Kaşgarî Mürteza Efendi Tekkesi’nin Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon Raporu
KAŞGARÎ TEKKESİ TARİHÇESİ
Eyüp Merkez Mahallesi, İdrisköşkü/Karyağdı mevkiinde, Hüsam Efendi Sokağı ile Karyağdı Sokağı’nın arasında yer almaktadır.
Tekkeler genelde İslâm, özelde tasavvuf düşüncesinin; anlayış ve terbiyesinin hem teorik hem pratik bakımdan işlendiği, halka da sunulduğu mekanlardır. Gündelik hayatın sıkıntıları içinde bunalan insanlar, buralara gönül dünyâlarını, ruhlarını dinlendirmek için gelirler, aradıkları huzur ve rahatı bularak manevi doyuma erişirlerdi. Böylece tekkelerde bulundukları süre içinde insanlar, hem boş zamanlarını en güzel şekilde değerlendirirler; hem de sıkıntılarını atarak ferahlamış olurlardı. (Kazıcı, s.29)
Her tarikat kendi anlayışını halka ulaştırmak için tekkesini kurmuş böylece, tarikatlarla birlikte İslâm dünyasının hemen her tarafında tekkeler daha yoğun bir şekilde görülmüştür. Hatta aynı mahallede birbirlerine yakın mesafelerde onlarca tekke inşâ edilmiştir. Kâşgarî, Hatûniye, Karyağdı tekkeleri Eyüp’te aynı mahallede kurulmuş olan tekkelerin sadece birkaç tanesidir.
Devlet ricalinden Tersane Emini Yekçeşm Hacı Mürteza Efendi (1747) tarafından Nakşibendiyye’ye bağlı bir cami-tekke olarak tesis edilmiştir. Cami-tevhidhane, harem, selâmlık, derviş hücreleri, şadırvan, kuyu ve sair müştemilattan oluşan tekkenin inşaatı 1744’te başlamış, 1745’te sona ermiş, postuna evvelce Eyüp’teki Kalenderhane (Özbek) Tekkesi’nin şeyhi olan Kaşgârlı Hâce Abdullah Nidaî Efendi (1688-1760/61) oturmuştur.(Tanman,s.475)
Kuruluşunu izleyen yüzyıllarda Kaşgârî Tekkesi çeşitli eklerle donatılmış, yapıları onarılmış ve yenilenmiştir. Bu meyanda Kaşgârî Abdullah Efendi’nin 1760/61’de vefatını takip eden yıllar içinde kabri üzerine türbe inşa edildiği, III. Selim tarafından 1790’da vefat eden 3. postnişin Şeyh İsa Geylanî (1699-1790) için diğer bir türbe yaptırdığı, cami-tevhidhanenin muhtemelen 19. yüzyılın 2. çeyreği içinde harem, selâmlık ve diğer bölümlerin aynı yüzyılın 2. yarısı içinde yenilendiği, tekkenin mensuplarından Sürre Emini Hacı Ahmed Bican Paşa
tarafından 1873’te diğer bir kuyunun vakfedildiği bilinmektedir (Tanman, s.475) Vakıflar eliyle cami-tevhidhane ile türbelerin 1967’de, harem-selâmlık kesiminin de 1988’de tamir ettirildiği tespit edilebilmektedir. 1925’ten sonra cami-tevhidhane yalnızca cami olarak kullanılmış, tekkenin şadırvan avlusunda bulunan ve kullanılmadığı için harap olan bir takım ahşap bölümler (derviş hücreleri vs.) 1962’de çökmüştür. (Tanman,s.475)
Kuruluşundan kapatılışına kadar Nakşibendiyye tarikatına bağlı kalan Kaşgârî Tekkesi’nin ayin günü Hankâhname, Asitâne ve M.Cevâmi‘ de cuma, M.Tekâyâ‘da ise perşembe olarak kayıtlıdır.
Nakşibendîliğe bağlı olan Kaşgarî Tekkesi “Mürteza Efendi Tekkesi” ve “Kâşgarî Şeyh Nidaî Abdullah Efendi Tekkesi” adları ile de tanınmakta, Haliç manzarasına hâkim olan yapı, son yıllarda onarım geçirmiş bulunmaktadır. Nakşibendîliğe bir hac yolculuğu sırasında Mekke’de Ahmed Yekdest tarafından dahil edilen Şeyh Yekçeşm el-Hac Mürteza Efendi (ö. 1753) tarafından 1158/1745-46’da tesis edilmiştir. Gerçek adı Ahmed Carullah Cüryanî olan Ahmed Yekdest’in Mekke’de Nakşibendîliğin Müceddidî kolunu temsil eden Hintli şeyhlerden olduğu bilinmekte, dolayısıyla Kaşgarî Tekkesi’nin, yine Eyüp’te bulunan Şeyh Murad Tekkesi ile beraber Müceddidî kolunun İstanbul’da belli başlı yayılma merkezlerinden olduğu anlaşılmaktadır.(Tanman, s.479) Tekkeyi kuran Mürteza Efendi’nin önemi inkâr edilemez ise de, Kaşgar’dan 17. yy’da İstanbul’a gelen, İstanbul daki faaliyetlerinin başlangıcında Müceddidî koluna mensubiyeti şüpheli olan ve tekkeye adım veren Şeyh Abdullah Nidaî Kaşgarî (ö. 1760) asıl kurucu olarak kabul edilebilir. Önceleri Eyüp’teki Kalenderhane Tekkesi’nin şeyhliğini üstlenen Abdullah Nidaî, kalender hayatının katı kurallarına, özellikle de mücerredlik (bekârlık) erkânına uymak istemediği için bu görevden ayrılmak zorunda kalmıştır. Doğu Türkistan kökenli olduğundan İstanbul’a gelir gelmez aynı bölgeden olan dervişlerin toplandığı Kalenderhane Tekkesi ile bağlantı kurduğu anlaşılmaktadır.
Kalenderhane Tekkesi ile Kaşgarî Tekkesi’nde birbirinden oldukça farklı tasavvufi telakkilerin egemen olduğu hemen fark edilir. Kalenderhane Tekkesi Nakşibendîliğin Kalenderîlikle karışmış bir biçimini, Kaşgarî Tekkesi ise aynı tarikatın sıkı kurallarla donatılmış dinamik bir yorumunu temsil edegelmiştir. Zâkir Şükrî Efendi, Kaşgarî
Tekkesi’nin, kumlusundan tarikat faaliyetlerinin yasaklandığı 1925’e kadar postuna geçen şeyhlerin listesini vermektedir. 19. yy’ın sonlarında tekkenin şeyhliğini üstlenen Mehmed Aşir Efendi’nin (ö. 1903) Meclis-i Meşâyih’in üyelerinden olduğu bilinmektedir. Zâkir Şükrî Efendi’nin verdiği listeye Şeyh Bahaeddin Efendi (ö. 1918) ile Cumhuriyet döneminde tekkenin harem dairesinde ikamet etmeyi sürdüren Seyyid Abdülhakim Arva-sî’yi (ö. 1943) eklemek gerekir. Aslmda ilmiye sınıfından olan, Güneydoğu Anadolu kökenli Abdülhakim Arvasî 1919’dan itibaren Süleymaniye Medresesi’nde tasavvuf dersleri vermiş, 1931’de, Menemen Olayı’nın üzerine, tekkede gizli ayinler tertip ettiği gerekçesi ile polis tarafından tutuklanmış, ancak kısa bir süre sonra beraat etmiştir.(Tanman s.478)
Tekkenin Kurucusu Murtazâ Efendi:
Devletteki görevinin yanı sıra, başta Kaşgarî Tekkesi olmak üzere, bir çok hayır kurumunun kurulmasında katkıları olan önemli bir şahsiyettir. Bu hayır işlerine başta kızı ve hanımı olmak üzere yakınları da iştirak etmiş ve güçlü bir vakıf müessesesi oluşturmuşlardır. Kurdukları Kâşgarî Tekkesi iki asrı aşkın bir zamandır hâlâ varlığını korumaktadır.
Murtazâ Efendi’nin Tersâne-i âmire emîni, cizye muhasebecisi olarak görev yaptığını, İstanbul’da Mahmutpaşa’da Veli Câmii yakınında ikamet ettiğini bizim için birinci elden kaynak olan vakfiyeden öğrenmiş oluyoruz. Murtazâ Efendi ilmiyeden yetişmiş, muhasebecilik gibi hesap işleri alanında yüksek görevlere getirilmiştir. Murtazâ Efendi Tersâne emîni olarak görev yapmıştır. Osmanlı Devleti’nde böyle bir vazifede bulunan kişiye tersâne veznesinden çıkan paranın yüzde onu maaş olarak ödeniyordu.
XVIII. yüzyılda kurulan Kâşgarî Dergâhı ile ilgili en önemli kaynaklardan biri, bu tekkenin kurucusu Murtazâ Efendi’ye ait vakfiyedir. Vakfiyenin tamamında Murtazâ Efendi, eşi Behri Hatun, kızı Selime Hanım’ın vakfettiği mülkler sıralanmıştır. Söz konusu vakfiyenin kısa bir bölümünde Kâşgarî Dergâhı’na yer verilmiştir.
Tekkenin yapımına 1157/1744’de başlanmış, 1158/1745’te bir sene içerisinde tev-hidhâne ve şeyhin evinden ibâret olan kısmı tamamlanmıştır.(9) Bu iki bölüm günümüzde mevcuttur. 1159/1746’da Tekkenin bânisi Murtazâ Efendi tarafından tekke vakfedilmiştir.(10) Gördüğü bir rüyâ üzerine, tekkeyi ve yanındaki câmiyi Nakşbendiyye tarîkatı müntesiplerine verilmesini şart koşmuştur. (Ayvansarayi, s.260)
Vakfiyeden edindiğimiz bilgilere göre kuruluşu itibariyle tekkede beş oda, tekkeye ait bir mescid, fakirlerin yemek yiyebileceği büyük bir oda ve helâ bulunmaktaydı. Bir odanın şeyhe, dört odanın da tekkenin dervişlerine tahsis edilmesi şart koşulmuştur. Vakfiyede dört odanın dervişlere tahsis edilmesi istendiğinden tekkede şeyhin haricinde dervişlerin de
barındıkları anlaşılmaktadır. İlgili bir arşiv belgesinde, XIX. yüzyılın ortalarında tekkede kalan şeyh ve dervişlerin isimleri açıklanmıştır.(Çetin, s.296)
Vakfiyede ifade edildiği gibi tekkede kalan bu dervişlerin yemek ve barınma ihtiyaçları tekkenin vakfından karşılanıyordu. Çünkü vakfiyede sırf yemek masrafları için günlük otuz akçe ayrılması istenmektedir. Barınma ihtiyacının da temin edilmesine yönelik olarak, vakfedilen beş odadan dördü, dervişlerin ikamet etmeleri için tahsis edilmişti. Bunun yanında şeyhin, imamın, müezzinin, aşçının, hademenin vb. tekkede görev alan vazifelilerin günlük ücretleri de yine tekke vakfından karşılanıyordu. Bütün bu giderlerin temin edilmesi için Murtazâ Efendi, İstanbul’un ve Anadolu’nun çeşitli yerlerinde mülkler vakfetmişti. Vakfedilen akârlar kiraya verilmekte ve kira gelirleriyle, Kâşgarî Tekkesi ve Rûmeli’de Silistre kasabasına bağlı Baylar Kö-yü’nde yaptırdığı câmi ve mektebin ihtiyaçları karşılanmaktaydı. Murtazâ Efendi’den sonra kızı Selime Hanım ve eşi Behri Hatun da çeşitli akarlar vakfetmişler. Kendilerine âid vakfı Murtazâ Efendi’nin vakfına dâhil etmişlerdir.
Kısaca Murtazâ Efendi’nin vakfı, eşi ve kızının vakıflarının da buraya ilhak edilmesiyle daha da güçlenmiştir. Murtazâ Efendi’ye âid vakfiye 105 varaktan ibarettir. Eşi Behri Hatun, kızı Selime Hanım’ın vakfiyesi de buna dâhildir. Türkçe, sâde bir dille yazılmıştır. Vakfiyede üzerinde durulan hususlardan biri vakfın nesilden nesile intikali ile devamının sağlanmasıdır. Tekkenin girişindeki kitâbeden de anlaşıldığı gibi, Kaşgarî Tekkesi, kuruluşundan tekkelerin kapatıldığı tarihe kadar Nakşibendiyye tarikatına bağlı olarak faaliyetlerini yürütmüştür.(Çetin, s.297) Vakfiyede tekkenin, Nakşbendiyye müntesiplerine âit olduğu şu ifadelerle vurgulanmıştır. “….Medîne-i Eyyüb el- Ensâ-ri’de binâ ve ihyâ eylediğim zâviye-i latîfe-i Nakşbendiyye fukarasına meşruta….” (Vakfiye, vr. 13b)
Tekkede, camide ve mektepte imâmet, hitâbet ve hoca olarak görevini ifa edenler vefat ettiğinde, bu vazifelere tâyin edilen kişilerin, vakfın mütevellisinin de uygun bulduğu Kur’ân tilâvetine ve İslâmî ilimlere vâkıf kişilerden seçilmesini istenmiştir.(Çetin, s.297)
Yani işin ehli olan kimselere vazife verilmesi istenmiştir. İlgili vakfiye kaydı: “… İmâmet ve hitâbete ve hocalığa mutasarrıflar fevt oldukta mücevvid ve tilâvete kâdir ve şerâît-i İslâmiyyeye ârif müstahik ve muhtâr cemâat evlâdları bulunur ise mütevelli arzı ile evlâdına tevcîh oluna. Müstahik olmayan evlâdına verilmeyip müstehik olan kimselere verile….”(Vakfiye, vr. 19b,20a)
Murtazâ Efendi hayatta olduğu sürece vakfın tevliyetinin kendisinde, vefatından sonra ise neslinden gelen kişilere âid olmasını şart koşmuştur. (Vakfiye, vr. 17b-19b)
Vakfiyede ev, tarla, arsa gibi gayr-i menkullerin satılmamak şartıyla kendisinden sonra gelen mirasçılara bırakılması “ev-lâd-ı evlâd-ı ..batnen ba’de batnin meşruta ola” diyerek vakfın devamlı olarak kuşaktan kuşağa intikal etmesi istenmiştir. Bahsi geçen şartlarda azaltma, çoğaltma, değiştirme vs. bütün bunların hepsinin kendi üzerinde olduğu, ifade edilmiştir. (Vakfiye, vr.20a-b,21a)
Vakfiyenin ikinci bölümünde Murtazâ Efendi’nin İstanbul ve Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki vakıf ve akaratına yer verilmistir. Murtaza Efendi, ayrıca Silistre kasabasına bağlı Baylar denilen yerde bir câmi, bir mektep vakfetmiştir. ( Vakfiye, vr. 27a)
Tespit edebildiği kadarıyla, Murta-zâ Efendi 51 ev, 1 yalı, 5 yahudihâne, 1 mes-cid, 1 câmi, 1 tekke, 1 mektep, 2 hamam, 22 oda, 480 akçe kira geliri, 10 bin kuruş, 1 gümrükhâne, 1 bakkal dükkanı, 1 berber dükkanı, 1 hallaç dükkanı, 1 manav dükkanı, 1 dükkan, 1 ticârethâne, tatlı su gelirleri, balıkçı mahzenleri vakfetmiştir.(Çetin, s.298)
Kızı Selime Hanım ise, 2150 kuruş vakfetmiş ve bununla İstanbul’un çeşitli yerlerinde 7 ev, 4 dükkan alınmıştır. Eşi Behri Hatun ise, 6000 kuruş vakfetmiş bunun 5550 kuruşu ile günlük 30 akçe kira getiren 23 ev alınmıştır. Vakfedilen evlerde genelde altlı üstlü odalar, sofa, kiler, mutfak, hamam, helâ, su kuyusu, ahır, avlu, ambar,ocak, mahzen, bahçe, köşk, odunluk, hol, geniş salon, mağsel, meyveli meyvesiz ağaçlar, su kuyuları gibi unsurlar bulunuyordu. Vakfedilen mülkler genelde Eyüp olmak üzere İstanbul’un çeşitli semtlerinde yer almaktadır.
Vakfiyedeki bilgiler ışığında Murtazâ Efendi’nin vakfettiği mülkleri ve yapılacak harcamalar şu şekildedir:
Murtazâ Efendi’nin Vakfettiği Mülkler
Mülkler aded Mülkler aded
Mescid 1 Ticarethane 1
Câmi 1 Hallaç dükkanı 1
Tekke 1 Manav dükkanı 1
Mekteb 1 Nakit on bin kuruş
Ev 51 Bahçe
Yalı 1 Bi’r-i mâ (su kuyuları)
Yahudihane 5 Kanevât ( su kanalları)
Hamam 2 Mâi lezîz (tatlı su gelirleri)
Oda 16 Balıkçı mahzenleri
Gümrükhane 1 Kayık Limanı
Bakkal dükkanı 1 Meyveli meyvesiz ağaçlar
Dükkan 1 Külhan ( Hamam ocağı)
Berber dükkanı 1 Mukataa 480 akçelik bahçenin geliri
Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Yapılacak Harcamalar
Yevmî akçe İmâm – Hatip 7
Müezzin- Kayyım 4
Muallim-i sıbyan 4
Mekteb-i halife 1
Senevî akçe Mefrûşât 600
Yevmîakçe Hademe 5
Revgan-ı zeyt (zeytin yağı) Mum
Kandil bu son üçü için 6 Senevî akçe
Mum-ı asel (balmumu) 600
Vakfiyede yer alan Kâşgarî Tekkesi ile ilgili bölümde de tekkede imâm, müezzin, kayyım, hademe aşçı vs. olarak görev üstlenen kişilere ne kadar yevmiye verileceği, bilhassa vefât eden şeyhin yerine tâyinin nasıl yapılacağı, tekkenin masrafları için ne kadar meblağ ayrılacağı, vakfedilen akâr ve mülklerin neler olduğu, tek tek açıklanmıştır(Çetin, s.299).
Vakfiyeye göre tekkede görev alan kişilere ve tekkenin masraflarına ödenmesi gereken meblağlar:
Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Tekkenin Personeline Ödenecek Meblağ
Görevli Yevmî akçe
Şeyh 10
İmâm- Hatip 4
Müezzin-Kayyım 4
Aşçı 3
Hademe 2
Vakıf Mütevelli 4
Katip 2
Câbî 3
Râh-ı âbî (su yolcusu) 2
Toplam 9 kişi 34 Akçe
Murtazâ Efendi Vakfı’ndan Tekkenin İhtiyaçları İçin Ödenecek Meblağ
Tekkenin İhtayaçları Yevmî akçe
Yemek Masrafları 30
Revgan-ı Zeyt, Mum 3
Toplam günlük 67
Tekkenin İhtayaçları Senevî akçe
Mefruşat meblağı 1000
6 Okka Mum-ı asel ….
Toplam senelik 1000
Kâşgarî Tekkesinin Mimarisi
TEKKE PARSELİ İÇİNDE YER ALAN YAPILAR
XVIII. yüzyılda kurulan Kâşgarî Dergâhı adını, tekkenin ilk şeyhi Abdullah Nidâî’nin memleketi olan, bugün Çin idaresinde bulunan Doğu Türkistan’ın merkezi Kâşgar’dan almaktadır. Dergâh, Eyüp semtinde, İdris Köşkü mevkiinde Hüsam Efendi Sokağı ile Karyağdı Sokağı’nın arasında bulunmaktadır. Dergâhın her iki sokak yoluna açılan avlu kapıları bulunmaktadır. Tekke, tarihî, manevî özelliğinin yanında, Haliç’e bakan yamaçta yer alması bakımından doğal güzelliği ile de dikkat çekmektedir. Tapu kayıtlarındaki bilgilere göre, 43 pafta, 35 ada, 2 parsel üzerinde 2001 m2 alanı kaplar. Tekkenin faal olarak kullanılan alanı fazla büyük değildir.
Tekke ahşaptan yapıldığı için zamanla çürüme ve yıkılmalar olmuş, varlığını koruması için birtakım onarımlar geçirmiş fakat tamiratlarla tekkedeki müştemilâtın kendine özgü hali kaybolmuştur. Bu yapılan onarımlarla orijinal hâli korunamamış olsa bile, on beş, yirmi yıl öncesine nazaran daha bakımlıdır. Tekkenin avlusunda yer alan derviş hücreleri ve ahşap misafirhane haricinde tekkede yer alan diğer ek yapılar bugün mevcuttur.
Tekkelerin kapatıldığı 1925 tarihinden sonra tekkedeki bu faaliyetler durmuş, sadece câmi kullanıma açılmıştır. Günümüzde hâlen camisi kullanıldığı için, halk nazarında daha çok “Kâşgarî Câmii” olarak bilinir.
Câmi-tevhidhâne tek katlı, bitişikte yer alan harem-selâmlık bölümü iki katlıdır. Tekkenin asıl öğelerinden biri harem- selâmlık kısmıdır. Dış görünüm olarak normal bir ev gibidir. Fakat asıl fonksiyonları bakımından normal bir evden farklı unsurlardan oluşur. Kâşgarî Tekkesi’nde ahşaptan önü revaklı odaların sıralamasıyla meydan gelen derviş hücreleri vardı. Tekkenin avlusunda yer alan ve 1925’ten sonra, uzun süre kullanılmadığı için harabe olan bu derviş hücreleri 1962’de çökmüştür. Daha sonrasında ise tamamen yıkılan derviş hücrelerinin yerinde, bugün cami derneğinin kullandığı sonradan yapılan bir oda ve ağaçlık bir alan bulunmaktadır. Kâşgarî Tekkesi’nde muhtemelen tekkeye gelen misafirlerin ağırlandığı iki katlı misafirhane (köşk) bugün mevcut değildir.
Tekkenin dışındaki kişilerin veya mahalle sakinlerinin faydalanabilmesi için hayır amaçlı olarak yapılan Kâşgarî Tekkesi’nin doğu ve batı giriş yönlerindeki duvarlarında iki çeşme yer alır. Üzerinde herhangi bir kitâbesi olmadığı için çeşmelerin ne zaman kim tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir.
Bazı tekkelerde abdest almak için yapılmış şadırvanlar vardır. Kâşgarî Tekkesi’nin ilk inşâ edildiği dönemde yapıldığı tahmin edilen şadırvan mevcuttur. Fotoğraflarda görülen şadırvanın dış kısmını örten camekânın yerine beton atılmıştır. Şadırvan, eski halinden bugün oldukça farklıdır.
Tekkelerde su ihtiyacı sadece çeşmelerden karşılanmıyordu; suyun her zaman rahatlıkla temin edilmesi için açılmış kuyular da vardı. Kâşgarî Tekkesi’nde günümüzde kullanılan kuyu vardır. Bu kuyu tekke mensuplarından Sürre emîni Hacı Ahmed Bican Paşa tarafından 1873’te vakfedilmiş-tir.(20) Üzerinde talik hatla şu ifadeleri içeren bir kitâbe bulunmaktadır: “Sürre-i Hümâyûn Emîni sâbık es- Seyyid Hacı Ahmet Bican Paşa’nın ruhu içun fatiha fi sene 1290 13 Sefer (1873).”
Ayıca, Ahmed Bican Paşa 22109 kuruş vakfetmiş ve tekkede her yıl Recep ayında “Mirâc-ı Nebî” okunmasını istemiş, Bu iş için tekkenin şeyhine 500 kuruş verilmesini istemiştir.(21)
Tekkede Ahmed Bican Paşanın lahdinin yanında merdivenlerle çıkılan Abdullah Kaşgari’nin türbesine göre biraz daha yüksek konumda yer alan İsa Geylânî’nin türbesi vardır. Bu türbenin Hadîkatü’l- Cevâ-mî, Sefîne-i Evliyâ,(22) gibi klasik kaynaklarda Osmanlı padişahlarından III. Selim tarafından yaptırıldığı ifâde edilmektedir. Türbede Îsâ Geylânî’ye âid olan tek bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Tekkenin diğer türbesinde Abdullah Kâşgarî ile oğlu Ubeydullah Efendi’ye ait iki lahit bulunmaktadır. Merdivenlerden inilerek ulaşılan bu türbenin, eski hali bugünkünden oldukça farklıdır. Sonraki yıllarda tamir edilen türbe, her onarımdan sonra orijinalliğini kaybetmiştir.
Cami-Tevhidhane, Harem, Selâmlık ve Mutfak
Tekke cami-tevhidhaneyi barındıran güney-doğu kesimi tek katlı, diğer bölümlerin yer aldığı batı kanadı ise iki katlı olarak inşa edilmiştir. Cami-tevhidhane ile harem/selâmlık üst katta yer almaktadır. Cephe oranlarından ve mimari detaylardan 19. yüzyılın 2. çeyreğinde son şeklini aldığı anlaşılan cami-tevhidhane kıble ekseninde, aynı sebeplerden ötürü daha geç bir döneme (19. yüzyılın 2. yarısına) tarihlendirilen harem/selâmlık/mutfak grubu ise cami-tevhidhane ile yaklaşık 45 derecelik açı teşkil edecek şekilde kuzey-güney doğrultusunda uzanmaktadır. Planda da izlenebileceği gibi bu yüzden yekdireğine bitişik olan bu bölümler arasında üçgen planlı taşlıklar ve belirli hiç bir geometrik tanıma girmeyen sofalar, yamuk planlı depolar ortaya çıkmıştır.(Tanman, s.476).
Minare, hamam ve mutfağın kuzey duvarı dışında bütün diğer bölümler ahşaptır. 20 cm. kalınlığındaki duvarlar içerden bağdadî sıva, dışarıdan ahşap kaplama ile donatılmış, çatı alaturka ve Marsilya tipi kiremitlerle örtülmüştür. Bütün kapı ve pencereler dikdörtgen açıklıklıdır.
Cami-tevhidhane 8.5 x 3 m.lik kapalı bir son cemaat yeri ile 8.5 x 8.5 m.lik bir harimden meydana gelmektedir. Üst katı kadınlar mahfiline tahsis edilmiş olan son cemaat yerine doğu kenarındaki kapıdan giriş sağlanmaktadır. Tablalı ahşap kanatları ile sıradan bir görünüme sahip olan kapının önünde demir konsollara oturan, alaturka kiremit örtülü saçak bulunur. Kapıdan son cemaat bölümüne geçmeden ara bir girişe geçilir. Bu girişin sağında yakın dönemde yapılan abdest alma yeri görülür. Kapı aksı karşısındaki çift kanatlı muhdes kapıdan son cemaate girilir. Son cemaatin kuzeybatı köşesindeki minare kürsüsünün yanındaki dar kapıdan selamlık bölümünün hol kısmına geçilir. Kadınlar mahfiline çıkış ahşap limon kirişli merdivenler kuzey duvarına yaslanır. Alt kısmı depo olarak kullanılmaktadır. Son cemaat yerinin kuzey duvarındaki üç pencereden ikisi harem taşlığına açılır.
Son cemaat yerinin kuzey batı köşesinde kare planlı kaideli kagir minare yer alır. Ahşap kütle içinde yükselen silindir gövdeli, konik külâhlı minare kaidesi ile son cemaat yerini harimden ayıran duvar arasına sıkıştırılmış bulunan dar kapı yukarıda da değinildiği üzere cami-tevhidhane/selâmlık bağlantısını kurar. Son cemaat yerinin üstüne denk gelen ve aynı boyutlara sahip olan kadınlar mahfili doğuya ve kuzeye bakan pencerelerden ışık almaktadır. Harime bakan güney kenarı boyunca kare kesitli dört ahşap sütün mevcuttur. Sütunlar arasında ise ahşap korkuluklar yer alır.
Dengeli ve simetrik bir düzene sahip olan harimin kuzey duvarının ekseninde giriş, bunun tam karşısında, güney duvarının ekseninde yarım daire planlı nişi dışa taşkın mihrap, dört duvarda da karşılıklı yerleştirilmiş dörder pencere vardır. Kuzey duvarının pencereleri son cemaat yerine, batı duvarındakilerden üçü selâmlık sofasına, diğerleri de dışarı açılmaktadır.
Ahşap minber mekânın güney batı köşesine yerleştirilmiştir. Cami-tevhidhanenin pencerelerinde görülen demir parmaklıklar yatay ve dikey çubuklar ile bunların sınırladığı dikdörtgen açıklıklara yerleştirilmiş damla biçiminde, kesişen unsurlardan meydana gelir.
Harem/selâmlık/mutfak kanadının şadırvan avlusuna açılan kapısı cephenin geriye çekilmiş olan kesiminde, ortada yer almakta, yanlardan birer pencere ile kuşatılmış bulunmaktadır. Gerek bu pencerelerde ve gerek diğer harem pencerelerinde bulunan kafesler onarımlarda iptal edilmiştir(Tanman, s.476). Girişin yanlarındaki pencerelerin altında kalan kesimler mermer levhalar ile kaplanmıştır. Girişi izleyen ve solda son cemaat yerine bitişik olan üçgen planlı taşlıktan geniş bir kapı ile harem sofasına geçilmektedir. Haremin, zemin katından başlayan merdivenin ulaştığı bu sofanın batı yönüne, merdiven boşluğu ile birbirinden ayrılmış olan iki oda, kuzey-doğu köşesine bir tuvalet/abdestlik, güney kenarına harem sofasına açılan kapı ile minare kaidesine yaslanan, yamuk planlı bir depo yerleştirilmiştir.
Cami-tevhidhanenin son cemaat yeri ile olduğu gibi harem sofası ile de bağlantılı olan selâmlık sofası yamuk, üçgen ve dikdörtgen alanların birleşmesi ile ortaya çıkmış, ilginç bir plana sahiptir. Batı yönünde yan yana eşit büyüklükte iki oda, güneyde bir tuvalet, cami-tevhidhane kesimine komşu olan güney doğu köşesinde, selâmlık sofasından bir kapı ile tecrid edilmiş, harim pencerelerinin açıldığı, yamuk planlı ikinci bir sofa ile bunun çevresinde boyutları küçük bir hamam ya da gusülhane olarak nitelendirilmesi mümkün, kagir duvarlı bir mekân ile bir oda bulunur.
Hem doğrudan büyük sofa ile hem de hamamın önündeki küçük sofa ile bağlantılı olan bu odanın hamamla ilişkili bir kullanımı olduğu, bir nevi soyunmalık/soğukluk gibi tasarlandığı düşünülebilir(Tanman,s.477).
Zemin katı doğu yönünde sınırlayan istinat duvarının girintileri bir dizi dikdörtgen ve yamuk planlı ardiye olarak değerlendirilmiştir. Kuzeydeki şadırvan avlusuna doğru yükselen bahçe merdivenlerine, batıdaki harem bahçesine açılan iki giriş vardır. Kuzey girişinden (L) planlı bir taşlıktan (projede b03 olarak tanımlanan hol) doğrudan mutfağa ulaşılır. Taşlığın güneyinde dikdörtgen bir kömürlük yer alır. Zemin katın kuzey batı köşesinde bulunan mutfağın kuzey duvarı kagirdir. Kemerli geniş bir ocakla donatılmış olan mutfağın tavanı doğu batı doğrultusunda uzanan bir kirişle desteklenmiştir. Batı girişi ise mutfakla bağlantılı ve iki ayrı muslukla donatılmış olmasından ötürü aynı zamanda taam-hane olarak kullanıldığı anlaşılan bir sofaya açılır. Söz konusu mekânın kuzeyinde üst kata çıkan merdiven ile mutfağa geçit veren kapı, doğusunda istinat duvarına gömülmüş bir niş içinde iki yalaklı musluk ile yamuk planlı bir depo, güneyinde (T) planlı sofanın çevresinde toplanan yüklüklü iki oda, bir tuvalet, banyo ve diğer bir yamuk planlı bir oda bulunmaktadır. Bu oda mutfak olarak kullanılmaktadır. Cami imamının lojmanı olarak kullanılan bölümün projede b09 olarak tanımlanan odasında yüklük kısmı bozularak genişletilmiş, 2.67 m. x 2.58 m. olan bir oda haline getirilmiştir.
Zemin katta özgün döşeme üzeri ya halı yada mineflo kaplama ile döşenmiş ve bu nedenle de özgün kaplama malzemesi tespit edilememiştir. Yamuk planlı ardiye, tuvalet ve aş evine giriş ile mutfak tavanı sıvadır. Duvarlarda sıva olan mekanların sıralanan mekanları dışındaki odaların tavanı sade ahşap kaplamadır. zemin katta mekanlara açılan ½ oranındaki ahşap giyotin doğramalar yakın dönemde yenilenmiştir.
Tekkenin en önemli bölümlerini barındıran bu yapının cephelerin de süsleme bulunmayıp gayet sade bir görünüm arz eder. Gerek cami-tevhidhanenin ve gerek diğer bütün mekânların tavanları çubukludur. Duvarlarda kalem işi görülmez. Dış görünüşü açısından bu yapının herhangi bir ahşap konak olmadığını hatırlatan yegâne unsur ahşap kitle içinde yükselen silindir gövdeli, konik külâhlı minaredir. Zira mihrap çıkıntısını ne avludan ne de başka bir yerden görmek kabil değildir.
Derviş Hücreleri
Şadırvan avlusunun kuzey sınırı boyunca doğu batı doğrultusunda uzanan ve günümüzde tamamen ortadan kalkmış olan derviş hücrelerinin ahşap olduğu, dikdörtgen kapılar ve pencereler ile şadırvan avlusuna açıldığı, önlerinde kare kesitli ahşap dikmelere oturan ve aynı çatı altına alınmış bulunan bir sundurmanın uzandığı anlaşılmaktadır. Bu hücre dizisi ile Kaşgarî Abdullah Efendi Türbesi arasında, fonksiyonu tam olarak anlaşılamayan (misafirhane) iki katli ahşap bir bölümün varlığı tespit edilmektedir.
Türbeler ve Hazire
Şadırvan avlusuna göre çukurda kalan ve bu yüzden batı duvarındaki girişine basamaklarla inilen Kaşgarî Abdullah Efendi Türbesi 9.5 X 6.5 X 6 m. boyutlarında yamuk planlı bir alanı kaplar. Türbe son onarımlarla duvar örgüsü tamamen değiştirilerek 50 cm. kalınlığında düzgün moloz taş örgülü duvarlar inşa edilmiştir, Doğu ve güney cephelerindeki ahşap pervazlı pencereler, klasik Osmanlı üslubuna uygun biçimde ufaltılarak kesme taş sövelerle kuşatılmış, ayrıca lokmalı demir parmaklıklarla donatılmış, yapının üstüne muhtemelen ilk haline uygun alaturka kiremit kaplı ve saçaklı bir çatı oturtulmuştur.
Türbede Abdullah Kaşgârî ile oğlu Şeyh Ubeydullah Efendi (-1770)’ye ait iki kabir yer alır. Her ikisinin de üzerinde, tekkenin inşa edildiği döneme oldukça yabancı, Anadolu,Türk mezar anıtlarının erken tarihli olanlarında görülen, yarım silindir biçiminde lahitler bulunmaktadır. Abdullah Kaşgârî’nin, boyutları oğlununkinden daha büyük olan lahdi kagir, Ubeydullah Efendi’ninki ahşaptır. Bu sonuncusunu kuşatan ahşap şebekenin köşelerindeki babalar sikke biçiminde tepeliklerle son bulmaktadır. Tavanda çıtalarla meydana getirilmiş kareli bir bölümlenme görülür.
Zemini avludan bir miktar yükseltilmiş olan Şeyh Ali Geylanî Türbesi 5.5 X 4.75 m. boyutlarındadır. 60 cm. kalınlığındaki duvarları moloz taş ve tuğla ile örülmüş, üstü alaturka kiremitle kaplı bir çatı ile örtülmüştür. Zemini kare tuğlalar ile kaplı, tavanı çubuklu olan türbede Şeyh Ali Geylanî’ye ait tek bir ahşap sanduka bulunmaktadır. Yapının girişin yer aldığı kuzey cephesinin önüne 1.15 m. Derinliğinde bir revak yerleştirilmiştir. Doğu yönünden basamaklarla çıkılan ve türbe harimi ile aynı çatı altında bulunan bu revakta taşıyıcı olarak sekizgen kesitli üç ince ahşap dikme kullanılmış, plastır başlıklar ve çok basık, yalancı (ahşap) kemerlerle taçlandırılmış olan bu dikmelerden en doğuda yer alması gerekeni, girişi rahatlatmak için iptal edilmiş, yeri saçakta ahşap bir sarkıtla belirtilmiştir. Doğu ve güney duvarlarında dikdörtgen açıklıklı birer pencere vardır. Kuzey duvarının ekseninde yer alan giriş kesme taştan sövelerle kuşatılmış, Bileşik kemer biçiminde kesilmiş olan üst söve başlığının üzerine türbenin inşa tarihi ile baninin ve içinde gömülü olanın kimliğini açıklayan talik hatlı, manzum bir kitabe yerleştirilmiştir. “Zihni” mahlaslı bir şaire ait ol metin şöyledir:
… Selim Hân merakim şeh-i dehrin serveri
Çok … yapdı vâr olsun anın himmeti
Bahusus bu türbe-i vâlâyı bünyâd etdirüb
Pây-i kesretden masun etdi bu zât-ı ekberi
Hayli dem bu hankâhda postnişîn olmuş idi
Ya’ni Şeyh İsa Efendi râh-ı tevhidin eri
Heman erdi nidâ-yı irci’ ya Hû dedi
Elveda etdi tarîkin şeyh-i sâlik-perveri
Geldi bir âh ile Zihnî fevtine târih dedi
Göçdü bakî âleme ehl-i muhabbet rehberi
Kaşgârî Tekkesi’nin haziresi arsanın doğu sınırında Karyağdı Sokağı, şadırvan avlusu ile Kaşgârî Abdullah Efendi Türbesi arasında kalan ince uzun üçgen bir alanı işgal eder. Son yıllarda oldukça iyi bakılan hazirede tekke şeyhlerine ve mensuplarına ait ilginç mezar taşları yer alır. Ayrıca Şeyh İsa Geylanî Türbesi ile cami-tevhidhane arasında kalan ufak alan basit bir demir parmaklıkla şadırvan avlusundan tecrid edilmiş, son devrin ricalinden, tekkeye bir kuyu bileziği vakf etmiş ve belki de geçen yüzyıldaki onarımlardan bazılarını gerçekleştirmiş olan Sürre Emini Hacı Ahmed Bican Paşa ile aile efradı buraya gömülmüştür.
Şadırvan ve Kuyu Bilezikleri
Tekkenin ilk inşa dönemine ait olması gereken şadırvanın beyaz mermerden inşa edilmiş olup ongen prizma biçimindeki haznesinin her yüzünde bir musluk yer alır. Muslukların üstüne birbirinden farklı kabartmalı ikişer motif işlenmiştir.
Konturları yatay, dikey ve kavisli hatlardan oluşan, yüzeyi dümdüz bırakılmış olan bu panolar dikdörtgen çerçeveler içine alınmıştır. Şadırvanın bazı kenarlarına maşrapa konulmasına mahsus küçük konsollar oturtulmuştur.
Eski fotoğraflarda şadırvanın altıgen planlı, üstü alaturka kiremit kaplı, basık altıgen koni biçiminde bir çatı ile örtülü bir yapı ile kuşatılmış olduğu, duvarların belirli bir yüksekliğe kadar ahşap kaplama ile donatıldığı, bunun üstünde çepeçevre bir camekân kuşağının dolaştığı görülmektedir. Zamanla ortadan kalkmış olan bu ahşap köşkün yerine çokgen planlı, ancak düz damlı oranları bozuk pencerelere sahip, betonarme bir yapı inşa edilmiştir.
Her ikisi de mermerden yontulmuş olan kuyu bileziklerinden cami tevhidhane duvarına bitişik olanda Osmanlı baroğuna has profil gözlenir. Bilezik dört adet maşrapa konsolu ile donatılmıştır. Silindir biçimindeki çıkrık babaları bilezik ile aynı türde bir profile sahip kaidelere oturur ve armudî tepeliklerle son bulur.
Şadırvana yakın olan diğer kuyu bileziği 19. yüzyılın 2. yarısında İstanbul’da çok sayıda görülen bir tipi yansıtır. Alt kesiminde kaval silme ile son bulan bileziğin ortasında dalgalı çift şerit kabartması dolaşır. Şeridin üstüne kondurulmuş iki rozetin arasında kalan alana talikle:
Sürre-i Hümâyûn Emîni sabık el-Seyyid Hacı Ahmed
Bican Paşanın ruhi içün Fatiha fi sene 1290 13 Sefer(1873) Yazılıdır.
ÇEŞME (rölöve raporu)
Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Batı cephesi ihata duvarları ile bitişik konumda olup çeşme ön yüzü bu cephededir. Batı cephesi kesme taştır. Kuzey ve güney cepheleri çimento harçlı sıvadır. Kuzey cephesinin köşesinde kesme taş duvarın devam ettiği görülmektedir. Tonozlu olan üst örtüsü alaturka kiremit örtülüdür. Doğu cephesine muhdes tek katlı bir yapı bitişik konumda yapılmıştır. Günümüzde yalak kısmı büyük ölçüde yükselen yol kotunun altında kalmıştır.
RESTİTÜSYON RAPORU
Kaşgari Tekkesi bir çok birimi olan büyük bir komplekstir. Yapı restitüsyonu yazılı ve görsel belgelere dayanarak hazırlanmıştır. Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlarıdır;
CAMİ-TEVHİDHANE, HAREM, SELÂMLIK VE MUTFAK
- Yapı günümüze gelinceye kadar bir çok onarım görmüş olmasına rağmen; tavan plan şemalarından yapının özgün formunun korunduğu anlaşılmaktadır. İlk tespitlerde camii bölümünün önce, haremlik-selamlık-mutfak kısımlarının geç bir dönemde eklendiği düşünülse de yazılı kaynaklarda 18. Yüzyılda cami ve diğer bölümlerin birlikte inşaa edildği ve 19. Yüzyılın . yarısında onarıldıkları bilgisi yer almaktadır. Restitüsyon bu açıdan 19. Yüzyılın 2. Yarısının restitüsyonudur. Çünkü ilk yapıldığı döneme ait elimizde belge yoktur.
Bu belge ve izler doğrultusunda cami ölümünde özgün olmayan son cemaatteki giriş kısmında yer alan abdestlik kısımları kaldırılmıştır. Ayrıca son cemaati ikiye bölen muhdes bölücüde restitüsyonda kaldırılmıştır. Yakın dönemde yenilenen camii giriş kapısı hareme giriş kapısına göre restitüe edilmiştir.
- Halı kaplı döşemeler ahşaptır. Restitüsyonda da son cemaat ve harim döşemesi ahşap kaplama olarak çizilmiştir.
- Camii pencereleri mevcutta ahşap ve kanatlıdır. Yakın dönemde yenilenen ahşap pencere sisteminin 1935 de çekilen bir fotoğrafta aynı sistemde olması nedeni ile restitüsyonda da pencere kanat sistemi aynen korunmuştur. Hatta bu fotoğrafta pencere önündeki demir korkuluklar mevcut ile aynıdır (bkz. Belge-1) Bu nedenle resitüsyonda demir parmaklıklar aynen korunmuştur.
- Pencere açıklıkları ve yerleri mevcut durumu ile korunurken yakın dönemde yenielnen ve ebatları değiştirilen ahşap cephe kaplaması, harem bahçesine bakan cephede görülen özgün kaplama sistemine göre restitüe edilmiştir.
- Duvarlar bağdadi sıva, tavanlar ahşap çıta tanzimi olarak restitüe edilmiştir.
- Harime giriş kapısı, minber ve mihrap özgün olduğundan aynen korunmuştur.
- Minare mevcut durumu ile restitüe edilirken, sıvalı gövde ve şerefe bölümleri korunmuştur.
- Haremlik ve selamlık kısımları plan olarak mevcut durumu ile korunmuştur. Baha Tanmann çizdiği restitsüyon plan şemasına göre restitüesi yapılan . katın mevcut plan şeması ile bir farkı görünmemektedir.
Z06 olarak rölövede tanımlanan oda hamamın bekleme, soğukluk odası olarak tanımlanmıştır.
- Selamlığa giriş veren avlu içinden açılan taşlık kısmı özgündür. Buraya açılan kapıda onarılmıştır ancak özgündür. Mevctta bu girişin döşemesi karo mozaiktir. Restitüsyonda zemin kattaki mutfak kısmının döşemesi gibi taş olarak önerilmiştir.
- Hareme girişten sonra açılan sofa kısmındaki tuvalet bölümü restitsüyonda da korunurken onun önündeki abdestlik bölümü kaldırılmıştır. Selamlık ve harem kısmındaki odalar tavan planlarından da anlaşıldığı üzere özgün olduğundan korunmuştur.
- Birinci katta ıslak mekanlar dışında döşeme ahşaptır. Islak mekanlardaki döşemelerde taş olarak restitüe edilmiştir. Ayrıca ıslak mekanların tavanı horasan sıva olarak restitüe edilmiştir.
- Birinci katta harem bölümünün giyotin pencere önlerine yazılı kaynaklarda olduğu belirtilen kafes bölümleri eklenmiştir.
- Bodrum katta bulunan mutfak kısmı aslen aş evidir ve restitüsyonda aşevi olarak tanımlanmıştır. Batı duvarından girilen giriş kısmı ile mutfak bölümü arsındaki betonarme kiriş ahşap kiriş olarak restitüe edilmiştir. Bu bölüme açılan kömürlük bölümü depo olarak tanımlanmştır.
- Haremlik bahçesinden girilen, mutfağın güneyindeki sofaya bakan hazneli mermer yalaklı çeşme bölümü korunmuştur.
- Bu bölümün batısındaki selamlıkta yer alan yüklüğü olan odalar aynen korunmuştur. Yüklüğü bozulan b09 nolu oda yüklüğü tavan plan şemasındaki yerine göre restitüe edilmiştir.
- Rölövede b10 olarak tanımlanan mutfak bölümü de oda olarak restitüe edilmiştir.
- Tavan plan şemaları mevcut durumu ile korunmuş, değişen muhdes tavanlarda özgün tavan planlarına göre restitüe edilmiştir.
- Islak mekanlar, mutfak kısmı taş döşeme, diğer mekanlar ahşap rabıta olarak restitüe edilmiştir. Duvarlar bağdadi ve horasan sıvadır. Yine ıslak mekanların ve mutfak ile giriş kısmının, depo bölümlerinin tavanı sıvadır.
- Çatı üst örtü sistemi korunurken kaplaması alaturka kiremittir.
DERVİŞ HÜCRELERİ
Parselin kuzeydoğu köşesinde olduğu bilinen derviş hücreleri ile ilgili yeterli görsel belge olamadığından restitüsyonu yapılamamıştır. Sadece vaziyet planında noktalama olarak yeri Alman mavilerindeki kontür gabarisine uygun olarak işlenmiştir.
TÜRBELER VE HAZİRE
· İsa Geylani türbesi ve Kaşkari Abdullah türbesi mevcut durumları ile restitüe edilmişlerdir. İsa Geylani türbesinde sıvalı olan cephe bölümleri arka cephesindeki kaba yonu taş duvar örgüsü dikkate alınarak aynı örgü sistemi ile çizilmiştir.
· Kapı sistemi orta göbekli olarak mevcut durumu ile korunmuştur. 1960’ lı (belge-5) yıllarda da aynı kapı sistemi olduğundan mevcut durumu ile çizilmiştir.
· Pencereleri ahşap kanatlı olarak restitüe edilirken, döşemesi altıgen pişmiş toprak olarak önerilmiştir. İç beden duvarları horasan sıvadır.
· Tavanı özgün değildir. Griş kısmındaki dikdörtgen çerçeveli ahşap çıta tanzimli tavan dikkate alınarak içerideki mekanın tavanıda dikdörtgen çerçeveli ahşap çıta tanzimli olarak restitüe edilmiştir.
· Çatı sistemi ahşap karkas, üst örtüsü alaturka kiremittir.
· Kaşgari Abdullah türbesi ise Baha Tanmanın tezinden öğrenildiği üzere geçirdiği onarımlar sonucunda çok fazla değişmiştir. Baha Tanmanın tezinde yapının gelişi güzel ahşap dikmeli, moloz taş örgüsüne sahip olduğu, 1960’ lı yıllarda yapılan onarımda duvarların özgün örgü sisemine dönüştürülerek düzgün bir kaba yonu örgü sistemi ile örülerek onarıldığı bilgisi verilir. Restitüsyon çizimlerinde yapının 1960’ lı yıllarda onarımından önceki bir belgesine ulaşılmadığından duvar örgü sistemi mevcut durumu ile korunmuştur. Çünkü bir belge tespit edilmiş olsa idi bile bu duvar örgüsünün de özgün olmadığı aynı belgelerde yazılmıştır. Bu belgelerde yazan pencerelerin taş söve ile çevreli olmadığı ahşap pervaz ile çevrelendiği bilgisi dikkate alınmış ve pencerelerde taş söveler yerine ahşap söve yapılmıştır.
· Türbe döşemesi altıgen pişmiş toprak olarak önerilmiştir. Duvarları horasan sıvadır. Pencere denizlikleri de pişmiş topraktır.
· Kapı doğraması mevcutta özgün değildir. Tekke harem kısmı giriş kapısı dikkate alınarak restitüe edilmiştir.
· Tavanları mevcuttaki gibi kare karalojlı ahşap tavan tanzimli korunmuştur. Baha bey tezinde kare planlı tavan çıtalı olarak tavan döşemesinden bahsetmektedir ve bu bilgi ışığından mevcut tavan sistemi değiştirilmemiştir.
· Çatı sistemi ahşap karkas, üst örtüsü alaturka kiremittir.
· Hazireler mevcut durumları ile korunmuştur.
ŞADIRVAN VE KUYU BİLEZİKLERİ
- Mevcuttaki şadırvan altıgen planlıdır. Elimizdeki belgelerden tarihini bilmediğimiz bir döneme ait fotoğrafta şadırvan üst örtüsünün olmadığı görülmektedir. Bu nedenle mevcut altıgen üst örtünün yakın dönem onarımlarında yapıldığını söylememiz yanlış olmayacaktır. Alman mavilerindeki altıgen üst örtü sistemi dikkate alınarak. Mevcuttaki ongen mermer şadırvan haznesinin üstü ahşap direklere oturtulan altıgen formdaki çatı örtüsü ile geçilmiştir. Ahşap sütunların formları İsa Geylani türbesinin revağını taşıyan sekizgen ahşap dikmelerden örnek alınarak restitüe edilmiştir. Mevcutta da mermer hazne avlu kotundan ortalama 20 cm. yukarda olduğundan restitüsyon da da şadırvan döşeme kısmı avludan yukarıda oluşturulmuştur. Ahşap dikmeler mermer döşeme üzerine mermer bir kaide üzerine oturtulmuştur. Ahşap dikmelerin sütun başlıkları basık kemerler ile geçilmiştir. Çatı sistemi ahşap strüktürlü olup eğimi az olan çatı sistem örtüsü alaturka kiremit ile kaplanmıştır.
Kuyular özgün halleri ile günümüze ulaştığından mevcut durumları ile restitüe edilmişlerdir.
ÇEŞME (restitüsyon raporu)
Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Günümüze özgün plan şeması ve cephe özelliklerini koruyarak gelmiştir. Kuzey ve güney cepheleri mevcutta sıvalıdır. Restitüsyonda ön cephe duvarı gibi kesme taş çizilmiştir. Üst örtüsü tonozlu olup mevcuttaki gibi alaturka kiremit örtü önerilmiştir. Güney cephesindeki pencere ön kısmına lokmalı demir parmaklık önerilmiştir. Yol kotu aşağıya çekilerek yalak kısmı düz bir taş olacak şekilde restitüe edilmiştir.
RESTORASYON RAPORU
Tekke yapısının restorasyon projesi restitüsyon projesine uygun olarak çizilmiştir. Buna göre alınan kararlar şunlardır;
CAMİ-TEVHİDHANE, HAREM, SELÂMLIK VE MUTFAK
- Öncelikle cephede yakın dönemde kaplanan özgün olmayan ahşap kaplama sökülmelidir. Alt kısımda tespit edilen ve iyi durumda olan özgün ahşap kaplamalar korunmalıdır. Ancak kötü durumda olanlar değiştirilmelidir. Ayrıca uygulama sırasında iç sıvalar raspa yapılarak ahşap strüktür açığa çıkarılmalı ve bozulan, çürüyen bölümler özgün malzeme ve yapım tekniğine göre yenilenmelidir. Ahşap dikme arasına taş yünü ısı yalıtım malzemesi konmalıdır.
- Uygulama sırasında çatı aralarına girilmeli ve çürüyen, bozulan ahşap çatı elemanları özgün malzeme ve ebatlarına uygun olarak değiştirilmelidir. Mevcutta haremin birinci kat sofa tavanı ahşa kirişlerdeki bozulma nedeni ile sehim vermiştir. Bu bölüm tamamen sökülerek yenilenmelidir.
- Tavan kaplamalarında çürüyen bölümler derz yerlerinden alınarak bu kısımlar özgün malzeme ve detayına uygun olarak yenilenmelidir.
- Camii ve diğer bölümlerdeki çürüyen ahşap doğramalar projedeki detaya uygun olarak yenilenmelidir.
- Döşemelerdeki muhdes örtüler kaldırıldıktan sonra döşeme kaplamalarında var ise bozulmalar tespit edilerek ahşap kaplamalar yenilenmelidir.
- Islak mekanlar taş döşeme olarak yapılmalıdır.
- Cami giriş kapısı projesine uygun olarak hareme giriş kapı detayına uygun olarak yapılmalıdır.
- Camii son cemaatinde bulunan abdestlik ve bölücü duvar kaldırılmalıdır.
- Minare sıvaları sökülerek alttaki taş yüzey açığa çıkarılmalıdır. Raspadan sonra konunun uzmanlarınca minare gövde ve şerefesi değerlendirilmeli gerekli müdahale yöntemine karar verilmelidir. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Minare gövdesi mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
- Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak yenilenmeli, mevcutta iyi durumda olan alaturka kiremitlerde kullanılmalıdır. Kiremit altı kaplama tahtası üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Yağmur suyu iniş boruları ve dereler çinko olmalıdır.
- Ahşap limon kirişli merdivenlerde çökme olan yada yatan bölümler onarılmalıdır.
- Yapıda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
- Demir korkuluklar zımpara ile temizlenmeli ve üzerine antipas uygulandıktan sonra yağlı boya sürülmelidir.
- Ahşap mihrap ve minberin yağlı boyaları kimyasal malzemeler ile temizlendikten sonra sürme emprenye ile böceklenmeler karşı korunmalı ve gomalak cila ile boyanmalıdır.
- Ahşap tavanların muhdes bölümleri projesine göre sökülmeli ve yine projedeki detaylar doğrultusunda yenilenmelidir.
DERVİŞ HÜCRELERİ
Belgelerin yetersiz olması nedeni ile restitüe edilemeyen derviş hücrelerinin restorasyonu da yapılamamıştır. Derviş hücreleri yerinde bulunan yakın dönemde yapılmış tek katlı betonarme yapı kaldırılmış, derviş hücrelerinin olduğu alanda peyzaj düzenlemesi yapılmış, gelecek kuşaklara yanlış bir belge aktarımı yapılmamış, gelecekte bulunacak bir belge ile özgün şekli ile restorasyonunun yapılabileceği nedeni ile bu bölümde yapılaşma önerilmemiştir.
TÜRBELER VE HAZİRE
- İsa Geylani türbesinde sıvalı olan cephelerde raspa yapılmalıdır. Mevcut çimento harçlı derz müdahaleleri de sökülmelidir. Raspa sonucunda açığa çıkan duvarlar ve mevcuttaki duvarlar öncelikle sağlamlaştırılmalıdır. Boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
- Uygulamada çatı arasına girilmeli, çürüyen ahşap elemanlar özgün malzeme ve ebadı da uygun olarak değiştirilmelidir. Ahşap kiremit altı kaplaması üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Çatı üst örtüsü alaturka kiremittir.
- Özgün olmayan tavan kaplaması sökülmeli ve projesine uygun ahşap çıta tavan yapılmalıdır.
- Revak tavanı yağlı boyadan temizlendikten sonra çürüyen bölümleri derzlerinden sökülerek bu kısımları yenilenmelidir.
- Korunacak ahşap elemanların yağlı boyaları kimyasal malzemeler ile temizlendikten sonra sürme emprenye ile böceklenmeler karşı korunmalı ve gomalak cila ile boyanmalıdır.
- Kaşgari Abdullah türbesi duvarları mevcut durumu ile korunacaktır.
- Restitüsyon projesine uygun olarak taş söveler sökülmeli ve yerine proje detayına uygun olarak ahşap söveli pencere ve kapı imalatı yapılmalıdır.
- Uygulamada çatı arasına girilmeli, çürüyen ahşap elemanlar özgün malzeme ve ebadına uygun olarak değiştirilmelidir. Ahşap kiremit altı kaplaması üzerine su yalıtımı yapılmalıdır. Çatı üst örtüsü alaturka kiremittir.
- Duvarlarda ki boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
- Hazirelerde çatlak oluşumları enjeksiyon ile onarılmalıdır. Yatan hazire taşları düzeltilmelidir.
- Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
ŞADIRVAN VE KUYU BİLEZİKLERİ
- Şadırvanın mevcut üst örtüsü sökülerek projesine uygun olarak ahşap direkli üst örtüsü yapılmalıdır. Uygulama sırasında şadırvan etrafındaki kapalı bölüm söküldükten sonra alt kısımda özgün üst örtü sistemi ile karşılaşılması durumunda gerekli ise projede revize yapılması önerilir.
- Mermer haznedeki kirlenen bölümler mikro kumlama yöntemi ile temizlenmelidir.
- Abdest oturakları mermer ve üzeri ahşap oturma olarak yapılmıştır.
- Yapılarda kullanılan ahşaplar 1. Sınıf çam olmalı, fırınlanmış ve emprenye edilmiş olmalıdır. Mevcutta kullanılacak olan ahşap elemanların üzerine böceklenmelere karşı emprenye sürülmelidir.
- Kuyu ve kuyu bileziği mikro kumlama ile temizlenmelidir. Kuyuda tümlenecek bir malzeme kaybı olmamakla birlikte yakın dönemde kuyu bileziğinde yapılan çemberleme kaldırılmalı ve konunun uzmanlarınca değerlendirildikten sonra gerekli görülür ise paslanmaz çelik ile çemberleme yapılmalıdır.
- Avlu taş kaplaması sökülerek küfegi taş kaplama ile 30 x serbest boy olarak döşenecektir.
- Bahçe duvarlarındaki çimento sıva ve derz müdahaleleri sökülmelidir. Duvarlarda ki boşalan derzler özgün karışımı olan horasan harç karışımına uygun olarak tamamlanmalıdır. Duvarlardaki malzeme kayıpları 5 cm. büyük olanlarda çürütme yöntemi kullanarak özgün malzeme ile tamamlanmalıdır. 5 cm.’ den küçük ise müdahale edilmemelidir. Duvarlar mikro kumlama ile temizlenmelidir.
Çatlaklarda ise;
*1 cm.’ den küçük kılcal çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapılması önerilir.
*1 ila 4 cm. olan çatlaklarda özgün harç ile enjeksiyon yapıldıktan sonra paslanmaz çelik çubuklarla dikiş atılmalıdır.
*4 cm.’ den büyük çatlak oluşumlarında ise çatlağın etrafı 20-30 cm. açıldıktan sonra özgün malzemesi ile yeniden örülmelidir.
Çeşme
Dikdörtgen planlı olan çeşme 4.58 m. X 3.16 m. ebatlarındadır. Günümüze özgün plan şeması ve cephe özelliklerini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon doğrultusunda restorasyonu hazırlanmıştır. Sıvalı cephelerinin sıva raspası yapılması ve özgün taş dokusunun açığa çıkarılması önerilmektedir. Derzlerde boşalma olan yerler özgün sıva karışımına göre tamamlanmalıdır. 5 cm. küçük malzeme kayıplarına müdahale edilmemeli ancak 5 cm.’ den büyük olan malzeme kayıpları çürütme yöntemi ile özgün taş cinsine uygun olarak tümlenmelidir.
Çeşme haznesi döşemesi temizlendikten sonra özgün döşeme tespit ediliyorsa korunmalı tespit edilemiyorsa projesine uygun olarak pişmiş toprak yapılmalıdır. Mevcut alaturka kiremit yeni olduğunda uygulamada öncelikle dikkatli bir şekilde kaldırılmalı, alttaki horasan sıva durumu tespit edildikten sonra gerekiyorsa yenilenmeli ve tekrar üstüne toplanan alaturka kiremit örtü konulmalıdır. Doğu cephesine bitişik yapılmış muhdes yapı çeşmeye zarar vermeyecek şekilde itinalı olarak kaldırılmalıdır.
KAYNAKÇA
Algar, Hamid. “Nakşbendiyye Tarikatı Üzerine Bibliyoğ-rafik Notlar” Tercüme: İrfan Gündüz, İslâm Medeniyeti Mecmuası, c. V sayı: 3 , İstanbul, 1982, s. 37-44.
-Algar, Hamid. “Halidîyye” DİA, XV. İstanbul, 1997.
-Çetin, Nuran; “Kaşgari Tekkesi” Tarihi, Kültürü ve Sanatıyla Eyüp Sultan Sempozyumu VIII Tebliğler 2-9 Mayıs 2004, İstanbul 2004, s.294-305
-Dişören,N.Esra; İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul
-Güner, Ahmet; Tarikatlar, Milliyet Yay., İstanbul 1986.
-Işın, Ekrem; “Nakşibendîlik”, DBİA, c.VI, İstanbul 1994.
-İşli, Esin Demirel; İstanbul Tekkeleri Mimarisi Eklentileri Ve Restorasyonu, (Yayınlanmamış Doktora Tezi), Y.T.Ü.Fen Bilimleri Enstitüsü, İstanbul 1998.
-Kara, Mustafa; “Medeniyet Tarihimizde Tekkeler”, Türk Yurdu 7. Devre, c.18 (50) sayı:127-128 (488489), 1998, s. 108-115.
- Kazıcı, Ziya; “Osmanlılarda Tekkeler” İslâm Medeniyeti Mecmuası, c.V, sayı: 4. (Ekim 1982) s. 29-34.
–Koman, M.M..; Eyüp Sultan Loti Kahvesi Çevresi, İstanbul 1966,
-Kreiser, Klaus; “Kâşgarî Tekyesi-Ein Istanbuler Nakşbandî-Konvent Und Sein Stifter”, Naqshbandis, Varıa Turcica, XVIII, İstanbul- Paris, 1990, s.331-335.
-Kufralı, Kasım; Nakşibendiliğin Kuruluşu ve Yayılışı, (Yayınlanmamış Doktora Tezi) Türkiyat Araştırma Enstitüsü Kütüphanesi, No:337. İstanbul, 1949.
-Tanman, Baha; ;İstanbul Tekkelerinin Mimari ve Süsleme Özellikleri Tipoloji Denemeleri, İ.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi,İstanbul 1990.
-Tosun, Necdet; Bahâeddîn Nakşibend, Hayatı, Görüşleri, Tarîkatı, İstanbul: İnsan Yay. 2002.
-Zâkir Fikrî Efendi; İstanbul’daki Tekkelerin Tarihleri, Bânileri ve Semtleri, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı K.75.
-Zarcone, Thierry. “Kâşgarî Tekkesi”, DBİA, IV. İst.1994.
-Zarcone, Thierry. “Histoire Et Croyances Des Derviches Türkestanais Et Indiens, Istanbul” Anatolia Moderna (Yeni Anadolu), II, Paris- 1991. s. 160-165.