva, zemin kat cepheleri ise taştır.Özgün mimari kurguda günümüzde mevcut olmayan giriş kapısının hemen üzerinde sofada aydınlık tepe pencereli ahşap küçük balkon olmalıdır.Yapıda ahşap malzemenin kullanıldığı yerler; duvarlar,tavan, döşemeler, doğramalar ve üst örtü olarak sıralanabilir.

Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Özgün tavanlar düz ahşap kaplamadır.Cephe süslemesi mevcut değildir.

         Zemin kata orta akstan ahşap çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Zemin kat tabanı şap beton olup giriş kapısının sol aksında bir oda ve sonradan eklenen mutfak sağ aksta bahçeden girişi olan depo olarak kullanılan bir mekan mevcuttur. Zemin katta orta hacim taşlık olarak kullanılıp depo, kiler ve genel hizmet işleri için kullanılır. Üst kata taşlıktan iki kollu sahanlıklı ahşap merdiven ile ulaşılır.Üst kat planı iç sofalı olup iki yanında birer odadan oluşur. Oturma odası olarak düzenlenen odanın pencereli cephesinde boyunca uzanan sedir mevcuttur. Diğer odada yaşmağı sonradan kapatıldığı anlaşılan ocak ve hemen yanında kışın sıcak olması için ocağın yanında yapılan banyo yapmak içinde kullanılan mekan bulunur. Sofada ise bir adet ahşap yüklük mevcuttur.

     3.4. 2496 Parselde ki Mevcut Yapı

Yapı eğimli arazi üzerinde ayrık nizam,iki cephesi sokağa bakan,bahçeli, zemin kat+ 1 normal kattan oluşan tek üst örtü altında iki farklı yaşam alanı olarak düzenlenmiştir. Yapı günümüzde kısmen kullanılmaktadır.

              3.4.1 Yapının Mimari Özellikleri

              Yapı zemin katta  yer yer yatay ahşap hatıllı kaba yonu yığma taş ve üst katta ahşap çatkı üzeri kalamut+ kerpiç sıva ile ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir.Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma çatıdır. Özgün saçaklar; düz devam eder, alınlıklı ve ahşap kaplamalıdır.Saçak altında cepheler ahşap profilli silmeler ile çevrelenmiştir.

Dış cephe de zemin kat büyük oranda sıvasız taş, üst kat cepheler ahşap kaplamadır. Yapının kuzey ve güney cephelerinde iki farklı girişi mevcuttur.

Üst kat güney cephe düzenlemesinde; köşe gönye basit çıkma mevcuttur. Çıkma  ahşap döşeme hatıllarının zemin kat tavanından dışarıya  doğru uzatılması şeklinde olup,hatıllar ahşap malzeme ile kapatılmıştır. Bu çıkma cephe boyunca kademeli olarak tekrarlanır. Köşe çıkma yan cephede ise paralel düz çıkma olarak biçimlenip ahşap eli böğründe payandalara oturur. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli giyotin penceredir. Cephe düzenlemesi oldukça sade ve yalındır. Süsleme mevcut değildir.

            1 Nolu Konut ( güney Cephe) :   Zemin kata sokağa bakan cepheden sağ akstan ahşap düz lentolu,çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Kapının sol yanında aydınlık penceresi mevcuttur. Zemin kat tabanı sıkıştırılmış toprak olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılır. Zemin katta orta mekan dışında iki oda yer alır. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır.

Üst kata taşlıktan taş pabuçlu,çeyrek döner, tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır. Merdiven yuvasında köşede gömme basit bir niş mevcuttur. Üst kat planı iç sofalı, iki yanında ikişer odadan oluşun bir yaşam alanıdır.Üst katın  iki odası  evin kış damı(kış odası) ve aş ocağı olup yaşmaklı ve piramit külahlı ocaklar bulunur.Özgün mimari kurguya uygun olarak ocağın yanında kapaklı dolaplar mevcut olması gerekirken bunlar kapatılmıştır. Aş ocağı- mutfak olarak kullanılan odanın köşesinde taş döşeme yükseltili küçük hacimli bir bölüm kışın banyo olarak kullanılmaktaydı. Sofa ve diğer odalarda pencere alt hizası boyunca sedirler yer alır. Yine sofa ve bazı oda duvarlarını 80-85 cm yüksekliğinde  çepeçevre dolaşan sandalye çakması bulunmaktadır.

Sofada merdiven üzeri boş hacim  ahşap yüklük olarak değerlendirilmiş olup bir diğer yüklük oda kapısının hemen  üzerinde yer alan ahşap kapaklı tavan arasındaki boş hacmin değerlendirildiği niştir.

Üst kat tavanları yalın çıtalarla hareketlendirilen düz tavan olup taban döşemeleri ahşaptır. Duvarlar kireç-saman karışımı veya çamur harcıyla sıvalıdır.

Kışlık damı veya ocaklı oda, üst kat

              2 Nolu Konut (Kuzey Cephe): Zemin kata bahçeye bakan öne cephe sağ akstan ahşap düz lentolu,çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Zemin kat tabanı sıkıştırılmış toprak olup samanlık ve eklenen ahır bölümünden müteşekkildir. Zemin katın tavanları yapımı basit olan bakkal tavan(ters tavan) sistem olup  ahşap strüktürün göründüğü tavandır.

Giriş cephesi
2 nolu konutun cephe görünümü

Zemin kat belirli  aralıklarla yatay ahşap hatıllı kaba yonu taş ve üst katta ahşap çatkı üzeri kalamut + kerpiç sıva ile ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir. Üst kata samanlıktan tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır.Üst kat  dış sofalı ve iki odası mevcut olup sofada dikmelerle ve çatkılarla ayrılan yaşmaklı ocağı ve küçük bir penceresi olan bölüm mevcuttur. Odalardan birinde pencere boyunca devam eden sedir mevcuttur. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli giyotin penceredir.İç cepheler kerpiç sıva üzeri kireç badanadır.Sofanın ve ocaklı bölümün tavanı bakkal sisteme benzeyen ahşap strüktürün ve kalamutların  görüldüğü açık sistemdir. Diğer odalar düz ahşap lambiri tavandır.

3.5. 2526 Parselde ki Mevcut Yapı

   3.5.1 Yapının Mimari Özellikleri

    Yapı arazi eğimine uyumlu olarak inşa edilmiş olup ayrık nizam, iki cephesi sokağa bakan, köşe konumlu, arka bahçeli, kısmi bodrum kat+ zemin kat+ 1 normal kattan oluşmaktadır. Günümüzde oldukça harap durumdadır.

Yapı zemin ve üst katta ahşap karkas arası tuğla, dolgu ahşap bağdadi, yan ve arka cephelerde tuğla örgü ve belli kotlarda tuğla hatıllı kaba yonu taş yığma,Bodrum katta ise kaba yonu taş yığma sistemlerin kullanıldığı karma bir sisteme sahiptir. Yine arka cepheye bitişik ek müştemilat yığma taş örgü sistemde inşa edilmiştir. İç duvarlar ahşap bağdadidir. Üst örtü alaturka kiremit kaplı oturtma sistemli kırma çatıdır.

Yapıda kullanılan ahşap karkas elemanlar alın alına bindirme tekniğinde çivilerle sabitlenmiştir. Fakat bir iki noktada da geçmeli tekniğin uygulandığını görebiliriz.

Bina günümüzde cephelerde büyük oranda yapı strüktürünün tamamen görüldüğü köşe konumlu bir Rum evidir. Mübadele ile köye yerleşen Türkler yaptıkları evlerde genellikle bodrum kat yapmazlardı. Rumlar ise yörede bağcılıkla beraber şarap üretimi yaptıkları için bodrum katları mahzen olarakta kullanırlardı. Rumlar inşa ettikleri yapılarda ahşap karkas arası dolgu tuğla tekniğini taşla beraber sıklıkla kullanmışlardır. Ayrıca zemin katta yaşam alanları uzun ve geniş pencere oranları ile dışarıya dönük olup bu yapıda pencereler zemin kat ve üst katlarda farklılık göstermemektedir. Oysa Türk sivil mimari geleneğinde zemin katta çoğunlukla pencere olmaz yada küçük ölçekli az sayıda pencereler olurdu. Yapıda geniş bir teras mevcuttur.

Zemin kat üç oda+ ıslak zeminler+ giriş sahanlığı ve hol+ depo/geçiş mekanlarından oluşur. Binada  yıkılma tehlikesi olduğu için üst kat ve zemin katta bazı mekanlara girilememiş dışarıdan gözlem ile tespit yapılmıştır. Bu nedenle bodrum üstünde yer alan odanın hemen üzerinde terasta devam eden tuğla örgü baca, odada bir ocak olabileceğine işaret eder ki bu mekanın büyük olasılıkla mutfak olarak kullanıldığını gösterir.

Zemin katın özgün dış cepheleri ise; üst kat köşesinde yer alan çıkmanın hemen altında muhtemel ki sonradan kapatılan ahşap çatkı üzeri ahşap kaplamalı mimari hacmin (depo veya geçiş alanı) cephesi ahşap kaplama olup diğer cepheler horasan sıva üzeri boyadır.

Ön cephenin orta aksında derin bir nişin içinde yer alan ahşap çift kanatlı yan ve üst aydınlık pencereli cümle kapısına, beş basamaklı taş merdiven ile ulaşılır. Kapı nişinin sövelerinin köşelerinde süs amaçlı ahşap kare kesitli pilasterlar yer alır. Yapıya bir diğer giriş ise yan cepheden, depo olarak kullanılan mekandan tek kanatlı basit bir ahşap kapı ile sağlanır. Yine, bodrum kata giriş ise ön cephede ahşap basit bir kapı ile sağlanmıştır.

Özgün pencereler, ahşap düşey sürmeli giyotin pencerelidir. Sadece depo olarak kullanılan mekanın penceresi ahşap kanatlı olup ölçüleri cephe pencerelerinden daha küçüktür.

Zemin katın taban döşemeleri ıslak zemin hariç tüm mekan hacimleri ahşap kaplamadır. Zemin kat tavanları ise yalın çıtalarla hareketlendirilen düz tavan olup ahşaptır. Odalarda pencerelerin alt pervazı seviyesinde oda duvarını çepeçevre dolaşan “sandalye çakması” mevcuttur. Alt kattan üst kata depo ve ayrıca holde yer alan iki kollu çeyrek döner ahşap merdivenlerle üst katın sofasına ulaşılır.

Üst kat salon veya sofa +2 oda ve üstü sundurma ile kapatılan,terastan oluşmaktadır. Dış cephe düzeninde sofanın ahşap döşeme hatıllarının zemin katın tavanından yol aksına doğru uzatılması şeklinde köşeden çıkma yaparak ahşap eli böğründeler ile desteklenmiştir. Yan cephe düzeninde sofanın ve köşeden ön cepheye dönen odanın cephesi üst katta ahşap bağdadi teknikle inşa edilmiş olup ahşap kaplamadır. Ön cephe oda ise tuğla dolgulu ahşap karkas duvar olup sıvalıdır. Saçak altı ahşap kaplamadır. Cephelerde saçak altılarında ahşap dişli friz, profilli silmeler ve furuşlar tüm cepheleri kuşatır. Özgün pencereler zemin katta olduğu gibi düşey sürmeli olup oranları aynıdır.

Üst katta taban döşemeleri ahşap düz kaplamadır. Günümüzde odanın tavanları yıkık durumda olduğu için tespit mümkün olmamıştır. Fakat zemin kattaki odaların ahşap düz,çıtalı tavan kaplamasının burada da tekrar edilmiş olması mümkündür. Sofanın tavanı ise ahşap çıtalı tavan sistemde geometrik bir kurgu ile uygulanmıştır.

Zemin katta olduğu gibi üst katın odalarında da pencerelerin alt pervazı seviyesinde oda duvarını çepeçevre dolaşan “sandalye çakması” mevcuttur.Zemin katta oda ön cephesinde pencere alt hizalarında sedir yer alır.

Üst kat yan cephede yer alan seyir terası ahşap dikmeler üzerine oturan çatı hatıllarının uzatılması ile devam eden bir üst örtü ile kapatılmıştır. Etrafı ahşap parapet ile çevrelenmiştir. Terasta yer alan tuğla örgü baca sıvasızdır.Terasın döşemesi ahşap kaplamadır.

Yapının yan ve arka cephesine bitişik dikdörtgen planlı yığma moloz taş sistemde doğal zemine yapışık inşa edilmiş müştemilatın ahşap düşey sürmeli penceresi mevcuttur. muhtemelen yapıda simetrik bir pencere daha mevcut iken duvarın yıkılan bölümü ile beraber yok olmuştur. Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma çatıdır.

güneydoğu köşeden görünüm

3.6. 2560 Parselde ki Mevcut Yapı

      Yapı bitişik nizam,bahçeli,zemin kat+ 1 normal kattan oluşmaktadır. Zemin kat arka ve yan cephelerde belirli  aralıklarla yatay ahşap hatıllı kaba yonu taş, ön cephede kaba yonu yığma taş örgü sistemde  ve üst katta ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır.

3.6.1 Yapının Mimari Özellikleri

Taş örgü subasmanı üzerinde yer alan yapının zemin katına orta akstan özgün olmayan ahşap düz lentolu,tek kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Kapının sağ yanında aydınlık penceresi mevcuttur. Zemin kat döşemesi şap olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılırken, katta orta mekan dışında mutfak ve banyo olarak kullanılan iki mekan daha yer alır. Ayrıca banyo ve mutfak arasında gömme bir yüklük mevcuttur. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır.

Zemin kattan  üst kata taşlıklıktan taş pabuçlu tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır. Üst kat köşe sofalı ve üç odası mevcut olup odalar ve sofanın büyük bir bölümü düz ahşap lambiri tavandır. Sağ ve sol aksta yer alan odaların arasındaki bölümde günümüzde ahşap elemanları mevcut olmayan bir yüklük yer alır.

Dış cephede zemin kat taş örgü, üst kat ise arka ve yan cephe taş örgü,ön cephe ve diğer yan cephe ahşap kaplamadır.

Ön cephe dış görünüm
zemin kat tavanı; ters tavan veya bakkal tavan

       3.7. 2689 Parselde ki Mevcut Yapı

       Yapı eğimli arazi üzerinde ayrık nizam, bahçeli, zemin kat+ 1 normal kat olarak inşa edilmiştir. Günümüzde kullanılmaktadır.

3.7.1 Yapının Mimari Özellikleri

              Zemin kat belirli  aralıklarla yatay ahşap hatıllı kaba yonu taş sistemde  ve üst kat ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır. Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma sistemdir.Saçaklarda ahşap hatıllar düz devam edip saçak altında ahşap kaplama mevcut değildir.

Zemin kata orta akstan ahşap düz lentolu, çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Sol aksta cephede aydınlık penceresi mevcuttur. Zemin kat döşemesi sıkıştırılmış toprak olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılırken, katta orta mekan dışında mutfak,depo/banyo ve tuvalet olarak kullanılan mekanlar yer alır. Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır. Zemin kattan  üst kata taşlıklıktan taş pabuçlu tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır.

Üst kat iç sofalı ve karşılıklı aksta yer alan dört odadan oluşur. Sofa dışarıya orta aksta gömme balkon ile açılır. Arka cepheye bakan sol aksta ki oda da aş ocağı,bir adet niş ve yüklük yer alır. Yine ön cephede sağ akstaki odada bir adet niş mevcuttur. Sofa bölümünde tavanlar ters tavan dediğimiz ahşap çatı strüktür sistemde olup diğer hacimlerde ahşap kaplamadır. Döşemeler üst katta ahşap kaplamadır. Özgün pencereler ahşap düşey sürmelidir.

Dış cephe de iki cephe sıvasız taş , giriş cephesi ve diğer yönde üst kat cepheler ahşap kaplama, zemin kat cepheleri taştır. Giriş cephesinde üst kat, orta aksında demir korkuluklu gömme balkon yer alır.

Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Cephe süslemesi mevcut değildir.

Özgün ahşap düşey sürmeli pencereler

3.8. 2530 Parselde ki Mevcut Yapı

        Köşe konumlu, ayrık nizamlı, özgün yapıdan günümüze kısmen zemin kat ulaşmıştır. Dış cephe ahşap kaplama ve taş örgüdür.

foto: Kayıhan Bölükbaş

3.8.1 Yapının Mimari Özellikleri

                Yapının günümüze ulaşan mevcut kısmı ahşap karkas arası tuğla dolgu,ahşap bağdadi ve arka cephede belli sıralarda ahşap hatıllı yığma taş örgü sistemlerin kullanıldığı karma sistemde inşa edilmiştir. Yapının zemin katına giriş; köşe pahında, dar, üst aydınlık pencereli, tek kanatlı, ahşap kapı ile sağlanır. Köşe pahlı olan bu cephe doğrudan sokağa açılmaktadır.

 Bu mekan nitelikli tavanı ile dikkat çekerken, mekanın mimari kurgusu buranın öncesinde bir ticarethane işlevselliğinde tasarlandığını düşündürmektedir. Mekanın ön cephesinde yer alan, genişliği 100 cm’ yi geçmeyen ve dikdörtgen formu koruyan dışta iki yana doğru açılan ahşap çakma kepenkli, içte ise; sabit kanatlı (açılmayan), geniş pervazlı, yatay ve dikey kare kesitli çıtaların çatılmasıyla oluşturulan kasetleme sistemde kare camları olan pencereler mevcuttur.

Zemin katta yer alan dükkanda bir oda hemen yanında orta aksta ahşap basit bir merdiven ile tavan yüksekliği oldukça az olan sekiliğe ulaşılır. Ahşap dikmelere oturan sekilik  ahşap korkulukla çevrelenmiştir. Ayrıca sekiliğin ahşap düşey sürmeli,küçük bir penceresi mevcuttur.  Zemin katta dükkan içerisinde mekan ile bağlantılı bir oda yer alır. Odanın hem dükkanın içine hem de sokağa açılan tek kanatlı basit ahşap kapıları mevcuttur. Ayrıca odanın dükkan içerisine bakan cephesinde, ahşap söveli sabit kanatlı bir penceresi vardır. Zemin katın tabanı şap olup odanın ve merdivenli yüksek sekilerinin ise ahşap kaplamadır.  Seki merdiveninin diğer tarafında zemin kodu farklı tabanı sıkıştırılmış toprak olan, ve sonradan özgün duvarın yerine delikli blok tuğlalarla örülerek elde edilmiş depo olarak kullanılan bir mekan mevcuttur ki olasılıkla yapının günümüzde büyük ölçüde mevcut olmayan yaşam alanlarına bağlantıyı sağlar.

Dükkanın tavanı dikkat çeker, ahşap tekne tavan sistemde yapılmış olup göbeklidir. Tavan zemini ile pervaz arasına köşelerde ve belli noktalarda ahşap furuşlar yerleştirilmiştir.

Tekne tavan kaliteli işçilik ve fazla malzeme gerektiğinden genellikle zengin ailelerin evlerinde ya da evin baş odalarında uygulanmıştır. Uygulama alanı düz tavanlar kadar yaygın olmayan tekne tavanların en çok kenar pervazlarında ve göbeklerinde süsleme vardır ki dolayısıyla bu yapının ilk sahipleri de büyük olasılıkla yörenin belli başlı ailelerinden olmalıydı. Tekne tavanlı mekanın içerisinde yer alan odanın tavanı düz ahşap kaplama olup dükkan sekilerinin olduğu bölümünde ise seki altı ve seki üstü kot farklılığı nedeniyle olacak ki  bu bölümde tekne tavandan düz çıtalı ahşap tavana geçiş yapılmıştır.

Dükkan özgün durumunda iç mekanda zeminden pencere altlarında belli bir kota kadar ahşap kaplama olup üst kotları kerpiç sıva üzeri kireçtir. Dükkanda mevcut olan odanın da duvarları kısmen kerpiç sıva üzeri kireç badana ve belli kotta ahşap kaplamadır.

Dış cephede günümüze ulaşmayan normal katın varlığı parselasyonu düzeltmek için yapılan köşe ve gönye çıkmaların saçak ve saçak altı eğrisel iri payandaların mimari kurgularından tespit edilebilmektedir. Geniş saçak altları ahşap kaplamadır.Payandaların cephede bini yaptığı ve saçağı desteklediği noktalar kare kesitli kademeli silme ile çevrelenmiştir. Payandaların ön alt yüzleri sac kaplı olup üzeri renkli stilize bahar dalları ile bezenmiştir. Saçak altlarında ve ahşap payandaların yan yüzeylerinde hayvan figürleri, servi ağaçları vb. bitkisel bezemeler mevcuttur.

Dış cephe yan ve ön cephede zeminden itibaren ahşap kaplama olup arka cephede belli aralıklarla yatay ahşap hatıllı taş örgüdür. Yapının inşa sisteminde kaba yonu ahşap hatıllı yığma taş örgü,ahşap bağdadi ve kısmen ahşap karkas arası tuğla dolgu tekniklerinin kullanıldığı görülebilir.

Eski fotoğraflardan ve yapı üzerindeki izlerden yapının parsel boyunca devam ettiği tespit edilmiştir. Yapı bu tespitlere göre dükkan olarak kullanılan mekandan sonra da devam eden zemin kat ,ara kat ve 1 normal kattan oluşan bir yapıdır.

Yapının eski bir fotoğrafı

3.9. 2393 Parselde ki Mevcut Yapı

        Yapı arazi eğiminde doğal zemine oturtulan bir Rum mimarisi örneği olup zemin kat + asma kat ve 1 normal kattan oluşur. Yapı günümüzde kullanılmamaktadır.

Doğal zemine dayanan bu yapıda, zemin kat arkaya doğru araziye oturmuştur. Üst kat ve zemin kat parselizasyon sınırlarının dışına taşmamıştır. Girişler, yapının araziye oturumu ile değişen farklılıklar göstermektedir. Ön cephede, zemin kotunda yer alan ana kapıdan giriş sağlanırken yan arka cephede yer alan girişin, kotu daha yüksekte kalmaktadır. Genel olarak; yapının araziye oturum şekli dış sınırları değişmeyen bir anlayışla tasarlanmıştır. 

              3.9.1 Yapının Mimari Özellikleri

               Zemin kat belirli  aralıklarla üç sıra tuğla hatıllı kaba yonu taş sistemde ve üst kat duvarları yığma delikli ve dolu tuğlalarla bölme duvarları kısmen ahşap bağdadi tekniğinde inşa edilmiş olup, asma kat ise içte bölme duvarlarında  ahşap çatkı ahşap kaplama üzeri çamur sıva ve kireç badana olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmamaktadır. Üst örtüsü marsilya kiremitli kırma sistemdir. Dar saçaklarda ahşap hatıllar düz devam edip saçak altında ahşap kaplama mevcut değildir. Ön cephe orta aks 1.katta metal payandalara oturan ferforje korkuluklu, orta sofanın çıkması olan cephe balkonu yer alır.

Dış cephede zemin kat tuğla hatıllı taş örgü sıvasız, üst katta ise tuğla örgü yığma sistem,üzeri çamur sıva üzeri kireç badana olup zemin kat yüksekliği ve birinci kat ayrımı cephede çepeçevre tuğla örgü silme ile vurgulanmış olup eşit aralıklı noktalarda güçlendirme için metal kılıçlar saplanarak cepheler güçlendirilmiştir. İç mekanda bölme duvarlar ahşap bağdadi üzeri çamur sıva olup üzeri kireç badanadır.

Ön cephede zemin kata girişte; ana kapı ve çevresindeki elemanlar, zemin katın işlevselliği ile birlikte çözümlenmiştir.Geniş tuğla yuvarlak kemerli, kilit taşlı, nişin içerisinde aydınlık pencereli, ahşap lentolu ve pervazlı dikdörtgen formlu kapının bir kısmı çift kanatlı ahşap kapı olarak düzenlenip diğer bölümü tek kanatlı taşlık girişi olarak düzenlemiştir. Evin mimari tasarımdan evin ilk sahibinin olasılıkla yörenin tüccarlarından olduğunu varsayabiliriz.

Çift kanatlı cümle kapısı olarak düzenlenen bölüm ahşap kapı ve pencere kepeklerinde çokça rastlanan çakma ve kabartmalı, yapıştırmalı yalancı (taklit) kündekari tekniği kullanılmıştır. Üç göbek olarak tasarlanan kapıda geometrik şekillerden oluşan ahşap bloklar,çıtalar yan yana getirilerek  çiviyle veya yapıştırılarak tutturulmuştur. Üst göbek üçgen alınlıklı rölyef süsleme ile dikey ve yatay ahşap çıtalar düşey dikdörtgen formlu  olarak birbirlerine çivilerle tutturulmuş olup orta göbek üzerinde dikdörtgen form içerisinde yatay uzanan rölyef süsleme mevcuttur. Alt göbekte ise üst kotun yatay ve dikey çıtaları simetrik olarak tekrarlanmıştır.

Kapının diğer tek kanatlı bölümü ise basit ve yalın ahşap bir kurguda yapılmıştır. Çakma kapı yapım tekniğinde, yan yana sıralanmış dikey tahtalar, arkalarından kalın kesitli ve yatay üç adet kayıta çakılarak sabitlenmiştir.

Kapının kemerli alınlığından ahşap testere dişli kuşak geçmektedir. Çift kanatlı kapının arka tarafta yer alan kilidi kapazlama yani bindirme kilit olup gullep menteşelidir. Kapı ön tarafında ise kanatlarda birer halka ile asma kilit yer alır.

Yan cephe arka köşede yer alan diğer giriş kapısı tuğla örgü yuvarlak kemerli, ahşap tek kanatlı kapısı mevcuttur.

ön cephe ana giriş kapısı
ön cephe ana giriş kapısı
kapazlama / bindirme kilit

Zemin kat ve ara kat dış cephelerde düz ahşap lentolu pencerelerin üstünde tuğla örgü yuvarlak sağır kemerler yer alırken iç tarafta ise yuvarlak kemerli nişlerin içine oturmuştur. Pencerelerin yan, alt ve üst kenarlarından oldukça geniş boyutlarda boşluklar bırakıldıktan sonra alt kotta içe doğru genişleyen eğimli denizliklere sahip nişler oluşmuştur. Özgün pencereler ahşap düşey sürmelidir.

Üst kat pencereleri dış cephede dikdörtgen formlu dar nişli, içten duvar yüzeyinde sıfırlanan ahşap doğramalı düşey sürmelidir. Pencerelerin bazıları kullanım amacına  ve mimari kurguya uygun olarak oranları daha farklıdır. Pencere üstlerinde tuğla örgü basık sağır kemerler mevcuttur.Üst kat özgün pencere doğramaları ahşap düşey sürmeli olup bir de dikdörtgen formun içerisinde üstte ahşap kasetleme altta ahşap çift kanatlı olan pencerelerde mevcuttur. Bu pencereler baş oda da kullanılmıştır. (oturma odası)

zemin kat içten görünüm
zemin kat dıştan görünüm

Zemin katta ana kapıdan girildiğinde duvarları kerpiç sıvalı üzeri kireç badanalı giriş sahanlığından geçilerek, depo, kiler, ve ahır olarak kullanılan taşlığa girilir. Ayrıca taşlıkta ahşap karkas üzeri ahşap kaplama teknikle oluşturulan bir oda olup hemen yanında taş bir yalak mevcuttur.

Zemin katın giriş sahanlığının hemen yanından çeyrek döner, tek kollu, ahşap korkuluklu ahşap merdiven ile ara katta ulaşılır. Yine zemin katın kuzeybatı köşesinden birinci kata zemin kotu ve girişi farklı olan tek kollu ahşap merdivenden çıkılır. Merdiven zemin kata  çakma kapı yapım tekniğinde, yan yana sıralanmış dikey tahtalar, arkalarından kalın kesitli ve yatay üç adet kayıta çakılarak sabitlenmiş basit ahşap tek kanatlı bir kapı ile bağlanır.

Zemin kat iç duvarları sıvasız taş örgü, tuğla hatıllıdır. Kuzey cephesinde tuğla basık kemerli bir niş mevcuttur. Tavanlar ahşap strüktürlü olup ters tavan sistemdedir.

zemin kattan normal kata çıkış
zemin kattan ara kata çıkış

Ara kat zemin katın ölçülerini dengeleyen bir kurguda ve bölme duvarlarında ahşap karkas üzeri ahşap kaplama tekniğinde inşa edilmiştir. Ara kat kışlık bir yaşam alanı olarak düşünüldüğü için kat yüksekliği normal kata göre daha alçaktır.

Ara katın zemin kattan görünümü

Ara kat iç sofalı olup yanlarda iki oda ve ocaklı geniş bir odadan oluşur. Ayrıca sofanın her iki ucunda zemin kattan sofaya bağlanan ahşap merdiven diğer ucunda ise 1. kata bağlanan ahşap yarım döner tek kollu merdiven mevcuttur. 1.kata çıkan merdivenin alt boşluğu ahşap kapaklı kiler olarak değerlendirilirken diğer yanında yine duvar içinde yer alan mimari bir hacim mevcuttur.

Sofanın batı cephesinde iki oda mevcut olup karşı aksta ocaklı oda yer alır. Ocaklı odanın kuzey cephesi boyunca zeminden tavana ahşap yüklük yer alır ki oda da bulunan ocak ile beraber kışlık oda olarak nitelendirebiliriz.  Odanın güney cephesinde ahşap bir set de yer alırken ocağın aynı zamanda işlevsel olarak aş pişirmek içinde kullanılmış olabileceğini düşünebiliriz.

Ara katın kışlık damı (odası)
Ara katın kışlık damı (odası)

Odanın yine güney cephesinde zemin katın giriş sahanlığına, iç mekana bakan ahşap düşey sürmeli giyotin pencereler yer alır. Ayrıca  sofanın kuzeydoğu köşesinde zemin kat giriş sahanlığına bakan ahşap korkuluklu bölüm yer alır. Bu bölümde muhtemel zemin katın ana giriş kapısından geleni gideni görebilmek veya iletişim kurabilmek için böyle bir düzenleme yapılmıştır.

Ara katta zemin kat giriş sahanlığının hemen üstünde yer alan mimari düzenleme
Ara katta zemin kat giriş sahanlığının hemen üstünde yer alan mimari düzenleme

Yapıda merdiven, genel plan düzeninde belirgin olarak yer almıştır.Üst kata ara kattan ahşap yarım döner bir merdiven ve kuzeybatı köşeden ayrı girişi olan tek kollu ahşap merdiven ile ulaşılır. Üst kat plan şeması  ve mimari kurgusunda iki farklı yaşam alanı düzenlemesi mevcuttur. Esas yaşam alanını oluşturan bölüm dış cephe orta aksta balkona açılan orta sofa, sofanın iki yanında odalar,mutfak ve ıslak hacim yer alır. Merdiven kovasının yanından açılan kapı ile ikinci bölüme geçilir bu bölüm kapalı dış sofalı olup üç oda sıralı olarak tek aksta yer alır ve sofaya açılır. Muhtemel ki bu bölümde açık dış sofalı plan bu yapıda farklı bir şekil almış gibidir. Yapı da zemin döşemeleri ıslak hacim hariç ahşap kaplamadır.

Üst katın orta sofası ve sofaya açılan odalar
Üst katın orta sofası ve sofaya açılan odalar
Üst katın dış sofalı bölümü ve sofaya açılan odalar
Üst katın dış sofalı bölümü ve sofaya açılan odalar

Esas yaşam alanında ön cephe köşede yer alan oda, baş oda olarak düzenlenmiştir. Odaya üç göbekli, ahşap çift kanatlı yalın bir kapıdan girilir. Diğer odaların kapıları ise ahşap tek kanatlı basit ve yalın kapılardır. Odanın tavanı çıtalı düz tavandır. Tavan kaplaması yapıldıktan sonra tavan yüzeyine değişik şekillerdeki çıtalar yardımı ile çeşitli geometrik desenler ile oluşturulmuş bir kompozisyona sahiptir. Tavan ortasında göbekte kelebek deseni dikkat çeker.  Tavanın profilli silmeleri ile alın tahtası arasında küçük, basit dişler çepeçevre tavanı kuşatır. Orta sofanın çıtalı tavanı ise sade bir düzenleme sergilemektedir. Bunun dışında üst katta dış sofa hariç tüm mimari hacimlerin tavanı düz ahşap kaplama tavandır. Dış sofa ise ahşap strüktürün göründüğü ters tavan tipindedir.

Baş odanın ahşap çıtalı,göbekli tavanı
Orta sofanın düz çıtalı ahşap tavanı

Mutfakta ki aş ocağı ; yanlarında yer alan derin nişli pencere denizliklerinin hemen altında kapaklı ahşap dolaplarla oluşturulan bir düzenlemeye sahiptir. Ayrıca ocak üst kotunda kısmen sergen de yer alır. Mutfakta tabandan tavana ahşap bir dolap da mevcuttur. Ocağın güney cephesinde ise duvara gömme, raflı ve alt kotta kapaklı dolap olarak düzenlenen mutfak dolabı yer alır. Zemin döşemesi ahşap kaplamadır. Pencere oranları diğer cephe pencerelerine göre farklıdır.

üst kat mutfağın tasarımı
üst kat mutfağın tasarımı

Ön cephe güneydoğu köşede küçük bir oda yer alır. Odanın sokağa bakan cephesinde sedir yerleştirilmiştir. Zemin döşemesi ahşap kaplama olup tavan düz çıtalı ahşaptır. Tüm odalar ve sofada olduğu gibi pencere hizasında mimari hacmi kuşatan sandalye çakmaları (koltuk silmesi) mevcuttur. Bu küçük oda ile mutfak arasında ahşap kapı ile sofaya açılan bir hol ve tuvalet (hela) yer alır.

Diğer bir oda ise yatak odası olarak  tasarlanmış olup  tabandan tavana ahşap kapaklı bir yüklüğü vardır. Yine burada da zemin döşemesi ahşap kaplama, tavan düz çıtalı sistem olup pencere hizasında sandalye çakması mevcuttur

Merdivenin hemen yanından ahşap tek kanatlı bir kapı ile ikinci bir sofa olan oldukça geniş dış sofaya geçilir. Üst katın bu bölümüne ulaşım aynı zamanda tek kollu ahşap merdiven ile de sağlanır. Bu sofaya aynı aksta sıralı olarak üç oda kapısı açılır. Odaların bölme duvarları ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama tekniğinde üzeri çamur sıva olarak yapılmıştır. odaların ikisinde üst kotta dışa dirsekli bacalar mevcuttur. Zemin döşemeleri ahşap kaplama olup tavanlar üç odada da düz ahşap tavandır. Sofanın tavanı ise ahşap strüktürlü ters tavandır. Pencereler ahşap düşey sürmelidir.

       3.10. 2514 Parselde ki Mevcut Yapı

        Yapı eğimli arazi üzerinde ayrık nizam, bahçeli, zemin kat+ 1 normal odadan oluşan tek üst örtü altında farklı kullanım amaçları ve işlevsellikte düzenlenmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır.

3.10.1 Yapının Mimari Özellikleri

        Arazi eğimine uygun olarak konumlanan yapı ayrık nizam ve bahçeli olmakla beraber sokağa bitişik sağır cephesi mevcuttur.  Yapı günümüzde kullanılmaktadır

Yapı tek parsel üzerinde aynı ana kütle içerisinde, tek üst örtü altında oldukça farklı ve basit bir mimari kurguya sahiptir. Yapının özgün mimari kurgusu şöyledir;

Zemin kat yüksekliği 2 kat yüksekliğinde tutularak aynı hacim içerisinde taşlık; ahır, kiler, depo,kazan ocağı, mutfak gibi genel hizmet işleri için kullanılırken taşlık alanının bir kısmına bir oda, aynı odanın üstünde de tek kollu ahşap basit bir merdiven ile çıkılan sahanlıklı bir oda ve küçük bir mimari hacim ekleyerek bir barınma alanı kurgulanmıştır. Taşlığa daha sonradan eklendiği tespit edilen bir oda ve ıslak hacim oldukça düzensiz tasarımla uygulanmıştır.

Zemin kat taşlığa eklenen odanın kodu taşlık döşeme kotundan daha yüksektedir. Taşlıkta yer alan kazan ocağı kullanılmamakta olup sonradan taşlığa eklemlenen odanın bacası bu ocağa bağlanmıştır. Yapının ana giriş kapısı özgününde çakma, iki kanatlı basit bir ahşap kapıdan oluşurken kapının bir kanadı iptal edilerek yapıya sonradan ilave edilen banyo ve tuvalet gibi ıslak hacimler için ayrılarak içeriden bu bölüme girişi sağlamak için kullanılmıştır.

Taşlığın doğu cephesinde ahşap tek kanatlı girişin sağında yer alan bir oda, kapının solunda mutfak olarak kullanılan alan yer alırken güney cephe girişin solunda sonradan eklenen ıslak hacimler sağında kazan ocağı ve ek bir oda yer alır. Özgün oda kapaklı dolap ve yüklük mevcuttur. Odada taşlığın mutfak olarak kullanılan alanına bakan ahşap düşey sürmeli penceresi özgünlüğünü muhafaza etmektedir. tavan düz ahşap kaplama olup zemin şap betondur.

 Ek oda yüksekliği; taşlığın iki kat yüksekliğinde yapılan tavanından oldukça aşağıda kaldığı için dolayısıyla tavan taşlık aydınlatma penceresinin hemen altında kalmaktadır. Ek odanın tavanının ahşap strüktürü suntalam ile kapatılmıştır. Odanın bahçeye bakan penceresi geniş dikdörtgen formlu ahşap kanatlıdır.

Bu ek odaya iki basamaklı sahanlıklı bir merdiven ile ulaşılırken sahanlıktan da ahşap tek kollu basit bir merdiven ile doğu giriş kapısının sağında yer alan özgün odanın hemen üzerinde yer alan iki yönden ahşap korkuluklu sahanlığa sahip, odaya çıkılır. Bu üst odanın da tavan yüksekliği yapının üst tavan yüksekliğinin altında kalmaktadır. Odanın tavanı düz ahşap kaplama, zemin döşemesi ise yine ahşap kaplamadır. Bahçeye bakan dar dikdörtgen formlu iki adet pencerenin tek kanatlı doğramaları özgün değildir.

Taşlığın güney cephesinde yer alan ana girişin üzerinde cephede büyük ölçüde özgünlüğü bozulan ahşap, dikdörtgen formlu taşlık aydınlanma pencereleri yer alır.

Yapıda kullanılan kapılar çakma kapı yapım tekniğinde, yan yana sıralanmış dikey tahtalar, arkalarından kalın kesitli ve yatay üç adet kayıta çakılarak sabitlenmiştir. Taşlığın geri kalan alanları depo ve kiler olarak kullanılmaktadır.

Dış cephede sokağa ve arka bahçeye bakan cepheler sağırdır. Yapı ahşap hatıllı yığma taş sistemde inşa edilmiştir. Sadece güney cephede yer alan giriş kapısının üzeri ahşap kalaslarla kapatılmıştır.  Yapının barınma alanı olarak kullanılan doğu bölümünde doğu ve güney doğu yönünde cepheler büyük ölçüde ahşap kaplamadır. Diğer cepheler taş örgü sıvasızdır. Cephenin doğu ve güneydoğu yönlerine ekler yapılarak özgün mimari kurguya zarar verilmiştir. Yapının üst örtüsü alaturka kiremitli, kırma çatıdır. Saçaklar düz devam etmektedir. Dar saçak altları kapatılmamıştır.

3.11. 2494 Parselde ki Mevcut Yapı

   Ayrık nizamlı, bahçeli, zemin+ 1 normal kattan oluşan yapı zemin katta kaba yonu yığma taş örgü üst katta ahşap karkas dolgu sistemde inşa edilmiştir. Özgün mimari kurguya yenilemelerle zarar verilmiştir. Dış cephe zemin katta taş örgü üzeri kireç badana üst katta ise strafor üzeri sıva+ boyadır.

    3.11.1 Yapının Mimari Özellikleri

      Geleneksel köy mimarisine uygun olarak inşa edilen yapının günümüzde yapılan yenilikler ve onarımlarla özgün dokusuna zarar verilmiştir.

       Zemin kata giriş; cephenin solunda yer alan ,tek kanatlı basit demir bir kapıdan sağlanır. Özgün zemin katın taşlık kısmının döşemesi ahşap lambiri ile yenilenmiş olup mutfak, oda ve ıslak hacimlerin olduğu evin genel hizmetlerinin yapıldığı birimlerden meydana gelir. Taşlığın giriş kısmında mutfak olarak kullanılan orta hacim yer alır. Taşlıktaki odadan tek kollu merdiven ile üst katta ulaşılır. Zemin katta betonarme giriş ile güçlendirme yapılmıştır.

Üst katta ise köşe sofa ve aynı aksta sofaya açılan iki oda yer alır. Sofa muhtemelen sonra ilave edilen dışa taşkın balkon yer alır. Merdiven kovasının yanında ıslak hacim mevcuttur.

Yapıdaki tüm pencere ölçüleri ve doğramaları değiştirilerek pvc malzeme ile yenilenmiştir. Zemin döşemeleri ıslak hacimler dışında ahşap lambiri ile değiştirilmiştir. Tavanlar ahşap lambiri kaplamadır. İç mekan kapıları tek kanatlı ve mdf üzeri preslenen kaplama malzemeli kapılarla yenilenmiştir.

Yapının üst örtüsü marsilya kiremitli kırma çatıdır. Saçaklar düz inip saçak altı ahşap hatılları kapatılmamıştır.

Yapının zemin kat çevresine beton dökülerek yürüme yolu ve giriş bölümünde oturma alanı yapılmıştır.

Yapı günümüzde yapılan yenileneme ve onarım ile özgün mimari kurgusunu kısmen kaybetmiştir.

    3.12. 2548 Parselde ki Mevcut Yapı

     Yapı arazi eğimine uyumlu olarak inşa edilmiş olup ayrık nizam, bahçeli, zemin kat+ 1 normal kattan oluşmaktadır. Günümüzde kullanılmaktadır.

3.12.1 Yapının Mimari Özellikleri

             Zemin kat belirli  kaba yonu taş sistemde  ve üst kat ahşap çatkı üzeri ahşap kaplama ve kaba yonu yığma taş olup karma sistemde inşa edilmiştir. Yapı günümüzde kullanılmaktadır. Üst örtüsü alaturka kiremitli kırma sistemdir.Saçaklarda ahşap hatıllar düz devam edip saçak altında ahşap kaplama mevcut değildir.

Zemin kata orta akstan  demir düz lentolu, çift kanatlı basit yalın bir kapıdan girilir. Günümüzde ki mevcut ana kapı geçmişte ahşap çift kanatlı bir kapı olmalıdır. Zemin kat döşemesi dökme şap olup orta hacim taşlık olarak evin genel hizmet işleri için kullanılır. Zemin katta orta mekan dışında mutfak,banyo ve tuvalet olarak kullanılan mekanlar ve özgün kurguya dahil olmayan bir oda yer alır.  Zemin katın tavanları yapımı basit olan Bakkal Tavan ya da Ters Tavan sistem dediğimiz ahşap strüktürün göründüğü tavandır. Zemin kattan  üst kata taşlıklıktan taş pabuçlu iki kollu sahanlıklı ahşap merdiven ile ulaşılır. Yapının sağ cephesine bitişik moloz taş örgü yığma ek bir  bölüm depo olarak kullanılmaktadır.

Üst kat iç sofalı ve karşılıklı aksta yer alan dört odadan oluşur. Sofa dışarıya orta aksta gömme balkon ile açılır. Sofa bölümünde tavanlar ters tavan dediğimiz ahşap çatı strüktür sistemde olup diğer hacimlerde ahşap kaplamadır.  Oda kapıları çatma ahşap kapı olup üzerlerinde yer alan tavan arası niş olarak düzenlenmiştir. Döşemeler ise bu katta ahşap kaplamadır. Yapının özgün pencereleri ahşap düşey sürmelidir.

Dış cephe de üst kat iki yan cephe ile zemin kat ön cephe taş örgü üzeri sıvalı, yan cepheler zemin katta ise moloz taş ,giriş cephesinde üst kat cephe ahşap kaplamadır. Giriş cephesinde üst kat, orta aksında beton parapetli gömme balkon yer alır.  Bu beton parapet özgün kurguda yapının genel  mimari kurgusu içerisinde ahşap korkuluklu olmalıdır.

Günümüzde pencerelerin ölçüleri ve doğramaları kısmen değiştirilmiştir. Özgün pencereler ahşap düşey sürmeli, giyotin pencerelerdir. Cephe süslemesi mevcut değildir.

 

Samsun Hazinedarzade Süleyman Paşa Medresesi ve Camii

Samsun ve çevresinde, 13. 14. ve 15. yüzyıllarda Anadolu Selçukluları, Pervaneoğulları, İlhanlılar, Candaroğulları, Canik Beyleri (Kubadoğulları, Bafra Beyleri, Taceddinoğulları, Taşanoğulları ve Hacı Emiroğulları) ve Osmanlıların hakimiyeti görülmektedir. Sultan II. Murad devrinden itibaren Osmanlılara geçen Samsun ve çevresi, 1774–1808 yılları arasında Canikli Ali Paşa ayan ailesinin, ardından 1807–57 arasında bir başka ayan ailesi olan Hazinedârzâdeler yönetiminde kalmış, bundan sonra da merkezden atanan mutasarrıflar tarafından yönetilmiştir. Kırım’ın elden çıktığı 1774 yılından sonra iyice gerileyen şehrin, 19. yüzyıl ortalarından itibaren hızla geliştiği bilinmektedir. 1869’da büyük bir yangınla kentin hemen tamamı yanmış, akabinde yeniden plânlanmıştır. 1939, 1942, 1943 yılı (Erzincan) depremlerinde Samsun ve ilçeleri hasar görmüş, birçok tarihi eser, az çok yıkılıp zarar görmüştür. (Samsun’da Türk Mimarisinin Gelişimi/ Sami Bayraktar)

Yaklaşık 900 yıldır Türk-İslam kültürünün yoğrulduğu Samsun ili sınırları içerisinde devrinin önemli ilim yuvaları görevi görmüş çok sayıda medrese inşa edilmiştir. Zaman içerisinde medrese görevi görmüş yapıların çoğu ya tamamen yıkılmış, ya da bir kısmı ancak günümüze ulaşabilmiştir. Günümüze ulaşan eski medrese yapıları ise ya atıl durumda ya da buralardan çoğunlukla farklı amaçlarla faydalanılmaktadır.

Söz konu medrese yapısının inşa vakfiyesi 1813 tarihli olup Süleyman Behram Paşa tarafından yaptırılmıştır.

Genel olarak yapılan araştırmalarda medrese ve cami ile ilgili görsel ve yazılı belgeler yok denecek kadar azdır.

19 yüzyıl Samsun şer‘iyye sicillerini kapsayan bir araştırmada medrese ve caminin gelirlerinin tasnifi yapılmıştır.

– Hazinedar-zâde Süleyman Pasa Medresesi ve Medrese Camisi ile Diğer Camisinin Gelirleri

Medrese ve içinde bulunan caminin banisi, uzun yıllar Canik muhassılı ve Trabzon Valiliği yapan Hazinedar-zâde Süleyman Pasa’dır.

Evail-i Recep 1249/Kasım ortaları 1833 tarihinde aslen Bursalı olan Hacı Çetin İbrahim Ağa’nın zevcesi Fatma Hatun, Medrese Camisi müezzinliğine vakfettiği 100 kuruş, Medrese Camisi müezzini Güdülcü-zâde Hafız Hüseyin Efendi’ye teslim edilmiştir.

Yine 15 Safer 1246/5 Ağustos 1830 tarihinde Medrese Camisi müezzini Güdülcü-zâde Hüseyin Hafız Efendi’ye Köprülü Terzi Usta Hasan Ağa, devir-hanlık için 100 kurus vakfetmiştir. Bu meblağ adı geçen müezzine teslim edilmiştir. Samsun köylerinden Büyükoyumca köyünden Karaköseoğlu Hüseyin’in esi Fatma Hatun, emlakinden bağışladığı 300 kurusun rıbhı ile Medrese Camisi’nde 3 kıyye yağ yakılmasını şart koşmuştur.

Yine Pazar mahallesinden Nalbant Usta Yakup’un Yüksek Kahve altında olan bir dükkân hasılatı icarından Medrese Camisi’nde üç kıyye yağ yakılmasını şart koşmuştur.

( 19.Yüzyılın Ortalarında Samsun Vakıfları ve Gelirleri / Mehmet Beşirli)

-Osmanlı Arşivi’nde bulunan ve 1863-1864 Müfettiş Ali Rıza Efendi teftişi dönemi yapılan inşa ve tamiratlar (Abdülaziz Dönemi ) adlı bir araştırmada  medrese ve camide onarımlar yapıldığından bahsetmektedir.

 ”

Tamir edilen camilerin ilki Hazinedârzâde Süleyman Paşa Vakfına ait medrese camiiydi. Müftü Said Efendi tarafından teyemmünen18 her sabah Buhari-i Şerif okutulan19 cami yaklaşık üç misli büyütülmüştü. Caminin sağ tarafına eski mimarisine uygun yeni bir kubbe daha ilave edilerek son cemaat mahalli genişletilmişti. Avlusundaki medrese ve şadırvan da tamir edilecekti. Tahminen 60.390 kuruş tutacak olan masraf vakfın mütevellisi Abdülhamid Bey tarafından karşılanacaktı.

-Daha sonraki dönemlerde 1869 yılında medresede çıkan yangınla Samsun şehrinin hemen tamamı yanmış, bu yangının ardından kent bir Fransız mimar tarafından yeniden planlanmıştır. Bu plana göre, şehirde birbirini dik olarak kesen cadde ve sokak sistemi içinde çoğunluğu iki katlı kâgir binalardan oluşan evler ve diğer kamu binaları inşa edilmiştir. Özellikle 1870’lerden itibaren söz konusu plânın da etkisi ile şehir nispeten düzenli ve modern bir görünüm kazanmaya başlamıştır. ( Samsun şehir kimliği çalıştayı sonuç raporu)

1869 ”Büyük Samsun Yangını” felaketinden sonra medresenin ilk inşadaki mimari kurgusunun büyük ölçüde  değişim geçirdiği ve yeniden ihya edildiği bilinmektedir. Yazılı ve görsel kaynakların bu döneme dair kısıtlı olmasından dolayı şu aşamada ilk inşa dönemine dair her hangi bir belgeye ulaşılamamıştır.

Medresenin günümüze ulaşan mimari kurgusu 19. yüzyılın son dönemlerini yansıtmaktadır. Türk neo-klasik (1877-1930) üsluptadır. Bu dönem cumhuriyetin ilk yıllarında inşa edilen yapılarda da etkisini sürdürmüştür.  Neo klasik üslup Osmanlıda ki batılılışmaya bir tepki olarak doğmuştur.  Bu dönemde sivri kemerler, at nalı kemerler gibi klasik üsluptaki öğeler yeniden kullanılmaya başlanmıştır. Bu bilgiler doğrultusunda medresenin bu dönemde bir kez daha onarım geçirmiş olabileceği olasıdır.

Tüm bu kısıtlı bilgilerin dışında yaptığımız genel araştırma çerçevesinde Yıldıray Özbek ‘in ” Son Dönem Osmanlı Medreselerine Bir Örnek Şıhlı Hamidiye Medresesi ” adlı çalışmasında önemli bir bilgiye rastladık. Şöyle ki;

”Son dönem Osmanlı medreseleri içinde en geç tarihli eser olarak tespit  edebildiğimiz  Samsun Süleyman Paşa Medresesi 1904 tarihlidir. Kitabesinden 11 hücreli olduğu anlaşılan medrese iki katlı olup, revaklı avlu etrafına sıralanmış mekanlardan oluşmuştur. Kuzey-güney doğrultuda dikdörtgen bir plân arz eden medresenin üst örtüsü kırma çatı olup kiremitle örtülüdür. Avlu revak kemerleri dikdörtgen payelere oturmaktadır. Süleyman Paşa Medresesinde, II. Abdülhamid dönemi eserlerinde gördüğümüz ve neo-klasik akımın unsurlarından olan üçgen alınlık kullanılmıştır.

Esasen, araştırmacılar tarafından Osmanlı medrese mimarisinde kabul edilmiş bir klasik plân şeması olmamakla birlikte, revaklı avlu etrafına sıralanmış öğrenci hücreleri ve hücrelerden daha geniş yapılarak çoğu zaman kubbeyle örtülü ve beden duvarından dışa taşırılarak vurgulanan dershane hücresinden oluşan medrese plânı klasik şema olarak kabul edilebilir.”

Yine Yıldıray Özbek’in çalışmasında geçen bu bilgi Şevki Duymaz’ın “II. Abdülhamid Dönemi İmar Faaliyetleri” isimli Doktora Tezi’nde de verilmiştir.

Bu veriler ışığında II. Abdülhamid’ in Samsun’ daki imar faaliyetleri düşünüldüğünde yukarıdaki bilgilerin büyük oranda doğru olduğunu söylenebilir.

Ayrıca yapıda kullanılan volta döşemelerin varlığı yapının Osmanlı Dönemi’nin sonlarında müdahale gördüğünü kanıtlar niteliktedir ki volta döşeme sistemi Osmanlı Dönemi’nin sonlarında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk yıllarında sıklıkla kullanılmıştır.

Yapı 1914 yılına dek medrese olarak kullanıldıktan sonra 1928 yılına kadar da özgün işlevine uygun olmayan bir şekilde önce otel sonra kahvehane olarak kullanılmıştır.

Cumhuriyet dönemine gelindiğinde ise 1943 yılında Samsun’un Ladik ilçesi yakınlarında bölgeyi tamamen etkileyen büyük bir deprem olmuştur. Bölgede binlerce insanın ölmesi ve  %80 oranında şehrin yıkımı ile sonuçlanmıştır. Saathane meydanının ve civarının bu depremden etkilendiği belgelerle tespit edilmiş olup meydanda bulunan saat kulesinin depremde yıkıldığı bilinmektedir. Bu dönemde medrese ve caminin  bölgeyi büyük ölçüde etkileyen bu depremden zarar gören yapılar arasında olması muhtemeldir.

1974 sonrasında bir dönem vakıflar bölge müdürlüğü olarak kullanılan yapı daha sonra iş hanı olarak kullanılmış ve yapı günümüze değin özgün tasarımına uygun olmayan bu işlevsellikte ulaşmıştır.

Tüm bu tarihsel süreçte medrese ve camisinin içinde olduğu bölge büyük yangınlar ve depremler gibi afetler geçirmiş olup  büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır.

Ayrıca  medresenin farklı kullanım amaçları doğrultusunda yapılan değişiklikler ve niteliksiz muhdes ekler  bu kültür varlığını önemli ölçüde tahrip etmiş ve tüm bu müdahaleler cami ve medresede çok katmanlı bir tarihsel süreci beraberinde getirmiştir.

Yapının ana kütlesinin 19.yüzyıl sonlarının yapısal kurgularını taşıyan günümüzdeki mevcut halide dönemi yansıtan bir değer olarak önemlidir.

19 yüzyıl ortaları Süleyman paşa medresesi

1943/44 yılında depremde yıkılan saat kulesinin yeri (1950/60’lı yıllar)

saat kulesi ve Medrese camii 1944 öncesi
1942 medrese cami ve saat kulesi
Samsun genel görünüm ve Süleyman Paşa Medresesi-camii 1950’li yıllar
Belediye meydanı ve Medrese

Hasret burcunda bir Osmanlı eseri: Manastır İshak Çelebi Camii

Hasret burcunda bir Osmanlı eseri: Manastır İshak Çelebi Camii
Hasret burcunda bir Osmanlı eseri: Manastır İshak Çelebi Camii

16’ıncı yüzyılda inşa edilen İshak Çelebi Camii tekrar cemaatine kavuşuyor.

İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni

Manastır İshak Çelebi Camii, Osmanlı Cihan Devleti’nin Balkanlar’da inşa ettiği en büyük camilerden biri. 16’ncı yüzyıl Osmanlı mimarisinin tipik özelliklerini taşıyan cami, TİKA’nın desteğiyle restore edildi.

Kadim eser, Osmanlı padişahları tarafından da zaman zaman ziyaret edilen kadim esere Sultan Reşad’ın gubari hat çeşidiyle bir levhayı bizzat astığı ve Sultan Abdülhamid Han’ın camii dört defa ziyaret ettiği bilinmektedir.

Restorasyon uzmanı Erhan Uludağ ile Manastır İshak Çelebi Camii’nin restorasyonu özelinde bir mülakat yaptık.

İbrahim Ethem Gören: Erhan Bey, evvelemirde camiinin banisi İshak Çelebi’den bahseder misiniz? Hakkında ne tür bilgiler mevcut?

Erhan Uludağ: Külliyenin kurucusu ve aynı zamanda şimdi harabe halindeki İshak Fakih Camii’nin de banisi olan İshak Fakih’in oğlu İshak Çelebi’dir. İshak Çelebi önce Manastır, daha sonra Selanik kadısıdır.

Camiinin inşası hangi zaman dilimine tarihleniyor? Bir tarih kitabesi var mı?

Giriş kapısı üzerinde yer alan dört satır halindeki Sülüs karakterle yazılmış Arapça inşa kitabesine cami, II. Bayezid devrinde, H. 912/ M. 1506 yılında, İsa Fakih’in oğlu İshak Çelebi tarafından yaptırılmıştır.

Osmanlı döneminde şehir merkezlerindeki camiler umumiyetle külliye şeklinde inşa ediliyordu. Bu bağlamda İshak Çelebi Külliyesi’nden geriye neler kalmış?

Maalesef sadece cami kalmıştır.

BALKANLARDAKİ EN BÜYÜK OSMANLI ESERLERİNDEN BİRİ

Osmanlı asırlarında külliyenin gederleri nasıl karşılanmış. Bir vakıf, vakfiye söz konusu mu?

Vakfiyenin tamamı elimizde değildir, kaynaklarda herhangi bir bilgiye rastlanmamıştır. Ancak vakıf eserlerinin tekrardan vakıf hizmetine alınabilmesi için Makedonya İslam Birliği ve Manastır özelinde de Manastır Müftülüğü gayret sarf etmektedir.

Camiinin teknik özelliklerinden bahseder misiniz?

Cami, içten içe 14.60 mx14.60 m. ebatlarında kare planlı harim kısmı ile kuzey cephesine bitişik konumlanmış 10.50 m.x 27.30 m. ebatlarında dikdörtgen planlı son cemaat bölümünden oluşmaktadır.

Son cemaat bölümünün harim duvarı hizasındaki ilk bölümü 3 adet kubbe ile örtülürken diğer kısımları kırma çatı ile geçilmiştir. Kagir sistemde yapılan caminin son cemaat kubbeleri geç dönemde ahşap olarak yapılmıştır. Uygulamada son cemaat kubbeleri özgününe uygun olarak tuğladan, kagir sistemden yeniden yapılmıştır. Kubbeleri taşıyan özgün mermer sütunlardan bir tanesi günümüze ulaşabilmiş, diğerleri kubbeler ahşap olarak yapıldığı geç dönemde ahşaptan yapılmıştır. Proje kapsamında bu sütunlarda özgün sütun özelliğine göre mermerden yapılmıştır.

Harim cepheleri almaşık örgü sistemine sahiptir. Bir sıra kaba yonu veya moloz taş, 3 sıra tuğla taştan düzenlenmiştir. Taş sırası düşey aralarında da dik yönde tuğlalarda yerleştirilmiştir. Minare kürsü ve pabucu da kaba yonu taş ve tuğla hatıl sırasından yapılmıştır. Gövde ve petek kısmı da kesme taştır. Minare şerefe altı stalaktitli olup estetik bir görünüşe sahiptir. Son cemaat bölümü 19. yüzyılda kapatıldığından cepheleri o dönemin mimarisine uygun olarak sıvalıdır.

Cami geride kalan asırlarda restorasyondan geçmiş mi?

Cami’nin, inşa edildiği zamandan bugüne pek çok kez onarım gördüğü hem yapının mimari ve hem de bezeme özelliklerinden anlaşılmaktadır. Özellikle son cemaat yerine yapılan ilave bölümler ile iç duvar ve kubbe yüzeylerinde bulunan kalemişi bezemelerdeki üslup-renk farklılıkları, onarıma ilişkin en somut veriler arasındadır. Eldeki bilgilerden hareketle Cami’nin, 1890, 1910-1911, 1959, 1963, 1980, 2003, 2005, 2014 yıllarında müdahale gördüğü ve bazı kısımlarının elden geçirildiği düşünülmektedir. Ancak, bu onarımlarda yapının hangi kısımlarının onarıldığı/yenilendiği konusunda arşivlerde yeterli bilgi-belge bulunmamaktadır. Ancak, son cemaat mahalline ilave yapıldığı, kadınlar mahfilinin düzenlendiği, minarenin onarıldığı, kalemişi bezemelerin bakım ve onarımlarının yapıldığı araştırmalar sonucunda saptanmıştır.

BALKAN HARBİ YILLARINDA MEZAR KİTABELERİ KALDIRIM TAŞI OLARAK KULLANILMIŞTIR

Siz restorasyona başladığınızda tarihi ibadethanenin genel görüntüsü nasıldı?

Maalesef cami bakımsız ve kötü durumda idi. Harimde ve son cemaat duvarlarında çok ciddi rutubet sorunu vardı. Harim ana kubbede 1. Dünya Savaşı’nda düşen havan topunun geldiği bölüm hasarlı bir şekilde idi. Harim minber, mihrap, vaiz kürsüsü, pencere kepenkleri yağlı boya ile özgün olmayan şeklide boyalı idi. Harimin kadınlar mahfili ahşapları kötü durumda idi. Harim cepheleri boyalı idi ve çoğu dökülmüştü. Harim pencere doğramaları çürümüştü ve kötü durumda idi. Son cemaat sağ ve sol cephelerdeki kadınlar mahfili kısımları yerinde değildi. Son cemaat yeri çatı karkasında ciddi sehim oluşmuştu, çatı örtüsü kötü durumda idi. Son cemaat kuzey duvarı kalemişlerinin büyük bir bölümü boya ile kapatılmıştı. Son cemaat pencere ve kapı doğramaları çürümüştü ve kötü durumda idi. Son cemaat ve harime ekli gasilhanenin bulunduğu ek bina yapının mimari karakterini bozmakta idi. En acısı da hazire taşlarının sökülerek yapı çevresinde kaldırım taşı olarak kullanılmış olması idi.

MANASTIR HALKI CAMİİNİN BİR AN ÖNCE İBADETE AÇILMASINI BEKLİYOR

Restorasyona Manastırlılar ne türden tepkiler verdi?

Restorasyon sonrasında camimizin görkemi ve ihtişamı kat ve kat artmış; Manastırlılar da bu güzellik karşısında tebriklerini, mutluluklarını ifade etmişlerdir ve etmektedirler. Bir an evvel ibadete açılmasını istemektedirler.

Camide yaptığınız hizmetleriniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Camide statik ve mimari uygulamalarımız olmuştur. Taşıyıcı sistem olarak yapı cephelerinde belli kotlarda karbon çubuk uygulaması yapılmıştır. Harim ana kubbesinde eteklerden başlamak üzere belli bir kota kadar karbon elyaf uygulaması yapılmıştır. Son cemaat kuzey cephesi ile kasnak duvarlarındaki çatlaklara dikiş atılmış ve enjeksiyon uygulaması yapılmıştır.

Mimari olarak ise özgün olmayan ahşap karkaslı son cemaat kubbe ve sütunlar sökülmüş, yerine özgününe uygun malzeme ve yapım tekniğine göre yeniden yapılmıştır. Sütunlar mermer, kubbeler tuğladan yapılmıştır. Son cemaati örten kırma çatı ahşap karkası, çatı örtüsü, tavan kaplaması yeni yapılmıştır. Son cemaatteki iki adet ahşap kadınlar mahfili, ahşap döşemesi, üç adet giriş kapısı özgününe uygun olarak yapılmıştır. Cephe sıvaları, kırık olan taş pencere söveleri özgün malzeme özelliklerine göre yapılmıştır. Son cemaat ve harimdeki özgün olmayan ve kötü durumdaki tüm pencereler özgününe uygun olarak yenilenmiştir. Harimdeki kadınlar mahfili öncelikle boya raspası yapılmış,çürüyen ahşap korkuluk, ahşap döşeme karkasları, küpeşte ve tavan kaplamları sökülmüş, yerine özgün detayına uygun olarak tamamlamalar yapılmıştır.

Harim özgün olmayan döşemesi sökülerek 1. sınıf çam malzemeden ahşap döşeme yapılmıştır. 16. yüzyıldan günümüze ulaşan ceviz ağacından yapılmış pencere kepenkleri ile harim ahşap kapısı boya raspası yapılmış, çürüyen bölümleri özgün ahşap malzemesine uygun olarak değiştirilmiş ve korunarak yerine takılmıştır. Minber, vaiz kürsüsü ve mihraptaki özgün olmayan boyalar raspa edilmiş, özgününde varak olan kısımlar tespit edilerek özgününe uygun olarak restorasyonları tamamlanmıştır. Harim ve son cemaat kuzey duvarındaki kalemişleri için itinalı kalemişi raspası yapılmış, özgün dönem tespit edilip projelendirilmiştir. Özgün kalem işi canlandırma dediğimiz yöntemle restore edilmiş, özgününe uygun duruma getirilmiştir.

Camide ısıtma sistemi olarak elektrikli halı kullanılmıştır.

Minarenin şerefe altında bozulan mukarnaslı geçiş onarılmış, yok olan kesme taşlar çürütülerek tümlenmiştir.

Açılış ne zaman?

Sayın Cumhurbaşkanımız “Seçimlerden sonra açarız” demişlerdi ancak şu anki duruma göre resmi açılış ne zaman olur bilmem. Bütün İslam âleminde olduğu gibi Makedonya Müslümanları da Sayın Cumhurbaşkanımıza olan muhabbetlerinden dolayı O’nu hasretle bekliyorlar.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Ecdadın 16. yüzyılda yapmış olduğu ve Balkanların en büyük camilerinden olan İshak Çelebi Caminin restorasyonunu yapmak, gelecek kuşaklara doğru bir restorasyon ile bu eserimizi bırakmak onuru ve gururu içerisinde olduğumuzu belirtmek isterim. Manastır’daki Müslüman kardeşlerimize daha uzun süreler ibadet edebilecekleri bu güzel eseri restore etmekten sevinç duymaktayız. Bu restorasyon ile atalarımızın eseri yüzyıllar boyunca ayakta kalacak ve gelecek kuşaklara aktarılacaktır.

KAYNAK: DÜNYA BÜLTENİ

‘Uzman’ ama Rumelihisarı’nda tarihi esere karşı

'Uzman' ama Rumelihisarı'nda tarihi esere karşı

İstanbul’un fethinden önce yapılan Rumeli Hisarı içindeki caminin aslına uygun olrak yapılmasına İBB’nin ve Vakıflar’ın projelerinde danışman olarak yer alan pek çok mimar ve bilirkişinin ideolojik tercihlerle karşı çıkması tepkilere enden oldu.

İbrahim Ethem Gören/ Dünya Bülteni

“Bu cami, İstanbul’la ilk nişan yapan kumandanın mührüdür. İstanbul’a ilk yapılan İslam mabedidir. Bu anlamlı yapı doğal afetlere karşı durabilmiş ancak beşer-i insanın şerrinden kendini koruyamamıştır.”

Boğazkesen Mescidi’nin; namı diğer Ebu’l-Feth Camii’nin inşa tarihi 560 sene öncesine, Rumelihisarı’nın yapım tarihine kadar uzanır. Akşemseddin’in rahle arkadaşı, Hacı Bayram Veli’nin halifelerinden Seyyid Mahmud Bedrettin ve arkadaşlarının Ermeni duvar ustalarından destek alarak 1452 tarihinde inşa ettikleri Rumelihisarı’nda, İstanbul’un fethi öncesinde bölgede ve hisardaki evlerde yaşamakta olan muhyî dervişlerin ibadet etmesi için cami yapılmıştı. 3 ay gibi kısa bir sürede her biri sanat harikası olan birbirinden âlâ burçlarıyla birlikte yapımı tamamlanan edilen Ortaçağ döneminin en görkemli ve sağlam askeri mimari yapısı olan Rumelihisarı, tüm vurdumduymazlığımıza rağmen altı asırdır Boğaz’ın en mutena yerinde dimdik ayakta duruyor.

Asırlar boyunca Boğazkesen, Ebu’l-Feth, Rumelihisarı Kale Camii ve Cuma Mescidi olarak da isimlendirilerek Hisar’ın içindeki inşa edilen Ebu’l Feth Camii 18’inci yüzyılın ortalarına kadar Rumelihisarı ve bölge halkının hizmetinde bulundu. Bundan yaklaşık 200 yıl önce üzerine bina edildiği Bizans sarnıcının çökmesi sebebiyle yıkılan camiden geriye minaresi kalmıştı…

30 dönümlük bir alana yerleştirilen Rumelihisarı birinci derece tarihi eser hüviyetini haiz. Rumelihisarı’nın içinde ahşaptan inşa edilen mahallede bundan 60 yıl öncesine kadar hayat sürülüyordu. Kaleiçi Mahallesi olarak bilinen tarihi evler 1953’te dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar’ın emriyle kamulaştırılarak “restorasyondan” daha doğrusu “tarih kıyımı”ndan geçirilerek yıkıldı ve hisar böylelikle şimdiki halini aldı.

ANITLAR KURULU CAMİ YERİNE KONSER ALANI İSTEMİŞTİ!

2009 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Anıtlar Kurulu tarihi ibadethaneye yönelik saygısız bir tasarrufta bulunmuştu. İstanbul 3. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, Rumelihisarı’nda tarihi Boğazkesen Mescidi’nin yerinde bulunan platformda konser düzenlenmesine müsaade etmişti. Burada düzenlenen açık hava konserleri tarihi dokuya zarar verdi. Ebu’l-Feth Camii’nin minaresinin çepeçevre kuşatan alana büyükçe bir daire şeklinde konuşlandırılan beton oturma yerleri mihrap, minber ve kürsünün de yer aldığı ibadethanenin tam üzerine yapıldı. Çünkü kale yıkıldığı yerden yapılırdı, Fatih’in, Din-i Mübîn-i İslam’dan aldığı ışığı Bizans’ı işte tam bu noktadan fethetmişti. Ulubatlı’nın mızrağı işte tam bu mahalde Constantiniyye’nin kalbine saplanmıştı!

Fatih’in, Fethin kutlu askerlerinin ve medeniyetimizin değerlerinin neş’et ettiği Ebu’l-Feth Camii özellikle hedef seçilerek tahkir edildi. Ve buna cümle âlem uzun yıllar sessiz kaldı!

Çünkü Kurul, Boğazkesen Mescidi’nin kalıntıları üzerinde sahne kurularak konser verilmesinin, Rumelihisarı’nın toplumsal açıdan tanıtımı ve benimsenmesini sağlamak gibi bir amaca hizmet edeceği kanaatine varmıştı!

Anıtlar Kurulu böylelikle II. Mehmed’i İstanbul’u fethetmezden önce inşaatını başlattığı ve Asitane’nin fetihten sonra bu şehirde yapılan ilk cami olma özelliğini taşıyan Boğazkesen Camii’nin yerinde bulunan platformda sazlı-sözlü eğlencelerin düzenlenmesine onay vermiş oldu.

Hatırlanacağı üzere Sarıyer Belediyesi de Rumelihisarı Şehitlik Dergâhı’nın üzerinde bulunan Nispetiye Caddesi’ni Muhabbet Sokağı (Barlar Sokağı) kapsamında yenileyerek (!) şehitlik arazisinin üzerinde 11 barın açılmasına müsaade etmişti. Tarihe, geçmişimize, medeniyetimize ihanet üzerine ihanet!

TARİHİ CAMİYE KAST EDEN KURUL KARARI’NIN METNİ ŞÖYLE:

Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 3. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nun, 6 Temmuz 2009 tarihli kararında, şu ifadelere yer verildi:
“Rumelihisarı’nda tarihi Boğazkesen Mescidi yerinde bulunan platform ve tiyatro alanının 2009 yılı sonuna kadar haftada maksimum 1 (bir) faaliyet ile sınırlandırılarak ve hiçbir şekilde aşılmamak, izleyici sayısını en fazla 1000 (Bin) ile sınırlamak kaydıyla tiyatro, stand-up, konferans, seminer, oda müziği (klasik müzik ve Türk sanat müziği) gösterileri için; yüksek güçlü ses düzeni kullanılmamak, izleyici hareketlerinden oluşan titreşimi en aza indirgeyecek önlemleri almak, tiyatro alanı dışında burç ve duvarlar üzerinde hiçbir izleyicinin bulundurulmamasına dikkat etmek ve yapıda ve tarihsel kalıntılara zarar verebilecek veya görünüşü engelleyebilecek afiş vb. elemanların kullanılmaması kaydıyla yukarıda belirtilen kültürel faaliyetlerin Rumelihisarı’nın toplumsal açıdan tanıtımı ve benimsenmesini sağlamak amacı ile (sınırlı süre ve izleyici için) gerçekleştirebileceğine (…) karar verildi.”

Bu kararda Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul 3. Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Başkanı Binan Can, Kurul üyeleri Yusuf İzzettin Aydın, Semih Halil Emür, Yüksel Sayan, Mustafa Çakır, Şevket Cinbir, Kurul üyesi İstanbul Büyükşehir Belediye Temsilcisi Şule Savaş, Kurul üyesi Boğaziçi İmar Müdürlüğü Temsilcisi Yusuf Koç’un imzası bulunuyor. Bölge Kurulu Müdür Vekili Lalefer Duygan da, Kurul’un aldığı kararı onayladı.

Aynı Kurul, bilahare tarihi mescidin minaresinin, duvar ve sarnıç kalıntılarının mevcut durumları ile muhafaza edilmesine karar verirken, mescit I. grup kültür varlığı olarak tescil etti.

İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ RUMELİHİSARI’NDAKİ MESCİDİ İHYA EDİYOR

Kurulun kararının ardından İBB, Rumelihisarı’nda 18’inci yüzyılda yıkılan tarihi mescidin ihya edilmesine yönelik önemli bir projeye imza attı.

Koruma Kurulu’nun onayından geçen proje kapsamında tarihi mescidin yeniden ihya ve inşa edilmesi için 28 Mayıs 2013 tarihinde ruhsat alındı. Ardından da İBB ile İstanbul Kubbe Derneği arasında 6 Eylül 2013’de inşaat sözleşmesi yapıldı. Yapım işini İstanbul Kubbe Derneği üstlenirken, inşaat faaliyetleri geçtiğimiz yıl Haziran ayında başlandı.

Restorasyon projesi kapsamında Rumelihisarı’nda ilk olarak sarnıç duvarları ve derz yapımı tamamlandı. Ardından da sarnıç üzerindeki ahşap döşeme kirişleri yerleştirilerek, sarnıcın üst kotunda yer alan mescit ana duvarlarının inşasına başlandı. Mayıs 2015’te tamamlanması öngörülen mescit için açık hava tiyatrosunun olduğu alan saç levhalarla kapatıldı.

ENTELLER TARİHİ CAMİYE KARŞI!

İBB’nin ve Vakıflar’ın projelerinde danışman olarak yer alan pek çok mimar ve bilirkişi ne hikmetse Ebu’l-Feth Camii’ne karşı çıkıyor. Aynı çevreler Nafi Baba Tekkesi’nin 15 dönümlük mandıra arazisi üzerine Tarihi Eser ve Müze Restorasyon ruhsatıyla yapılmakta olan devasa Köşk’e hoşgörüyle yaklaşarak ses çıkarmamışlardı! Enteller, Fatih’in ve İstanbul’un fethinin hatırası olan tarihi mescidin yeniden imarına karşı, lakin, Ahmet Nazif Zorlu’nun Nafi Baba Tekkesi’nin 15 dönümlük mandıra arazisinin üzerine inşa ettiği devasa köşkü görmezden geldi!

Ebu’l-Feth Camii’in restorasyonunu “Rumelihisarı’nın konser ve sanatsal etkinliklerle talep gören, gezilip görülmesi gereken bir mekâna dönüşmesini gerekir” sözleriyle eleştiren mimar Sinan Genim, Cumhurbaşkanı’nın İstanbul’daki ikametgâhı olan Vahdettin Köşkü’ne imzasını atmış. İBB’nin desteğiyle temel taşları üzerinden yerinden imar ve inşa edilen Okçular Tekkesi’nin de mimarı olan Sinan Genim. Ebu’l-Feth Camii’ne muhalefet eden Sinan Usta’nın İBB’den aldığı ihaleleri görünce akıllara çayın taşıyla çayın kuşunun vurulması hikâyesi geliyor!

İSTANBUL’DA CAMİ YAPMAK ZOR ZANAAT

İstanbul’da cami yapmak ve tarihi camileri restore etmek zor zanaat! Ne demek istediğimi bihakkın kavrayabilmek için İstanbul’da tarih kıyımına sahne olan bir camiinin ihyasına talip olmak; yani Hoca Nasreddin’in deyimiyle “Ağaçtan düşmek” gerekli. Bir mesal verelim. Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün yapımı sırasında bağlantı yollarında kalan Uçaksavar Camii 1985 yılında yıkılmış. Belediye, yıkılan camiye bedel olarak bölgede üç buçuk dönümlük bir cami arsası ayırmış. Gelgelelim, geride kalan 29 yılda cami arsasına cami yapmak hiç kimseye nasip olmamış… Söz konusu camii; Uçarsavar Camii’ni ihya etmek için 37 aydır uğraşıyoruz. Henüz çivi çakamadık.

Osmanlı’da kale/hisar mimarilerinde cami/mescid önemli bir yapı taşı. Rumelihisarı’nda olduğu gibi evlad-ı Fatihan diyarındaki kalelere de ecdadımız cami inşa etmiş. Bunlardan biri Tiran’daki Preze Kale Camii.

Kale Camii, Preze Kalesi içerisinde bulunuyor. Kale ve müştemilatı tamamlanıp da içinde içtimai hayat yaşanmaya başlanınca cami, kalenin sur duvarlarının üzerine inşa edilmiş… İbadethanenin, gönlü, fetih aşkıyla yanan imamı, akıncı cemaatine “Allah’u ekber” tekbirini getirerek ilk Cuma namazını kıldırdığında Miladi takvimin yaprakları 1547 yılını göstermektedir.

Preze Kalesi arkeolojik sit alanı… Cami, sit alanı içerisinde titiz bir çalışma ile yeniden ayağa kalkmış; Arnavut bürokratlar, dosyayı sümenaltı etmemiş, işi kolaylaştırmış ve ibadethane hizmete açılmış. Tiran’ın tiranları tiranlık yapmamış!

Haydi! Kolaysa, Rumelihisarı’nın içerisinde temelleri üzerine yıkılıp giden tarihi camii yeniden yapın bakalım!

ENTELLER CAMİDEN RAHATSIZ

Arkitera mimarlık portalına demeç veren mimarlar, sanat tarihçileri “Restorasyonun Altından Mescit Çıktı!” mülahazasıyla cami inşaatına muhalefet ediyor. Hisar’daki tarihi camiinin yeniden ihya ve inşa edilmesine karşı çıkan mimar ve restorasyon uzmanlarının İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin ve Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün işlerini almasıyla tanınıyor.

YAPILAN SAHTE BİR DEKORTAN İBARET OLACAKTIR

İTÜ Mimarlık Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Kutgün Eyüpgiller

Rekonstrüksiyon yeterli bilgi belgenin bulunması durumunda geçerli olabilecek bir koruma yöntemidir. Yeniden inşa edilmesi düşünülen yapının özgün durumunu ortaya koyan plan, proje, fotoğraf gibi görsellerin var olması durumunda kabul edilebilir. Özgün çevresel bağlamını kaybetmiş bir eserin yeniden inşası anlamlı olmayacaktır. Bunun aksi geçerli ise yapılan sahte bir dekordan ibaret olacaktır.

“HİSARA CAMİ POLİTİK YATIRIM”

Sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Zeynep Ahunbay

Yapılacak cami kuşkusuz yeni olacak ve burada ayakta duran Fatih dönemi yanında gıcır gıcır 21. yüzyıl eseri olduğunu belli edecektir. Aslında öncelik camide değil uzun zamandır bakımsız duran ve ziyaret edilmeyen burçlarda olmalıydı. Tarihi eserlere dini oldukları için öncelik vermek ve ihtiyaç olmadığı halde cami yapmak politik yatırım olarak görülüyor.

TİYATRO ALANINA CAMİ YAPMAK İDEOLOJİK

Mimarlık Tarihi Uzmanı Prof. Dr. Uğur Tanyeli

Buradaki mesele kamusal bir sanat alanını yok ederek mahallesi ve cemaati olmayan bir yere mescit yapmaya çalışmaktır. Mimarlık üzerinden ideolojik bir inatlaşma yaşanıyor. Hisardaki tiyatro alanı 50 yılı aşkın süredir sanatsal etkinlikler için kullanılıyordu. Kapısında bilet kesilen bir müzeye insanlar ibadet için mi gidecek? Rumeli Hisarı’nın birkaç adım ilerisinde 18. yüzyıldan kalma bir mescit varken, tiyatro alanına dini eser yapmak alenen ideolojik bir davranıştır.”

Sinan Genim (Mimar)

ÖNCELİK MESCİT ONARMAK OLMAMALI

Rumelihisarı’nın konser ve sanatsal etkinliklerle talep gören, gezilip görülmesi gereken bir mekâna dönüşmesini gerekir. Boğazkesen Mescidi 15 ve 16. yüzyıl kayıtlarında yer almakta. Yapının 18.yüzyılda yıkıldığı tahmin ediliyor. Ancak hisarın, duvarlarından otlar fışkırırken, bakımsızlık nedeniyle burçlarına çıkılamazken öncelik mescit onarmak mı olmalıdır?

URUMELİ’NDE CAMİ YAPTIRMAMAK


Bekir Cantemir (Harita Yüksek Mühendisi)

Restorasyon, restitüsyon ve renevasyon kavramları kaybolan tarihi ve kültürel mirasın korunması amacıyla üretilmiş kavram ve uygulamalardır. Bu kavramlar ve uygulamaların ülkemizde 100 yıllık bir tarihi geçmişi vardır. Ancak, ülkemizde sivil mimari eserlerimiz olan köşkler ve ahşap güzellikler, mal sahipleri tarafından ihtiyaçların değişmesi ve hayat tarzı değişimi üzerine rant kavgalarıyla tarihe gömülmüşlerdir. Bu sivil mimari eserlerin sahipleri Osmanlı dönemi elitlerinin çocuklarıdır. Bu aileler 1950’li yılların sonrasında güzelim şehri, merkezi İstanbul’u yok ederken çevrede oluşan gecekondulaşmadan rahatsız olarak kendilerini konumlandırmışlarıdır. İstanbul sadece dışarıdan gelenler tarafından tarumar edilmemiştir. İstanbul’un sivil mimari eserleri, bu kentin yerlileri eliyle yıkılmıştır.

1950 sonrası imar faaliyetlerinde ise İstanbul’u lastik tekerlek fethetmiştir. Demokrat Parti iktidarında Menderes eliyle İstanbul, modern ihtiyaçlar için yeniden biçimlendirilirken tarih ve estetik küçük bir azınlık dışında kimsenin ilgisini çekmemiştir. Bu yıllarda İstanbul’da yol yapım çalışmalarında birçok cami ve mescit yıkılmıştır. Bu yıkım kararlarını alan siyasi irade yanında bu yıkımı onaylayan birçok arkeolog ve sanat tarihçisi de görev almıştır.

Ülkemizdeki tarihi eserlerin korunması günümüzde daha çok dikkat çekmektedir. Ancak tarihi eser bir eviniz var ise Anıtlar Kurulu üzerinden projelerinizin onaylanması ve kurul kararlarına göre restorasyon yapmanız gerekmektedir. Kişilere ait tarihi eserlerde uygulanan prosedür sıradan kişileri tarihi eserlere uzak tutmaktadır. Örneğin evinizin banyosunun yerinin bile değişimi çoğu zaman Anıtlar Kurulu üyeleri tarafından reddedilmektedir.

Ayrıca konumuz olan Rumeli Hisarı’nda bulunan cami, Boğaziçi İmar Müdürlüğü sınırları içerisinde bulunmaktadır. Boğaziçi İmar Müdürlüğü sınırlarında bir parsel içerisinde tarihi değere sahip herhangi bir yapınız yok ise, bu parsel üzerine herhangi bir restorasyon yapamazsınız. Hatta Boğaziçi İmar Müdürlüğü sınırları içerisinde parseli olan kişiler bu parsellerinde eski bina olduğunu ortaya koymak için birçok çalışma yaparlar. Eski eser hukukunu bu şekilde işleten Anıtlar Kurulu üyeleri ve bunu akademik olarak ortaya koyan kişilerin Rumeli Hisarında, hisarın da inşasıyla yaşıt olan bir camii hakkındaki yorumları ibretliktir. Tabii ki cemaat kalmadığı için buranın kullanımı hakkında yorum yapılabilir. Ancak, eski eserin fonksiyon icrası tartışması başladığında bu tartışmanın gideceği yeri İstanbul için düşünmek bile istemiyorum.

Bu tartışmada cami savunucularını siyaset yapmakla suçlayanlar, kendilerinin siyasetini nötr göstermeye çalışmaktadırlar. Burası Osmanlı döneminde yapılmış bir kaledir ve kalenin içinde inşa edilen cami de bu yapının bir bütünüdür. Buradaki caminin inşası, tarihsel dokunun yeniden canlandırılması ve ihyası için karşı çıkanları da kuşatacak bir rahmet esintisi içermektedir.

RUMELİHİSARI EBU’L-FETH CAMİİ

Esra Yılmaz (Restorasyon Uzmanı Yüksek Mimar)

Asıl sorun tarihimize verdiğimiz önem ve hassasiyettir. Sadece mesele Rumelihisarı’nda cami inşası olmamalıdır. Asıl mesele atalarımızın bize miras bıraktığı eserlerimizi bizimde gelecek kuşaklara aktarmamız, doğru bir şekilde taşımamızdır.

İnşası 1452 yılına dayanan Rumelihisarı mimarisi, yapım süreci, kurgusu, yapım amacı ile mükemmel bir eserdir. Bununla birlikte Ebu’l-Feth Camii de hisarın vazgeçilmez değerlerindendir. Her iki eser de birbirinin içinde birbirinin tamamlayıcısıdır. “İstanbul’un fetih yolunda önemli bir rol üstelenen Rumelihisarı’nda, şehitlerimizin namaz kıldığı bu cami nasıl olur da belgeleri olmasına karşın ihya edilmemelidir!” kurgusu, anlaşılacak bir durum değildir ki sonunda camimizin restorasyonuna başlanılabilmiştir.

Bir eserin ziyaret edilmesi, çevresinin ve kendisinin canlanması şekillenmesi için illa bir konser alanı veya tiyatro sahnesi olması şart değildir. Ayrıca bu tip kullanımlar için o eserin taşıyıcı sistem özellikleri dikkate alınmalı, incelenmeli ve iyice irdelenmelidir. Eseri ayağa kaldıralım derken bu tip işlevler daha fazla esere zarar verebilmektedir. Tüm bunlar bir bütündür. Konser yeri ya da açık hava tiyatrosu olacak diye tarihi ve kültürel değeri bilinen bir başka eserimizin ihya edilmemesi mantık dışıdır.

Yazımın ilk paragrafında da belirttiğim gibi Rumelihisarı surları ile, burçları ile camisi ile bir bütündür. Gönül ister ki tümü ile bu kültür mirasımızın ayağa kaldırılması gerçekleşebilsin. Gönül ister ki hisarın üzerindeki ahşap külahlar da tekrar yapılsın, caminin önündeki şadırvan da ve geçmişimize ait tüm eserlerimiz de doğru ve düzgün bir şekilde restore edilsin.

RUMELİHİSARI’NA CAMİ


Mehmed Akif Köseoğlu (Kültür Tarihçisi)

Tarihî mekânların ve tarihî yapıların otantik hallerinde korunması veya tahrip olmuşsa yine otantik hallerine uygun olarak ihyası esastır. Tarihî yapıların muhafazasını ise nefes sağlar. Nefes ne kadar derinden ve samimî geliyorsa bina o kadar dayanıklı olur. İlk inşadan 1950’lere kadar bir mahalle olarak gelen Rumelihisarı’nın müze adı altında insansızlaştırılması en büyük hatalardandı. Rumelihisarı Mahallesi’nin merkezinde yer alan cami de büyük hasar görmüş dahi olsa mahalle ile birlikte yaşamayı sürdürdü. 19. yüzyıla ait resimlerden yapı üslûbunu ve yerini bildiğimiz caminin aslî hususiyetlerine uygun olarak ihya edilmesi gayet tabiidir. Bu çalışma kaçınılmaz olarak restorasyon değil; rekonstrüksiyon işlemidir.

Yıllar önce Topkapı Sarayı’nı ziyaretimde namaz kılmak için içeride –ne yazık ki- açık bir cami bulamamıştım. Hâlbuki Sarayın faaliyet gösterdiği dönemde en az 3 cami mevcuttu. Son gidişimde ise saatler süren gezime Sofa Camii’nde mola vermiş ve ibadete açıldığını görüp ferahlamıştım.

Eğer Rumelihisarı açık hava müzesi olarak kullanılmaya devam edilecekse gelen ziyaretçiler için de –Müslümanların beş vakit namaz kılması zarureti düşünüldüğünde- cami en tabii ihtiyaçlardan olacaktır. Bir başka açıdan bakıldığında ise otantik halinde cami olduğu belli olan bir alanın konser sahnesi olarak kullanılması mensubu olduğu toplumun değerlerine tezat teşkil eden bir yaklaşımdır.

HİSAR’DA EZAN SESİ


Mehmed Doğan Bayın (Kültür Tarihçisi)

Rumeli Hisarı’ndaki yıkık, harabe halinde duran caminin yeniden inşasını duyduğumda, “Yaşasın artık hisarda ezan sesi olacak diyerek çok mutlu olmuştum. Malum bu eser, Fatih Sultan Mehmed Han vakfından Cuma Mescidi’dir. Ekrem Hakkı Ayverdi Beyefendi’nin yazısına göre; bu cami kalenin bir parçası Ve Boğaziçi’nde kurulan ilk Türk mahallesinin esasıdır.

Burası Fethin sembolü bir mekânıdır. İlk mahallemiz de burasıdır. Geleneklerimize uygun olarak da bir mescid yapılmıştır.Bizim kültürümüzün zaviyesi budur.

Nasıl ki İstanbul surlar içinde bir şehir ise burası da sanki küçük bir İstanbul’dur. Fethin başladığı nokta burasıdır ve merkezinde mescid vardır.

Şimdi bu mescid yeniden yapılıyor ama burada müze var namaz kılınır mı? ihtiyaç var mı? Mescid varsa mutlaka namaz kılacaklar olacaktır ama her şeyin ötesinde burası sıradan bir mabed değildir. Fethin ruhunu taşıyan bir merkezdir ve bir vakıf eseridir, bizlere emanettir. Bizler gerekli mi gereksiz mi tartışmasını bir kenara bırakalım da, bu mescid klasik mimarimize uygun mu olacak onun kaygısı içinde olalım. Açıkçası Salıpazarı’ndaki Süheyl Bey Camii’nin başına gelenler burada da yaşanır mı diye epey korkmuştum.

Ayrıca, bölgedeki Şehidlik ve Şehidlik Dergahı’na da mutlaka dikkat etmemiz gerekmektedir. Bir oldu bittiyle ruhundan koparılmış bir hale gelmemelidir. Buradaki şehidlerimiz Fatih Sultan Mehmed Han’ın bizlere emanetidir.

EBU’L FETH CAMİİ


Sevilay Tuncer Uludağ (Yüksek Mimar, Restorasyon Uzmanı)

Yıllardan 1452… Fatih Sultan Mehmet Han’ın bir rüyası var, âlemlere rahmet olarak yaratılan alemlerin ve Yaradan’ın sevgilisi Hz. Muhammed’in (s.a.v) “İstanbul’u feth eden, ordu, kumandan ne güzel kumandan; o ordu ne güzel ordudur!” hadisinde ki övgüye mazhar olmak ve peygamberimizin güzel kumandanı olabilmek için Fatih 20 yaşında bu büyük hayalini gerçekleştirmek için 1452’de Hocası Akşemseddin, Seyyid Mahmud Bedrettin ve nice büyük şahsiyetlerle Rumelihisarı’nı askerler, ermeni taş ustalarıyla birlikte 139 gün gibi kısa bir sürede inşa etmiştir.

İstanbul’un Fetih başlangıcının; nişan hazırlığının yapıldığı bu yerde, nişan merasimi için surların içine bir camii yapıldı. Bu camide padişahla birlikte vezirler ve askerler secde ederek ve dua ederek İstanbul’la Osmanlı ordusu nişan yüzüklerini taktılar. Bu anlamlı yapıya önce “Kale Camii” deniyor, sonra ”Sultan Mehmed Mescidi” olarak anılıyor. Sultan II. Mehmed’e “Fatihlerin babası anlamında Ebu’l Feth denilince, Ebu’l-Feth camii adını alıyor.

Bu cami, İstanbul’la ilk nişan yapan kumandanın mührüdür. İstanbul’a ilk yapılan İslam mabedidir. Bu anlamlı yapı doğal afetlere karşı durabilmiş ancak beşer-i insanın şerrinden kendini koruyamamıştır. Camii’nin son kalıntıları, hisar mahallesiyle birlikte 1953 yılında dönemin cumhurbaşkanı Celal Bayar tarafından kamulaştırılarak yıkılmış, bu anlamlı eserimizin günümüzde minaresi kalmış, caminin zemini, oraya yapılan anfi tiyatronun sahne zemini olarak yıllarca kullanılmıştır. Bir zamanlar bu zeminde alnı secdeye varanların yerine aynı zeminde dans ve eğlenen insanlar yıllarca bu zeminde ecdadın ve bizlerin gönüllerini zedelemişlerdir.

Nihayet İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ın talimatıyla bu camiinin rölöve restitüsyon ve rekonstrüksiyon projeleri 2013 yılında koruma kurulundan onaylanmış ve 2015 Mayıs ayında açılması hedeflenmektedir. Maalesef mimarlık camiasında hatırı sayılır dediğimiz müstesna şahsiyetler(!) bu anlamlı eserimizi ayağa kaldırmanın iyi bir fikir olmadığından hareketle (!) önce surların onarılması gerektiği gibi bana göre sudan sebeplerle tarihi ibadethanenin yerli yerine konmasına karşı çıkmışlardır. Bu savları, caminin yeniden yapılması, surların onarılmayacağı anlamına mı geliyor anlayabilmiş değilim. Elbette surlar da onarılacak, kezâ surların onarım projeleri hazırlandığını ve ilgili yerlerden onay beklemekte olduğunu biliyoruz. Rumelihisarı’nda surlar da onarılacak!, camide ayağa kalkacak! Hatta içinde bulunan sivil mimarlık örneklerinden nitelikli olanlarının rekonstrüksiyonu da yapılacaktır.

İstanbul’da kaybolan eserlerimizi ayağa kaldırmaya çalıştığımız bu dönemlerde gönül ister ki tüm meslektaşlarım müspet katkı sağlasınlar; sağlasınlar ki bu dönemde hızla yapılan restorasyonlar ve rekonstrüksiyonlar en az hatayla tamamlansın. Ne yazık ki bu iyi niyetli çalışmaların devamlı eksik ve kusurları üzerinden yorum yapılması ve bu yorumların kemikleşmesi esere uzman katkılarını uzaklaştırmakta ve katkı sağlamak isteyen uzmanları da ötekileştiren bir durumla karşı karşıya bırakmaktadır.

Elbette eserlerimizi onarırken ya da ayağa kaldırırken rekonstrüksiyona ve restorasyona veri sağlayacak anlaşılabilir belge, resim vb. donelerin olması eseri ihya ederken yapının elemanları hakkında görsel ve yazılı bilgiler ışığında yapılmalıdır. Aksi takdirde yapılan yapılara doğruyu söyletemeyiz, yanlış konuşan ve anlatan yapılardan sahte bilgiler alınmaktansa hiç almamayı açıkçası tercih ederim. Şükür ki bu yapımızın görsel ve yazılı birçok belgesi bulunmakta bu belgeler ışığında İstanbul’a yapılan ilk mabedimiz ayağa kalkmaktadır.

Bu çalışmada katkı sağlayan tüm meslektaşlarımı ve bürokratları kutluyor, kendilerine teşekkürü İstanbullu Müslüman bir mimar olarak borç biliyorum.

RUMELİHİSARI KONSER ALANI DEĞİLDİR


Doç. Dr. Süleyman Berk (Hattat-Öğretim Üyesi)

Tarihi yapılarda aslolan orijinal şeklin muhafazasıdır. Burada bir yapı varsa bunun ibkâsı gerekir. Burada, “Önce şu yapılmalıydı bu yapılmalıydı” gibi polemiklere girmek ne derece doğrudur, bilemem! Üstelik zamanında bir ibadet mekânı olan yerde konser vs. tertiplemek de hiç yakışık almamaktadır. Kaldı ki burası bir konser alanı da değildir!

Restorasyonda mescide öncelik verilmesine karşı çıkılmasını anlamak mümkün değil! “Türk entelijansiyası batının ileri karakoludur” diyen Cemil Meriç’e rahmet olsun. Mescidin ihya kararını alanları tebrik ediyorum.

RUMELİHİSARI CAMİİ


Dr. Talip Mert (Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi)

Rumeli Hisarı Cami-i Şerifi yapılsın mı, yapılmasın mı? Bu meseleye hangi açıdan bakmalı? Veya hangi gözle bakmalı? Çünkü bu suallere verilecek müspet bir cevap bizim cami, mescid, ezan, Kur’an… gibi bu toprağın olmazsa olmaz değerleriyle barışamayanların, bu değerlerle bir türlü alışamayanların iyiden iyiye uykusunu kaçıracaktır. Çünkü bu zümrenin “Namazda gözleri olmadığı için ezana da kulak vermezler.” Verenlerden de pek hoşlanmazlar. Her tür ve cinsten düşünce, fikir ve faaliyetlere son derece saygılı olan, saygıda kusur etmeyen (!) bu zevat elektrik devri olan devrimizde mum ışığını bile aratacak kadar aydınlıktan ve aydın düşünceden uzaktadırlar. Bu insanlar İslâm ve İslâm’a dair bir şey duyunca bunları birden bire hafakanlar basar, buhrana düşerler. Meselâ orada Bizans’tan kalma bir lahit veya herhangi bir eserin kalıntısı var diye kazılar yapılsa ve bir kaç parke taşı veya kaldırım taşı çıksa da orası korumaya alınsa hepsi bir anda saygı duruşuna geçerler. Ne konser, ne sinema ve de herhangi bir sanat faaliyeti akıllarına gelmez. Onlar için tarih, kültür ve sanat İslâmî bir kimlik taşımadığı sürece tarihtir, sanattır ve kültürdür. Bugünlerde basında yer alan ve Budist mabedi isteyen bir Budist’e destek vermek bunlar için medeni bir görevdir. Ve bu işi seve seve de yaparlar. Sümela Manastırı’nın, Ahtamar Kilisesi’nin, Edirne’de bir sinagogun ibadete açılması bu zümreyi şâd eder, keyiflendirir. Eğer konu mabet ise bu mabet mutlaka cami dışında bir mabet olmalıdır. Kat’iyyen cami olmamalıdır.

2012’de Marmaray hizmete girdi. Bu tesisin normal şartlarda 2008’de bitmesi gerekirdi. Arkeolojik kazı adı altında dört sene bu hizmet geciktirildi. Peki ne çıktı? Karun’un hazinesi mi? Üzerine maddî değer takdir edilemeyen İskender lahdi mi? Eski Mısır’ın Nefertiti veya kâtip heykeli mi? Çıkanlar ortada. 21 tane insan iskeleti, birkaç tane kayık iskeleti, 8-10 tane bakır para, 8000 sene önceki adamların ayak izleri. Bir yılda 50 milyon insanın yararlandığı bu tesisten 200 milyon insanın yararlanması gerekirdi. Bir taraftan çıkan bu iskeletleri, paraları müzayedeye koysak diğer taraftan 150 milyon insanın ödeyeceği ücretleri hesap etsek ortaya ne çıkar? Benim matematiğim oldum olası zayıftır, ben bu hesabı yapamam. Yapanlar bir zahmet bu hesabın sonucunu bana da bildirsinler. Bu işin bir tarafı.

Geçelim işin diğer tarafına: Bu kazılardan bir Osmanlı cami kitabesi çıksaydı. Mesela üzerindeki tarihten de İstanbul’da ilk yapılan camilerden biri olduğu, biraz da okkalıca bir eser olduğu anlaşılsaydı ve imarı cihetine gidilseydi ne olurdu? Olacak Hz. Yunus’un ifadesiyle aynen şuydu:

Yerden göğe küp yığsalar/Tepesine dek çıksalar

Sonra bir tekme vursalar/Ne hoş olur gümbürtüsü.

Bu memlekette 1927 tarihli ve 1057 sayılı kanunla ortadan kaldırılan levhalar, kitabeler, nice sanat eserleri vardır. Bunlar hakkında bu zevatın hangisi ne yazmıştır? Daha da vahimi bu sanatseverlerin kaç tanesi kanunla böyle bir kıyımın yapıldığından haberdardır? Peki şu anda bu kıyımı duysalar tepkileri ne olacaktır? Koskocaman bir hiç. Hem de en celî hatla ve devâsa ebatta yazılmış bir hiç. Onlar için böyle bir kanun haktır ve doğrudur. Sanata ve sanat eserlerine karşı bir kıyım ve katliâm değildir. Yeryüzünde böylesine abes ötesi bir kanunun çıkarılmasından, hukuk tarihine geçirilmesinden de ayrıca bir rahatsızlık duyacaklarını şahsen düşünmüyorum.

2015 yılının Mart ayı, arkasında dehşetli bir acı bırakarak gitti. Görev başında bir savcı çok aşağı seviyeden bir muameleye maruz bırakılarak şehid edildi. Bu milletin yüreğine kor basıldı, basılan kor az geldi. Üstüne bir de tuz biber ekildi. Ve bu dehşet karşısında sesi çıkmayan, bıyık altından gülen, bu vahşeti kınamak nezaketini dahi gösteremeyenler oldu. Hatta ve hatta savcıyı suçlu bulanlar (!) bile vardı. Bunu yapanlar kim dersiniz?

ENTELLERİN ÜZERLERİNDEKİ ZIRH PATİSKAYA DÖNDÜ

Benim kanaat-ı âcizaneme göre bunu yapanlar Rumeli Hisarı camiine “hayır, istemezük” diyenlerin tâ kendileridir. Bu milletin de artık bu seslere tahammülü yoktur. Bunlar İstanbul’un Osmanlılarca işgal edildiğine (!) candan, gönülden inanan tek hücreli amip gibi basit mahlûklardır. Bu milletin uzun tarihinde “kısa bir devir” bunları allayıp, pullayıp bu milletin karşısına “aydın” olarak çıkardı. Çıkarmanın ötesinde âdeta dayattı. Bu ışıktan mahrum aydınlar şu anda bu imtiyazlarını bırakmak istemiyorlar, açıkça böyle bir niyetleri yok. Ama Allah’a şükür her geçen gün etrafları biraz daha fazla boşalıyor. Allah’ın nuru daha fazla yayılıyor. “Cenaze namazı, kurban derisi, zekât fitre toplamak dışında” İslâmî hiçbir şeye hayat tanımak istemeyen devletin onlara giydirdiği çelik zırhları da son senelerde âdeta patiskaya döndü. Kendilerini semirtip geliştirenlerin devri ise kapandı. Tabuları yıkıldı. Bunlar son bir gayretle “eski geleneklerimizi acaba nasıl sürdürebiliriz?” sualine cevap bulma çabası içerisindeler. Ama bu çaba boş bir çabadır. Ve bu seslerin de gök kubbede bir baykuş sesinden öte bir kıymet-i harbiyesi yoktur. Çünkü gök kubbede bülbül sesi, kanarya sesi, saka sesi… Baaki kalır. Daha da ötesinde Kur’an, ezan, zikir, tekbir ve tesbih sesleri baaki kalır. Çözüm için son söz:

Her şeye rağmen bu cami-i şerif yapılmalı. Ezan-ı Muhammedî 29 Mayıs 1453’teki heyecana eş bir sadakat, samimiyet ve Davudî bir letâfetle tekrar gök kubbeyi doldurmalı.

Kaynak: Dünya Bülteni