Etiket arşivi: İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü

KARİYE CAMİİ

RESTORASYON ve KONSERVASYON ÇALIŞMALARI

2013-2024

www.taksimyapi.com.tr

KARİYE CAMİİ 2013-2024 RESTORASYON-KONSERVASYON SÜRECİ

Kariye Camii İstanbul İli, Fatih İlçesi’nde yer alan gerek evrensel, gerek ulusal gerekse İstanbul’un tarihi ve kültürel miras alanında 1.derece anıt eser niteliği taşıyan Bizans sanatı ve mimarisinin en seçkin eserlerinden biridir. Tarihi 6. yüzyıl gibi erken bir döneme dek uzanan yapı, 11 ve 12. yüzyılda imparatorluk ailesi olan Komnenos Hanedanı döneminde iki kez ihya edilir. 1316-1321 arasında da Bizanslı devlet adamı Theodoros Metokhites tarafından görkemli bir biçimde onarılan yapıya bugünkü mimari kurgusu verilmiştir. Osmanlı döneminde 1511 yılında camiye tevdi edilen yapı 1945 yılına dek camii olarak kullanılarak 1948 yılında müzeler idaresine bağlanmış ve 2020 yılına dek müze olarak varlığını sürdürmüştür. Mozaik ve freskleri ile ünik bir yapı olan Kariye, Danıştay 19. Dairesi’nin aldığı karar doğrultusunda 21.08.2020 tarihinde 72 yıl sonra yeniden cami statüsüne kavuşmuştur. Kariye Cami tarihinin en geniş ve kapsamlı restorasyon süreci 2024 yılında tamamlanmıştır.

1. RESTORASYON UYGULAMALARI ÖNCESİ YAPILAN ÇALIŞMALAR

-Araştırma ve belgeleme çalışmaları kapsamında, profesyonel fotoğraf çekimi, uv çekimi (ultraviolet /mor ötesi) ve yan ışık çekimi, dönem analizi, lidar tarama, lazer tarama, malzeme analizleri, 3d Modelleme

-Yapısal analiz çalışmaları;

Jeofizik çalışmalar (GPR /Jeoradar ve PUNDİT / ultrasonik ses ölçümleri ) Sismik etüd çalışmaları, Yapı sağlığı izleme sistemi kurulumu, Aletsel gözlem izleme sistemi kurulması, düşey hareket izleme sistemi kurulması,

2. RESTORASYON UYGULAMALARI

Kariye Camii çatı örtüsünde güçlendirme amaçlı 4-D HİBRİTEX uygulaması, horosan şap uygulaması, hafif malzeme ile kurşun altı dolgu yapılması,  kurşun altı çamur sıva uygulaması, kurşun kaplama uygulaması, çatı örtüsüne ve tonozlara-kubbelere güçlendirme amaçlı paslanmaz uygulaması

– Ahşap kubbe restorasyonu ve konservasyonu

Kariye Camii  3D MİMARİ modellemesi ve STATİK projesinin yapılması

-Temellere güçlendirme amaçlı gergi yapılması (Rod 60 gergi)

– Doğu cephesi hattı boyunca mini kazık ve zemin çivisi güçlendirme uygulamasının yapılması

Elektrik projelerinin çizilerek iç mekan ve dış cephe aydınlatmasının yapılması

-Bahçe duvarı ve çevre düzenlemesinin yapılması

-Yapı çevresinde müze denetiminde kazı yapılması

– Harim mahali minber, vaaz kürsüsü, müezzin mahfili ve ayakkabılık yapılması ve ses sisteminin yapılması

– Harim’de yapısal çatlaklara müdahale amaçlı mermer panoların sökülmesi-konsrvasyonu  ve montajı

– Tüm cephelerde çimento esaslı derzlerin alınması, aslına uygun olarak yenilenmesi ve taş-tuğla tümleme yapılması

– Cephelerde kagıt hamuru ile temizlik yapılması ve su itici sürülmesi

-Çatlak hatlarında geleneksel yöntemle ve paslanmaz tijlerle ile dikiş yapılması

-Dökme mozaik beton zemin döşemenin alınması ve Bilim kurulu kararı doğrultusunda yapılması

Ebu Said El Hudri restorasyonu ve türbe duvarı temellerine mini kazık uygulaması

3. KONSERVASYON UYGULAMALARI

– Freskli ve mozaikli yüzeylerde belgeleme yapılması ve hasar-tespit ve müdahale paftalarının hazırlanması

– mozaikli ve freskli yüzeylerde saf su ile yüzey temizliği yapılması

– freskli  (duvar resmi) yüzeylerde akrilmat ile sağlamlaştırma yapılması

– freskli yüzeylerde kılcal çatlakların doldurulması

-mozaikli ve fresklerde sağlamlaştırma amaçlı mikro enjeksiyon yapılması

– mozaik bulunan yüzeylerde birikmiş olan toz tabakalarının alınması

– saf su ile kağıt kompresi ile mermer kaplı yüzeylerin temizlenmesi

-mermer kaplı yüzeylerde derz alınması ve dolgu yapılması

– mermer yüzeylerde dolgu alanların renklendirilmesi

-iç mekanda bulunan metal kenetlerin konservasyonun yapılması

-freskli yüzeylerde kagıt hamuru ile tuz alınması-mozaikli yüzeylerde tessara sağlamlaştırma

-freskli ve mozaikli yüzeylerde facing yapılması

-Mozaik ve freski alanlarda kenar bandı uygulaması yapılması

RESTORASYON UYGULAMALARI ÖNCESİ YAPILAN ARAŞTIRMA- BELGELEME ve YAPISAL ANALİZ ÇALIŞMALARI

1- Profesyonel fotoğraf çekimi / belgeleme çalışması

3. Dönem Analizi Çalışmaları

Uygulama öncesi ve sonrasında Kariye Camii’nin belgelendirilmesi, tarihsel araştırması, yapının geçirdiği evrelerin saptanması ve korunmasına yönelik çalışmalar ön planda tutulmuştur.

Kariye Camii Kronolojik Dönem Analizi

Kariye Camii’nin Bizans dönemi inşa evreleri ve onarımları

Kariye Camii Osmanlı Dönemi eklenti ve onarımları kronolojisi

Kariye Camii Cumhuriyet Dönemi onarımları

Kariye Cami,  1860 Klasik üsluplu külahı, 1875 Armudi külahı, 1894 depreminde yıkılan şerefe ve 1898 yılında klasik üslupta  yenilenen minare

4.YAPISAL ANALİZ ÇALIŞMALARI

-jeofizik çalışmalar (GPR /Jeoradar ve PUNDİT / ultrasonik ses ölçümleri)

Caminin içerisinde tüm duvarlarda ve üst örtüde yapılan yüksek hassasiyetli yapı radarı yani GPR (2.3 GHz) ve ultrases (PUNDİT) ölçümleri sonucunda kuzey ve güney aksında zemin ve üst örtüde ana çatlak hattı tespit edilmiştir. Yapıda tespit edilen çatlaklara  ölçüm cihazları yerleştirilmiş olup ana çatlağın hareketli olduğu ve zemin ile üst örtüde farklı yönde burkularak açıldığı tespit edilmiştir.

Kariye Camii, kubbe ve tonozlarda yapılan jeordar (yapı radarı/GPR CX Yüksek hassasiyetli 2.3 GHz) ölçümleri

Yapı tabanında yapılan GPR (yapı radarı) ile yapılan çalışmalar ve sonrasında  harim (naos) tabanında yapılan  katman araştırması

Camii çevresinde yapılan GPR ölçümleri sırasında yeraltı suyu tespit edilmiştir. Bu çalışmalar ışığında yeraltı suyunun caminin temeline oldukça yakın ve yaklaşık 3 m derinliğe kadar etkili olduğu tespit edilmiştir Birbirine paralel olarak uygulanan GPR profilleri ile bu suya doygun alan takip edilmiştir. Elde edilen 2 boyutlu kesitler interpolasyon yardımı ile 3 boyutlu görüntülere dönüştürülmüştür.

– Schmidt çekici/ Darbeli çekiç,  Video endoskopi, Ultrases Ölçümü (Ultrasonik ses dalgaları) vb. statik testler

Kagir elemanlarda ve yapısal çatlaklarda video-endeskopi ile araştırılması, üst örtüde lazer tarama yapılmış olup kimyasal ve fiziksel laboratuar testleri ve gergi elemanlarının dinamik testleri de yapılmıştır.

Yapısal çatlaklara yerleştirilen komparatörler (Çatlak Ölçerler)

Çatlakların açılması ya da kapanmasını 1 mm hassasiyetle gözlemleyebilen , çatlak aralarına yerleştirilen çatlak ölçerler  (03.06.2014 tarihli İdare ile şantiye toplantısı)

-Zemin ve temel araştırma sistemi (sismik etüd-sondaj-aletsel gözlem sistemi)

Ayasofya Bilim Kurulu 03.11.2017 kararı ve İstanbul 2 Nolu Yenileme Koruma Kurulu’nun 13.02.2018- 2498 kararı  

zemin sismik tomografisinin (Jeofizik) farklı profillerden görüntülünmesi ve zemin etüd raporunun hazırlanması, yapılmıştır.  Belirlenen akslarda 20 m. derinliğe kadar sismik etüd sonucunda bahçede inklinometre ve piyozometre  ölçümleri yapabilmek için belirlenen 7 noktaya sondaj kuyuları açılmıştır.

karotlu sondaj kuyusu açılması, ve inklinometre  donanımı ile Piyozometre sensörlerinin açılan kuyulara yerleştirilmesi

-Aletsel Gözlem Sisteminin Kurulumu

-Yapı Sağlığı İzleme Sistemi

Yapının mevcut durumunun ,yapısal sorunlarının (çatlak, eğilme, oturma vb.)  ve deprem fırtına,kar gibi olaylar sonucunda oluşan titreşim ve hareketlerinin 7 gün 24 saat  gerçek zamanlı olarak takip edilebilmesi için yapının belirlenen noktalarına deprem izleme sensörleri yerleştirilmiştir. Sistemde 2 adet akselerometre cihaz ve 4 adet deplasman sensörü bulunmaktadır.  (16.01.2018  Ayasofya Bilim Kurulu kararı)

AKSELEROMETRELER

DEPLASMAN SENSÖRLERİ

-Düşey Hareket İzleme Sistemi Kurulması

3D Yapısal modelleme ve hasar analiz görselleri

MOD ŞEKİLLERİ (Yapı Davranış görselleri)

5. HASAR TESPİT ÇALIŞMALARI

Bina içerisinde tüm duvarlarda ve üst örtüde yapılan yüksek hassasiyetli GPR (2.3 GHz) ve ultrases (PUNDİT) ölçümleri sonucunda tespit edilen ana çatlağın bir eksen üzerinde olduğu tespit edilmiştir.

Plan görünüm üzerinde çatlak yapılarının üsten görünümü (kesikli çizgiler taban altında kalmaktadır ve GPR zemin ölçümlerinde tespit edilmiştir).

Ana çatlağın lazer tarama ve georadar  tarama ile çakıştırılması

Üst örtü dolgu alımı sonrası açığa çıkan ana çatlak hattı

İç son cemaat mahali kuzey kubbede yapısal çatlak/ dış kubbe çeperi ve iç yüzeyden yansıması

ÇATLAĞIN  DIŞTAN;

GENİŞLİĞİ: 7-10 CM ARASI

DERİNLİĞİ: 20-30 CM ARASI

Güney galeri yarım kubbesinde yapısal çatlak iç yüzeyden yansıması

– Dış cephelerde yapısal çatlaklarda dikiş uygulaması

Cephelerde georadar ölçümleri ile tespit edilen ve duvar derz raspaları ile de gözle görülebilir olan yapısal çatlak hatları

ÇATLAĞIN;

GENİŞLİĞİ: 5-15 CM ARASI

DERİNLİĞİ: 85-90 CM ARASI

Çatı zemini tamirat izlerinin gösterimi (orta kolondaki plan görünümde beyaz alanlar).

Kariye Camii; Çatı zemini tamirat izlerinin plan üzerinde gösterimi (kırmızı oklar  GPR-CX sonucunda tespit edilen bölgeleri göstermektedir

RESTORASYON UYGULAMALARI

  Yapı etrafında yapılan kazı hat

19.02.2014 tarihli 57834978 II Nolu Yenileme Koruma Bölge Kurulu kararı ile 25.02.2014 Salı günü yapı etrafında başlanan kazının ilk amacı proje raporunda belirtilen zeminden gelen nemin yapı kütlesine etkisini çözmek GPR yapı radarında da tespit edilen çatlağın temel seviyesinde yerini ve strüktürel duruma etkisini saptayarak drenaj kazısı ile zemin suyu sorununu çözmekti. Fakat  ön görüldüğü üzere drenaj kazısının seyri yapı çevresinde yapılan 500 MHz GPR arkeo fizik ölçümlerinde de görülen duvar kalıntılarınn açığa çıkması ile arkeolojik verilerin elde edildiği bir kazıya evrilmiştir. Kazıya güney cephesinde  kodlamalar yapılarak başlanılmıştır.

Bu kazılar sırasında ampatman kotundan devam eden yapısal çatlaklar, amforalar, farklı stillerde gömü gerçekleştirilen mezarlar, gözyaşı şişeleri (unguentarium), 1 adet sütun kaidesi, cam ve keramik eşya kalıntıları, Osmanlı Dönemi pipo başlıkları gibi arkeolojik buluntular açığa çıkarılmıştır.

Camii’nin çevresinde arkeojeofizik amaçlı uygulanan 500 MHz GPR ölçümleri

Tüm Kazı alanı, plan ölç. 1/50

GK kodu ile tanımlanan güney cephede  yapılan kazı alanı

DK kodu ile tanımlanan doğu cephede  yapılan kazı alanı

KK kodu ile tanımlanan güney cephede  yapılan kazı alanı

Kuzeydoğu duvarında mevcut temel boşluğunun, tamamlayıcı duvar örülerek güçlendirilmesi

Yapı çevresinde yapılan kazılarda açığa çıkarılan

Taşıyıcı duvar altındaki temel boşluğu kontrollük

teşkilatı tarafından onaylanan detay doğrultusunda

ahşap hatıllı olarak güçlendirilmiştir.

23.04.2014 tarihinde Ayasofya Bilim Kurulunun yerinde tespiti..

Caminin doğu cephesinde yer alan erken dönem kilise kalıntısı üst kotunda mevcut, şap betonun alınması

Kağıt hamuru ile cephe temizliği

04.09.2014 İdare kararı ile cephe temizliğinde ilk olarak su ile yıkama yapılması sonrasında  kağıt hamuru ile temizlik yapılmasına karar verilmiştir.

Kağıt hamuru karışım içerikleri;

-100 gr amonyum bikarbonat

-200 gr edta

-25 gr CMC

-Hamur kıvamını yakalayana kadar kağıt  hamuru tozu

Çimento harçlı sıva ve derzlerin (niteliksiz müdahaleler) yapıdan  itinalı olarak sökülerek uzaklaştırılması ve özgün harç ve örüm tekniğinde yapılması

-Kubbe kasnak duvarları ve askı kemer yüzeylerinde çimento harçlı sıvaların, özgün ve sağlam olmayan derzlerin itina ile alınması, tuğla ve taş yüzeylerde bulunan çimento harç kalıntılarının mekanik yöntem ile temizliğinin yapılması
*Kubbelerin cephe ve kasnaklarında daha önce yapılmış olan imalat (özgün harçlarda sağlam tabakayı bulana kadar derz açma,  çimento kalıntıları mekanik temizlik, çürütme-tümleme,akrilik reçine emülsiyonlu su ile yıkama, derz dolgu, sıva altı dolgu ve  sıva gibi) sıralamasına göre yapılmasına, (1 Nolu toplantı 13.09.2017)

Enjeksiyon için terkib:

1 kısım hidrolik kireç,

0.25 kısım puzzolan,

0.75 kısım küfeği taşı tozu (1 mm elek  altı boyuttta) 

1.25 kısım tuğla tozu (1 mm elek altı)

Harç suyu olarak bekletilmiş kireç suyu

-Harim  kubbe kasnaklarında  kirpi  veya testere dişli saçaklarda ince mekanik temizlik yapılaması

*Kasnak dış cephelerindeki kirpi saçaklar  üzerinde bulunan yoğun kirler yumuşak kıl fırça ve saf su ile temizlenmiştir. Yoğun kirler ve çimentolu harçlara bistüri ile lokal olarak ince mekanik temizlik yapılmıştır. Kirpi saçaklarda tuğla yüzeylerde hassas mekanik temizlik yapılması, (3 Nolu toplantı 02.10.2017)

Yumuşak kıl fırça ile temizlik yapılması

öncesi

sonrası

-Kubbe kasnak duvarları ve askı kemer yüzeylerde derz dolgu, derz  ve sıva yapılmıştır.

*kubbe kasnaklarında yapılacak dolgu ve derz terkibi laboratuar analiz sonuçlarına göre çıkan terkib baz alınarak yapılması, (3 Nolu toplantı 02.10.2017)

Güney cephesi 8.20 kotu duvarı doğu bölümü niş içleri  ve köşe kısmındaki tuğla süslemeleri

Batı cephesi +8.20 kotunda yer alan nişler de özgün sıva kalıntıları tespit edilmiştir.

Doğu cephesi +8.20 kotu duvarı, güney köşesinde yer alan tuğla süsleme

Çimento harçlı derzler ve sağlam olmayan derzlerin alınması, derz dolgu yapılması, emilsüyon uygulaması ,derz yapımı

Prof. Dr. Metin ve Zeynep Ahunbay’ın cephelerde derz uygulaması için şantiyeyi ziyareti (1.etap)

-Yapının kuzeydoğu cephesinde mihrap ve kütüphane duvarı arasında kalan L şeklindeki betonarme perde duvarın (donatılı beton) danışman kurulu kararı ile alınması- özgün duvar dokusuna uygun olarak imitasyon  ve tuğla ile yeniden örülmesi..

03.11.2017 tarihli  Ayasofya Bilim Kurulu kararı doğrultusunda doğu cephesinde alınan betonarme perde duvar sonrası ortaya çıkan duvarın taş ve tuğla  karışık yüzeyindeki çimento kalıntıların temizlenerek duvar örgü sisteminin ortaya Çıkarılmasına, (15 Nolu toplantı 04.05.2018) cephede yerinde incelemeler sonucunda da betonarme perde duvar Ayasofya Bilim Kurulu kararı ile yerinden itina ile sökülmüştür. Bu bölümde ilgili koruma kurulunca onaylanan restorasyon projesindeki gibi sıva yapılmayıp derz yapılmasına karar verilmiştir.

Güney cephede çimento harçlı cephe örgüsü alınarak aslına uygun olarak yeniden örüldü

Kırılmış ve aşınmış olan tuğla yüzeylerin özgün dokuya uygun olarak plastik onarım harcı ile tümlenmesi

 Özelliğini yitirmiş olan taş ve tuğla malzemenin çürütülerek tümlenmesi

*Kubbelerin kemer kamalarında ve saçak kotunda çimento ile örülen tuğla kısımların çürütülmesi ve horasan harç ile aslına uygun olarak uygun örülmesine, (1 Nolu toplantı 13.09.2017)

Dış duvar ampatman kotu altında bulunan çatlaklarda dikiş uygulaması

8- Dış cephelerde yapısal çatlaklarda dikiş uygulaması

Cephelerde georadar ölçümleri ile tespit edilen ve duvar derz raspaları, ile de gözle görülebilir olan yapısal çatlak hatları

Kuzey cephesinde bulunan çatlağın alt kısmındaki çatlak genişliği daralırken üstte doğru açılma tespit edilmiştir. Çatlak genişlikleri 1-9 cm arasında değişmektedir

Güney  cephesinde bulunan çatlağın alt kısmındaki çatlak genişliği artarken üstte doğru daralma tespit edilmiştir.  Çatlak genişlikleri 3-7 cm arasında değişmektedir.

-Kuzey cephesinde kemer çatlaklarına dikiş uygulaması

ÇATLAĞIN;

GENİŞLİĞİ: 3-5 CM ARASI

DERİNLİĞİ: 30 CM

04.05.2018 tarihli toplantıda alınan karara göre yapıdaki çatlakların etrafı açılmış olup kontrol heyetine sunum yapılmıştır. Etrafı açılmayan diğer  çatlakların da genişlik ve derinliklerinin ortaya çıkarılması için çatlakların açılmasına  (28.05.2018 tarihli İdare ile Şantiye toplantısı)

Mevcut çatlakların derinlik ölçülerinin alınıp projeye işlenmesine, (04.05.2018 tarihli Şantiye toplantısı Zeynep Ahunbay hoca katılımlı)     

Cephede tespit edilen çatlaklarda ise özgün yapım sistemine uygun olarak dikiş veya harç dolgu yapılarak müdahale edilmesine karar verilmiştir. (05.06.2018 tarihli Ayasofya toplantısı)

ÇATLAĞIN;

GENİŞLİĞİ:  1-3 CM ARASIDERİNLİĞİ: 12 CM

-Güney cephe kemer çatlaklarına dikiş uygulaması

GENİŞLİĞİ:   3-10 CM ARASI

DERİNLİĞİ:  20-25 CM ARASI

GENİŞLİĞİ:   3-10 CM ARASI

DERİNLİĞİ:  20-25 CM ARASI

GENİŞLİĞİ:  2-10 CM ARASIDERİNLİĞİ:  20-25 CM ARAS

çatlağın dıştan ve iç mekandaki görünümü

GENİŞLİĞİ:   5-25 CM ARASI

DERİNLİĞİ:  10-50 CM ARASI

doğu cephesi-kütüphane ,kemerden döşeme kotuna dek inen yapısal çatlak-onarım sonrası

ÇATLAĞIN;

GENİŞLİĞİ:   10-25 CM ARASI

DERİNLİĞİ:  20-70 CM ARASI

Doğu cephesinde apsis duvarında tespit edilen çatlak genişliği 2 cm dir.Kütüphane  kuzeybatı duvarında ek duvarın ayrışması

Yapının beton donatılı pencere doğramaları projesine uygun olarak mermer  olarak  yenilenmesi

Mermer tozu ve kaymak kireç karışımı ile yerine takılan mermer cam çıtaları

Batı cephesi muhdes beton pencerelerinin mermer  doğrama olarak yenilenmesi

-Ana kubbe karkası ahşap konservasyon uygulamaları

Öncelikle kubbede ince mekanik temizlik yapılarak, çatlak ve galeri boşluklarda bulunan toz ve böcek kalıntılarının  vakumlu el aletleri yardımı ile ahşaptan uzaklaştırılması sağlandı. Daha sonra özgün ahşap elemanların yüzeyinde bulunan galeri boşlukları ve çatlaklardan içeriye  insektisit enjekte edildi.Kubbe özgün ahşap elemenlarında arız olan böceklerden el pülverizatörü ile basınçla doku içerisine girmesi sağlanarak yüzeysel  dezenfeksiyon yapıldı. Özgün ahşap elemanların yüzeyinde bulunan çatlak ve galeri boşlukları hazırlanan tutkal ve talaş tozu karışımlı malzeme ile doldurularak kapatıldı. Son olarak tüm ahşap elemanların konsolidasyonu için hazırlanan karışım yüzeye uygulandı.

Özgün ahşap elemanlarda 3 aşamalı konsolidasyon  uygulaması

-Ahşap kubbe karkas restorasyonu

Mevcut meşe kaburgaların kagir duvara oturduğu alanlarda bulunan yastıklar, kubbe etek noktalarından su alması sebebi ile oluşan yaş çürüklük zamanla kuru çürüklüğe dönüşmüş ahşaptaki zararlıların çoğalabilmesi ve yaşayabilmesi için daha elverişli ortam haline gelmiştir. Bu sebeple kaburgaların oturduğu yastıklarda,  aynı kesitli yeni meşe yastıklarla  değişimleri yapılmıştır. Mevcut yastıklar yerinde kalıbı alınarak uygun eğrisellikte ve boylarda hazırlanarak emprenye edilmiş kurutulmuş meşe elemanlar ile değişimleri yapılmıştır.

Kaburgaların yastık üzerine oturduğu kısımları en büyük zararı gördüğünden kesilerek yerine aynı özellikte ve detayda meşe kaburgalar konmuştur.Yeni kaburgaların ekleri  işkence ile sıkılarak alıştırılması beklemiştir. Daha sonra yeni eklenen kaburganın yüzeyi traşlanarak mevcut kaburga ile bütünleşmesi sağlanmıştır.

Yan Takviyeler;

Kaburgalara yapılan yeni eklerin her iki yanına yan takiyeler yapılarak bu takviyeler, dışarıda korunan ahşap kaplama ve içeride korunan bağdadi kaplamalardaki kot farklılıkları sebebi ile biri önde biri arkada olacak şekilde hem yeni kaburga ekine hem de mevcut kaburgaya sabitlenmektedir.

Kot Alma Takviyeleri;

Yerinde korunan 64 adet kaburga ve özgün ahşap kaplamalardaki kot farklılıkları sebebi ile kubbedeki kot farklılıklarını düzeltmek amacı ile yapılmış olan eklerdir. Kaburgaların üzerinde  daha önceki müdahaleler sebebi ile çok fazla çivi deliği bulunmakta idi. Bu delikler konservasyon uygulamalarında kapatılarak ahşabın mukavemeti güçlendirilmiş olduğundan, yeni yapılan kot alma takviyeleri kaburgaların yanlarına alıştırma yapılarak sabitlenmiştir.

Fırınlanmış ve emprenye edilmiş meşe kaplamalar özgün ahşap kaplama yönlerine uygun olarak yerleştirilmiş, tork vidaları ile ahşap konstrüksiyona sabitlenmiştir. Kaplamaların yüzeyinde özgünde olduğu üzere kurşun altı çamur sıvayı tutması için geleneksel yöntemle keser çentikleri açılmıştır.

-Kubbe etek kısmında yapılan güçlendirme imalatı

Çürüyen ve bozulan ahşap dış çember yastıkları itinalı olarak alınmıştır. Kinişli yabancı çıtalı en birleştirme tekniği ile eğrisel dış çember yastıkları birleştirilmiştir.

Etek dış yastık ön kısmına paslanmaz elemanlar ile çemberleme yapılarak kubbenin rijitliği sağlanmıştır. Yapılan paslanmaz elemanın ön ve üst kısmı galvaniz saç ile dönülmüştür.

-Harim ana kubbe çamur sıva ve kurşun imalatı

-Ana kubbe iç yüzeyindeki  sıvanın alımı sonrası hasarlı ve özgün olmayan ahşap bağdadi çıtaların belgelenerek sökülmesi ve Özgün dokuya uygun olarak meşe çıtalarla yenilenmesi ve geleneksel horasan bağlayıcılı bağdadi sıva yapılması

– Ana kubbenin restorasyonu sonrası, 2.etapta tüm üst örtüde kurşun ve çamur sıvanın alınması

Kariye Camii üst örtü (çatı) genel görünüm

Güney galeri ana kubbesinin kurşunlarının alınması

Mihrabın sağ ve solunda yer alan odaların (diakonikon/protesis) kubbe ve kubbe tonozlarında donatılı beton şap açığa çıkarılmıştır. 16.01.2018 tarihli Bilim Kurulunun almış olduğu karar üzerine kubbe üzerindeki donatılı betonlar alınmamıştır.

Güney galeri yarım kubbesi alımı sonrası

Üst örtü kurşun sökümü öncesi-sonrası, genel görünüm

Üst örtü kurşun altı çamur sıvanın alınması

-Alınacak toprak dolgu alanı ve kubbe örtüleri laserscaner ile taranarak belgelenmiştir.

İç ve dış son cemaat mahallerinin kubbe örtüleri; laserscaner ile alınan tarama verisi.

Üst örtü sistemindeki dolguların alınması

Parekklesion üst örtü güney yönünde toprak dolgu katman araştırması Kubbe kasnakları ve askı kemer cephelerinde yapılan çimento bağlayıcılı sıva ve derzlerin alınması sonrasında, üst örtüde dolgu katman tespiti için araştırma sondajı yapılmıştır. Sondaj sonrası 30 ila 90 cm arasında değişen yükseklikte farklı katmanlar tespit edilmiştir.  Sondaj yapılan noktada toprak dolgu içerisinde tuğla, mermer parçaları, moloz taşlar, keramik parçaları bulunmuştur. Ayasofya Bilim Kurulu tarafından yerinde yapılan incelemeler sonucunda moloz taş, mermer parçaları ve keramik parçalarından oluşan toprak dolgu tabakasının üst örtü sisteminde ciddi bir ağırlık yaptığı belirtilmiştir. 17.07.2017 tarihinde Bilim Kurulu ile alınan karar doğrultusunda çatı örtüsünde yapılan sondaj sayısı arttırılmıştır. Bu araştırma sondajları yerinde Prof. Dr. Asnu Bilban Yalçın tarafından incelenmiştir.

SONDAJ YAPILAN ALAN

Üst örtüde (çatı örtüsünde) bulunan ve yapıya statik olarak ağırlık veren ortalama 50 cm. kalınlığındaki dolgunun katmanlar halinde alınmasına 16.01.2018 tarihinde Ayasofya Danışma Heyeti tarafından karar  verilmiştir. Alınan karar doğrultusunda tüm çatı öncelikle belli aralıklarla karolajlanıp numaralandırılmıştır. Öncelikle ortalama 10 cm. yüksekliğindeki toprak dolgu alınmıştır. Altan çıkan  yüzey danışman heyetince değerlendirildikten sonra alt katmanların alımına devam edilmiştir. Her katman çatı üzerinden tamamen alındıktan ve  danışman heyetince yerinde görüldükten sonra bir alt katmana geçilmiştir. Dolgu tabakası Kariye Camii Müzesi yetkilileri denetiminde  alınmış, dolgular elenip, çuvallanıp, çuvallar da karolaj numaralarına  göre etiketlenmiştir.

 çatı örtüsünde dolgu alanı plan karolaj

Dolgu alımına güney galeri (parekklesion) üzerinden başlanmış ve horasan katmanına ulaşana kadar katmanlar halinde çamur ve gevşek katmanları alınmıştır. Toprak dolgu içerisinde keramik, mermer parçaları ve tesseraların mevcut olması nedeni ile numaralanmış her bir dolgu katmanı ayrı ayrı elenmiştir. (İdari Toplantı 11 –  07.03.2018 )

•sondaj kesiti araştırması sonrası katmanların kalınlık ve malzeme tespiti yapılmış, yapılan tespitler doğrultusunda en üstten başlanarak en alttaki katmana zarar vermeyecek şekilde tüm katmanlar ufak el aletleriyle, teknik ekip gözetimi ve  Kariye Camii/ müze denetiminde yatayda yüzeyden sıyrılarak alınmıştır.

Dolguların numaralandırılarak katman katman çuvallanması

Çatı üst dolgunun elenmesi

-Çatı örtüsü dolgu alımı sonrası açığa çıkan anforaların dikkatli bir şekilde aşağıda belirlenen yere indirilmesi, koruma altına alınması. Kırık halde çıkarılan bir adet numune anforanın onarılması,

Güney galeri ana kubbe kasnak kaidesinin güney yönünde açığa çıkarılan betonarme şaplı bölümün yapılan araştırma sondajı sonrasında altının boş olduğu ve ahşap ayaklarla desteklendiği görülmüştür.  Ortalama 2.60 m.x 2.30 m. ölçülerindeki bu ara hacimle ilgili yapılan araştırmalar kapsamında bu kısmın Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından yapılan araştırma  kazısı sonrasında üst örtüdeki dolgu kotunu eski haline getirmek için yapıldığı düşünülmektedir.

Amerikan Bizans Enstitüsünün yaptığı araştırma kazısı-1960 lar ve betonarme ara hacim (betonarme kapama)

Güney galeri (parekklesion) ana kubbesinin güney yönündeki betonarme ara hacim

Güney galeri üst örtüde donatılı betonun spiral makinesi ile küçük  karolajlar halinde  kesilerek küçük murç ve çekiç yardımı ile alınmasına, (15 Nolu toplantı 04.05.2018) -8 nolu 29.11.2017  tarihli toplantıda belirlenen müdahale yöntemi

Dilim aralarındaki dolgu katmanının alınması

İç son cemaat mahali (iç narteks) kubbelerinin  çamur sıvası alındıktan sonra kubbelerin dilimli kubbe olduğu ve bu dilim Aralarının geçmiş dönemlerde doldurularak düz satıhlı bir hale getirildiği  tespit edilmiştir.

17.07.2017 tarihli Ayasofya Bilim Kurulu toplantısında dilimli kubbe karkas sisteminin tespiti için istenilen araştırma raspası yapılmış, tuğla karkasın belli bir düzen içerisinde olmadığı görülmüştür.

-Üst örtü dolgu alımı sonrası açığa çıkan çatlaklar

İç son cemaat mahali kuzey kubbede yapısal çatlak/ dış kubbe çeperi ve iç yüzeyden yansıması

ÇATLAĞIN  DIŞTAN;

GENİŞLİĞİ: 7-10 CM ARASI

DERİNLİĞİ: 20-30 CM ARASI

Dış son cemaat mahalinin(dış narteks) güneybatı köşesindeki kubbe tonozda yer alan çatlağın etrafı açıldıktan sonra

-Güney galerinin (parekklesion) merkezi kubbesindeki yapısal çatlaklar

ETRAFI AÇILMADAN ÖNCE ÇATLAKLARIN GENİŞLİĞİ: 1-3 CM ARASI

Güney galeri (parekklesion) ana kubbe kasnak kaidesindeki çatlaklar

Son cemaat mahali (Dış narteks) tonozlarındaki çatlaklar

İç narteks dilimli kubbelerin konservasyonu ve restorasyonu

İç narteks dilimli kubbelerin konservasyonu ve restorasyonu

ÜST ÖRTÜDE STATİK- GÜÇLENDİRME UYGULAMALARI

STATİK PROJE: KUBBE PASLANMAZ ÇEMBERLEME

STATİK PROJE: ÇATI 4-D HİBRİTEX

STATİK PROJE: ÇATI PASLANMAZ HATIL

STATİK PROJE: KUBBE PASLANMAZ ÇEMBERLEME

tüm çatıda 4D hibritex uygulaması

4-D HİBRİTEX sonrası güçlendirme ve horasan sıva uygulaması

Kubbelerde ve eteklerinde çemberleme yapılması

– Üst örtüde kalkan duvarlarına ve askı kemerlere paslanmaz çelik hatıl yapılması

KURŞUN ALTI HAFİF DOLGU

KURŞUN ALTI HOROSAN ŞAP

KURŞUN ALTI ÇAMUR HARÇ

KURŞUN ALTI HAFİF DOLGU

KURŞUN ALTI ÇAMUR HARÇ

KUBBE KURŞUN KAPLAMA

KUBBE KURŞUN KAPLAMA

KUBBE KURŞUN KAPLAMA

Kurşun altı  çamur sıva yapımı sonrası kurşun kaplama yapılması

Restorasyon sonrası kubbe ve tonozlar 2023

İç mekan restorasyon uygulamaları

1- Zemin koruma-kapama uygulaması ve iç ahşap iskele – platform kurulması

Harimin özgün doğal taş kaplama zemini restorasyon çalışmaları süresince korumak için 24.04.2014 Ayasofya Bilim Kurulu kararı doğrultusunda Konservasyon  uzmanlarınca verilen rapora göre koruma-kapama uygulaması yapılmıştır. Koruma  katmanı özgün döşeme üzerine nem geçirmez örtü (tyvek) üzeri 0 numara silis kum yayılıp üzerine 10mm su kontrası kapatılarak zemin koruma-kapama çalışması yapılmıştır.

Harim (naos),güney galeri (parekklesion), nartekslar (son cemaat mahalleri) dinlenme odası/kütüphane (aneks), sağ ve sol odalarda iç ahşap iskele-platform  kurulması

İç mekanlarda zemin koruma-kapama ve ahşap iskele imalatı

İç mekan kagir yüzeylerde yapılan çalışmalar

-İç cephe yüzeylerinde kağıt hamuru ile temizlik

İç cephelerde hasarlı ve çimento katkılı derzlerin itina ile raspa edilerek alınması ve özgün harç terkibine göre yapılması

Kütüphane/ çimento sıva raspası

Derz alımı –mekanik temizlik

Derz dolgu- derz yapımı

Uygulama öncesi askı kemer derzleri

Uygulama sonrası

Görevli Odası (Protesis)/ Uygulama öncesi ve uygulama sonrası  y.kubbe

-Özgün derzlerin sağlamlaştırılması (kılçal çatlak onarımı ve mikroenjeksiyon)

Özgün derz kılcal çatlak onarım

Özgün derzlere mikroenjeksiyon uygulaması

-İç mekanda tuğla-taş çürütme/ tümleme

– İç mekanda mevcut yapısal çatlaklarda dikiş uygulaması /onarımı 

-Güney galeri (parekklesion) alt kotunda bulunan sarnıçlarda dikiş uygulaması

Üst kat kütüphanede raspa sonrası açığa çıkan yapısal çatlaklar (kuzeybatı-doğu)

Kuzeybatı -ana eksen üzerindeki çatlak- etrafı açılmadan önce

K.Batı etrafı açıldıktan sonra çatlağın; genişliği: 10-25 cm arası

derinliği: 130 cm

-Kuzeybatı ana eksen çatlağı üzerinde yer alan yapısal çatlağın dış ve iç cepheye yansıması

-Doğu yönündeki yapısal çatlağın öncesi ve sonrası / dış ve iç cepheye  yansıması ve onarım sonrası

ÇATLAĞIN;

GENİŞLİĞİ:   10-25 CM ARASI

DERİNLİĞİ:  20-70 CM ARASI

-Dinlenme odası güney duvarı ve tonozunda yer alan yapısal çatlak

Dinlenme odası güney duvarındaki yapısal çatlak beşik tonozda da devam ediyor,2014

etrafı açılan çatlak/ akselerometre ve deplasman sensörü yerleştirilerek hali hazırda yapı hareketleri izlenmektedir.

Harimin kuzey duvarındaki çatlağın georadar ile tespiti sonrası bu kısımdaki mermer bir panonun facing yöntemi ile itinalı bir şekilde .Belirlenen bu çatlak ile ilişkili olduğu düşünülen diğer çatlakların da durum tespitleri yapıldı. Buna göre çatlağın mermer pano üst kotunda taş-tuğla örgü yüzeyde, askı kemeri ve pandadif ile birleştiği noktada da devam ettiği görüldü.

Harim kuzey cephesi duvarda yapılan derz ve mermer pano sökümünün rölövesi

Restorasyon sonrası kuzey cephe

Mermer sökümü yapılan duvardaki 3d jeoradar  verileri

Dinlenme odası güney duvarındaki çatlak ile harim kuzey duvarındaki çatlak aynı taşıyıcı duvar ekseninde yer almaktadır.

(4.09.2014 İdare kararı ile)

Mermer panonun sökülmesi sonrası; Çatlak, 8 cm genişliğinde 45 cm derinliğinde yüzeyde okunabilen en geniş boşluk

Mermer pano altında; beden duvarında yer alan çatlağa dolgu yapılması

Numaralanmış mermer pano parçalarının konservasyonu

Mermer parçalarının duvar yüzeyine yerleştirilmesi ve sonrası

Harim kuzey-batı cephesi askı kemer alınlığında  ve üst kotunda kagir (taş-tuğla) yüzeyde devam eden yapısal çatlak; taş-tuğla örgü derzlerinde yapılan araştırma raspası sonrası açığa çıkartıldı. Ve sonrasında mermer kotundan itibaren dikiş uygulaması yapıldı.

Yüksek kasnaklı Ana kubbenin  taşıyıcı ayaklarındaki yapısal çatlaklar / öncesi- sonrası

Askı kemerlerindeki yapısal çatlaklar ve onarım sonrası

-Ana mihrap, yarım kubbesindeki yapısal çatlaklara dikiş uygulaması

Kütüphane penceresinin sağ ve sol yönünde yer alan duvar çatlakları ve onarımı

KUZEY GALERİ(ANNEKS) ZEMİN KATTA (DİNLENME ODASI) YAPILAN GÜÇLENDİRME

İstanbul II Nolu Yenileme Alanları Kültür Varlıkları Bölge Kurulu 13.03.2018 tarihli 2553 sayılı kararı ile;

Prof. Dr. Feridun Çılı imzalı teknik rapor- kemer hesaplamaları 

17.07.2017 tarihinde Bilim kurulunun aldığı karar doğrultusunda gergi sistemi hesapları ve projesi yapılmıştır.

Anex deki kemer arası gergilerin prensipte uygun bulunduğu, statik hesaplamaların yapılarak projelendirilmesine karar verilmiştir.  (03.11.2017 tarihli Ayasofya Bilim Kurulu kararı)

Anneks kemerlerindeki açılmayı engellemek için, 3 cm çapında ve 2.30 kotunda kemerin alt noktasından geçen paslanmaz

gergi demirlerine ilişkin proje uygun bulunmuştur.  (16.01.2018 tarihli Ayasofya Bilim Kurulu kararı)

Gergi ucu naos mermerler dikkate alınarak kagir duvar başlangıcından 20 cm. içeride bitirilecektir. Gergi 30 mm çapında, flansh 250 mm. Ebadında olacaktır.

kemer ve ankastre kemer olarak idealize edilerek oluşan itkiler hesaplanmış ve aisi316 kalitesindeki üretilecek olan gerginin çapı bu üç durum için hesaplanan en elverişsiz itkiye göre belirlenmiştir, (16.02.2018)

-Dinlenme odası paslanmaz gergilerin montajı

– Gergi mesnet yuvalarına enjeksiyon verilmesi

Gergi flanşlarının etrafındaki kurşunun kesilmesi ve sıkıştırılması

İÇ MEKANDA  DÖŞEME RESTORASYONU VE KONSERVASYONU

Öncelikle tabanda yer alan beton döşeme mekanik yöntemlerde alttaki orijinal dokuya zarar vermeden yerinden kaldırıldı. Daha sonra  döşeme altından çıkan, orijinal tuğla taban döşemelerinin önce fotoğraf ile belgelemeleri yapıldı. Daha sonrasında mevcut hallerinin bilgisayar ortamında çizimleri yapılarak hasar tespit ve müdahale paftaları hazırlandı. Daha sonra şeffaf asetat üzerine tuğlalar birebir ölçekle çizilerek konservasyonları yapılmak üzere yerlerinden kaldırıdı. Temizlik ve konservasyon uygulamaları yapılan tuğlalar kireç harcı ile orijinal yerlerine takıldı. Tuğlalların arasındaki boşlukların ve derzlerinin dolgu işlemi bittikten sonra tuğlaların bitiş yerlerine kenar bantları yapıldı.

ÖNCESİ- Yapının Kuzey bölümünde ki dinlenme odasının beton şap döşemesi

SONRASI- Pişmiş toprak tuğla döşeme


Kuzey galeri (aneks) zemin döşemesi belgeleme ve çizim çalışmaları

Kuzey galeri bölümü zemin döşemesinin karolaj, numaralandırma ve fotoğrafla belgeleme çalışmalarının ardından, dijital ortamda rölöve, hasar tespit ve müdahale paftaları hazırlanmıştır.

Sol oda (protesis) beton döşeme kırımı

Dinlenme odası zemin döşeme konservasyon sonrası

özgün döşemeye koruma kapama yapılması

Konservasyonu yapılan tuğlaların üzerine nem önleyici şilte döşendi. Şilte üzerine silis kumu serildi. Silis kumu teraziye getirilerek üzerine su kontrası döşenerek orijinal tuğla döşemeler koruma altına alındı. Üzerine ahşap zemin döşemesi yapıldı.

Kuzey Galeri Döşeme  Konservasyon Sonrası Ahşap Kaplama yapılması

 Yapılan ahşap döşemesi fırınlanmış 1. sınıf çam malzemedir. Üzerine ahşap koruyucu sürülmüştür.

Dış narteks (son cemaat mahali) ve Paraklesion  beton döşeme nin alınması  ve Osmanlı dönemine  uygun olarak  şeşhane döşeme  yapılması

Dış narteks (son cemaat mahali)

Dış narteks (son cemaat mahali)

AYDINLATMA

Harim ve kuzey galeri  aydınlatma avan projesi, plan ve kesit anlamında gerekli armatürler yerleştirilip kodları ile birlikte lejantları da yapılarak kontrollere sunuldu. Armatürlerin montaj detayları; kontroller genel aydınlatma için gergi üzerine ray takılarak armatürlerin montajının yapılmasına karar verdiler

GÜÇLENDRİME VE ÇEVRE DÜZENLEME UYGULAMALARI

ZEMİN İYİLEŞTİRME/ MİNİ KAZIK  UYGULAMASI

Zemin ıslahı mini kazık uygulaması öncesinde sahada yapılan deneme delgi çalışması

KARİYE CAMİİ ŞANTİYESİ ZEMİN İYİLEŞTİRME UYGULAMASI TOPLANTI KARARLARI

25.09.2018 tarihli Şantiye toplantısı 

1.Madde: Zemin araştırma ön raporu ile zemin güçlendirme önerisinin ivedilikle ilgili Koruma Kuruluna sunulmasına, bu süreçte de uygulama projelerinin hazırlanmasının devamına,          

2.Madde: 04.09.2018 tarihli toplantıda alınan 3. karar ile ilgili Prof. Dr. Mustafa Erdik ile görüşülmüştür. Buna göre;

 -Zemin firması ile konuşularak hazırlanan zemin iyileştirme projesinin Bilim Kurulu ile de paylaşılması,

04.10.2018 tarihli Ayasofya Bilim Kurulu toplantısı                                                                                                                               

1.Madde: Zemin etüdü sonuçları ve heyelan önleme önerilerinin sunumu yapılmıştır. Firma tarafından zemin sismik tomografisinin birkaç farklı profilden acil olarak yapılmasına ve Danışma Heyeti üyelerine sunulduktan sonra sonuçlara göre fore kazık noktalarının değerlendirilmesi konusunda görüş birliğine varılmıştır. Aynı zamanda Kariye Müzesi doğu yönündeki duvarın etüd edilmesi yönünde tavsiye kararı alınmıştır.

23.01.2019 tarihli Şantiye toplantısı

2.Madde: Zemin firması tarafından çizilen 2 alternatifli (fore ve mini kazık) zemin güçlendirme projelerinden;

     – ‘’Mini Kazık’’ alternatif önerisinin uygulama açısından daha uygun olduğuna,

     – Bu avan proje önerisinde belirlenen kazık hatlarından bahçe duvarlarının doğusundaki hattın (arkeolojik kalıntılar ve parsel problemleri nedeniyle) iptal edilmesine,

     – Bu iptalden dolayı yapılmış zemin hesaplarında oluşacak eksikliği gidermek adına ise Kariye Müzesinin bitişiğinde önerilen kazık hattının daha da güvenli hale getirilmesine (kazık çaplarının ya da sayılarının arttırılarak kuzey ve güney yönünde uzatılması) karar verildi.

29.03.2019 tarihli Şantiye toplantısı

1.Madde: Zemin güçlendirme mini kazık avan projesinde başlık kirişlerinin sürekli olmasına, kullanılacak olan betonun özellikli  olmasına,  

2.Madde: Zemin güçlendirme mini kazık avan proje ile yapısal hesap ve modellemelerin avan projesinin çizilirek 29.04.2019 tarihinde şantiyede yapılacak toplantıda değerlendirilmesine,

29.04.2019 tarihli Şantiye toplantısı

1.Madde: Yapılması ön görülen zemin güçlendirme mini kazık uygulama sırasında ve uygulama sonrası, meydana gelebilecek depremler sonrası ve statik hesap ve model için  yapı sağlığı izleme sisteminden detaylı (deplasman verisi ile birlikte çevresel iklim verileri) rapor alınmasına,

2.Madde: Zemin güçlendirme mini kazık avan projesinin 03.05.2019 tarihinde Ayasofya Bilim Kurulu’na sunulmasına,

4.Madde: Zemin güçlendirmesi yapılmadan yapıya önerilen güçlendirme yöntemlerinin uygulanamayacağına,

6.Madde: Çatı örtüsünün kapatılması ve çatı örtüsü restorasyon uygulamalarına geçilebilmesi için zemin güçlendirme projesinin uygulanmasına, uygulandıktan sonra ise yapının zemine kurulan sistemlerle altı ay izlenerek alınacak veriler doğrultusunda çatının kapatılıp kapatılmayacağına

03.05.2019 tarihli Ayasofya Bilim Kurulu toplantısı

 1.Madde: Danışma heyeti üyelerine Kariye Müzesi zemin güçlendirme mini kazık projesi sunulmuştur. Prof.Dr. Mustafa Erdik mühendislik açısından projenin uygun olduğunu ifade etmiştir. Yapıya en yakın noktada örnek olarak yapılacak düşey kazık ve yatay çivi rotary sondajları ile ilgili, titreşim seviyelerinin müzede kurulu akselerometreler vasıtasıyla ölçülmesine; bir sorun tespit edilmediği taktirde projenin uygulamaya geçilmesi hususunda görüş birliğine varılmıştır.

21.05.2019 tarihli Şantiye toplantısı

 4.Madde: Zemin iyileştirme projesinin toplantı kararı ile birlikte kurula gönderilmesi

21.05.2019 tarihli Şantiye toplantısı

10.Madde: Mini kazık ve zemin çivisi örnek uygulamanın kurul kararından sonra ilgili ekipler eşliğinde yapılması ve sonucun Prof. Dr. Mustafa Erdik tarafından yorumlanmasına

22.07.2019 tarihli Şantiye toplantısı

5.Madde: Bakanlıkta devam eden benzer uygulamaların verilerinin Danışma Heyetine örnek olarak  gösterilmesinin İdare tarafından  araştırılmasına,(mini kazık deneme yapılması konusu)

6.Madde: Revize edilen bahçe zemin mini kazık uygulamasının Mustafa Erdik’e imzalatıldıktan sonra bilgi amaçlı olarak Koruma Kurulu’na gönderilmesine (uzay çatı ayakları uygulamaya engel teşkil ettiğinden proje revize edildi)

MİNİ KAZIK VE ZEMİN ÇİVİSİ ÇALIŞMALARI (MART 2020 –HAZİRAN 2020)

1-mini kazık hattının belirlenmesi

2-mobilizasyon tamamlanması

3-mini kazık malzemelerinin alana getirilmesi

4-mini kazık hattı için  arkeolog eşliğinde kazı yapılması

5-mini kazık topografik ölçümlerin yapılması

6-ağaçların taşınması (işi engelleyen)

7-çimento temini

8-mini kazık delgisinin yapılması

9-mini kazık demirlerinin hazırlanılması

10-mini kazık demirlerinin yerleştirilmesi

11-mini kazık enjeksiyonunun yapılması

12-mini kazık delgi sonucu çıkan molozun atılması

13-başlık kirişi kazısının yapılmması

14-başlık kirişi demir ve kalıbının bağlanması

15-mini kazık demirinin yerleştirilmesi

16-başlık kirişi betonunun dökülmesi (c30)

17-zemin çivisi malzemelerinin alana getirilmesi

18-zemin çivisi montaj hazırlıklarının yapılması

19-zemin çivisi delgi yapılması

20-zemin çivisi iç enjeksiyon tüpünün delgi yerine yerleştirilmesi

21-zemin çivisi başlıklarının montajı ve çekme testlerinin yapılması (3 adet ankrajda)

MİNİ KAZIK HATTININ BELİRLENMESİ

MOBİLİZASYON

MİNİ KAZIK MALZEMELERİ

MİNİ KAZIK HATTININ ARKEOLOG EŞLİĞİNDE KAZI YAPILMASI

MİNİ KAZIK TOPOĞRAFİK ÖLÇÜMLERİ

AĞAÇ TAŞINMASI

MİNİ KAZIK DELGİ YAPILMASI

MİNİ KAZIK DEMİRLERİNİN HAZIRLANMASI

MİNİ KAZIK DEMİRLERİNİN YERLEŞTİRİLMESİ

MİNİ KAZIK ENJEKSİYONU

BAŞLIK KİRİŞİ KAZISI YAPILMASI

BAŞLIK KİRİŞİ DEMİRLERİNİN BAĞLANMASI

BAŞLIK KİRİŞİ KALIP YAPILMASI VE  C30 BETONUNUN DÖKÜLMESİ

ZEMİN ÇİVİSİ MALZEMELERİ

ZEMİN İYİLEŞTİRME UYGULAMASI ZEMİN ÇİVİSİPLANI

ZEMİN ÇİVİSİ MONTAJ HAZIRLIĞI (İÇ ENJEKSİYON TÜPÜNÜN HAZIRLANMASI)

ZEMİN ÇİVİSİ DELGİ YAPILMASI

ZEMİN ÇİVİSİ İÇ ENJEKSİYON TÜPÜNÜN DELGİ YERİNE YERLEŞTİRİLMESİ

ZEMİN ÇİVİSİ BAŞLIKLARININ MONTAJI VE ÇEKME TESTLERİNİN YAPILMASI

-TEMEL GÜÇLENDİRME ÇALIŞMALARI

Yapı çevresinde belirlenen noktalarda temel tespiti için muayene çukuru açılmıştır. Bilim Kurulu kararı doğrultusunda temelleri birbirine bağlayıp homojen bir sistem yapmak amaçlı temeller karot ile delinip içerisine çelik mil ve yüksek mukavemetli enjeksiyon imalatları yapılmaktadır.

TEMELLERE GÜÇLENDİRME AMAÇLI GERGİ YAPILMASI (ROD 60 GERGİ)

Türbede yapılan uygulamalar

Türbede georadar tarama yapılması

Türbede enjeksiyon yapılması

Türbede mini kazık yapılması

Restorasyon öncesi

Restorasyon sonrası

ÇEVRE DÜZENLEME

ÖNCESİ

SONRASI

AYDINLATMA  UYGULAMALARI

KONSERVASYON  UYGULAMALARI

Güney galeride (Parekklesion) belgeleme çalışmaları kapsamında ana kubbede UV çekimi (Ultraviolet /Mor ötesi) ve yan ışık çekimi

Freskli yüzeylerde belgeleme yapılması ve müdahale paftalarının hazırlanması

Mozaikli yüzeylerde belgeleme yapılması, ve müdahale paftalarının hazırlanması

Mozaikli yüzeylerde toz alma , kapak ve tessara sağlamlaştırma

Mozaikli yüzeylerde toz alma , kapak ve tessara sağlamlaştırma

Mozaik yataklarındaki  ayrılmaları  bağlamak için mikro enjeksiyon yapılması

Mozaik yüzeylerde mikro enjeksiyon yapılması

Mozaik yüzeylerde mikro enjeksiyon yapılması

Freskli (duvar resmi) yüzeylerde mikro enjeksiyon yapılması

Mermer kaplamarda özelliğini yitirmiş çimento – kireç harçlı ve hasarlı derzlerin alınması ve yeniden yapılması

Mermer yüzeylerde  derz yapılması

Freskli (duvar resmi) yüzeylerde mikro enjeksiyon yapılması

Freskli (duvar resmi) yüzeylerde mikro enjeksiyon yapılması

Freskli (duvar resmi) yüzeylerde mikro enjeksiyon yapılması

Freskli (duvar resmi) yüzeylerde akrilmat ile sağlamlaştırma yapılması

Freskli alanlarda yapılan onarım harç dolgu yüzeylerin renklendirilmesi

Freskli alanlarda saf su ile yapılan lokal temizlik

Freskli alanlarda oluşan tuzlanmanın alınması

Freskli alanlarda oluşan tuzlanmanın yoğunluğunun ölçülmesi ve yüzeyden alınması

Freskli yüzeylerde facing yapılması

Tozuyan özgün sıvaların sağlamlaştırılması (Kireç suyu)

DEMİR VE DEMİR ALAŞIMLI ELEMANARIN TEMİZLİĞİ VE KORUYUCU SÜRÜLMESİ

DEMİR VE DEMİR ALAŞIMLI ELEMANARIN TEMİZLİĞİ VE KORUYUCU SÜRÜLMESİ

DEMİR VE DEMİR ALAŞIMLI ELEMANARIN TEMİZLİĞİ VE KORUYUCU SÜRÜLMESİ

DEMİR VE DEMİR ALAŞIMLI ELEMANARIN TEMİZLİĞİ VE KORUYUCU SÜRÜLMESİ

DEMİR VE DEMİR ALAŞIMLI ELEMANARIN TEMİZLİĞİ VE KORUYUCU SÜRÜLMESİ

www.taksimyapi.com.tr

Ebu’l-Feth Sultan Mehmed Han Vakfiyesi

Ebu’l-Feth Sultan Mehmed Han Vakfiyesi
(Ayasofya Vakfiyesi)1

Bismillahirrahmanirrahim
Allah’ın en yüce ismiyle başlarım ve onun âli zikriyle başarıya ulaşılır.
Hamd 0 Allah’a olsun ki; insan nev’inden bir kısım fertleri irade-i ilahiyyesiyle adalet ve ihsan yolunda gitmeğe tam olarak
muvaffak eylemiş; cenneti, ilimler ve hayırlı amellerle nefsini tezkiye edip kemale erdirerek ona tevelli eden âbid kullarına
layık bir vaki eylemiştir. Onun nimetleri, tahdit ile ihata etmekten yüce ve saymakla hasr etmekten alidir. “0 öyle bir ilahtır
ki, kullar ümitlerini kesmişken feyzini (yağmuru) indirir ve rahmetini her tarafa neşreder; kullarının velisi (sahibi) ve en
çok hamde layık olan Hamid’dir (Şura, 42/28)”. 0, kendisine sadaka-i cariye ile yaklaşmak isteyenlere ecir ve mükâfatını
tam olarak vermiş ve onlara kapılan kendilerine tamamen açık olarak altlarından nehirler akan Adn Cennetlerini hazırlamıştır (Sad, 38/50)”. O Allah’a nimetlerine karşılık gelebilecek şekilde bir hamd ile hamd etmek ve bize ettiği keremine
denk olabilecek bir şükürle şükretmek istiyoruz. Bunu yaparken de hakkıyla O’na hamd edebilmekten ve şükrünün hakkını
yerine getirebilmekten aciz olduğumuzu itiraf ediyor ve Arap ve Acem’in seyyidi olan Hz. Peygamber’in söylediği şu kelamı
söylemekle yetiniyoruz: Ey Allah’ımız! Seni bütün kusur ve eksiklerden tesbih ve tenzih ediyoruz. Seni şanına layık bir
ma’rifetle tanıyamadık. Ey Allah’ımız! Seni bütün kusur ve eksikliklerden tesbih ve tenzih ediyoruz. Sana ni’metlerine
karşılık gelecek şekilde hakkıyla şükredemedik. Salat ve selam, Allah’ın kendisinin kendi nusreti ve mü’minlerle teyid eylediği; mü’minlere Allah’ın ayetlerini okuyan, daha evvel açık bir dalalette olsalar bile onlara Kitab-ı ilahi olan Kur’an’ı ve
hikmeti öğreten; nebi ve resullerin seyyidi olan; Allah’ın “Seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik. (Enbiya, 21/107)”
iltifatına mazhar olan ümmi peygambere olsun. O’nun maddi ve manevi kirlerden uzak ve yüce kalan, Allah’ın kendilerinden maddi ve manevi kirleri giderdiği ve onları manen ve maddeten tathir ettiği zeki ve zarif aline de olsun. Ayrıca, O’nun
hayırlı ve büyük olan sahabelerine, iyi ve kerim olan etba’ına da olsun. Besmele, hamdele ve salveleden sonra; her iz’an
ve akıl sahibi olanlar ile edeb ve irfan sahibi bulunan insanlara vazıh ve aşikardır ki, şer’-i sahih (doğru din) ve dürüst akıl
göstermektedir ki, insanın ebedi saadeti ve nefsin sermedi siyadeti, kendisi için doğru ve hayırlı olanı bilmesi ve onunla
amel etmesidir. Aynı şekilde iz’an ve idraki bütün akıllara gerekli olan şer’-i şerifde burhan (şer’i delil) ile sabittir ki, sadaka-i cariye, en güzel hayrattandır ve özellik de şer’i işlerde, hakiki ilimler ile kudsi ma’rifetlerin tahsilinde kendisinden yararlanılan sadakalar, en güzel olanlardır. Ta’atlere ve ibadetlere, hakiki ilim ve kemalatı elde etmeye davet edenlerden;
bununla da kalmayıp ibadet, ilim ve kemal sahiplerine her çeşit nimetleri ve her türlü imkanları hazırlayanlardan; onlar
için temelleri semaları kutrundan daha uzun olan mescidler ve ma’bedler inşa eden; binaları yüksek, harimleri geniş,
kabları bol ve görevlileri kerim olan medreseler ve hangahlar yapandan daha güzel amelli kim olabilir?
Yukarıda işaret olunan bu güzel amelleri ifa etme muvaffakıyeti, aşağıdaki vasıflara sahip olan Fatih Sultan Muhammed’e;
Allah’ın kendisine geniş lütfüyle ni’metler ve büyük saltanat ihsan eylediği; kendisine hikmet-i hükümet bağışlayarak
“Kime hikmet verilir ise, ona hayr-ı kesir verilmiştir” (Bakara, 2/269) Sırrına mazhar eylediği; kendisini katında sağlam
bir ip olan Din-i Mübini’ni te’yidde ve kafirler ile inatçı münafıkların hilelerini darmadağın etmekte muvaffak kıldığı ve de
kılıcı ve oku vasıtasıyla Rum diyarını küfrün zulümatından temizleyerek yerine adalet ve ihsanı ile emniyet, eman, uğur ve
iman dolduran Sultan-ı A’zam, Hakan-ı A’del ve A’lem, bütün milletlerin hakimiyetlerini elinde bulunduran, cömertlik ve
kerem mertebelerinin en yükseğine ulaşmakta eşi olmayan; bütün insanların zimmetlerine ona ita’at ve ittiba’ farz olan;
manasız, boş ve gereksiz işlerden nefret eden, âli himmetleri seven, zamanın biriciği, asrının eşsiz devlet adamı, galibiyet
ve zaferin yularlarını elinde tutan, ay ve güneşin üçüncü arkadaşı, Ömer bin Hattab ve Ömer bin Abdülaziz’in eserlerini
takip ve ihya eden, kudsi bir nefse, manevi ünsiyete vesile olan kemâlata ve meleki melekelere malik olan, daha evvel
kafirlerden başka sakinleri bulunmayan Memalik-i Rumiye’nin en uzak köşelerine kadar i’lâ-yı kelimetullah vazifesini ifa
eden;
Kadir ve kıymet açısından o güneş ise, diğer melikler sadece yıldızlardır.
Cömertlik ve keremde o deniz ise, diğerleri denizin suyunu taşıyan arklardır.
Eğer denilse ki, güneş her tarafı nurlandırıyor; güneşin verdiği ışık onun parlak fikrinin yanında sönük kalır; müşteri yıldızının onun isabetli re’yinden sa’adet satın alması gerekir. Sakın sakın! Güneş batıyor diye, mekarim-i adab ve mehasin-i
ahlakda onun batmakla lekeli bir güneş olduğunu tevehhüm etmeyesin ve onu çevresinde yıldızlar bulunmayan, batmaya
ve sönmeye mahkum müşteri yıldızları zannetmeyesin!
Onu az da olsa sicim gibi dökülen yağmurun sesi anlatıyor. Eğer yağmurun damlaları altın olarak dökülür.
Zaman ona ihanet etmez de güneş dile gelir konuşur. Arslan eğer susar ve deniz de tatlı olursa.
Mescid ve medreselerin temellerini imar eden; heykeller ve kiliselerin binalarını tahrip eden; “Mallarını Allah yolunda harcayanların misali, yedi başak verip her başağında yüz dane bulunan danenin haline benzer. Allah dilediğine kat kat
fazlasını da verir. Allah ihsanı bol olan, hakkıyla bilendir. (Bakara, 2/261)” ayetinde varid olan misalin en güzeli; İskender
zamanından bu vakde değin zamanın benzeri bir saltanat ve mülkü kendisine asla vermediği; adalet, iyilik, fazl, ihsan,
ilim ve irfan meydanlarında yarış çizgilerini en evvel geçen; kendi zamanı içinde olan güzelliklerin en güzeli, emniyet ve
emanı naşiri; Osmanoğulları’nın ikbal bayraklarını yükseklere çıkaran; yani Al-i Osman’ın yedinci ceddi ve bu sebeple de
kendisine dördüncü feleğin izzeti karşısında itaatle eğildiği, öyle şanlı ve şerefli birisi ki, katında başka şeref sahiplerinin
şerefi işe yaramaz, onun ihsanı olmadan başka ihsanlar fayda vermez; ancak onun hizmetinde bulunmak şeref kazandırır;
öyle bir kahraman oğlu kahramandır ki, konuşma sırasında onun ve bahtiyar ceddinin zikri geçtiğinde, karihalar şu doğru
söz ve yepyeni şür gelir:
Dediler ki, Ebü’l-Feth Osman’ın neslindendir. Dedim ki, Hayır hatır, ömrüme yemin ederim ki, ancak Osman onun neslindendir.
Gerçi nice babalar vardır ki, şeref sahibi oğlu ile adı yücelmiştir.
Nasıl ki, Adnan’ın adı Resulüllah ile yükseldiği gibi.
Emir’ül-mü’minin, imam’ül-müslimin, gazi ve mücahidlerin seyyidi, Rabb’ül-alemin olan Allah’ın teyidine mazhar, Samed,
Müheymin ve Mennan olan Allah’a güvenen, saltanat, hilafet, devlet, dünya ve din semasının güneşi Ebu’l-feth ve’n-Nasr
Sultan Muhammed Han- Allah Sübhanehu mülkünü ve saltanatını ebed’ül-abada kadar baki kılsın, fazl u ihsanı ile onun
yardımcılarının ve destekçilerini, Allah yer yüzüne ve üzerinde bulunan her şeye varis oluncaya kadar ki, 0, en hayırlı
varistir, aziz ve galib eylesin, onun din yolunda hakkıyla cihad eden büyük baba ve dedelerine mağfiret eylesin; özellikle
onların arasından onun hüşyar babası büyük ve şevketli sultan, Arap ve Acem’in meliklerinin efendisi; yeşil kılıcı ile sarıoğullarının boyunlarını kıran; kırmızı ve siyah olanlara gönderilen Peygamber’in dinini teyid eden; “Şüphesiz Allah adalet ve
iyilikle emreder” (Nahl, 90) nassının emrine uyan Murad Han babası büyük, bahtiyar, şehid, mağfûr, hayırları kabul edilen,
şerefli ve Allah tarafından teyid edilen Sultan Muhammed’e ziyade rahmet ve mağfiret eylesin.
Bu mücahid ve yüce Sultan Hazretleri -Alemlerden onun yüce gölgeleri kalkmasın, harpler ona eğerini düşürtmesin,
dünya ona firak acısını tattırmasın- Din-i Mübin’i bazen kılıç ve oklarıyla ve bazen de hüccet ve burhan ile teyid etmekte;
Rabbinin yoluna hikmet, güzel mev’ıze, en güzel ve en layık bir metod olan mücahede ile davet etmektedir. Buna en büyük
delillerden biri, onun Allah adalet ve merhametinin gölgesini ebedileştirsin, hilafet ve saltanatının şerefini kat kat artırsın
daha evvel küfür, küfran, zulüm ve udvan ile dolu olan ve Kostantiniyye denilen kale gibi şehri feth etmesidir ki, daha evvel bu şehirde sakin olan kafirler, Allah’ın hak davetine icabet etmeyen, mü’min olmayan, Müslümanlara kendi elleriyle
ve ita’at ederek cizye vermeyen, Müslümanlara savaş ve cidal yoluyla ta’arruz eyleyen, şehirlerde ve kullar arasında anarşi
çıkarmak işin tedhiş estiren ve de daha evvel şok sayıda melikler ve sultanlar fethine teveccüh etmesine rağmen onlara
fethi mümkün olmayıp elleri boş döndükleri beldelerinin kale gibi oluşuna ve kalelerinin ve surlarının sağlamlığına güvenen ve bundan kuvvet alan şımarık kimselerdi. Böyle bir beldeyi fetih gibi büyük bir nimet, çok azametli bir ihsan, yüce
bir zafer, şerefli ve yüksek bir mertebe ve Allah tarafından yerilen böyle değerli bir mevhibe, Allah’ın büyük bir fazlı ve
azametli bir feyzidir. Allah, bu feyzini ve fazlını, mü’minlere karşı şefkatli ve merhametli olan bu Sultan’a tahsis eylemiştir.
“fazl u ihsân Allah’ın elindedir; dilediğine ihsan eder; Allah büyük fazl u ihsân sahibidir. (Al-i imran, 3/73 )”.
Sonra bu beldenin fethi, şeri’atın mahiyetini, sünnetin ruhunu, canların kanlarını, mallarını nemalarını, haremlerin ırzını
ve namusunu koruyacak özelliklere sahip bir fetihdir. Allah, bu fetihle, bütün Müslüman beldelere yeniden yaratılmış gibi
yeni bir ruh ihsan eylemiş; insanlar bu fethin uğurlarıyla yeniden taze bir hayat bulmuşlardır.
Bu feth-i mübin -Allah’a hamd olsun- ilahi bir lütuf olarak bu büyük şanlı Sultan’a nasib olunca, -Allah, devlet çadırının
iplerini devam ve ebediyet kazıklarına bağlasın, onun yükseliş günlerini kemal ve tamamiyet ile beraber kılsın ve de onun
haşmetli günlerini zeval ve çöküşten muhafaza eylesin- ki, bu fetih karşısında sadece bir olan Allah’a hamd ederiz ki,
va’dinde sadık çıkmış, kuluna nusret vermiş, askerini galip ve düşmanlarını tek başına mağlup ve perişan eylemiştir, feth-i
mübinden hemen sonra, küçük cihaddan büyük cihada dönmüştür. Nefsin güzel ahlak ile tehzibi ve nefsin kuvvelerinin
te’dibi demek olan büyük cihad, asıl zor ve acı olandır. Fetihden sonra Sultan-ı A’zam, feth edilen beldede bulunan çok
sayıda kiliseyi, tevabi’i ile birlikte, biraz sonra geleceği üzere, şer’ -i şerife uygun ve sahih bir tarzda vakıf yapmıştır.
Bu hayra tahsis edilen yerlerden biri, Kostantiniyye beldesinin içinde bulunan, saltanat için ibka olunan Kal’a-i Sultaniye-i
Cedide’ye (Yeni Saraya) yakın yerde bulunan ve çok büyük ilahi teyidlerle müeyyed olan Kostantiniyye fatihinin manevi
gölgesinde, yüksek meziyetler ve mevhibelerle çepeçevre sarılan ve Ayasofya diye isimlendirilen nefis kilisedir.
Sınırları: Ayasofya Kilisesi, doğudan, Yeni Kal’a’nın suruna bitişik Sultanın kendisi için ayırdığı boş arazi-i sultaniye ve
Kenise-i Sultani ile sınırlıdır; kıble cihetinden, umumi yol ile (tarik-i am),
Ahmed2
bin İsmail’in binası, Musa bin İlyas’ın binası, azadlı kölelerinden Yusuf bin Abdullah’ın binası ve Hasan bin Ahi
Mahmud’un binasına bakmaktadır; batıdan, adı geçen Ayasofya Camii imamının oturması içün tahsis edilen ve vakf-ı
sultani olan menzile, Terzi Ali bin Hamza’nın binasına, Dellal Mustafa bin İshak’ın binasına ve eskiden Kenise-i Sultani olup da fetihden sonra saatçi Hamza Bali bin Hacı Muhammed’in oturduğu binaya bakmaktadır; kuzeyden, Ayasofya ile
Tetimme-i Ayasofya adı yerilen medrese arasında bulunan üstü örtülü umumi yola ve Sultan Muhammed Han bin Sultan
Bayezid Han’ın – Allah kabirlerini hoş eylesin- kızı Selçuk Hatun 120 mülkü ile sınırlıdır.
Bunlardan biri de, Kostantiniyye’de, Mevlana Zeyrek Mahallesi denilen mahallede bulunan ve Zeyrek Camii adı yerilen
kilisedir ki, doğudan taraf-ı saltanat için tahsis edilen boş arazi; kıble tarafından umumi yol; batıdan Zeyrek Medresesi
Odaları denilen hücrelerin sahnı ve kuzeyden ise, zikredilen odaların bir kısmı ile sınırlıdır. Fatih bu kiliseyi içinde cum’aların ve cemaatle beş vaktin kılındığı bir mescid haline getirmiştir.
Bunlardan biri de, Darü’l-Feth Galata’da, İskele Kapısı’na yakın Hacı Hamza Mahallesi’nde bulunan kilisedir ki, Hristiyanlar
nezdinde Mesadomenko Kilisesi diye bilinmektedir ve kuzeyden ve doğudan umumi yol, kıble tarafından özel yol, doğudan
Cenderecioğlu diye bilinen Hoca Muhyiddin bin Hoca Şemseddin’in mülkü ve Dershane demekle meşhur bahçe ve Nakışlı
Kilise dedikleri kilise ile sınırlıdır.
Bunlardan birisi de Kostantiniyye tevabi’inden Silivri diye bilinen kal’a içinde bulunan kilisedir ki, doğudan Tüccar Nasuh
bin İlyas mülkü, kuzeyden Kadi Kasım oğlu Musa Çelebi mülkü, batıdan ve güneyden umumi yol ile sınırlıdır.
Ebül-Feth Muhammed, zikredilen bu dört kiliseyi, içinde cum’aları ve cemaatle beş vakit namazın kılındığı, ibadet ve ta’ at
ile sa’adet-i ebediyenin elde edildiği mescidler haline getirmiştir.
Bunlardan biri de, Kostantiniyye içinde Eski İmaret diye adlandırılan mahallede bulunan Eski İmaret Kilisesi’dir ki, doğudan taraf-ı saltanat için terk edilen boş arazi, kıble tarafından ve kuzeyden Eski İmaret Odaları diye bilinen hücreler ve
batıdan da zikredilen hücreler arasında bulunan boş sahın ile sınırlıdır. Ebu’l-feth Muhammed, bu kiliseyi de içinde beş
vakit namazın kılınacağı mescid haline getirmiştir.
Bunlardan biri de, yine Kostantiniyye’nin içinde yer alan ve Kalenderhane diye bilinen kilisedir ki, yerinin şöhretinden dolayı, tarif ve tahdidden müstağnidir. Burayı, fakirlere, yoksullara, şehre gelen giden misafirlere vakıf olarak tahsis etmiştir.
Bütün bunlardan sonra, çok sayıda fazilet ve kemalinden çok az bir kısmına yukarıda işaret olunan bu meşhur büyük Emir
Allah saltanatını bütün insanların toplanacağı ve bir araya geleceği kıyamet gününe kadar ebedileştirsin sadece ve sadece
Allah rızasını gözeterek, sevabını dileyerek ve O’nun azabının eleminden kaçabilmek ümidiyle, Kostantiniyye şehrinin ortasında, şu anda Yeni Cami Mahallesi diye bilinen yerde, binası yüksek, temelleri görülmemiş şekilde muazzam, duvarları
sağlam, san’at güzelliğinde ve sağlamlıkta kemal noktasına ulaşmış, camilerde bulunması gerekli her şeyi içinde bulunduran, içinde gönüllerin arzuladığı gözlere zevk veren ve dinleyenleri doyuran her şey bulunan, şehirlerdeki mescidler
arasında bedenlerin temel a’zaları gibi yer tutan, tarif ve tahdidden müstağni bir cami daha inşa eylemiştir.
Bu mescidin çevresinde sekiz medrese (Medaris-i Semaniye) inşa buyurmuşlardır ki, bu medreselerin her bir köşesi,
yüksek bir cennet ve devamlı sünbüllenen bir bahçe gibidir. Kim bu bahçelere fazilet ve ilim kazanmak isti’dadı ile girerse,
0 memnu ve mesrur bir hayata girmiş olacaktır ve kim ki fıtratındaki ve kabiliyetindeki eksiklik sebebiyle bu medreselere
giremezse, onun barınacak yeri yoktur, sonu uçurumdur.
Bu yüksek seviyedeki sekiz medreseden her birinin arkasına da, onlardan daha küçük olan ve Tetimme diye adlandırılan
birer medrese daha inşa eylemiştir ki, bunlar tamamıyla insanlar arasında çok meşhur olduğundan tarif ve tahdidden
müstağnidir. Nasıl meşhur olmasınlar ki, mesele dağın tepesindeki ateşten daha belirgindir.
Zikredilen Yeni Cami’nin batı tarafında, Sahn-ı Seman denilen yüksek medreselerin müderrislerine ve buralarda sakin olan
talebelere vakfedilmiş vakıf kitapların muhafaza edileceği bir mahzen daha bina etmişlerdir.
Bu kal’a gibi olan şehirde – bu şehir, saltanatının ve şahsiyetinin büyüklüğünün hulleleri vakar ve sekinet ile süslenmiş
olan Fatih’in gölgesi altında, bütün güzellikleri ve süsleri ile çevrelenmiş olarak varlığını devam ettirsin- iki geniş ve
yüksek bina daha inşa eylemiştir.
Bunlardan biri, hastalar için teşkil olunan Dârü’ş-Şifâ’dır.
Burası o kadar güzel bir binadır ki, oraya giren sevdiği ve istediği her şeyi içinde bulabilir. Havası güzel, suyu tatlı, binası
narin ve latif, içindeki görevliler sevimlidir. Burada içinde insanlar için her şifanın bulunduğu türlü türlü meşrubat ve
ayaktan başa kadar bütün hastalıklara sıhhat verecek her türlü ilaç bulunmaktadır.
Kalitede, değerde, güzellikte ve sevimlilikte Dârü’ş-Şifâ binasına mümasil bir diğer bina da, Kostantiniyye şehrine gelecek
misafirlerin konaklaması için tahsis edilen Daru’z-Ziyafe’dir.
Bu iki binadan birincisi, Daru’ş-Şifa diye adlandırılmıştır, ikincisi de imaret-i Sultaniye diye isimlendirilmiştir. Bunlar çok
meşhur olduğundan iki kardeş gibidirler ve bu sebeple tarif ve tahdidden müstağnidirler.
Ve daha sonra Kule-i Cedide dedikleri Rumelihisarında, insanları burada Cuma ve beş vakit namazı kılmaları için bir cami
ve mescid inşa buyurmuşlardır.
Daha sonra, bu zikredilen mescidler, hangahlar ve medreselerin imar ve inşası tamamlandıktan sonra, Yüce Sultan Hazretleri, Saltanatı, teyidatı sübhaniyye ile ile’l-ebed devam eylesin- bunlardan her birini, sırf Allah rızasını tahsil ve ‘’Allah’
a kalb-i selim ile gelenler dışında, malın mülkün ve evladın asla fayda vermeyeceği günde” ebedi Cennet nimetlerine
kavuşmak ümidiyle, ehil olanlara, şer’i hükümlere uygun ve sahih bir surette vakıf, kesin, lazım ve vazgeçilemez bir tarzda
tasadduk eylemiştir. Yaptığı bu vakıf ve tasadduk, işlemi geçerli kılacak bütün şartları haiz olduğu gibi, vakıf işlemini
bozacak hallerden ve bozucu şartlardan da uzaktır.
Kadı da, bunun üzerine yapılan vakfın, şer’-i şerif-Şari’ine en faziletli salatlar ve en mükemmel tahiyyatlar olsun- ve din-i
mübin-i İslam’daki hükümlere uygun olarak, geçerliliğine ve bağlayıcılığına (sıhhatine ve lüzumuna) karar vermiştir.
Mescidler, bütün Müslüman kadın ve erkekler ile mü’min kadın ve erkeklere; hangahlar ise, bunlardan Daru’ş-Şifa diye
adlandırılanı Müslüman ve mü’minlerden tedavisi mümkün bir hastalığa mübtela olmakla tedaviye muhtacı olanlara;
imaret-i Sultaniye diye adlandırılan kısım şehre gelip giden Müslüman misafirlere vakfedilmiştir.
Yüksek medreseleri, şer’i ve akli ilimlerden istifade edebilecek ve burada kalacak olan talebeler ile akli ve nakli ilimlere
vakıf olup da tedris ve talim sırasında medreselerde hazır bulunması gereken müderrislere vakf eylemiştir.
Küçük medreseleri ise, yüksek medreselerde sakin olan talebelerden istifade edeceklere vakf eylemiştir. Allah vakfeden
mümaileyhe en güzel şekilde ihsanda bulunsun, hasenatını en güzel tarzda kabul eylesin, gizli ve açık işlediği bütün salih
amellerini en hayırlı şekilde mükâfatlandırsın.
Daha sonra, vakfeden, -Allah mülkünü ve saltanatı bakileştirsin, fazl u ihsan ile onun yardımcılarını ve destekçilerini
aziz kılsın-, bu hüccet-i şer’iyede ve dini vesikada yani vakfiyede zikredilen mescidler, hangahlar ve medreselere, biraz
sonra zikredilecek olan emlaki, akarları, köyleri (kura), değirmenler, tarlalar, otlaklar, menziller ve saire vakıf ve tasadduk
eylemiştir.
Vakfedilen Köyler ve Tarlalar (Kul’a ve Mezari’-i Mevkufe ki, Arazi-i Mevkufe diye de bilinir ve tahsisat kabilinden vakıflardır.)
Bunlardan biri, Silivri adıyla bilinen kal’anın tamamdır ki, bütün tevabi’ ve levahıkı ile ve irtifak hakları ile birlikte vakfedilmiştir,
Biri dahi, Tekfur Dağı’nda bulunan Banatos adlı köydür.
Biri dahi, Tekfurdağı’na bağlı Rados isimli köydür

Biri dahi, Çorlu Nahiyesine bağlı Ereğli isimli köydür.
Biri dahi, Kırkkilise Nahiyesine bağlı İskoplos isimli köyün tamamıdır ki, buna bitişik olan ve herkesçe bilinen dört köy
de vakfa dâhildir. Bunlardan birisi, Kara Hamza Köyü, ikincisi Seviler Köyü, üçüncüsü Hemşehri Köyü ve dördüncüsü ise
Malkoçlu Köyü’dür.
Biri dahi, Kırkkilise Nahiyesine bağlı Pedra Köyü’dür.
Biri dahi, Kırkkilise Nahiyesine bağlı Ereğlice Köyü’nün tamamıdır ki, ona bağlı olan Bektaşlu Köyü ve Kara Kurşunlu Köyü
de vakfa dahildir.
Biri dahi, Kırkkilise Nahiyesi’ne bağlı Koyun Kafiri Köyü’nün tamamıdır,
Biri dahi, Kurtcuğaz Viranı Müsellemliği diye bilinen arazi ile birlikte Vize Nahiyesi’ne bağlı Ahmed Beğ Köyü’dür.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı ispatla Köyü’nün tamamıdır ki, ona bağlı olan Kara Yahya Müsellemliği denilen köy de
vakfa dahildir.
Biri dahi, Vize Nahiyesine bağlı ve biri Kurbağa Reis ve diğeri Aşağı Çeltikçi diye iki ismi bulunan köyün tamamıdır.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı ve biri Sucuk Dere ve diğeri Kayaklı diye iki ismi bulunan köyün tamamıdır.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı, adı geçen Sucuk Dere’ye bitişik Gönç Çiftliği denilen arazidir.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı Fekle Köyü’nün tamamıdır.
Biri dahi, Çorlu beldesinin mahallelerinden gayr-i müslimlerin sakin olduğu kefere mahallesidir ki, bu mahalleye tabi
Çeribaşı Çiftliği denilen arazi de vakfa aittir.
Biri dahi, Çorlu Nahiyesi’ne bağlı Cando Köyü’dür.
Biri dahi, Çorlu Nahiyesi’ne bağlı Papaslık Köyü’nün tamamıdır.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı Serakine Köyü’nün tamamıdır.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı Hasboğa Köyü’nün tamamıdır ki, ona bağlı olan Cepçi Çiftliği de vakfa dahildir.
Biri dahi, Kırkkilise Nahiyesi’ne bağlı, biri Dolya ve diğeri Korucu olmak üzere iki ismi bulunan köydür.

Biri dahi, Kırkkilise Nahiyesi’ne bağlı biri Yond Oğlanı ve diğeri Hıdırcı olmak üzere iki ismi bulunan köydür.
Biri dahi, Sofiler diye bilinen köydür ki, Vize Nahiyesi’ne bağlı olup bir diğer adı da İsa Çiftliği’dir.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı Örenlü Köyü’nün tamamıdır.”
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı Kabanos Köyü’nün tamamıdır’.
Biri dahi, Vize Nahiyesi’ne bağlı Çakanhoru Köyü’nün tamamıdır.
Biri dahi, Hayrabolu Nahiyesi’ne bağlı Brafça Köyü’nün tamamıdır.
Biri dahi, Pınarhisar’ında bulunan Çeltüklük denilen ark ile Burgos’da bulunan arktır.
Biri dahi Vize’ve bağlı Klavrı Köyü’nde bulunan Başağa Çeltükçi denilen çiftliktir.
Bütün bunlar, kırk aded akar eylemektedir; bazıları tahdid ve tarifden müstağnidir; bazılarının sınırları, yukarıda zikredilen
mescid ve hangahlara vakfedilen emlakin bütün ayrıntılarının kaydedildiği Evkaf defterinde zikredilmiştir.
Vakıf Çarşılar (Esvak-ı Mevkufe)
Vakıf akarlardan biri Bezzazistan’dır ki, Bezzaziye Dükkânları denir. Kostantiniyye şehrinin -Her türlü beladan ilel-ebed
mahfuz kalsın- içinde merhum Mahmud Paşa imareti’nin yakınında, Çabr Ağa Mescidi Mahallesi’nde bulunmaktadır. 118
sandığı müştemil olup kendisine bitişik olan dükkânları, içinde bezzazların, takyecilerin ve terziler ile benzeri diğer esnafın
oturduğu çevrede bina edilmiş dükkânları ve de Bit Pazarı denilen dükkânlar bu Bezzazistana tabidir. Dükkânların tamamı
849 adeddir. Sınırları da adı geçen Evkaf Defteri’nde zikredilmiştir.
Bunlardan biri de Sultan Pazarı diye isimlendirilen Suk-ı Kebir yani Büyük Çarşı’dır ki, inşa buyurdukları Yeni Cami’nin
yakınlarında ve Kostantiniyye şehrinin -her türlü rezil ve aşağılık şeylerden korunsun ve her türlü fazilet ve meziyetle
bezzazistanın ortasında bulunmakta; çevresi medreselerle çevrilmiş olup çok sayıda hücreleri ve dükkânları içinde bulundurmaktadır. Bu çarşıdaki dükkânların sayısı, 286 aded ve hücrelerin sayısı ise 33 adeddir.
Bunlardan biri de, yine Kostantiniyye’de Mahmud Paşa Dükkânları denilen Pazardır ki, merhum Mahmud Paşa imaretinin
yakınında bulunmaktadır. Bu çarşı, üç blok halindedir; bir kısmı diğerine mukabildir. Bu dükkanların arkasında ve çevrelerinde bulunan dükkanlar da vakfa tabidir. Tamamı 265 dükkandır ve sınıları Evkaf Defterinde kayıtlıdır

Bunlardan biri de yine, Kostantiniyye’de, Saraçlar Çarşısı dedikleri pazardır ki, Canalıcı Kilisesi Mahallesi’nde bulunmaktadır ve bu çarşı pest bir mahalde bulunmakla bir gayri mahalle düşmüştür. 110 dükkanı muhtevi olup bunlarda saraçlar
oturmaktadır.
Vakıf Hanlar (Hanat-ı Mevkufe) Misafirler için Vakfedilmiştir
Bunlardan biri Han-ı Sultanî’dir ki, alt ve üst katlar şeklinde 98 hücreyi müştemildir. Kostantiniyye’de Bey Kervansarayı diye bilinmekte ve Mahmud Paşa Hamamı yakınında, Daye Hatun Mescidi Mahallesi’nde bulunmaktadır. Etrafında
bulunan 42 aded dükkân da bu hana bağlıdır.
Bunlardan biri de, Bodrum Kervansarayı demekle bilinen handır ve Konstantiniyye’de Eski Saray denilen Saray-ı Amire-i Sultani civarında bulunmaktadır. Üst ve alt kat şeklinde 31 hücreyi müştemildir. Duvarına bitişik olan 14 bab dükkan
ve haricinde kervansaraya bitişik olarak bulunan 9 bab hücre de mezkur vakfa bağlıdır.
Bunlardan biri de, yine Kostantiniyye’de Kalealtı Mahallesi’nde bulunan ve Yemiş Kapanı adıyla bilinen handır. Alt
katta 11 mahzeni ve üstte ise 16 hücreyi müştemildir. Ayrıca hana bitişik olan 16 dükkan da vakfa aittir.
Vakıf Hamamlar Adı geçen imaretlere vakfedilen Hamamat-ı Mevkufe
Bunlardan biri, İskeleye yakın olan Kalealtında bulunan hamamdır.
Biri de, Alaca Hamam demekle marufdur.
Biri de, Yahudiler Hamamı diye bilinmektedir.
Biri de, Sinan Paşa Hamamı diye marufdur.
Biri de, Alaca Hamamı diye marufdur.
Biri de, Sırt Hamamı diye bilinmektedir.
Biri de Ahmed Paşa Hamam diye marufdur.
Biri de, Kazasker Hamamı diye marufdur.
Biri de Merhum Mehmed Paşa Mahallesi’nde bulunan Mehmed Paşa Hamamıdır.
Biri de, Azebler Hamamı diye bilinmektedir

Biri de, Balat Kapısı diye adlandırılan hamamdır.
Biri de, Çavuşbaşı Hamamı diye bilinmektedir.
Biri de, Kulle Hamamı diye marufdur.
Biri de, yukarıda zikri geçen Yeni Cami’nin yanında bulunan hamamdır.
Bütün bu hamamlar, tamamen Kostantiniyye’nin içinde bulunan hamamlardır.
Galata’da bulunan vakıf Hamamlar ise şöyledir:
Bunlardan biri Bakırcı Süleyman Mahallesi’nde bulunan ve Direklice Hamam dedikleri hamamdır.
Biri de, Cami Mahallesi’nde, bulunan hamamdır.
Biri de, Tophane Kapısına yakın Karaköy Mahallesi’nde bulunan hamamdır.
Diğer Vakıf Akarlara Gelince;
Bunlardan bir kısmı Kostantiniyye’de ve bir kısmı da Galata’da bulunmaktadır.
Kostantiniyye’de bulunan vakıf akarlar
Bunlardan biri, Saraçlar çarşısı yakınında, Üstad Ayas Mescidi Mahallesi’nde bulunan ve Beylik Dükkânlar diye bilinen 35
dükkandır.
Biri de, yine Üstad Ayas Mescidi Mahallesi’nde Kazasker Dolabı diye bilinen dolap yanında bulunan 8 dükkândır.
Biri de, acemi yeniçerilerin meskeni olup, Eski Odalar diye bilinen mekâna yakın birbirine bitişik 10 dükkândır.
Biri de, Kazasker Hamamı diye bilinen hamamın yakınında, yer alan 11 dükkândır.
Biri de, Künfoz (Kinigos) Kapısı çarşısında bulunan 22 dükkândır.
Biri de, deniz sahilinde ve kale dışında bulunan ve debbağlar sakin olmakla Debbağhane diye bilinen 27 dükkândır.
Biri de, denize yakın bir mahalde ve Silahhane diye bilinen 32 dükkândır.
Biri de, Ayasofya diye bilinen eski Büyük Cami Çarşında (Suk-ı Cami’-i Kebiri-i Atik) bulunan 39 dükkândır

Biri de, Ayasofya Mahallesi’nde, zikr olunan Ayasofya çarşısına yakın iki zemin kat ev ile çevresi duvarla çevrilmiş bir ön
bahçeyi havi (muhtevî) bir bab menzildir.
Biri dahi, zikredilen Ayasofya Camii’ne bitişik 25 bab menzildir ki, dokuzu kuzey duvara ve geriye kalanı da kıble duvarına
bitişiktir.
Biri dahi, yine Ayasofya Mahallesi’nde, üç aded zemin kat ile üstü odalı bir dükkânı da şamil olan bir bab menzildir.
Biri de, yine Ayasofya Mahallesi’nde, bulunan ve birbirine bitişik vaziyette olan üç dükkândır.
Biri de, yine Ayasofya Mahallesi’nde, kuzey taraftan Tak-ı Sultani diye bilinen kemerin yanında bulunan karşılıklı olarak
inşa edilmiş 17 aded yeni dükkândır.
Biri de, Yeni Kal’a’ya yakın bir yerde, Yeni Kapı civarında, Elvanoğlu Mescidi Mahallesi’nde bulunan 4 dükkandır.
Biri de, Karakadı Mahallesi’nde bulunan iki zemin kat ve iki üst kat evi müştemil menzildir.
Biri de, Orea (Orye) Kapısı Mahallesi’nde bulunan bir dükkândır. Biri de, Edirneli Yahudiler Mahallesi’nde bulunan ve
Boyahane diye bilinen dükkândır.
Biri de, yine adı geçen mahallede ve Fildamı dedikleri mevzi civarında bir fırın ve bir anbarı müştemil menzildir.
Biri de, Balıkpazarı Mahallesi’nde, bulunan ve birbirine bitişik olan 10 dükkândır,
Biri de, adı geçen mahallede, Balıkpazarı Kapısının yakınında bulunan bir dükkândır,
Biri de, Balıkpazarı Kapısında bulunan ve mutasarrıfına aylık kira (müşahere) tayin edilen beş parça arazidir
Biri de, Karaşems Mahallesi’nde bulunan ve bir zemin kat ve bir muhavvata (duvarla çevrili on bahçe) yı müştemil bir bab
menzildir.
Biri de, Mehmed Paşa Mahallesi’nde, Mevla Hoca Hayreddin Mescidi yakınında bulunan menzildir.
Biri de, merhum Hızır Beğ Çelebi Mescidi Mahallesi’nde bulunan birbirine bitişik üç dükkândır.
Biri de, Un Kapısı Çarşısında bulunan birbirine bitişik üç dükkândır.
Biri de, yine aynı çarşıda ve Hacı Sinan Karamani’nin mülkü civarında bulunan birbirine bitişik iki dükkândır.

Biri de, yine aynı çarşıda, Hacı Sinan Karamani ile Hacı Osman mülkü yakınında bulunan birbirine bitişik iki dükkândır.
Biri de, yine aynı çarşıda bulunan bir başka dükkândır.
Biri de, yine aynı çarşı yakınında ve Mercan Ağa’nın mülkü civarında bulunan zemin kat menzildir.
Biri de, 35 aded menzildir ki, deniz sahilinde ve kal’a dışında inşa olunmuştur, Balıklığı diye bilinmekte ve Cebe Ali Kapısı,
Gün Kapısı ve Künfoz kapılarının mukabilinde yer almaktadır,
Biri de, Silivrikapı civarında bulunan zemin kat bir menzildir
Biri de, Mustafa Paşa Hamamı yakınında, Aya Manastırı dedikleri yerde bulunan 12 aded hücredir.
Biri de, Yeni Kal’a yakınında, Nevbethane Mahallesi’nde bulunan bir aded dükkândır.
Biri de, Hoca Üveys Mahallesi’nde, Hoca İbrahim mülküne bitişik bir değirmendir,
Biri de, aynı mahallede, bulunan ve dört sınırı Hoca Üveys mülküne ulaşan bir değirmendir.
Biri de, Hacı Üveys Mahallesi’nde, Pir Mehmed bin Küçük Hacı mülküne bitişik, bir zemin kat ve bir üst katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede ve Mahzenci Sungur mülküne bitişik bir aded evdir.
Biri de, Edirneli Yahudiler Mahallesi’nde, Yahudi Arslan’ın mülküne bitişik bir zemin katı ve üzerinde bir odayı müştemil
bir menzildir
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Musa bin Bayram’ın mülküne bitişik bir zemin katı ve üstünde bir odayı müştemil
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede ve Orea (Orye) Kapısı yakınında bulunan bir aded dükkândır.
Biri de, yine aynı mahallede ve Yahudiler Hamamı’nın yakınında bulunan, bir zemin kat ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Arslan Ranbo’nun mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.

Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Mordohay’ın mülkünün yanında bulunan zemin kat bir evdir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Şamuel’in mülkünün yanında bulunan zemin kat bir evdir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Kayde Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve üzerinde de bir
odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Bor Senyör EI-Efrenci’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve dükkânı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Mevlana Âlim Fazıl Molla Gürani Hanı’nın yakınında bulunan umumi yola bitişik bir zemin katı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yakub bin Musa’nın mülkünün yanında bulunan bir dükkândır.
Biri de, yine aynı mahallede, bulunan iki zemin katı ve üzerinde de iki üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İlyas bin Musa’nın mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve üzerinde de bir üst
katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Kostra Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan iki zemin katı bulunan bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Hablos’un mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve üzerinde de bir odası müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Nişastacı Yusuf’un mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Arhondise Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Arslan Kösec’in mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve üzerinde de bir odası
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Musa bin Bayram’ın mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İstağdiya Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Fildamı denilen yere yakın bir zemin katı ve üzerinde de bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Panorya’nın mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Fildamı denilen mevziye yakın Yahudi Arhondisiyye Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve üzerinde de bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Musa bin İlyas’ın mülkünün yanında bulunan bir zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hristiyan Komnati mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hristiyan Marmara mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Fildamı denilen yerde Yahudi Tabib Musa’nın mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir
üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hristiyan Androniko mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hristiyan Angeline Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Kazal mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hristiyan Androniko mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Esbadiye Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir. Biri de, yine aynı mahallede, Selahi İlyas mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Balıkpazarının yakınında, Hristiyan Makromali mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Balıkpazarının yakınında, Yahudi Konorti mülkünün yanında bulunan bir zemin katı müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Öküz Damı Kilisesinin yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.

Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İlyas Zebano mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, Burgos’lu Halil Paşa Mahallesi’nde Yahudi Havrası yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Kostra Hanımefendi’nin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Mesasiye mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yusuf mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Davud mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, İbrahim mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Efrayim mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Doktor İlyas’ın mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede bulunan birbirine bitişik iki dükkândır.
Biri de, yine Bozahane Mahallesi’nde, Zindan’a yakın bir yerde bulunan ve Bozahane diye bilinen bir dükkândır.
Biri de, yine aynı mahallede, adı geçen Bozahane dükkânına bitişik zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Umumi Yolun yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İlya’nın mülk binasının yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yuhanna mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İsmail mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Elkana Erni mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İlyas mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.

Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Bonoporto mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Muezzin Hasan Fakih mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Arap Abdurrahman mülk binasının yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, İmam Musa Fakih’in mülk binasının yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir. Biri
de, yine aynı mahallede, Hacı Halil Mescidi’nin yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Şerbetçi Kenan mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir muhavvatayı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hacı Seydi mülkünün yanında bulunan bir zemin katı, bir üst katı ve bir muhavvatayı müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Silahi İshak mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, Acemoğlu Mahallesi’nde Yemiş Kapanı diye bilinen hanın yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Şamuel’in mülkünün yanında bulunan birbirine birbirine bitişik üç evdir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yakub mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik 4 evdir.
Biri de, yine aynı mahallede, zemin katları ve üst katları müştemil birbirine bitişik 7 menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Ya’ko mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Tabib Avrahim mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Ron mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Davud mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Saltil mülkünün yanında bulunan zemin katları ve üst katları müştemil, birbirine
bitişik 5 menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Hayim mülkünün yanında bulunan her biri zemin katı ve üst katı müştemil olan birbirine bitişik 4 menzildir.

Biri de, yine aynı mahallede, Acemoğlu Kızı Hacı İslam Hatun diye bilinen hanımefendinin mülkünün yanında bulunan
birbirine bitişik iki zemin katı müştemil menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Aziz mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Nesan mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Musa mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Ya’ko mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, mukata’at arazisi diye bilinen, Ka’lanın haricinde Orea (Orye) Kapısının hizasında Ağaç Pazarı diye adlandırılan
mevzide bulunan yedi parça boş arazidir.
Biri de, Küçük Hacı Mescidi Mahallesi’nde Sinan-ı Saydelani mülküne bitişik ve Han-ı Sultani’nin yanında bulunan zemin
katı ve üstünde bir odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Oğlan Sevici demekle ma’ruf Nasuh’un mülkünün yanında bulunan zemin katı ve üstünde bir
odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Muhammed Mıkrazi mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Karı Bula mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, Kostantiniyye’de Çelebioğlu Mescidi Mahallesi’nde Hacı Safiye Hatun mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, Daye Hatun Mahallesi’nde bulunan bir aded değirmendir.
Biri de, Kostantiniyye’de Çelebioğlu Mescidi Mahallesi’nde Çelebi Oğlu Vakfının yanında bulunan bir aded dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Musa Çelebi mülkünün yanında bulunan zemin katı ve üstünde bir odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede Yahudi Musa mülkünün yanında bulunan zemin katı bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, İznik’li Ramazan mülkünün yanında bulunan bir aded değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, Ankaralı Hamza mülkünün yanında bulunan zemin katı ve üstünde bir odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yusuf mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İlyas mülkünün yanında bulunan zemin katı ve üstünde bir odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı beldede ve Kara Şems Mahallesi’nde Yahudi Yahya mülkünün yanında bulunan zemin katı ve üstünde bir
odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Perto mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik üç menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Sarana Hanım’ın mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Bozahane’ye bitişik bulunan bir kilisedir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Sameriya mülkünün yanında ve Kale altının yakınında bulunan, birbirine bitişik iki
zemin katı müştemil menzillerdir.
Biri de, yine aynı beldede, Hacı Timurtaş Mescidi Mahallesi’nde Kale altının yakınında, Kasap Hacı Ali bin Timurhan mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Bakkal Hacı Ahmed mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Topçuoğlu mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Paşa Bali mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Kimya Hatun mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Kürkçü İsmail mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik her biri bir zemin katı ve bir üst
katı müştemil 5 menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Bazarbaşı diye bilinen Yunusun mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Üstad Harrat Kemal’in mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, merhum Murad Paşa Vakfının yanında bulunan birbirine bitişik 9 hücredir.
Biri de, yine aynı beldede, Hoca Hamza Mescidi Mahallesi’nde Kasap Yusuf bin Çağatay mülkünün yanında bulunan bir
aded değirmendir.
Biri de, yine aynı beldede, Hacı Timurtaş Mescidi Mahallesi’nde, Kalealtının yakınında, Umumi Yol ve Kasap Hacı Ali bin
Timurhan mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik 13 babı müştemil hücrelerdir.
Biri de, yine aynı beldede, Bakırlar çarşısında Yahudiler Havrasının yanında bulunan birbirine bitişik 6 dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda Vakf-ı Sultani’nin yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda merhum Murad Paşa Vakfının yanında bulunan bir aded dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda Hacı Timurtaş mülkünün yanında bulunan üç hücreye müştemil bir menzil ve 4 dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Durmuş Anası mülkünün yanında bulunan üç hücre ve 11 dükkanı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı çarşıda, merhum Murad Paşa Hanın yanında bulunan birbirine bitişik 9 dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Ali el-Kırdi. (Maymun Ali) mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik 7 dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Yavaşça Şahin Mescidinin yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Boyahane diye bilinen Malkarah Hoca Hayreddin mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik iki
dükkandır.
Biri de, yine aynı beldede, merhum Yavaşça Şahin Mescidi Mahallesi’nde Uveys Fakih mülkünün yanında bulunan birbirine
bitişik üç dükkandır.
Biri de, yine aynı beldede, Yeni Bezzaz Mescidi Mahallesi’nde Deştiyye Taci Hatun mülkünün yanında bulunan bir zemin katı
ve dükkanları müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Kasap İlyas mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik beş dükkan ve hücredir.
Biri de, yine aynı mahallede, Ayna Hoca mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik üç dükkandır.

Biri de, yine aynı mahallede, Kovacı Mahmud mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Şüca’ bin Abdullah mülkünün yanında bulunan zemin katı, bir dükkan ve bir muhavvatayı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı beldede, Saman Viranı diye bilinen Hoca Sinan Mescidi Mahallesi’nde Dürtgür oğlu mülkünün yanında
bulunan zemin katı ve bir dükkan müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Osman Mermeri mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Sırt Hamamı yakınında, Yahudi Arslan bin Marol mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hoca Hamza mülkünün yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı beldede, Mercan Ağal Mescidi Mahallesi’nde Umumi Yolun yanında bulunan zemin katı ve bir dükkanı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Bergamalı Hoca Sinan mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik üç dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Ekmekçi Hıdır’ın mülkünün yanında bulunan zemin katı ve üstünde bir odayı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Bit Pazarına yakın bir yerde Umumi Yolun yanında bulunan her biri bir zemin katı ve bir üst
katı müştemil birbirine bitişik beş menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Subaşı Zaganos mülkünün yanında bulunan ve her biri bir zemin katı ve bir üst katı müştemil
birbirine bitişik iki menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Çadırcı Hacı Ahmed mülkünün yanında bulunan bir dükkândır.
Biri de, yine aynı beldede, Hızır Beğ Çelebi Mescidi Mahallesi’nde merhum Hızır Ağa Vakfının yanında bulunan ve eskiden
kilise olan birbirine bitişik dört dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Süleyman mülkünün yanında bulunan ve Bezirhane diye bilinen zemin katı müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı beldede, Azebler Hamamı Mahallesi’nde Yahudi İsmail mülkünün yanında bulunan bir aded değirmendir

Biri de, yine aynı mahallede, merhum Hacı Süleyman Vakfının yanında bulunan zemin kat bir evi ve dükkânları müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Azebler Hamamı yakınında, merhum Elvanoğlu Mescidi’nin yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı beldede, Harki Hoca Kara Muhyiddin Mescidi Mahallesi’nde Simitçi Mustafa mülkünün yanında bulunan
ve Bezirhane diye bilinen bir dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Harad Hoca Muhammed bin elMeddas mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de yine aynı beldede Boz Arıoğlu Mescidi Mahallesi’nde Balatlı Muhammed Reis mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı beldede, Haraci Hoca Muhyiddin Mescidi Mahallesi’nde, Muhammed bin Kulağuz mülkünün yanında
bulunan birbirine bitişik iki dükkândır.
Biri de, yine aynı mahallede, Kara Ali bin Şibli mülkünün yanında bulunan ve bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yeniçeriler Zaimi Şirmerd bin Abdullah mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik dört
dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Şeftalü denilen bir adamın mülkünün yanında bulunan ve bir zemin katı ve üzerinde bir odayı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Ilıca’lı Hoca Muhyiddin mülkünün yanında bulunan bir zemin katı ve birbirine bitişik üç dükkanı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Simitçi Mustafa ve Arabacı Kasım mülklerinin yanında bulunan birbirine bitişik iki dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Arabacı Kasım mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hayreddin Fakih mülkünün yanında bulunan ve bir zemin katı ve üstünde bir odayı müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hacı Ahmed bin Aşık Paşa mülkünün yanında bulunan ve beş dükkan ile üzerlerinde iki üst
kat evi müştemil bir menzildir.

Biri de, Unkapısında Manyaslı Nasuh mülkünün yanında bulunan ve sabunhane diye bilinen bir dükkandır.
Biri de, Unkapısı çarşısında, Karamanlı Hacı Sinan mülkünün yanında bulunan ve bir birine bitişik iki dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Hacı Hamza mülkünün yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Helvacı Ali mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik iki dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Debbağ Hasan mülkünün yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Karamanlı Hacı Sinan mülkünün yanında bulunan ve bir zemin kat ile ona bitişik bir dükkanı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı çarşıda, Başhane diye bilinen bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Helva Dükkanı diye bilinen ve Vakf-ı Sultani’ye bitişik olan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Yahudi Yahya mülkünün yanında bulunan ve bir birine bitişik olan dört dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Hoca-zade diye bilinen Meyla’nın mülkünün yanında bulunan ve bir birine bitişik dört dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Debbağ Seydi’nin yetimlerinin mülkünün yanında bulunan ve bir birine bitişik 6 dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Hacı Yunus mülkünün yanında bulunan ve üçü zemin katta ve dördü üst katta olmak üzere toplam
7 hücreyi müştemil bir akardır.
Biri de, yine aynı çarşıda, Abayi Hacı Yusuf mülkünün yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı çarşıya yakın Hacı Ahmed bin Aşık Paşa mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik iki dükkandır.
Biri de, yine Azablar Hamamı Mahallesi’nde, Murad Halife mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, Sofyalı İlyas mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Tursun mülkünün yanında bulunan ve bir zemin katı bir üst katı ve bir muhavvatayı
müştemil bir menzildir.
Biri de, Kırkçeşme Mahallesi’nde, Başcı Abdünnebi mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, merhum Sarı Demirci Mahallesi’nde, Hacı Timurtaş mülkünün yanında bulunan ve bir birine bitişik dört dükkandır.

Biri de, yine aynı mahallede, Yiğitoğlu zevcesi mülkünün yanında bulunan bir birine bitişik beş dükkândır.
Biri de, yine aynı mahallede, Çerçi Hacı mülkünün yanında bulunan üst katta bir çardağı müştemil bir dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Leriz mülkünün yanında bulunan ve üst katta bir çardağı müştemil bir dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İsmail mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl iki menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Kapıcı Hacı mülkünün yanında bulunan ve bir zemin katı ve bir üst katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hacı Muhammed mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl iki dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Lütfi bin Hacı Abdi mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl iki zemin katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Lütfi bin Abdi mülkünün yanında bulunan ve altta dükkanları üstte bir odayı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi İbrahim mülkünün yanında bulunan ve altta bir dükkanı ve bir üstte bir odayı müştemil
bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Tura Hatun mülkünün yanında bulunan ve altta bir dükkanı ve bir üstte bir odayı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Terzi ishak mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl altı menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Sait mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl üç menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yahya mülkünün yanında bulunan ve üstte bir çardağı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Umumi Yolun yanında bulunan ve çömlekçi dükkanı diye bilinen uzun bir dükkandır.
Biri de, Mehmed Paşa Mahallesi’nde, Karamanlı Muhammed Fakih mülkünün yanında bulunan birbirine bitişik iki zemin
kat menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Üstad Haffaf Şems mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Cansız Hacı mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl üç menzildir.

Biri de, yine aynı mahallede, Tavukçu Yakup mülkünün yanında bulunan birisinin üzerinde üst katı da bulunan birbirine
bitişik dört menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Mehmed Paşa mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl üç menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Mehmed Paşa mülkü ve eski duvarın yanında bulunan birbirine muttasıl üç menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Umumi Yolun yanında bulunan birbirine muttasıl dört menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Kadı Oğlu mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Kumru Hatun mülkünün yanında bulunan üzerinde bir odayı müştemil bir dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Tutmaççı Hacı mülkü yanında da bulunan zemin katı ve üstte bir odayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Silahi Şirmerd mülkünün yanında bulunan üzerinde evleri müştemil birbirine muttasıl yedi
dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Hacı Süleyman mülkünün yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Umumi Yolun yanında bulunan üstte bir odayı müştemil bir dükkandır.
Biri de, Hızır Beğ Çelebi Mahallesi’nde, Kasım Beğ bin Abdullah mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl üç dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Pehlivan Bayezid mülkünün yanında bulunan zemin katı ve bir üst katı ve bir muhavvatayı
müştemil menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Pehlivan Bayezid mülkünün yanında bulunan iki zemin katı ve iki üst katı müştemil bir
menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Hızır Ağa mülkünün yanında bulunan bir dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Ahmed Çelebi bin Hızır Beğ Çelebi mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl iki dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Katib Ali mülkünün yanında bulunan bir kilise ile birbirine muttasıl üç dükkandır.
Biri de, yine aynı mahallede, Safi Ahmed mülkünün yanında bulunan bir değirmendir.
Biri de, yine aynı mahallede, merhum Hacı Süleyman Vakfının yanında bulunan zemin katı müştemil bir menzildir.

Biri de, yine aynı mahallede, sonradan Mescid haline getirilen bir kilisenin yanında bulunan üst katta iki odaları bulunan
iki zemin katı, bir ahırı ve ayrıca iki zemin katı ev ile bir muhavvatayı müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Yahudi Yes’ıya mülkünün yanında bulunan birbirine muttasıl hücrelerdir.
Biri de, Haraci Hoca Muhyiddin Mahallesi’nde Peremeci Ahmed mülkünün yanında bulunan zemin katı üst katı ve bir odayı
müştemil bir menzildir.
Biri de, yine aynı mahallede, Beytülmalcı Muhammed bin Abdullah mülkünün yanında bulunan zemin katı, üst katı ve bir
muhavvatayı müştemil bir menzildir.

Bütün bu zikredilen akarlar, yani karyeler, mezra’alar, evler, değirmenler ve diğer akarlar, zikredilen bütün sınırları, hakları,
bağlı olan yerler ve mütemmim cüzleri, sonradan bunlara katılacak hukuki ve medeni semereleri, yolları, irtifak hakları,
dereleri ve tepeleri, vadileri, dağları, kuyuları ve nehirleri, ağaçları ve bunlara izafe olunan, nisbet edilen, bunlardan sayıları ve bu gayr-i menkullerle birlikte olduğu bilinen, akarın ismi zikredildiğinde ifadenin şamil olduğu her şey, eski-yeni,
uzak-yakın, ayrı-bitişik, zikredilen ve edilmeyen bütün hakları ile birlikte, dinen ve hukuken açık, sahih ve şer’i bir vakıftır,
kesindir, lazım yani bağlayıcıdır; akdi geçerli kılacak bütün şartları havidir; noksanlardan ve akdi iptal edecek bütün meşru
şartlardan uzaktır; bu vakıf yapılırken müctehid imamların itibar ettiği bütün meşru şartlara riayet edilmiştir -Allah’ın
rızası hepsinin üzerine olsun- devamlı ve muhalleddir,
Allah’ın yeryüzüne ve üzerindeki her şeye ve herkese hakiki varis olacağı kıyamet gününe kadar geçerlidir -Allah varislerin
en hayırlısıdır-; satılamaz, bağışlanamaz; rehin verilemez; hiç bir şekilde ve hiçbir sebeple itlaf edilemez; değiştirilemez; vakfın gayesine aykırı tebdil ve tağyir manasında tasarrufta bulunulamaz; mevkufun yahut onunla alakalı her şeyin
varlığını tehlikeye sokacak veya bunlarda noksan iras edecek tasarruflara teşebbüs edilemez; ancak vakfa yönelik açık
bir maslahatı gerektiren tağyir ve tebdiller bunun istisnasını teşkil eder. Mesela, zikredilen vakıf ev ve değirmenlerde
meydana gelen ve vakfın maslahatının gereği olan tağyir ve tebdiller gibi.
Ayrıca zikredilen akarlar için kira akdi ve üzerlerinde bulunan ağaçlar için mûsakat akdi, bir yıldan uzun bir sure için
yapılamaz. Eğer zaruret mecbur kılarsa ancak üç seneye kadar yapılsın; fakat kiracı güvenilir ve dindar olsun; başkasının
malına tamahkar, devlet nezdinde şevket ve salahiyet sahibi olmasın; kiracılığı sebebiyle vakfa ve maslahatlarına tehlike
ve noksan gelme ihtimali bulunan birisi olmasın.

Vakıfın Şartları ve Vakfın Görevlileri (Vezaif-i Vakıf)
Fatih Cami’i İle Alakalı Vakıfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri
Vakıf -Allah mülkünü ebedi kılsın- Kostantiniyye şehrinde yeni inşa ettiği ve yukarıda zikri geçen Yeni Cami’-i Kebir için
şöyle şartlar koştu ki;
Bir hatib tayin olunsun, salih ve ilimden pay sahibi bir alim olsun, özellikle de şer’-i şerif ve din-i hanifin hükümlerine
uygun olarak her Cuma hitabet ve imamet görevini ifa edebilmesi için bir imam ve hatibe gerekli olan şer’i ilimleri bilen bir
alim olsun. Vakıf, bu şartları taşıyan hatib için vakıfın -Allah mülkünü daim etsin- sikkesi ile damgalı rayiç olan dirhemden
her gün için 30 akçe vazife (maaş) tayin eylemiştir.
İki aded salih kişi imam olarak tayin edile. Bunlar her gün beş vakit namazın imamlığını, Teravih ve Regaib namazı gibi
cemaatle kılınan diğer namazların imamlığını ifa edeler. Bu iki imam adı geçen Yeni Cami’de nöbetleşe imamlık yapalar;
birisi gecesi ile birlikte bir gün ve diğeri de bir başka gün imamlık vazifesini ifa edeler. Bunlardan her biri için zikredilen
Sultani dirhemden günde on dirhem akçe tayin edilmiştir.
Zikredilen caminin iki minaresinde beş vakit namazda ezan okumak ve müezzinlik yapmakla meşgul olmak üzere 12 kişi
istihdam edile. Bunlar her gün beş vakit namazda, üçü minarelerden birinde ve üçü de diğer minarede olmak üzere ezan
okuyalar. Bu kişiler, müezzinlerin sahib olması gereken, takva, güzel ses, vakit ilmine vukuf gibi bütün vasıflarla muttasıf
olmalılar. Bunların her biri için de günde beş akçe tahsis edilmiştir.
Vakıf -Allah gölgesini daim kılsın- on aded Kur’an hafızının zikredilen camiye mülâzemetle meşgul olmalarını ve bunlardan birinin reisleri olup reisin hem sesi daha güzel, kıra’at ilmine vakıf, Kitabullahı ezberleme konusunda son noktaya
ulaşmış ve yüksek derecede tecvid ilminde alim birisi olması gerektiğini şart koşmuştur. Bunlardan reis için günde 7 akçe
ve geriye kalan dokuz hafızın her biri için de günlük beş akçe tahsis eylemiştir.
Salih kimselerden 20 kişi daha tayin etmiştir ki, bunlardan her biri Kur’an’ın 30 kısmından bir kısmı demek olan ve cüz diye
isimlendirilen bir bölümü okusun. Bunların her biri için de günlük iki akçe tahsis eylemiştir.
Yirmi kişi daha tayin etmiştir ki, bunların her biri her gün camide 3500 defa “La ilahe illellah” kelime-i tevhidini söylesin.
Reisleri dışında bunları her birisi için de günde iki akçe ve reis için ise her gün üç akçe tahsis eylemiştir.
On kişi daha tayin eylemiştir ki, bunların her biri her gün Seyyidimiz Hz. Muhammed (sav)’e Allahumme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed diyerek salavat-ı şerife getirsin.
İçlerinden birisi reisleri olsun ve reis için günde üç akçe ve diğerleri için ise günde iki akçe verilsin.
Beş kişi daha tayin eylemiştir ki, bunların her birisi zikredilen camide beş vakit namazı cemaatle kılsın ve sevabını da
vakıfa bağışlayıp dua etsinler. Bunların her birine günde yedi akçe tayin eylemiştir.
Salih bir kişiyi de mu’arrif olarak tayin eylemiştir ki, Cuma günleri mu’arriflerin adeti üzerine hamd etsin, salavat getirsin, ulü’l emre dua ve sena eylesin, mü’min erkek ve kadınlara istiğfarda bulunsun. Bunun için de günde altı akçe tayin
eylemiştir.
Salih ve namaz vakitlerine arif bir kişiyi de muvakkit olarak tayin eylemiştir ki, namaz vakitlerini tayin ve takip eylesin.
Bunun için de her gün on akçe tahsis eylemiştir.
Altı neferi de zikri geçen Yeni Cami’ye kayyım olarak tayin eylemiştir ki, bütün sorumluluğu mescide hizmet etmek, ihtiyaç
vaktinde kapılarını açmak, gece vakti kapıları kilitlemek, sergilerini açmak ve korumak, mescidi temizlemek ve kısaca
kayyımları ifa ettikleri bütün hizmetleri ifa etmek olsun. Bunların her biri için günlük beş akçe tahsis edilmiştir.
Dört kişiyi de caminin lamba ve kandilleri hizmeti için tayin eylemiş ve bunların her birine de günde beş akçe tahsis
kılmıştır. İki kişiyi de zikredilen caminin önünde inşa olunan iki tuvaletin bakımını yapmak, cami ile medreseler arasında
bulunan geniş alanı temizlemek, mescid’in içinde bulunduğu harimin kapıları gece kapatıp gündüzleri açmak üzere tayin
eylemiştir. Bunların her biri için günde üç akçe tahsis kılmıştır.
Bir kişiyi de Mürtezika Noktacısı olarak tayin eylemiştir ki, zikredilen vazifelilerin hallerini takip edip, hizmetini terk edenlerin terk ettikleri zamanlar için tahsisatlarını kessin. Noktabaşı için de gündelik üç akçe tahsis kılmıştır.
Vakıf, caminin hasırları için günlük dört akçe; lambaların yağı için günlük beş akçe; kandillerin süpürgeleri ve temizlenmeleri için günlük bir akçe tahsis olmuştur.
Medreseler İle Alakalı Vakfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri Vakıf -Allah mülkünü ve saltanatını daim kılsınşöyle şart koştu ki;
Cami’-i şerifin her iki tarafında bulunan sekiz medreseden her biri için şer’i ve akli ilimlerde alim ve bunların usulüne vakıf
bir müderris tayin olunsun. Ta ki, şer’i ve akli ilimleri öğretmek ve tedris eylemekle meşgul olsunlar; ta’til olması mu’tad
olan günler dışında her gün eğitim ve talime devam eylesinler; talebenin kamil manada yetişmesi için tam gayret göstersinler; talebeye talim, tefhim ve terbiyede gerekli kurallara riayet eylesinler; talebenin idaresinde akıllı davransınlar.
Vakıf, müderrislerden her biri için, zikredilen sultani dirhemlerden gündelik 50 akçe tahsis eylemiştir.
Ayrıca vakıf, her bir medrese için, Muhtasarat tabir edilen kısa ve metin tarzındaki temel eserleri talim edecek kadar ve
Mutavvelat tabir edilen ilimlerle alakalı uzun ve ayrıntılı kitapları anlayacak kadar alim olan mu’idler (asistanlar) tayin
edilmesini şart koşmuş ve bunlardan her birine de gündelik beş akçe tahsis kılmıştır.
Ayrıca her medresede ilim talebelerinden 15 kişi bulunmasını şart koşmuş ve bunlardan her birine günlük iki akçe tahsis
kılmıştır. Ancak talebeler, bu çeşit yüksek medreselerde okunması adet haline gelen ilim kitaplarının maksatlarını anlamak için yeterli zeka ve kabiliyete sahip olmalıdırlar.
Ayrıca her medreseye, kapısını açıp kapamak üzere bir kapıcı, haremini temiz tutmak üzere bir ferraş, tuvaletini temizlemek üzere de bir hizmetçi olmasını şart koşmuş ve her birine günlük iki akçe tahsis kılmıştır.
Ayrıca her medrese için hasır bedellerine, aydınlatmada kullanılan yağ ile kandillerin bakım ve temizliğine harcanmak
üzere günlük iki akçe tahsis kılmıştır.
Yüksek medreseler gibi sayıları sekiz olan ve Tetimme-i Medrese diye maruf olan küçük medreselerden her biri için de altı
akçe tahsis kılmıştır; bu meblağdan iki akçesi bevvab tabir edilen kapıcıya, dört akçesi de hasır ve kandil yağına aittir.
Tetimme hücrelerinde her birine her ay için 15 akçe tahsis kılmıştır.
Bevvab yani kapıcı, salih ve ehl-i ilim bir zat olmalıdır. Kapıcı, ferraş (süpürgeci) ve tuvalet görevlisi, kendilerine tefviz
edilen işleri, meşru bir engel veya şer’an makbul bir özürleri olmadıkça, mutlaka bizzat kendileri ifa etmelidirler, hizmetlerini başkalarına devretmemelidirler.
Medreseler için tahsis olunan kütüphanede, vasıfları belirtilen vakıf kitaplar için de, kitapların isimlerini çok iyi bilen,
zikredilen medreselerde bulunan müderris, mu’id ve talebelerden kitaplara ihtiyaç duyanlara nazır veya kaim-makam-ı
nazır sıfatıyla kitapları verebilecek olan bir hafız’ul-kütüb tayin eylemiştir. Kitapları başkalarına vermesin. Bunun için de
gündelik altı akçe tahsis kılmıştır. Ayrıca bu kütüphanede bir dindar katib olsun ki, bütün kitapların isimlerini, kitapların
adetlerini, medrese ehline verilen kitapların adetlerini ve kısaca ihtiva eden kütüphane rehberi manasında bir defter
yazsın. Kısaca kütüphane katibi, emin marifeti ile hafız’ul-kütüb, talibine lazım oldukça kitapları tefrik ve tekrar geri iade
edildiğinde derleme ve toplama hizmetlerini, vakıf kitaplardan bir kitap yahut bir varak kaybolmayacak şekilde tedbir
eyleyip bütün tasarruflarını kayd eylesinler. Bunun için de günlük dört akçe tahsis eylemiştir. Nazır, her üç ayda bir kitapların durumunu kontrol eylesin, muhafazasında ihmalde bulunmasın ve zayi olmaması için azami derecede ihtiyatlı olsun.
Dârü’ş-Şifâ İle Alakalı Vakfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri
Vakıf -saltanatının gölgesi daim olsun- Dârü’ş-Şifâ için de iki tabib tayinini şart koşmuştur. Bunlar hangi taifeden olurlarsa olsunlar, tıbbi meselelerde hazık; tatbiki ve nazari konularda mahir olsunlar. Her ikisi de her gün iki defa Dârü’ş-Şifâ’ya
gelerek hastalara baksınlar ve Tıp Kitaplarında ayrıntılı olarak açıklanan ilaçlarla tedavilerini yürütsünler.
Hastaların ve hastalıktan yeni kurtulup da bakıma muhtaç olanların bakım ve tedbirinde hiç bir şekilde ihmal eylemesinler. Hastalıkların iyileştirilmesi için ellerinden gelen gayreti gösterip muhtaç oldukları ilaçlar ile tedavilerini yapsınlar. Bu
tabiplerin her birisi için günlük 20 akçe tahsis eylemiştir.
Bir kişi de Daru’ş-şifa’da bulunan hastaların gıda maddeleri, içecekler ve benzeri ihtiyaçları için lazım olan her şeyi alıp
tayin edilen masrafları yapmak ve muhasebesini yürütmek üzere emin ve dindar bir emin-i sarf olacaktır. Bunun için de
günlük dört akçe tahsis edilmiştir.
Yine emin ve dindar bir kişi de vekilharç unvanıyla tayin olunsun, ta ki, Daru’ş-şifa’da ihtiyaç duyulan gıda ve ilaç gibi
şeyleri satın alsın. Ancak bu kişinin alım ve satımda hem tecrübesi ve hem de basireti olsun. Bunun için de günlük dört
akçe tahsis eylemiştir.
Muvafık ilacın ne olduğuna dair kanunları bilen bir kişi de kehhal yani göz tabibi olsun, göz muayenesinde olmazsa olmaz
olan ilimleri ve amelleri bilsin ve göz tabiplerinin muhtaç oldukları bütün nazarı ve ameli bilgilere vakıf bulunsun. Bunun
için de günlük sekiz akçe tahsis kılmıştır.
Bir de san’atında mahir ve hazık bir cerrah olsun ve buna da günlük sekiz akçe verilsin. Ancak vakıf şart koşmuştur ki,
cerrah ve göz tabibi, vakıftan temin olunan müfred ve mürekkeb ma’mul ilaçları, sadece ve sadece Dârü’ş-Şifâ’ya gelen
hastaların tedavisinde kullansın, hariçte olan yaralı ve hastalara sarf etmesin.
Eczacılık konusunda uzman bir kişi de tayin edilsin ki, şurupların hazırlanmasını, ma’cunların, nebati ilaçların (akras) ve
musehhil ilaçları (eyaric) yapılmasını bilen arif biri olsun. Ta ki hastalar için ihtiyaç duyulan şurup ve diğer ilaçları hazırlasın. Bunun için günlük altı akçe tayin etmiştir.
Bir güvenilir kişi de ecza depocusu olsun, Darü’ş-şifâ’da ihtiyaç duyulan şurup, ilaç ve diğer malzemeleri depolasın, her
gün Dârü’ş-Şifâ’ya gelsin, nazır, tabib veya bunların naibleri huzurunda Mahzenin kapısını açsın, tabibin bilgisi ve emri altında hastalara şurup ve ilaçları dağıtsın; mahzenin kapısını kapattıktan sonra hepsinin ittifakıyla kapıya mühür vurulsun.
Bunun için de günlük dört akçe tayin eylemiştir.
Aşçılık sanatını bilen iki tane de tabbah=aşçı olsun ki, tabibin emri ve marifeti ile her gün gerekli gıdaları pişirsinler.
Bunların her biri için de günlük üç akçe tayin eylemiştir.
Güvenilir bir kişi de Darü’ş-şifâ’ya kapıcı olsun. Her gün vaktinde gelerek kapının açılışını ve kapanışını yapsın.
Yabancılardan hiç kimsenin Daru’ş-şifa’da gece kalmalarına ve hastaların yanlarına varmalarına asla müsaade etmesin.
Bunun için de günlük üç dirhem tahsis kılmıştır.
İki kişi de hasta hizmetleriyle meşgul olsunlar; gıdaların ve şurupların onlara ulaştırılması, yataklarının hazırlanması,
elbiselerinin yıkanması, ellerine su dökülmesi, kaldıkları menzillerinin temizlenmesi ve benzeri hizmetleri ifa etsinler. Kısaca kayyım ve ferraşın ifa ettikleri hizmetleri yerine getirsinler. Bunların her biri için de günlük üç akçe tahsis kılınmıştır.
Güvenilir salih bir kişi de, bu külliyeye ait binaların duvarlarını duvarlara yazı yazanlardan ve üzerine rastgele nakış ve
resim çizenlerden korusun. Bunun için de günlük iki akçe tahsis kılmıştır.
Vakıf şart koşmuştur ki, Darü’ş-şifâ tabir edilen bu binanın bütün vazifelilerinin maaşları ve masrafları, her gün için 100
akçeyi geçmesin ve eksik de olmasın.
Vakıf -Allah onun hayırlarını kabul eylesin.
Dârü’ş-Şifâ’da ihtiyaç duyulacak gıdalar, şuruplar ve ilaçlar ile vefat edenlerin teçhiz ve tekfini için günlük 200 akçe tahsis
olmuştur.
Vakıf, haftada bir defa, tam bir ihtiyatla hareket etmek şartıyla, nazır, tabib ve kâtibin bilgisi altında Dârü’ş-Şifâ’da bulunmayan ihtiyaç sahiplerine de ihtiyaç duydukları ilaç ve şurupları Dârü’ş-Şifâ’nın deposundan verilebilir.
Nazır, depodaki ilaç ve şurupları devamlı teftiş etmelidir; ta ki, şeker gibi her zaman bulunmayan baz maddelerde sıkıntı olmasın. Dârü’ş-Şifâ’daki hastalardan birisi mirasçı bırakmadan vefat ederse, terekesi nazır ve tabib marifetiyle
Dârü’ş-Şifâ’nın maslahatlarına harcanır.
Vakıf, Dârü’ş-Şifâ’da vefat edecek hastaların, hiçbir darlık ve sıkıntıya girmeden techiz ve tekfin edilebilmeleri için günlük
beş akçe tahsis eylemiştir.

İmaret-i Amire İle Alakalı Vakıfın Şartları Ve Vakfın Vazifeleri
Vakıf -Allah mülkünü daim kılsın- yukarıda zikri geçen İmaret-i Amire için diyanet, emanet, takva, hidayet ve ilim ile
mevsuf bir şeyh tayin kılmıştır ki, fakirler, alimler ve misafirler için tahsis kılınan gıda ve benzeri şeylerin zamanında ve
ehline ulaştırılması vazifesini tam olarak ifa etsin. Bu görevli için günde 20 akçe tayin olmuştur.
Vakıf, yine imaret için muhasebe ve vakıf ve emin bir katib olmasını şart koşmuştur ki, imarete giren ve çıkanları ayrıntılı
olarak yazılması gibi ihtiyaç duyulan maddeleri yazsın. Katib için günlük altı akçe tahsis olmuştur.
Yine imaret için bir vekilharç tayin eylemiştir ki, emanet ve diyanet ile mevsuf olup alım-satımda tecrübe sahibi olması
şarttır. Bunun için de günlük beş akçe tahsis olunmuştur.
Yine imaret için kilerdar diye bilinen güvenilir bir depocu (hazin) tayin etmiştir ki, imaretin depolarında bulunan her şeyi
muhafaza eylesin ve mukkayyed olsun. Bunun işin de günlük beş akçe tayin olmuştur.
Yine imaret için güvenilir ve imaretin içini, dışını ve harimini temizleme, yataklarını serme ve zamanında bunları kaldırma
ve düzenleme hizmetlerini hakkıyla ifaya muktedir iki fen’aş tayin eylemiş ve bunların her birine günlük üç akçe tahsis
olmuştur.
Yine imaret için güvenilir ve imarete gelecek misafirlere hizmete yani, yataklarını serme ve zamanında bunları kaldırma
ve düzenleme ve benzeri hizmetleri hakkıyla ifaya muktedir iki kayyım tayin eylemiş ve bunların her birine günlük üç akçe
tahsis olmuştur.
Yine imaret için kandilleri yakmak ve buna tekaddüm eden hizmetleri ifa edecek iki serrac (kandilci) tayin eylemiştir ki,
her gece nöbetleşe bu gereği ifa edeceklerdir. Son yatsı vaktinden sonra imaretin kapılarını kilitlemek ve fecrin doğuşundan evvel de açmak görevleri de bunlara tefviz edilmiştir. Bunların her birine günlük üç akçe tahsis kılmıştır.
Yine imaret için nakib diye bilinen dört nefer tayin eylemiştir ki, diyanet ve hizmeti kuvvetle ifa vasıflarına sahip olmaları
şarttır. Kendilerine tefviz edilen talebelere, fakirlere ve misafirlere sabah ve akşam yemeklerinde olması gereken şekilde
ekmeğin tevzii ve yemeğin taksimi görevlerini dikkatle yürütmeleri,
İmaret-i Amire’ de konaklayan herkese hizmet edip konakladıktan günden son gün olan üçüncü güne kadar onlar için tayin
edilen yemekleri hazırlamaları vazifeleridir. Güzel adetlere ve hoş olan adab-ı mu’aşeret kaidelerine uyma mecburiyetleri
vardır. Bunların her birine günlük üç akçe tahsis kılmıştır.

Yine imaret için verilecek hizmetleri hakkıyla ifaya muktedir iki bevvab tayin eylemiştir ki, bunlardan her biri yemek geldiğinde ve taksimi sırasında kapıda duracaklardır; İmarete gelenlerden kim ki yemek elde etmek için su-i edebde bulunursa,
onu engellemek, icabederse nasihat etmek ve gerektiğinde dövmek gibi hizmetlerle meşgul olacaktır ve bunların her
birine günlük üç akçe tahsis kılmıştır.
Yine imaret için güvenilir ve çeşitli yemekleri pişirmede mahir ve muktedir altı aşçı tayin eylemiş ve bunların her birine
günlük dört akçe tahsis kılmıştır.
Yine imaret için dindar, güvenilir ve ekmek pişirmede tecrübe sahibi altı ekmekçi tayin eylemiştir, bunlar nöbetleşe çalışacaklardır. Bunların her birine günlük dört akçe tahsis kılmıştır.
Bir kişi de etin imaret mutfağına taşınması için hamal olarak tayin edilmiştir, güvenilir birisi olması şarttır ve bu kişi için
günlük üç akçe tahsis olmuştur.
İki kişi de buğdayın ayıklanması için tayin edilmiştir, güvenilir olmaları şarttır ve bu kişi için günlük üç akçe tahsis kılmıştır. İki kişi de bulaşıkların yıkanması için tayin edilmiştir, güvenilir olmaları şarttır ve her biri için günlük üç akçe tahsis
kılmıştır. Kas’a-baha olarak da beş akçe tahsis kılmıştır.
İki dindar kişi de imaretin ahırını korumak, buraya konulan hayvanları gözetlemek, yatsı namazından sonra ahırın kapısını
kilitlemek ve sabah namazından evvel açmak için tayin olunacaktır. Bunların her birisi için günlük iki akçe tahsis kılmıştır. Bir kişi de arpa emini olarak misafirlerin hayvanlarına verilecek arpayı depolamak için tayin oluna ki, güvenilir birisi
olması ve misafirlerin hayvanlarına aleflerini gereği gibi taksim eylemesi icabeder. Bunun için de günlük iki akçe tahsis
kılmıştır.
Bir kişi de odunun mahzenden mutfağa kadar taşınması için hamal olarak tayin oluna ve bunun için de günlük iki akçe
tahsis olmuştur.
Bir kişi de imaretin duvarları üzerine yazılar yazılmasını ve resimler çizilmesini engellemek ve kısaca imaretin duvarlarını
korumak için tayin oluna. Bunun için de günde iki akçe tahsis kılmıştır.
İmaret-i Amire’nin tahsis kılınan vazifelerinin tamamı günlük 200 akçe olmaktadır.

  1. İmaret-i Amire Mutfağı ile Alakalı Vakıfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri
    Sonra vakıf -Allah mülkünü daim kılsın- imaret-i Amire mutfağı için şöyle şart koştular ki;
    Günlük olarak imaret mutfağına İstanbul müddü ile bir buçuk müddi buğday unu tahsis kılınsın. Un iyi kalite ve temiz
    olmalıdır; bunun için günlük 200 akçe tahsis olmuştur. Vakıf günlük 240 okka iyi kalite ve besli koyun eti tahsis kılmıştır.
    Çorba için günlük İstanbul kilesiyle altı kile pirinç tahsis eylemiştir.
    Ramazan gecelerinden her gece, Cuma geceleri ve Bayram gecelerinde her gece için pişirilen pirinç pilavı, zerde ve zirbaca
    sarf olmak üzere bir İstanbul müddü ve beş İstanbul kilesi tahsis kılmıştır.
    Diğer günlerde pirinç çorbası için altı İstanbul kilesi pirinç buğday çorbası için de temiz ve kaliteli buğdaydan dövülmüş
    şekilde altı kile bulgur tahsis eylemiştir.
    Her gün yarım kile nohut tahsis eylemiştir. Her ay için bir müdd üç kile tuz tahsis eylemiştir.
    Ramazan gecelerinin her biri, Cuma günleri ve her bayramlarda her Cuma ve bayram günlerinde her gün ve gece için 42
    dirhem zağferan tahsis olmuştur.
    Yine zirbaç pişirilmesi için ihtiyaç duyulacak olan badem, kuru üzüm ve kayısı ve benzeri maddeleri tahsis edilmiştir. Ayrıca
    her gün sekiz akçe de sebzelere tahsis eylemiştir.
    Bütün bu meselelerde mütevellinin görüşü alınacak, o da israf ve cimriliğe kaçılmadan tespitlerini yapacaktır.
    Bu vakfiyede zikredilen müdd, kile ve okkalar, İstanbul müddü, İstanbul kilesi ve İstanbul okkasıdır.
    Vakıf, her sene kocaları olmayan hanımefendiler ve imare ve gelecek misafirlere verilecek ziyafetler için 15.000 akçe
    tahsis eylemiştir.
    Vakıf, yukarıda zikredilen ölçü ve miktarlardan fazla harcama yapılmamasını, zikredilen miktar ve ölçülerde harcama
    yapıldıktan sonra arta kalan şeylerin dikkatle muhafaza edilmesini şart koşmuştur.
    Vakıf -Allah mülkünü ve saltanatını daim kılsın- yeni Cami, imaret-i Amire, Dârü’ş-Şifâ, Kütüphane ve bunlara müteallik
    olan ve bunlara nisbet edilen bütün vakıflar için bir mütevelli (nazır) tayin eylemiş ve bu mütevellinin iffet ve emanetle
    muttasıf olmasını şart koşmuştur. Mütevellinin görevleri şunlardır: Zikredilen vakıflara nezaret etmek; bunların icab eden tamirlerini yapmak; gelir ve galleleri tahsil eylemek ve mahsullerini zabt edip toplamak; vakıf tarafından tayin edilen tahsisleri yerli yerine ulaştırmak; vakfın gelir ve giderlerini kontrol etmek, bütçeyi hazırlamak; vakfı ve ile alakalı bütün vesika ve hüccetleri zamanı gelince yenilemek; vakıf mallarını mevcut şartlar içerisinde korunması için elinden gelen gayreti göstermek. Mütevelli için günlük elli akçe tahsis eylemiştir. Ayrıca güvenilir, dindar ve muhasebe işlerinden anlayan birisinin de katib olarak tayin edilmesini şart koşmuştur ki, yukarıda zikredilen vakıflara ait vakıf akarların muhasebelerini ihtiva eden muhasebe defterlerini yazsın; ayrıntılı olarak günlük olayları ihtiva eden Rûznamçe Defterleri’ni tedvin eylesin; bu defterler sebebiyle senenin her gününde vakıf bütçesine giren ve çıkanı yani gelir ve gideri her an takip edebilsin. Her senenin defterleri katibin mührüyle mühürlenerek bir kese içine kona ve vakıf mütevellisine arz edilerek bir sandukçada muhafaza edile. Katip için günlük on akçe tahsis kılmıştır. Mütevellinin tasarrufunda bulunan vakıf akarlardan elde edilen hasılat, yukarıda zikir ve tayin edilen vezaif ve ihracata yeterli gelmezse, adı geçen mütevelli ihtiyacı karşılayacak meblağı Ayasofya mütevellisinden alacak ve deftere alınan meblağı, nasıl ve nereye sarfedildiğini aynen yazacaktır. Ayasofya Camii ile Alakalı Vakıfın şartları ve Vakfın Vazifeleri Sonra vakıf, -Allah mülkünü daim kılsın- Ayasofya Camii için şöyle şart koştular ki; Ayasofya Camii’ne, yukarıda zikri geçen vasıflarla muttasıf bir hatib tayin edilsin ki, Cuma günleri hatibliği yapsın ve Cuma namazı imamlığı ifa etsin. Bu hatibe günlük 15 akçe tahsis kılmıştır. Salih bir kişi imam olsun, her gün beş vakit namazda insanlara imamlık yapsın. Bunun için de günlük 15 akçe tahsis eylemiştir. İmamın Şer’an imamlar için aranan şart ve vasıflara sahip olması ve adı geçen camide Kur’an okuyan hafızların reisliği görevini de üstlensin (reis’ül-huffaz) ve bu tasarrufu sebebiyle kendisine günlük altı akçe daha tahsis edilmiştir. Ancak bu tasarrufta bulunabilmesi için, ilm-i kıraatı bilmesi ve Kur’an hıfzında yüksek bir derecede bulunması şarttır. Reisü’l-huffaz dışında Mushaf’a müracaat etmeden Kur’an kıraatını rahatlıkla yapabilen ve tecvid ilmine vakıf olan dokuz aded hafız olsun. Bunların her birisi için de günlük beş akçe tahsis kılmıştır. Salahat ve dürüstlükle mevsuf yirmi nefer kurra da olsun ki, bunlar her öğle namazından sonra Ayasofya Camii’nde hazır bulunup, camide bulunan mushaflardan Allah’ın Kitabı’nda bulunan 30 cüz’den her biri bir cüz okusunlar. Bunların her birisi için de günlük ikişer dirhem tahsis kılmıştır.

Ayasofya Camii’nde yirmi salih kişi her öğle namazından sonra hazır bulunsun, tehlil ve tesbihde bulunarak sevabını vakıfa
Allah, mülkünü daim etsin- ve onun büyük ecdadı ve kıymetli seleflerine -Allah Dar’üs-Selam olan Cennette derecelerini
yükseltsin bağışlasın. İçlerinden birisi reisleri olsun. Reisleri için günlük üç akçe ve onun haricindekiler için ise günlük
iki akçe tahsis kılmıştır.
Salih altı kişi de, her gün beş vakit namazda nöbetleşe olarak ezan okumak üzere mü’ezzin olarak bulunsun. Namaz vakitlerini bilen insanlardan olsunlar. Bunların her biri için günlük beş akçe tahsis kılınmıştır.
Bir kişi de mu’arrif olsun ki, emsali mu’arriflerin ifa ede geldikleri örf ve adetleri yerine getirsin; namazın akabinde vakıfa
-Allah mülkünü daim kılsın-, mü’min erkek ve kadınlara dua etsin. Bunun için de günlük altı akçe tahsis kılmıştır.
Namaz vakitlerini iyi bilen bir kişi de muvakkit olsun. Bunun için de günlük on akçe tahsis eylemiştir.
Dört kişi de Ayasofya Camii’nin kayyımları olsunlar, mescidin temizliği, kapıların zamanında ve vaktinde açılıp kilitlenmesi
gibi hizmetleri aksatmadan devam ettirsinler. Bunların her biri için günlük dört akçe tahsis olmuştur.
Üç kişi de kandillerin bakımı, vaktinde ve zamanında bunların yakılması ve söndürülmesi gibi hizmetleri ifa etmek üzere
görevli olsun. Bunlardan her biri için günlük beş akçe tahsis kılmıştır. Bir kişi de noktacı olarak görevlilerin hallerini takip
ve teftiş için görevli olsun. Kim hizmet günlerinde vazifesini terk ederse, görevi terk ettiği günün tahsisatını kesmesi için
durumu mütevelliye haber versin. Noktacı olarak isimlendirilen bu kişi ve günlük iki akçe tahsis eylemiştir.
Vakıf, Ayasofya Camii’nin hasırları için günlük dört akçe; kandil yağları için günlük beş akçe; kandillerin bakımı ve temizliği için günlük iki akçe tahsis eylemiştir.
Mekteb (Dârü’t-Ta’lîm) İle Alakalı Vakıfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri:
Sonra Vakıf, -Allah mülkünü daim kılsın- Ayasofya Camii’ne bitişik ve batıya meyilli olan kapının yanında bulunan bir
menzili mekteb (Darü’t- Talim) olarak tahsis eylemiş ve bu mektebe Müslüman ve tüm ve yoksulların çocuklarına Kur’an
öğretmek ile meşgul olacak bir mu’allim tayin eylemiştir.
Vakıf şöyle şart koşmuştur ki, eğer ve tüm çocuklar yeterince bulunursa bunların talimi ile meşgul ola; eğer yeteri kadar
ve tüm çocuklar bulunmazsa Müslüman fakirlerin çocuklarına da Kur’an talim eyleye.
Mu’allim için günlük altı akçe; mektebin halifesi için günlük iki akçe; mektebin temizliği ve koruması ile meşgul olacak
olan kayyımı için ise günlük bir akçe tahsis olmuştur.

Zeyrek Camii İle Alakalı Vakıfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri:
Sonra Vakıf, -Allah, mülkünün gölgesini daim kılsın- Zeyrek Camii için bütün Müslümanların üzerine şöyle şart koştular
ki; Zeyrek Medresesi diye maruf olan camide yukarıda zikredilen vasıflara sahip maaşlı bir hatib bulunsun. Hatib, aynı
zamanda imam olsun ve kendisine vakfın gelirinden günlük sekiz akçe verilsin.
Tecvid ve tertil ile Kur’an’ı ezbere okuyan beş hafız olsun, içlerinden biri reisleri olsun. Reise günlük üç akçe ve geriye
kalan diğer hafızların her birine günlük iki akçe tahsis kılınsın.
Sesleri güzel ve müezzinlik görevini ifa edecek iki kişi de müezzin olsun ve bunlardan birisi aynı zamanda mu’arrif olarak
görev yapsın. Mu’ arrif olana günlük üç akçe ve diğerine ise, günlük iki akçe tahsis edilsin.
Salih bir kişi de kayyım olarak mescidlere dair hizmetlerden adet ne ise, onları ifa etsin ve aynı zamanda siraci yani kandilci olsun. Buna da günlük iki akçe tahsis edilsin. Kandillerin yağları ve hasır için her gün bir akçe tahsis edilsin.
Eski imaret Camii İle Alakalı Vakıfın Şartları Ve Vakfın Vazifeleri:
Sonra vakıf, Eski imaret diye bilinen cami için şöyle şart koştular ki;
Eski imaret diye ma’ruf olan camide beş vakit namazda imamlık yapacak bir imam olsun ve kendisine günlük beş akçe
verilsin. Yukarıda zikredilen tarzda iki kişi de mü’ezzin olsun ve bunların her birine günlük dört akçe verilsin.
Günlük bir akçe vazife ile görevli bir de kayyım bulunsun. Kandil yağı ve hasır için günlük bir akçe ayrılmıştır.
Darü’l-Feth Galata Camii ile Alakalı Vakıfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri:
Sonra vakıf, Galata kasabasında bulunan cami için şöyle şart koştular ki;
Galata Camii’nde salih, takva sahibi, ahlaken tertemiz, akıllı ve şerefli alimlerin ve büyük salihlerin sıfatlarını taşıyan bir
kişi maaşlı hatib olsun ve kendisine günlük beş akçe verilsin.
Bir de beş vakit namazda camide imamlık yapacak, farzları, sünnetleri, müstahabları ve şartları bilen bir alim imam olsun.
Beş vakit namazda camide hazır olsun. Kendisine günlük beş akçe verilsin.
Beş aded hafız tayin olunsun; bunlar her gün Kur’an-ı Kerim’den birer cüz okusunlar ve hatim duasını Cuma günü yapıp
tamamlasınlar. Reislerine günlük üç akçe ve geriye kalan dört kişiden her birine de ikişer akçe verilsin.

Mevcut iki salih müezzinden her birine günlük bir akçe verilsin. İki salih kayyımdan her birine de günlük iki akçe verilsin.
Mu’arrife günlük iki akçe verilsin.
Kandillerin ve lambaların yakılması ve bakımı ile görevli kandilciye günlük bir akçe verilsin.
Kandil yağı ve hasır için günlük bir akçe ayrılmıştır.
Şeyh Vefa-zade Camii İle Alakalı Vakıfın Şartları Ve Vakfın Vazifeleri:
Sonra vakıf, şeyh Vefa-zade diye bilinen cami için şöyle şart koştular ki;
Hazret-i vakıf – Allah Sübhanehu mülkünü ve saltanatını daim kılsın- Konstantınıyye’de inşa ettiği yeni Cami’ye gelince,
bu cami mezkur şehirde Şeyh Vefa-zade diye alabildiğine ma’ruf ve meşhurdur ve caminin içinde bulunduğu Mahalle Şeyh
Vefa-zade Mahallesi diye şöhret kazanmıştır.
Vakıf, bu camiye, caminin harimine yakın bir yerde inşa eylediği bir hamamı da vakf eylemiştir.
Hazret-i vakıf, -Allah mülkünü daim kılsın- bu caminin tevliyet ve tedbirini ma’rifetullah yoluna salik, dinin emirlerine mütemessik, fazıl, kamil, takva sahibi, temiz ahlaklı, celalet ve heybet sahibi, hasbi ve abid, muhakkik ve müddakkik, Allah’a
yönelen, müte’abbid, zahid, mütevekkil, Şeyhül-İslam, insanların bereket vesilesi, geçip giden günlerin geride bıraktığı
en güzel şeyi, celal ve ikram Sahibi olan Allah’ın tecellilerine mazhar Şeyh Vefa-zade’ye -Allah Te’ala onun ahiret zadını
arttırsın ve ta’at ile abdetinin bereketi Müslümanları faydalandırsın- tefviz eylemiştir. Hayatta olduğu ve vakıf üzerinde
tasarruf ve tedbire ehil kaldığı müddetçe bu tevliyat hakkı devam edecektir.
Vakıf – Allah Saltanatının gölgesini daim kılsın- adı geçen Şeyh’den sonra -Allah devam ve bekasını uzatsın- Zeyrek
Camii’nin şartlarının, hiçbir tağyir ve tebdile maruz kalmadan biraz evvel zikri geçen Galata Camii’nin şartlarıyla aynı
olmasını şart koşmuştur.
Kule-i Cedîde’de (Rumelihisarı’nda) bulunan Cami ile Alakalı Vakıfın Şartları Ve Vakfın Vazifeleri
Sonra vakıf, Kule-i Cedîde’de bulunan cami için şöyle şart koştular ki;
Camide, bir hatib ve aynı zamanda beş vakit namazda imamlık yapacak bir imam olsun ve kendisine günlük altı akçe
verilsin. Beş vakit namazda ezan okuyacak bir müezzin olsun ve aynı zamanda kayyımlığı da yürütsün ve müezzinlik için
günlük üç akçe verilsin ve kayyımlık için de bir akçe tayin edilmiştir.

Kandil yağı ve hasır için günlük bir akçe ayrılmıştır.
Kalenderhane ile Alakalı Vakıfın Şartları ve Vakfın Vazifeleri
Sonra vakıf, Kalenderhane diye bilinen şerefli müessese için şöyle şart koştu ki; Kalenderhane için, takva sahibi salih ve
mütedeyyin bir şey tayin olunsun.
Ehl-i sülûkün hallerine vakıf olsun; manevi mücahede ve riyazet ehlinin manevi terbiyesine arif olsun; zenginlerin kapısından uzak; devlet ricalinin kapısında bir şeyler talep etmekten ve yağcılıktan kaçan; sadece ve sadece zaviye ve seccadeye
devam eden bir mürşid olsun. Bunun için günlük on akçe tahsis kılınmıştır.
Bir kişi de vakfın nazırı olsun ki, vakfı ahvalini ve hizmetlerini yani zaviyedeki mücavirlere tahsis edilen yemekleri ve
misafirler için verilecek ziyafetleri takip etsin. Nazıra da günlük beş akçe verilsin.
Umumi Şartlar
Vakıf, şart buyurdular ki; fakirlere verilecek yiyecekler için günlük 40 akçe tahsis kılınmıştır.
Gelen ve giden misafirlere yapılacak masraflar için, günlük 15 akçe tahsis kılınmıştır.
Bu vakıfların gelirlerinden mahruse-i Kostantiniyye’de bulunan yetimler için günlük 100 akçe tahsis olunmuştur. Aylık
3.000 akçe olur.
Vakıf, erkek veya kız, hem annesi ve hem de babası bulunmamak şartıyla, her yetim çocuğa günlük yarım akçe tahsis
edilmesini ve hidane velayetinden kurtuluncaya kadar bu yetim maaşının ödenmesini şart koşmuştur. Bu yaşa ulaşınca,
maaş kesilir. Yetim maaşını verilmesi de kesilmesi de zikredilen beldenin kadısının kararıyla olur. Kadı sicillerinde, bu
durum ayrıca kayıt altına alınmıştır.
Vakıf, Bezzazlar çarşısı (Bezzazistan-ı Sultani) için salih, koruma ve güvenlikten anlayan dört aded bekçi (haris) tayin
edilmesini şart koşmuştur. Taa ki, bu bekçiler, geceyi çarşıda geçirsinler ve çarşıda bulunan ticari emtia ve kumaşları
korusunlar. Bu bekçilerin her birine günlük iki akçe tahsis edilmiştir.
Yine vakıf, – dünyada melikler ona kul olmaya devam etsin, semada meleklerden bir ordu daima onun emrine müheyya
olsun şart koştu ki, bütün bu zikredilen camiler ve yukarıda yazılan masraflar işin güvenilir ve müstakil bir mütevellî
(nazır) tayin edilsin. Tayin edilecek bu mütevelli dindar, bu göreve ehil, istikamet ve dirayet sahibi olsun; Mahruse-i Kostantiniyye’nin içinde bulunan dükkan ve ev gibi vakıf akarları, şer’i işletme yolları ile işleterek gelir sağlamaya muktedir
olsun; kiraya verilecek müsakkafatı en güzel şekilde ve gereği gibi değerlendirsin; aylık veya yıllık olarak vakıftan istihkak
sahibi olan ehl-i mürtezikaya aylıklarını (camekiyye) zamanında versin; istikametli bir şekilde vakıf tahsildarları (cabi) ve
müste’cirlerin’in muhasebe ve kontrolünü yapsın; gelir ve gider cetvelini yani vakıf bütçesini tam ihata etsin; vakıf malları,
harap olmaktan korumak için, ancak ve ancak borcuna sadık, zengin ve vakıf malını tamir ve termimde elinden gelen
gayreti gösteren kiracılara kiralasın; vakıf mallarla alakalı taksirli fiillerden kaçınsın; vakıf dükkanları boş tutmasın; kim
en çok kira bedeli verirse, vakıf malı ona teslim etsin; bir veya iki senelik kira akitleri yapsın; vakıf malları kiralamaya
rağbet fazla ise kiracılardan güvenilir kefilleri alsın; güvenilir kefilleri bir an dahi tehir etmesin ki, sonradan münazaaya
sebep olmasın; bütün bu zikredilenleri ayrıntılı olarak vakıf defterine kaydetsin. Yine vakıf, bütün bu zikredilen vakıflar için
maaşlı bir katib tayin edilmesini şart koşmuştur. Taa ki, bu zikredilen vakıf binalara ve vakıf mallarına ait her şeyi, mesela
gelir ve giderleri, muhasebe san’atının ehli katında malum olan örf ve adet kuralları gereği mazbut bir şekilde kaydetsin.
Defterine kaydedilmeyen vakıflara ait gelir ve gider, az çok hiçbir şey bulunmasın. Her ayın ve her senenin defteri, katibin
mührüyle, Divan-ı Sultani’de yapılacak muhasebe vaktine kadar mütevellinin katında mahfuz kalsın.
Vakıf, yine şart koşmuştur ki, on sekiz aded kişi vakıf gelirlerini tahsil etmek üzere tahsildar (cabi) olarak tayin olunsun.
Bunlardan beşi vakıf mezra’a ve karyelere görevlendirilsin; birincisi Silivri kasabası ve tabilerine; ikincisi Ereğli kasabası
ve tabilerine; üçüncüsü Rados ve Benatos isimli karyeler ve mülhakatına; dördüncüsü Vize Nahiyesi’ndeki karyelere;
beşincisi yukarıda zikredilen Kırkkilise Nahiyesi’nde bulunan İskoplos, Badra ve Ereğlice isimli üç karye ile Vize Sancağı
a’malinden olan Vakfiyye-i Sultaniyye diye meşhur olan muhtelif harklara cabi tayin edilmiştir.

Bunlardan her birinin dindar ve güvenilir kişiler olup kendilerine tefviz edilen işleri, tehir, tembellik, ihmal ve gaflet
göstermeden ifa edeler; her gün kendilerine verilen görevi dikkatle takip edeler. Vakfın bir yerinde herhangi bir halel ve
eksiklik görülür ise, vakıf malın harabına vesile olmaması için hemen bu gediği kapata ve eksikliğini tamamlaya. Eğer
vakıf maldaki bu tamiri yapmak (rakabe) bir günde tamamlanabiliyorsa, bu görevlilerin söz konusu tamiri hemen yapmaları ve kendilerine tahsis edilen maaş dışında mütevelliden fazla bir şey talep etmemeleri gerekir. Eğer vakıf mallardaki
eksiklikler iki veya daha fazla günde tamir edilebilecek kadar fazla ise, bu durumda bahsedilen günlerde çalışmaları
halinde diğer işçilere verilecek ücret vakıf hizmetlilerine de verile.
Dört emin kişi de vakfın mu’temedleri olup nerde olursa olsun bir iş çıktığında bunun yapılması için ellerinden geleni yapalar. Bunlardan her biri dindar ve güvenilir kişilerden olup hem tamir işlerine vakıf ve hem de işçileri çalışmaya müşevvik
olsunlar. İşçiler tembellik ve ihmal gösterirlerse, onlara evvela nasihat eyleyeler; eğer nasihat ile yola gelmezler ise,
işlerini dikkat ve sür’atle yapmaları için onları tedip ve hatta tehdid edeler. Bunlardan her birine günlük dört akçe verile.
Daha sonra vakıf, -avarif ona ma’tuf ve avatıf ona masruf olmaya devam etsin- aziz ruhu bedende kaldığı müddetçe.
Tevliyet hakkını kendine tahsis eylemiştir -Allah onu hayatı müddetince ferahlandırsın ve afetlerden muhafaza eylesin-.
Vakıfta dilediği ve istediği şekilde tasarruf edebilir; vakfa ait vazifelerden (tahsisler) istediğini tenkis ve istediğini tezyid
eder. Beğendiği her fiili işler ve gereken her şeyi yapar.
Sonra eceli gelip de Hakka emaneti teslim eylediğinde -Doğu ve Batı sultanlarının başlarının üzerinde gölgesi daim olsun;
iyilik ve ihsanını bütün halkın üzerine yağmur gibi yağdırsın-, şart koşmuştur ki, mütevellilik erkek evladına, evladının
evladına nesil be nesil batın be batın ila maşaAllah ait bulunsun. Erkek evladından kimse kalmadığında ki, Baki olan
sadece Samed olan Allah’tır -Allah evlatlarının şerefli varlıklarını yevm-i din olan kıyamet gününe kadar asrın insanları
arasından ayırmasın, amin Ya Rabbe’l-Alemin-, mütevellilik saltanat tahtına oturan ve memleketin idaresini eline alan
sultanın üzerine gerektir ki, bütün vasıflarıyla tevliyet ve nezaret görevine ehil, güvenilir, Allah’ın rızasına uygun bir şekilde
dinini yaşayan bir şahsı mütevelli olarak tayin eylesin.
Vakıf-ı müşarünileyh, her mütevelliye görevi sırasında riayet etmesi için şart koşmuştur ki, vakıf mallarını ve akarlarını,
şer’an ve hukuken mümkün olan bütün yollarla işletsin; helal yol ile olmak şartıyla vakıf mallarını hukuki ve medeni semerelerini elde etmek için elinden gelen gayreti göstersin; vakıf malların istirbahı yani bunlardan gelir ve kar elde etmek
için işletme yollarının en güzellerine başvursun ve vakıf akarların imkanlarını en güzel şekilde kullansın; vakıf akarların
bütün galle ve gelirlerini tahsil eyleyip en yüksek seviyede zabt u rabt eylesin.
Allah’ın vakıf akarlar için ihsan edeceği, kira bedeli, galle, gelir ve ürünleri, evvela asıl vakıf malların noksanlarını tamamlamak için tamir masraflarına (rakabe) ve vakıf eserlerin asıl yapılarını termim etmeye (müessesât-ı vakfiye ve meberrat-ı
hayriyeye); sonra vakfa gelir getiren vakıf akarlar (müsekkafat) ve müstegillata; sonra vakıfın kendi mütevelliliği ve
evladının mütevelliliği zamanında -Allah u Te’ala onların şerefli varlıklarıyla yılların ve ayların nizamını süslendirsin ve
seneler ve asırlar tamamen sona erinceye kadar onların müddetlerini uzatıversin bunlardan geriye kalan ve artan gelirlerin
yirmide 5/10’u tevliyet halda olarak ayrılıp Hazine-i Amire’ye teslim kılınsın. Eğer tevliyet vakıfın evladından münkariz
olursa, tevliyet hakkı sultanın tayin edeceği nazırların tahsisatı (vazifesi) olarak devam eder. Müessesât-ı Hayriye’de
gerekli olan tamir masrafları (rakabe), vakıf akarlardaki termim giderleri ve tevliyet hakkından sonra geriye kalan vakıf gelirleri, vakfiyede zikredildiği üzere ve vakıfın şartları esas alınarak, her hayır müessesesindeki görevlilerin maaşları ve
tahsisatlarına sarf olunur.
Sonra vakıf -celalini daim ve gölgesini geniş ve kaim eylesin- her mütevelli ve nazır olan şart koştu ki, vakıfla alakalı olarak kendisine gelen ve giden her meselede Allah’tan korka; müste’cirler ile ehl-i diyanet ve takvanın razı olacağı şekilde
emanetle mu’amele eyleye; müste’cirler ile sözleşme yaparken asla ihmal etmeden mutlaka yazılı hale getire ve şahitli
muamelede buluna; ihmal ve gaflet eylemeden zamanı ve va’desi gelince hemen kira bedellerini tahsil eyleye.
Sonra vakıf -Allah, devlet-i ebediyye ve sermedi nimetlerle ömrünü uzun eylesin-, Meclis-i Sultani ve Divan-ı Hümayun’da
her sene her iki nazırın da muhasebesinin mutlaka alınması gerektiğini şarta bağlamıştır; eğer muhasebe neticesinde
emanetleri ortaya çıkarsa, görevlerinde ikame edilsinler; ancak hain oldukları ortaya çıkarsa, azledilerek yerlerine başka
bir nazır tayin edilsin. Yine vakıf şart koşmuştur ki, her altı ayda bir vakıftan tahsisat alan müderrisler, mu’idler, şeyh,
hatib, imamlar ve kısaca zikredilen müessesat-ı hayriye ile alakası bulunan bütün eşraf, Cami’ -i Kebir’de toplansınlar; şahitler huzurunda vakfiyeyi okusunlar; eğer şartlardan biri eksik kalmışsa hemen tamamlansın ve eski haline iade edilsin.
Yine vakıf şart koşmuştur ki, mansub mütevelli ve nazır, vakıf görevlilerinden (ehl-i vezaif) herhangi birini, hizmetlerini
eksiksiz yerine getirdikleri ve kendilerine tevdi edilen maslahatlara tam olarak riayet ettikleri müddetçe, görevlerinden
azl etmesinler. Eğer görevlerinde bir inhiraf görülür ise, evvela mütevelli ve nazır onlara nasihatte bulunsunlar, azl eylemesinler; ancak aynı hatayı ikinci defa işlerlerse, onlara nasihat edip bu inhiraftan men’ eylesinler, yine azl etmesinler;
eğer hatalarına ve yamukluklarına devam ederlerse, onları azletsinler.
Yine vakıf şart koşmuştur ki, vakfın gelirleri ve ürünleri yeterli olduğu müddetçe, vakıftan hak sahibi olan her hak sahibinin hakkı eksiksiz ve noksansız olarak sahibine verilsin; eğer vakfın gelir ve ürünlerinde noksanlık arız olursa, bu eksiklik
doğru orantılı olarak ve adil nisbette her hak sahibinin payına aksettirilsin.
Bu şartlar ile vasıflandırılan ve zikredilen kaideler altında yürütülen mezkur vakıflar, bu mezkur hayır müesseseleri ma’mur
olduğu ve varlığını sürdürdüğü müddetçe, bütün bölümleri ve başlıklarıyla yürürlükte ola; bütün delilleri ve neticeleri ile
kıyamete kadar devam eyleye; şartlarının tamamı olduğu gibi muhafaza oluna; gelirleri vakıfça belirlenen gider fasıllarına
harcana.
Eğer bu hayır müesseseleri, -Allah bunları inşa eden banisinin bekasıyla ma’mur eylesin- yıkılacak olursa, ikinci defa,
üçüncü defa ilâ-âhir yeniden inşa oluna.

Eğer zaman içinde ortaya çıkacak engellerden bir engel veya olayların sevkiyle aniden ortaya çıkacak bir mani sebebiyle
yeniden inşası mümkün olmaz ve iş zorluğa düşerse, vakfın bütün gelirleri, faydaları, ürünleri ve vakfın bütçesine dönen
medeni ve hukuki semereleri, vakıfın evlatlarından -Allah, vakıfın usulünü teyid ve kıyamete kadar neslini tebid eylesinmevcut olan erkek veya kız çocuklarına teslim olunsun.
Eğer vakfın evlatlarından kimse mevcut değilse, o zaman vakfın gelirleri, İstanbul’da yerleşmiş bulunan Müslüman fakir
ve miskinlere sarf olunsun; gökler ve yer, Rabbinin meşieti dışında devam ettiği müddetçe bu böyle olsun. “Hiç şüphesiz
ki, senin Rabb’in dilediğini yapar.” (Al-i İmran, 3/40)
Eğer sonradan yeni bir imkan ortaya çıkarsa, vakf eski şartlar üzerine, noksansız ve ziyadesiz olarak, aynen eskiden olduğu
gibi iade olunur.
Bütün bu şerh ve ta’yin eylediğim şeyler, tesbit edilen şekilde ve vakfiyede yazılı haliyle vakıf olunmuştur; şartları değiştirilemez; kanunları tağyir edilemez; asılları maksatları dışında bir başka hale çevrilemez; tesbit edilen kuralları ve
kaideleri eksiltilemez; vakfa herhangi bir şekilde müdahale Allah’ın diğer haramları gibi haramdır; Levhi, Kalemi, Arşı,
Kürsi’yi, gökleri ve yeri koruyan Allah’ın hıfzı ve inayetiyle mahfuzdur; üzerinden süre geçtikte bu vakfı tekid edecektir;
zaman yenilendikçe vakfı daha da yerleştirecektir.
Allah’ın yarattıklarından Allah’a ve O’nun rü’yetine iman eden, Ahirete ve onun heybetine inanan hiçbir kimse için, sultan
olsun, melik olsun, vezir olsun bey olsun, şevket ve kudret sahibi biri olsun, hakim veya mütegallib (zalim ve diktatör)
olsun, özellikle zalim ve diktatör idareciler tarafından tayin olunan, fasid bir tahakküm ve batıl bir nezaret ile vakıflara
nazır ve mütevelli olanlar olsun ve kısaca insanlardan hiçbir kimse için, bu vakıfları eksiltmek, bozmak, değiştirmek,
tağyir ve tebdil eylemek, vakfı ihmal edip kendi haline bırakmak ve fonksiyonlarını ortadan kaldırmak,’ asla helal değildir.
Kim ki, bozuk teviller, hurafe ve dedikodudan öteye geçmeyen batıl gerekçelerle, bu vakfın şartlarından birini değiştirirse
veya kanun ve kurallarından birini tağyir ederse; vakfın tebdili ve iptali için gayret gösterirse; vakfın ortadan kalkmasına
veya maksadından ve gayesinden başka bir gayeye çevrilmesine kast ederse, vakfın temel hayır müesseselerinden birinin
yerine başka bir kurum ikame eylemek (temel müesseselerden birinden taviz vermek) ve vakfı bölümlerinden birine itiraz
etmek dilerse veya bu manada yapılacak değişiklik veya itirazlara yardımcı olur yahut yol gösterirse veya şer’i şerife aykırı
olarak vakıfta tasarruf etmeye azm eylerse, mesela şeri’ata ve vakfiyeye aykırı ferman, berat, tomar veya talik yazarsa
veyahut tevliyet hakkı resmi yahut takrir hakkı resmi ve benzeri bir şey taleb ederse, kısaca batıl tasarruflardan birini işler
yahut bu tür tasarrufları tamamen geçersiz olan yazılı kayıtlara ve defterlere kaydeder ve bu tür haksız işlemlerini yalanlar yumağı olan hesaplarına ilhak ederse, açıkça büyük bir haram işlemiş olur, günahı gerektiren bir fiili irtikab eylemiş
olur. Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların la’neti üzerlerine olsun. “Ebeddiyyen Cehennemde kalsınlar, onların azapları
asla hafifletilmesin ve onlara ebeddiyyen merhamet olunmasın. Kim bunları duyup gördükten soma değiştirirse vebali ve
günahı bunu değiştirenlerin üzerine olsun. Hiç şüphe yok ki, Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.”
Haksız bir şekilde bu vakıflara tağyir, ibdal, tahrif ve ibtal şeklinde müdahale ve tecavüz eyleyen insan, ölümle karşılaştığı
anı, sekerat-ı mevti, kabri müşahede ettiğini ve onun karanlığını, tabutu ve onun işindeki yalnızlık ve vahşeti, Münker
meleğini ve heybetini, Nekir meleğini ve onun dehşetli darbelerini, Münker ile Nekir’in sorgulamalarındaki dehşeti, bütün
insanların Alemlerin Rabbi’nin huzuruna çıktıkları günde Allah’ın huzuruna çıkacağını, o gün hiçbir nefsin bir diğer nefis
için hiçbir şeye malik olamayacağını ve o gün her şeyin dizgininin Allah’a ait bulunacağını hatırlasın.
Kim, Allah’ın Kitabı’na ve Resulüllah’ın Sünneti’ne muhalefet ederse, Allah ve Resulü’nün haram kıldığını helalleştirmeye
çalışırsa, Müslüman kardeşinin vakıflarını bozmaya, hayırlarını tahrib etmeye ve hasenatını iptal eylemeye gayret gösterirse ve mü’minin hayır müesseselerini fonksiyonsuz hale getirmeye taarruz ederse, artık Allah’ın gadabı ile dönmüş
olur; son durağı ve oturağı Cehennem’dir; Cehennem ne kötü bir varılacak yerdir; Allah onun hesaba çekicisi, azabın en
azgın olanlarıyla azaplandırıcısı ve ikabın kanunlarıyla cezasını vericisidir. “0 gün zalimlere ileri sürecekleri mazeretleri
fayda vermeyecektir; onlar için sadece la’net vardır; onların varacakları cehennem ne kötü bir menzildir.” “0 gün her nefis
kazandığı günahlar sebebiyle rezil ü rüsvay olacaktır; o gün zulüm yoktur; Şüphesiz Allah hesabı çok hızlı yapandır.”
Bütün bunlardan sonra, vakıfın ecr ü mükafatı Hayy ve Kerim olan Allah’a, O’nun rahmetine, herkesi kucaklayan ihsanına,
nimetine ve büyük fazlına aittir. Hiç şüphe yoktur ki, Allah güzel amel işleyenlerin ücretlerini zayi kılmaz.
Bu vakfiyenin üst kısmında imzası bulunan Hakim verdiği kararların geçerli olduğu ve verdiği tasdik ve bozma kararlarının
meşru kabul edildiği bir durumda, kendi yargı yetkisi sınırları içinde, bu vakfın belirlenen şekilde sahih ve geçerli olduğuna; vakfiyede zikredilen şartların açıklanan kanunlar mucibince geçerli ve meşru kabul edildiğine; vakfiyedeki sıfat ve
vasıfların dinen gerekliliğine; vakıfın isbat ve nefy ettiklerinin bağlayıcı olduğuna, kesin bir karar ile karar verdi; herkesi
bağlayacağına ve vakfın lazım hale geldiğine hükmetti; verilen karar üzerine mesuliyetlerini müdrik olarak adil şahitleri
şahit gösterdi.

Kaynak: ayasofya_vakfiyesi_defter-35339641-a0db-42de-a761-8fa0a28d5c32.pdf (mk.gov.tr)

KARİYE CAMİİ

İstanbul’da XV. yüzyıl sonunda kiliseden çevrilmiş cami.

Müellif: SEMAVİ EYİCE

Edirnekapı’nın Haliç’e bakan yamacında bulunan mâbed, Bizans döneminin önemli manastırlarından Khora’nın Îsâ’ya adanmış kilisesidir. Tarihçesi ve ilk yapısı hakkında birçok bilgi olmakla beraber bunlardan büyük bir kısmı tarihî gerçeklerle uyuşmamaktadır. Khora kelime olarak bir yerleşim yerinin dışını, taşrayı ifade etmektedir. Türkçe’de “köy” anlamındaki karyeden gelen kariye de bir bakıma bunun tercümesidir. IV. yüzyıl başlarında Konstantinos tarafından yaptırılan surların dışında kaldığından manastıra bu adın verildiği ileri sürülürse de bu görüş pek inandırıcı değildir. Fakat kilisenin içinde Îsâ ve Meryem’i tasvir eden mozaiklerde her ikisinin de adları ile birlikte Khora kelimesinin yazılmış olması bunun mistik bir anlamı olduğunu gösterir. Bazı eski filozofların Tanrı’nın sınırsızlığını ifade eden tarifleri Geç Bizans devrinde Îsâ ile Meryem’e de yakıştırılmıştır. Böylece Khora sıfatı her türlü çerçeveyi aşan bir âlemi belirtmektedir.

Öteden beri Khora Manastırı ve Kilisesi’ni İmparator Iustinianos’un VI. yüzyıl içinde kurduğu ileri sürülürse de IX. yüzyıla doğru yazıldığı bilinen bir kaynakta anlatılan bu kuruluş efsanesi gerçeğe uymaz. Manastır ilk defa, 742 yıllarında isyan edip kendisini imparator ilân eden bir valinin çocukları ile birlikte buraya kapatılması dolayısıyla zikredilir. Bundan sonra XI. yüzyıl sonlarında imparator olan I. Aleksios Komnenos’un kayınvâlidesi Maria Dukaina tarafından, o tarihlerde harabeye dönmüş olan yapıların restorasyonu ile kilisenin eskisine nazaran daha değişik bir mimaride yeniden inşası dolayısıyla ikinci defa anılır. Bugünkü binanın esasını teşkil ettiği sanılan bu kilise “Soteros” yani kurtarıcı Îsâ’ya adanmıştı. Fakat ardından yine tamir gerektiren binayı Aleksios’un küçük oğlu Isaakios Komnenos ihya ederek iç holünde kendisi için bir mezar yeri hazırlatmış ve buranın duvarında mozaik Îsâ tasvirinin bir köşesinde kendi portresini yaptırmıştır. Buna göre kilisenin bu orta kısmının XII. yüzyıla ait olduğu söylenebilir. IV. Haçlı Seferi sırasında (1204-1261) tekrar harap olan mâbedin Bizans İmparatorluğu ihya edildiğinde saray ileri gelenlerinden Theodoros Metokhites tarafından çok büyük ölçüde tamir ettirilip genişletilerek 1321’de tamamlandığı bilinmektedir. Bu sırada binanın güney tarafına bir ek şapelle batı cephesi önüne bir dış hol eklendiği gibi içi mozaikler ve fresko resimlerle bezenmiş, ayrıca Metokhites’in mozaik portresi iç kapının üstündeki Îsâ tasvirinin ayakları dibine yerleştirilmiştir. Theodoros’un manastıra komşu bir sarayı olduğu gibi bu dinî tesisin içinde de dostlarıyla ilmî konuşmalar yaptığı bir dairesi vardı. Palailogos sülâlesinden ve ileri gelenlerden birçok kişinin gömüldüğü manastır İstanbul’un fethine kadar kullanılmıştır. Kuşatma sırasında şehrin koruyucusu olduğu kabul edilen ve öteden beri Sarayburnu’nda bir manastırda muhafaza edilen Meryem ikonası surlara yakın olduğu için buraya getirilmiştir.

Fetihte ilk ele geçirilen yapılardan olan Khora Manastırı bir süre boş kalmış, şehrin içindeki bazı kilise ve harabeler bilhassa II. Bayezid döneminde camiye dönüştürüldüğünde Sadrazam Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Nitekim 953 (1546) tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri’nde “Kenîse (kilise) Camii” adıyla zikredilen mâbedin paşanın Çemberlitaş’taki evkafına bağlı olduğu kayıtlıdır. Türk döneminde Kahriye Camii olarak da adlandırılmıştır. İstanbul’daki sahâbe mezarlarından Ebû Saîd el-Hudrî’nin makam-kabrinin de burada olduğu kabul edilmektedir. Mimar Sinan’ın eserlerinin adlarını bildiren listelerden Tezkiretü’l-bünyân ve Tezkiretü’l-ebniye’den Mimar Sinan’ın Kariye Camii’ne yakın bir medrese inşa etmiş olduğu öğrenilmektedir. İstanbul medreseleri hakkında 20 Ağustos 1330’da (2 Eylül 1914) yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi’nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilmektedir. Anlaşıldığına göre bu yıllarda medrese küçültülmüş ve daha sonra tamamen ortadan kaldırılmıştır. İstanbul’da tarihî binalara büyük zarar veren şiddetli depremlerden bahseden ve 1059 (1648) yılına ait olduğu kabul edilen bir belgeye göre (TSMA, nr. D. 9567) Kariye Camii XVII. yüzyıl ortasında oldukça hasar görmüştür. Öncekinden daha şiddetli olan ve camide önemli izler bırakan 1180 (1766) yılı depreminin hemen arkasından cami Mimar İsmâil Halîfe tarafından onarılmıştır.

Fetihten sonra Kariye Camii’ni gören yabancı seyyahların başında Fransız Albili Pierre Gilles bulunmaktadır. 1544-1550 yılları arasında Osmanlı topraklarında yaşayan, İstanbul ve çevresiyle ilgili incelemeler yapan Gilles, Konstantinos Sarayı (Tekfur Sarayı) ile Edirnekapı arasında bir yerde gördüğü kiliseden adını vermeksizin bahseder. Yine XVI. yüzyıl içinde Avusturya elçiliği papazı Stephan Gerlach da burayı ziyaret ederek caminin yanında bir medrese ile içinde ip bükenlerin çalıştığı kuru bir sarnıç bulunduğunu kaydetmiştir. Gilles gibi o da üç tarafında revaklar olan binanın içinin mozaik ve freskolarla süslenmiş olduğunu bildirir. Bu seyyahın bahsettiği kuru sarnıç, Karagümrük açıksu haznesinin (Vefa Stadyumu) arka tarafında Kasım Ağa Mescidi’nin yanında XIX. yüzyıl sonlarına kadar içinde ip bükenlerin çalıştığı yapı değilse Kariye Camii yakınında aynı iş için kullanılan ve bugün hiçbir izi kalmayan başka bir sarnıcın olması gerekir. Evliya Çelebi, XVII. yüzyılda Kariye Camii’nden onun “evvelce bir sanatlı kilise” olduğu şeklindeki tek cümle ile bahsederek herhalde içindeki zengin mozaik süslemelere işaret etmiştir. İstanbul’u dolaşan bazı yabancıların, seyahatnâmelerinde caminin içinde mozaikle işlenmiş resimler gördüklerini yazmalarından buradaki duvar resimlerinin bir kısmının üstlerinin açık olduğu anlaşılır. Nitekim tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall, 1822’de basılan İstanbul’a dair kitabında bunların varlığından bahseder. İstanbul patriklerinden Konstantinos da Rumca’sı 1824’te, Fransızca’sı 1846’da basılan İstanbul hakkındaki kitabında yapıdaki mozaik süslemelerin varlığına işaret etmiştir. Fransız mimar ve seyyahı Charles Texier 1835’e doğru caminin ilk defa planını çizmek üzere ölçülerini almış, fakat bu kroki ve notları yayımlamamıştır. Aynı yıllara doğru A. Lenoir, Kariye’nin batı cephesinin bir rölövesini çizmiş ve 1840’ta bir kitapta neşretmiştir. Bunun en ilgi çekici tarafı, bu cephedeki kemerlerin üstlerinin dalgalı bir mahya hattına sahip olmasıdır. XIX. yüzyılın ikinci yarısı başlarında çekilen bir fotoğrafta da bu durum açık şekilde görülür.

Kariye Camii, 1875’te İstanbullu Rumlar’dan P. Kuppas tarafından yürütüldüğü söylenen bir onarım geçirmiştir. Nitekim Fransız mimarlık tarihçisi A. Choisy, 28 Eylül 1875’te ziyaret ettiği Kariye Camii’nin o sırada tamir edildiğini yazar. Bu onarımda batı cephesinin dışındaki kemerlerin üstleri düz bir mahya hattıyla kesilmiştir. Onarımdan önce çekilmiş bir fotoğrafla D. Galanakis adında bir ressamın çizdiği resim litografya olarak A. G. Paspatis’in 1877’de yayımlanan eserinde Khora Kilisesi’nin Bizans dönemindeki tarihçesiyle beraber basılmıştır. Aynı yıllarda Avusturyalı mimar D. Pulgher, İstanbul’daki Bizans kiliselerinin rölövelerinin yer aldığı büyük bir albüm halindeki kitabında Kariye Camii’nin pek gerçeğe uymayan planı ve cephe etütleriyle birlikte içindeki mozaik ve freskoların bir kısmının kopyalarını da neşretmiştir. Ayrıca 1886’da duvar resimlerinin bir de katalogu bastırılmıştır. İstanbul’da büyük zararlar veren 1894 depreminde Kariye Camii’nin bazı kısımları yine harap olmuş, hatta minaresi de yıkılmıştır. Ancak az sonra yeniden tamir edilen mâbedi, II. Abdülhamid döneminde İstanbul’a gelen Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm ziyaret etmiştir. Alman mimar A. Rüdell, binanın rölövelerini büyük boyda bir kitap halinde 1908’de yayımlamış, Alexander van Millingen de büyük eserinde görülebilen duvar resimlerinin açıklamalı bir listesine yer vermiştir. Ayrıca İstanbul’daki Rus Arkeoloji Enstitüsü üyelerinden F. I. Schmit, Kariye Camii ve mozaikleri hakkında büyük bir eser neşretmiştir. İstanbul tarihi ve eski eserleri hakkında pek çok araştırması olan İhtifalci Mehmed Ziyâ 1910’da resimli bir kitapta bunları tanıtmıştır.

Ayasofya’da 1932’den beri mozaik araştırmaları yapan Thomas Whittemore başkanlığındaki Amerikan Bizans Enstitüsü 1948’de Kariye Camii’nde de çalışmalara girişti. O yıla kadar namaza açık olan cami vakıflardan alınarak müzeler dairesine bağlandı. Açıkta olan mozaikler temizlendiği gibi üstleri ince bir badana tabakasıyla örtülü olan güney tarafındaki ek kilisenin freskolarının meydana çıkarılmasına da başlandı. 1950’de Whittemore’un ölümü üzerine çalışmalar, merkezi Washington’da bulunan Dumbarton Oaks Bizans Araştırmaları Enstitüsü tarafından Paul Underwood’un başkanlığında bütünüyle yabancılardan oluşan bir ekiple sürdürüldü. Ousterhout’un hazırladığı, Kariye Camii’nin genel mimarisine dair monografya 1987’de yayımlandı. Binanın içindeki duvar resimlerinin tamamı ise dört büyük cilt halinde ayrıca basıldı. Bundan sonra Kariye tekrar cami haline dönüştürülmemiştir. Bu tarihî eserin 450 yıldan beri cami olarak kullanıldığı düşünülmeksizin içindeki bütün teberrükât eşyası kaldırılmış, ahşap minber Zeyrek Kilise Camii’ne taşınıp buranın orta bölümüne konulmuştur. Bizans Enstitüsü, binayı restore ettikten ve mimari bakımdan etraflı bir incelemesini yaptıktan sonra Kariye Camii Ayasofya Müzesi Müdürlüğü’ne bağlı olarak ziyarete açılmıştır. Semavi Eyice tarafından Kariye Camii’ne dair bol resimli bir monografya 1997 yılında İngilizce, Fransızca ve Almanca olarak yayımlanmıştır.

Bugün mevcut yapıda mimari bakımdan çeşitli dönemlere işaret eden değişik duvar örgülerine rastlanmakla beraber binanın ana mekânı dört ağır pâyeye oturan dört kemerden meydana gelmiş, ortasında kubbe bulunan kiborion biçimindedir. XI. yüzyıla, yani Komnenoslar dönemine ait olduğu anlaşılan bu ana mekânın batı tarafındaki giriş holü de (narteks) Aleksios Komnenos’un oğlu Isaakios tarafından yenilenen kiliseye ait olmalıdır. Bu ana mekânın apsis kısmının iki yanındaki kubbeli ve apsisli küçük mekânların da bu döneme ait olması gerekir. XIV. yüzyıl başlarında bina Metokhites tarafından ihya edilirken ana mekânın sağ (güney) cephesine bitişik olarak yapılan ek ince uzun tek nefli bir şapel karakterindedir. Aynı zamanda batı tarafına bir dış hol eklenmiştir. Binayı iki taraftan saran bu eklerin dış cepheleri kör kemerlerle hareketlendirilmiştir. Yapının güney-batı köşesindeki çıkıntının aslında çan kulesinin kaidesi olduğu ileri sürülür. Kilise camiye dönüştürüldükten sonra içinde merdiven olan bu çıkıntı minarenin kürsüsü olmuştur. Burada dikkati çeken bir özellik, minare gövdesine yakın kısımdaki kemerlerin Türk mimarisindeki kaş kemerler biçiminde oluşudur. Fakat bunların Bizans yapımı olduğu içlerinde tuğladan yapılmış, Metokhites’in adını veren monogramlardan anlaşılmaktadır. Gerek güneydeki ek şapelde gerekse batıdaki dış holde mevcut çok sayıdaki nişin son Bizans döneminin bazı ünlülerinin mezar yerleri olduğu tesbit edilmiştir. Bu ek şapelin altında üzeri beşik tonozlarla örtülü yüksek bir bodrum vardır. Bizans devrinde binanın doğu tarafında arazi meyilli olduğundan apsis çıkıntısı büyük bir kemerle desteklenmiştir. Yapının içinde ayrıca Bizans mermer işçiliğinin güzel bazı örnekleriyle de karşılaşılmaktadır. Kariye Camii’ne Türk devrinde önemli bir mimari ekleme yapılmamıştır ve bir harim avlusu olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Bugün görülen minare 1894 zelzelesinden sonra inşa edilmiş olup bir sanat değerine sahip değildir. Binanın bir vakitler cami olduğuna işaret eden tek unsur mihrap da geç bir döneme ait olup sanat değeri yoktur.
BİBLİYOGRAFYA

TSMA, nr. D. 9567.

İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 (1546), s. 424.

Ayvansarâyî, Hadîkatü’l-cevâmi‘, I, 159; a.e.: Camilerimiz Ansiklopedisi: Hadîkatü’l-cevâmi‘ (haz. İhsan Erzi), İstanbul 1987, I, 218-219.

J. von Hammer-Purgstall, Constantinopolis und der Bosporos, Pesth 1822, I, 383-384.

A. G. Paspatis, Byzantinai Meletai, İstanbul 1877, s. 326-332.

a.mlf., “Recherches sur les églises byzantines transformées en mosquées”, l’Universrevue orientale, sy. 5, İstanbul 1875, s. 288-289.

D. Pulgher, Les anciennes églises byzantines de Constantinople, Vienne 1878, s. 31-40.

J. P. Richter, Quellen der byzantinischen Kunstgeschichte, Wien 1892, s. 162, 195-197, 247.

A. Mordtmann, Esquisse topographique de Constantinople, Lille 1892, s. 76.

Ph. Forchheimer – J. Strzygowski, Die byzantinischen Wasserbehälter von Konstantinopel, Wien 1893, s. 107, nr. 35.

F. I. Schmit, “Kakhriedzami”, Izvestija Russkogo Arkheologiceskogo Instituto v Konstantinopole XI, Sofia-München 1906, I-II.

İhtifalci Mehmed Ziyâ, Kariye Câmi-i Şerîfi, İstanbul 1326.

A. Rüdell, Die Kahrie-Djamissi in Konstantinopel, Ein Kleinod byzantinischer Kunst, Berlin 1908.

A. van Millingen, Byzantine Churches in Constantinople, Their History and Architecture, London 1912, s. 288 vd.

J. Ebersolt, Monuments d’architecture byzantine, Paris 1934, s. 51-161.

A. M. Schneider, Byzanz: Vorarbeiten zur Topographie und Archäologie der Stadt, Berlin 1936, s. 57-58.

Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 394-403.

A. Süheyl Ünver, İstanbulda Sahâbe Kabirleri, İstanbul 1953.

Aziz Ogan – Vl. Mirmiroğlu, Kariye Cami, Eski Hora Manastırı, Ankara 1955.

P. G. İnciciyan, XVIII. Asırda İstanbul (trc. H. D. Andreasyan), İstanbul 1956, s. 48.

R. Janin, La gèographie eclèsiastique de l’Empire byzantin, I- Le siège de Constantinople et de patriarcat œcuménique, II. Les églises et les monastères, Paris 1969, s. 531-538.

T. F. Mathews, The Byzantine Churches of Istanbul: A Photographic Survey, Pennsylvania 1976, s. 40-58.

W. Müller-Wiener, Bildlexikon zur Topographie Istanbuls, Tübingen 1977, s. 159-163; a.e.: İstanbul’un Tarihsel Topografyası (trc. Ülker Sayın), İstanbul 2001, s. 159-163.

Çelik Gülersoy, Kariye (Chora), İstanbul 1980.

a.mlf., “Kariye”, Arkeoloji ve Sanat, I/1, İstanbul 1978, s. 13-16; I/2, s. 18-22; III/3, s. 17-22.

Semavi Eyice, Son Devir Bizans Mimârisi, İstanbul 1980, s. 46-51.

a.mlf., Kariye Mosque Church of Chora Manastery, İstanbul 1997.

Aptullah Kuran, Mimar Sinan, İstanbul 1986, s. 342.

R. G. Ousterhout, The Architecture of the Kariye Camii in Istanbul, Washington 1987.

a.mlf., “A Sixteenth-Century Visitor to the Chora”, Dumbarton Oaks Papers, sy. 39, Washington 1985, s. 118-124.

Şevket Gürel, İstanbul Evliyaları ve Fetih Şehidleri, İstanbul 1988, s. 49-52.

Fâtih Câmileri ve Diğer Târihî Eserler (haz. Fatih Müftülüğü), İstanbul 1991, s. 142-143.

Mübahat S. Kütükoğlu, XX. Asra Erişen İstanbul Medreseleri, Ankara 2000, s. 253.

a.mlf., “Dârü’l-hilâfeti’l-‘aliyye Medresesi ve Kuruluşu Arefesinde İstanbul Medreseleri”, İTED, VII/1-2 (1978), s. 136.

Zarif Orgun, “Hassa Mimarları”, Arkitekt, VIII/12, İstanbul 1939, s. 333-342.

Bu madde TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2001 yılında İstanbul’da basılan 24. cildinde, 495-498 numaralı sayfalarda yer almıştır. Matbu nüshayı pdf dosyası olarak indirmek için tıklayınız.

Kariye Camii – Fatih / İstanbul

Kariye Camii’nin planı

XIX. yüzyılda Galanakis tarafından çizilen resmi (Paspatis, s. 327)

Kariye Camii’nin ana mekânından bir görünüş

Kariye Camii’nin ana mekânının güney cephesine bitişik olarak yapılan ek şapelin içinden bir görünüş

KAYNAK: KARİYE CAMİİ – TDV İslâm Ansiklopedisi (islamansiklopedisi.org.tr)

Interview with Robert G. Ousterhout: The Preservation and Reconversion of Kariye Camii

A church-museum exemplifying the greatest flowering of late Byzantine art becomes a mosque

Kariye Camii, mosaic of Christ, above the main entrance, photo by Robert G. Ousterhout.

Kate Fitz Gibbon with Robert G. Ousterhout – September 27, 2020

Kariye Camii, from the east, photo by Robert G. Ousterhout.

Robert G. Ousterhout is Professor Emeritus in the History of Art at the University of Pennsylvania. He is the author or co-author of 21 books on the art and architecture of the Byzantine world and contributed to over 70 more. Dr. Ousterhout’s fieldwork has concentrated on Byzantine architecture, monumental art, and urbanism in Constantinople, Thrace, Cappadocia, and Jerusalem. His most recent decade of work in Cappadocia resulted in Visualizing Community: Art, Material Culture, and Settlement in Byzantine Cappadocia, a critical reassessment of the story and historiography of Byzantine Cappadocia.  Since 2011 he has co-directed the “Cappadocia in Context” graduate seminar, an international summer field school for Koç University. A list of selected publications is appended below.[i] Dr. Ousterhout spoke to Kate Fitz Gibbon of Cultural Property News on September 15, 2020.  Dr. Ousterhout discussed the government of Turkey’s recent announcement of the re-conversion of the Kariye Camii, also known as the Chora Monastery, in Istanbul, the finest example of late Byzantine art, to a mosque. See also Dr. Ousterhout’s letter, ‘Istanbul’s Last Church-Mosque-Museum.’

Interview

Q: Have you heard of any changes at Kariye Camii since this announcement?

RO: I have not. There is a very serious restoration campaign going on in the Kariye right now by a Turkish team from the central conservation laboratory. Half of the building is closed and filled with scaffolding. I was able to meet the conservators last March, and to examine the work that they were doing, and I have to say that what they were doing is really top-notch work. They are doing photometric documentation of everything before they intervene. I was really impressed. I’ve heard nothing since, although news photos show a wooden mimbar (pulpit) has been introduced, and carpeting is being brought in. The sad fact is, Turkey being the way it is, it is difficult to get even my good friends to respond at any length about what is going on now, so I do not know the state of the work at this point.

When I was there in March, no one expected this court decision to be acted upon. No one expected that the Kariye would be converted into a mosque again. This came as a real surprise, for a variety of reasons, even after Hagia Sofia. Hagia Sophia was predictable – this was definitely not predictable.

Q: Were the conservators aware that conversion was imminent?

Professor Robert G. Ousterhout September 15, 2020.

RO: We discussed it only very briefly, and their attitude, as that of those of my academic friends there was – they simply didn’t believe it was going to happen. They felt that this did not quite fit the profile of Hagia Sophia, as a building that would make sense to be re-opened as a mosque.

The building did actually function as a mosque, for several hundred years, but it was a small mosque, always, off the beaten track, and much of the building was closed. One of the reasons I kept this slide behind me is because it shows the naos or nave, the main part of the building, had been used as a mosque, and just over my shoulder you can see the mihrab, the prayer niche that redirects the interior toward Mecca. That mihrab was actually made of marbles that were spoliated from the building when it was converted into a mosque, probably in the early sixteenth century.

Q: What changes did the building experience in the process of transformation?

RO: The city fell to the Ottoman Turks in 1453. This building is out by the walls of the city, so it was one of the first Christian sanctuaries that was plundered by the Ottomans as they came into the city. But the big prize was Hagia Sophia, and that was way down on the other end of the city, in a part of the historic peninsula. This is a building that, with the exception of a short period in the fourteenth century, is in the middle of nowhere. It was not close to the center of action. In the fourteenth century the main imperial residence was in this part of the city, which is why we see this period of development in the early fourteenth century, at the Kariye and other sites in the same area. It was an important area in the early fourteenth century, not before, and not after.

Kariye Camii, Birth of the Virgin Mosaic, Istanbul, Turkey – Entire scene, photo 1952, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC, Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

In the Ottoman period, it was way, way, off the beaten track, and to a certain extent, that is why the building survived in such good condition. The building was converted to a mosque. The naos only seems to have been used as a mosque at first. Behind me you can see icons of Christ and the Virgin Mary which were covered up. There was also an icon over the main entrance of the Dormition of the Virgin Mary, which was also covered up, and everything else seems to have been removed. We should expect a large image of the Virgin Mary in the apse (directly above my head), and a variety of scenes from the life of Christ decorating the walls of the church, but these were removed when it was converted to a mosque. We know that elsewhere in the building there is a big funeral chapel, to the side, that is filled with an incredible program of frescoes. This, we know, was only gradually covered. We have this text from the late sixteenth century – a German ambassador visits the site and describes it in detail. So, we know that the building was accessible at that time, and he notes only a few instances of the images which were close to the floor level that had been defaced at that time.

At some time in its history, the funeral chapel was also converted for mosque use, and was whitewashed. The figures in the frescoes were painted over and then a coat of whitewash went over the whole thing. That was removed in the 1950s during the Dumbarton Oaks Field Committee’s restoration campaign. I am old enough that when I began working on the building I could become friends with several of the people who had worked on that campaign in the 1950s, and get first-hand accounts of the work that was carried out at that time. It was incredibly exciting – to see these things uncovered for the first time must have been just incredible. They were really charmed by the whole thing. Istanbul is a modern megalopolis these days, but in the 1950s it was still wild and woolly, and a big adventure for everyone involved in the process.

Q:  What about the 1947 activities of the Byzantine Institute of America and the role of Dumbarton Oaks Field Committee in cleaning and restoring the Kariye Camii between 1947 and 1960?

RO: That restoration campaign, begun by the Byzantine Institute of America, which was a private organization, and then continued by Dumbarton Oaks, produced an incredible amount of documentation. The field work and photographic archives of Dumbarton Oaks in Washington, D.C., are where the best documentation of the building is kept. The documentation that I have come across I have turned over to Dumbarton Oaks. They took an incredible set of photographs in the 1950s when everything was pristine, just cleaned, just uncovered.

Q: Where are those available?

Kariye Caii, Interior of the naos, looking east, photo by Robert G. Ousterhout.

RO: I know that Dumbarton Oaks has been in the process of making their field work archives available online. I don’t know how much of them is available online, but there is a lot of material there, more than the casual scholar would want, more than they could possibly ever digitize. It’s a wealth of documentation, which means that whatever happens we have a great account of the building.

Q: The ones I have seen were not in color.

RO: Yes, the best photographs were black and white. The 1950s was not a great era for color photography. A lot of their best color photographs have discolored, turned purple and pink. I have gone through some of them and tried to adjust the color, to get it back to something like the original. We also have a set of Kodachrome slides that they took at the same time that are actually pretty accurate in their color. So there is good documentation for the building and for the artwork in the building, and Dumbarton Oaks is the repository for it.

Q: Is the Turkish group that is doing documentation now doing sophisticated digital photography?

RO: What they are doing is scanning it, so that in effect a three-dimensional model of the building could be recreated if necessary. They are also scanning it before they do any interventions, so that the status of the mosaics or wall paintings will be documented before any intervention is done.

Q: How do you compare that to the real thing?

Kariye Camii, Presentation of the Virgin in the Temple Mosaic, Istanbul, Turkey – East half of scene, photo 1955, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

RO: There is a certain tactility that you experience when you see these things in person, whether or not you are allowed to touch them. We had a very funny experience several years ago when we organized an exhibit on the restoration of the building in the 1950s and looked at how the process of documentation was done then, and how it might be done differently now. What the Dumbarton Oaks team did was – they brought in an easel painter from England, who did full-scale, canvas copies of the wall paintings in the funeral chapel as they were uncovered. These are now on display around Dumbarton Oaks and they are pretty phenomenal. They were really the high point of our exhibit, but the one thing that really captured people’s attention was a plaster cast that they had done of one of the mosaics. They had captured the three-dimensionality of the mosaic tesserae, and then it was painted to imitate what the colors were. It just looked so good. My first instinct was to go pick at it, to see if those were real tesserae. Everyone, even the most cautious of conservators, when they saw this plaster replica, the first thing they wanted to do was to touch it. There is that element of tactility that really resonates in these works.

Q: If there were limitations to access to this building because of conversion – is there anywhere like it, any other church in Turkey comparable to this one, aesthetically?

RO: It’s an interesting period in Byzantine history. This is a monument of the highest class – its patron is the richest man in the Empire after the emperor, the most powerful man after the emperor, and the greatest intellectual of his age. He writes poetry. This is an age much different from our own. Politicians established their reputation on their intellectual training. When Theodore Metochites, the patron of the building, was in a rivalry at court with one of his colleagues, rather than slug it out or issue tweet insults, they wrote poems against each other. The whole thing was carried out in dodecasyllabic verse. Can you imagine anyone doing that today?

Q: When you write about the building in The Kariye Camii: An Introduction about Theodore Metochites, you say the art of the Chora parallels “his mannered and obsessive literary style.” And talk about how it would have been appreciated by aristocratic intellectuals.

Kariye Camii, Presentation of the Virgin in the Temple Mosaic, Istanbul, Turkey – Daughters of the Hebrews (detail), photo 1955, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

RO: This is a building that was produced with great intelligence. This is not just some provincial church where they slap up a few images that correspond to what they were celebrating in the liturgy. This is a building that illiterate visitor can go in and say ‘oh, yes, that’s Jesus, that’s Mary, I recognize this scene as the Nativity,’ and so on, but somebody who was from the intellectual coterie of Theodore Metochites would go in and see it resonating in a very different way, almost like the unrolling of a grand epic poem. There is an intellectual quality to it that would appeal to the intellectual – also, as I say, it has snob appeal. For the intellectual, if you can understand it, that means that you are part of the elite. Whereas the illiterate monk who lives in the monastery or the peasant from the street is not going to get it, the intellectual elite is going to understand it, and that is going to reinforce our status in society.

It has a really important message that goes along with that. I and countless other scholars have spilt a lot of ink deciphering this program. It is a three-dimensional program – this is art in the round. The artist or the artisan responsible for the mosaics and the frescoes and the master-mason responsible for the architecture either worked in very close collaboration, or they were the same person. Certainly, whoever they were (we don’t know names), they worked in very close collaboration with Theodore Metochites. His input is stamped on that building in so many different ways. His name appears here and there, there are strange elements in scenes that could only be explained by his involvement and patronage. What that means is that this building was a trendsetter. It sets a trend with patrons of lesser intellectual status than Theodore Metochites, or artists of less artistic status than the masters of the Kariye.

Q: Where do you see examples in imitation?

RO: We see an imitation of this building that spreads across the Balkans. We can see it in places in Greece, in Thessaloniki or Mystras, very good reflections of the art of the Chora in many places in medieval Serbia – this goes as far as Romania, if you can imagine. It is an art that is picked up. But the period in which this building was constructed was the last flowering of the Byzantine Empire. Theodore Metochites was, as prime minister, a key political player, for several decades, as was the emperor, Andronicus II, for whom he was prime minister. The two devolved into incompetent old age together as the empire declined around them. They were both ousted in a palace coup in 1328, Theodore Metochites was sent into exile, Emperor Andronicus was sent to a monastery, and the Byzantine Empire descended into a period of civil war. There is a period of about twenty years, beginning at the end of the 1320s, enmeshed in civil war. Rather than perpetuating the last flowering of Byzantium, the civil war cuts it short. We do not continue to see the flowering in Byzantium, but it is exported along with Byzantine culture to Greece, to the Balkans, to Romania, and so on. We also see elements of it picked up in Italy. It is hard to imagine Duccio, for example, without a form of understanding of Byzantine art. Giotto was much more his own person, but thinking of Giotto in the Arena Chapel at the same time that Theodore Metochites and his artisans were at the Kariye is a wonderful point of contrast. One is the end of an epoch – the other is the beginning of the Renaissance.

Q: What has been lost and what survived since the Ottoman conquest?

Kariye Camii, outer narthex, looking south, photo by Robert G. Ousterhout.

RO: When the building was first converted to a mosque, very little happened. Gradually the naos lost most of its decoration. What little was left of the figural decoration was easily covered. The funeral chapel, as it was used as a mosque, was painted over. The narthexes, which have this incredible cycle of the lives of Christ and the Virgin Mary seem never to have been completely covered. The mosaics in the vaults are darkened and gloomy and difficult to see, but they were never plastered over. Those lower down are covered, some of them with wooden doors so tourists can open and look at them. Because this is really off the beaten track, it never really gets the attention that Hagia Sophia got. It never holds that political position. It’s never an Imperial mosque, no one important is buried here during the Ottoman period. No important events happened here during the Ottoman period.

It is really a building that survived in isolation, and when it was decided in the mid 40s to convert it to a museum it was virtually abandoned and was falling down. It was really held up by buttresses on the exterior. As the Byzantine Institute began working on the mosaics, they realized that they had to do a serious program of stabilization in the building or the whole thing was going to collapse. As one of my colleagues of that generation said, they were only interested in the wallpaper and not the walls. A major program was undertaken which allowed enough excavation in and around the building to propose a relatively secure chronology for the history of this building through the Byzantine period. And because it was off the beaten track, and still was, even when I began to work there – I wrote my dissertation on the architecture of this building, which I defended in 1981 and published in 1986 – there was virtually no one there. I had the building more or less to myself. There was a small team of guards sent to care for the building as a museum, but most of the time it was just me there.

Q: That sounds ideal.

Kariye Camii, Presentation of the Virgin in the Temple Mosaic, Istanbul, Turkey – Daughters of the Hebrews, photo 1958, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

RO: It is hard to imagine today because the building has really begun to attract attention. Still, however, until the recent conversion, a lot of tourists did not go there, simply because it is out of the center. It is very difficult to get there on public transportation – you need to take a taxi to get there or you need to go on an organized tour – and so in many ways it has resisted the mass tourism that took over Hagia Sophia. At the same time, it never attracted the political attention that Hagia Sofia did.

Q: What other churches have already been more quietly converted into mosques?

RO: In the beginning of the 2010s in Turkey, with the rising power of the AKP, Erdoğan’s party, we began to hear serious calls for the re-opening of Hagia Sophia as a mosque. The strategy undertaken by one of Erdoğan’s henchman was, any building dedicated to Hagia Sophia, or that might have been dedicated to Hagia Sophia, needed to be returned to its position as a mosque. The thinking is that once a building has been converted to a mosque, it is a mosque forever. The idea that Atatürk and the Republic had for creating museums – museums as repositories of history for all mankind, meaning that all of their history is available there to be seen – that is very much a Western idea and very much against the notion that these places are or should be spaces for worship.

So, beginning in the 2010s, we began to see the conversion of churches that had formerly been converted into mosques across Turkey. The most infamous at that time was the Church of Hagia Sophia in Trebizond, in the Eastern Black Sea. This is a building that had been built in the thirteenth century, with the best wall-painting program of that era in the Byzantine Empire. It has functioned as a museum. It was carefully and lovingly restored by the University of Edinburgh and the Russell Trust, I think, in the 1940s and ‘50s. It is outside the center of town, and there really is not a neighborhood around it, and yet the call went out that it should be re-opened as a mosque. In order to preserve the paintings, what they did was, in effect, build a tent inside the building. It looks like a Byzantine church on the outside, but as soon as you go in you are inside a tent where there is no figural imagery visible. That was one solution.

The Hagia Sophia in İznik or Nicaea, another important building that had been converted into a museum, was re-opened as a mosque at about the same time. Another church that had been recently excavated and studied in Antalya on the south coast, was similarly converted into a mosque. There are now plans for a number of other buildings in Istanbul and nearby that currently function as churches to be re-opened as mosques, so it seems to be a pattern.

One can understand that if a building is called Hagia Sophia – that’s sort of a blatant response – the idea was that one good Hagia Sophia conversion deserves another. This led to the restoration of a number of buildings whose dedication may or may not have been to Hagia Sophia, and that had never served as mosques or that had served as mosques but had fallen into ruins. They are being rebuilt or renovated accordingly.

Q: Can you comment on the kind of thinking that justifies these conversions?

RO: I find it very disturbing because it’s really a way of thinking of the past as something that doesn’t belong to us. For the forging of its national identity Turkey doesn’t look very deep into its past. In fact it’s better for them, from many perspectives, if the past is left buried. This is particularly true of the Byzantine past, which strikes me as bizarre, but it fits in a certain way with Turkey’s shift of orientation to the East. Turkey has been badly treated by the European Union for a long time and finally Erdoğan basically decided that their real allegiance lies further to the East. Rather than attempt to be a poor cousin to Europe they are forming stronger bonds with the Turkic countries and Islamic countries. At the same time, this strange movement for the conversion of museums into mosques is part of a political campaign of distraction. This is throwing red meat to the base. There are so many other more critical issues in Turkey right now than just opening another mosque. The economy is collapsing, the lira seems to be in free fall, and this is a good distraction. This is something we’re accustomed to in this country now – a good distraction will take us away from what are really the important issues. Why worry about climate change or COVID when there are more salacious things that we might be worrying about instead?

Kariye Camii, Virgin Caressed by her Parents Mosaic, Istanbul, Turkey – Anne and Joachim holding infant Mary, upper half, photo 1953, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

Q: It has certainly been noticeable that when Erdoğan or his party is faced with a challenging election, these issues come back to the fore.

RO: Yes, it is appealing to the base in a way they can understand. In Turkey his base is not the urbane, educated class of Turks, it is poorly-educated, deeply religious people from the countryside. The AKP lost the election in Istanbul, in Ankara, in Izmir, in the major cities of Turkey. Erdoğan’s base is not in the city and it’s not the educated elite. So, opening a mosque, if you’re a good Muslim, what’s wrong with having another mosque? Why not?

Q: It concerns me that Erdoğan’s position can be compared to the situation in Egypt or China where the past has been redefined in ways that create a whole different narrative. You can claim the greatness of the past without having to deal with the fact that people in the past were different from you and had different ideas from yours. Religion is a wonderful coverall, and so is communism. It’s a way of whitewashing uncomfortable truths.

RO: This is exactly the point! UNESCO has a policy for tangible and intangible aspects of cultural heritage, and with buildings like Hagia Sophia, or the Kariye, if buildings have multiple narratives, if they mean something different to different religions, different ethnicities, different nationalities, and that’s all a product of their complex and often messy history. A fear of mine is that something will happen similar to what happened on the Acropolis in Athens, or to the Roman forum. That is, we pick a dominant narrative and we erase all others, so that rather than having that level of nuance that a building should have, we get one view and one view only. Who would know, visiting the Acropolis today, that the Parthenon used to be a Christian church and used to be a mosque? Who would know that one of the most important Renaissance neighborhoods in Italy lay on top of the Roman forum? It’s gone now! Mussolini decided that imperial Rome was the period that was to be preserved and everything else was scraped off. I do not want to see that happening in Turkey.

Q: Maybe my particular perspective doesn’t merit survival, but the objects do. The buildings do. Whatever we do that’s right has to be something to do with preservation, and with access.

Kariye Camii, Enthroned Christ and Donor Mosaic, Istanbul, Turkey – Christ, bust, center of lunette, photo 1955, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

RO: My argument has always been that, when we deal with monuments it is a give and take proposition. Much of what art historians do is interpretation. We take from the monument. But if we’re taking from the monuments to found our reputation as scholars, we owe that monument something. From my perspective that something that we owe them is good documentation, conservation, and excavation if that’s called for. There’s something about preserving the monument – in some instances perhaps we’re never going to be able to preserve it – but at least we can document it and preserve its memory that way.

I work in Cappadocia, in central Turkey, where much of the landscape is very fragile, really no more than volcanic ash, and it is eroding right and left. There’s no way we can stop Mother Nature from eroding it, but the human interventions in the landscape there are really important. Either we stop what is a natural process to preserve them, or we do the kind of documentation that will preserve them in another way.

Since the conversion of the Kariye I was very gratified to have one of my former students contact me and say, now I really understand why you emphasize giving back to the monuments, why documentation and conservation are important, so we have a record. I don’t know how much of the building I will be able to see next year when I return to Istanbul, but I’m pretty sure it will be less than I was able to see on my last visit. Without that access, for me or for any other scholar wanting to know a building intimately, if we don’t have the documentation we simply don’t have anything.

Q: Can you give us additional direction for where things ought to go? What kind of cooperative work is possible between scholars to further your work?

RO: The possibilities of documentation have really taken off in the last decades. What one is able to do quickly, let’s say with mapping, with aerial photography, with drones, or with resistivity studies – these are things one can do that are noninvasive. In terms of doing quick documentation, one can even use a digital camera that creates good three-dimensional images with very little effort. It is really exciting what is possible now with documentation.

Now, it’s exciting good, and it’s exciting bad. It’s exciting good because something that I spent three summers doing in the nineties could now be done in a week or two. The arduous time in the field can be cut down considerably. I started out in art history, moved into architectural history, started doing archaeology, started doing conservation and I realized that in the excavations and in the conservation preservation projects, the thing we always had to do first was document. We had to understand what was there before we began any intervention.

That’s something we often forget – we say, oh there must be something here, let’s dig and see what we can find – but having that record of what was there is absolutely essential. Excavation and a lot of conservation projects are really a process of destruction. We don’t know all of what it is that we’re destroying. We need to make that very good record before we move on. For example, there are parts of the Kariye that I have never seen because they are no longer accessible. They are completely sealed off, and I have to rely on the very good documentation that was done in the 1950s to inform me about those parts of the buildings. If the team that was working there in the 1950s hadn’t done such good documentation I wouldn’t know about a lot of the building because it is simply inaccessible now.

I really encourage documentation as the first step. At the same time, because of the way we have documentation available to us now we often bypass our most important tools: our eyes and our brain. We need to look intensively at what we have to understand it. That means that we understand visually what we’re looking at, we understand three dimensionally what we’re looking at, we understand how documentation relates to an actual monument, and so on. The most important things I did when I was a grad student was, even when I inherited good architectural drawings, I would start at the beginning and do my own architectural drawings. They were never as exacting, but the process of actually doing the drawing myself forced me to look at the monument in a different way and to see relationships and connections that I might have missed otherwise. Teaching oneself how to look – how to visually understand a historic monument – has to work hand in hand with documentation. You can’t rely on one without the other.

Q: Would you have written the dissertation that you did if you had not spent a summer and more sitting in the building? Experiencing it personally – in order to understand what the building expresses, you become the vessel into which the building pours.

Kariye Camii, First Seven Steps of the Virgin Mosaic, Istanbul, Turkey – Entire scene and partial view of surrounding scene, photo 1952, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

RO: Before I went for the first time to Istanbul, I agreed to write a dissertation about a building I had never seen, in a city I had never visited, in a country whose language I didn’t speak. It was really the academic equivalent of a blind date, but it turned out to be a pretty good date in the end.

At my first visit there, I could tell you every measurement. I knew that it was fifteen meters from the doorsill of the naos to the end of the apse, and things like that. Knowing all of that, and knowing hundreds of photographs of the building, still didn’t prepare me for the experience of it. Suddenly that day when I first got myself there things began to fall into place. There is really no alternative for the actual experience. That’s sort of sad in this day and age because the possibility of that direct experience is becoming more and more limited.

Q: Is that the bad that you mentioned?

RO: The bad is that a lot of people go in to do documentation and they never quite look at what it is that they are documenting. The good is that we still have our eyes, and we need to have a good set of eyes to understand what we are doing.

Q: One of the points that St John Simpson of the British Museum has raised is that archaeologists are increasingly relying on drone studies – aerial studies – and he said there’s a whole generation of young archaeologists he’s working with who have never been to the places that they are studying. It’s not their fault, it’s the geopolitical situation in the world, but as he expresses it, they are so focused on the data they don’t understand what you can learn by being there.

RO: One of the great limitations is the language barrier. You know to be a properly trained Byzantinist, I should have learned at least five more languages than I did when I was in school. I suspect that that aspect of it, as well as the introduction of technology, means a lot of projects will have to be collaborative as we move forward. Not one of us can know everything. Not one of us can know all ten languages we need to know for all the texts that we have to deal with. Not one of us can know deeply the visual aspects of a monument and the technology for documenting it. Collaboration has to be key to projects in the future. What, for example, Elizabeth Bolman organized in the Red Monastery is a good model of how one can organize an international collaboration that brings together people of a variety of different backgrounds and skill sets together to do an informative and interesting study. Our universities might still want us to do single-authored studies, but I think there are going to be fewer and fewer of those. For those of us who are actually dealing directly with the monuments it makes much more sense to think in terms of collaboration rather than individual projects, now.

Q: You mentioned your work in Anatolia – how do your Turkish colleagues feel now about the future of these collaborative studies?

RO: I think they’re very amenable to them. Right now one of my colleagues in Cappadocia has started working with drone photography to do 3D mapping of large settlement areas so that one can get a record of spatial relationships that might not show up on a two-dimensional form of documentation. One can understand where things sit in relationship to each other in terms of their altitude, in terms of sightlines, and so on. This is really sophisticated drone photography. He has been going back and forth with a strictly controlled drone to produce a grid map of a very large area. Using that as a tool for understanding what is there on the ground is really opening up new avenues. He has now extended that to another site. There are teams of young scholars now going through engineering programs or conservation programs who have learned the technology but don’t know the history that well. So, now he is collaborating with a young engineering team for this project.

He and his part of the team bring the eyes to the project and they bring the technology.

Kariye Camii, view into the south dome of the inner narthex, photo by Robert G. Ousterhout.

Q: One of the really odd things about the situation in Turkey is that they’re quite consciously rebuilding mosques and celebrating that Muslim past but at the same time, when Turkish officials deal with museums in the West and ask for things back, they have referred to objects as imbued with  a spirit or a power that completely contradicts Islamic ideas about shirk and the evils of idolatry. Cultural ministers talk about objects that they want to get back from museums as if they held a spiritual value essential for Turkey to get back, but if you read these statement theologically, you would say they are looking at objects as icons.

RO:  It’s funny, because it’s imbuing power to the object, spiritual or otherwise, and it often has nothing to do with what the object actually was intended to do or what the object meant.

For example, sometime in the 1960s our museum acquired a trove of Bronze Age jewelry which may or may not come from Troy. It is definitely not Schliemann – this is drips and drabs that somebody maybe found elsewhere, maybe it came from the island of Lemnos, maybe they are trade goods that came from Afghanistan – we simply don’t know. These objects were acquired by the Penn Museum basically to keep them together when they went on the art market. No one was interested in them. They asked the Greek government and the Turkish government if they were interested in these objects and they told them no, and so they acquired them. This was before the 1970 Accord but it bothered the museum so much that they established their own policy about acquisitions after that time, but preceding the 1970 agreement.

Then the Turkish government demanded the return of these objects or Turkey would never let the University of Pennsylvania excavate in Turkey again. Well, the objects don’t belong to the excavators, and they don’t belong to the museum. They belong to the trustees of the University of Pennsylvania so repatriation under those terms is very complicated. With a lot of to-ing and fro-ing and a lot of people suffering greatly in the process an agreement was reached for Penn to give these to the museum in Ankara on a long-term loan. The General Director of Antiquities wanted them simply given to him so he could take them home in his suitcase. That is not how museums transfer objects from one to another. But they did have the display cases ready when the object objects arrived in Ankara, and they had a press conference and revealed this collection within hours of the plane landing in Turkey.

Kariye Camii, Virgin Blessed by the Priests Mosaic, Istanbul, Turkey – Joachim and infant Mary, photo 1953, Byzantine Institute and Dumbarton Oaks fieldwork records and papers, Dumbarton Oaks, Trustees for Harvard University, Washington, DC, Creative Commons CC0 1.0 Universal Public Domain Dedication.

The confusion that resulted from this was just amazing. Now, first of all we don’t know the objects came from Troy. There’s no way that could be proven in a court of law. We had the legal standing, they thought they had the moral high ground, and that we owed it to them to return them. It was very clear from the minute these things were announced by the press that nobody understood what they were. It was assumed that this was Schliemann’s treasure coming back to Turkey. It had nothing to do with Schliemann, and may have had nothing to do with Troy, but suddenly this material took on a life of its own and a meaning of its own. It had its fifteen minutes of fame in Turkey. People just walk right by it when they go through the Museum of Anatolian Civilizations now.

Q: What does it say on the labels?

RO: It does say on the label: ‘from Troy or possibly from Troy, and on long term loan from the University of Pennsylvania,’ and Penn did guarantee its excavations at least for this generation of scholars.

It’s an incredible story because what these objects became was so completely different from what they originally were or what their scholarly context was. They were on the front page in the Turkish press for weeks after they arrived – so maybe they had more than fifteen minutes of fame – that happens with so many of these claims for repatriation. For archaeologists, 1970 is the line in the sand. If you can determine that the object was in a private collection in the West before 1970 then you are home free. If it’s something that has been smuggled out of Etruria or Turkey or Yugoslavia or wherever after 1970 and you can prove it, then you’re in trouble if there are requests for repatriation.

Destabilizations of so many countries in the Middle East and elsewhere have put so many monuments at risk – not just monuments on the ground, but looting has become an increasingly lucrative activity. Just now in the news I read about an FBI raid on a New York art gallery and the arrest of its owners, who had amassed hundreds if not thousands of illegal antiquities, for which they were creating fake provenances – their actual histories lost forever. So the 1970 UNESCO Accord has to be taken seriously. History is a fragile thing, even in this day and age, and to properly understand it, it needs to be preserved, to be studied, and it needs to be accessible.

[i] The Architecture of the Kariye Camii in Istanbul, Dumbarton Oaks Studies 25 (Washington, D.C., 1987)

The Art of the Kariye Camii (London-Istanbul: Scala, 2002)

Master Builders of Byzantium (2nd paperback edition, University of Pennsylvania Museum Publications, 2008, with translations in Russian and Turkish).

A Byzantine Settlement in Cappadocia, Dumbarton Oaks Studies 42 (2nd revised, paperback edition, Washington, D.C., 2011)

Kariye Camii, Yeniden/The Kariye Camii Reconsidered, edited, with Holger A. Klein and Brigitte Pitarakis (Istanbul: Istanbul Research Institute, 2011)

Osman Hamdi Bey and the Americans: Archaeology, Diplomacy, Art. Exhibition Catalogue (Istanbul: Pera Museum, 2011), edited, with Renata Holod

Approaches to Architecture and Its Decoration: Festschrift for Slobodan Ćurčić (Aldershot: Ashgate, 2012), ed. with M. Johnson and A. Papalexandrou

Architecture of the Sacred: Space, Ritual, and Experience from Classical Greece to Byzantium (Cambridge University Press, 2012), ed. with Bonna D. Wescoat

Palmyra 1885: The Wolfe Expedition and the Photographs of John Henry Haynes, with B. Anderson (Istanbul: Cornucopia, 2016)

John Henry Haynes: Archaeologist and Photographer in the Ottoman Empire 1881-1900 (2nd revised edition, Istanbul: Cornucopia, 2016)

Visualizing Community: Art, Material Culture, and Settlement in Byzantine Cappadocia, Dumbarton Oaks Studies 46 (Washington, D.C., 2017)

Eastern Medieval Architecture: The Building Traditions of Byzantium and Neighboring Lands, (Oxford University Press, 2019)

Kaynak: Interview with Robert G. Ousterhout: The Preservation and Reconversion of Kariye Camii – Cultural Property News

İSTANBUL’UN FETHİNİN SEMBOL ESERLERİNDEN KARİYE CAMİİ İBADETE AÇILDI

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi ile birlikte kadim şehrin sembol mabedlerinden, İstanbul’un fethinin yâdigârı Kariye Camii (Khora Manastır Kilisesi) 79 yıllık aradan sonra yeniden ibadete açıldı.

Mülkiyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki tarihi ibadethane 21 Ağustos 2020 tarihli Cumhurbaşkanlığı Kararnamesiyle cami statüsüne çevrilmişti. Kariye Camii’nde dört yıl süren titiz restorasyon çalışmalarının ardından 6 Mayıs 2024 Pazartesi günü yeniden cemaatle namaz kılınmaya başlandı.

İstanbul’un Fatih İlçesi’nde yer alan Kariye Camii gerek evrensel, gerek millî ve de gerekse tarihi ve kültürel miras zaviyelerinden birinci derece anıt eser niteliğini taşıyor. İbadethane Bizans sanatı ve mimarisinin önde gelen eserlerinden biri olarak gösteriliyor.

KARİYE CAMİİ’NİN MUFASSAL TARİHİ

Tarihi, altıncı yüzyıl gibi erken bir döneme kadar uzanan Khora Manastır Kilisesi, on birinci ve on ikinci yüzyıllarda imparatorluk ailesi olan Komnenos Hanedanı döneminde iki kez tecdiden ihya edilir.

1316-1321 yılları arasında da Bizans yöneticilerinden Theodoros Metokhites tarafından onarılan yapı mozaik ve fresklerle bezenerek bugünkü mimari kurgusu ile sanat formunu alır.

Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi’nden sonra en fazla tanınan, içerisindeki mozaik ve freskleri ile Bizans ve dünya sanatının gelişiminde önemli bir yere sahip olan Kariye Camii, Haliç’in güneyinde, İstanbul’un altıncı tepesi Edirnekapı’da inşa edilmiştir.

İSTANBUL’UN FETHİNDEN 58 YIL SONRA CAMİYE ÇEVRİLDİ.

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed Han’ın emriyle Khora Kilisesi’ndeki mozaikler ve freskler korunarak üzerleri sıvayla kapatılmıştır.  

İstanbul’un fethinden 58 yıl sonra II. Bayezid (1481–1512) döneminde Miladi takvimin yaprakları 1511’i gösterirken devrin sadrazamı Hadım Ali (Atik Ali Paşa) Paşa tarafından camiye dönüştürülen yapıya minare eklenmiştir.

953/1546 tarihli İstanbul Vakıfları Tahrir Defterinde ‘Kenise (kilise) Camii’ adıyla tabir edilen mabedin, Hadım Ali Paşa’nın Çemberlitaş’taki evkâfına bağlı olduğu anlaşılmaktadır. Cami, bu dönemde etrafına eklenen sıbyan mektebi, medrese ve imaret vb. yapılarla külliye vasfını kazanmıştır.

Kariye Camii, 29 Ağustos 1945 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla ibadete kapatılarak Kariye Müzesi’ne çevrilmiş bu tasarrufla üzerleri sıvayla kapanmış olan mozaikler ve freskler açılmıştır.

Yaklaşık üç nesil boyunca müze statüsünde tutulan Kariye Camii hatırlanacağı üzere Danıştay 19. Dairesi’nin aldığı karar doğrultusunda 21.08.2020 tarihinde yeniden cami statüsüne kavuşturulmuştu.

Kariye Camii tarihinin en geniş ve kapsamlı restorasyon süreci ise Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün himaye ve destekleriyle Taksim Yapı’nın uhdesindeki onlarca restorasyon uzmanı, arkeolog, sanat tarihçisi ve mimarın emekleriyle Mayıs 2024 ayında tamamlandı. 6 Mayıs 2024 tarihinde açılışı yapılan mabed cemaatine kavuştu.

İBADETHANE FARKLI MİMARİ UNSUR VE ÜSLUPLARI HÂVÎ

Farklı mimari unsur ve üslupları hâvî olan kadim ibadethane asırlar boyunca geçirdiği büyük inşa, tecdiden ihya ve restorasyon çalışmalarından sonra bugünkü şeklini aldı.

İçerisinde birbirinden âlâ keyfiyeti hâiz mozaik bezemeler ve hikâyesi olan fresk panolar bulunan Kariye Camii, dışarıdan bakıldığında taş ve tuğla duvarlarıyla sade bir yapı hüviyetinde.

Sadece kubbe kasnağı orijinal olarak bugüne gelen Kariye Camii’nin yıkılan kubbesi ahşaptan yapılarak üzeri alçı ile kaplandı. Uzunlamasına dikdörtgen bir yapıya sahip olan tarihi caminin içerisinde on altı adet pencere mevcut. Camideki bu pencerelerin içerdeki bölümün aydınlatılması için uzun şekilde yapıldığı biliniyor. Zemininde ve duvarlarında mermer kullanılan tarihi caminin iç mekân süslemelerinde mozaik ve freskler göze çarpıyor.

YAPI SAĞLIĞI İZLEME SİSTEMİ

Gerek restorasyon sürecinde gerekse de restorasyon sonrasındaki süreçte anlık olarak yapı sağlığının izlenebilmesi amacıyla yapı izleme sistemi kurulan mimari abidede yapılan son restorasyon süreçlerini yüklenici firman Taksim Yapı’nın YK Başkanı Mimar Erhan Uludağ Katılım Bankamız için şu cümlelerle özetledi: “Kariye Camii’nin restorasyon süreci, başlangıcından itibaren büyük bir özen ve titizlikle yürütülmüştür. Gerek restorasyona başlamadan önce gerekse de restorasyon süresince, mimarlarımız, sanat tarihçilerimiz ve uzman ekiplerimizle birlikte yapılan titiz araştırmalar, yapının aslına uygun bir şekilde restore edilmesi için temel amacımız olmuştur. Kariye Camii’nin tarihi dokusu, Kariye Bilim Kurulu tarafından verilen kararlar doğrultusunda korunmuş ve aslına uygun bir hâle getirilmiştir.

MİMAR ULUDAĞ: KARİYE CAMİİ’Nİ GELECEK NESİLLERE DOĞRU BİR ŞEKİLDE AKTARILMASI İÇİN ÇALIŞTIK.

Bu projede özellikle vurgulamak istediğimiz noktalar mevcut. Jeofizik çalışmalar (GPR/ Jeoradar ve PUNDİT/ultrasonik ses ölçümleri), sismik etüd çalışmaları ve yapı sağlığı izleme sistemi gibi modern teknolojilerin kullanımı, restorasyon sürecinde doğru müdahalelerin yapılmasını sağladı. Aletsel gözlem izleme sistemi ve düşey hareket izleme sistemleri ise yapıya sürekli olarak göz kulak olmayı mümkün kıldı. Tüm bu yeniliklerle Kariye Camii’nin gelecek nesillere doğru bir şekilde aktarılması sağlanmıştır.

İç ve dış nartekslerde gerçekleştirilen konservasyon işlemleri, uzman ekiplerimiz tarafından titizlikle yürütülmüştür. Bu işlemler, yapıdaki tarihi ve kültürel mirası korumak adına büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, çalışmaya başlamadan önce ve akabinde restorasyon süresince yapısal analiz çalışmaları titizlikle gerçekleştirilmiştir. Bu sayede Taksim Yapı olarak, yapının en üst düzeyde güvenliği sağlanmış ve yeni teknolojilerin kullanımıyla yapının güvenliği teminat altına alınmıştır.

Temel kotlarında kullanılan paslanmaz çelik gergilerle, yapının sağlığı korunmuş, çatlak hatlarında ise paslanmaz çelik tijlerle dikiş yapılarak yapısal sağlamlık güvence altına alınmıştır.

Ayrıca, camii içinde tespit edilen çimento esaslı zemin kaplamaları sökülüp, yerine aslına uygun olarak şeşhane tuğlası kaplanmıştır. Tüm cephelerde ise çimento esaslı derzler temizlenerek, camii aslına uygun olarak taş-tuğla tümleme yapılarak aslına uygun hale getirilmiştir.

Bu özenli çalışmalarla, Kariye Camii’nin tarihi dokusu korunarak, gelecek nesillere aktarılması sağlanmıştır. Bu süreçte emeği geçen tüm çalışma arkadaşlarıma ve iş ortaklarımıza içten teşekkürlerimi sunuyorum.”

TEŞEKKÜRLERİMİZLE

Kariye Camii restorasyonu özelinde Vakıflar Genel Müdürlüğü nezdinde ibadethaneye hizmetleri sebkat eden tüm paydaşları tebrik ediyoruz.

İbrahim Ethem Gören/08.05.2024 Yazı No: 400

Kaynak: İSTANBUL’UN FETHİNİN SEMBOL ESERLERİNDEN KARİYE CAMİİ İBADETE AÇILDI | Kültür Sanat | Hizmetlerimiz | Kuveyt Türk Özel Bankacılık (kuveytturkozel.com.tr)

Kariye’nin Cami olarak kullanılması gerektiğine dair Danıştay Kararı

DANIŞTAY İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU 2019/2237 E. , 2021/695 K.
“İçtihat Metni”

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2019/2237
Karar No : 2021/695

Kariye Camii

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : … Sendikası
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALILAR) : 1- …
2- … Başkanlığı
VEKİLİ : …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay İkinci Dairesinin 20/02/2019 tarih ve E:2016/10070, K:2019/698 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 26/10/2011 tarih ve ve 28096 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav Yönetmeliği’nin; 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin, 9. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay İkinci Dairesinin 20/02/2019 tarih ve E:2016/10070, K:2019/698 sayılı kararıyla;
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 124.; 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 3., 41.; 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun’un işlem tarihindeki haliyle 9., 10., 12.; 05/04/2015 tarih ve 29327 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 34., 23/12/2011 tarih ve 28151 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Vaizlik, Kur’an Kursu Öğreticiliği, İmam-Hatiplik ve Müezzin-Kayyımlık Kadrolarına Atama ve Bu Kadroların Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği’nin 5., 19/02/2013 tarih ve 28564 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Hac ve Umre Seyahatleri ile İlgili İşlerin Diyanet İşleri Başkanlığınca Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin 8. madde düzenlemelerine yer verildikten sonra,
Yönetmeliğin 9. maddesinin ikinci fıkrası yönünden;
Dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesinin, 08/02/2014 tarih ve 28907 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 8. maddesi ile başlığı ile birlikte değiştirilip yeniden düzenlenmiş olması; aynı maddenin ikinci fıkrasının ise bilahare 18/06/2014 tarih ve 29034 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilmiş olması ve herhangi bir uygulama işleminin de dava konusu edilmemiş olması nedeniyle davanın konusuz kaldığı,
Bu itibarla, davacının iptalini talep ettiği söz konusu düzenleme yürürlükte bulunmadığından, bu düzenlemenin iptaline ilişkin istem hakkında karar verilmesine yer bulunmadığı,
Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden;
Davalı idarenin, ilgili mevzuatla kendisine verilmiş olan görev ve yetkilerini, istenilen amaç ve seviyede yerine getirebilmek amacıyla, örgütsel yapısı içerisinde görev veya görev yerlerini değiştireceği, bu yapı içerisinde kariyer basamaklarında yükselteceği personelini ve yurt dışı, hac ve umre hizmetlerinde görevlendirecekleri sistematik bir yapı (düzen) içerisinde, hukukun genel ilkeleri içerisinde kalmak suretiyle belirleyebileceği ve bu konuda gerekli düzenlemeleri de gerçekleştirebileceği,
Kamu hizmetinin yürütülmesinde belirleyici olan personel unsurunun, nesnel bir şekilde kariyer ve liyakat ilkelerine uygun olarak belirlenmesi ve meslek içinde ilerleme ve yükselmede ehliyet ve başarının esas alınmasının gerektiği,
Dava konusu düzenleme ile idarenin bu ilke doğrultusunda hareket ederek, eğitimli kişilerin bilgi ve deneyimlerinin kuruma ve kamu hizmetine aktarılmasını sağlamaya yönelik olarak, görev veya görev yerlerini değiştirmek için açılan sınavlara katılmak isteyen cami görevlileri, kariyer unvanlar için yapılacak sınavlara katılmak isteyen personel ile yurt dışı, hac ve umre hizmetlerinde görevlendirilmek için Başkanlıkça yapılacak sınavlara katılacaklar için ön seçim niteliğinde olmak üzere, görevlilerin bilgi seviyelerini ölçmek ve mesleki bakımdan göreve en iyi şekilde hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla Mesleki Bilgiler Seviye Tesbit Sınavı (MBSTS) yapılması ve bu sınavda, yukarıda belirtilen dava dışı Yönetmeliklere de koşut Başkanlıkça belirlenen puanı alma şartının getirildiği,
Bu durumda, merkezi bir sistem içerisinde gerçekleştirilecek Mesleki Bilgiler Seviye Tesbit Sınavı (MBSTS) sonucunda alınacak puanın; personelin seçiminde objektif bir kriter olarak belirlendiği, kariyer unvanlar için yapılacak sınavlara katılacaklar yönünden mesleki bakımdan göreve en iyi şekilde hazır olmaları ve hizmet kalitesinin artırılması amacını taşıdığı, kamu hizmetinde etkinliğin ve verimliliğin artırılması amacıyla kariyer ve liyakat ilkeleri gözetilerek getirildiği anlaşılan dava konusu düzenlemede, kamu yararı ve hizmet gerekleri ile mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmadığı,
Öte yandan; davacı Sendika tarafından, bu yönetmelik hükmü ile eş ve sağlık mazereti nedeniyle yer değiştirme talebinde bulunacak personelin sınav yükümlülüğüne tabi tutulmasının hukuka aykırı olduğunun iddia edildiği; Diyanet İşleri Başkanlığı Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği’nin 35. maddesinin birinci fıkrasında, “Cami görevlilerinin mazeret, süre ve karşılıklı yer değiştirme talepleri dışında kalan isteğe bağlı atanmaları Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav Yönetmeliği hükümlerine göre yapılır.” hükmünün yer aldığı, bu nedenle mazeret sebebiyle yer değişikliği sebeplerinin varlığı hâlinde yapılacak atamaların sınav şartından bağışık olduğu görüldüğünden bu iddiaya itibar edilmediği gerekçesiyle,
Yönetmeliğin; 9. maddesinin ikinci fıkrasının iptali istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin iptali istemi yönünden davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi ile getirilen Mesleki Bilgiler Seviye Tespit Sınavına (MBSTS) ilkokul mezunu hafız ile doktora yapmış din görevlisinin de gireceği, bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olacağı ve hacca hep aynı kişilerin gitmesinin sağlanacağı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun atamaya ilişkin 72., 73., 74. ve 76. maddelerinde sınava ilişkin bir düzenleme olmadığı halde Yönetmelikle böyle bir sınırlama getirilmesinin hukuka aykırı olduğu; 9. maddesinin ikinci fıkrası bakımından, Daire kararında düzenlemenin yürürlükte bulunmaması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş ise de, söz konusu maddede belirtilen sınavın il müftülüğü sınav kurulunca yapılacağı hükmünün geçerliliğini koruduğundan karar verilmesine yer olmadığı yolunda verilen kararda hukuki isabet bulunmadığı ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMALARI :
Davalı idarelerden Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından, Danıştay İkinci Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.
Davalı idarelerden Cumhurbaşkanlığı tarafından, savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …’UN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinde yer alan;
“a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması” sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1. Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Dava hakkında kısmen karar verilmesine yer olmadığına, kısmen davanın reddine ilişkin Danıştay İkinci Dairesinin temyize konu 20/02/2019 tarih ve E:2016/10070, K:2019/698 sayılı kararının ONANMASINA,
3. Kesin olarak, 05/04/2021 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY
X- Dava, 26/10/2011 tarih ve ve 28096 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Diyanet İşleri Başkanlığı Sınav Yönetmeliği’nin; 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin, 9. maddesinin ikinci fıkrasının istemiyle açılmıştır.
Dava konusu Yönetmeliğin 9. maddesi, 08/02/2014 tarih ve 28907 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 8. maddesi ile başlığı ile birlikte değiştirilip yeniden düzenlenmiş; aynı maddenin 2. fıkrası ise bilahare 18/06/2014 tarih ve 29034 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Yönetmeliğin 5. maddesi ile değiştirilmiştir.
Düzenleyici işlem niteliğindeki Yönetmelik kuralları davacı tarafça menfaatleri ihlal edildiği ön iddiasıyla dava konusu yapılmış ve hukuka aykırı olduğu da belirtilerek iptali istenilmiş olup, Danıştay Dairesinde bu Yönetmelik yargılamaya tabi tutulup incelenmekte iken, davalı idarece “Yeni Yönetmelik / Yönetmelik Değişikliği” çıkarılmak suretiyle mevcut dava konusu Yönetmelik kuralları yürürlükten kaldırılmıştır.
Eski yönetmelik yargısal incelenme aşamasında iken davalı idarenin yeni yönetmelik çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu tartışmasız olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan yönetmelik kuralları hakkında, hukuka uygun olup olmadıkları yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel teşkil etmemektedir.
Hukuka uygunluk denetimi yapılmadan verilecek karar, idarenin bu şekilde yeni yönetmelik kuralları oluşturarak yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınması sonucunu doğuracaktır.
Bu nedenle, idari yargı yerinin yargısal incelemeyi tamamlayıp dava konusu Yönetmelik kurallarının hukuka uygunluğunu veya hukuka aykırılığını tespit edip görüş ve gerekçesini açıklaması gerekmektedir.
Aksi takdirde, idari yargı yerinin etkililiği ve işlevselliği ortadan kalkmış olacak, yargısal denetime tabi tutulmayan Yönetmelik kuralları hukuk aleminde sonuç doğurmaya ve üretmeye devam edecektir.
Bu durumda; idari yargılama usulü gereklerinden olan, idarece iptal edilen veya yürürlükten kaldırılan işlem hakkında idari yargı yerince iptal kararı verilemeyeceği öngörüsü dikkate alınarak iptal kararı verilemez ise de, yönetmelik kurallarının hukuka uygun olup olmadıklarının tespit edilmesine bir engel bulunmadığından, idari yargı yerinin işlevselliği ve aynı zamanda taraf iddialarının karşılanması bakımından hukukilik denetimi yapılması bir zorunluluk olarak değerlendirilmektedir.
Bütün bunlar dikkate alınarak, dava konusu Yönetmelik kurallarının hukuka aykırılığı veya uygunluğu konusunda tespit yapılıp bu konuda gerekçe yazıldıktan sonra, yeni Yönetmelik değişiklikleri ile dava konusu Yönetmelik kuralları yürürlükten kaldırıldığı için karar verilmesine yer olmadığına dair kararın yerinde olduğunun açıklanması gerektiği görüşü ile karara katılmıyoruz.

KARŞI OY
XX- 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1/a fıkrasında; iptal davaları, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.
İptal davasının gerek anılan maddede, gerekse içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne alındığında; idare hukuku alanında tek taraflı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi zorunlu nitelikte tesis edilen idari işlemlerin, ancak bu idari işlemle meşru, kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurabilenler tarafından iptal davasına konu edileceğinin kabulü zorunlu bulunmaktadır.
İptal davasının amacı, hukuka aykırı idari işlemin uygulamadan kaldırılması, geçersiz kılınması ve işlemin hukuksal geçerliliğine son verilmesidir. Burada sağlanmak istenen, hukuk düzeninde hukuka aykırı işlemlerin bulunmamasını sağlayarak, hukuk devletinin korunmasıdır. İdare Hukuku ilkelerine göre, iptal kararları, iptali istenilen işlemi, tesis edildiği tarih itibarıyla ortadan kaldırarak, işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlar.
Bir idari işlemin hukuki irdelemesi yapıldığında, tespit edilen duruma göre dava konusu işlemin iptali ya da davanın reddi yolunda hüküm kurulması gerekmektedir. Hukuka uygunluk denetimi yapılan işlem yönünden “karar verilmesine yer olmadığına” hükmedilmesi, usulde yeri olmayan bir uygulama olup, işin esasının incelenmesinin sonucu olarak esas hakkında bir hüküm kurulması zorunlu bulunmaktadır.
Bir yönetmelik kuralına dava açıldıktan sonra, idarenin yeni yönetmelik çıkarma konusunda yetkisi bulunduğu açık olmakla birlikte, bu durum, idari yargı yerinin yargısal incelemesinde bulunan yönetmelik kuralı hakkında, hukuka uygun olup olmadığı yönünden bir değerlendirme yapılıp sonuca varılmasına hukuken engel değildir. Aksi halde, idare bu şekilde yeni yönetmelik yürürlüğe koyarak, mevcut yönetmeliğin yargı denetimine tabi tutulmasından muaf kılınmasına neden olacaktır. Ayrıca, davacılar şeklen değiştirilen her düzenlemeye karşı dava açmak zorunda bırakılarak, hak arama özgürlüğünün kullanılması da zorlaştırılacaktır.
Bu durumda, davacı tarafından hukuka aykırı olduğu ileri sürülen düzenlemelerin hukuki irdelemesi yapılarak Dairece işin esası hakkında, “ret” ya da “iptal” hükmü kurulması gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabul edilerek, Danıştay İkinci Dairesinin 20/02/2019 tarih ve E:2016/10070, K:2019/698 sayılı kararının, karar verilmesine yer olmadığına ilişkin kısmının bozulması gerektiği oyuyla, çoğunluk kararının bu kısmına katılmıyorum.

KARŞI OY
XXX- Dava konusu Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden;
Bu düzenleme ile görev veya görev yerlerini değiştirmek için açılan sınavlara katılmak isteyen cami görevlilerinin, kariyer unvanlar için yapılacak sınavlara katılmak isteyen personel ile yurt dışı, hac ve umre hizmetlerinde görevlendirilmek için Başkanlıkça yapılacak sınavlara katılacakların, Mesleki Bilgiler Seviye Tespit Sınavına (MBSTS) girmeleri ve Başkanlıkça belirlenen puanı almaları şart olduğu yönünde kural getirilmiş ise de, söz konusu düzenlemede, yapılacak sınava ilişkin soruların hangi konulardan oluşacağı, başarı puanının kaç puan olarak kabul edileceği, görev veya görev yerini değiştirmek isteyen personel ile kariyer unvanlar için yapılacak sınavlara katılmak isteyen personel ve hac ve umre hizmetlerinde görevlendirilecek personel için söz konusu sınavdan kaç puan alınması gerektiği gibi hususlara ilişkin olarak objektif kriterlere yer verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, dava konusu düzenleme yönünden davanın reddine ilişkin Daire kararında hukuki isabet bulunmadığı görüşüyle kararın, Yönetmeliğin 5. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi yönünden bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.

Kariye Camii
Kariye Camii

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ RÖLÖVE,RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORU-2008

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ-2008

1-1 YAPI TARİHÇESİ

Tekirdağ il merkezi, Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yazılı kaynaklarda Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından 1830–1831 yıllarında yaptırıldığı bilgisi verilmektedir. Caminin önündeki içerisinde şadırvanın da bulunduğu avlusu 1952 yılında yıktırılmış ve önü açılmıştır.

1-2 YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

1-2-1 YAPI YERLEŞİMİ

Yapı çok geni bir parsel üzerinde yer alır. 3 tarafı yol ile çevrili olan parselin batı ve kuzey  cephesinin bir bölümü komşu parsellere bitişik konumlanır. Avluya kuzey yönünden girilir. Bahçe duvarları özgün değildir. Yakın zamanda ki 1952 yılındaki onarımda olması yüksek ihtimaldir, kagir duvarlar yıkılarak yeniden yapılmıştır. Camii  eğimli bir arazi üzerine oturur. Özellikle güney cephesi kotu ön cephe kotundan aşağıdadır. Parsel içinde kuzeybatı köşesinde müftülük binası vardır. Bu yapının yanında tuvaletler bulunur. Özgün şadırvanı mevcutta kullanılmamaktadır. Şadırvanın ön bölümüne yeni abdestlikler yapılmıştır.Avlu zemini taş kaplamadır.

1-2-2 PLAN ÖZELLİKLERİ

Cami dikdörtgen planlı olup, kesme taştan iki katlı olarak yapılmıştır. Harim ve son cemaat mekanlarından oluşan yapı yakın dönemde onarım geçirmiş ve bazı bölümlerinde betonarme hatıllar ile güçlendirme yapılmıştır.

Kapalı bir son cemaat bölümü vardır. Giriş kapısının önünde ahşap direkli bir saçağı vardır. Ahşap direklerinin üst başlığında ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan motif bulunur. Saçağın iç tavan kısmı düzdür v ahşap çıtalı tavan kaplamasına sahiptir. Camii giriş kapısı barok özellikte yapılmıştır. İç içe 2 kademeden oluşan kapı açıklığı basık kemer ile geçilmiştir. Dış cephedeki söve bölümü profillidir. İç bölümdeki kapı üst kemerli ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan bir motif ile süslenmiştir.  Ahşap olan kapı tablalıdır.

Son cemaat bölümü dar, uzun dikdörtgen formludur. Giriş kapısı kuzey cephesinin orta aksındadır. Kapının her iki yanında 3’ er tane pencere vardır. Basık kemerli pencere doğramaları ahşaptır. Pencere söveleri de ahşaptır.

Giriş kapısının solunda doğu cephe duvarına bitişik konumlanan ahşap merdiven ile üst kata, kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Sağ bölümde yakın zamanda yapılan  müezzin odası vardır.

Minare batı cephesine bitişik konumlanmıştır. Girişi de son cemaattendir. Son cemaat giriş kapısı aksında harim giriş kapısı vardır. Harim kapısının sağ ve solunda 1’ er pencere ve 1’ er mihrap vardır.

Son cemaate giriş sahanlığı traverten mermer kaplıdır. Sahanlık ile ahşap döşemeli son cemaat arasında 9 cm.’ lik kot farkı vardır.  Duvarlar sıva üzeri boyadır. Tavanları ahşap çıta tanzimlidir.

Harime girildiğinde sağ ve solda harim zemin kotundan 14 cm. yüksekte

mahfiller vardır. Mahfiller doğu ve batı cephesinde de ‘u’ şekli oluşturarak devam eder.

Harim kuzey duvarı (kadınlar mahfili görülmekte)

Kadınlar mahfili harime doğru alt mahfil kat planı izinde çıkma yapar. Kadınlar mahfili döşemesini altta  ahşap dikmeler taşır. Ahşap dikmelerce taşınan ahşap kirişleri destekleyen ahşap payandalarda yine barok izler gözlenir. ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlarından oluşan payandalar camiiye zenginlik katan mimari elemanlardadır.

Camiinin mihrap bölümü dışarıya doğru çıkma yapar. Bu formu ile ‘t’ planlı camiilere örnek teşkil etmektedir.

Harim batı duvarı

Harime zemin kotta kuzeyde 2, doğuda 3 ,güneyde 4, batıda 3 toplamda 12 adet pencere açılır. Pencere formları aynıdır. Basık kemerli olan pencereler ahşap doğramalıdır. Üst pencereler alt pencere aksındadır. Sayı olarak zemin kat ile aynıdır. pencere üst kemerleri de zemin kat pencereleri gibi basık kemer ile geçilmiştir.  Tepe pencereleri de ahşap doğramadır.

Harim giriş kapısının sağındaki mahfilden tek kollu ahşap merdiven ile de kadınlar mahfiline çıkılmaktadır.

Döşeme ahşap kaplamadır. Duvarlar sıva üzeri boyadır. Belli bir yüksekliğe kadar duvarlarda lambri kaplama vardır. Minber ve vaaz kürsüsü ahşaptır. Minberin çıkış bölümündeki korkulukları yakın zaman onarımlarda

Harim güney duvarı

değiştirilmiştir ve özgünlüğünü kaybetmiştir. Tavan ahşap çıta tanzimlidir.

Çatı arasına çalışma sürecinde girilmiştir. Çelik  askı elemanları ile desteklenen ahşap çatı strüktürünün yakın zamanda yenilendiği tespit edilmiştir.

Caminin kuzeybatı köşesindeki minare kare kaideli olup, dışa çıkıntı oluşturacak şekilde içeriye alınmıştır. Çatı hizasına kadar ulaşan kaideden sonra düzgün kesme taştan minare gövdesi çok cepheli ve tek şerefelidir. Minare 1912 depreminde yıkılmış, Cumhuriyetin ilk yıllarında da yenilenmiştir.

Kadınlar mahfili geniş bir alan sahiptir. Son cemaatin üst bölümünden harimin

Harim doğu duvarı

doğu ve batı duvarına kadar uzanır. Bu bölüme son cemaat ve harimden 2 ayrı merdiven ile çıkılır. Döşemesi ahşaptır. Tavanı ahşap çıtalıdır.

Son cemaatin sol bölümünün alt kısmında 41,24 m2’ lik bodrum katı bulunur. Betonarme döşeme ve kiriş sistemi olan bu katın yakın zamanda yapılmış olma ihtimali yüksektir. İçeriden inişi olmayan kata doğu cephesine açılan kapıdan girilir.

Caminin önünde girişe göre sağda olan şadırvan sekizgen planlıdır. Sekiz ahşap sütunun taşıdığı şadırvanın çatısı kiremit örtülüdür. Şadırvanı çepeçevre kuşatan kitabe frizinde şadırvanın Hacı İsa Bey tarafından 1836 yılında yaptırıldığı yazılıdır

1-2-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ

Yapı cepheleri sıvalıdır. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır. Üst atkı

bölümleri basık kemer şeklinde geçilmiştir. Ahşap doğramalarının önünde zemin kotta lokmalı demir parmaklıklar, üst pencerelerde geçme parmaklıklar vardır. Söveleri ahşaptır. Tüm cephelerde saçak alt bölümleri iç bükey şeklinde kıvrım yapmaktadır.

Kuzey cephesi

Kuzey cephesi giriş cephesidir. Cephe orta aksında barok özellikler taşıyan giriş kapısı vardır. kapının üst bölümü dışarıya doğru çıkma yapan ahşap dikmeli saçak ile örtülmüştür. Avlu kotundan basamaklarla çıkılan giriş kapı kotu    ortalama  70 cm. yukardadır. Ahşap giriş çatısını taşıyan dikmelerin alt pabucu

Batı cephesi

kare planlıdır ve dikme gövdesinden daha geniştir ve kare planlıdır. Dikmelerin gövde bölümü yuvarlak planlıdır. Dikmelerin üst bölümü ‘c’ ve ‘s’ kıvrımlı motifler süslemektedir. Çatı örtüsü marsilya tipi kiremittir.

Giriş kapısının sağ ve sol yanında alt ve süt kotta 3’ er pencere vardır. Üst atkı  bölümleri basık kemerlidir.

Batı cephesinde minare dışarıya doğru çıkıntı yapar. Minarenin solunda kalan bölümde kadınlar mahfiline açılan 2 pencere vardır.  Harime bakan bölümde alt ve üst kotta toplam  6 pencere vardır. Diğer cepheler ile aynı özelliktedirler. Yapının güneye batı köşesi pah yapar. Pahın üst bölümü 5 sıralı mukarnas ile

Güney cephesi

saçağa  bağlanmıştır.

Minare kireç taşından örülmüştür. Kürsü bölümü taştır. Pabuç bölümü ise kısmi sıvalıdır. Farisili olan minare gövde ve petek kısmı yine kireç taşından olan

Doğu cephesi

şerefe ile bağlanmıştır. Şeref alt bölümü profilli taş düzeni ile geçilmiştir. Külah bölümü kurşun kaplamadır.

Güney cephesinde mihrabın olduğu bölüm dışarıya doğru çıkma yapar. Aynı zamanda çıkma yapan bölümden de mihrap nişi bir kademe daha öne doğru çıkar. Mihrabın  sağ solunda alt ve üst kotta 1’ er pencere vardır. Çıkma yapmayan geride kalan duvar yüzeylerinde de alt ve üst kotta birer pencere vardır.

Doğu cephesi son cemaat bölümünde dışarıya doğru bir çıkma yaparak güney

duvarı ile birleşir. Çıkma yapan köşe yalancı sütun görüntüsü verilerek vurgulanmıştır. Cepheye toplam alt ve üst kotta  8 pencere açılır. Pencere özellikleri diğer pencerelerle aynıdır. Cephenin kuzey doğu bölümündeki pencerelerin alt kot aksından biraz sola doğru kayan bodrum kata giriş veren kapısı bulunur.

Şadırvan

1-2-4 YAPIDAKİ NİTELİKSİZ EKLENTİLER VE BOZULMALAR

Yapı yakın zamanda (1950’ lerde) onarım geçirmiştir. Yapı plan şemasında değiştirilen bir bölüm olmamasına karşın yapı içinde yapılan raspalarda mihrabın iki yanındaki pencere yüksekliklerini değiştirildiği tespit edilmiştir. Eski fotoğraflarda pencere oranlarının farklılığı bu bölümlerde raspa

Şadırvan

yapılmasına neden olmuştur. Yapılan raspada iki pencere arasında betonarme hatıl olduğu görülmüştür. Yazılı kaynaklarda yapının deprem geçirdiği, hasar gördüğü ile ilgili bir belge yoktur. Aynı şekilde Edirne vakıflar arşivine girilmiş onarım kalemleri bulunmuştur ancak bu duvarla ilgili bir belge elde edilememiştir.

Ahşap karkaslı çatı arasına girilmiş ve çelik makaslarla sistemin desteklendiği görülmüştür. Çatı ahşap sisteminin de yeni olması yakın zamanda değiştirildiğini düşündürmüştür. Elimizdeki eski fotoğraf belgelerinde (bkz. restitüsyon raporu) kadınlar mahfili tavan tanziminin mevcuttan farklı olduğu görülmüştür. Ancak elimizde son cemaat ve harim tavanı ile ilgili bir belge

olmaması bize bu bölümlerdeki tavan planlarının değiştirilip değiştirilmediği husun da kesin bir tespit yaptıramamıştır.

Kadınlar mahfilinde harime doğru çıkma yapan bölümlerdeki ahşap dikme sayılarının eski fotoğraflara göre eksiktir. Ayrıca kadınlar mahfilinden harime doğru yuvarlak planlı çıkma yapan müezzin mahfili şeklinin farklı olduğu eski belgelerden tespit edilmiştir. Eski belgelerde (bkz. restitüsyon raporu) daha oval gelen form mevcut ahşap dikme arasında oturmamaktadır. Buda bize ahşap dikme aralıklarının değiştiğini yani ahşap dikmelerin yakın dönemde yenilendiğini düşündürmüştür.

Şadırvanın ahşap dikmelerinin etrafının kapalı olduğunu yine araştırma sürecinde bulunan fotoğraflardan (bkz. restitüsyon raporu)  tespit etmekteyiz. Mevcutta bu bölümler açıktır.

Avlu içerisine yakın dönemde müftülük ve tuvalet binaları yapılmış, bahçe duvarları yenilenmiştir.

Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi statik bir problem yoktur (bkz. taşıyıcı sistemler raporu).

Minare kireç taşlarında zaman ve atmosferik koşullar nedeni ile ciddi malzeme kayıpları ve aşınmalar vardır.

Yapı cephesinde araştırma sürecinde raspa yapılmıştır. Alttan düzensiz moloz taş ve tuğla örgüsü çıkmıştır. Bu nedenle camiinin orijinalinde de sıvalı olduğu tahmin edilmektedir.

Cephelerde klima sistemleri ve kablolar estetiği bozmakta, cephe kirliliğine sebep olmaktadır.

ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA AYETLER

ŞADIRVANDA YAZILI OLAN ARAPÇA YAZILARIN AÇIKLAMALARI

DETAY-1 Bu su âb-ı hayatın süt kardeşi midir

Ki şirin kâmi-yi câvide mâlik… hayat

DETAY-2 Gören ağzı su akıtmasını mı resm-i âlâsın

Mücessem ayn-i nur olmuş bu şadırvan bî-hemtâ

DETAY-3  Rızâ-yı Hâlıkı’l-ervâh içun ol zât-ı gayb-i dem

Bu şadırvan nola etti eski camiyi ihya

DETAY-4 Akıttı su gibi cûy-i sehâsın lûle-i dilden

Muvaffak oldu bu ecr-i cezîle ol kerem-pîrâ

DETAY-5  Cenâb-ı Hacı İsa Bey Efendi lütf-i vücudunda

Bu şadırvan dilcûy-i mücedded eyledi inşa

DETAY-6  Bu şadırvanı mükemmel yaptı pek rânâ

Bu şadırvanı etti şükr ile İsa nefs-i ihya

DETAY-7  Ederken … sahında su-be-su lütfu

Der tarih buldu tam ve Güher-i müdün eyledi imla

DETAY-8  Etti şadırvan dünyada bütün âlem

Bu sahib-i hayratı dâim menbaa-i ecr eylesin Mevlâ

CAMİİ GİRİŞ KAPI ÜSTÜNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI

Bismillâhirrahmânirrahim

Sene 1302

MİNBER ÜZERİNDEKİ ARAPÇA YAZI AÇIKLAMASI

Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah

Lâ ilâhe illallah Muhammedü’r-resûlullah

2-RESTİTÜSYON  RAPORU

Yapı 1830-1831 yıllarında inşaa edilmiş, 19. yüzyıl camicilerimizdendir.  Araştırma sürecinde yapı ile ilgili İstanbul Vakıflar Arşivinde  bulunana eski fotoğraf belgelerinden ve yapıdaki izlerden yararlanılmıştır. Araştırma süreci içinde  yapı ile ilgili yazılı yeterli belgeye ulaşılmamıştır.

Yapı ile ilgili önerilen restitüsyon kararları şunlardır;

Mihrap bölümü (tarihi bilinmemektedir. Belge-1)
  • Belge-1 de de görüldüğü gibi mihrap bölümü yanında  sütunçeler vardır. Ancak fotoğrafta bu bölümler net olarak görülmemektedir. Yazılı metinlerde mevcutta yarım daire planlı olan mihrap nişi ile ilgili ,

‘Mihrap nişi altı köşeli ve istiridye şeklinde kavsaralıdır. İki yanından, çok ince ikiz sütuncelerle konturlanmıştır. İkiz sütuncelerden itibaren başlayan, alçı kabartma ile yapılmış alınlığı, Avrupai tesirli kıvrık dal ve çiçek motiflerini ihtiva eder. Derinliği fazla olmayan mih­rap duvarı çıkıntısı, içerden âdeta bir tiyatro sahnesi görünüşündedir.’ Bilgisi verilmektedir. Ancak görsel olarak elimizde belge olmadığından yazılı belgelere dayanarak bir mihrap önerisinde bulunulmasından kaçınılmış ve projede sadece plan düzleminde yarım daire plan formu altıgen olarak çizilmiştir. Mihrap çevresindeki bölümler noktalama olarak iz şeklinde gösterilmiştir. Uygulama sırasında bu bölümlerde raspa yapılması önerilir. Ancak yapılan raspada tespit çıkmaz ise mevcut durumu ile mihrabın bırakılması önerilir.

  • Yine belge-1’ de mihrap nişinin yanındaki pencere yükseklikleri ile mevcut pencere yüksekliklerinin uymadığı görülür. Mevcut pencere yükseklikleri daha kısadır. Araştırma sürecinde bu bölümde raspa yapılmış ve betonarme hatıl ile karşılaşılmıştır. Takın dönemde bu bölümün bir kısmının veya tamamının değiştirildiği anlaşılmıştır. Restitüsyon da  belge-1 dikkate alınarak pencere oranları değiştirilmiştir.
  • Belge-1 de ve yazılı metinlerde mihrap bölümündeki çıkıntıyı harime bağlayan duvarların köşeleri de yuvarlatılmış olduğu tespit edilir. Bu bölümlerin üst köşelerdeki, “S” kıvrımlı kemer parçası şeklinde görü­nen konsollarla harim tavanı ile ayrıldığı görülür. Bu bölümler elimizdeki belgeye göre restitüe edilmiştir.
Harim bölümünde doğu cephesine bakan mahfil katı (fotoğrafın tarihi bilinmemektedir) belge-2
  • Mevcutta belge –2’ de görülen üst katta da devam eden orta dikme yoktur. Rölöve raporunda da değinildiği gibi yakın zamanda yapılan camii onarımında mahfil katı, çatı sistemi yenilenmiştir. Restitüsyon da belge-2 dikkate alınarak orta aksta yer alan dikme çizime aktarılmıştır. Dikmeler arasındaki kiriş formlarıda yine belge-2’ ye göre düzeltilmiştir.
  • Belge-2 de pencere ahşap doğrama çıta bölümlerinin hepsinin farklı olduğu görülür. 19. yüzyıl camiileri kayıt sistemleri ve  Ali Talat’ ın kitabı  incelenmiştir. Bu örnekler

dikkate alınarak belge-2’ de görülen pencere sistemlerinden zemin katta, soldaki pencere kayıt sistemi önerilmiştir. Üst pencereler ise yine fotoğraf uygun olarak önerilmiştir.

Doğu yönündeki mahfilden detay fotoğrafı (tarihi bilinmemektedir).
Harim kuzey mahfili (fotoğrafın tarihi bilinmemektedir) Belge-3
  • Belge-3’ de harim giriş kapısı aksında kadınlar mahfilinden dışarıya doğru çıkma yapan oval planlı müezzin mahfili görülür. Bu bölüm mevcutta da vardır. Ancak hem dar hem de yuvarlak planlıdır. Mevcut dikme aralarının da bu fotoğrafı dikkatli incelersek değiştiği görülür. Restitüsyon da dikme araları ve müezzin mahfili plan ve görünüşü belge-3’ e göre yapılmıştır.
  • Yine belge –3’ de yan mahfillerde iki yan dikme arasındaki orta dikmenin yanlarındaki payanda ebatlarının diğerlerine göre daha küçük olduğu görülür. Ancak mevcutta tüm payandalar aynı ebatlardadır. Belge-3 dikkate alınarak payanda oranları çizilmiştir.
  • Mevcutta balkon gibi çıkma yapan müezzin mahfili yanında 3 adet dikme vardır. Belge-3 de ise 2 dikme görülür.  Bu bölümler belge-3’ e göre restitüe edilmiştir.
  • Belge-3’ de kadınlar mahfili çıtalı tavan planının mevcuttan farklı olduğu görülür. Mevcutta yine dikdörtgen planlı çubuklarla oluşturulan bir tavan planı vardır ancak belge-3’ deki gibi çubuklar doğu-batı aksında değil ter yönde düzenlenmiştir. Bu belge dikkate alınarak bu bölümün tavan planı restitüe edilmiştir. Diğer mekanların tavan planları ile ilgili belge olmadığından mevcut durumları ile korunmuşlardır.
  • Kadınlar mahfiline 2 merdivenle çıkılmaktadır. Son cemaat ve harimdeki merdivenler ahşap limon kirişli sistemde yapılmıştır. Kapalı son cemaati olması nedeni ile kadınlar mahfiline son cemaaten çıkılması dönem camiilerinde de görülen bir yapıdır. Ancak harimdeki merdivende strüktür ve mimari özellik açısından özgün görünümdedir. Elimizde kesin belgeler olmadığından iki merdiveninde korunması önerilmiştir.
  • Cepheler sıvalı önerilmiştir. Bazı yazılı kaynaklarda kesme taş duvar örgüsünün olduğu yakın dönemde sıvandığı bilgisi vardır. Ancak çalışma sürecinde cephe duvarlarında raspa yapılmış, ve moloz taş, tuğla örgülü düzgün olmayan bir duvar ile karşılaşılmıştır. Elimizdeki eski belgeler de de sıvalı olan cepheler raspadan da çıkan duvar örgüsü dikkate alınarak sıvalı olarak önerilmiştir.
  • Minare gövdesinin 1912 yılındaki depremde yıkılmış, cumhuriyet döneminde onarılmıştır. Restitüsyon da minare mevcut durumu ile korunmuştur. Tekirdağ Orta Camii minare formu incelenmiş, şerefe altının Eski camideki gibi profilli geçtiği, külahının kurşun kaplama olduğu görülmüştür. Minare ile ilgili kesin belgeler olmadığından ve dönemi açısından diğer camilerle tezat oluşturmadığından mevcut durumu ile önerilmesinde sakınca görülmemiştir (bkz. belge-6).
  • Camii zemini pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Petekler ve duvardaki lambriler kaldırılmıştır.
  • Bodrum kat döşemesinin ve döşeme taşıyıcı sisteminin betonarme olması bu bölümün yakın zamanda yapıldığını göstermektedir. Bu nedenle restitüsyon da bodrum kat kaldırılmıştır.
Şadırvan (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-4
  • Mevcutta şadırvan etrafını kapatan ahşap duvarlar yoktur.  Restitüsyon belge-4 doğrultusunda hazırlanmıştır.
  • Şadırvanın mermer su haznesi özgündür. Mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Çatı ahşap karkaslı önerilmiş, alaturka kiremit ile örtülmüştür. Giriş saçağı alt tavanı ile ilgili yazılı kaynaklarda orta göbekte barok kalem

işi olduğu yazmaktadır. Bu belge dikkate alınarak tavan sıvalı olarak önerilmiş ancak; tavan süslemesi ile ilgili belge olmadığından çizilmemiş, restitüe edilememiştir.

Şadırvan (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-5
Minare (fotoğraf tarihi bilinmemektedir).Belge-6
Güney cephesi (tarih bilinmemektedir)Belge-7
  • Belge-7’ de görüldüğü gibi dışarıya çıkma yapan mihrap nişinin köşeleri yuvarlak döner. Mevcutta dik olan köşeler bu belge dikkate alınarak restitüe edilmiştir.
güney cephesi (Tarihi bilinmemektedir)
Camii kuzey cephesi (tarihi bilinmemektedir)
Vakıflar arşivinde bulunan kuzey cephe çizimi
Vakıflar arşivinde bulunan plan çizimi

1971 yılında hazırlanan çizimde minare girişinin ve harimdeki merdivenin formunun farklı olduğu görülür. Mevcutta minare kapısın olduğu bölümde kapatılan kapı izine rastlanmamıştır. Bu nedenle bu belge dikkate alınmamıştır.

Tekirdağ –1928
Tekirdağ Orta Camii- 1930
Eski Camii-1928
1912 yılında Tekirdağ

19.YÜZYIL DOĞRAMA ŞEKİLLERİ VE DETAYLARI

Yapının pencere kayıt sistemi ve düzeni açıklandığı gibi eski fotoğraflardaki pencere sistemi dikkate alınarak hazırlanmıştır. Araştırma süreci içinde 19. yüzyıl camilerinde kullanılan pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.  İncelemelerde demir lama profilinden yapılan pencere sistemleri ile ahşap malzemeden yapılan doğramalar tespit edilmiştir. Nusretiye Camii, Dolmabahçe Camii, Teşvikiye Camii, Hırka-i Şerif Camii, Ortaköy Camii, Pertevniyel Valide Camii pencere kayıt sistemleri incelenmiştir.

Dolmabahçe Camii pencereleri ahşaptır. Alt ve üst açılır kanatlı pencere sistemi vardır. Beşik kemer altında sabit doğrama kaydı da bulunur (çelik,157).
Nusretiye camii ahşap pencere sistemi açılır kanatlı, ahşap çıtalıdır (çelik, 214)
Teşvikiye Camii (çelik,284)

Teşvikiye camii pencere sistemi Nusretiye Camii ve Dolmabahçe Camii pencere sisteminin ikisinide barındırır. Harime bakan pencereler alt ve üst kotta iki açılır kanatlı doğrama iken, mahfile bakan pencereler yüksekliklerinin harim pencerelerine göre daha az olması nedeni ile bir açılır pencere ile geçilmiştir. Bu bölümde kullanılan kanatlar çıtalar ile 3 bölüme ayrılmıştır.

Hırka-i Şerif Camii, pencere sistemi ahşap kayıtlı, açılır kanatlıdır.
Ali Paşa Camii pencere sistemleri kayıtlı olup demir doğramadır.

Araştırmalar sonucunda 19. yüzyıl doğramalarının pencere yüksekliklerine göre 1,2 veya 3 parçalı olarak yapıldığı görülmüştür. Harime bakan yüksek pencerelerde genelde alt ve üst bölümde ayrı ayrı açılır iki kanatlı doğramalar yapılmıştır. Kanatlar kendi içinde çıtalar ile bölümlendirilmiştir.  Pencere yüksekliğinin az olduğu bölümlerde açılır kanatlı tek pencere yapılmıştır. Pencere kasa ve kanat detaylarında camilerde kullanılan profiller dışında detaylar benzerdir. Bu aşamada 1927 yılında yayınlanmış Ali Tal’at tarafından hazırlanan ‘Sanayi!-i İnşaiye ve Mimariyeden Doğramacılık, Marangoz ve Silicilik’ adlı kaynaktan yararlanılmıştır. Yapının doğrama profil detayları ile ilgili kesin bir belge olmadığından sistem olarak araştırılan kaynaklardan yararlanılmış ancak; profiller özellikle basit, sade bir formda çizilmiştir(bkz.restitüsyon projesi kesit ve cepheleri).

(Talat,145)
(Talat,145)
(Talat,145)

3-RESTORASYON  RAPORU

Yapı 19. yüzyıl camilerimizden günümüze ulaşabilen örneklerdendir. Diğer camiler de olduğu gibi yakın dönemde yapılan restorasyonlardan nasibini almış bir yapıdır.  1952 ve 1970’ lerde yapıda onarımların olduğunu bilmekteyiz. Bu onarımlarda yapı çatı sistemi, mahfil döşemesi, dikme aralıkları değiştirilmiş, bazı bölümlerde betonarme hatıllar atılmıştır. Elimizde yapı ile ilgili  çizimler ve eski fotoğraf belgeleri vardır. Ancak çizimlerde ölçü yoktur ve fotoğraflarda da mimari elemanlardaki değişiklikler tespit edilse de örneğin değişen dikme aralıkları hep tahminler sonucunda bulunmuş ve restiüe edilmiştir.  Restorasyon projesi bu nedenle 2 öneri olarak verilmiştir. 1.öneride camii mevcut durumu ile önerilirken 2. öneride restitüsyona uygun yapılmıştır.

1. öneri restorasyonun da alınan kararlar şunlardır;

BODRUM KAT MAHALİNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Uygulama sırasında mevcut şap üzerine karo mozaik döşeme yapılması önerilir.
  • Uygulama sırasında çimento harçlı sıvalarda onarım yapılması ve boyanması önerilir.
  • Tavanda sıva tamiri yapılıp boyanması önerilmiştir.
  • Mekana giriş veren mevcut demir kapının sökülmesi yerine  ahşap kapı yapılması önerilir. Kullanılacak ahşabın emprenye dilmiş, fırınlanmış olması önerilir. Üzerine su bazlı vernik uygulanmalıdır. Kapı kolu piriç olarak önerilmiştir.

ZEMİN KAT SAHIN BÖLÜMÜNE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.
  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

           göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

           malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan çatının uygulama sırasında açılarak incelenmesi ve takvilerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).
  • Sahın tavanında sehim vardır. Bu bölüm tavanının restorasyon projesine uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap malzemenin 

emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

  • Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların,müezzin mahfili ve minberin yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Mihrap yönünde eski fotoğraf belgelerine göre olduğu görülen ancak mevcutta olmayan ahşap payandaların restorasyon projesinde verilen detaya uygun olarak yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi paftaları). Kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

ZEMİN KAT SON CEMAAT BÖLÜMÜNDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.
  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

           göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

          malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir.Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik ile boyanması önerilmiştir.Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Tavan çıtalarının yağlı boyalarının raspa edilmesi, üzerine emprenye sürülmesi önerilir. Bundan sonra su bazlı vernik uygulanması önerilmiştir. Çürüyen bölümleri alınmalı ve projedeki detayına uygun olarak yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

BİRİNCİ KAT KADINLAR MAHFİLİ MEKANINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Ahşap döşemeler uygulama sırasında kaldırılarak özgün döşeme araştırması yapılması önerilir. Araştırma sürecinde özgün döşeme tespiti

yapılamıyorsa restorasyon da önerilen pişmiş toprak döşeme yapılması önerilir. Bunun için ahşap döşemenin kaldırılmasından sonra alttaki döşeme durumuna ve projedeki zemin kotuna göre 6 cm. daha zemin üstüne alınmalı, tesviye betonu 3 cm. atıldıktan sonra ısı ve su yalıtımı (0.5 cm.) döşenmeli daha sonra şap (2.5 cm.) atılıp yapıştırılmalıdır. Döşemenin üzerinde elektrikli seccade kullanılması önerilir.

  • Duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda çıkan belgelere

          göre projenin revizyonu gerekiyorsa tadilat projesi verilmelidir. Duvarlar

           malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması

          önerilir.Tüm ahşap lambriler sökülecektir.

  • Mahfil tavanı özgün değildir. Restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yenilenmesi önerilir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin  emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Mahfil dikmelerinin, merdivenlerin ve korkulukların yağlı boyalarının raspa edilmesi ve üzerlerine emprenye sürülmesi önerilir. Daha sonra su bazlı vernik uygulaması önerilmektedir.
  • Minare kürsüsündeki taş derzlerin onarılması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.

MİNAREDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Bozulan malzeme kaybı olan, çürüyen taşların çürütme yöntemi ile yerinden alınması ve özgün taş (bkz. Malzeme raporu) özelliğindeki taş ile tamamlanması önerilir. Boşalan derzlerin özgün derz özelliğine sahip harç ile onarılması önerilir. Kararma olan yüzeylerde mekanik yöntem ile temizleme önerilir.
  • Minarede tespit edilen çimento sıvalar sökülmelidir. Özgün malzemesine uygun olarak bu bölümler yenilenmelidir.
  • Külahtaki kurşunların yenilenmesi önerilmiştir.

ÇATI DA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Yapıda taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi ciddi bir statik sorun yoktur. Çelik makaslarla ahşap sistem karma olan çatının uygulama

sırasında açılarak incelenmesi ve takviyelerle onarımı mümkün olmadığı takdirde tamamen ahşap makaslı sistem ile yenilenmesi önerilir. Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir. Altına muhakkak yalıtım yapılmalıdır (bkz. taşıyıcı sistem raporu).

  • Yağmur iniş boruları ve oluklar çinko olarak önerilmiştir.

CEPHELERDE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Dış cephelerde de raspa yapılması önerilir. Raspadan sonra derz boşalmaları, malzeme kayıpları onarımı yapıldıktan sonra malzeme raporunda belirtilen oranlarda hazırlanan harç ile sıvanması ve üzerinin su bazlı boya ile boyanması önerilir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Giriş cephesinde giriş saçağını taşıyan ahşap dikmelerin yağlı boyalarının raspa edilmesi önerilir. Yağlı boya raspası yapılmasından sonra emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik uygulaması önerilmiştir.
  • Giriş kapısı özgündür. Korunması önerilir. Yağlı boya raspası yapılması önerilen kapıya emprenye sürülmesi ve üstünün su bazlı vernik ile boyanması önerilmiştir. Kapı kolunun pirinç olarak yenilenmesi önerilmiştir.
  • Ahşap doğramalar restitüsyon projesine uygun olarak önerilmiş, detayları restorasyon projesinde verilmiştir. Sökülüp ahşap olarak yapılacak doğramalarda kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Güney batı köşesinde bulunan tuğladan yapılmış bölüm özgün değildir. Elimizdeki eski fotoğraflara göre projelendirilen bölümün restorasyon projesine uygun olarak yapılması önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi )

BAHÇE DÜZENİ, BAHÇE DUVARI, TUVALET, MÜFTÜLÜK BİNASI VE ŞADIRVAN İLE İLGİLİ ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Bahçe duvarlarında sıvası raspa yapılması önerilir. Derz bozulmaları ve malzeme kayıpları onarıldıktan sonra alttan çıkan moloz taş örgünün düzenine göre sıvanıp sıvanmamasına karar verilmelidir.
  • Bahçe duvar harpuştaları mevcutta betonarmedir. Bunun sökülerek taş harpuşta yapılması önerilir.
  • Avluda özgün kot araştırması yapılması önerilir. Kot veya malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyon projesi doğrultusunda taş kaplama döşeme yapılması önerilmiştir.
  • Avlu içinde yakın dönemde yapılan abdestlikler ile kuyunun kapatılması önerilir.

MÜFTÜLÜK BİNASINDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Müftülük binasında yakın dönemde eklenen arşiv ve kazan dairesi olan batı bölümündeki eklentilerin kaldırılarak korunması önerilmiştir.
  • Müftülük binasında pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Pvc yer döşemelerin sökülerek ahşap kaplama yapılması önerilmiştir.
  • Çatı kiremitlerinin alaturka kiremit olarak yenilenmesi ve alt bölümüne su yalıtımı yapılması önerilmiştir. Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.
  • İç ve dış duvar boyalarının yenilenmesi önerilmiştir. Duvarlarda su bazlı boya kullanılması önerilir.
  • Sağ yan cephede merdiven etrafındaki pvc doğramanın kaldırılması önerilmiştir.
  • Birinci kat balkon korkulukların onarılması, yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.

TUVALETTE ÖNERİLEN MÜDAHALELER

Mevcut tuvalet binasının ihya edilerek korunması önerilmiştir. Buna göre;

  • Mevcut mermer döşemenin temizlenmesi önerilmiştir.
  • Mevcut pvc olan doğramaların yerine ahşap doğramlar önerilmiştir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Lavabo, klozetlerin yenilenmesi önerilmiştir.
  • Kadınlar bölümünde kadınlar için abdestlik önerilmiştir (bkz. restorasyon projesi)
  • Duvarlardaki mevcut seramik sökülerek yenilenmesi önerilmiştir.
  • Dış cephe sıvalarının onarılması ve su bazlı boya ile boyanması önerilmiştir.
  • Demir parmaklıkların yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir
  • Yağmur iniş boru ve oluklarının çinko olarak yenilenmesi önerilir.

ŞADIRVANDA ÖNERİLEN MÜDAHALELER

  • Şadırvanın restorasyonu  restitüsyon doğrultusunda  önerilmiştir. Ahşap dikmelerin ve tavan kaplamalarının yenilenmesi önerilir. Çatısı açılmalı ve gerekiyorsa yenilenmelidir. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.
  • Çatı örtüsü alaturka kiremit olarak önerilmiştir.
  • Su haznesi etrafındaki korkulukların onarılması ve yağlı boyalarının temizlenmesi, daha sonra antipas uygulanması ve üzerine yağlı boya yapılması önerilmiştir.
  • Mermer döşemenin onarılması ve temizlenmesi önerilmiştir.
  • Ahşap tablalı elemanların elden geçmesi ve eskiyenlerinin değiştirilmesi önerilmiştir.
  • Dikmeler arasında yapılması önerilen ahşap parapetler restorasyon projesinde verilen detaylara uygun olarak yapılmalıdır. Kullanılacak ahşap malzemenin emprenye edilmiş, fırınlanmış, 1. sınıf çam olması önerilir. Ahşap üzerine daha sonradan su bazlı vernik uygulaması önerilmiş. Restorasyonda kullanılacak ahşapların nem oranlarının %7-12 arasında olması önerilir.

2.öneride yapının taşıyıcı sistemi, doğrama ile ilgili karalar, cephe onarımları, avlu düzeni 1. öneri ile aynıdır. Sadece kadınlar mahfili bölümü restitüsyona uygun önerilmiştir. Bunun için mevcut kadınlar mahfili sökülerek restitüsyona göre yapılması önerilir.

NESLİŞAH SULTAN CAMİİ RÖLÖVE RAPORU 2008

Neslişah Sultan Camii-2008

İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

17. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

16. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir.

16.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ

17.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ PLAN ÖRNEKLERİ

Üsküdar Bulgurlu camii
Güngören Gençosman Camii

NESLİŞAH CAMİİ (RÖLÖVE RAPORU)

Fatih Ilçesi’nde, Edirnekapı semtinde, Nes-lişah Mahallesi, Kuruçınar Sokağı’ndadır.

Bâniyesi olan Neslişah Hanım Sultan’ın annesi II. Bayezid’in kızı Gevherimülûk Sultan, babası Dukakinzade Mehmed Pa-şa’dır. Eşi İskender Bey ve kendisi Zal Malımud Paşa’nın yaptırdığı okulun yanın­daki hazirede gömülüdürler. 1579’da ve­fat eden Neslişah Hanım Sultan, camiyi 16. yy’ın sonlarında yaptırmış olmalıdır. Zamanla harap olan cami 1955’te halkın yardımıyla tamir edilmiştir.

Caniyle ilgili Hadika’da “Bânîyesi Neslişâh bint-i Mehmed Bey’dir ki, validesi Gevher-Mülük Sultân bint-i Sultân Bâyezid Hân’dır. Neslişâh’ın zevci olan İskender Bey, Zâl Paşa klır-bünde bina eylediği mektebinin pîşgâhında üçü dahi medfûnlardır. Bu câmi’de olan musluk taşında vâki’ târih budur:

Gör di çiin kim Cemâli bu resmi

Didi târih çeşme-i hûb

H.957/M.1550

İttisalinde bir fevkânî mektebi dahi vardır. Mumâ-ileyhin validesi mekteb-i mezbûrede medfûnedir. Seng-i mezârındaki târih budur:

HayfGevher Mülûk’e ey dil hayf

Hâke düşdi o gevher-i idrâk

Nesl-i sultân Bâyezid idi ol

Cümle âlem revâkıyle yaka çâk

Didi ankâ vefatına târih

Daldı derya-yı rahmete ol pâk

H.987/M1579/1580

Bu ikisinin vakıfları müstakil olup, lâkin hîn-i iktizâda biri aharına imdâd ey­lemek üzere ikisi dahi sert eylemiştir ve sûret-i vakfiyyesi İstinye’de olan câmi’in sofasın’ın sağ tarafında vâki’ dıvarda  kaydolunup, târih-i rakamîsi budur: M.947 /1540/1541

Sultân Süleyman suyundan bu câmi’in civarında bir çeşme vardır ki, Sultân Çeşmesi denmekle ma’rûfdur. Lâkin çeşmenin bânîsi Mesih Paşa-yı Evvel kethüdâsıdır. Mahallesi vardır. Der kurb-ı Câmi’-i Edirnekapusı.”(Hadika, s.281,282) denilmektedir.

Caminin geniş bahçesinde sanat değe­ri olmayan bir şadırvanı vardır. Kadınlar mahfili, harimden ayrı olarak avludan mer­divenlerle sağlanan bir girişe sahiptir. Mahfilin giriş holü üç pencere ile avluya açılır. Kalın payeler arasından mahfile giriş sağlanır. Mahfil, harimi bir “U.” şeklinde ku­şatır, iki tane kare kesitli sütun mahfilin or­ta mekânını ikiye ayırır. Orta mekânı yu­varlak kemerli iki pencere aydınlatır.

Caminin kagir olan son cemaat yeri sonradan eklenmiştir. Son cemaat yeri harime iki kapı ve bir pencere ile açılır. Sol tarafta minareye çıkış vardır. Harim bir kenarda dört, diğer yanda üç tane kare kesitli sütunla ayrılmıştır. Mihrap yenidir ve çinilerle kaplıdır. Minber ve vaaz kür­süsü mermerdir. Mihrabın iki yanında bi­rer pencere vardır. Dikdörtgen olan ha-

rimin uzun kenarlarında dörder pencere bulunur. Tavan düz ve ahşaptır.

Harim kısmı kesme taş olan caminin mi­naresi de kesme taş örgülüdür. Şerefe kor­kulukları da taş malzeme ile yapılmıştır. Mihrap yönünde mukarnaslı bir köşe süs­lemesi caminin dışını süsleyen bir unsur­dur. Haziresi bakımlıdır.

Doğu cephesi
Batı Cephesi
Batı Cephesi
Doğu cephesi
Kuzey cephesi
Kuzey cephesi
Şadırvan
Harim kuzey cephesi
Minber
Mahfil katı
Mahfil katı

RESTİTÜSYON RAPORU

Günümüze ulaşıncaya kadar birçok değişikliğe uğramış olan yapı yanlış restorasyon müdahaleleri sonucunda özgün plan ve cephe karakterini kaybetmiştir.

Restitüsyon projeleri hazırlanırken yapı ile ilgili yeterli yazılı ve görsel belgeye ulaşılamamıştır.  Yapıdaki izler ve dönem örneklerinden yola çıkılarak hazırlanan restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Öncelikle yakın dönemde yapıya eklenen kuzey bölümündeki son cemaat bölümü kaldırılmıştır.
  • Yine yapıya bitişik konumlanmış imam evi ve yemekhane binasının kaldırılması önerilmiştir.
  • Harim bölümünde ‘U’ şeklinde plan oluşturacak şekilde yakın dönem onarımlarda eklenen betonarme kolon ve kiriş sisteminde yapılmış kadınlar mahfilinin kaldırılmıştır. Mevcutta aksı kaymış olmakla birlikte kadınlar mahfili kotunda üzeri kaplanmış ahşap kolonlar muhafaza edilmiş ve kuzey cephesinde tek bir hatta olacak şekilde kadınlar mahfili yapılması önerilmiştir. Mevcut dikmelerde burulma, bozulma vardır. Ayrıca etrafı kaplandığı için içerideki dikmelerin ebadı veya aksının şaşıp şaşmadığı kesin tespit edilememektedir. Ancak Osmanlı camilerinde ve strüktürel açıdan dikme aksının aynı hat üzerinde olması gerekliliği nedenleri ile projede dikmeler aynı aksa getirilmek üzere proje hazırlanmıştır. Kadınlar mahfiline harim giriş kapısının solunda önerilen tek kollu ahşap merdivenden çıkış verilmiştir.
  • Yakın dönem onarımda yapının döşeme kotu bir halli yukarıya çekilmiştir. Restitüsyonda dönem örnekleri de incelenerek döşeme kotu aşağıya çekilmiştir. Ancak uygulama sırasında harim döşemesinin kaldırılması ve özgün kot tespiti yapılması önerilir.

Yakın dönem onarımlarda cephelerde yapılan çimento harçlı derz ve sıva müdahaheleri yanlış ve özensiz yapıldığından cephe taş derzleri okunamamaktadır.

  • Kesme taş olan cephe derzleri mevcutta okunduğu kadarı ile mevcut taş ebatlarına uygun olarak restitüsyonda tamamlanmıştır.
  • Çatı örtüsü kurşun olarak önerilmiştir.
  • Batı cephesinde arazide setleme olduğundan destekler yapılmıştır. Ancak taş desteklerin cephe içinde belli sistematiğinin olmaması bize yapının yapım tarihinden daha sonraki bir dönemde yapıldığını düşündürmektedir. Ancak elimizde kesin belge olmadığından destekler korunmuş ve mevcut  yerleri yükseklikleri değiştitilmemiştir.
  • Yine batı cephesinde zemin kot pencere üst bölümleri düz atkılıdır ve kemerli değildir. Diğer cephelerde ise düz atkılı kemer üst bölümleri sivri kemer ile geçilmiştir. Bir dönem bu duvar üzerinde bazı değişikler olduğu anlaşılmakla birlikte elimizde belge olmadığından restitüsyonda pencere formları mevcut durumları ile korunmuştur.
  • Ahşap minber ve vaaz kürsüsü dönem örneklerinden alınarak önerilmiştir.
  • Zemin döşemesi pişmiş toprak önerilmiştir.
  • Minare mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Betonarme şadırvan, tuvaletler avlu içinden kaldırılmıştır.
Sulukule
1992 yılındaki kurul kararı
Onarım öncesi fotoğrafı
Onarım öncesi fotoğrafı
Onarım yapılarkenki fotoğraf
Onarım yapılarkenki fotoğraf
Onarım öncesi fotoğraf ( doğu cephesi)

RESTORASYON RAPORU

Restorasyon projesi restitüsyon doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre restorasyonda alınan kararlar şunlardır;

  • Taşıyıcı sistemler raporu ve restitüsyon projesi doğrultusunda yapıya eklenen betonarme son cemaat mahali, imam evinin kaldırılması önerilmiştir. Bu şekilde camii açığa çıkarılmıştır.
  • Giriş kapısı üstüne ahşap dikmeli giriş saçağı önerilmiştir.
  • Yapı harim içindeki betonarme eklerin kaldırılması önerilmiştir. Kadınlar mahfili mevcuttaki özgün olduğu düşünülen ahşap dikme ile sınırlandırılmış batı ve doğu cephesinde devam ettirilmemiştir. Mahfil çıkış merdivenleri restitüsyonda olduğu gibi harim giriş kapısının solunda önerilmiştir. Ahşap karkaslı merdiven tek kolludur.
  • Kapı ve pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiş, restorasyon projesinde detayları verilmiştir.
  • Uygulama sırasında çatı içine girilmeli ve karkasın durumu tespit edilmelidir. Projede çatının değiştirilmesi kararı verildiğinde önerilen çatı strüktürü çizilmiştir. Ayrıca taşıyıcı sistemler raporunda da belirtildiği gibi tavan döşemesi betonarme ise ahşap ile değiştirilmesi önerilmiş ve proje buna göre çizilmiştir. Çatı örtü kaplaması restitüsyonda olduğu gibi kurşun önerilmiştir.
  • Harim döşemesi mevcutta yükseltilmiştir. Projede yaklaşık 30 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında mevcut döşemenin kaldırılması ve özgün kotun araştırılması önerilir. Araştırma sonucunda tespit yapılamaz ise restorasyondaki kotun uygulanması önerilir. Döşeme malzeme tespiti yapılamaz ise de yine projede önerilen pişmiş toprak malzemenin yapılması önerilir.
  • İç duvarlarda raspa yapılması önerilir. Raspa sonucunda kalem işi tespiti yapılır ise özgününe uygun olarak restorasyonun yapılması önerilir. Kalem işi tespiti yapılmaz ise malzeme raporunda önerilen oranlarda hazırlanan karışıma göre duvarların sıvanması önerilir.
  • Cephelerde çimento harçlarının temizlenmesi, derzlerin malzeme raporunda verilen oranlara göre hazırlanan karışım ile yenilenmesi önerilir. Yine malzeme raporunda belirtildiği gibi kararmaların mekanik yöntemle temizlenmesi önerilmiştir.
  • Cephelerde ve avlu duvarlarındaki taşlarda malzeme kaybı 5 cm.’ den büyük ise bu bölümün çürütülerek, özgün malzemesine uygun taş ile tamamlanması önerilir. 5 cm.’ den küçük olan malzeme kayıplarında müdahale önerilmemiştir.
  • Avluda kazı yapılarak özgün kotun araştırılması önerilir. Özgün kot ve malzeme tespiti yapılamaz ise restorasyondaki kotlara uyulması ve traverten döşeme kaplamasının yapılması önerilir.
  • Mevcut tuvalet ve şadırvan muhdes olduğundan kaldırılmıştır. Tuvaletler batı yönünde önerilmiştir (bzk. Restorayon vaziyet planı). Abdestlikler üst kotta, tuvaletler alt kotta planlanmıştır.

KAYNAKÇA:

ASLANAPA; Oktay                                    : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983.

AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk  250 Senenin Osmanlı Mimarisi,

   İstanbul 1953

AYVERDİ; Ekrem Hakkı; Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami,

Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN    : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

DİŞÖREN N. Esra                          : İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler,

İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat    

Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul   

1993 s.177,178

(ELDEM)Halil Edhem                    : Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934, s. 128-129

KOMİSYON                                    : Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, İstanbul 1993

KOMİSYON                                    : Fatih, İlk İstanbul, İstanbul 2004.

MAZLUM; Deniz                            : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766

İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001

Müler-Wiener; Wolfgang                : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker

  Sayın, İstanbul 1997.

ÖZ; Tahsin                                       : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964.

SEÇKİN, Selçuk                              : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal 

   Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002

SÖNMEZER, Şükrü                                   : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri

   Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,              

  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

ÜSTÜN; Ayşe                                  : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin

Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın                           : Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim

  Devri (886-926/1481-1520), İstanbul 1983

KAZASKER İVAZ EFENDİ CAMİİ Rölöve, Restitüsyon, Restorasyon Raporu

1-RÖLÖVE RAPORU

1-A-1 YAPI TARİHÇESİ

Cami, medrese, mektep ve çeşmeden oluşan külliye, Alanyalı Kazasker Manav Avuz (İvaz) Efendi (ö. 1586/994 H) tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli caminin Sinan tarafından inşa edildi­ği düşünülür, ama Mustafa Sâ’i’nin listelerinde böyle bir bilgi geçmez. Üç tarafı açık bir son cemaat yerinden meydana gelen yapı, eski Blakhernai Sarayı’nın temellerinden oluşmuş terasın üze­rinde yer alır.

18.  Yüzyılda yapının, 1729 ve 1782 yıllarında o bölgede çıkan yangınlardan etkilendiği düşünülür, çünkü alışılmadık biçimde batı cephesinin dış köşelerin­de yer alan caminin girişleri yaklaşık 18. yüzyıl sonu, 19. yüzyıl başı yapılan bir değişikliğin izle­rini taşımaktadır.

19.  yüzyılda son cemaat yeri yıkıldıktan sonra, 1940-1950 yıllarında ana kapıların önündeki ah­şap camekânlar ortadan kalkar.

1894 depreminde zarar gören cami ve minare son dönemlerde yenilenir ve günümüzde modern biçimde duvarla çevrilmiş bir bölgede yer alır.( Müller-Wiener, s.429)

Ayvansaray semtinde, Eğrikapı’da Bizans surlarının iç tarafında, Anemas Zindanı ü-zerinde, Anemas Kulesi ile Angelos kule­lerinin arkasında yer almaktadır. Alaiye-li (Alanya) Kazasker İvaz Efendi (ö. 1586) tarafından yaptırılan ve yapım kitabesi bu­lunmayan caminin cephelerinde görülen üslup özellikleri ve gelişmiş altıgen şema­sı göz önüne alınarak İvaz Efendi’nin ölü­münden az önce yapıldığı sanılmaktadır. Eyice Mimar Sinan’ın eseri olduğunu kuvvetle muhtemel olduğunu söylerken (Eyice,1963,s.58) Tokay, Caminin Mimar Sinan’ın tezkerelerinde kayıt­lı olmamakla birlikte Mimar Sinan çağı sonlarında, onun ekolüne ait bir yapı ola­rak kabul ediyor. Kuran, Kazasker İvaz Efendi Camiini Mimar Sinan’ın eserleri arasında göstermez.

Ancak İvaz Efendi Camii için Molla Çelebi Camii ve Babaeski ali Paşa Camiinde altıgen tabanın beş yarım kubbelerle eteklenmek suretiyle prototipi enlemesine kütle kuruluşuna dayalı altıgen şemayı kıble ekseni üzerinde de geliştirmek yolunda ilk adımı attığını belirterek, ikinci adım olarak da Eğrikapı Kazasker İvaz Efendi Camii atılacak burada ana kapı merkezden yanlara kaydırılıp mihrap çıkıntısının karşısına bir maksure konularak, yarım kubbeyle örtülmese de  altıgenin sonuncu koluna yer verildiğini söyler (Kuran, 115),

Şehrin surlarla çevrili kuzeydoğu köşe­sinde Edirnekapı ile Ayvansaray arasın­da, Eğrikapı yakınında Halic’e hâkim bir yerde inşa edilmiştir. Halk arasında Eğ­rikapı Camii adıyla da anılan mabedin ya­nında bir de meydan çeşmesi vardır. Ev­velce sıbyan mektebiyle bir medresenin olduğu bilinmekle beraber bunlardan hiç­bir iz kalmadığı gibi yerleri de tespit edi­lememiştir. Caminin banisi Kazasker İvaz Efendi (ö. 994/1586) kıble duvarı önünde­ki hazîreye defnedilmiştir. Hazîrede adını taşıyan bir mezar taşına rastlanmamakla birlikte tam mihrabın hizasında üzerin­de hiçbir yazı olmayan, hazîredeki bütün taşlardan daha büyük silindir biçiminde iki şâhidenin İvaz Efendi’nin kabrine ait olması kuvvetle muhtemeldir.(Eyice 2001, s.490  )

İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans dönemi­nin son yüzyıllarında imparatorların ter­cih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandı­rılan bu burcun bir vakitler Bizans sara­yının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğ­ru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerin­deki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandı­rılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir çöküntü; şimdiye ka­dar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur.( Eyice 2001, s. 491 )

Ayvansarâyî, camiyle birlikte İvaz Efendi’nin medrese, sıbyan mektebi ve çeşme yaptırdığını bildirerek vakıflarına evlâdının ve soyundan gelenlerin müte­velli olduğuna işaret eder.( Ayvansarayi, I s. 147, Camilerimiz Ans. Haz. İhsan Erzi, 199,200 ) Caminin sur­lara yakınlığı yüzünden burada medrese inşa edilmesine imkân yoktur. Belki Ha­liç tarafındaki boş arsanın yerinde ahşap bir medrese yapılmış ve zamanla kaybo­lup gitmiştir. Caminin kıble yönünde avlu duvarı dışındaki küçük meydanın ortasın­da olan kitâbesiz çeşme ise hâlâ durmak­tadır.

Caminin tarihçesine dair bilgi yoktur. İstanbul’un geniş bölgelerini harabeye çeviren büyük yangınlardan etkilendiği tahmin edilmektedir. Wolfgang Müller-Wiener, bu bölgede önemli zararlar ve­ren 1729 ve 1782 yangınlarından zarar görmüş olabileceğini söylemekteyse de buna inanmak zordur. Çünkü caminin için­de yangından kolayca etkilenmesi müm­kün olan ahşap pencere kapakları ve na­kışlı külahı yine ahşaptan olan minber gü­nümüze kadar gelebilmiştir. XIX. yüzyıl içinde, camiyi üç taraftan çeviren ve İs­tanbul mimarisinde bir yenilik olan çevre revakları ortadan kalkmış, sadece giriş­lere ahşaptan camekânlı sundurmalar ya­pılmıştır. 1940-1950 yılları arasında bun­lar da yok olmuş, son yıllarda ise girişlerin önüne öncekilere hiç benzemeyen çirkin bir sundurma inşa edilmiştir. (Eyice 2001 s. 491)

1-A-2 PLAN ÖZELLİĞİ

Bazı kaynaklarda yapının Sinan eseri olduğu düşünüldüğü yazsa da  Prof.Aptullah Kuran  gibi  araştırmacılar yapının Sinan eseri olmadığını söylemektedir. Yapı Sinan döneminde yapılmış olsada öğrencilerinden biri tarafından yapıldığına inanılmaktadır. Sinan eseri olarak camiinin gösterilmemesinin en önemli nedenleri arasında cephe kurgusu olarak, üst örtü biçimi ve kat planları ile Sinan’ı yansıtmamasıdır.

Almaşık duvar örgülü yapı 14.41 m. X 15.70 m. ebatlarında kareye yakın plan şemasına sahiptir. Mihrap bölümü eyvan oluşturarak kare plandan dışarıya doğru çıkma yapar.

Yapının iki  giriş kapısı vardır. Kuzey cephesinin sağ ve sol köşelerinde yan yana konumlandırılmış ikişer adet ahşap kapı vardır. Kapılardan iç bölümdekiler harime açılırken köşedekiler kadınlar mahfil katına çıkış sağlayan merdivenlere açılır.  Çıkış merdivenleri taştır ve özgündür. Orijinal giriş kapıları ahşap olup dikdörtgen formludur ve sadedir.

Günümüzde soldaki iki kapıda kullanılmamaktadır. Girişler sağ köşedeki kapılardan yapılmaktadır. Giriş kapısı önünde geç dönemde yapılmış pvc doğramalı bir rüzgârlık vardır.

İçteki kapıdan harime giriş ara bir holden yapılır. Hol döşemesinde özgün altıgen tuğlalar görülür ancak; harim iç döşemesi özgün tuğlalar üzerine döşenen kadronlar üstüne kaplanan ahşap döşeme ile bu ara geçişten yaklaşık 9 cm. yükseltilmiştir. Giriş bölümlerinde doğu ve batı duvarlarında bier adet niş vardır. Nişlerin ahşap kapakları vardır.

Kubbe altı ayak üzerine oturtulmuştur. Ayaklar beden duvarları içinden yükselir.  Batı ve doğu cephesinde  zemin kat (bkz. rölöve +1.50 kot planı) kotunda ahşap sütunlu mahfil bölümleri yer alır. Bu cephe duvarlarının orta aksına gelen bölümlerinde harime doğru ayak bölümleri  dışarıya doğru çıkma yapar. Bu bölümlerin harime bakan yüzlerinde nişler yapılmıştır. Kuzey yönündeki ayakların harime bakan yüzlerinde de nişler bulunur. Ayrıca sağ ve sol beden duvarlarında pencere aralarındaki duvar bölümlerinde nişler vardır.

Pencere yerleşimleri açısından simetri olan yapının batı ve doğu duvarlarında karşılıklı toplam 8’ er pencere vardır. Pencere düzeni ayakların sağ ve sol tarafında ikişerli olarak yapılmıştır. Dikdörtgen formda olan açıklıklar düz atkılıdır. İç bölümdeki mermer söve profilleri çok sadedir. Pencerelerde iç kısımdaki ahşap kapaklar sökülmüş, kadınlar mahfili katında toplanmıştır. İç denizlikleri mermerdir. Özgün olan denizliklerdeki mermerler tek boy değildir.

Mihrap cephesi dışarıya doğru çıkma yapar. Mihrap nişi beşgendir ve üst bölümü skalaktit ile geçilmiştir. İvaz Efendi Camii’nin iç süslemesinde çini yalnız mihrapta kullanılmıştır. XVI. yüzyılın en kaliteli İznik çinileriyle kapla­nan mihrabın iki kenarındaki ince sütunçelerle kaide ve başlıklarındaki kum sa­atleri de çiniden yapılmıştır. Mihrap nişi­ni çerçeveleyen çiniler, beyaz zemin üze­rinde her bir karoda iki yarım olmak üze­re sekiz uçlu yıldızlarla bezenmiştir. Mih­rabın iç yüzeyi uzunlamasına dilimler ha­lindedir. Yaprak ve çiçeklerden oluşan bir süslemeye sahip olan, beş tam, iki de yarım pano halindeki yüzeylerin üstlerinde çini üzerine Allah ve Muhammed, Ebû Bekir ve Ömer, Osman ve Ali, Hasan ve Hüseyin, en sonuncuda da “rıdvânullâhi teâlâ” yazıları yer almıştır.

Mihrap nişinin her iki yanında birer pencere vardır. Bu iki pencerenin mermer söve malzemeleri diğerlerine göre pembemsi renkte olup profilsiz, düzdür.

Kadınlar mahfil galerileri zemin kotunda ahşap sütunlara ve beden duvarlarına taşıtılmıştır. Ahşap sütun başlıkları yaprak motifi ile bezenmiştir. Sütun araları sivri kemer ile geçilmiştir. Batı ve doğu yönünde 6’ şar sütun vardır. sütunlar Sekizgen planlıdır.

Kuzey yönünde giriş kapılarının açıldığı küçük eyvanların orta bölümünde ibadet alanına katılmış eyvan vardır. Bu şekilde yapı kuzey yönüne doğru genişletilmiştir. Kubbenin oturduğu ayaklar bu bölümden iç kısma doğru yerleştirilmiştir. Bu şekilde alan kazanılmıştır. Kuzey cephesindeki eyvanın üst bölümündeki kadınlar mahfil galeri döşemesi alttaki iki mermer sütun ve duvarlara taşıtılmıştır. Mermer sütunların başlıkları klasik üslup özelliğinde türk üçgenlerinden yapılmıştır. Sütunlar sekizgen planlıdır. Kuzey yönündeki eyvanın döşeme kotu harim döşeme kotundan 14 cm. daha yüksektedir. Mermer sütunların önünde ahşap korkuluklar vardır. Bu bölümde kuzey cephesine açılan 4 adet pencere vardır.

Kadınlar mahfili kuzey, doğu ve batı yönlerinde ‘U’ şeklindeki planlanmıştır. Zemin kattaki ahşap dikmelerden harime doğru çıkma yapmayan galerilere kuzey cephesi köşelerindeki taş merdivenlerden çıkılır. Döşemesi ahşap olan galeri katının korkuluklarıda ahşaptır. Güney, doğu ve batı duvarlarındaki pencere ve niş düzeni zemin kat ile aynıdır. Pencere iç denizlikleri mermerdir ancak; özgün olmayıp yenilenmiştir.

Kuzey yönünde zemin kat eyvan üstüne gelen orta galerideki pencere düzenide alt kat ile aynıdır. Taş merdivenlerle çıkılan bölümlerde giriş kapılarının olduğu kısımların üst bölümünde ikişer adet pencere açılmıştır. Kadınlar mahfili galerilerinde pencereler

iki ayrı kotta yerleştirilmiştir. Rölöve projelerinde çizildiği gibi mahfil katındaki ilk pencere sırası +4.10 kotundadır. +5.40 kotundaki pencere düzeni alt kotlara göre farklıdır. Doğu ve batı cephesindeki 4’ er pencere 6’ şar adete yükselir. Bu kot pencereleri düz atkılı değil, yarım daire formunda kemerler ile geçilmiştir. İçlikleri yoktur. Dışlıklarda filgözüdür. Kuzey galerisinde ikinci kottaki pencere düzeni ile birinci kottaki pencere düzeni aynıdır. İkinci kot pencereleri yan galerilerde olduğu gibi yarım daire formlu kemer ile örtülmüştür. İçlikleri yoktur. Filgözü dışlıklar takılmıştır.

Kuzey cephesinde +8.40 kotunda bir galeri daha vardır. Bu galeriye kadınlar mahfiline çıkış sağlayan köşelerdeki merdivenlerin olduğu bölümdeki taş merdivenlerden ulaşılır. Ne amaçla yapıldığı bilinmeyen bu galerinin planda olması yapının Sinan eseri olmadığını gösteren en önemli sebeptir. Çünkü Sinan eserlerinde hiçbir şekilde kullanımı bilinmeden yapılan bir mekan yoktur. Mekan döşeme kesiti yüksekliği çok azdır. Bu bize galeri katının sonradan eklendiğini düşündürse galeri katına çıkışı sağlayan simetrik iki adet taş merdiven kurgusuna ters düşmektedir. Ancak plan kurgusu cephe düzeni ile Sinan eseri olup olmadığı tartışılsa da İvaz Efendi Camii, Mimar Sinan’ın yap­tığı altıgen sistemli ibadet yerlerinin ben­zeridir. Bu plan az veya çok değişikliklerle hepsi XVI. yüzyılın ikinci yarısında yapılan Beşiktaş’ta Sinan Paşa, Topkapı’da Kara Ahmed Paşa, Kadırga’da Sokullu Mehmed Paşa, Fındıklı’da Molla Çelebi, Babaeski’­de Semiz Ali Paşa, Üsküdar’da Eski Vali­de camilerinde uygulanmıştır. Fakat bu bina, klasik bir son cemaat yerine sahip olmayışı bakımından da alışılmışın dışın­da kalır. Giriş cephesi Türk sanatında tek örnektir. Harimi üç taraftan saran revak sistemi, Kahire’de Sinan Paşa ve XVIII. yüzyıla ait Mehmed Bey camilerinde gö­rülür. Sinan Paşa Camii 979 (1571) tarih­li olup minaresi burada olduğu gibi kıble duvarına bitişiktir; fakat yan revaklar ah­şap değil kagirdir. Mehmed Bey Camii ise 1188’de (1774) yapılmıştır. İvaz Efendi Camii o derece

değişik özelliklere sahip­tir ki onun da XVI. yüzyıla damgasını vu­ran Mimar Sinan’ın eseri olabileceği akla gelir. Ancak bu büyük ustanın yaptığı bi­naların adlarını veren tezkirelerde yer al­maz. Hayatının son yıllarında ortaya konan bu eserde onun mimari tutumu çok belirlidir.(Eyice 2001, s. 492 )

+8.40 kotundaki galeriye diğer kotlarda olduğu gibi kuzey cephesinden 4 pencere açılır.

Cami plan bakımından dikdörtgen be­den içinde altı paye ile taşınan kubbeli tiptedir. Mihrap, kıble yönünde dışarıya çıkıntılı olarak taşan küçük bir mekân içindedir. Harimi örten ana kubbe, altıge­ni meydana getiren ve duvarlardaki pa­yelere oturan büyük kemerlere binmek­tedir. Pandantiflerle geçişi sağlanan ana kubbenin etrafında biri kıble yönünde ol­mak üzere iki yanda ikişerden toplam beş yarım kubbe bulunmaktadır. Köşe­lerde zengin skalaktit dolgulu geçişlere sahip tromplar vardır. Harimde, diğerle­rinden daha geniş bir kemerle ayrılan mihrap çıkıntısı üzerindeki

 yarım kubbe­nin geçişleri içten dilimli tromplarla sağ­lanmıştır. Kurşun kaplı olan kubbe ve ya­rım kubbelerin kasnaklarında da pence­reler açılmıştır. İvaz Efendi Camii, mimarisi bakımın­dan çağdaşı başka Türk eserlerine ben­zemeyen çok değişik bir yapıdır. Normal bir şadırvan avlusuna sahip olmadığı gibi bir şadırvanı da yoktur. Ayrıca bu önemli unsurun evvelce varlığını gösteren herhangi bir ize de rastlanmamaktadır. Mihrap kısmı ile­riye taşan kare şeklindeki caminin üç ta­rafından cephelerini” U” biçiminde saçak  sarıyordu. Saçak  tek meyilli ahşap ça­tıya sahip olup ince ahşap direklere da­yanıyordu. Bu dayanakların mermer kaideleriyle revakların altıgen biçimli tuğla döşemeleri 1935’li yıllara kadar görülür­dü; günümüzde bunlar yok olmuştur. Sağdaki revak bir bakıma son cemaat yeri gibi kullanıldığından alışılmışa ters düşen bir uygulama ile kıble duvarı kö­şesine ve dışa çıkıntılı yapılan minarenin

kürsü kısmında küçük bir mihrap mev­cuttur. Bu ölçüdeki ibadethanelerin hep­sinde olması gereken üç veya beş bölüm­lü bir son cemaat yeri de İvaz Efendi Camii’nde bulunmamaktadır. Yanlardaki gi­bi direklere dayanan ahşap tavanlı bir re­vak burada aynı görevi yapıyordu ve bir çift mihrap buranın fonksiyonuna işaret ediyordu.

Giriş cephesinin sağında olması gere­ken minare, güney kıble duvarının köşesi­ne ayrı bir kütle olarak yerleştirilmiştir. Kesme taştan yapılmış olan ve zaman içinde bir kısmı yıkılarak, kısmen tahriba­ta uğrayan minare, 1960’h yıllarda resto­rasyon geçirerek tamamlanmıştır. Minare­nin kürsü kısmında bulunan bir mihrap ni­şinden, camiyi üç taraftan çevreleyen son cemaat revağının buraya kadar gelerek minare ile birleştiği anlaşılmaktadır.(Tokay).Giriş dışarıdan ve yanda­dır. Hafifçe pahlandırılmış gövdesi üstün­de şerefeye geçişi sağlayan çıkmaları ge­niş çukurlu skalaktit halindedir. Şe­refeye kadar yıkık minarenin şerefe kor­kuluğu ile petek kısmı 1950’den sonra yapılmış. 1990’da tekrar yenilenmiştir.

1-A-3 CEPHE ÖZELLİKLERİ

Cami kesme taş ve tuğladan karma malzeme ile yapılmış, bazı yerlerde ve mihrap çıkıntısında yalnız taş kullanılmış­tır. Pencere söveleri küfeki taşındandır. Her tarafında başka benzerlerinde rastlanmayan yeniliklere sahip olan cami­nin en şaşırtıcı özelliği giriş cephesidir.  Camiye giriş kapı yerleşimi ile tip olarak tek örnektir.

Mevcutta kuzey avlu bölümünde camii ön saçak bölümünü taşıyan ahşap direklerin oturduğu mermer kaideler bulunur. Yan cephelerdeki kaidelerin geç dönem mermer ile kaplanan avlu döşemesi altında kaldığından tespit edilemediği düşünülmektedir. Mevcutta ‘U’ planlı camiyi çevreleyen son cemaat saçak bölümü yoktur.

Yönlere göre camii cephe mimarisini incelersek;

KUZEY CEPHESİ (GİRİŞ CEPHESİ)

Bu cephe öyle tasarlanmıştır ki önünde ke­merli, kubbeli bir son cemaat yerinin ya­pımı düşünülmüş olamaz. Ayrıca her ca­mide bulunan âbidevî bir taç kapı yoktur. Bunun yerine iki yanlarda yer alan insan boyu ölçülerinde mermer söveli yay ke­merli ufak kapılardan içeri girilir. Her gi­rişin bitişiğinde ikinci bir giriş daha var­dır. Bunlar yukarı galerilere çıkış içindir. Böylece bu cephede iki yanlarda birer ikiz giriş yer almıştır. Cephenin ortasın­da normal olarak taç kapının yerinde bir birine bitişik dört pencere açılmıştır; üst kısmında da ortada bu dörtlü pencere sistemi sürdürülmüş, ikiz girişlerin üst­lerinde altlı üstlü ikişer pencere açılmış­tır. Alttaki pencereler dikdörtgen, üstte­kiler sivri kemerlidir.

Kadınlar mahfili üstündeki galeri katı kendini cephede de hissettirmiştir. Tek başına yükselen galeri bölümünün üst örtüsü kırma çatıdır. Çatı örtüsü kurşundur. Kasnaklar kurşun kaplıdır.

Sağ köşedeki giriş kapı önüne yapılan geç dönem rüzgarlık cephe karakterine aykırıdır.

DOĞU CEPHESİ (SOL YAN CEPHE)

Almaşık duvar örgülü cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır. 

Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğruçıkma yaparak cephede de

vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.  Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.01 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).

Dışarıya doğru çıkma yapan ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.01 kotundan başlayan mahfil katı üst kot pencere kemeri + 7.77 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini içine alır.

Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki duvar örgüsü kesme taştır.

Köşelerdeki yarım kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da yapılmıştır.

Sol bölümde doğu duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.

GÜNEY CEPHESİ(ARKA CEPHE)

2 sıra tuğla 1 sıra taş duvar örgüsü bu cephede de devam eder. Mihrap eyvan oluşturacak şekilde güney duvarından öne doğru çıkarılmıştır. Cephedeki en ilginç nokta mihrap nişi üzerine denk gelen yarım daire formlu büyük penceredir. Filgöze pencerenin altında 2 sıra pencere vardır. Zemin kot pencereleri diğer pencerelerle aynı özelliktedir. Üst kot pencereleri ise mihrap çıkmasının yan duvarındaki pencere ile aynı özelliktedir. Pencere üzerleri sivri kemer ile geçilmiştir. Alt ve üst kot pencereleri aynı akstadır.

Mihrabın öne çıkan duvarının arkasında kalan güney duvarında  3 ayrı kotta yer alan pencere sırası vardır. Bu pencereler aynı akstadırlar.

Minare kesme taştır. Plana yerleşimi açısından diğer camiiler ile aynı özellikte değildir. Güney ve batı cephelerinin köşe noktasından dışarıya doğru çıkma yapar. Kürsüsü ile gövdesi arasındaki geçiş üçgenlerle sağlanmıştır. Şerefe altı skalaktit ile geçilmiştir. Korkuluğu taş şebekedir.

BATI  CEPHESİ (SAĞ YAN CEPHE)

Doğu cephesi ile aynı özelliktedir. Sadece bu cephede sağ köşede kesme taş minare yükselir. Minare giriş kapısı bu cepheye bakar. Düz atkılı kapının üst bölümündeki taş madalyon eridiğinden motifi okunamamaktadır.

Almaşık duvar örgülü cephede toplam 5 sıra pencere vardır. Zemin kot ve mahfil katına açılan alt kot pencereleri alt alta, birbirlerinin aksında yapılmıştır. Bu pencereler dikdörtgen formda olup düz atkılıdır. Söveleri küfeki taştır. Pencere önlerinde lokmalı demir parmaklık vardır. İki kot penceresinin söve profilleri farklıdır. 

Mahfil katının üst kottaki pencereleri yarım daire kemerin içinde kalır. Yan duvarlarda kubbenin otuduğu orta akstaki ayak dışarıya doğru çıkma yaparak cephede de vurgulanmıştır. Ancak çıkma beden duvarı tamamında devam etmez.  Rölöve de doğu cephesinde yazan + 5.07 kotunda biter. Günümüze ulaşamayan ahşap çatılı son cemaat revağı bu bölüme oturmakta ve cephe hattında ahşap aşık devam etmektedir (bkz. restitüsyon projesi).

Dışarıya doğru çıkma yapan ayağın beden duvarında yükseldiği + 5.07 kotundan başlayan mahfil katı üst kot pencere kemeri + 7.75 kotuna kadar yükselir. Yayın çapı alt kat pencerelerini içine alır.

Kemerlerin içinde 3’ er adet pencere vardır. Bu kotta toplam 6 pencere bulunur. Tuğla kemerler ile saçak profili arasındaki duvar örgüsü kesme taştır.

Köşelerdeki yarım kubbelerin kasnaklarında fil gözü dışlıkları olan yarım daire kemerli pencereler vardır. Aynı özellikteki pencereler ana kubbe kasnağında da yapılmıştır.

Sağ bölümde doğu duvarından daha geride dışarıya doğru çıkma yapan mihrap bölümün duvarı görülür. Bu duvardaki pencere düzeni farklıdır. Zemin kot penceresi aynı özellik gösterirken üst kotta bir pencere vardır. Filgözü dışlığı olan pencerenin üst bölümü sivri kemer ile geçilmiştir. Kemer örgüsü kesme taş ve tuğladandır.

1-A-4-İHATA DUVARLARI VE AVLU BÖLÜMÜ

İvaz Efendi Camii şehrin kara tarafı surlarının çok yakınında, Bizans dönemi­nin son yüzyıllarında imparatorların ter­cih ettiği bir mekân olan Blakhernai Sarayı kompleksinin kalıntılarının bulunduğu yerdeki teras üzerinde inşa edilmiştir. Avlusunun batı tarafı surlarla sınırlanmış olup burada bir de kule yer almaktadır. Anemas Kulesi diye adlandı­rılan bu burcun bir vakitler Bizans sara­yının bir bölümü olarak kullanıldığı belli olmaktadır. Buradan itibaren Halic’e doğ­ru sur duvarına paralel biçimde evvelce iki katlı olan kemerli ve tonozlu uzun bir dehliz uzanır. Bu meyilli arazide, üzerin­deki saray yapılarına bodrum katı teşkil eden ve Anemas zindanları diye adlandı­rılan bu mahzenin yukarı ucu İvaz Efendi Camii’nin önündeki avlu düzlüğü altında da uzanmaktadır. Son yıllarda burada meydana gelen bir

çöküntü; şimdiye ka­dar içine girilip incelenmeyen bu kısmın varlığını da ortaya koymuştur ( Eyice 2001, s. 491 ).

Moloz taş örgülü ihata duvarlar derviş Zade sokak boyunca devam eder ve doğu cephesine döner ancak; bu yöndeki duvarlar mevcuttaki komşu parsel içinde olan kafe yapısı duvarına saplanarak sonlanır. Batı yönünde ise bir kısmı görülen ihata duvarları komşu yapıların duvarlarına saplanır. Geç dönem yapılar bahçe duvarları yıkılarak duvar kalınlığının kendi parsellerine katması sonucunda günümüzde bu yöndeki ihata duvarlarının bir kısmı tespit edilebilmektedir. Kuzey yönünde ihata duvarı devam etmez. Avlu kuzey bölümünün bir bölümünde yıkım kararı alınan ahşap evler bulunurken alt kotta da animas zindanları kazı çalışmaları devam etmektedir. Kazı alanı camii bahçe alanından tel örgülerle ayrılmıştır.

Avlu döşemesinin bir kısmı mermer bir kısmı paket taş kaplamadır. İki malzemede özgün değildir.

Derviş Zade sokağının sol köşesinden girilen avlu bahçesinin sol bölümünde yani camii arka bahçesinde hazire vardır. Hazire bölümü  camii minare kürsüsüne dayalı olarak başlayıp güney yönüne doğru devam ederek giriş kapısının olduğu bölüme gider. Giriş kapısının sağında geç dönem de yapılmış tek katlı kullanılmayan bir yapı vardır.

İhata duvarlarının harpuştaları yok olmuştur. Çimento harçlı harpuşta yapılmışsa da sağlıklı olmamıştır. Duvarlarda malzeme kaybı ve derz boşalması görülür.

Avlunun kuzeybatısında imam evi ve alt katında tuvalet ve abdestlikler yer alır.

1-A-5 CAMİİ KALEM İŞLERİ

Camii içerisinde duvarlarda kalem işleri yoktur. Kemerlerde, kubbe içinde yapılan kalem işlerinin son dönemde yapılmıştır. Zemin kattaki mahfil döşemelerinin oturduğu ahşap sütunları bağlayan kemerler üzerinde ise raspa çalışması yapılmış ve özgün kalem işleri açığa çıkarılmıştır.

1-A-6 YAPIDAKİ BOZULMALAR

Yapı içerisinde ciddi bir bozulma yoktur. Camii taşıyıcı sşstemi ile ilgili gözle yapılan tespitlerde bir sorun görülmemektedir. Cephelerde fiziksel bozulmalar tespit edilmiştir. Bunları sıralarsak;

  • Cephelerde malzeme kayıpları görülür
  •  Özellikle güney cephesinde geç dönem uygulanan çimento şerbetli ince bir sıva tabakası vardır.
  • Tüm cephelerde kirlenme gözlenir. Özellikle güney cephesinde karbonlaşma vardır.
  • Lokmalı demir parmaklıklarda paslanma tespit edilmiştir
  • Klima, kablo gibi tesisat elemanları nedeni ile cephelerde görsel kirlilik oluşmuştur.
  • İç duvarlarda rutubetlenme görülür.

2- RESTİTÜSYON PROJESİ

2-A-MİMAR SİNAN ESERLERİ

KARA AHMED PAŞA CAMİİ

Sadrazam Kara Ahmet Paşa tarafından 1555 tarihinde Sinan’ a yaptırılmıştır.  Enlemesine dikdörtgen planlı olan camii İvaz’ da olduğu gibi altı ayaklı sistem ile yapılmıştır. Avlu son cemaat yeri ön ve yanlarda revaklarla çevrelenmiştir. Revaklar kubbe ile geçilmiştir.

Harim bölümü orta kubbesi altı ayak üzerine oturur. Köşeler ise yarım kubbe ile geçilmiştir.

Kara Ahmed Paşa Camii

SİNAN PAŞA CAMİİ

Sinan Paşa Camii  Beşiktaş meydanındadır. Sinan eserlerinden olan yapı planı olarak altıgen ayak ve kemer sistemine oturmakta ve yanlara doğru ikişer kubbe ile genişlemektedir. Altıgen ayak sistemi  İvaz camii ise benzer özelliğidir. Yapı kendisinden yüzyıl kadar önceki Üç Şerefeli Camii’ nin tekrarıdır. Bina kitlesinin sağında  bir şerefeli minaresi ve ortasında şadırvanı olan avlusu vardır. Sağ ve solda birer kapı ile girilen avlu U şeklinde çatılı bir revak ve medrese odalarıyla çevrelenmiştir. Camii almaşık duvar örgüsüne sahiptir.

Avlu düzeni ,camii girişleri ile İvaz Efendi camiine benzerlik göstermez.

Sinan Paşa Camii

KILIÇ ALİ PAŞA CAMİİ

1580 yılında tamamlanan camii Kılıç Ali Paşa Külliyesi içinde yer alır. Camii avlusuna 5 kapıdan girilir.  Camii, kıble ekseni üzerinde derinlemesine düzenlenmiş,  son cemaat yeri çift revaklı bir yapıdır. Dört adet yuvarlak fil ayağına oturan 12.70 m. çapındaki orta kubbe doğuda ve batıda birer büyük kemer, kuzeyde ve güneyde yarım kubbelerle desteklenmiş, bir üçüncü yarım kubbede mihrap çıkıntısı üstüne konulmuştur. Caminin, yarım kubbelerle kıble doğrultusunda uzayan orta mekânının üç yanı mahfillerle çevrilidir. Kuzeyde dikdörtgen kesitli dört ayakla, 5 aksa bölünmüş arka sahın; doğuda ve batıda 5 birimli yan sahınlar yer alır.

Mahfile çıkan merdivenler camiin kuzey köşelerinde çıkıntı yapan kulaklar içine sokulmuşlardır. Doğudaki merdiven kovası, camiin saçak düzeyinde kesilerek bir kubbe ile bitirilmiştir. Batıdakinin merdiveni ise mahfil katına vardıktan sonra şekil değiştirerek minareye çıkışı sağlar.

Kılıç Ali Paşa Camii Zemin Kat planı
Kılıç Ali Paşa Camii Kesiti
Kılıç Ali Paşa Camii Mahfil Katı Planı

ATİK VALİDE CAMİİ

Yapımına 1570 yılında başlayanan camii 1583’ de tamamlanmıştır. Camiye çeşitli dönemlerde ekler yapılmıştır. Hadikat ül-Cevami’ de caminin önce altıgen şemaya göre tek kubbeli yapıldığı, daha sonra vakfın mütevellisi Pir Ali tarafından iki yanına çifter kubbeli kanatlar eklenmek suretiyle genişletildiği yazılıdır. Yapı mevcut durumu ile Sinan’ ın altıgen camilerinden biridir. Sinan bu camide 12.70 m. çapındaki kubbeyi önde ve arkada beden duvarına, yanlarda kahverengi somaki sütunlara oturtmuştur. Sütunlar kemerlerle daha gerideki ayaklara bağlanmış; ana kubbe ikisi sağda, ikisi solda ve biri mihrap çıkıntısı üstünde olmak üzere beş yarım kubbe ile desteklenmiştir.

Atik Valide cmii Plan şeması

2-A-2 RESTİTÜSYON RAPORU

İvaz Efendi Camii Sinan’ ın yaptığı altıgen sistemli camilere benzemekle birlikte giriş cephe düzeni,’U’ biçimli son cemaat bölümü ve üst kotta yer alan galeri planı ile benzer örneklerine rastlanılmamış bir mimariye sahiptir. Bu nedenle bazı araştırmacılar tarafından Sinan ekolünden gelen başka bir mimar tarafından yapıldığı fikri ortaya atılmaktadır.

Yapı günümüze son cemaat saçak bölümü dışında özgün cephe ve plan özelliğini koruyarak gelmiştir. Restitüsyon kararlarını ve nedenlerini açıklarsak;

-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile yükseltilmiştir. Restitüsyon projesinde ahşap döşeme kaldırılmış, döşeme kotu mevcutta görülen altıgen tuğla döşeli zemin ile aynı yapılmıştır.

-Harimde batı ve doğu mahfillerdeki ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restitüsyon projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır.

-Zemin kat ve kadınlar mahfiline açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde istiflenmiştir. Kapak detayları bire bir alınmış ve restitüsyon projesinde çizilmiştir.

-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restitüsyonda önerilen ahşap kapaklar mevcut kapak detayına uygun yapılmıştır.

-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restitüsyon ve rölöve kesit paftaları).

-Kadınlar mahfil katının kuzey galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst kotuna kadar yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.

-Mevcut cephe düzeni özgün olduğundan projede değiştirilmemiştir.

-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun üzerinde bırakılan 4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restitüsyon planı da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır.

-Plan şemasının kurgusu, mevcut pabuç kaidelerindeki geçme yerlerinden ve yazılı kaynaklardan son cemaatin öne doğru eğimli çatısı ahşap sütunlara taşıtılmış, çatı karkası ahşap olarak önerilmiştir (bkz. restitüsyon projesi kesit paftası). Çatı örtüsü kurşundur. -Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği  mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Avlu kotu ortalama 50 cm. aşağıya çekilmiştir.

-Son cemaat döşemesi yazılı kaynaklarda geçtiği gibi altıgen tuğla yapılmıştır.

-Güney avludaki hazireler restitüsyonda bırakılmıştır. Vaziyet planı pervitich haritasına göre hazırlanmıştır. Animas zindanları pervititch de de işaretlidir. Ancak pervititch de ‘U’ şeklindeki son cemaat yerine giriş önlerinde rüzgarlıklar görülür ki bu girişlerle  ilgili elimizde fotoğraf vardır. Son cemaat yerinin yıkılmasından sonra yapıldığı düşünülen giriş saçakları için ayrıca bir restitüsyon dönem projesi verilmemiştir.

3- RESTORASYON RAPORU

20.yüzyıl başlarında yıkılan ahşap son cemaat bölümü dışında camii cephe ve plan özelliğini koruyarak günümüze kadar gelmeyi başarmıştır. Restorasyon kararları yapıdaki izler ve belgeler doğrultusunda hazırlanmıştır. Belge bulunamayan bölümlerle ilgili yorumlardan kaçınılmıştır.

Restorasyon projesinde verilen kararlar şunlardır;

-Mevcutta son cemaat yeri mermer kaplamadır. Uygulama sırasında avlu içine kazı yapılmalı ve tespitler ışığında avlu ile son cemaat mahallinin döşeme malzemeleri belirlenmelidir.

-Geç dönemde camii avlusundan zindanlara iniş merdivenleri yapılmıştır. Merdivenler camii parseli dışında kalmakla birlikte halihazırda kazı ve restorasyon çalışmaları sürmektedir. Zindanlar camii kotunun altında kalmaktadır, buda camii kullanımı açısından merdivenin bulunduğu bölümde tehlike yaratmaktadır. Zindanlar ile camii arasında merdivenlerle kurulacak bir sirkülasyonun doğru olmadığı düşünülmektedir. Gerek mevcuttaki kot farkının yarattığı tehlike gerekse bu bölümde sirkülasyon yaratılmak istenmemesi nedeni ile merdiven hattı çevresinde devam edecek bir koruma bandı oluşturulması gerekliliği düşünülmüştür. Günümüzün malzeme özelliğini taşıyan, gerek görüldüğünde ilerde sökülebilirliliği olan ve camii avlu bütünü

ile yarışmayan cam korkuluk yapılması önerilmiştir. Değinildiği gibi ilerde oluşabilecek değişikler sonucunda gerekli görülürse camiden Animasa geçiş verilmek üzere cam korkuluk modüllerinin merdiven çıkış aksına gelen bölümleri çıkarılabilir ve kapı konulmak sureti ile kontrollü geçiş sağlanabilir.

-Sağ bölümde yer alan kapıdan içeriye girildiğinde özgün altıgen tuğla döşeme görülür. Geç dönem uygulamalarında harim iç bölümü ahşap kadronlar üzerine yapılan ahşap rabıta döşeme ile yükseltilmiştir. Uygulamada ahşap rabıta kaldırılarak altıgen tuğla döşeme açığa çıkarılmalıdır.

-Harim de batı ve doğu mahfillerdeki ahşap döşemeli bölümde yükseltilmiştir. Projede bu bölümde ahşap kaplama yüksekliği kadar aşağıya çekilmiştir. Ahşap sütunların pabuç kısımları mevcutta görülmemektedir. Ancak döşeme üzerine pabuçsuz oturtulamayacağından restorasyon  projesinde basit detaylı pabuç çizimi yapılmıştır. Uygulama sırasında ahşap döşeme kaldırılmalı ve özgün döşeme kotu tespiti yapılmalıdır. Ahşap sütun pabuçlarıda açığa çıkarılmalıdır.

-Zemin kat ve kadınlar mahfiline açılan ilk kot pencerelerin söve içlerindeki kapaklar sökülerek camii içerisinde istiflenmiştir. Tespit edildiği kadarı ile kapakların durumu iyidir. Kurtlanmalara karşı kimyasal maddeler sürülerek, çüremeyi önlemek için yüzeye fırça ile emprenye yapılmalıdır. Ahşap kapaklar üzerine en son işlem olarak gomalak cila sürülmesi önerilir. Restorasyon projesinde kapaklar yerlerine takılacaktır.

-Niş önlerinde de kapak yapılmıştır. Niş içlerinde kapak montaj izleri vardır. Ayrıca giriş kapılarının sağ ve sol yan duvarlarındaki nişlerde özgün kapaklar bulunur. Restorasyon projesinde verilen detaya göre emprenye edilmiş, fırınlanmış ahşap kapaklar yapılacaktır.

-Elimizdeki eski fotoğraflarda duvarlarda kalem işleri tezyinatın olduğu, mevcut kalem

işlerinin özgün olmadığı görülür uygulama sırasında raspa yapılarak özgün kalemişleri açığa çıkarılmalıdır. Koruna bilen özgün bölümler korunmalı, tamamlamalar özgün motif ve tezyinata uygun yapılmalı ancak ayırt edilebilmesi için renk tonu ile oynanmalıdır.

-Kadınlar mahfili ahşap döşemesi geç dönemde değiştirilmiştir. Ahşap kirişlerin duvar içine oturduğu bölümlerde kırıklıklar vardır. Bu izlerden yola çıkılarak özgün döşeme kotu mevcut kottan ortalama 3 cm. yukarıya çekilmiştir (bkz. restorasyon ve rölöve kesit paftaları). Emprenye edilmiş fırınlanmış ahşap elemanlarla döşeme yenilenecektir.

-Kadınlar mahfil katının kuzey galerisinde mevcutta harime bakan sütundan kuzey cephesi pencerelerine doğru gergi atılmıştır. Ancak gergi ucu pencere alt kotundan yukarıda kalır, duvara oturmaz. Gergi ebatlarına bakıldığında özgün olduğu düşünüle elemanın bu şekilde fonksiyonu yoktur ancak; yapım sırasında mevcut durumundaki gibi tasarlanmadığı aşikardır. Harime bakan sütunlar ile kuzey duvarı arasındaki sistemi bağlamak ve çerçeve oluşturmak için atıldığı düşünülen gerginin duvara oturması gerekir. Bu nedenle pencere alt kotları bu bölümde gergi demiri üst kotuna kadar özgün yığma sistemde almaşık duvar örgüsüne uygun olarak örülerek yükseltilmiş, gergi duvar içerisine oturtulmuştur.

-Ahşap doğramalar iyi durumda olduğundan değiştirilmesi önerilmemiştir.

-Beton dışlıkların alt başlıklarının duvar yüzüne oturuş biçimleri sağlıklı olmadığından değiştirilmesi önerilmiştir.

-20. yüzyıl başlarına kadar olduğu bilinen son cemaat bölümü ‘U’ şeklinde projede çizilmiştir. A. Kuran’ ın ‘Mimar Sinan’ adlı eserinden alınan krokiye göre sütun yerleri belirlenmiş ve plana işlenmiştir. Sütun genişlikleri mevcutta avlu döşeme kotunun

üzerinde bırakılan 4 adet mermer pabuçtan oranlanmıştır. Mevcutta tespit edilen sütunlar restorasyon planın da işlendiği gibi giriş kapıları önündeki ilk sütun sıralarıdır. Ahşap sütunlar, ahşap çatı örtüsü ve sütun üzerine gelen ahşap yastıklar  emrenye edilmiş fırınlanmış ahşap malzemeden yapılmalıdır. Koruyucu olarak üzerine renksiz aşı boaya uygulanmalıdır. Restorasyon projesinde bu elemanların detayı verilmiştir.

-Son cemaat bölümünün çatı örtüsü restitüsyon projesindeki gibi kurşun önerilmiştir.

-Avlu kotunun geç dönemde yükseltildiği  mevcut sütun pabuçlarının döşeme kotu ile hemen hemen aynı olmasından bellidir. Restitüsyon projesine göre avlu kotu ortalama  50 cm. aşağıya çekilmiştir. Uygulama sırasında avlu döşemeleri kaldırılarak özgün kot araştırması yapılmalı ve sütun pabuçları açığa çıkarılmalıdır.

-5 cm.’ den fazla olan malzeme kayıplarında taş ve tuğla çürütülerek yerinden

alınmalı, özgün malzeme ile yenilenmelidir.

-Yüzey kirlenmeleri düşük basıçlı su ile temizlenmelidir. Cephede çıkmayan kirlenmeler olur ise Konservasyon Merkezine danışılarak AB 57 uygulaması yapılması önerilir.

-Lokmalı demir parmaklıklar ve gergilerin pası ince telli fırçalar ile temizlenmeli ve üzerine anti pas uygulanmalıdır.

-İç duvarlarda rutubet vardır. Bunu gidermek için yapı çevresinde drenaj önerilir.

-Çatlakların taşıyıcı sistem raporunda belirtilen öneriler doğrultusunda onarılması gerekir (bkz. taşıyıcı sistem raporu).

-İhata duvarları üzerindeki çimento harcın sökülmesi ve üzerine projede detaylandırılan taş harpuştanın yapılması önerilir.

-Geç dönemde yapılan avlu giriş kapısının kaldırılarak kurul arşivinde bulunan eski fotoğraftaki giriş kapısına uygun yapılması önerilir (bkz. restorasyon projesi avlu giriş kapı detayı)

-Batı cephesinde 48 nolu parselde bulunan apartman giriş kapısı avluya açılmaktadır. Bu girişin kapatılması gerekir.

-Doğu duvarı komşu parseldeki kafe duvarı boyunca animas zindanları kazı alanına kadar devam ettirilmiştir (bkz. restorasyon vaziyet planı)

-Avlu içindeki imam evinin yıkılması ve yerine yer üstünde tuvalet ve abdestlik mekanlarının yapılması önerilir (bkz. Restorasyon peojesi).

-Camii parsel içinde güney avlusunda hazireye doğru girinti yapan 51-52-53’ nolu parsellerin kamulaştırılarak camii alanına katılması önerilir. 51 parseldeki yapı özgün olmayıp camii alanına katılması için gerekli yasal işlemlerden sonra yıkılması, bu şekilde hazire bölümünün tamamen açığa çıkarılması gerekir.

-Kuzey avlusunda sur duvarlarına yaslanan ve kaçak yapılmış 2 yapı vardır. 60 parselde bulunan yapıların yıkılması ve bu alanında kamulaştırılarak camii avlusuna katılması önerilir. Mevcutta camii avlusu herkesin evine girmek için kullandığı bir yol haline gelmiştir. Avlu içerisine açılan yasal olmayan geçişlerin kapatılması, gerekli kamulaştırma işlemlerinin yapılarak camii avlusuna katılması camiyi avlusu, haziresi ile külliye haline getirecektir.

Pervititch Haritası (1929)
1935 senesine ait fotoğraf
1963 senesine ait fotoğraf
1960 senesine ait fotoğraf
1969 senesine ait fotoğraf
1969 senesine ait fotoğraf
A. Kuran’ dan alınan son cemaat plan krokisi
Müller’ in ‘İstanbul Tarihsel Topoğrafyası’ adlı kitabından alınan kroki
1958 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait otoğraflar
1947 senesine ait otoğraflar
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
1947 senesine ait fotoğraf
Doğu avlu duvarı görünüşü (kurul arşivinden alınmıştır)
Batı avlu duvarı (kurul arşivinden alınmıştır.)
Sokaktan güneybatı cephesine bakış (kurul arşivinden alınmıştır)
Animas Zindanları (kurul arşivinden alınmıştır)
Doğu cephesine bakış (kurul arşivinden alınmıştır).
Batı cephesi (kurul arşivinden alınmıştır)
Avlu giriş kapısı (kurul arşivinden alınmıştır).

KAYNAKLAR

ÜLGEN; HİKMET,’ İSTANBUL CAMİLERİ’, AKŞAM KİTAP KULÜBÜ YAYINLARI, 1966, İSTANBUL.

ÖNEŞ, GÖNCÜOĞLU, SAATÇİ, ERTUĞRUL, YÜKSEL, YİVLİK NEFTÇİ, NEFTÇİ; ETHEM RUHİ, SEMA, SUPHİ, ALİ DOST, MÜFİT, AYŞE, ARAS, ‘FATİH İLK İSTANBUL’, FATİH BELEDİYESİ BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜD.

‘FATİH CAMİLERİ VE DİĞER TARİHİ ESERLER’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI FATİH ŞUBESİ, 1991, İSTANBUL.

WIENER-MÜLLER; WOLFGANG, ‘İSTANBUL’UN TARİHSEL TOPOGRAFYASI’, YAPI KREDİ YAYINLARI, 2002, İSTANBUL.

AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-I.CİLT’, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-II.CİLT, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

ETHEM; HALİL,’ CAMİLERİMİZ’, İSTANBUL KANAAT KÜTÜPHANESİ, 1932, İSTANBUL.

‘İSTANBUL CAMİLERİ’, BABIALİ BASIMEVİ.

ASLANAPA; OKTAY, ‘OSMANLI DEVRİ MİMARİSİ’, İNKILAP KİTABEVİ, 1986, İSTANBUL.

ÖZ; TAHSİN; ‘İSTANBUL CAMİLERİ’, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1987, ANKARA.

KURAN; APDULLAH,’MİMAR SİNAN’,HÜRRİYET VAKFI YAYINLARI,1986,İSTANBUL

BERBEROĞLU;HİLMİ, ’15. VE16.YÜZYILDAKİ AHŞAP PENCERE VE KAPI KANATLARI’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI)

İYİANLAR; ARZU, ‘İSTANBULDA VALİDE SULTANLARIN ESERLERİ’ 1992, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

AKAR;FİKRİYE,’İSTANBULDAKİ SAĞLIK MÜESSESELERİ’, 1971, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

AKKILIÇ;ZUHAL, ‘İSTANBUL CAMİLERİNDE VAAZ KÜRSÜLERİ’, 1971, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

GÜNEŞ;SEMRA,’İSTANBUL CAMİLERİNDE MÜEZZİN MAHFİLLERİ’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

ALPAY;MİNE, ‘İSTANBUL CAMİLERİNDE SON CEMAATYERİ’, İSTANBUL (İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SANAT TARİHİ BÖLÜM KİTAPLIĞI).

KURAN; APTULLAH, EYİCE; SEMAVİ; ‘ MİMARBAŞI KOCA SİNAN YAŞADIĞI ÇAĞ VE ESERLERİ’, 1988,İSTANBUL, VAKIFLAR BANKASI

YÜKSEL;AYDIN,’ KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN DEVRİ’, İSTANBUL,2004, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ

PERVİTİTCH HARİTASI

ENCÜMEN ARŞİVİ

ALMAN MAVİLERİ

ANITLAR KURULU ARŞİVİ

FATİH AŞIK PAŞA CAMİİ RÖLÖVE-RESTİTÜSYON VE RESTORASYON RAPORLARI

Mayıs-2006

1-YAPININ TARİHÇESİ

Aşıkpaşa Caminin yapım tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Araştırılan kaynaklarda farklı tarihler geçmektedir. Fatih Camileri kitabında 1481 öncesinde yapıldığı, Fatih İlk İstanbul kitabında 1570 tarihinde yapıldığı belirtilmektedir. Cami içerisinde bulunan Hicri 1286 (M.1869) tarihli eski Türkçe bir levhada ise caminin tarihçesi şu şekilde anlatılmaktadır:

Mescid-i Aşık Paşa Bânisi Aşık Paşa Neslinden Kutb-ül ârifin Şeyh Ahmed Efendidir Aziz Meşârü ileyh Seyyid Velâyet Hazretlerinin Şeyhi ve Kayın Pederidir. Şeyh-i meşarü ileyh-i şeyh Zeyneddin el havâfi Kuddise sır-ruh’un hulefasından Şeyh Abdül-Latifin hulefâsındandır. Sekizyüz kırk altı senesi (846- M. Haziran 1442) muharrem-i avâhirinde rıhlet idüb binâ ve ihyâ iddigü mescid-i mezbûrun mihrâb-ı Piş-gâhına defn olundu. Mescid-i mezbûreyi hâssaten Âşık Paşa merhûmun rûh-u âliyesiçün binâ ve tokuz yüz yetmiş sekiz (978-M.1570) senesinde minberini dahi Eğri Abdi efendi zâde Muhammed Beg Efendi vaz’ itmişdir. Ve mescid-i şerifin havlinde medfun Ağâ-yı bâbüssaâde merhûm Hüseyin ağâ teyemmünen ve teberruken bin yüz toksan sekiz (1198-M.1783) tarihinde câmi-i şerifin i’mârına muvaffak olduğu halde irtihal itmiştir.

Aşıkpaşa Mescidinin banisi Aşıkpaşa neslinden Şeyh Ahmed efendidir. Seyyid Velayet Hazretlerinin şeyhi ve kayın pederidir. Şeyhin şeyhi Zeyneddid el Havafinin haleflerinden Şeyh Ablüllatifin halefidir. 846 senesi muharrem ayının sonlarına doğru (Haziran 1442) vefat edip bina ve ihya ettiği mescidin huzur dolu mihrabına defnedildi. sözü edilen mescidi özellikle merhum Aşık Paşanın ruhu için bina etti ve 978 (M.1570) senesinde minberini de Eğri Abdi efendinin oğlu Muhammed bey yapmıştır. Ve mescidin bahçesinde gömülü bulunan Babüssade Ağası merhum Hüseyin Ağa uğur ve şans kabul ederek 1198 (M.1783) tarihinde camin imarına muvaffak olduğu halde vefat etmiştir.

Yukarıdaki bilgiler ve diğer kaynaklarda da Aşıkpaşa Camiini Şeyh Ahmet Efendinin yaptırdığı yazılıdır. Ancak burada Şeyh Ahmet efendinin 1442 yılında vefat ettiğinden bahsediliyor. Ve Şeyh Ahmet Efendi, Seyyid Velayet Hazretlerinin şeyhi ve kayın pederi olduğuna göre ve de Seyyid Velayet Hazretlerinin 1451-1522 yılları arasında yaşadığı bilindiğine göre, Şeyh Ahmet efendinin 1442 tarihinde ölmüş olması mümkün değildir. Dolayısıyla camii de 1453 yılından sonra yaptırmış olması gereklidir.

İstanbul Vakıfları Tahrir defteri 428. sayfa “1912.Vakf-ı Hadice Bint İlyas” vakfiyesinde ilk defa Aşıkpaşa mescidinden söz edilmektedir. 883 zilhicce (Şubat 1497) tarihli olan bu vakfiyeden yola çıkarak Aşıkpaşa Camiinin 1479 tarihinde önce yapıldığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla Aşıkpaşa Camii 1453 ile 1479 tarihleri arasında inşa edilmiş olması gereklidir.

Tabloda verilen bilgilere göre 1570 senesinde Aşık Paşa Camiine Eğri Abdi Efendinin Oğlu Muhammet Bey tarafından minber yaptırıldığı söylenmektedir. Dolayısıyla 1570 tarihine kadar Aşık Paşa Cami mescit ve bu tarihten sonra da minberi olduğu ve hutbe okunduğu için Cami olarak sınıflandırılmıştır.

İstanbul Vakıfları Tahrir defterine baktığımızda da bu bilginin doğru olduğu ortaya çıkmaktadır. 1570 tarihinden sonraki Aşıkpaşa bahsi geçen ilk vakfiye “Vakf-ı Nefise Hatun Bint Abdullah” vakfiyesidir (sayfa 430 madde 1917) ve 979 muharrem (Mayıs 1571) tarihlidir. Bu vakfiyede Aşıkpaşa Camii olarak tarif edilmektedir. Bu tarihten önceki vakfiyelerde Aşık Paşa Mescidi denilmektedir.

1633 ve 1782 yangınlardan zarar gördüğü ifade edilen cami XVIII. yüzyılda Darussaade ağalarından Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Hüseyin Ağa’nın kabri son cemaat yerinin solunda olup mezar taşındaki ölüm tarihi 1783’dür. Cami 1918 tarihli büyük Cibali ve Fatih yangınlarından bir kere daha zarar görmüştür. Bir müddet kapalı kalan cami Vakıflar idaresi tarafından 1971 yılında yeniden restore edilmiştir.

Pervititch Haritası (1928)

2-YAPININ MİMARİ ÖZELLİKLERİ

Cami kare planlı olup iç ölçüleri 9.19 m x9.18 m’dir. Kubbe yüksekliği 13.00 m.’dir. Kubbe sekizgen sağır bir kasnağa oturmakta olup kurşun örtüyle kaplıdır.

Sağ tarafta beden duvarına bitişik kubbe kasnağı seviyesine kadar yükselen kaide üzerinde tek şerefeli bir minare vardır. Kaide, pabuç, 16 pahlı olan gövde bir simitle son bulup şerefe ve petekten oluşan minare tamamen kesme taş ile inşa edilmiştir. Minare külahı ahşap strüktürlüdür ve kurşun kaplanmıştır.

Ayrıca 2 Ekim 1936 tarihli ve Ali Saim imzalı vakıflar idaresine ait tespitlerde:

“Cami büyük bir kubbeli olup minaresi sağ taraftadır. Minarenin külahı ve diğer aksam ile kubbe bize Bursa’nın bariz tesirlerini hatırlatıyor. Güzel bir camidir. Büyük kubbesi 8 köşeli bir mudalla tanbura oturtulmuştur. Caminin önünde bugün harab olmuş son cemaat mahalli vardır. Önündeki ufak bahçesinin duvarına bitişik bir çeşme vardır ki şekli ve kemeri tamamen klasik olup yukarıda yazılı kitabeler bu çeşmenin üzerindedir.” denmekle caminin özellikleri anlatılmıştır.

Camiye cümle kapısından girildiğinde sağda ve solda iki oda vardır. Sağdaki odadan minareye ve kadınlar mahfiline çıkılmaktadır. Ahşap olan bu kısımlar yağlı boya ile boyanmıştır. Merdiven basamaklarının yenilendiği tespit edilmiştir. Ancak merdiven küpeşte ve korkulukları özgündür. Mahfil korkulukları basit ahşap kafeslerden yapılmıştır.

(bkz. rölöve zemin kat planı).

Cami giriş kapısının karşısında yer alan ahşap kapıdan harim kısmına ulaşılır. Ancak Günümüzde giriş kısmını ikiye bölün ahşap doğramalar özgün değildir (bkz.rölöve zemin kat plan). Zemin döşemesi ahşaptır ancak; özgün değildir. Cami iç duvarları 140cm. yüksekliğinde basit ahşap lambri ile kaplanmıştır.

Cami beden duvarları kesme taş ve taş araları iki sıra tuğla ile almaşık tarzda örülmüştür (bkz.rölöve görünüşler). İç kısımlar sıva üzerine kireç badanadır. Kubbesinde ve kasnak üstünde kalem işi motifler mevcuttur. Minber ve kürsüsü ahşap olup kürsü basit ve muhdestir. Minberi ahşap olup oyma barok süslemeleri vardır. Minber yağlı boya ile tamamen boyanmıştır. Mihrap alçı olup yağlı boya ile boyanmıştır. Zaman içinde yapılan badana işleri ile duvar yüzeylerinde bilhassa mihrap üzerinde bulunması gereken  taç motiflerinin örtüldüğü düşünülmektedir. Kıble duvarında alçı kayıtlı vitray iki tepe penceresi bulunmaktadır. Diğer tepe pencereleri mavi ve beyaz olmak üzere renkli opak camlıdır. Caminin zemin kat pencereleri dış kısımlarda alüminyum iç kısımlarda ısı camlı PVC doğramadır. İç kısımda sadece eski pencere veya kepenklerin pervazları korunmuştur.

Yıkılmış olan son cemaat yerinde, minare kaidesi hizasında bir sütun ve başlığı ve camiye bağlı kemeri ile korunmuş, günümüze ulaşmıştır. Baklavalı sütun başlığının klasik Osmanlı üslubu ve oranları 15. YY. dan kalma olduğunu gösterir.

Caminin avlu duvarı üzerinde kesme taştan devrinin özelliklerini taşıyan suyu kurumuş bir çeşmesi vardır. Vakıfnamede bir kuyusunun olduğu ifade ediliyor ise de yapılan araştırma kuyu ile ilgili bir ize rastlanmamıştır.

Avlu içinde yer alan tuvalet, abdesthane ve kuran derslerinin verildiği yapılar özgün değildir.

Cami ön cephesinin kesme taş olması  gereken duvarı, çimento harçlı sıva ile sıvanmış ve yüzeyi plastik boya ile boyanmıştır. Saçak kısmına PVC oluk montajı yapılmış olup, ayrıca cümle kapısı üzerine bir sundurma monte edilmiştir. Cümle kapısı sert ağaçtan olup özgün değildir. Olması gereken mermer söve ve kemer taşları sıva veya boya altında kalmışlardır.

Giriş kapısı üzerinde ‘Selamün aleyküm tıbtüm fedhuluha halidin’ ayeti kerimesi yazılıdır.

Diğer cephelerde almaşık duvar örgüsü görülmektedir. Bir sıra kesme taş aralarına iki sıra tuğla yapılmıştır.  Sol cephe dışındaki cephelerin alt pencere söveleri küfekidir. Sol cephenin ise mermerdir.Cephelerde iki sıra altta iki sıra üstte olmak üzere toplam dört pencere bulunur. Alt kottaki pencereler düz atkılıdır. Pencere aynasını çevreleyen kemerler sivri kemerdir. Bunların lokmalı demir parmaklıkları vardır. Beton şebekeli tepe pencereleri de sivri kemerlidir (bkz.rölöve görünüşler). Uzmanlarca yapılan incelemede yapının statik açıdan sorunun olmadığı tespit edilmiştir (bkz.taşıyıcı sistem raporu). Çıplak gözle bakıldığında, oturma ve kayma çatlaklarına rastlanmamıştır. Cephe duvarlarında doğal koşullar neticesiyle taşlarda aşınmalar ve kayıplar meydana gelmiştir. Her cephe, baktığı yön konuma göre aşınma ve kararmalar ile yosunlanmalara maruz kalmıştır. Bu değişimler analiz paftaları üzerine işlenmiştir.

RESTİTÜSYON RAPORU

Cami kare plânlı olup iç ölçüleri 9.19 m. x  9.18 m. dır. Kubbe yüksekliği ise 13.00 m. dir. Kubbe sekizgen sağır bir kasnağa oturur ve kurşun örtüyle kaplıdır (bkz.rölöve ve restitüsyon vaziyet planı, zemin kat planı ve çatı planı.).

Sağ tarafta beden duvarına bitişik kubbe kasnağı seviyesine kadar yükselen kaide üzerinde tek şerefeli minare vardır. Tamamen kesme taş ile örülmüştür (bkz.rölöve ve restitüsyon görünüşler).

Celal Esad Arseven’e göre, cami klasik devir Osmanlı mimarisi içinde yer alır.  Arseven, ” Bu üslubta olan binalar Türkistan ve Selçuklu binalarını andıran ve Selçuklularda devam eden şekillerdedir. Kubbeler doğrudan doğruya köşe bingilerine oturtulmuştur.” demektedir. Cami avlu duvarları sırasında bulunan çeşme de devrin üslubunu taşımaktadır.

Caminin tarihçesi hakkında Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi cilt 1 sayfa 364’ te geniş bilgi vardır. Ayrıca İstanbul Vakıflar emekli başmüdürlerinden İhsan Erzi’nin Hadikatü’l Cevami açıklamalı çevirisinden de bilgi edinilmiştir.

1936 tarihinde çekildiği anlaşılan fotoğraflardan camii duvarlarındaki kalem işi tanzimler görülmektedir (bkz.belge 6). Ancak bu tenzilatların hepsi tespit edilemediğinden retitüsyon projesinde işlenmesi doğru bulunmamıştır. Fotoğraflardan tespit edildiği üzere tepe pencerelerinin kenarlarında kalem işleri vardır. Yine fotoğraflarda içliklerin olmadığı görülür. Ayrıca ilginçtir ki 1936 yılındaki kalem işleri ile 1971 yılındaki kalem işleri farklıdır (bkz. ek fotoğraflar). Dönemsel  analizlerde camilerde alçı içliklerin kullanıldığı tespit edildiğinden ve 1936 yılına kadar yapının çeşitli restorasyonlar geçirdiğide dikkate alındığında restitüsyon projesinde alçı revzenler korunmuştur (bkz. rölöve ve restitüsyon kesit paftaları) . Günümüzde kalem işleri kireç badana ile kapatılmıştır. Uygulama sırasında raspa yapılması ve varsa eğer kalem işlerinin ortaya çıkarılması önerilmektedir.

Zemin pencerelerinde, dış tarafta lokmalı demir parmaklıklar vardır. Günümüzde alüminyum olan dış pencereler ahşap pencerelerle değiştirilmiştir. İç yüzeyde ise özgün pervaz ve ahşap kasalar vardır. Bu bölümlerde yapılan incelemelerde yapının tarihlendiği yüzyılda cami ve türbelerde kapakların kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu nedenle restitüsyon projesinde iddialı olmayan ahşap kapaklar önerilmiştir (bkz. restitüsyon kesitler).

1936 yılındaki fotoğraflarda son cemaat bölümüne bakan tepe pencerelerinde ahşap doğramalar vardır. Bu doğramaların özgün olmadığı kemer hizasındaki çimento harçlı dolgudan anlaşılmaktadır. Bu nedenle restitüsyon projesinde alçı şebekeler önerilmiştir.

Minber özgündür ancak; ahşap aksam üzerindeki nakışlar günümüzde yağlı boya ile örtülmüştür. 1936 yılındaki fotoğraflardan minberin önünde takriben 10 cm. yüksekliğinde, 50 cm. eninde bir basamak görülmektedir (bkz. belge 6). Bu fotoğraflarlarla günümüzde aynı yerden çekilen fotoğraflar karşılaştırıldığında harim kısmının zemininin yaklaşık 10 cm. yükseltilmiş olduğu tespit edilmiştir (bkz.restitüsyon belge 6 ve fotoğraf paftası foto 34). Restitüsyon projesinde fotoğraflara dayanarak zemin kotu aşağıya çekilmiştir.

Mihrabın tepelik, çerçeve, kenar bordürleriyle nişin alt kısmında kalem işi nakışların olduğu, eldeki fotoğraflarda görülmektedir. Köşeliği mermer taklidi boyanmış olup kavsara ve sütunçeleri özgündür.  Alçı olan mihrab yağlı boya ile boyandığından kalem işleri gözükmemektedir. Uygulama sırasında raspa yapılması önerilmiştir.

Elimizdeki eski fotoğraflardan mihrabın iki yanında ahşap korkulukla sınırlandırılmış set tespit edilmiştir (bkz. belge 6). Restitüsyon projesinde bu bölüm işlenmiştir (bkz.restitüsyon zemin kat planı ve kesitler).

Restitüsyon projesinde camiye girildiğinde sağ ve soldaki muhdes ahşap bölmeler kaldırılmış, bu bölümler mahfil olarak  projeye işlenmiştir. Kadınlar mahfili ise  rölövesine uygun olarak muhafaza edilmiştir. Ancak günümüzde kadınlar mahfilini taşıyan ahşap sütunların aynı aksta olmadığı görülür. Ahşap dikme yerleri  Reşat Ekrem Koçu’ nun çizdiği restitüsyon planı dikkate alınarak hazırlanmıştır ( bkz. belge 10). Buna göre mevcut sütunlara akslarında iki sütun daha eklenmiş, mahfil orta bölümüde hafif içeri çekilmiştir (bkz.restitüsyon zemin kat ve birinci kat planı).

Kaynaklardan 1633 ve 1782 yangınlarında yapının zarar gördüğü öğrenilir. XVIII. yüzyılda Darussaade ağalarından Hüseyin Ağa tarafından yapı ihya edilmiştir. Hüseyin ağa bu onarım karşılığında mezarının cami avlusuna yapılmasını istemiştir. Günümüzde de Hüseyin Ağa’nın mezarı camii girişinin solundadır.

Yapının giriş cephesinin sağında son cemaat yerinden kalan tek sütunu ve bu sütuna oturan kemer vardır. Kaynaklardan 1783 sonrasında Hüseyin Ağa’nın mezarının avluda olması isteği üzerine  son cemaate bitişik kubbeli bir türbenin eklendiği öğrenilmektedir. Bu nedenle restitüsyon projesi iki dönemde incelenmiştir. İlk dönem yapının yapıldığı tarih ile Hüseyin ağanın öldüğü tarih olan 1783 arasındaki dönemdir. İkinci dönem ise 1783 sonrasıdır. Bu dönem ile 1783 öncesi dönem arasındaki tek fark Hüseyin ağanın türbesinin son cemaate eklenmesidir (bkz. 1783 öncesi ve sonrası restitüsyon vaziyet planları). Günümüze ulaşan izlerden de mezarın bulunduğu bölümdeki kemerler tespit edilebilmektedir.

Son cemaatin bazı kaynaklarda yanlarda iki kubbe ortada beşik tonozdan ibaret olduğu, bazı kaynaklarda ise yanlarda iki kubbe ve ortada beşik kubbeciğin yer aldığı yazmaktadır. Yapıda tespit edilen izlerden ve mevcut kemer genişlik ve yüksekliğinden sütun yerleri tespit edilmektedir. Buna göre girişin sağ ve solundaki birimler eşit genişliklere sahiptirler ve bu birimlerin kaynaklarda söylendiği gibi kubbe ile örtülmüş olmaları yüksek bir ihtimaldir. Girişin olduğu aks ise yanlara göre daha dardır. Bu bölüm plan olarak dikdörtgendir. Kaynaklardaki bilgiler ışığında bu bölümün beşik tonoz olması da yapının dönemsel analizi yapıldığında çok zor bir ihtimaldir. Yapılan dönemsel incelemelerde son cemaat yeri beşik tonozla geçilen yapılara rastlanmamıştır. Sadece Bursa’ da 15. yüzyıl  başlarında yapılan camilerde kullanıldığı tespit edilmiştir. Bu yapılarda da son cemaat bölümünde açıklıkları geçen kemerlerin üzerindeki duvarlar yükseltilmiş ve örtüler duvarın arkasında kalarak gizlenmiştir. Böylelikle beşik tonoz örtünün alnı duvar arkasına gizlenmiştir.  Bu cami tipine İstanbul’ da örnek olacak bir yapı tespit edilememiştir.

Rölöve raporunda da açıklandığı gibi Aşık Paşa Camii’nin tarihi ile ilgili net bir bilgiye ulaşılamamıştır. Bazı kaynaklar Aşık Paşa zade tarafından yaptırıldığını söylemekte ve kesin tarihi bilinememektedir açıklaması yapmakta (Fatih Camileri adlı eserde bilgi verilmektedir), bazı kaynaklar ise Aşık Paşa’ nın torunu tarafından 1570 yılında yaptırıldığı bilgisini verilmektedir (Fatih İlk Devir adlı kaynakta yer alan bilgidir.) . Aşık Paşa zadenin ölümü 1481’ dir. Eğer Aşık Paşa tarafından yaptırıldıysa 1481’ öncesi inşaa edilmiş olması gerekir. Kaynaklardan alınan bilgiler çok geniş bir dönemi kapsamaktadır. Biri 15. yüzyıl sonu diğeri ise 16. yüzyıl sonudur. Cami’ nin mimari karakteri incelendiğinde almaşık duvar örgüsü, tek kubbeli plan tipi ile Arseven’ in de tespit ettiği gibi  ilk devir camilerini anımsatır.

Günümüze ulaşamayan ve restorasyon projesinde de yapılması önerilen son cemaat bölümü ile ilgili olarak 15. ve 16. yüzyıl camileri araştırılmıştır. Araştırmada öncelikle  plan, cephe ve malzeme özelliği açısından Aşık Paşa cami ile benzer özellikteki yapılar ele alınmıştır. Araştırmalarda tespit edilen en önemli noktalardan biride kare planlı tek kubbeki plan tipinin 16. yüzyılın ikinci yarısından sonra yerini ters haç planlı camilere ve ana sağının yanında yan sağınlarında olduğu daha büyük camilere bıraktığıdır. Bu belge doğrultusunda yapının mimari özellikleri dikkate alındığında 15. yüzyılda yapılmış olma ihtimali daha da kuvvetlenmektedir.

1453- 1570 yılları arasında yapılan camileri incelersek;

Yavuz- Er Sinan Camii (Fatih Dönemi)

Yavuz-Er Sinan Cami Fatih dönemi yapılarındandır. Fotoğraftan da görüldüğü gibi kesme taştan yapılmış yapının plan düzeni Aşık Paşa ile benzerdir. Sivri kemerli tepe pencereleri, düz atkılı alt kot pencereleri, kubbenin sekizgen kasnağa oturması ile Aşık  Paşa camiiyle benzeşir. Bu örnekte son cemaat yeri görülemese de kaynaklardan yanlardaki ve ortadaki bölümlerin açıklıklarının eşit olduğunu ve kubbe ile örtülü olduğunu öğrenmekteyiz. Fotoğraftan son cemaat kubbesinin de ana sağındaki gibi kasnağa oturduğu tespit edilmiştir.

Yarhisar Camii (1461)

Banisi; Fatih devri ulemalarından Yarhisar’ lı İstanbul Kadısı Muhslihddin Mustafa Efendi olan Yarhisar Camii 1461 yılında yapılmıştır. Yavuz-Er Sinan camiinde olduğu gibi kesme taştan yapılan cami tek kubbelidir. Kubbesi kasnaksızdır. Buna uygun olarak son cemaatteki kubbelerde kasnaksızdır. Minare kaidesi, formu Aşık Paşa ile benzerlik göstermektedir. Kaynaklardan bu caminin de son cemaat yerinin üç bölümden oluştuğunu ve eşit açıklıklarla geçilen kısımların kubbe ile örtüldüğünü öğrenmekteyiz.

Dülgerzade- dülgeroğlu Cami
i (1480)

Banisi; Hoca Şemseddin Habib Efendi olan Dülgerzade Camii 1480 yılında yapılmıştır. Son cemaat yeri kubbelerle geçilmiş olan caminin sekizgen kasnağa oturan kubbesi gibi son cemaatteki kubbelerde kasnağa oturmuştur.

Fatih Bali Camii (1504)

Beyazıt’ın kızı Hüma Hatun tarafından yaptırılan Bali Camii 1504 tarihlidir. Tek kubbeli caminin son cemaat yeri, yanlarda ikişer kubbe ortada ise haç tonoz ile örtülmüştür. Bu yapıda giriş bölümlerinin açıklıklarına göre ve vurgulanması açısından farklı bir örtü ile kaplanabileceğini görmekteyiz.

Firuz Ağa Camii (1512)
Firuz Ağa Camii (1512)

II.Beyazıt’ ın haznedar başısı Firuz Ağa tarafından yaptırılan camii, diğer örnek yapılardaki gibi kare planlı ve tek kubbelidir. Plan şemasından son cemaattin üç kubbe ile geçildiğini görmekteyiz.Yine plan şemasından giriş aksında yer alan kubbenin açıklığının yanlardakilere göre daha dar olduğu tespit edilmektedir. Kesme taştan yapılmış camii kubbesi sekizgen kasnağa oturmuştur. Son cemaatteki kubbelerinde kasnağa oturduğunu görmekteyiz.

Kasım Paşa Camii (1515)
Kasım Paşa Camii (1515)

Kasım Paşa camii , Cezeri Kasım Paşa tarafından yapılmıştır. Plan şemasından da görüleceği gibi tek kubbeli ve kare bir plana sahiptir. Minaresi kesme taştan olan yapının duvarları almaşık örgüdür. Son cemaat yerindeki sütunlar mermerdir ve sütun başlıkları Aşık Paşa Camiin deki gibi üçgen baklavalıdır. Sütunlar kalındır. Başlıktan tabana kadar genişlemeyip aynı çapta inmektedir. Bu camide giriş kapısı ortadan değil sağdandır. Bu şekilde planlanmış aynı devir özelliklerini taşıyan başka örneklere rastlamak mümkündür.

Zal Mahmut Paşa Camii (1551)

Zal Mahmut Paşa Camii, Kanuni Süleyman’ ın damadı ve veziri olan Zal Mahmut Paşa ile Zevcesi Şah Sultan tarafından 1551 senesinde yaptırılmıştır. Aşık Paşa Cami’ ne göre daha büyük olan yapının son cemaat yerinin yanlarda iki kubbe ortada ise aynalı tonoz ile geçildiği tespit edilmiştir.

Atik Valide Camii (1570)

1570 yılında yapılan Atik Valide Camii, plan özelliği açısından Aşık Paşa Camii ile örtüşmese de camilerde son cemaatin orta bölümünün kubbe ile değil farklı bir örtü biçimi ile de geçildiğini gösteren bir yapı örneğidir. Caminin son cemaatini yanlarda ikişer kubbe ortada ise aynalı tonoz örtmektedir.

Yukarıda incelenen örneklerde tek kubbeli camilerin son cemaat yerlerinin genelde eşit açıklıklara sahip olduğu kubbe ile geçildiği tespit edilmektedir. Ancak bunun bir kural olmadığını incelenen diğer camiilerde görmekteyiz. Son cemaattin orta bölümünün aynalı tonoz ile geçildiği örneklerde vardır. Aşık Paşa camiinde incelenen örneklerden farklı olan durum son cemaatin orta bölümünün yanlardan daha dar açıklığa sahip olmasıdır. Ancak yapıdaki izler bizi bu noktaya getirmektedir. Kemal Üçüncüoğlu tarafından 1981 senesinde Vakıflar Bölge Müdürlüğünce hazırlanan restitüsyon projesinde son cemaat yeri, yanlarda kubbe orta bölümde aynalı tonoz ile geçilmiştir. Projede giriş aksındaki açıklığın diğerlerine göre daha dar olduğu ve yapının izleri dikkate alınarak hazırlandığı görülmektedir.

Vakıflar Bölge Müdürlüğü Arşivlerinde Bulunan Kemal Üçüncüoğlu tarafından hazırlanan Aşık Paşa Camii Restitüsyon Önerisi (1981)

Raporda açıklandığı gibi kaynaklarda kubbeler arasında kalan bölümün örtüsü beşik tonoz olarak geçmektedir. Ancak şunu da unutmamak gerekir ki bir çok  konuda olduğu gibi anlatım farklı olabilir. Çünkü beşik tonoz daha çok kilise yapılarında kullanılmış bir örtü biçimidir ve beşik tonoz alnının camii giriş aksında kullanıldığı bir örnekle karşılaşılmamıştır.

Elimizdeki belgeler ve yapıdaki izler doğrultusunda 1783 öncesi restitüsyonda son cemaat yerinin yanlarda kubbe ortada aynalı tonoz ile geçilmesi önerilmiştir. 1783 sonrası dönemde Hüseyin ağa türbesinin yapıya eklenmesi ile mevcut son cemaate kubbeli bir birimin daha eklendiğini kaynaklardan tespit ettiğimizden 2. dönem restitüsyonu bu belgeler doğrultusunda hazırlanmıştır.

Yapının 1936 yılındaki fotoğraflarından son cemaat döşeme yüksekliği tespit edilmektedir (bkz. belge 7).

1783 sonrası dönemde eklenen türbenin giriş cephesine bakan cephesi açıktır. Vakıfların arşivinden bulunan projede mevcut olan yüksekliği ortalama 1.50 m. olan duvar belge kabul edilmiş ve bu bölüm duvar ile kapatılmıştır. Ancak yerinde bakıldığında örülü olan duvarın devşirme malzemelerle yapıldığı görülür. Ayrıca bahçe duvarının sütuna bakan yüzü düzgün kesme taş ile örülmüştür. Bu iki belge dikkate alındığında türbenin girişe bakan cephesinin kapatılmadığı ortaya çıkmaktadır (bkz. Restitüsyon 1783 sonrası dönem ön cephe). Türbenin diğer duvarlarının kapalı olduğunu  arka cephelerdeki kesme taş örgüden tespit ediyoruz.

Vakıflardaki arşiv taramasında caminin 1971-1981 yılları arasındaki fotoğrafları bulunmuştur. Bu fotoğraflarda son cemaat yerinin yüksekliğinin 1936 yılındaki fotoğrafa göre farklı olduğu görülür. Restitüsyon projesinde elimizdeki en eski tarihli belgedeki son cemaat döşeme kotu kabul edilmiştir.

Camii avlu duvarına bitişik konumdaki, sokağa cepheli Aşıkpaşa Çeşmesi’ nin restitüsyon projesi ‘İstanbul’un Tarihsel  Topoğrafyası’ adlı kitapta bulunan eski bir fotoğraf ile, 1936 yılına ait fotoğraflar doğrultusunda hazırlanmıştır. ‘İstanbul Topoğrafyası’ adlı kitapta kirpi saçakların olduğu , avlu duvarının üst kısmından yükselen haznenin duvarlarının sıvalı olduğu tespit edilmektedir. 1936 yılına ait fotoğraftan ise su haznesinin üst örtüsünün alaturka kiremit olduğu tespit edilmiştir. Çeşmenin yalak kısmı yol kotundan altta kalmıştır. Restitüsyon  projesinde elimizde özgün kot olmadığından mevcut kot kullanılmıştır.

Avlu içerisinde yer alan ve muhdes olan abdestlik kısmı ile kuran derslerinin verildiği  bina restitüsyon projesinde kaldırılmıştır.

Belge 1
Belge 2
Belge 3
Belge 4
Belge 5
Belge 6 (1936)
Belge 6-1 (1936)
Belge 7 (1936)
Belge 8(1936)
Belge 9 (1936)
Belge 10 (Reşat Ekrem Koçu’ nun hazırladığı restitüsyon planı)
Belge 11 – Türbe bölümünden çekilen fotoğraf (1971)
Belge 12 -Yıkılan son cemaat bölümünden çekilen fotoğraf (1971)
Belge 13-Türbe bölümünden çekilen fotoğraf (1981)
Belge-14 Son cemaat bölümünden geriye kalan kemer (1981)
Belge 15- Caminin avlu duvarı cephesinden görünüşü (Fotoğrafta türbenin olduğu bölümün yan duvarının açık değil kapalı olduğu görülmektedir.)
Belge-16 Mahfil bölümünden çekilen fotoğraf (1971)
Belge-17 Kadınlar mahfili (1981)
Belge-18 Aşıkpaşa Çeşmesi (1936)
Belge-19 Aşıkpaşa Çeşmesi

RESTORASYON RAPORU

Restorasyon 1783 sonrası dönem için önerilen restitüsyon projesi doğrultusunda hazırlanmıştır. Buna göre kare planlı tek kubbeli yapının son cemaat bölümü yanlarda kubbe ortada aynalı tonoz ile geçilmiştir. Hüseyin Ağa’ nın türbesi son cemaat bölümüne eklenmiş ve üst örtüsü kubbe olarak önerilmiştir.

Cami tek hacim olarak özgün haline göre planlanmıştır. Günümüzde mevcut olan muhdes ahşap bölmeler kaldırılmış, girişin sağ ve sol bölümlerine mahfil yapılmıştır. Mahfiller zeminden ortalama 31.5 cm daha yüksektedir. Sağda yer alan merdiven yeri özgündür ve sağdaki mahfil üzerinden kadınlar mahfiline çıkılmaktadır (bkz. restorasyon projesi zemin kat planı).

Restitüsyon raporunda da açıklandığı gibi kadınlar mahfilini taşıyan ahşap sütunlar birbirinin aksına gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Mevcutta mahfili taşıyan ahşap sütunlar birbirini karşılamayarak çapraz durmaktadır (bkz. rölöve zemin kat planı). Bu camilerde rastlanan bir plan anlayışı değildir. Ekrem Koçu’ nun restitüsyon önerisi dikkate alınarak mevcut sütunların akslarına birer tane daha sütun konulmuş ve kadınlar mahfili ortadan içeri çekilmiştir (bkz. restorasyon zemin kat ve birinci kat planı).

Zemin döşemesi restitüsyonda tuğla önerilse de restorasyon projesinde kullanım açısından ahşap önerilmiştir. Duvarlara uygulama sırasında raspa yapılması ve varsa özgün kalem işlerinin ortaya çıkarılması önerilir.

Zemin kat pencerelerinin iç kısımlarında kullanılacak kapak için iki öneri sunulmuştur. Restorasyon öneri 1 ve restorasyon öneri 2 arasındaki tek fark özgün olan ahşap pervazlara öneri 1’ de ahşap kapakların gelmesi öneri 2’ de ise ahşap doğramalı pencerelerin yerleştirilmesidir.

Son cemaat bölümü 1783 sonrası döneme ait restitüsyon önerisi doğrultusunda hazırlanmıştır. Restorasyon projesinde iç bölüm ve son cemaat zemin kotu fotoğraflarla da belgelendiği için restitüsyon  projesi doğrultusunda önerilmiştir. Ancak uygulama sırasında zemin kotu ile ilgili tespitin yapılması gerekmektedir.

Yapıda uzmanlar tarafından yapılan incelemeler sonucunda herhangi bir taşıyıcı sistem sorunu olmadığı tespit edilmiştir (bkz. taşıyıcı sistem raporu).  Son cemaat yerinin özgün yapım sistemleri ile yapılması önerilmiştir. Kemerlerde kullanılacak tuğlalar, piyasada satılan sıradan makine (pres) taban tuğlasından değil klasik tuğla normlarında kalıplanmış, pişirilmiş olmalıdır.

Cephelerde özgün olmayan (klima, elektrik direği..vb.) eklerin kaldırılması gerekmektedir. Doğal koşullar sonucunda cephelerde kirlenmeler olmuştur. Kirlenmelerin taşın patina yüzeyine zarar vermeden temizlenmesi önerilmiştir. Cephe duvarlarındaki küfeki taşların ve tuğla sıraların tamirinin, çürütme usulü ile yenilenmesi uygun olacağı gibi erimiş tuğla sıralarını da klasik ölçülerde ve dokuda imal edilmiş tuğlalar ile doldurulması derzlerin ve derz tamiratlarının horasan harcı ile yapılması önerilir. Önceki onarımlarda yapılmış olan çimento harç tamiratlarının temizlenmesi ve özgün malzeme ile onarımı gerekmektedir.

Restorasyon projesinde iç duvarları çevreleyen ahşap lambri kaldırılmıştır. Cami içindeki kapiler nemin önlenmesi için duvarlara yalıtım yapılması önerilmiştir.

Mevcut olan alüminyum doğramlar yerine ahşap doğramalar, beton tepe pencereleri yerine alçı pencereler  kullanılmıştır.

Avlu içinde özgün olmayan kuran kursunun verildiği yapı kaldırılmıştır. Rölöve raporunda sunulan pervititch haritasında (1928) yapının etrafında tuvalet bölümlerinin olmadığı görülmektedir. Tuvalet bölümünün cami avlu içerisindeki yerinin ve mimarisinin uygun olmamasından  dolayı kaldırılması önerilmiştir. Yerine çeşme su haznesinin yanında, parsel sınırına bitişik bahçe duvarının yapılması ve bu duvara yaslanmış abdestlik bölümlerinin olması önerilmiştir.Abdestlik bölümünün iki yanından zemin alt kotunda kalan bay ve bayan tuvaletlerine iniş merdivenleri yer alır. Abdestlik bölümü ile merdiven girişlerinin çatısı birdir ve  kırma çatıdır. Alaturka kiremit ile kaplanmıştır.Mevcut tuvalet bölümünün kaldırılması ile açılan alan sert zemin olarak bırakılmış, bu bölüme musallah taşı yerleştirilmiştir.

Camii avlu duvarına bitişik konumdaki, sokağa cepheli Aşıkpaşa Çeşmesi’ nin restorasyonu ‘İstanbul’un Tarihsel  Topoğrafyası’ adlı kitapta bulunan eski bir fotoğraf ile, 1936 yılına ait fotoğraflar doğrultusunda hazırlanmıştır. ‘İstanbul Topoğrafyası’ adlı kitapta kirpi saçakların olduğu , avlu duvarının üst kısmından yükselen haznenin sıvalı beden duvarları tespit edilmektedir. 1936 yılındaki fotoğraftan  ise su haznesinin üst örtüsünün alaturka kiremit olduğu tespit edilmektedir. Cephesinin temizlenmesi önerilen çeşmenin yalak kısmı yol kotu yükseldiğinden altta kalmıştır. Restorasyon projesinde elimizde özgün kot olmadığından mevcut kot kullanılmıştır.

Binaya tesis edilmiş, tabii gazla çalışan kalorifer tesisatı muhafaza edilebilir ya da yapıya  az müdahale olması açısından elektrikli seccade kullanılabilir. Isıtma sistemi ile ilgili önerilen seçeneklerin hangisinin uygulanacağına Rölöve ve Anıtlar Kurulu tarafından karar verilmelidir.

KAYNAKLAR

1-ÜLGEN; HİKMET,’ İSTANBUL CAMİLERİ’, AKŞAM KİTAP KULÜBÜ YAYINLARI, 1966, İSTANBUL.

2-ÖNEŞ, GÖNCÜOĞLU, SAATÇİ, ERTUĞRUL, YÜKSEL, YİVLİK NEFTÇİ, NEFTÇİ; ETHEM RUHİ, SEMA, SUPHİ, ALİ DOST, MÜFİT, AYŞE, ARAS, ‘FATİH İLK İSTANBUL’, FATİH BELEDİYESİ BASIN YAYIN VE HALKLA İLİŞKİLER MÜD.

3-‘FATİH CAMİLERİ VE DİĞER TARİHİ ESERLER’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI FATİH ŞUBESİ, 1991, İSTANBUL.

4-WIENER-MÜLLER; WOLFGANG, ‘İSTANBUL’UN TARİHSEL TOPOGRAFYASI’, YAPI KREDİ YAYINLARI, 2002, İSTANBUL.

5-AYVERDİ, YÜKSEL; E.HAKKI, İ.AYDIN,’ İLK 250 SENENİN OSMANLI MİMARİSİ’, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ İSTANBUL ENSTİTÜSÜ, 1976, İSTANBUL.

6-‘EMİNÖNÜ CAMİLERİ’, TÜRKİYE DİYANET VAKFI EMİNÖNÜ ŞUBESİ, 1987, İSTANBUL.

7-AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-I.CİLT’, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

8-AYVANSARAYLI HAFIZ; HÜSEYİN, ‘CAMİLERİMİZ ANSİKLOPEDİSİ-II.CİLT, TERCÜMAN AİLE VE KÜLTÜR KİTAPLIĞI YAYINLARI, 1987, İSTANBUL.

9-KURAN; APTULLAH, ‘MİMAR SİNAN’, HÜRRİYET VAKFI YAYINLARI, 1986, İSTANBUL.

10-ETHEM; ‘HALİL, CAMİLERİMİZ’, İSTANBUL KANAAT KÜTÜPHANESİ, 1932, İSTANBUL.

11-‘İSTANBUL CAMİLERİ’, BABIALİ BASIMEVİ.

12-ASLANAPA; OKTAY, ‘OSMANLI DEVRİ MİMARİSİ’, İNKILAP KİTABEVİ, 1986, İSTANBUL.

13-ÖZ; TAHSİN; ‘İSTANBUL CAMİLERİ’, TÜRK TARİH KURUMU BASIMEVİ, 1987, ANKARA.

14-SÖZEN, ARIK; ASOVA, BİLGE; ‘TÜRK MİMARİSİNİN GELİŞİMİ VE MİMAR SİNAN’, TÜRKİYE İŞ BANKASI KÜLTÜR YAYINLARI, 1975, İSTANBUL.

15-PERVİTİTCH HARİTALARI (1928)

16-İSTANBUL VAKIFLAR BÖLGE MÜDÜRLÜĞÜ ARŞİVİ

17-İSTANBUL ENCÜMEN ARŞİVİ

18-CANATAR, DOÇ.DR.MEHMET, ‘İSTANBUL VAKIFLARI TAHRİR DEFTERİ 1009(1600) TARİHLİ’, İSTANBUL FETİH CEMİYETİ, 2004, İSTANBUL