Etiket arşivi: Erhan Uludağ

2012 FERRARA RESTORASYON FUARININ ARDINDAN…

Banner_Edizione_EN

FERRARA RESTORASYON FUARININ ARDINDAN…

Bu sene XIX’uncusu düzenlenen RESTAURO fuarına Türkiye’den hem firmalar hem de idareler anlamında ilgi büyüktü. Fuar ile ilgili izlenimleri anlatmadan önce Ferrara’ya ilişkin kısa bilgiler vermek yerinde olacaktır:

CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA
CIMITERO DELLA CERTOSA

Ferrara (Ferrara lehçesi:Fràra) İtalya’nın Emilia-Romagna bölgesinde aynı ismi taşıyan Ferrara İli merkezi olan ve Adriyatik kıyısına 1 saatlik uzaklıktaki tarihi kenttir. Şehir 14. ve 15. yüzyılda Este Hanedanının idaresindeyken bu yüzyıllardan kalma sokaklar ve çok sayıda konaklar ve saraylar halen şehirde bulunmaktadır. Şehir karayolu ile, dâhil olduğu bölge olan Emilia-Romanga merkezi Bolonya’nın 50km kuzey-kuzeybatısında ve İtalya başşehri olan Roma’dan 448 km kuzeyindedir. Po Nehri ana akımından 5 km kuzeyinde bu nehrin bir değişik dalı olan Po di Volonte adlı akarsu kıyısında konumlanmıştır.

Ferrara kenti Orta Çağ ve Rönesans devrinden kalma kentin planının korunması ve Po Deltası’nın korunan doğal yapısı nedeni ile 1995’den bu yana UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesi’nde yer almaktadır.[1] [1] http://tr.wikipedia.org/wiki/Ferrara

Şehrin sokaklarında dolaşırken yoğun bir Ortaçağ havası ve Rönesans’ın etkisini hissediyorsunuz. UNESCO Dünya Kültürel Mirası Listesine girmeyi neden hak ettiğini derinden anlıyorsunuz.

Mimari eserler, yapı malzemeleri, şehir mobilyaları, sokaklar, yapılar, meydanlar hep bir uyum içinde. Şehirde insanı rahatsız eden bir unsur yok. Binaların zemin katları kat kat asfalt yapılmadığından bodrum kata dönüşmemiş. Sokak döşemeleri halen pek çok yerde podima döşeme olarak korunmuş. Pek az ana ulaşım aksı asfalt kaplanmış. Kaldırımlar neredeyse sokak kaplamasıyla hemyüz. Sur içinde binalar 3-4 katlı. Sur dışında ise ortalama 2-3 katlı binalar. Oranlar da gayet insani boyutlarda.

Her nedense kaçak-göçek işlerine pek merak sarmamışlar. Yüksek katlı binalara hiç rastlamadık. Acaba yok mu diye merak edince 22’şer katlı iki tane bina olduğunu internetten bulabildim. Darısı bizim şehirlerimizin başına!

Rönesans Mimari Örneklerinden Palazzo dei Diamanti
Rönesans Mimari Örneklerinden Palazzo dei Diamanti
Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar
Palazzo dei Diamanti detaylar
Ferrara sokaklarından genel görünüm. Corso Ercole I D'Este Sabah 07:00 civarı
Ferrara sokaklarından genel görünüm. Corso Ercole I D’Este Sabah 07:00 civarı

Gece-gündüz şehir tertemiz. Çöp konteynerlerinin etrafında çöp yok. Sadece çakıl taşı kaplı sokaklarda alabildiğince sigara izmaritleri. Adeta kadın-erkek, yaşlı-gençherkes sigara içiyor. Hanımlardaki sigara içme oranı da insanı şaşırtıyor. Her durumda sigar içiliyor. Otururken, yürürken, bisiklet kullanırken…

Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)
Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)
Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)
Orta avlulu tiyatro binası (Teatro Comunale)

Ulaşım için genelde bisiklet kullanılıyor. Sokaklarda pek fazla lüks otomobil yok. Hele hele şehirde arazi araçlarına rastlamak imkânsız gibi…

Bu kısa bilgilerden sonra restorasyon fuarına dönelim.

Restorasyon fuarı 28-31 Mart 2012 tarihlerinde İtalya’nın Ferrara kentinde gerçekleştirildi. Her ne kadar ismi sadece fuar olsa da, fuar alanında ve her gün ayrı ayrı konferanslar, seminerler, workshoplar, sunumlar ve çeşitli etkinlikler yapıldı. Ancak, yapılan faaliyetlerin tamamı İtalyanca idi. Maalesef İngilizce bilene de rastlamak pek mümkün olmadı. Dolayısıyla konferans, seminer ve workshoplara katılmak İtalyanca bilmeyenler için imkansızdı .

Fuar ziyaretçileri arasında çeşitli kurumlardan, yerel yönetimlerden, mimarlık ve uygulama firmalarından yoğun bir katılım gözlendi. İstanbul İl Özel İdaresi, İstanbul Sit Alanları Alan Yönetimi, pek çok serbest mimarlık – mühendislik firmasının temsilcilerinin yanı sıra, çalışma alanı Tarihi Yarımada olan İstanbul 4 Numaralı Koruma Kurulu’nun Üyeleri, İstanbul Üniversitesi Yapı İşleri Daire Başkanlığı’nın çalışanları da ziyaretçiler arasındaydı.

Restorasyon alanında hem proje yapanlar, hem uygulama yapanlar, hem denetleyenler ve hem de idareler tarafından yoğun katılımın olması ülkemiz adına memnuniyet verici bir gelişmedir.

Fuarda sergilenen ürünlere baktığımızda, ülkemizle gurur duymak için yeteri kadar nedenimiz olduğunu görüyoruz. Sergilenen projeler abartısız bizlerin 5-6 yıl ve hatta daha önce ürettiğimiz projeler seviyesindeler. Sergilenen son teknoloji ürünü lazer tarama sistemleri bizim de hâlihazırda Yerebatan Sarnıcı ve Şerefiye Sarnıcı Projelerini hazırlarken kullandığımız teknolojinin aynısı. Fuar’da daha çok malzeme tanıtımına önem verilmiş. Uygulama açısından da ulusal firmalar olarak daha iyi konumda olduğumuzu söylemek yanlış olmayacaktır.

Restauro 2012’de mimari restorasyona yönelik stantların oldukça kısıtlı olduğu gözlenmektedir. Fuar, mimari restorasyondan çok konservasyona yönelik düzenlenmiş ve özellikle taşınabilir eserlerin restorasyonunu konu alıyor. Zemin problemleri, malzeme restorasyonu, çağdaş teknolojiyi kullanarak müzecilik ve obje konservasyonu konularında gayet başarılı uygulamalar yapılmış.

Fuar’ı ziyaret eden hocamız Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller’in dikkatimizi çektiği temel konu yapılan yayınlar oldu. Bu yayınlarda farklı uzmanlık dallarını bir araya getirip ortaya gerçek bir bilimsel çalışma koymayı başarmışlar. Bizdeki temel eksiklerden biri de bu yayınların Türkiye’de bulunmaması ve benzeri yayınların ülkemizde üretilmiyor olması. İtalyanların yayımladıkları eserlerin tamamı İtalyanca. Bu eserlerin acilen dilimize çevrilip yayınlanması gerekir. Proje ve uygulama alanında çalışan bizler de yaptığımız işleri bilimsel bir çerçevede yayınlamamız gerektiğini artık biliyoruz.

Erhan Uludağ-Nisan 2012

Proje firmalarından bir stand örneği. Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller ve Y. Mimar Sevilay Tuncer Uludağ Stantları incelerken
Proje firmalarından bir stand örneği. Prof. Dr. K. Kutgün Eyüpgiller ve Y. Mimar Sevilay Tuncer Uludağ Stantları incelerken

 

Proje bazlı Workshop örneği.
Proje bazlı Workshop örneği.
IMG_3081
Lazer tarama cihazları ve bu teknoloji ile hazırlanmış modellemeler
Toprak mamulleri üreten bir firmanın standı
Toprak mamulleri üreten bir firmanın standı
Obje bazlı restorasyon uygulamaları
Obje bazlı restorasyon uygulamaları
Resim ve fresk restorasyonu yapan bir firmanın standı
Resim ve fresk restorasyonu yapan bir firmanın standı
Ekibimiz fuar sonrası Venedik’te
Ekibimiz fuar sonrası Venedik’te

 

Annem bizi tamirci sanıyor

ESRA KESKIN DEMIR

1 Nisan 2012, Pazar

Sevilay ve Erhan Uludağ çifti, geçtiğimiz haftalarda Başbakan’ın katılımıyla açılan ve yaklaşık bir asır sonra ilk kez ezan sesinin yükseldiği Nalçacı Halil Dergâhı’nı restore eden karı-koca iki mimar. Onların hayatı, restorasyon üzerine kurulu. Buna tanışma süreçleri de dahil!

Üsküdar Zeynep Kamil Mahallesi’nde ufak, sevimli bir dergâh Nalçacı Halil. 1600’lü yıllarda inşa edilmiş fakat günümüze kadar ayakta kalamamış bir yapıydı. Neyse ki restorasyonu geçtiğimiz haftalarda tamamlandı. Minareden bir asır sonra yeniden “Allahu ekber” seslerini duydu mahalleli. Başbakan da vardı açılışta. O da cuma namazını Nalçacı Halil Dergâhı’nda kıldı. Ardından civardaki evlerden birini ziyaret etti… Tüm bunlar Nalçacı Halil Dergâhı ile ilgili basına yansıyanlardı. Yazıldı ve bitti!

Ama dergâhın restorasyonunun arkasında ciddi bir emek var. Hiç olmayan bir yapıyı yeniden ayağa kaldıran bu ekibin başındaysa Sevilay ve Erhan Uludağ çifti bulunuyor. Sevilay Tuncer Uludağ, restorasyon bölümünden mimarlığa geçiş yapmış, ardından Kültür Varlıklarını Koruma üzerine yüksek lisansını tamamlamış bir isim. Erhan Uludağ ise Beyoğlu Belediyesi’nin şehir planlama bölümünde 5 yıl çalıştıktan sonra kendi şirketini kurmuş. Daha doğrusu eşiyle ortak şirketini… Her ikisi de restorasyon çalışmalarının bugün geldiği noktadan memnun. Fakat on beş yıl öncesini hâlâ gülerek anlatıyorlar.

Annem bana ‘tamirci’ derdi!

Her ne kadar o günlerde bu kavrama birçok kişi yabancı olsa da Uludağ çiftinin tanışmasını sağlayan “restorasyon” kelimesi. Tuncer o günleri şöyle anlatıyor: “Restorasyon kelimesinin henüz tanınmadığı, hatta restoran sanıldığı yıllardı. Bazen de dekorasyonla karıştırılıyordu. Kavrama yabancı olunduğundan herkes anneme, ‘Bu kız ne olacak?’ diye sorar, o da “Tamirci, tamirci!” diye açıklardı. Çünkü o zaman restorasyon bölümünden mezun olanların yapacağı en iyi şey şantiyelerde tavan süslemeleri ya da altın varak işlemeler yapmaktı. Boyacılar günlük 20 lira alıyorsa, restoratörlere 12-13 lira veriyorlardı. Mimar olmayı kafama koymuştum ben de. Bin bir zorlukla fakülteye girdim, 2. sınıfın yazındaydım. Bir gün telefonum çaldı. Arkadaşım arıyor, inanılmaz heyecanlı ama. ‘Sevilay, biliyor musun gazeteye ilan vermişler, restoratör arıyorlarmış!’ Duyduğuma inanamadım. İlk kez bir firmanın restoratör ilanı verdiğini görmüştük. Hemen gittik oraya. Kapıyı bize açan Erhan’dı. Meğer ilanı da o vermiş!”

Erhan Uludağ, o yıllarda Beyoğlu Belediyesi’nde çalışıyor. Fakat kendisine Osmanlıca öğreten hocasına yardım için onun şirketinde organizasyon şemasını ayarlıyor, şirkete alınacak elemanlara karar veriyormuş. Şirkete aldığı elemanlardan biri de ileride eşi olacak Sevilay Tuncer. Tuncer, orada 2 ay staj yaptıktan sonra ayrılıyor fakat Uludağ ile irtibatları kopmuyor. Nitekim Tuncer mezun olduktan sonra evleniyorlar. E-S Yapı Mimarlık şirketi ise nişanlılık döneminde kuruluyor.

İstanbulun ilk camisini de restore ediyorlar

Şirketin kurulduğu 2000 yılında daha çok şahsî mülkleri restore ediyorlar. Hatta Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki tarihî eserlerin sahiplerini tek tek ziyaret edip hepsine teklif vermişler. Erhan Uludağ, o zamanlar haftada 20-30 teklif hazırladıklarını söylüyor. Bu teklif verilen şirketlerden kimi hemen dönmüş, kimi bir yıl sonra kimi de hiç dönmemiş. Fakat işsiz kalmamışlar. Hatta 2 yıl sonra Taksim Yapı Mimarlık şirketini de kurmuşlar. 7 yıldır kamu kurumlarına ait tarihî eserleri de restore ediyorlar. Restorasyonunu üstlendikleri yapılar arasında; İzmir Konak Yalı Camii, Edirne Selimiye Camii-Darü’l-Kurra Medresesi, Yerebatan Sarnıcı, Rüstem Paşa Medresesi, Şerefiye Sarnıcı, Nalçacı Halil Dergâhı ve çalışmaları hâlâ devam eden İstanbul’un ilk camisi Fatih Sultan Mehmet Camii var.

İkiz annesi olan Tuncer, restorasyon çalışmalarını hasta bebeği iyileştirmeye benzetiyor. Ona göre restorasyon, sabır işi olmasına rağmen çok keyifli. Çocuklarından çok tarihî yapılara zaman harcadığını söyleyen mimar, “Eskiyle yeniyi karşılaştırmak, sonucu görebilmek hep hoşuma giderdi. Birçok kişi şaşırıyor ama ütü yapmak ve cam silmek en sevdiğim işler. Kırışık bir şeyin düzelmesi, yeni gibi görünmesi, aradaki farkın anlaşılması çok güzel çünkü. Mimarlık da bunun gibi.” diyor.

KAYNAK: ZAMAN