ZEYTİNBURNU FATİH CAMİ TARİHÇESİ VE GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR
İstanbul Osmanlı Mimarisinin en önemli merkezlerinden biridir. İstanbul’un fethi ile birlikte Bursa ve Edirne de inşası yapılan mimari eserler İstanbul dada yapılmaya devam etmiştir. Fatih Devrinin ve İstanbul ekolünün anası Orhan Gazi devrinde meydana gelen mimaridir. Kaynak Orhan Gazi dönemine aittir.
Fatih Devri İstanbul’unda Rumeli Hisarı, Topkapı Sarayı ve emsali olmayan muhteşem çarşı, bedesten ve camiler bulunmaktadır. Fatih camileri, tek başlarına değil genel olarak mektep, türbe ve medreselerle birlikte inşa ettirmiştir. Fatih Devri mimarisi Osmanlı Klasik Mimarisinin şekillenmesinde aktarıcı ve aracı olmuştur.
Zeytinburnu Fatih Camide 1452 yılında inşa edilen Fatih Devri yapılarındandır. Kazlı Çeşme Cami olarak da bilinmektedir. Kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemekle beraber 2.Mehmet’e atfedildiğin den olsa gerek Fatih Cami olarak anılır. Bu ibadethanenin sur dışında inşa edilen ilk camilerden biri olduğu da bilinmektedir. Caminin günümüze kadar özgün gelen tek parçasının sadece minaresinin alt gövdesi olduğu tespit edilmiştir. Cami ahşap çatılı ve kagir bir binadır.
2.Mahmut döneminde 1813 senesinde yenilenen cami, 1954 yılında da derici esnafı tarafından bir kez daha temelli bir onarımdan geçirilerek ibadete açılmıştır. Cami hala faal durumdadır.
Ekrem Hakkı Ayverdi Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri adlı kitabının 3.cildinde ise Fatih Cami’den şöyle bahsetmiştir: ‘ Kazlı Çeşme’de, Bakırköy’e giden cadde üstünde ki büyük cami’dir. Hadika Yedikule Kapısındaki bu cami’nin Fatih Sultan Mehmed’in esas vakfına mülhak olduğunu yazar. 1332 tarihli evkaaf cedvelinde 750 kuruş vazifeli yedinci sınıf cami’ler arasında gösterilmiştir. Vakfiyelerde kaydı yoktur, fakat muhasebe cedvelinde imam ve hatib olana 10, mu’arif ve kayyım vazifesini gören müezzine, hasıra bir dirhem ayrılmıştır.
Cami 2. Sultan Mahmud devrinde tamamen yeniden yapılmış büyük bir binadır. İçten 12.75 genişlikde,10.80 m. derinliktedir; duvar 1.00 m. dir. Mihrap yuvarlak bir çukurdan ibaretdir; minber, mahfil süsleri, tavanın kılçıklı pasaları ve yuvarlak kepçe sıvalı koltuk silmesi hep ampir üslubunda yapılmışdır. Haricde büyük kepçe sıva saçak silmesi, alçı pencereler de böyledir. Son zamanlarda ön tarafına betondan geniş bir son cema’at mahallide eklemişlerdir.
Bütün bu yenilikler ortasında minarenin dört köşe kaidesi, küpü, gövdeden kalan 1.20 m. kısım eskidir ve kesme taştandır; fakat taşlar çok yangın görmüş, erimiştir. Minare şimdiki son cemaatin solunda olduğundan eskiden de burada bir revak olduğu anlaşılır’.
RESTORASYON ÖNCESİ YAPININ MEVCUT DURUMU ve ÖNERİLER
Taksim Yapı Mimarlık İnşaat Restorasyon Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’na yapılan 17 Eylül 2011 tarihli başvuruyla, İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi, Kazlıçeşme Mahallesi, 783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu, Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon(RRR) projesi kapsamında, restorasyon projesinin hazırlanması ve uygulanması aşamasın da alınması gerekli önlemler konusunda bir çalışma yapılması istenmektedir. Bu çalışma, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yönetim Kurulu’nun 23.11.2011 tarih ve 46 sayılı toplantısında alınan karar uyarınca, Taksim Yapı Mimarlık İnşaat Restorasyon Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından hazırlanan rölöve, çeşitli yönlerden alınan fotoğraflar ve yapı yerinde yapılan kapsamlı inceleme sonuçları esas alınarak hazırlanmıştır.
Yapılan incelemeler sonucunda;
Kazlıçeşme Fatih Camisi rölöve üzerinden ve yerinde incelenmiş olup belirlenen hasarlar / bozulmalar ile taşıyıcı sisteme yönelik olarak geliştirilen çözüm önerileri aşağıda özetlenmiştir.
Taşıyıcı Sistemin Mevcut Durumu;
Kazlıçeşme Fatih Camisi, plan ölçüleri yaklaşık olarak 12.66m x 15,85m olan bir cami ile 4.94m x 15,85 olan son cemaat mahallinden oluşan, araları taş yığma taşıyıcı duvar dolgulu ahşap iskeletli bir yapıdır, Camide harimin altında kısmi bir bodrum katı bulunmaktadır, Cami ve son cemaat mahalli dört eğimli tek çatı ile örtülmüş olup çatı örtüsü kiremittir,. Yapının çeşitli bölümlerinde ölçülen en büyük yükseklikler çatıda 8.40m, minarede15,79m’dir. Yapı taşıyıcı sisteminin düşey elemanları, en kesit ölçüleri17cm/19cm ~ 21cm/24cm, aralıkları 2,33m ~ 3.28m olan ahşap dikmeler, en kesit ölçüleri 5cm/10cm ~ 6cm/12cm arasında değişen ve düşeyde aralıkları 1,04m~1,25m olan ahşap kirişlerden / hatıllardan ve kalınlığı95cm olan taş yığma taşıyıcı duvarlardan oluşmaktadır, . Caminin kuzeybatı cephe duvarının iç yüzeyinde, yüksekliği 3,59m olan kadınlar mahfili ile dış yüzeyinde genişliği4,54m x 15.85m olan iki katlı betonarme iskeletli son cemaat mahfili ile ek mahfil katı bulunmaktadır, Yapı taşıyıcı sistemi üzerinde yapılan kapsamlı incelemede belirlenen hasar türleri, nedenleri ve yerleri aşağıda özetlenmiştir.
Son Cemaat mahalli ile üzerindeki ek mahfil katı betonarme iskeletli olarak sonradan inşa edilmiş olup, ek mahfil katına, yapının kuzeybatı cephesine bitişik betonarme bir merdivenle ulaşılmaktadır, Merdivenin alt bölümü abdest alma yeri olarak kullanılmaktadır.
Betonarme iskeletli olan bu bölümün tamamen kaldırılması ve yapının özgün durumdaki şekli ile uyumlu ahşap iskeletli bir son cemaat katı oluşturulması önerilir.
Prof. Dr.Feridun ÇILI,
“İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,Kazlıçeşme Mahallesi,783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi, Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu,Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında”
Cephe duvarları, düşey elemanları en kesit ölçüleri17cm/19cm ~ 21cm/24cm aralıkları 2,33m ~ 3.28m olan ahşap dikmeler ile en kesit ölçüleri 5cm/10cm ~ 6cm/12cm arasında değişen ve düşeyde aralıkları 1,04m ~ 1,25m olan ahşap kirişlerden/hatıllardan ve95cm kalınlıklı taş yığma taşıyıcı duvarlardan oluşmaktadır, Taşıyıcı duvarlar çatlaklı bir görünüm göstermektedir, Yapının iskeletini oluşturan tüm yatay ve düşey ahşap elemanlarda değişik düzeylerde bozulmalar bulunmaktadır, Bazı bölümlerde ahşap boşlukları tamamen boşalmış, bazı bölümlerdeki ahşap elemanlar ise çürüme-mantarlaşma nedeniyle ahşap ve taşıyıcı olma özelliğini yitirmiş durumdadır, Bu nedenle yapının iskeletini oluşturup ahşap olma özelliğini ve taşıma gücünü yitirmiş tüm ahşap elamanların özgün ahşap ya da tercihan lamine ahşap elemanlarla yenilenmesi yerinde olacaktır. Yenilenen ahşap elemanların tümünün ve özellikle en üst kotta olanının sürekliliğine özel önem verilmelidir. Yenilenen ahşap iskelette düşey elemanların20cm/20cm, yatay elemanların 10cm/16cm en kesit ölçülerinde seçilmesi, yapım kolaylığı ve sürekliliği açısından uygun görünmektedir. Ahşap iskelet arasındaki taş yığma taşıyıcı duvarların, yüzeylere yakın bölümlerindeki harcın sökülerek mevcut harç malzemesi ile uyumlu ve Malzeme Raporunda öngörülecek, daha sağlam bir harç kullanılarak, derzlenmesi önerilir. 95cm kalınlığındaki cephe duvarlarında orta bölümlerinde yapımdan ya da harcın yıkanması ile oluşmuş boşluklara mevcut harç ile uyumlu ve Malzeme Raporunda önerilecek bir malzeme ile 1~3 bar arasında bir basınçla enjeksiyon yapılması uygun olacaktır, Ahşap iskelet elemanları yenilenip derzlenen ve orta bölümlerindeki boşluklar enjeksiyon ile doldurulmuş duvarların mevcut harç, enjeksiyon ve derzleme malzemesi ile uyumlu kireç harçlı bir sıva ile sıvanması uygun olacaktır. Cephe duvarlarında pencere kotunun hemen üstündeki, metal gergi sisteminin pastan arındırılması gerekir. Bu işlemden sonra geriye kalan kesit yeterli ise gergiye korozyon önleyici bir malzeme sürülmeli ve korunmalıdır. Yapının güvenlik düzeyini daha düzeyli hale getirmek için cephe duvarlarının en üst kotunda da paslanmaz çelikle üretilmiş ve mevcut gergi ile benzer özelliklerde bir gergi sisteminin düzenlenmesi yerinde olacaktır. Ahşap iskelet arasındaki duvarlar ile minarede görülebilecek çatlaklar restorasyon aşamasında yeterli genişlik ve derinlikte açılarak incelenmelidir. Yapılan incelemeden sonra çatlakların onarımı aşağıdaki yöntemlerden biri kullanılarak gerçekleştirilebilir.
1. Çatlakların kılcal olması durumunda (genişliği 1cm’den küçük) çatlakların, elemanın özgün harcının kalitesine uyan bir malzeme ile enjeksiyon yöntemi ile düşük basınç altında doldurulması,
2. Orta genişlikteki daha önemli çatlak oluşumlarının çevresinin çürütülerek çatlağın genişletilmesi, dokunun özgün taş, tuğla ve özgün harçla önerilen şekilde yeniden oluşturulması.
Bodrum Kat
Caminin kuzeybatı cephesinden girilen kısmi bir bodrum katı bulunmaktadır, Bodrum kat tavanını oluşturan ahşap döşemenin elemanlarının elden geçirilmesi, özelliğini yitirmiş olanların değiştirilmesi uygun olacaktır.(bkz.fotoğraf-14-15-16). Bodrum katta cephe duvarlarında herhangi bir bozulma olup olmadığının incelenebilmesi için duvar dokusunun stabil hale geldiği kota kadar kazılması ve karşılaşılabilecek bozulmaların yukarıda açıklandığı şekilde onarılması önerilir.
Çatı
Caminin ahşap iskeletli çatısının elden geçirilmesi ve özelliğini yitirmiş tüm ahşap elemanların yenilenmesi uygun olacaktır. Duvarlarda yapılacak onarımlar sırasında çatının zarar görmemesi için tüm çatının güvenli şekilde askıya alınması ve askı sisteminin yapılacak onarımlardan sonra sökülmesi önerilir.
Prof.Dr.Feridun ÇILI,
“İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,Kazlıçeşme Mahallesi,783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi, Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu,Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında”
Minare
Minarede yoğun biçimde karbonlaşma, kirlenme, bitkilenme ve bazı bölgelerde derz boşalması türü bozulmalar/hasarlar izlenmiştir.(bkz.fotoğraf-3) . Bu tür oluşumların giderilmesi için nitelikli yüzey temizliği yapılması, duvar dokusunda kullanılan harcın özelliklerine benzer yapma ya da hazır harçlarla derz onarımı yapılmasıdır.
Kazlıçeşme Fatih Camisinde yapılan inceleme ve yukarıda özetlenen oluşumların genel bir değerlendirmesi ile onarım önerileri aşağıda sıralanmıştır. Betonarme iskeletli olarak sonradan inşa edilmiş olan son cemaat mahalli, üzerindeki ek mahfil katı ve merdivenin tamamen kaldırılması ve yapının özgün durumundaki şekli ile uyumlu ahşap iskeletli bir son cemaat katı oluşturulmalıdır. Cephe duvarlarında ahşap iskeleti oluşturan ve özelliğini/taşıma gücünü yitirmiş olan tüm ahşap elemanların yenilenmesi yerinde olacaktır. Mevcut durumda pencere üst kotundaki metal gerginin temizlenerek korunması, benzer kesit ölçülerin paslanmaz çelikle üretilmiş bir gerginin duvarların en üst kotunda düzenlenmesi önerilir. Ahşap iskelet arasındaki taş yığma taşıyıcı duvarların yüzeylerine
yakın bölümlerdeki harcın sökülmesi ve duvarın mevcut harç malzemesi ile uyumlu ve daha sağlam bir harç kullanılarak derzlenmesi önerilir.
Prof.Dr.Feridun ÇILI,
“İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi, Kazlıçeşme Mahallesi,783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi, Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu,Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında”
Duvarların orta bölümlerinde kalmış/oluşmuş olması mümkün olan boşlukların düşük basınç altında, mevcut harç ve derzleme malzemesi ile uyumlu bir malzeme kullanılarak enjeksiyon yöntemi doldurulması uygun olacaktır.(bkz.fotoğraf-2) Kısmi bodrum katta zemin seviyesinin duvarların dokusunun stabil olduğu kota kadar indirilmesi ve duvarların yukarıda açıklanan yöntemlerle onarılması yerinde olacaktır. Çatıda özelliğini yitirmiş ahşap elemanların yenilenmesi, duvarlarda yapılacak onarım çalışmaları sırasında çatının askıya alınması önerilir. Yapıda ve minarede görülebilecek çatlak oluşumlarının yapının özgün derzi ile uyumlu bir harç ile genişliğine bağlı olarak yukarıda verilen yöntemle onarılması uygundur.
Kazlıçeşme Fatih Camisi taşıyıcı sisteminin Rölöve-Restitüsyon- Restorasyon (RRR) projesi kapsamında restorasyon projesinin hazırlanması ve uygulanması aşamasında alınması gerekli önlemler konusunda bir çalışma yapılmış, taşıyıcı sistemin iyileştirilmesine yönelik öneriler geliştirilmiştir. Raporda sözü edilen iyileştirmelerin yapılması durumunda yapı, bu tür yapılardan beklenen güvenlik düzeyinde kullanılabilir durumda olacaktır. Uygulamanın kargir ve ahşap binaların onarımında deneyimli uzman ekiplerce yapılması, yapımın her aşamasında gereği gibi denetlenmesi ve yapımda her türlü güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir.
Restitüsyon
İMALAT FOTOĞRAFLARI
RESTORASYON SONRASINDAKİ YAPI İÇİ VE AVLU FOTOĞRAFLARI
Tarihi eser ve restorasyon uzmanı İstanbul Teknik Üniversitesi Restorasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Çılı ile Ağa Camii restorasyonunu konuştuk
İki yıl süren yenileme çalışmalarının ardından Beyoğlu Hüseyin Ağa Camii geçtiğimiz ay ibadete açılmıştı…
M. 1594 yılında Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından yaptırılan İstiklal Caddesi’ndeki Hüseyin Ağa Cami 2 yıllık restorasyon çalışmaları tamamlanarak 14 Şubat Cuma günü yeniden ibadete açıldı.
Halk arasında Ağa Camii olarak bilinen 420 yıllık geçmişe sahip Osmanlı dini mimari eseri, 1999 yılındaki Gölcük depreminde hasar görmüş, ardından kontrollü olarak ibadete açık tutulmuştu.
Ağa Camii’ndeki tahribatın bir bölümünün Demirören AVM inşaatından sonra ortaya çıktığına dair kamuoyunda bir kanaat bulunmakla birlikte İstanbul Teknik Üniversitesi Restorasyon Ana Bilim Dalı’ndan Prof. Dr. FERİDUN Çılı tarafından hazırlanmış Ağa Camii’nin 1999 depreminde zarar gördüğüne ve Demirören AVM yapımında zarar görmediğine dair raporu var.
AVM inşaatı esnasında çatlaklardaki hareketleri izlemek üzere çatlaklara komperatör çatlak ölçer yerleştirilerek periyodik ölçümleri yapılmış, teknik ölçümlerde AVM inşaatının AĞA Camii’ne zarar vermediği kanaatine varılmış.Bunlarla birlikte kamuoyunda Demirören AVM’nin Ağa Camii’ne zarar verdiği kanaati üzerine mezkur şirket Ağa Camii’ni restorasyon masraflarını üstlenmiş.
Cami yıkılma riskiyle karşı karşıya kalınca 2 yıl önce restorasyona alınmıştı. Tonozları çelik halat sistemiyle desteklenerek güçlendirilen camiinin çatı makas sistemi, ahşap döşemeleri, kalem işleri yenilendi. Osmanlı dönemindeki orijinal mimari kurgusunda yer almayan tuvaletler yer altına indirilerek, avlu mermerle kaplandı.
Geçtiğimiz ay, uzun bir aradan sonra cemaatine kavuşan camiyi Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç tarafından ibadete açılmıştı…
Geride kalan bir aylık süre zarfında Ağa Camii restorasyonu gündemde tutulma gayretine girildi. Hükümetle hesabı olanlar sanat, estetik ve mimari çalışmalara da gölge düşürecek yayınlar yaptı. Bu bağlamda yapının üzerindeki çok katmanlı tarihsel dönemlerin izlerini taşıyan müdahalelerin kazınarak homojen bir hale dönüştürüldüğü, camiinin anonim bir 16. Yüzyıl eseri haline dönüştürüldüğü ve Ağa Camii’nin 2013 model bir yapı haline getirildiği iddia edildi…
Ağa Camii’nde konuyla ilgili olarak tarihi eser ve restorasyon uzmanı İstanbul Teknik Üniversitesi Restorasyon Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Feridun Çılı ile görüştük…
İbrahim Ethem Gören: Feridun Bey, Ağa Camii restorasyonunu genel anlamda değerlendirir misiniz?
Prof. Dr. Feridun Çılı: Ağa Cami restorasyonu, çatısı olduğu gibi çökme tehlikesinde olan bir yapının yoktan var edilmesidir.
Binada hangi türden hasarlar vardı?
Caminin çatısını oluşturan iki tonozda aralığı 15cm~20cm’ye ulaşan ve yarılma da denilebilecek iki adet diyagonal çatlağa ek olarak tüm cephe duvarlarında, minarede ve avluda çeşitli açıklıklarda sistematik çatlak oluşumu bulunuyordu.
Bahsettiğiniz hasarlara nasıl müdahale edildi?
En önemli çatlak/ayrılma denilebilecek tonoz çatlaklarının daha fazla açılmasına izin vermemek amacı ile tonozlara dik doğrultuda dört adet ön gerilmeli gergi düzenlendi.
Benzer gergiler, yapının bütünlüğünü korumak amacı ile tonozlara paralel doğrultuda da yerleştirildi. Gergilerde paslanmaz çelik kullanıldı. Yapının bütünlüğünü ve kararlılığını sürdürebilmek için cephe duvarlarının en üst kotunda yine paslanmaz çelikten bir hatıl sistemi düzenlendi. Yapıdaki diğer tüm çatlaklar genişliklerine bağlı olarak değişik şekillerde onarıldı.
Binanın sıvalarını sökerken sürprizlerle karşılaştınız mı?
Gayet tabii. Bu aşamada yapıya daha önceki dönemlerde yapılmış tüm müdahaleler görüldü. Bunların bir bölümü günümüz restorasyon ilkeleri ile uyuşmadığı için değiştirildi/kaldırıldı.
Binanın cephelerinde mühür gibi yuvarlak metal parçaları duruyor. Bunlar ne işe yarar?
Bunlar, tonozlara paralel ve dik doğrultuda düzenlenmiş gergilerin sabitleme/ankraj plakalarıdır.
Mimar Koray Gümüş, Zaman Gazetesi’ne verdiği bir mülakatta Ağa Camii’nin dışarıdan bakıldığında yapının üzerindeki çok katmanlı tarihsel dönemlerin izlerini taşıyan müdahalelerin kazınarak homojen bir hale dönüştürüldüğü ve camiinin 2013 model bir bina olduğunu söylüyor… Bu hususta sizin kanaatleriniz nelerdir?
Kesinlikle katılmıyorum, daha doğrusu yapının tarihi ve hasar durumu hakkında hiç bir bilgisi olmayan insanların fikir belirtmesini gereksiz buluyorum. Yoldan geçerken bakılınca tonozların göçmenin eşiğinde olduğu görülemez. Dahası, bu restorasyon, kurullarca da onanmış bir restorasyon projesi kapsamında ve bir bilim heyetinin gözetiminde yapıldı. Yapılan, bu emeğe saygısızlıktır.
Camiinin eski fotoğraflarına baktığımıza tonozlarda ciddi çatlak ve yarıklar olduğunu görüyoruz. Bunlar nasıl tamir edildi? Yapılan işlem bilimsel açıdan doğru mudur?
Yapılan müdahale bilimsel açıdan doğrudur. Daha iyi bir yöntem bulunduğunda yapılan müdahale bir gün içinde kaldırılabilecek kadar basittir.
Camiinin eski fotoğraflarına baktığımızda kolonların daha büyük ve heybetli olduğu görülüyor. Şu anki durumda kolonların ince ve narin olduğunu görüyoruz. Bu camiinin statiği açısından tehlike oluşturur mu?
Hayır oluşturmaz. Camide mihrap cephesine yakın tuğla ayakların üzerinde kalınlığı 20cm~25cm’ye varan çok az donatılı kalitesiz betonla oluşturulmuş betonarme mantolar bulunmaktaydı. Bu tabaka tamamen alınarak yerine çelik köşebentler ve etriye gibi çalışan ön gerilmeli çubuklarla oluşturulmuş çelik manto konuldu. Çelik manto, tuğla ayağın üst kotlarında kapatılmayarak görünür halde bırakıldı.
Sizce restorasyonla yeniden inşa projeleri arasında nasıl bir denge sağlanmalıdır? Bu denge Ağa Camii örneğinde nasıl korunmuştur?
Ağa Camii’nde yapılan işin adı “restorasyon” olup yapıda korunması gereken ya da korunabilecek tüm öğeler korunmuştur. Yeniden yapım ise, laftan da anlaşılacağı üzere “yeniden yapım” dır. Bu iki kavramı karıştıranların eleştirisine kulak asmamak gerekir.
“Ağa Camii 16. Yüzyıla ait anonim bir yapı hüviyetine dönüşmüştür” iddiası hakkında neler söylemek istersiniz?
Cami gerektiği şekilde restore edilmiş ve güçlendirilmiştir. Gerisi boş laftır…
Beyoğlu’nun simgelerinden Hüseyin Ağa Camii restore edilerek Şubat ayında ibadete açılmıştı. Ağa Camii, iki yıllık restorasyon sürecinin ardından 14 Şubat Cuma günü cemaatiyle buluşmuş, Cuma namazı öncesinde yapılan törende Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ibadethanenin kurdelesini kesmişti…
M. 1594 yılında Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından yaptırılan İstiklal Caddesi’ndeki Hüseyin Ağa Camii 400 yılı aşkın geçmişiyle Beyoğlu silüetinde önemli bir yer edinmişti.
Halk arasında Ağa Camii olarak bilinen 420 yıllık geçmişe sahip Osmanlı dini mimari eseri, 1999 yılındaki Gölcük depreminde hasar görmüş, ardından kontrollü olarak ibadete açık tutulmuştu.
Cami yıkılma riskiyle karşı karşıya kalınca restore edilmişti. Geride kalan bir aylık süre zarfında Ağa Camii restorasyonu gündemde tutulma gayretine girildi. Hükümetle hesabı olanlar sanat, estetik ve mimari çalışmalara da gölge düşürecek yayınlar yaptı.
Bu bağlamda yapının üzerindeki çok katmanlı tarihsel dönemlerin izlerini taşıyan müdahalelerin kazınarak homojen bir hale dönüştürüldüğü, camiinin anonim bir 16. Yüzyıl eseri haline dönüştürüldüğü ve Ağa Camii’nin 2013 model bir yapı haline getirildiği iddia edildi…
Ağa Camii’nde konuyla ilgili olarak tarihi eser ve restorasyon uzmanı yüksek Mimar Sevilay Uludağ ile görüştük
İbrahim Ethem Gören: Sevilay Hanım, Ağa Camii mimarisinin Beyoğlu, Taksim ve bir adım öte İstanbul için önemi hakkında neler söylemek istersiniz?
Sevilay Uludağ: Osmanlının her döneminde özellikle ticaretin canlandığı 18. ve 19. yüzyıllardan itibaren İstiklal Caddesi yerleşim olarak İstanbul’un kalbi, merkezi olmuştur. İstiklal Caddesi, Beyoğlu, gayrimüslim ve Müslümanların yüzyıllardan beri birlikte yaşadığı kültür ve ticaret merkezidir. İstiklal Caddesi farklı dinlere mensup vatandaşlarımızın birlikte yaşadığı bir mekândır ve Hüseyin Ağa Camii de buradaki tek cami olmasından dolayı önemli bir yapıdır. Ağa Camii Beyoğlu için ve İstanbul için bir simgedir.
Ağa Camii’nde hangi sebeplerle restorasyon yapılması gündeme geldi?
İstiklal Caddesi üzerinde günümüze ulaşan önemli kültür varlıklarımızdan olan Hüseyin Ağa Camii restorasyonu harim tonozundaki çatlaklar nedeni ile gündeme gelmiştir. Ancak bu sadece nedenlerden biridir.
Bu konuyla ilgili tarihi belgeler ne diyor?
Çok şey… Eski belgelerde görüldüğü üzere Ağa Camii’nin restorasyon öncesindeki durumu yapının özgün cephe ve plan şemasından oldukça uzakta idi. Cami, özgün özelliğini kaybetmişti. Yapılan araştırmalar sonucunda doğru verilere dayandırılarak hazırlanan restitsüyon ve restorasyon projelerinin yine doğru bir şekilde uygulamasının yapılması ile cami özgün mimarisine kavuşmuştur.
Camiinin restorasyon öncesindeki genel durumu hakkında bilgi verir misiniz?
Cami her ne kadar dışarıdan iyi durumda gözüküyor idiyse de, projelerini hazırlamaya başladığımızda bünyesinde birçok sıkıntının mevcudiyetini tespit ettik. Pencerelerin ahşap doğramalarında çürümeler vardı. Tepe pencerelerinin durumu kötüydü. Alçılarında kırılmalar ve bozulmalar vardı. Minber ve vaaz kürsüsü yapının mimarisi ile uyuşmuyordu. Ahşap korkuluklarında doğramalarda olduğu gibi çürümeler vardı. Duvarlarında çatlaklar, tonozunda daha ciddi çatlaklar vardı. Kadınlar mahfili döşemesi betonarme idi ve sağlıklı değildi.
AĞA CAMİİ ÖZGÜN YÜZÜNE KAVUŞMUŞTUR
Restorasyon süreci nasıl ilerledi?
Restorasyon projeleri ve uygulaması Bilim Kurulu danışmanlığında ilerlemiştir. Özellikle uygulama sürecinde en az 2 haftada bir, alanda kontrollerimizle ve bilim kurulumuzla toplantılar yapılmak sureti ile imalatlar kontrol edilmiş, böylelikle uygulamaya yön verilmiştir.
Çimento harçlı sıvaların yapıdan uzaklaştırılmaya başlamasından kısa bir süre sonra özellikle son cemaat yerinin duvarlarında proje ve belgeleri doğrulayan pencere yerlerinin çıkması, yapılan restorasyonun doğru yöntem ve belgelemelerle yapıldığını gösteren en önemli tespit olmuştur.
Aynı şekilde saçaklardaki dendanların betondan yapıldığı ve özgün olmadığının tespit edilmesi, mihrap nişinin yine çimento harçlı tuğla ile değiştirildiğinin tespit edilmesi restorasyonun doğru bir şekilde yapıldığını gösteren tespitler olmuştu.
Restorasyon sürecinde kontrolör olarak İstanbul Vakıflar Bölge Müdürlüğü ve İstanbul’daki teknik üniversitelerde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan bağımsız bilim kurulu Ağa Camii restorasyonunu özverili şekilde denetlemiştir. Tüm çalışmalar uygulamada kullanılan yöntemler, teknikler bilimsel şekilde yapılmıştır.
Eleştiri bu süreç içinde ve sonrasında da olmuştur. Bizler açıkçası böyle eleştirileri bekliyorduk çünkü Ağa Camii bugüne kadar özgün olmayan yüzü ile İstiklal’deydi ve insanlar bunu görmeye alışmıştı.
Son yapılan restorasyon ile Ağa Cami özgün yüzüne kavuşmuştur. Bilinmesi gereken en önemli nokta restorasyonun sırf olabilecek eleştirilerden kaçarak restorasyon ilkelerine uymayan bir yöntemle yapılmayıp tamamen yapıyı özgün kimliğine kavuşturmak için bilimsel yöntemlerle yapılmış olmasıdır.
AĞA CAMİİ 1930’LU YILLARDA YAPILAN RESTORASYONLA ÖZGÜNLÜĞÜNÜ KAYBETMİŞTİ
Maalesef şunu belirtmeliyiz ki 1930’lu yıllarda yapılan restorasyon ile yapı büyük ölçüde özgünlüğünü kaybetmiştir. Yapının duvarları, çatı saçak bölümleri, harime bakan kolonlarının etrafı, kadınlar mahfil döşemesi betonarmeye çevrilmiş, formları değiştirilmiştir.
Camiinin tarihi dokusunun korunması için neler yapıldı?
Az önce de bahsettiğim üzere yapıdaki raspalar elimizdeki arşiv belgeleri ile tamamen örtüşmüştür. Eski harita belgesi Alman Mavilerindeki kontürü ile de örtüşmüştür.
Bu belgeler ve izler doğrultusunda uygulamalar gerçekleştirilmiştir. Minaresi, külah ve şerefe alt kısmı tamamen eski fotoğraf belgelerine göre yapılmıştır. Pabuç kısmının çimento harç ve tuğla dolgularla değiştirildiği tespit edilmiş, bu dolgular alınarak taş ile bu kısımlar aslına uygun yapılmıştır.
Son cemaat önündeki betonarme giriş muhdes olduğundan alınmış, cami cepheleri özgün haline kavuşmuştur. Son cemaat yerinin yüksek pencereleri arşiv belgeleri ve raspa sonucunda ortaya çıkan sonuçlara göre doğru bir şekilde restore edilmiştir.
Yapılan restorasyon ile yapı özgün dış duvar örgü sistemine kadar sıvalarından soyulmuş, çıkan verilere göre rstorasyonu yapılmıştır. Yapıda harim pencere sistemi aynen korunmuştur. Tepe alçı pencereleri onarılarak korunmuştur. Yapı içindeki kalem işleri de büyük ölçüde korunmuştur.
Cami tarihi izleri barındırmaya devam ediyor mu?
Tabiii ki… Biz camideki özgün olmayan pencere ve mihrap gibi değiştirilmiş elemanları restore ettik. Yapıyı yıkmadık, yeniden yapmadık. Cami kendisi tamamen tarihidir. Günümüze kadar yapılan yanlış uygulamalar ile kaybettiği, yitirdiği değerlerine bu restorasyon uygulaması ile kavuşmuştur. Zaten yapıda sıva altında bugün yapılan restorasyona ışık tutan tüm izler duruyordu, sadece bu restorasyonla bu izler gün ışığına çıkarıldı.
Ağa Camii’ndeki çalışmalar “Müteahhitlik ürünü” yakıştırmasını hak ediyor mu?
Kesinlikle hayır. Yapılan tüm uygulamalar restorasyon ilkelerine göre olması gerektiği gibi yapılmıştır. Camide kullanıla ahşap elemanlar eleştiri konusu yapıldı. Ahşap elemanların tamamı birinci sınıf malzemedir.
Empreyenlenmiş, fırınlanmıştır. Yapılan güçlendirmelerin tamamı paslanmaz demir ile yapılmıştır. Sıvalar laboratuar sonuçlarında verilen özgün horasan karışım harcı ile yapılmıştır. Kullanılan taşlar küfegi taşıdır.
Özgününe uygun olarak alana getirilmiştir. Kalem işleri tezyinat sıvası üzerine olması gerektiği gibi yapılmıştır. Böyle bir çalışma müteahhitlik ürünü olamaz. Zaten hiçbir restorasyon müteahhitlik ürünü olamaz ve olmamalıdır.
Tarihimizin en önemli değerleri olan taşınmaz kültür varlıklarına bir çivi dahi düşünmeden, bilinçsizce çakılamaz, bu yapılara yapılacak her hangi bir yanlış müdahalenin geri dönüşü olmayacağından tüm ekibimiz tüm dikkati ve enerjisi ile alanda çalışmalarını yapmıştır.
Camide rekontrüskiyon çalışması yapıldığına dair iddialar var? Böyle bir çalışma yapıldı mı? Ağa Camii’nde restorasyon projesi mi yeniden inşa projesi mi yapılmıştır?
Yeniden inşaa, rekonstrüksiyon; adından da anlaşılacağı gibi olmayan bir yapının ya da statik açıdan yıkılarak yapılması ön görülen yapıların yapılmasıdır. Biz Hüseyin Ağa Camii’ni yıkmadık, temelini yeniden atmadık, çimento harçlı sıvaların altında gizlenmiş özgün izleri görünür hale getirdik. Restorasyonda zaten budur…
AĞA CAMİİ RESTORASYONU TARTIŞMALARINDA BİLİMSEL GERÇEKLERİN ÜZERİ ÖRTÜLDÜ
Peki sizce bu türden tartışmalar niye ortaya atılıyor?
Hüseyin Ağa Cami İstanbul’un kalbi olan Taksim’in simgelerinden biridir. 1940’lı yıllardan beri insanların gördüğü bir yüzü vardı Hüseyin Ağa Camii’nin bu restorasyon ile bu yüz değişti. İnsanlar şaşırdı ve tam araştırılmadan, nedenini niçinini bilmeden talihsiz tartışmalar yapıldı.
Bizler de sizler gibi kültür sanat ve estetik değerlere önem atfeden ve at gözlüğü takmayan gazetecilerin yardımı ile Hüseyin Ağa Camii’nin özgün yüzüne kavuştuğunu anlatmaya çalışıyoruz ve anlatacağız da… Ama bir yandan da üzülmüyor değiliz çünkü gerçekten bilimsel araştırma ve yöntemlerle yapılan bir uygulamanın, bizlere sorularak tartışılacaksa tartışılması gerekliliğine inanıyoruz. Maalesef tartışmalar hakikatin üzeri örtülerek, bilimsel gerçekler çarpıtılarak yapılıyor.
Erdemli gazetecilik çünkü böyle bir şeyi gerektirir. Bize Ağa Camii’nde neler yaptığımızı, neler yapmadığımızısorabilirlerdi.
TARİHİ CAMİLERİN KORUNMASINDA DİN ADAMLARINA BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR
Camiinin bu haliyle kuşaklar sonrasına miras kalması için nasıl bir koruma/bakım sağlanmalıdır?
Ülkemizde yapılan restorasyon uygulamalarından sonra restore edilen eser yine kendi kaderi ile başbaşa kalmaktadır. Biz, alandan çıktığımız anda yapının tarihe mâl olduğu unutulmakta, işlevler ön plana çıkmaktadır.
Burada en önemli görev camideki din görevlilerine düşmektedir. Cemaate yapının tarihi değeri anlatılmalı ve ona göre yaklaşmaları sağlanmalıdır.
Ağa Camii’nde yapılacak en ufak bir müdahalede İstanbul Vakıflar I. Bölge Müdürlüğü’ne, İlgili Koruma Kurullarına başvurulmalı, yapılacak müdahaleler restorasyon ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmelidir.
SANAT TARİHİ RAPORU-RÖLÖVE-RESTİTÜSYON-RESTORASYON PROJESİ VE RESTORASYON UYGULAMASI
ÇORLU’NUN TARİHİ
Çorlu Trakya’nın merkezin de, plato yüzeyinin üzerinde ki düzlükte yer alır. İlk çağ insanlarının aradığı bütün coğrafi özelliklere sahip olan bu yerleşim yerine, Trak göçleriyle birlikte yerleşmeye ve tarıma açıldığı şüphesizdir. Nitekim yakın çevrede Prehistorik döneme inen yerleşme merkezlerinin ortaya çıkarılması, bu görüşü doğrulamaktadır. Bununla birlikte yeterince araştırma yapılmadığı için, Çorlu şehrinin kuruluş tarihi hakkında kesin bilgi verilmemektedir. Çorlu’nun adı ile ilgili çok değişik ifadeler mevcuttur.
Eski Atlaslarda şehrin adı ‘Tzarylus’,’Tzurulum’,’Tzurulus’,’Tzurule’ şeklinde geçmektedir. Bizans döneminde peyniri meşhur olduğu için ‘Peynir Kasabası’ anlamında ‘Tribiton’ adı verilmektedir. Halk arasında Çorlu adının çorak işe yaramaz anlamındaki ‘çor’ veya ‘çur’ dan kaynaklandığı şehrin Türkler tarafından alınışı sırasında zorluklarla karşılaşıldığından ‘zor’ kelimesine benzetme yapılarak ‘çor’ dan geldiği ifade edilmektedir. Roma zamanında Trakya da Cohors 3.Lucensum adını taşıyan bir askeri birliğin bulunduğu ve bu birliğin tamamen Trakya savaşçılarından oluştuğu bilinmektedir.
Marmara Ereğlisi’nin hemen doğusundaki Karamaradere de ortaya çıkarılan tarihi belge, Çorlu hakkında en eski ve kesin bilgileri vermektedir.
Çorlu şehrinin adının da bu sırada 9yy. başında şekillenmesi kuvvetle muhtemeldir. ’Çor’ ve ‘çur’ terimi eski Türk boylarında yüksek rütbe veya unvan olarak kullanılmaktaydı. Böylece ‘çor’ veya ‘çur’ dan Çorlu şehrinin adı çıkmıştır. Yeni araştırmalara göre şehrin kuruluşunun Roma be Bizans’tan çok daha eskilere gittiğini kesin olarak gözler önüne sermektedir.
Bölgede tarih öncesi döneme ait buluntuların elde edilmiş olması bölge tarihini ilk Tunç çağına kadar götürmektedir.
Ortaçağda burada Bizans’ı korumak için kullanılan ‘Tzirallum’ kale kentinin bulunması İstanbul yolu üzerinde yer alan Çorlu’ya askeri bir önem kazandırmıştır. Osmanlılar döneminde ise Anadolu’dan Rumeli sınır boylarına kadar uzanan ana yol üzerinde konaklama yeri olmasından dolayı önemli tarihi olaylara sahne olmuştur.
Çorlu 1357 tarihinde 1.Murat tarafından fethedilerek Osmanlı topraklarına katılmıştır. Süleyman Paşa ve Orhan Gazi’nin ölümleri üzerine tekrar Bizans egemenliğine geçen Çorlu 1361 tarihinde kesin Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Çorlu imparatorluk döneminde ilk defa 2.Beyazıd ile oğlu Şehzade Selim(Yavuz) arasında geçen baba-oğul savaşında yer almıştır.
Balkan savaşlarının ikinci devresinde Edirne’ye doğru ilerleyen Türk ordusu tarafından 15 Temmuz 1913 de kurtarıldı.25 Temmuz 19202’de Kurtuluş savaşı sırasında Çorlu Yunan işgaline uğradı. Ekim 1922 de Türk Jandarma Kuvvetleri tarafından kesin olarak kurtarıldı. Çorlu halen 2.Dünya harbinden beri savunma bakımından önemli bir garnizon olma özelliğini devam ettirmektedir.
Çorlu bugün Marmara Bölgesinde Ergene Bölümü Tekirdağ iline bağlı ilçe merkezidir.
ÇORLU FATİH CAMİİ TARİHİ
1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet’in otuz yıllık saltanatı devrinde başta İstanbul, Bursa ve Edirne olmak üzere imparatorluğun çeşitli şehirlerinde 85i kubbeli olarak 300e yakın cami inşaa edilmiştir. Camii hususunda Fatih Devri Osmanlı’nın mimari devletini meydana getirmiştir. Sonra gelenler zirveye ulaşacaktır.
Fatih Sultan Mehmet camiyi tek başına veya bir yanda bırakmamış onu plan itibarı ile ortaya alarak büyük bir topluluğun merkezi haline getirmiştir.
H.857/M.1453 olarak kaynaklarda yer alsa da yapılışıyla ilgili kesin bir bilgisi olmayan Çorlu Fatih Camide bu yapılardan biridir. Cami dikdörtgen plan şemasın’ da Fatih Sultan Mehmet’in süt annesi Daye Hatun tarafından Çorlu’da inşaa edilen en eski yapılardan biridir. Cami ilk yapıldığı yıllarda medrese, hamam, hazire, çeşme ve tek bir minareden oluşan bir külliye niteliğindedir. Fakat medrese ve hamam günümüze kadar gelememiştir.
Evliya Çelebiye göre medrese 12 odadan oluşmaktadır ve ahşaptandır. Lakin 17yy.geçirmiş olduğu yangından dolayı yok olmuştur. Yanan medrese’ nin yerinde müftülük binası yer almaktadır.
Caminin haziresi ise güney kısımda yer bulunur. Bir kaç yıl öncesine kadar bu hazireye gömü işlemleri yapılabilmekteyken şuan yapılmamaktadır. Hazirede iki mezar önem teşkil etmektedir. Bunlardan biri H.1134 tarihli mermerden bir sanduka olup tüm cephesi hafif kabartma şeklinde rozet ve motiflerle kuşatılmıştır. Diğer mezar ise sanduka şeklindedir ve bu sandukanın Kırım Hanı Giraya ait olduğu bilinmektedir. Sandukanın dört cephesi bitkisel motiflerle ve üzüm salkımlarıyla kuşatılmıştır. Sandukanın üzerinde yer alan üzüm salkımları cennette yer alan meyveler arasında olmasıyla birlikte aynı zamanda bolluk ve bereketinde temsilcisidir.(Bkz-fotoğraf2)
Caminin yanında klasik döneme ait çeşmesi bulunmaktadır. Fatih devrinin mimari özelliklerini taşıyan çeşmenin birde kitabesi bulunmaktadır fakat okunamayacak kadar harap durumdadır. Çeşme duvar çeşmesi olarak inşaa edilmiş dikdörtgen plan şemasındadır. Sivri kemerli niş içerisinde aynataşı yer alır ve dış cephesi de bir silme ile çevrelenmiştir. Çeşme günümüzde kullanılabilir niteliktedir.(Bkz-fotoğraf3)
Caminin kitabesi olmadığı için banisiyle ilgili herhangi bir bilgiye de ulaşılamamıştır. Son cemaat yeri üzerinde bir kitabe bulunmaktadır ve burada yapılan onarımla ilgili bilgi yazmaktadır. Kitabe Pertev Paşa tarafından yazılmış olup, caminin 2.Mahmut ‘un sadrazamı Benderli Mehmet Selim Paşa tarafından tamir edilmiştir.(H.1240/M.1824). Caminin minaresinin ilk adımlarının bu dönemlerde atılmış olduğu düşünülmektedir.
20.yy geldiğimizde ise caminin 1960-1970 yılları arasında onarımdan geçmiş cephelerin alt kısmındaki pencerelerle oynanmıştır. Aslında pencereler yuvarlak kemerli olmalıdır. Ahşap olan son cemaat mahalli ise betonarme olarak yapılmıştır. Bir diğer onarım ise minarede olmuştur. Çimento ve harç ile yer yer onarımı gerçekleştirilmiştir. Tekirdağ bölgesinde zaman içerisinde gerçekleşen depremlerde yapının zarara uğramasına neden olmuştur.
ÇORLU FATİH CAMİ MİMARİSİ
Çorlu Fatih Cami; cami, şadırvan, abdesthane, hazire, tuvalet, müezzin lojmanı ve çeşmeden oluşmaktadır.(Bkz-fotoğraf 1)
Fatih Camisi; son cemaat mahalli, kadınlar mahfili ve merkez kısımları mevcuttur. Cami dikdörtgen planlı yaklaşık 18mx20m boyutlarındadır. Tek minareli bir yapıdır. Minare çeşitli zamanlarda onarım gördüğü için orjinalliğini kaybetmiş durumdadır. Minarenin kaide kısmı kesme taştan yapılmıştır. Minarenin petek kısmı inceliği ile dikkat çekmektedir.(Bkz-fotoğraf6)
Avluya ise sonradan şadırvan, abdesthane ve tuvalet yapılmıştır. Ayrıca avlu içerisinde bir adet kuyuda bulunmaktadır.(Bkz-fotoğraf4)
Caminin güneybatı-güneydoğu cephelerinde hazire yer almaktadır. Güneybatı duvarında bulunan Fatih Devri Klasik dönem çeşmesinin ise ön yüzü hasar görmüş, kitabesi okunur durumda değildir. Cami çatısı alaturka kiremitle kaplanmıştır. Çatının üst noktasında tek alem bulunmaktadır. Cami cephelerinde sıva izleri ve bozulmalar söz konusudur.(Bkz-fotoğraf2)
Mükteday-ı ehl-ı sünnet hasret-ı Mahmut Han
Cami-i ayat-ı kudret kıblegah-ı adı üdad
Ol şahinşah-ı dil-agahın vezir-i azamı
Sadr-ı hem-nam-ı Muhammed asaf-ı Sami nihad
Maksadı Bünyan-ı din ü devleti imardır.
Eylemiş bu pişey-i tab-ı selimi itiyad
Çorlu’da merhum Fatih Camii’in gördü harab.
Sadra geldikçe hemen yaptırdı ber verk-ı Murad
Eyledi hoşnud rüh-ı sakıfı bu babda
Eylesin hak ömrü ikbalin siyad-ender ziyad
Ben de pertev eyledim inşa bu beyt-i dil kesi
Oldu tarih diğer her mısra-i gevher idad
Hayr için ihya buyurun Fatih’in bu Camii’in
Asaf-Mahmud Han Sadr-ı Selim ü’l itikad
Mustafa Nuri 1240
Yapıda ki Bozulmalar
Fatih Cami kitabesi olmadığından ve çeşme kitabesinin zarar görmesi sonucu yapının inşaa zamanı tam olarak bilinmemektedir. Aynı zamanda çeşmenin ön cephesi zarar görmüş ve çatı örtüsü değişmiştir. Tek minareye sahip olan caminin minaresi de geçirdiği onarımlar sonucunda orjinelliğini kaybetmiştir. Fatih Cami günümüzde sağlamdır fakat yapılan müdahaleler sonucunda bozulmalara maruz kalmıştır.(Bkz-fotoğraf19)
Caminin iç kısımlarında yer alan ahşap dikmeler ve ahşap süslemeler yağlı boya ile boyanarak yıpratılmıştır. İç duvarlarla ilgili yapılan işlemler sonucunda da orjinellik bozulmuştur. Ayrıca alt kat pencerelerin orjinelleri sökülerek yerine pvc doğrama pencereler takılmıştır. Bu değiştirme işlemi yapılırken cami duvarları kırılmıştır.
Genele baktığımızda cami birçok değişim geçirmiştir; fakat buna rağmen ayakta kalmayı başarabilmiştir. Cami cephelerinde sıvayla yapılan müdahaleler yontu taşının kaybolmasına neden olmuştur. Yağmur suyu gider borularında meydana gelen bozulmalar cephelerde ki bozulmaların nedenlerinden biridir. Cami avlusuna sonradan yapılan şadırvan ve abdesthanelerde avlu bütünlüğüne uymamaktadır. Cami cephelerindeki elektrik kabloları ve klimalar hem görsellik açısından çirkin bir görüntüye hem de cephelerde bozulmalara neden olan etmenlerdendir. Hazirenin bakımsızlığı ve mezar taşlarındaki yıpranmalarda yapıdaki bozulmalardan biridir.
RESTİRÜSYON PROJESİ
ÇORLU FATİH CAMİNİN RESTORASYON PROJESİ
Yüzeyde Fiziksel Temizlik
Yüzeyde Kimyasal Temizlik
Mevcut özgün yüzeyler üzerindeki muhdes boya, sıva gibi malzemeler kimyasal yollarla (boya çözücü)temizlenip yüzeyler özgün haline döndürülerek pas önleyici önlemler alınacaktır.
Dış Yüzeylerin Onarımı
Dış yüzeyde taşlar temizlenerek gerekli yerlerde derz onarımı yapılacaktır.10cm’den fazla yüzey kayıpları çürütme yöntemi ile yenilenecektir.
Çimento Sıva Müdahaleleri
Tüm çimentolu müdahaleler temizlenecektir. Sıva ve derz gerekli kısımlar horasan harcı ile doldurulacaktır.
Sıvaların Yenilenmesi
Hala sıvalı olan yapının beden duvarları özgün görüntüsünden uzaktır. Dış cephelere özgün görünüm kazandırmak için sıvaların kalkması gerekmektedir. Ortaya çıkartılacak özgün duvar dokusu kireç bazlı harç ile sıvanarak güçlendirilmelidir.
Derz Harçlarının Yenilenmesi
Özgün nitelik taşımayan minare gözdesinde kullanılan taş, tuğla ve tuğla benzeri taş örgü düzeni içerisindeki derz harçları eskimiş ve dökülmüştür. Eskiyen bu derzler sökülerek kireç bazlı harç ile yenilenmelidir.
Kılcal Çatlakların Doldurulması
İç Yüzey Onarımı
Yapının iç yüzeylerindeki tüm eklentilerden arındırıldık tan sonra tüm sıvalar raspalanarak özgün horasan harcı ile yeniden sıvanacaktır.
Kırık Eksik Mimari Elemanlar
Kırık ve eksik mimari elemanlar temizlenerek tamamlanacaktır. Gerekirse yenilenecektir. Muhdes kısımlar varsa sökülecektir.
Muhdes Elemanların Kaldırılması
Cephe üzerindeki muhdes elemanlar (elektrik, tel, aydınlatma kabloları, ses sistemleri) kaldırılacaktır. Tüm tesisat projeye uygun olarak yenilenecektir.
Muhdes Parmaklıkların Kaldırılması
Muhdes Doğramaların Kaldırılması
Mevcut pencere, kapı ve boşlukları iyileştirilecek, muhdes doğramalar doğramalar kaldırılacak detayına uygun çift camlı ahşap doğramalar takılacaktır.
Mevcut Çatının Onarılması
Mevcut oturtma çatı, restorasyon sırasında kaldırılarak, emprenye edilmiş ahşap malzeme kullanılarak restorasyon projesine uygun olarak yeniden yapılacaktır. Mevcut Marsilya kiremit örtü kaldırılarak alaturka kiremit ile örtülecektir.
Cami İçindeki Muhdeslerin Kaldırılması
Mevcut Tavan İyileştirmesi
Minare İyileştirme
Mevcut betonarme çekirdek ve çimento sıvalar kaldırılacaktır. Ancak betonarme çekirdeğin kaldırılması sırasında tuğla minare gövdesi zarar görebilmektedir. Ayrıca küfeki taşından yapılacak yeni taş minare çekirdeğinin gövdeye bağlanması gerekmektedir. Bu nedenle minare kaide kısmından şerefeye kadar iyileştirilerek onarılacak ve ancak şerefe şebekeleri, petek kısmı ve külah yenilenecektir.
Mevcut Isıtma Sistemlerinin Değiştirilmesi
Mevcut ısıtma sistemi ve klima sistemi kaldırılarak yerine yerden elektrikli şilte ile ısıtma sistemi kurulması önerilir.
Mihrap
Mevcut mihrap üzerindeki boya raspalanacak, özgün yüzey ortaya çıkarılacaktır. Çıkan yüzey iyileştirilerek korunacaktır.
Minber
Mevcut ahşap minber üzerindeki yağlı boya temizlenerek ahşap yapısındaki bozulmalara karşı gerekli yenileme ve empreye işlemleri yapılacaktır.
Ahşap Dikmeler
İç mekanda ki ahşap dikme ve hatılların üzerindeki boya tabakaları kimyasal usulle temizlenerek bozulmalara karşı emprenye işlemleri yapılacaktır. Çürüme kurtlanma gibi durumlarda niteliğini yitirmiş ahşaplarda birebir değiştirme yapılacaktır.
Şadırvan
Mevcut şadırvan kaldırılarak cami giriş aksına projedeki detaylara uygun yeni şadırvan yapılacaktır.
Avlu
Cami avlusuna projedeki detaylara uygun yeni bir peyzaj ve çevre düzenlemesi yapılacaktır. Dökme mozaik beton kaldırılıp alttaki çıkması muhtemel taş kaplama ortaya çıkarılacaktır. Çıkmaması halinde yaklaşık 40cm eninde serbest boyutlarında yonu taş kaplanacaktır. Avludaki abdesthane ve imam lojmanı kaldırılacaktır. Yapı çevresinde drenaj yapılarak hazireyi koruyucu çelik çit yapılacaktır. Yeni oluşturulacak yeşil alanlar çimlendirilerek yöreye özgü çiçeklendirme yapılacaktır.
Musalla Taşı
Mevcut musalla taşı olduğu yerde betonarme eklentileri kaldırılarak korunacaktır. Yeni yapılacak çevre düzenleme sonrası yeni musalla taşı korunacaktır.
Son Cemaat Yeri
Kapalı bir mekan olan son cemaat mekanında bulunan alüminyum kapı ve pencere doğramalarının sökülerek son cemaat mahalli restitüsyona dayalı olarak ahşap konstrüksiyon olarak yeniden oluşturulacaktır.
Restorasyon Uygulama Fotoğrafları
Uygulama süresince yapılan imalatların değerlendirilmesi ve öneriler
Taksim Yapı Mimarlık İnşaat Restorasyon Tur. San ve Tic. Ltd. Şti. tarafından İ.T.Ü. Mimarlık Fakültesi Dekanlığına yapılan 23.05.2012 tarihli başvuruyla, Tekirdağ İli, Çorlu İlçesi Fatih Camisi’nin restorasyon projesi kapsamında güçlendirme önerileri konusunda bir çalışma yapılması istenmektedir.
Bu çalışma İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Yönetim kurulunun 23.05.2012 günlü 22 sayılı toplantısında alınan karar uyarınca, konu ile ilgili olarak Anı Anıtsal Yapıları Koruma Değerlendirme ve Yapı Mimarlık Restorasyon Ltd. Şti için Öğr. Gör.Dr. Haluk SESİGÜR, Doç. Dr.Oğuz ÇELİK, Prof. Dr. Feridun ÇILI tarafından hazırlanan 17.08.2009 tarihli ve ‘Tekirdağ İli, Çorlu İlçesi, Fatih Camisi Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon Projesi Taşıyıcı Sistemin Mevcut Durumu, Onarım ve Güçlendirme Önerileri Hakkında Teknik Rapor’ ve yapının sıvaları alındıktan sonra yerinde yapılan inceleme sonuçları esas alınarak hazırlanmıştır.
Onarım ve güçlendirme önerileri; Yapı taşıyıcı sistemi üzerinde iç ve dış sıvalar alındıktan sonra yapılan incelemede belirlenen hasar türleri, nedenleri ve onarım önerileri aşağıda özetlenmiştir.
Cephe duvarlarının dış yüzleri
Yapının cephelerinde ve özellikle cephelerin alt kotlarında yoğun olmak üzere, karbonlaşmadan kaynaklanan yüzey kirliliği/yosunlaşma, çimentolu onarım izleri, değişik derinliklerdeki yüzey bozulmaları bulunmaktadır. Cephelerde nitelikli bit yüzey temizliği yapılması, tüm çimentolu onarımların ve derzlerin sökülerek yapının özgün harcı ile benzer özelliklerde bir harç kullanılarak derzleme yapılması önerilir(bkz.fotoğraf 21-29-30-32). Taşlarda yüzey bozulması görülen bölgelerde taşların yüzeyindeki bozulmanın derinliğinin 5cm den az olması durumunda yüzeyin olduğu gibi bırakılması yada plastik onarım ile yetinilmesi, bozulma derinliğinin 5cm ile 15cm arasında olması durumunda çürütme/kaplama yapılması, bozulmanın 15cm den derin olması durumunda taşın/tuğlanın benzer fiziksel, mekanik özellikli taşlara/tuğlalarla değiştirilmesi uygun olacaktır. Yapıda sıvalar alındıktan sonra belirlenen tüm kılcal çatlaklar, yapının özgün harcı ile benzer özelliklerde bir malzemenin 1.5-2 bar gibi düşük basınç altında enjeksiyonu yöntemiyle, kılcaldan geniş çatlaklar çelik çubukla dikildikten sonra yapının özgün harcı ile benzer özelliklerden bir malzemenin düşük basınç altında enjeksiyonu yöntemiyle daha geniş çatlaklar, çatlağın her iki yanı çürütülerek benzer özelliklerdeki malzemeyle yeniden oluşturularak onarılmalıdır.
Cephe duvarlarının iç yüzeyi
Cephe duvarlarının değişik kotlarında düzgün, sürekli ahşap hatıllar kullanıldığı anlaşılmaktadır, iç sıvalar alındıktan sonra yapılan incelemede ahşap hatılların tamamına yakınının çürüyerek/mantarlaşarak ahşap olma özelliğini ve kendilerinden beklenen fonksiyonu yerine getiremediği görülmüştür(bkz. Fotoğraf 31-33) Mevcut ahşap hatılların bir bölümünün o halleri ile yerinde durduğu bazılarının yerlerinin de tuğla yada taş ile doldurulduğu görülmektedir. Yapıda özelliğini yitirmiş tüm ahşap hatılların mevcut kesit ölçülerinden 20-25mm daha küçük en kesitli ahşap hatıllarla yenilenmesi, ek yerlerinde ve köşelerde çelik levhaları kullanılarak sürekliliğinin sağlanması önerilir. Benzer şekilde yerleri tuğla/taş ile doldurulmuş hatılların da yerleri boşaltıldıktan sonra ahşap hatıllar düzenlenmesi , yenilenen tüm ahşap hatılların çevrelerinde kalan boşlukların yapının özgün harcı ile benzer özelliklerde bir harç kullanılarak sıkıca doldurulması önerilir. Yapıda pencere lentoları ahşap elemanlar kullanılarak oluşturulmuştur. Yerinde yapılan incelemede lento ahşaplarının tümünün özelliğini yitirdiği görülmüş olup yine ahşap elemanlar kullanılarak yenilenmesi önerilir.
Yapının özellikle yatay yükler altındaki davranışını düzeltmek amacı ile duvarların üst kotunda epoksi ile yalıtılmış, galvanize edilmiş normal yapı çeliği yada paslanmaz çelik kullanılarak bir hatıl oluşturulması uygun olacaktır.
Minare
Minarenin dış ve iç yüzü çimento esaslı sıva ile sıvalı olup bu sıvanın alınması daha uygun olacaktır. Minarenin çekirdeği ile basamaklarının betonarme olarak sonradan yapıldığı anlaşılmaktadır(bkz. Fotoğraf 8-23).Özgün durumda çekirdek ve basamakların ahşap olabileceği düşünülmektedir. Minarenin yatay yükler etkisi altındaki güvenlik düzeyini düşürmemek amacıyla betonarme çekirdek ve basamakların betonarme ile onarılarak olduğu gibi bırakılması önerilir. Minarenin sıvaları kaldırıldığında ,derz bozulması görülen bölgelerde derzlerin minarenin özgün hacı ile benzer özelliklerde harç kullanılarak yenilenmesi yüzey kaybı görülen bölgelerde yüzey bozulmasının derinliğine göre daha önceki bölümde açıklandığı şekilde davranılması önerilir. Minarede düşeyden kaçıklığı çıplak gözlede görülebilen petek bölümünün ve külahının yenilenmesi uygun olacaktır.
Çatı
Caminin ahşap iskeletli çatısında ve özellikle tavan kaplamasında önemli olarak kabul edilmesi gereken bozulmalar bulunmamakla birlikte harimde tavanın su aldığı gözlenmiş olup çatı kaplamasını oluşturan kiremitlerin elden geçirilmesi önerilir(bkz. Fotoğraf 24-25-26).
Son cemaat mahalli
Caminin ahşap iskeletli son cemaat mahalli oluşturulmuş ve tüm cepheleri kapatılmıştır. Yapının özgün karakterine uymayan betonarme iskeletli son cemaat mahallinin yıkılarak yerine restorasyon projesinde ön görülecek şekilde ahşap iskeletli tek eğimli ahşap çatılı bir son cemaat mahalli oluşturulması önerilir(bkz.fotoğraf 13).
Şadırvan
Sonradan betonarme olarak yapıldığı açık olan şadırvanın da sökülerek restorasyon projesinde önerileceği şekilde mermer sütunlu ve ahşap iskeletli kubbeli olarak yeniden oluşturulması önerilir(bkz. Fotoğraf-4).
ÇORLU FATİH CAMİNİN RESTORASYON SONRASI MEVCUT DURUM
Tüm pencereler 1.sınıf cam malzeme ile projeye uygun olarak değiştirilmiştir. (bkz.fotoğraf-37)
Mevcud şadırvan kaldırılarak projedeki detaylara uygun yeni
şadırvan yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-39)
Çimento harçlı sıva müdahaleleri raspa yapılmıştır ve horosan sıva uygulanmıştır. Sıva üzerine nefes alan boya uygulaması gerçekleştirilmiştir.
Döşemeler özgün tuğla özelliğine uygun olarak altıgen formda tuğla ile yenilenmiştir.
Minare peteği, şerefe ve şerefe altı tuğla örgü sistemi sağlıklı olmadığından sökülmüş özgününe uygun olarak tuğladan örülmüştür.(bkz-41)
Minarenin kürsü bölümü kesme taş, gövde kısmı ile petek kısmı tuğladır. Köşelerde pah yapan pabuç kısmı kısadır. Ortalama 1 m. Yüksekliğindeki bu bölümde kesme taştır.
Minare ile ilgili İstanbul Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Feridun Çılı tarafından alınan taşıyıcı sistem raporunda ‘ Minarenin dış ve iç yüzü çimento esaslı sıva ile sıvalı olup bu sıvanın alınması uygun olacaktır. Minarenin çekirdeği ile basamaklarının betonarme olarak sonradan yapıldığı anlaşılmaktadır. Özgün durumda çekirdek ve basamakların ahşap olabileceği düşünülmektedir. Minarenin yatay yükler etkisi altındaki güvenlik düzeyini düşürmemek amacıyla betonarme çekirdek ve basamakların betonarme ile onarılarak olduğu gibi bırakılması önerilir.
Minarenin sıvaları kaldırıldığında, derz bozulması görülen bölgelerde derzlerin, minarenin özgün harcı ile benzer özeliklerde harç kullanılarak yenilenmesi, yüzey kaybı görülen bölgelerde yüzey bozulmasının derinliğine göre daha önceki bölümde açıklandığı şekilde davranılması önerilir.
Minarede düşeyden kaçıklığı çıplak gözle de görülebilen petek bölümünün ve külahının yenilenmesi uygun olacaktır.’ Yazmaktadır. Bu doğrultuda hazırlanan restorasyon tadilat projesi de Edirne Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 06.11.2012 tarih 681 sayılı karar ile onaylanmıştır.
Uygulama bu karar doğrultusunda yapılmaktadır. Minarenin külah ve petek kısmı sökülmüştür. Uygulama sırasında minare gövdesinde yapılan raspalarda minare tuğla gövde duvarı ile betonarme çekirdek arasında 8,5 cm. kalınlığında tuğla 2. Bir duvarın örüldüğü ve basamakların hiçbir şekilde gövdeye oturmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda betonarme olan merdivenlerin alınmasının minarenin özgün yapım sistemi açısından daha doğru bir yaklaşım olduğuna karar verilmiştir. Bu nedenle minare ile ilgili uygulamalar durdurularak özgün yapım sistemine uygun revize restorasyon projesi hazırlanarak ve koruma kurulu bilgisine sunulmuştur.
Minarenin külah ve petek kısmı sökülmüştür. Uygulama sırasında minare gövdesinde yapılan raspalarda minare tuğla gövde duvarı ile betonarme çekirdek arasında 8,5 cm. kalınlığında tuğla 2. Bir duvarın örüldüğü ve basamakların hiçbir şekilde gövdeye oturmadığı tespit edilmiştir. Bu durumda betonarme olan merdivenlerin alınmasının minarenin özgün yapım sistemi açısından daha doğru bir yaklaşım olduğuna karar verilmiştir. Bu nedenle minare ile ilgili uygulamalar durdurularak özgün yapım sistemine uygun revize restorasyon projesine göre yapılmıştır.
Minare merdiveni tuğla ve ahşap ile yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-43)
Musalla taşı mevcut yerinde durarak betonarmelerden arındırılmıştır.(bkz.fotoğraf-45)
Restorasyon öncesi kapalı bir mekan durumda olan son cemaat
mahallinin alüminyum kapı ve pencere doğramaları sökülerek ahşap konstrüksiyon olarak yeniden yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-46-47)
Harim giriş kapısı atölyede onarılmış bakım yapıldıktan sonra
fümügasyon ve emprenyesi uygulanmıştır. Üzerine boyamı işlemi yapılmıştır.
Harimdeki jadınlar mahfili,minber,mihrap ve tavanlarda boya
raspası yapılmış,emprenye sürüldükten sonra çift renk düzeni ile boya yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-50)
Kurul kararı ile yapı içerisinde kalem işi araştırma raspası yapılmıştır. Caminin birçok onarım geçirdiği dikkate alındığında günümüzde çimento harçlı olan özgün olmayan sıva bölümlerinden kalem işi raspası sonucunda bir belgeye ulaşılamamıştır. Raspa sonucunda bir ize rastlanılmamasına karşın elimizdeki fotoğraf belgeleri dikkate alınarak kalem işi programı hazırlanmıştır. Fotoğraflarda koltuk altı silmelerinde, silmelere sabitlenen alın kısımlarında ve harime bakan mahfil dikme üst kısımlarında rozetlerin yapıldığı tespit edilmiştir. Fotoğraflar da tespit edilen formlar rokoko tarzı yapıldığını göstermektedir. Ancak fotoğrafların çözünürlüğü’ nün iyi olmamasından dolayı motif ana hatları çizilebilse de detaylarının tamamlanamadığı görülmüştür.
Kalem işi programının sağlıklı yapılabilmesi için dönem olarak aynı olan Malkara Gazi Süleyman Paşa Cami incelenmiştir. Yapıda mevcutta kalem işi olamamasına karşın yapıda yapılan raspalarda alttan çıkan kalem işleri dikkate alınarak Fatih Camin de de bu detaylardan yararlanılmıştır.
Bu benzerlikler göz önünde bulundurularak Malkara Gazi Süleyman Paşa Camii tezyinatının Çorlu Fatih Camii’ne aynı dönemi ve renkleri yansıtan benzer tarzda rokoko bezemelerin projesi çizilerek uygulanmıştır.
Mihrap üzerindeki boya raspalnmış ve özgün yüzey ortaya
çıkarılarak iyileştirilmiştir(bkz.fotoğraf-54)
Minber üzerindeki yağlı boya temizlenerek ahşap yapısındaki bozulmalara karşı gerekli yenilemeler yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-55)
Mevcut vaaz kürsüsü çürümüş olduğundan dönemine uygun olarak birinci sınıf çam malzemeden yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-58)
Mevcut çatı restorasyon sırasında kaldırılmıştır. Ahşap malzeme kullanılarak projeye uygun alaturka kiremit ile örtülmüştür. Çatı içerisine girilerek çürüyen ahşap elemanlar 2.sınıf cam malzeme ile yenilenmiştir. Ahşap tavan alttan teraziye alınarak kot düzeltilmiştir.
Çatı kiremitleri alaturka kiremit olarak yenilenirken alt kısmına su
yalıtımı yapılmıştır.(bkz.fotoğraf-60)
İç mekanda ki ahşap dikme ve hatılların üzerindeki boya tabakaları kimyasal usulle temizlenmiştir. Çürüme ve kurtlanma olan ahşaplar ise birebir değiştirilmiştir.(bkz.fotoğraf-61)
Cami içerisinde yer alan klima ve ısıtma sistemleri kaldırılarak yerden elektrikli ısıtma sistemi yerleştirilmiştir.
Mevcut pencere ve kapı boşlukları iyileştirilmiş, çift camlı ahşap doğramalar takılmıştır.
Camide ki demir parmaklıklar kaldırılarak demir lokma parmaklıklar takılmıştır.(bkz.fotoğraf-62)
Cami avlusunda ise peyzaj ve çevre düzenlemesi yapılmıştır. Yeşil alanlar çimlendirilmiştir. Ayrıca cami avlusunda yer alan imam lojmanı abdesthane kaldırılmıştır.(bkz.fotoğraf-59)
Betonarme olan son cemaat mahalli projeye uygun olarak kaldırılmıştır yine proje ve eski belgelerine uygun olarak ahşap strüktürlü kapalı son cemaat yeri yapılmıştır. Son cemaat yeri 2.sınıf cam doğramalar, kaplamalar ise 1.sınıf camla imal edilmiştir. Yapıda kullanılan tüm ahşap elemanlar fırınlanmış ve emprenye edilmiştir.
KAYNAKÇA
1. O.ASLANAPA “Fatih Devri Abideleri,” Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri, 1, 1963, 1- 20
2. E.H.AYVERDİ, Fatih Devri Mimari Eserleri, İst. Fetih Derneği Yayını 1953 (1961)
– Osmanlı Mimarisinin İlk Devri, İstanbul 1966
3. Sedat ÇETİNTAŞ, Fatih Devri Mimarisi, Türk Düşüncesi, C.5, S.29, 1956, S. 267- 277
4. Selçuk MÜLAYİM,” Fatih Devri Kültür ve Sanat Hayatı Bibliyografyası”, İstanbul Armağanı Fetih-Fatih 1, İstanbul B.Ş.B. Yayını, İstanbul 1995, S. 273- 282
5. O.ASLANAPA, “Fatih Sultan Mehmet zamanındaki Mimari Eserler”, İstanbul Armağanı Fetih-Fatih 1, İsanbul B.Ş.B. Yayını İstanbul 1995, S. 143- 149
6. O.ASLANAPA, Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1985, S. 83- 114
7. E.H.AYVORDİ, Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri 755- 786 (1453- 1481) 3- 4 2cilt, İstanbul 1973- 74
8. O.ENGİN, Fatih Mehmet 2 Vakfiyeleri, Ankara 1938
9. E.H.AYVERDİ,” Osmanlı Mimarisinin İlk Asrı”, Milletlerarası Birinci Türk Sanatları Kongresi, Ankara 19- 24 Ekim 1959 Tebliğler, Ankara 1962, S. 70- 82
10. S.EYİCE, ”Fatih Devri Mimarisi, ”Bilgi, C. 11, S. 122, 1957, S.23- 25
11. D.KUBAN, Osmanlı Mimarisi, Yem Yayını, İstanbul 2007
Restorasyon uygulamasına geçmeden önce yapılan araştırma ve belgeleme çalışmaları (tarihi, estetik ve teknik yönden yapının incelenmesi, rölövesinin ve bozulma nedenlerinin saptanması, yapının dönemlerinin belirlenerek restitüsyon projelerinin hazırlanması) yapının ayrıntılı olarak tanımlanmasını sağlar. Restorasyon projesi tüm bu araştırma, belgeleme sonucunda hazırlanarak ilgili Koruma Kurulu Onayına sunulur. Hiç bir Restorasyon uygulamasına ilgili Koruma Kurulu onayı alınmaksızın başlanılamaz.
Tescilli eski eser yapılar ilk yapıldıkları dönemden günümüze ulaşıncaya kadar doğru ve yanlış bir çok onarım müdahalesi geçirir. Yapıya yapılan yanlış müdahaleler ( yanlış malzeme kullanımı, müdahaleden kaynaklı strüktürel bozulma, yapının görsel estetiğini, mimarisini bozacak uygun olmayan ekler..vb. ) koruma kuralları açısından tescilli kültür varlığından uzaklaştırılmalı, yapı belgelenebilen dönemine uygun olarak restore edilmelidir.
Beyoğlu, Hüseyin Ağa Cami’nin restorasyonu, hem projelendirme hem de uygulama sürecinde yukarıda açıklanan kriterlere uygun bir şekilde bilimsel çalışmalar sonucunda yapılmış ve bitirilmiştir.
Hüseyin Ağa Cami, 1594 yılında Galatasaray Ağası Şeyhülharem Hüseyin Ağa tarafından yaptırılmıştır. Günümüze ulaşıncaya kadar özgün halini kaybeden yapının araştırmalar doğrultusunda tespit edilen 3 farklı dönemi vardır. Yapının I. Dönemi 16. Yüzyıl, II. Dönemi 1834, III. Dönemi 1939 yılıdır.
Yapının restorasyon projesi İstanbul II.Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 21.09.2011 tarih ve 21 sayılı karar ile onaylanmıştır. Onaylanan restorasyon projesi görsel belgelere dayandırılarak hazırlanan 2. Dönem restitüsyon projesine göre hazırlanmıştır. Kurul kararı ile onaylı restorasyon projesinin uygulanması sırasında ortaya çıkan veriler doğrultusunda hazırlanan restorasyon tadilat projesi ise İstanbul II. Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu tarafından 03.04.2013 tarih ve 1234 sayılı karar ile onaylanmıştır. Uygulama sürecinde bilim kurulu kurulmuştur. Bilim kurulunda Prof.Dr.Oğuz Ceylan ile Prof.Dr. Feridun Çılı beyler bulunmuştur.
14.02.2014 tarihinde Yeni Akit Gazetesinde yer alan cami restorasyonunda yapılan yanlışlıklar konulu yazı hiçbir şekilde doğruyu yansıtmamaktadır. Gazetede belirtilen konularla ilgili olarak;
1-Yapı günümüze gelinceye kadar bir çok onarımdan geçmiştir. Araştırma sürecinde 1939 yılı onarım öncesi çekilen fotoğraflara ulaşılmıştır. Fotoğraflar doğrultusunda projeler hazırlanmıştır. Belgeler dikkatli bir şekilde incelendiğinde, son cemaat pencere düzeninin 1939 senesinde yapılan onarımda tamamen değiştirildiği, minarenin külah, petek, şerefe kısımlarının yeniden yapıldığı, saçak kısımlarında olmadığı halde motifli işlemelerin yapıldığı, güneydoğu cephesinde mihrap çıkıntısı olmadığı ancak 1939 yılından sonra bu bölümün eklendiği, mihrap nişi üzerindeki yuvarlak tepe penceresinin kapatıldığı tespit edilmiştir.
1939 da ve sonrasında yapılan tüm müdahalelerde ortalama 10 cm. kalınlığında çimento harçlı sıva ve demirli beton uygulaması yapıldığı tespit edilmiştir. Ayrıca 1914-1915 senesi Alman Mavilerinde dahi olmayan son cemaat önüne yapılan betonarme kısmında özgün olmadığı görülmüştür. Tüm bu müdahaleleri dönem eki olarak kabul etmek yapıya, tarihe, mimariye yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Ayrıca Uluslar arası kabul gören Venedik Tüzüğü’ nün 9,10,11,12 ve 13. Maddelerinde yapılacak onarımların özgün malzeme ile yapılması gerektiği vurgulanırken özgün malzemesi bilinen bir tescilli eserde betonarme olan eklerin korunması doğru değildir. Uygulamada tüm çimento harçlı ve demirli beton müdahaleler alınmış, özgün horasan harç ile sıvalar yenilenmiştir.
Fotoğraflarda da görüldüğü gibi demirli beton olan kısımlar, üzerindeki kütahya çini kaplamalar özgün yani tarihi, estetik değeri olmayan 1939 yılı onarımda eklenen ögelerdir. Bu nedenle belgeleri ile ispatlanan kötü müdahaleler, ilgili koruma kurulunca da onaylanan projeler doğrultusunda kaldırılmış, bu bölümler özün horasan harç ile sıvanmıştır.
Kolonlar özgün ebatlarına ve formuna restorasyon sonucunda kavuşmuştur. Geç dönemde yapılan ve caminin özgününde olmayan, karakterine uymayan çini kaplamalarda ilgili koruma kurulu onayı ile kaldırılmıştır.
2- 1914-1915 yıllarına ait Alman Mavi haritasında ve 1939 yılı onarım öncesi eski fotoğraf belgelerinde, 1939 sonrasında yapıya yapılan müdahaleler de eklenen son cemaat önündeki ek betonarme giriş kısmının olmadığı görülmektedir. Aynı belgede cepheden dışarıya doğru çıkma yapan restorasyon öncesindeki mihrap nişinin olmaması mihrap nişinin, niş içerisindeki mukarnas tenzinatlı mihrabın özgün olmadığını gösteren belgelerdir. Bu belgeler dışında raspa işleminde harçların ve mukarnas tenzinatının çimento harçlı sıva ile yapılmış olmasıda bu belgeleri desteklemiştir. Raspa sonucunda özgün mihrap yayıda ortaya çıkarılmıştır. Tüm bu belgeler doğrultusunda mihrap özgün formuna uygun olarak restore edilmiştir.
1939 yılındaki restorasyon öncesi çekilen Encümen Arşivinden alınan eski fotoğraf , bu belgede de mihrap nişinin çıkmadığı görülmektedir (belge-2)
Restorasyon öncesi foto-3 Restorasyon sırasındaki foto-4
Restorasyon sırasında açığa çıkarılan özgün mihrap nişi foto-5
Raspa sonucunda mihrap nişinin özgün ebadının çimento harçlı tuğla ile değiştirildiği fotoğraf 4 de görüldüğü üzere tespit edilmiştir. Bilim kurulumuzunda onayı ile özgün
olmayan bu dolgu kısımda alındığında alt kısımda taş ve tuğla örgülü özgün mihrap nişi duvarına ulaşılmış (bkz. Foto 5), bu belgeler ile onaylı restorasyon projesinin örtüşmesi üzerine mihrap nişi projesine uygun olarak onarılmıştır (bkz.fotoğraf 7)
3-Uygulamada öncelikle restorasyon projesine uygun olarak çimento harçlı sıvalar cami cephe duvarlarından itina ile alınmıştır. Raspa işlemi sonucunda 19. Yüzyıl (koruma kuruluna sunulan II.Dönem restitüsyon) restitüsyonunun doğru kararlar üzerine yapıldığı anlaşılmıştır. Buna uygun olarak hazırlanan restorasyon projesinin de bu kararlar doğrultusunda hazırlandığı anlaşılmıştır. Çünkü projelerde özellikle elimizdeki 1938 yılındaki onarım öncesine ait fotoğraflarda görülen son cemaat pencere düzeninin doğru olduğu tespit edilmiştir (bkz. Belge 2 ve fotoğraf 6).
Uygulamada yapılan çimento harçlı sıva raspası sonucunda son cemaat yerinin özgün pencere ebatlarının 1938 yılındaki onarım ile değiştirildiği tespit edilmiştir (foto-6)
restorasyon öncesi kuzey cephesi
restorasyon sonrası belgelere ve izlere göre onarımı tamamlanan
Kuzey cephesi
4-Uygulama sırasında yapılan tüm pencereler en dayanıklı, sağlam ahşap cinsi olan 1. Sınıf meşeden yapılmıştır.
5-Restorasyon öncesi cami de olan minber 1939 senesi sonrası yapılan özgün niteliği olmayan bir minberdi. Caminin 2. Dönem (19. YÜZYIL) restitüsyonuna göre onaylanan restorasyon projesin de de 19. Yüzyıl mimari dönem analizleri yapılarak aynı dönemde yapılan Harem Defterder Ağa Cami özgün minber detayı alınarak hazırlanan minber, ilgili koruma kurulunca onaylanmıştır. Tüm bu veriler, dönem analizleri ve belgeler ışığında detaylandırılan minber 1. Sınıf çam dan imal edilmiştir. Üzerindeki çiçek motifli rozetler ahşap olup özel imalat ile yapılmıştır.
6-Yapıda restorasyon öncesinde tespit edilen çatlaklara uygulama sürecinde İstanbul Teknik Üniversitesi Döner Sermaye İşletmeleri Yönetmeliği Uyarınca Mi-2011-159 No.lu Proje Kapsamında ; İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık fakültesinden Prof. Dr. Feridun ÇILI ve Prof. Dr. Oğuz Cem ÇELİK tarafından hazırlanan Taşıyıcı sistemler raporu doğrultusunda müdahale edilmiştir. Tüm müdahale uygulamaları ilgili koruma kurulunca onaylıdır.
Restorasyondaki esas amaç yapıdaki strüktürel bozulmaların mümkünse özgün yapım tekniğine göre mümkün değilse restorasyonun yapıldığı döneme ait modern yapım malzemeleri ile onarılmasıdır. Cami restorasyonu koruma ilkelerine göre yapılmıştır.
Ayrıca yine taşıyıcı sistem raporunda ön görülen,
yapının rijitliğinin sağlanması için gergi sistemi yapılmıştır (bkz. 11,12,13)
7-Yapının minaresinin, petek, külah ve şerefe altı
1939 senesi onarımında değiştirilmiştir. Bunu onarım öncesinde Encümen Arşivlerinde bulunan eski fotoğraflardan belgelemekteyiz. Bu belgeler ışığında hazırlanan restorasyon projesi ilgili koruma kurulunca onaylanmış ve eski görsel belgeye göre restorasyonu yapılmıştır.
Minarede geç dönemde yapılan değişiklikler
yukarıdaki karşılaştırmalı fotoğraflarda gösterilmiştir. 1939 onarım öncesinde
minare külahı, peteği, kürsüsü farklı iken bambaşka bir mimariye çevrilmiştir.
Minare 19. Yüzyıldaki durumuna göre restore edilmiştir (fotoğraflar 14,15,16)
Yapılan raspalarda minare kürsüsünün tuğla kırığı, çimento harcı ile dolgu yapılarak formunun değiştirildiği görülmüştür (fotoğraf 17,18)
8-Harim cephelerinde zemin kot pencere etraflarının tuğla ile doldurulduğu, taş sövelerin alındığı tespit edilmiştir. Bu izler ile 1939 onarım öncesindeki eski fotoğraf belgeleri örtüşmektedir. Eski belgelerde de taş söve görülmektedir. Restorasyon bu veriler ışığında gerçekleştirilmiştir.
Belge 2 de mihrap nişi üzerindeki gül pencerede
görülmektedir. Restorasyon sırasında 1939 onarımında kapatılan pencere açığa
çıkarılmış ve özgününe uygun olarak onarılmıştır.
Beyoğlu Hüseyin Ağa Cami Restorasyon projesi ve uygulaması bilimsel çalışmalar sonucunda yapılmıştır. Restorasyon projesi öncesi koruma ilkelerine uygun olarak yapının özgün durumunun tespit çalışmaları, sanat tarihi, mimarlık tarihi araştırmaları yapılmış, tüm arşivler taranmıştır. Bu araştırmalar sonucunda yapının 3 dönemi tespit edilmiştir. En ayrıntılı veriler 2. Dönem (19.yüzyıl) ve 3. Dönemi olan 1939 ve sonrasına aittir.
Venedik Tüzüğünün 9. Maddesinde belirtildiği gibi restorasyon varsayımlara, farazilere dayandırılamaz. Bu nedenle yapının 16. Yüzyıl dönemine ait bir veri,bilgi ve belge olmadığından yapının bu dönemine göre restorasyonun yapılması bilimsel değildir. Yapının 1939 senesinde yapılan onarımlarındaki değişiklikler, eklentiler ise özgün malzeme ve mimari karakteri ile uyuşmadığından korunmamış, araştırma sürecinde tespit edilen eski görsel belgeler ve eski haritalardaki veriler ışığında yapı restorasyonu 19. Yüzyıl 2. Dönem restitüsyonuna uygun yapılmıştır. Proje aşamasında elde edilen veriler ile raspa sonucunda yapıdaki izlerinde örtüşmesi yapılan restorasyonun doğruluğunu uygulama sırasında bir kez daha göstermiştir.
Venedik Tüzüğünde sonradan yapılan eklentilerin nitelikli olması durumunda korunması madde 12 de yazmaktadır. Bu çerçevede mevcut kalem işleri itinalı olarak raspa yapılmış, en erken dönemin 1939 yılı olduğu tespit edilmiştir. Bu veriler ışığında yeni kalem işi programı hazırlanmış ve ilgili koruma kurulunca onaylanmıştır. Kalem işlerinde mevcut hat yazısı estenpajları alınmış ve aynısı tekrar yapılmıştır. Cami de bulunan hat yazısı 1957 yılına aittir ancak hattın güzel olması korunması gerekliliğini getirdiği için korunmuştur. Aynı şekilde üst kotta yer alan çini panolarda korunmuştur. Yapı zemin kotundaki çiniler ise Kütahya çinisi olup yapı mimarisi ile uyumsuzdu. Geç dönem eklentisi olan çini panolar, restorasyon sırasındaki çimento sıva raspası yapımı sırasında dolguları yapılarak üzeri sıvanan iç pencere etraflarındaki taş sövelerin de yapılması ile düzen olarak cami ile bütünlük oluşturmamaktadır. Bu veriler ışığında çiniler kaldırılmıştır.
Uygulama sırasında kullanılan tüm malzemeler özgün malzeme özelliklerine uygun olarak 1. Sınıf kalite ile yapılmış; tüm çalışmalar, imalatlar ve uygulamalar Vakıflar İstanbul 1.Bölge Müdürlüğü kontrollüğü, Bilimsel Kurulun kontrollüğü ve Koruma Kurulunun Onayladığı proje doğrultusunda yapılmış olup doğru veriler ışığında yapılan restorasyon ile caminin gelecek kuşaklara doğru bir restorasyon ile aktarılması sağlanmıştır.
Prof. Dr. Feridun Çılı ile içinden Beyoğlu Hüseyin Ağa Camii geçen bir sohbet…
1-Ağa Camii restorasyonunu genel anlamda değerlendirir misiniz?
Ağa Cami restorasyonu, çatısı olduğu gibi çökme tehlikesinde olan bir yapının yoktan var edilmesidir.
2-Binada hangi türden hasarlar vardı?
Caminin çatısını oluşturan iki tonozda aralığı 15cm~20cm’ye ulaşan ve yarılma da denilebilecek iki adet diyagonal çatlağa ek olarak tüm cephe duvarlarında, minarede ve avluda çeşitli açıklıklarda sistematik çatlak oluşumu bulunuyordu.
3-Bahsettiğiniz hasarlara nasıl müdahale edildi?
En önemli çatlak/ayrılma denilebilecek tonoz çatlaklarının daha fazla açılmasına izin vermemek amacı ile tonozlara dik doğrultuda dört adet ön gerilmeli gergi düzenlendi. Benzer gergiler, yapının bütünlüğünü korumak amacı ile tonozlara paralel doğrultuda da yerleştirildi. Gergilerde paslanmaz çelik kullanıldı. Yapının bütünlüğünü ve kararlılığını sürdürebilmek için cephe duvarlarının en üst kotunda yine paslanmaz çelikten bir hatıl sistemi düzenlendi. Yapıdaki diğer tüm çatlaklar genişliklerine bağlı olarak değişik şekillerde onarıldı.
Gayet tabii. Bu aşamada yapıya daha önceki dönemlerde yapılmış tüm müdahaleler görüldü. Bunların bir bölümü günümüz restorasyon ilkeleri ile uyuşmadığı için değiştirildi/kaldırıldı.
5-Binanın cephelerinde mühür gibi yuvarlak metal parçaları duruyor. Bunlar ne işe yarar?
Bunlar, tonozlara paralel ve dik doğrultuda düzenlenmiş gergilerin sabitleme/ankraj plakalarıdır.
6-Mimar Koray Gümüş Zaman Gazetesi’ne verdiği bir mülakatta Ağa Camii’nin dışarıdan bakıldığında yapının üzerindeki çok katmanlı tarihsel dönemlerin izlerini taşıyan müdahalelerin kazınarak homojen bir hale dönüştürüldüğü ve camiinin 2013 model bir bina olduğunu söylüyor… Bu hususta sizin kanaatleriniz nelerdir?
Kesinlikle katılmıyorum, daha doğrusu yapının tarihi ve hasar durumu hakkında hiç bir bilgisi olmayan insanların fikir belirtmesini gereksiz buluyorum. Yoldan geçerken bakılınca tonozların göçmenin eşiğinde olduğu görülemez. Dahası, bu restorasyon, kurullarca da onanmış bir restorasyon projesi kapsamında ve bir bilim heyetinin gözetiminde yapıldı. Yapılan, bu emeğe saygısızlıktır.
7-Camiinin eski fotoğraflarına baktığımıza tonozlarda ciddi çatlak ve yarıklar olduğunu görüyoruz. Bunlar nasıl tamir edildi? Yapılan işlem bilimsel açıdan doğru mudur?
Bu sorunun yanıtı 3.soruda var. Yapılan müdahale bilimsel açıdan doğrudur. Daha iyi bir yöntem bulunduğunda yapılan müdahale bir gün içinde kaldırılabilecek kadar basittir.
8-Camiinin eski fotoğraflarına baktığımızda kolonların daha büyük ve heybetli olduğu görülüyor. Şu anki durumda kolonların ince ve narin olduğunu görüyoruz. Bu camiinin statiği açısından tehlike oluşturur mu?
Hayır oluşturmaz. Camide mihrap cephesine yakın tuğla ayakların üzerinde kalınlığı 20cm~25cm’ye varan çok az donatılı kalitesiz betonla oluşturulmuş betonarme mantolar bulunmaktaydı. Bu tabaka tamamen alınarak yerine çelik köşebentler ve etriye gibi çalışan ön gerilmeli çubuklarla oluşturulmuş çelik manto konuldu. Çelik manto, tuğla ayağın üst kotlarında kapatılmayarak görünür halde bırakıldı.
9-Sizce restorasyonla yeniden inşa projeleri arasında nasıl bir denge sağlanmalıdır? Bu denge Ağa Camii örneğinde nasıl korunmuştur?
Ağa camide tapılan işin adı “restorasyon” olup yapıda korunması gereken ya da korunabilecek tüm öğeler korunmuştur. Yeniden yapım ise, laftan da anlaşılacağı üzere “yeniden yapım”dır. Bu iki kavramı karıştıranların eleştirisine kulak asmamak gerekir.
10-“Ağa Camii 16. Yüzyıla ait anonim bir yapı hüviyetine dönüşmüştür” iddiası hakkında neler söylemek istersiniz?
Cami gerektiği şekilde restore edilmiş ve güçlendirilmiştir. Gerisi boş laftır…