KARİYE MÜZESİ (TOPOGRAFYASI-ÇEVRESİ) BAHÇE DUVARLARI SANAT TARİHİ RAPORU

İçindekiler

1. Kariye Müzesi Tarihçesi

2. Kariye Müzesi ve Mevcut Bahçe Duvarlarının Konumu

3.Tarihsel Süreçte Kariye Müzesi ile Edirnekapı Semtinin Topografyasındaki ve   Çevresindeki Değişim

   3.1 Bizans Dönemi

   3.2 Osmanlı Dönemi

   3.3. Cumhuriyet Dönemi

4.Tarihsel Süreçte Kariye Müzesi Bahçe düzenlemesi

    4.1 Giriş

   4.2 Günümüzde Kariye Müzesi Bahçe Düzenlemesi

   4.3.Kariye Müzesi Bahçe Duvarlarının Dönem Analizi

5. Kaynakça

1.Kariye Müzesi Tarihçesi

Günümüzde Kariye Camii veya Kariye Müzesi adları ile tanınan yapı, Ayasofya’dan sonra en fazla tanınan anıt eserlerimizdendir. Yapı geçmişte İstanbul’un altıncı tepesinde Haliç’in güneyinde inşa edilen Khora Manastırı’nın İsa’ya ithaf edilmiş ana kilisesiydi. Altıncı yüzyıla giden tarihsel geçmişi ile çok katmanlı bir yapıya sahip olan Kariye Müzesi, Bizans’ın geç döneminde (Paleologos Hanedanı Dönemi) 1316-21 yılları arasında Theodoros Metokhites tarafından büyük ölçüde yenilenerek ve bezenerek bugünkü şeklini almıştır. Mozaik ve freskleri ile Bizans sanatının ve dünya sanatının gelişiminde çok önemli bir yere sahip olan yapı Erken İtalyan Rönesansı anıtlarıyla özellikle de Giotto’nun Arena Şapeli’ndeki freskolarıyla kıyaslanır.

Bizans döneminin bu önemli kilisesi İstanbul’un 1453 yılında fetih edilmesi ile bir süre boş kaldıktan sonra II. Beyazıd döneminde 1511 yılında Sadrazam Hadım Ali (Atik Ali) Paşa tarafından camiye çevrilmiştir.

Kariye, naos, kuzey taraftaki iki katlı ek yapı (anneks), iç narteks, dış narteks ve güney taraftaki mezar şapeli (parekklesion) ile beş ana mimari mekandan oluşan haç planlı bir yapıdır. Osmanlı döneminde etrafında zamanla oluşan medrese, tekke, türbe, çeşme, imaret ile birlikte bir manzumenin merkezi olmuştur. Cumhuriyetin ilanından bir süre sonra şehirdeki Bizans anıtlarının restorasyonu ile ilgili çalışmalar kapsamında Amerikan Bizans Araştırmaları Enstitüsü ile Dumbarton Oaks’ın çalışmaları ile restore edilmiştir ve Ayasofya Müzesi’ne bağlı bir anıt müze olarak da varlığına devam etmektedir.

2.Kariye Müzesi ve Mevcut Bahçe Duvarlarının Konumu

Kariye Müzesi ve bahçesi İstanbul İli, Fatih İlçesi, Dervişali Mahallesi, Kariye Cami sokak, no: 8’ te bulunan müze ve mevcut bahçe duvarları 473 pafta, 2607 ada, 1 parselde kayıtlı olup sit alanı içerisinde yer almaktadır. Bahçe duvarları, eğimli bir arazide yer alan yapıyı ve içinde bulunduğu araziyi, doğu, güney- güneybatı ve kuzey ve kuzeydoğu yönlerinden çevrelemektedir (Şekil-1).

Şekil-1Kariye Müzesi, bahçe duvarları ve tarihi yapı kalıntılarının mevcut vaziyet planı

Anıt eser ve bahçesi kuzeyde Kariye Türbesi Sokak, batıda Kariye Camii Sokak, güneyde Kariye Camii sokak ile kesişen Kariye Bostanı Sokak ve Neşter Sokak doğuda Kariye Parkı ve Salman Tomruk Caddesi ile çevrelenmiştir.

Foto 1.Kariye Müzesi ve çevresi, havadan görünüm,2015

Kariye müzesinin konumlandığı Edirnekapı semti; Tarihi yarımada içerisinde yer alıp Ayvansaray semtini de içine alan ve aynı zamanda kentin batı surları ile çevrelenen İstanbul’un en yüksek tepesi olan Edirnekapı tepesinde yer alır. Sur dışında kalan tarihi Edirnekapı Şehitliği ve Edirnekapı Mezarlığı’da semtin bütünü içinde düşünülür. Semt Edirnekapı’ya dek uzanan Fevzipaşa Caddesi ile güney ve kuzey olarak kesilmektedir. Batıda Bizans surları ve Edirnekapı’sını da içine alan Sulukule Caddesi ile doğusunda ve güneydoğusunda Fevzipaşa caddesinin her iki tarafında da devam eden Karagümrük mahallesi, kuzey batısında Dervişali Mahallesi, sur dışında batıda Eğrikapı semti yer almaktadır. Edirnekapı Tepesi İstanbul’un tarihi yarımadasın da bulunan yedi tepesinden altıncı tepedir.  Söz konusu bu tepe üzerinde Mihrimah Sultan Cami, Kariye Müzesi, Ayios Yeoryios Rum Kilisesi, Ayios Dimitrios Kilisesi, Atik Ali Paşa Camii ve Tekfur Sarayı gibi anıt yapılar bulunmaktadır.

Foto 2.Edirnekapı semtinin havadan görünümü, 1966
Foto.3.Edirnekapı semti havadan görünüm, suriçi, 2018
Foto.4.Edirnekapı semti, sur içinden sur dışına genel görünüm 2018
Foto.5 Edirnekapı ve Mihrimah Sultan Camii ile Aeitus (Çukurbostan-Karagümrük) sarnıcı genel görünüm, 2018

3. Kısaca; Tarihsel Süreçte Kariye Müzesi ve Edirnekapı Semtinin Topografyasında ve Çevresindeki değişim

3.1Bizans Dönemi Edirnekapı semti, adını buradaki sur kapısından almaktadır. Kapının Bizans dönemindeki adı ‘’porta harisius veya ‘’Mezarlık Kapısı’’ anlamında kullanılan ‘’Miriadron’’dır. Ayrıca Bizans döneminde kapının, merasim kapısı olarak kullanıldığı da bilinmektedir. Bizans imparatorlarının sefere çıkarken veya seferden dönerken bu kapıdan geçtikleri ve kapının Mese Caddesi üstünde yer aldığı bilinir. Ayrıca Bu kapının İstanbul’un fethi sırasında ilk açılan sur kapısı olduğu söylenir.

Foto.6.Edirnekapı semti havadan görünüm, 19.yüzyıl sonu

Edirnekapı semti geç roma döneminden itibaren önem kazanmaya başlamış İstanbul’un eski semtlerinden biridir.  4. Yüzyılda Konstantin surlarının dışında kalan bu bölge; 5. yüzyılda II. Theodosios tarafından inşa ettirilen ve batıya doğru genişletilen surların içinde kalarak son sınırı teşkil eder.  Yine 5. yüzyılda yazılan Natitia Urbis Costantinopolinae’ ye göre şehir 12’si sur içinde olmak üzere 14 bölge ve 322 alt birime ayrılmıştır. Edirnekapı’nın da içinde olduğu bölge 14. bölgedir.

Şekil 2. Büyük Konstantin Surları ve II. Theodosios Surlarını gösteren plan
Şekil 3. Kostantinopolis’in yönetim açısından 14 bölgeye ayrılan planı, ‘’İstanbul dünya kenti’’ sergisinden YKM

İstanbul (Kostantinopolis) kentinin kurulu olduğu yedi tepenin en yükseği olan Altıncı tepenin (Edirnekapı) sırtını ve eteğini kapsayan bu bölge;  tepenin en yüksek noktasından itibaren güney yönünde Lykos Deresine (Bayrampaşa) doğru vadiden aşağıya hafif eğimli, kuzey yönünde ise Haliç’e doğru inen dik bir yamaçtan müteşekkildir. Lykos Deresi’nin (Bayrampaşa) bir yarık meydana getirdiği hat, doğal bir sınır meydana getirmekteydi. 1959 yılında Lykos Deresi (Bayrampaşa Deresi) kapatılarak yerine kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzanan bugünkü Vatan Caddesi yapılmıştır.

Şekil 4. Bizans Döneminde Tarihi Yarımadayı gösteren bir planda Edirnekapı ve bölgesi

Şehre Porta Harisius veya diğer bir adıyla Andrinopolis kapısından (Edirnekapısı) girilmekte idi. Kapı Edirne yolu üzerinde bulunduğu için bu ismi almıştır.  Söz konusu bu yol Doğu ve batı arasındaki en büyük uluslararası ticaret yolundan biri Egnatia Yolu veya özgün adıyla Via Egnetia’dır.  Porta Harisius (Edirnekapısı) kapısına uzanan bu Antik Roma ticaret yolu Bizans dönemi ile birlikte eski önemini yeniden kazanmıştır.  Dolayısıyla Trakya’dan gelen yolcu ve mal getiren esnaflar bu kapıdan girer ve şehir merkezine uzanan çeşitli dükkanlar, nalbantlar, aşevlerinin yer aldığı yol boyunca (Bizans Döneminde ki adı ile Mese Caddesi) ticaret yapılırdı.

Kapının hemen karşı tarafında yolun sağında 9. Yüzyılda inşa edilen Ayios Georgios Kilisesi bulunmaktaydı. Kilise 1562-1565 yıllarında Mihrimah Sultan Camisi’nin inşası üzerine yıkıldı ve bugünkü yerinde yeniden inşa edildi. 1726’da restore edilen kilise, kayıtlara göre 1836’da Mimar Hacı Nikolaos tarafından yeniden inşa edildi.  Aya Yorgi Kilisesi kayıtlara o dönem Aziz Nikolas diye geçmişti. 1974’te Vakıflar idaresine geçen kilise, 2017’de restorasyonu yapılarak ve ibadete açık durumdadır.

Foto.9 Edirnekapısı ve çevresi, 2018

Mese caddesinin solunda, (günümüzde ise Fevzipaşa Caddesi’nin solunda ve Salma Tomruk olarak adlandırılan caddenin kavşak oluşturduğu köşe noktada) Bizans’ın dört büyük açık sarnıcından biri olan Aetios Sarnıcı bulunmaktaydı. Sarnıç dönemin valisi Aetius tarafından 421 yılında yaptırılmıştır. Anıtsal bir yapısı olan Aetius Sarnıcı, 244×84 metre ölçüsünde dikdörtgen planlıdır. Derinliği yaklaşık 13-15 metre, duvar kalınlığı 5-20 metredir. P.Gylles, 1540 yılında burasının bütünüyle kurumuş bir halde olduğunu ifade eder. Osmanlı dönemine suları boşalıp bütünüyle kurumuş halde ulaşan sarnıç, toprakla doldurulup bostan haline getirilmiştir. Çukurda bulunmasından ötürü “Çukurbostan” adıyla da anılmıştır.1926 sarnıç kalıntılarının üzerine eski adı ile Vefa yeni adıyla Karagümrük Stadı kuruldu.

Foto.10 Karagümrük Çukurbostan bir yanda küçük futbol sahası diğer yanda bostan, solda Kariye Camii ve Tekfur Sarayı

Mese Caddesi Konstantinopolis’in ilk ve önemli arteri idi.  Bu yolun Havariyun Kilisesi’nden (Günümüzde yerinde Fatih Cami’si bulunmaktadır) geçerek Harisius Kapısı’na (Edirnekapısı) ulaşan kısmı Mese’nin kuzeybatı aksını teşkil ederdi. Bu yol bugünkü Fevzipaşa Caddesi ile örtüşmektedir. Bizans döneminde şehrin yerleşim dokusu, esas olarak Marmara Denizi’ne paralel şekillendiğinden Edirnekapısı’na yönelen yol, şehrin daha az meskûn bölgeleriydi.

Şekil 5. Bizans Dönemi, Mese’nin kuzeybatı aksı üzerinde caddenin gösterimi (Feyza İlter, 2018)

Konstantinopolis’in kentsel alanı XI. yüzyıldan itibaren kuzeybatıda, Blakhernai bölgesinde yoğunlaşmaya başlamıştır. Latin istilasına kadar eski kent çekirdeği ile beraber gelişen bu yeni kentsel alandaki Blakhernai Sarayı, 1204’ten itibaren yönetim merkezi olarak kullanılmıştır. (Bu dönemde (1204) Latin istilası sırasında, kentin paha biçilmez anıtları ve binaları yağmaya ve büyük bir tahribata uğramıştı. 1260 yılında Latin İmparatorluğunun sona ermesi ile kent yeniden Bizans egemenliğine girmişti. ) Bu durumda, Mese’nin kuzeybatı aksında Havariyun Kilisesi – Blakhernai Sarayı güzergâhı önem kazanmıştır. Bu aks günümüzde kentin ihtiyacına göre işlevlendirilerek Fevzipaşa Caddesi olarak kentin ulaşım hattında halen varlığını korumaktadır.

Şekil 6. 1260 yılı Bizans İstanbul’unu gösteren bu haritada pempe renk ile gösterilen yerler sivil bina alanları kırmızı ile gösterilen dini yapıları, yeşil renk ile gösterilen noktalar resmi yapıları işaret etmektedir.

 Fevzipaşa Caddesi sınırının bir ucunu oluşturan Edirnekapı, Osmanlı dönemi boyunca da önemini korumuştur.  Fatih Sultan Mehmed döneminden Cumhuriyet’in ilanına kadar Osmanlı padişahlarının tahta çıkışlarında kılıç kuşanma merasimi için Topkapı Sarayı ile Eyüp Sultan arasında yapılan kılıç alayının güzergâhında devam eden Fatih Külliyesi ile Edirnekapı aksı günümüzdeki Fevzipaşa Caddesi’dir. Bizans döneminde olduğu gibi, kentin yönetim merkezi ile kutsaliyet merkezini birbirine bağlayan bu aks, Osmanlı Divanyolu’nun (Bizans Döneminde Mese) da bir parçası niteliğindedir. Ayrıca Avrupa’daki seferlere çıkılırken ordunun Edirnekapı’dan gönderilmesi ve Tanzimat’a kadar İstanbul’a gelen elçilerin kente Edirnekapı’dan girmesi, bu önemi destekler nitelikteki geleneklerdir.

Şekil 7. Osmanlı Dönemi Mese/ Fevzipaşa güzergahı ve sonradan genişletilen cadde

Cumhuriyet Döneminde ise 1929 yılında Fatih-Edirnekapı Tramvay hattının açılışı yapılmış olup cadde 1959 yılında da genişletilmiştir. Cadde bir süre sonra, 1960 yılların sonunda surlara açılan yeni bir geçitle son halini aldı. Ayrıca Fevzipaşa Caddesi aksı üzerinde Osmanlı Döneminde Fatih Külliyesi’nin inşası, Yavuz Sultan Külliyesi ve Mihrimah Sultan Külliyesi’nin de inşası ile kentin üç tepesi üzerinde silüetin önemli parçaları tamamlanmış oldu

Foto 13. Eski geçiş yolu olan Edirnekapısı ve 1960’lı yılların sonunda surların bir bölümünün yıkılarak açıldığı yeni geçiş yolu

Harısıus Kapısı’nın (Edirnekapısı) kuzeydoğuya doğru inen yamaçında ise Khora Manastır Kilisesi (Kariye Müzesi) yer alır.  Osmanlı Devleti’nin Bizans’tan devir aldığı önemli anıt yapıtlarından biri olan Kariye Müzesi Bizans Dönemi İstanbul’unun en önemli dini yapılarından biri olan Khora Manastırı’nın ana kilisesiydi.  4. Yüzyılda manastırın yerinde evvelce var olan küçük bir kilise İmparator Konstantin tarafından inşa ettirilen surların dışında kalmakta idi.  Buna istinaden yapıya muhtemelen  ‘’şehir surlarının dışındaki topraklar’’ anlamına gelen Chora (()ρα)adı verilmiştir. II. Theodosius ‘un 5. yüzyıl başlarında yeni şehir surlarını inşa etmesi ile manastır ve bulunduğu semt günümüzdeki adı ile Edirnekapı şehrin yeni sınırları içerisinde kalmıştır.  Daha sonraki dönemlerde birçok kez ihya edilen yapının son hali 14. yüzyıldan günümüze ulaşmıştır.

Chora çevresinde birçok önemli yapılar yer alır. Bizans döneminde kilisenin manastıra ait oluşu ve Ayvansaray’da kalıntıları tespit edilebilen Blakhernai Sarayı’na yakınlığı yapıyı önemli bir konumuna getirmiştir. Yine bunlardan biri Harısıus Kapısı’ndan  (Edirnekapısı) kuzeye devam eden surların en kuzey noktasında, Eğrikapı ile Edirnekapı arasında Chora Manastırının kuzeydoğusunda surlara bitişik Tekfur Sarayı olarak adlandırılan Blakhernai Sarayı’nın müştemilatı veya bir birimi olduğu düşünülen Bizans yapısıdır.  Bizans’ın ilk sivil mimari tarzını yansıtması açısından dünya sanat tarihi açısından da büyük önem taşıyan Tekfur Sarayı, Osmanlı Döneminde halk dilinde Tekir Sarayı olarak adlandırmalarına karşılık, yabancılar genellikle, 16. yüzyılda da  Konstantin Sarayı (Palatium  Constantini),  sonraları Porfirogennetos Sarayı  derler.  Bizans  kaynaklarının 14. ve 15. yüzyıllarda ‘’Porfirogennetos  Evi’’  olarak adlandırdıkları yerin burası olduğu sanılmaktadır.

Foto 14. Tekfur Sarayı ve surlar, 19.yüzyıl

Bizans imparatorlarının  12. yüzyıldan içinde yaşadıkları  Blakhernai Sarayı kompleksinin en güneyde ve yüksekteki  bir parçası, bir pavyonu olarak yapılan Tekfur Sarayı‘nın  hangi tarihlerde ve kim tarafından inşa ettirildiği net olarak bilinmez. Tekfur    Sarayı, fetihten sonra çeşitli maksatlarla kullanılmıştır. 16. yüzyılda Pirî  Reis’in İstanbul resminde burası, üstünü örten  çifte meyilli çatısı ve bitişiğinde burç üzerindeki balkonu ve bunu koruyan sundurmasıyla gösterilmiştir. Yine 16. yüzyılda İstanbul’a gelen Melchior Lorichs’in İstanbul panoramasında  da bina sağlam bir halde ve üstü çift meyilli beşik çatıyla örtülü olarak gösterilmiştir.  18. yüzyılda seramik ve çini atölyesi olarak kullanılan Tekfur Sarayı daha sonra camhane, ardından 19. yüzyılda Yahudiler‘in ikamet ettiği barınak olarak kullanılmış ve 1865 yılında çıkan yangınla beraber ara katları çökerek kullanılmaz hale gelmişti. Ayrıca; ünlü Kaşıkçı Elması buradaki çöplükte bulunmuştur.

1891 yılında Fernand de Mély tarafından yayınlanan Ortaçağ’da Konstantinopolis adlı haritada o tarihte hali hazırda mevcut binaların topografik incelemesi yapılmış, Bizans ve Osmanlı dönemlerinin eserleri ve bulundukları bölge üst üste getirilerek çakıştırılmış ve böylece Osmanlı ve Bizans dönemini kıyaslama imkanı verilmiştir.

Şekil 9. Edirnekapı, Tekfur Sarayı, Aya Yorgi Kilisesi, Kariye Cami, Çift sıra surlar ve önünde hendek, Haritadan Detay, 1891

Kariye Müzesi’nin en kuzeyinde yer alan Bizans döneminde, II. Theodosios dönemine ait İstanbul’un mahallelerini anlatan Notitia Urbis Constantinopolitanae’ye göre şehrin kuzeybatısında, şehir surlarından ayrı bir surla çevrili, şehrin 14. Bölgesi içinde olan Blakhernai mahallesiydi.  Blakharnıa Saray Kompleksi, Haliç’e dik inen yamaçta teraslara kurulmuş olup 1204’ten itibaren yönetim merkezi olarak kullanılmıştır. Blakhernai Sarayı’nın olduğu bölgenin duvarları Haliç kıyısına uzak kaldığından kıyıyı korumak için 5. yy. duvar uzatılmış, bu bölüme de “Pteron” (siper) adı verilmiştir. 11. yy’da Komnenoslar döneminde imparator sarayı Blakhernai’ye taşınınca Blakhernai duvarı önüne, şehir dışına doğru yay çizerek uzanan 13 burçlu güçlü bir duvar olan “Manuel suru” yapılarak saray bölgesi tahkim edilmiştir. Eğrikapı bu surun içinde yer alır.  Bölgenin üç ana mahallesi vardı: Blakherna Sarayı ve çevresi dışında, Eğrikapı bölgesini içeren Kaligaria Mahallesi ve Lonca ile çevresini, Haliç’e bakan düzlüğü kapsayan Kynegion Mahallesi. Kaligaria Mahallesi XII. yüzyıla, yani İmparator Manuel Komnenos (1143-1170) dönemine kadar sur dışında kalmıştır. Blakhernai’dan günümüze dehlizler, bu kompleksi içinde yer alan Tekfur Sarayıve Anemas Zindanıdenilen yapılar ile pencereli cepheler geriye kalmıştır.

Foto 17. Blakharnıa bölgesi, Ayvansaray, 2018

Yapının bulunduğu bölge fethin hemen öncesinde 1344 civarında genel olarak bostanlar, bağlar ve aralarda yer alan etrafı çevrili küçük küçük yerleşim birimlerinden oluşmaktaydı. Bu yerleşim birimlerinde ve bahçelerde arazinin eğimine uygun olarak teraslamalar yapılırdı. 14. yüzyılda şehir tekrar küçülüyor; koca mahalleler terk ediliyor; bunların yerine, bahçeleri ve bağları ile büyük manastır kurumları oluşuyordu.

Söz konusu manastır bölgelerinin yanında, bir de onlar kadar geniş, yüksek memurlara ait konaklar ve bunların müştemilatı vardı.  Ayrıca Bizans imparatorlarının Büyük Saray ve Blakherrnia Sarayı dışında, kendi mülkleri olan ya da ailelerinden kişilerin sahip oldukları konakları (domus – oikia) ya da sarayları da vardı. Palaiologoslar döneminin ünlü isimlerinden Theodore Metokhites’in sarayı ise Blakherna yakınlarındaki, Khora Manastırı yakınlarında yer alıyordu. 1328’de bir isyan sebebiyle tahrip olunan Khora Manastır Kilisesinin banisi Theodore Metokhites’in sarayı yalnız bir kiliseyi, vezirin çocuklarına mahsus evleri ve birtakım iş ve idare dairelerini ihtiva etmiyor, aynı zamanda bağlı, havuzlu, çimenli bir parkı da içeriyordu; hatta burada, o zaman nadir olan develer dahi görülüyordu.

Yine Clavijo ‘nun 1403’te geldiği İstanbul’a dair verdiği bilgilere göre surlar arasında kalan kısımlar tarla ve meyve bahçeleriyle birbirinden ayrılmış bir dizi küçük mahalle barındırmaktaydı. Saray ve kiliselerin yıkıntıları her yerde görülebiliyordu. Aynı şekilde su kemerlerinde de, buna göre yoğun olarak meskûn olan yerler yalnız Marmara Denizi ile Haliç boyunca sahil kordonudur. Yalnızca kıyı bölgeleri, özellikle de Haliç’e bakan ticari alanlar oldukça yoğun bir nüfusa sahipti.

Özetle, şehrin ortası (Likos Vadisi ile su kemerleri civarı) bir de, surlar boyunca olan saha, tarlalar ve bahçelerle işgal edilmişti. Bütün şehir sahası üzerinde ve ada hâlinde birtakım geniş manastır ve saray yapıları ve bunların bahçeleri, bağları ve zeytinlikleri dağınık olarak serpilmişti. Fakat Haliç sahili yoğun olarak meskûndur, küçük limanların [Kadırga (Sophia) Limanı, Kumkapı (Kontoskalion)] bulunduğu Marmara sahili herhalde daha az yoğundu.

Dolayısıyla Kariye Müzesi’nin (Chora Manastır Kilisesi) bulunduğu bölge Bizans döneminde ekseriyetle nüfusun ve yerleşimin az olduğu bağlık, bahçelik alanlardı. Bizans İmparatorluğu döneminde yedi tepenin şekillenişi, Roma döneminde benzer şekilde olmuştur. Tepeler üzerine büyük çoğunlukla anıtsal nitelik taşıyan dinî yapılar yerleştirilmiş, topoğrafya ve yapılaşma uyumlu bir biçimde genişleyen kenti beslemişti.

Şekil 10. Bizans Döneminde tarihi yarımadayı gösteren bir şehir planı, (resimsel topografik harita görünümünde kuşbakışı illüstrasyon)

Tarihi yarımadayı gösteren yukarıda ki planda Geç Bizans Dönemine kalıntıları ulaşan Konstantin Surları ile II. Theodosios Surları arasında kalan bölgenin nüfusun ve yerleşiminin az olduğu bağlık ve bahçelik alanlar olduğu görülmektedir.

3.2. Osmanlı Dönemi

Tarihi Yarımada bölgesi, Roma İmparatorluğu’nun da en önemli merkezlerinden biri olma özelliğine sahip bir yer olmasının yanında 1058 yıl Bizans’a, 469 yıl Osmanlı Devleti’ne başkentlik yapmıştır. Bizans Döneminde başkentin adı Konstantinopolis iken Osmanlı döneminde ise kentin adı değişmemiş sadece Arapça söylenişi ile Kostantiniyye denmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde yedi tepenin kurgulanış biçiminde Roma ve Bizans dönemlerine benzer yaklaşımlar sergilenmiştir. Yükseltiler üzerine inanç yapıları ya da anıtsal nitelik taşıyan yapılar inşa edilmiştir ve böylece İstanbul’un silüeti ve topografyası mimari değer taşıyan eserlerle şekillenmeye devam etmiştir.

1453 yılında Osmanlı kuşatması sonucunda Konstantinopolis’in fetih edilmesi ile birlikte

kent tarihinde yeni bir dönem başladı. Kentin Osmanlı başkentine dönüşmesi yolunda büyük bir dönüşüm süreci başlamıştır. Fethin hemen öncesinde ve sonrasında kent oldukça bakımsız ve harap durumda idi.  İstanbul sur içi 13 km²’dir. Şehrin fethedildiği dönemde nüfus Haliç ile Marmara sahili arasında yoğunlaşmıştır. Fetih öncesindeki nüfusu için 30.000-50.000 arasında tahminler bulunan kentin nüfusu 1477 tahririne göre 60.000-70.000 arasında tahmin edilmiştir.

Fetih ile beraber kentin imarı ve inşası için faaliyetlere başlanmış, kenti nüfuslandırmak için Trakya’dan, Anadolu’nun çeşitli bölgelerinden ve Bursa’dan Türkler, Rumeli’den Yahudiler ile farklı bölgelerden Hıristiyan birçok aile İstanbul’a nakledilmiştir

Fethin hemen sonrasında yeni başkentin ihtiyaç duyduğu pek çok işlev için mevcut yapıların kullanıldığı görülmektedir. Konutlar benzer işlevleriyle şehrin yeni gelen sakinleri ve nüfusu arttırmak amacıyla geri davet edilen eski sakinler tarafından aynı işlevle kullanılmaktadır. Zaman içerisinde şehre yoğun bir Müslüman nüfusun iskanı ile birlikte bir takım yapıların Müslüman ibadetine açılması zorunluluk haline gelmiştir.

Bir Türk İslam kenti kuruluyor olması sebebiyle de her birinin çekirdeğinde bir cami veya mescit yer alan mahalleler kurulmaya başlanmıştır. Dolayısıyla kentte yeni oluşturulmakta olan Müslüman mahalleleri bir mescid veya cami etrafında konumlanmış konutlardan oluşmaktadır.

Konstantinopolis’in fethine katılan komutanların Bizans dini yapılarını cami ve mescide dönüştürmedeki rolleri büyüktür. İstanbul’a gerekli nüfusu getirip yerleştirmekle görevlendirilen bu komutanlar oluşturdukları mahallelerde, mahallenin çekirdeği kabul edilen mescit ve camileri kurmuşlar ve mevcut olduğu hallerde bölgedeki Bizans kilise veya şapellerini kullanmışlardır. II. Mehmed döneminde başlayan bu değişim II. Bayezid döneminde bu defa vezirler gibi yüksek rütbeli memurların katkılarıyla devam etmiştir. 1463-70 yılları arasında inşa edilen Fatih Külliyesi bölgenin karakteristik görünümünde önemli bir yere sahiptir. Bu dönemde İstanbul’un Trakya çıkışı Edirnekapı’ya gelince dini ve sosyal işlevli yapılar ve nüfus da Edirnekapı, Sultanselim ve Fatih bölgelerinde yoğunlaşmıştır. Şehrin önemli trafik kavşağı ve bölgenin yeşil alanını oluşturan bu boş alanlar üzerinde, imari yapılaşmanın mevcut olduğunu görülmektedir. Yeni mahallelerin kurulması azaldıkça dönüştürme işlemi de azalmış 17. yüzyılla birlikte tamamen sona ermiştir.  Fatih Edirnekapı arasında kara gümrüğü kurulması ve Karagümrük semtinin oluşmasıyla Edirnekapı’ ya kadar sürekliliği olan alışveriş ve sosyal aks oluşmuştur.

Şekil 11. 1455 yılına ait tahrir defterlerinde semt semtte hane sayısı ve oturanların dağılımı gösteren tablo

Edirnekapı semtinin içinde olduğu Fatih İlçesi’nde cami çevrelerinde devlet büyüklerinin ve özellikle ulemanın yerleşimleri görülmektedir. Bu dönemde öğretim yapıları da bölgeye eklenmiş ve 18. yüzyıla kadar başkentin sosyal, kültürel ve dinsel yaşamında önemli bir etki oluşturmuştur. Fatih bölgesi dolayısıyla Edirnekapı semti de 18. yüzyıldan sonra fazla bir gelişim göstermez. Eski kent bırakılarak kıyılar boyunca, surlar dışında büyüme görülür. 18.yüzyılda bölge deprem ve yangın gibi doğal afetlerden büyük tahribat görür. Yangınlar bölgedeki eski ahşap mahalle dokusunu yok eder.

3.3 Cumhuriyet Dönemi

19.yüzyıl sonunda cumhuriyetin 1960 lı yıllarına kadar kamulaştırma, meydan ve yol açma faaliyetleri şehrin yapısını yok ettiği gibi Edirnekapı semti de bundan nasibini almıştır.  Ahşap evler yanmış, yıkılmış yerlerine betonarme sevimsiz evler- apartmanlar  inşa edilmiştir.  Apartmanlaşma etkisi ile kent sakinleri yok olmuştur. Böylece semtin devamlılığı kısmen kopmuş oldu.

Edirnekapı’ya uzanan Fevzipaşa Caddesi’nin açılması bölgenin sokak dokusunu farklılaştırmıştır. Bu zamana kadar yangın zararları dışında sokak dokusu korunmuş olan bölge apartmanlaşma ve yol çalışmaları ile özgün dokusundan uzaklaşmıştır. 1954-60 arası yapı yoğunluğu artmıştır.

Günümüzde Fatih, ana akslarda daha çok ticaret ve konaklama fonksiyonunun yer aldığı bir bölge konumuna gelmiştir.

İstanbul’un tarihsel topoğrafyasının gelişiminin son evresi olan Cumhuriyet dönemi, İstanbul’un tarihi ile kıyaslanınca oldukça kısa bir dönem ol­sa da bu dönem tarihî topoğrafyanın şekillenmesinde önemli bir yer işgal et­mektedir. Cumhuriyet döneminden günümüze kadar olan süreç, İstanbul’un metropolleşme süreci olarak değerlendirilmektedir.

Foto 18. Günümüzde Edirnekapı Semti, havadan görünüm,2018

4.Tarihsel Süreçte Kariye Müzesi Bahçe düzenlemesi

4.1.Giriş

Üç önemli devre başkentlik yapan İstanbul’un, eşsiz topografyası, fiziksel, sosyo-ekonomik ve kültürel değişimler bu tarihsel süreç boyunca farklı biçim ve ölçeklerle kentin şehirleşme kurgusuna da yansımıştır. 

Fatih ilçesi, Dervişali Mahallesi, Edirnekapı semtinde sit alanı içerisinde yer alan Kariye Müzesi; Bizans Döneminde bir manastırın kilisesi olarak inşasından sonra manastırın diğer birimleri zamanla ortadan kalkmıştır. Osmanlı Döneminde ise bulunduğu mahallenin ihtiyaçlarını karşılayan bir camiye çevrilmiştir. Bu döneminde Kariye Camii olarak anılan yapı inşa edilen imaret, türbe, çeşme sıbyan mektebi ile birlikte yapılar manzumesine dönüşmüştür.  Yapı 1948’den bu yana da “Kariye Müzesi” olarak hizmet vermektedir.

Eski belge ve haritalardan günümüze, yapının bulunduğu konumun tarihsel süreç içerisinde değişim ve dönüşümü genel hatları ile kısmen belirlenebilmektedir. Yapının bulunduğu semt, gerek Bizans gerekse  Osmanlı dönemi izlerini taşıyan kentin tarihsel belleğini yansıtan simgesel bir öge olma özelliği taşımaktadır.

Bizans döneminde yapının bulunduğu bölgede yoğun bir yerleşme görülmemektedir. Osmanlı döneminde ise; Fetihten sonra bu tenha bölgeye çeşitli bölgelerden getirilen insanlar yerleştirilerek yeni mahalleler oluşturulmuştur. Böylece semtte dükkanların yanı sıra geleneksel bahçeli ahşap konutların olduğu Türk mahalleri ve önemli yapılar artmıştır. Semt İstanbul’un büyük yangınlarında birkaç defa yanmıştır. (1861, 1871, 1900) 19. yüzyılda burada bahçeli tek katlı ahşap yapılar, konutlar bulunmakta, sokakları köy yollarını andırmakta idi.

Haliç’e bakan bir tepe de yer alan Kariye Müzesinin etrafı ve tepenin yamaçları Osmanlı döneminde bağ-bostan, bahçeli ahşap konutlar, konaklar ve  ‘planlanmamış’ kendiliğinden gelişen sokaklar ile yapının manzumesini oluşturan çeşme, sıbyan mektebi, imarethane ve türbeden oluşuyor idi.

4.2 Günümüzde Kariye Müzesi Bahçe Düzenlemesi

Kariye müzesinin batı cephesinin hemen önü semt veya mahalle ölçeğinde küçük bir meydan idi. Ki günümüzde büyük bir kısmı bir kafe-işletme tarafından kullanılmakta olup küçük bir kısmı da yapının cephesine paralel dar bir sokaktan oluşmaktadır. Kuzeybatı köşede ise surların yönünden müzeye doğru inen yokuşun kenarında 1668 tarihinde inşa edilen Mustafa Ağa çeşmesi yer almaktadır.

Yapının kuzey yönünde ise yamaç boyunca kıvrılan dar bir sokak ve ahşap evler, güney yönünde avlunun bir bölümü ve ahşap bir konuttan müteşekkil bahçeli turistik bir otel yer alırken doğu cephesinde avlusu ve yamaçta daha alt kotta 2002 yılında açılan Kariye Parkı mevcuttur. Yapının avlu duvarlarının dışında kalan ve parkın doğu cephesinde tarihi bir yapıya ait kalıntılar bulunmaktadır.

Yapının avlu duvarları, eğimli bir arazide yer alan yapıyı ve içinde bulunduğu araziyi, doğu, güney- güneybatı ve kuzey ve kuzeydoğu yönlerinden çevrelemektedir.

Yapının bulunduğu çevre ve etrafının düzenlemesi ilk olarak 1975- 1976 yılında Turing desteği ile Çelik Gülersoy tarafından yapılmıştır. Bu düzenleme sırasında yapının parselizyonuna göre bahçe duvarları inşa edilmiş, ardından yapılan çevre düzenlemeleri ile Kariye Müzesi ve Kariye Parkı bugünkü şeklini almıştır.

Şekil 13. Kariye Müzesi bahçe duvarları ve Kariye parkının doğu yönünde bulunan tarihi yapı kalıntıları.
Foto. 19 Kariye Müzesi ve çevresi, 2013
Foto.20 Kariye Müzesi, doğu cephesi, bahçe duvarları ve Kariye Parkı, 2019

Kariye Müzesi’nin bahçesine kuzeydoğu yönünden, Osmanlı döneminde vaktiyle imaret kapısı olan kesme taş örgülü, sivri kemerli, kitabesi günümüze ulaşamayan bir kapıdan girilir. Kapının sol tarafında 1733 yılında barok üslupta inşa edilen sahabeden Ebu Said el- Hudri’nin üstü açık türbesi yer alır.  Geçmişte bu avlunun içinde kalan açık türbe yapının ön tarafında yer alan ahşap medrese ile imaretin zamanla ortadan kalkması ile müstakil olarak günümüze ulaşmıştır. Sağ tarafta kesme taş örgülü ve şebekeli dikdörtgen bir pencerenin olduğu özgün duvar devam ederek Kariye müzesinin kuzeydoğu cephesinin köşe noktası ile birleşmektedir.

Türbe duvarları kuzeydoğu yönünde arazi eğimine paralel olarak Kariye’nin bahçe duvarları ile birleşmektedir. Kuzeydoğu yönünde ki bu duvar, müzenin bahçesine bitişik nizam olan ahşap konutun kenarından doğu yönüne doğru devam ederek doğu cephesindeki bahçe duvarı ile birleşir.

Bahçenin güneybatı cephesindeki duvarı, yapının güneybatı cephesi ile bitişik nizam olup, parselizasyon hattına göre şekil almıştır. Bu duvarın sol aksında ziyaretçilerin müzeden çıkışını sağlayan mızrak uçlu demir, çift kanatlı bir bahçe kapısı mevcuttur. 2013-2019 restorasyonu kapsamında güneybatı bahçe duvarı şantiyeye malzeme giriş çıkışını sağlayabilmek için yıkılmıştır.

Yapının bahçesini güneyden sınırlayan muhdes duvarlar arazinin doğuya doğru azalan eğimine göre kademeli olarak inşa edilmiştir.  Duvarın Kariye Oteli’ne bakan kısmı sıvalı ve boyalıdır.

Bahçenin doğu cephesi Kariye Parkı’na bakmaktadır. Bahçe duvarları eğimli araziyi; güneydoğu ucunda dirsek yaparak doğu yönünde düz bir hat boyunca sınırlarken Kuzeydoğu yönünde duvarın bir bölümünün kodu düşürülerek üzeri mızrak uçlu demir şebekeli olarak bir nevi seyir terası olarak düzenlenmiştir. Yine bu yönde duvarın sınırladığı eğimin alt kotunda büyük olasılıkla Bizans dönemine ait yapı kalıntıları mevcuttur.

Foto 36. Doğu cephesi ve Kariye Parkı, genel görünüm, 2013
Foto 37. Doğu cephesi, genel görünüm, 2019
Foto 38. Bahçenin Doğu cephesi, seyir terasının olduğu bölüm, iç cephe görümüm,2013
Foto 39. Bahçenin Doğu cephesi, seyir terasının olduğu bölüm, dış cephe görünüm, restorasyon çalışmaları sırasında, 2019
Foto 40. Bahçenin doğu cephesi, dış cephe görünüm, 2013
Foto 41. Bahçenin güneydoğu cephesi, dış cepheden görünüm, 2019

4.3. Kariye Müzesi Bahçe Duvarlarının Dönem Analizi

1928 öncesi – 1. dönem

Şekil 14. Alman Mavisi, Kariye müzesinin parselizasyonu, 1914

Yapının kuzeydoğu köşesinde 1733 tarihli üzeri açık türbeyi çevreleyen kesme taş örgü duvar ile müzenin kuzeydoğu köşesine saplanan duvar görülmektedir. Haritada yapının hemen kuzeydoğu cephesinde ahşap tek katlı bir yapının varlığı tespit edilmektedir. Bu yapı, ihtimalle Mimar Sinan’ın eserlerinin listesinin yer aldığı Tezkiretü ‘l- bünyfın ve Tezkiretü’l-ebniye’de adı geçen ve İstanbul medreseleri hakkında 2 Eylül 1914 yazılan bir raporda, dört odalı ahşap bir yapı olan Kariye Medresesi’nin son derece harap bir durumda olduğu belirtilen olabilir. Ve raporun devamında ‘’Anlaşıldığına göre bu yıllarda medrese küçültülmüştür.’’ denmiş.  Bu ahşap yapı ile Kariye Müzesi’nin doğu cephesindeki uçan payandasının arası kagir bir duvar ile kapatılmıştır.

Alman Mavilerinde yapının güneydoğu köşesinde, parekklesionun dış cephesine bitişik kagir kısa bir duvar görülmektedir.

Foto 44. Osmanlı Dönemi özgün kesme taş örgü türbe duvarları ve müzenin kuzeydoğu köşesine bitişik kesme taş örgü duvar; Alman Arkeoloji Enstitüsü, 19.yüzyılın ikinci yarısı

Fotoğrafta, sağ aksta günümüzde açık olan ve bahçeye bakan pencerenin kapatıldığını görüyoruz. Çatısı görülen bina muhtemel ki sonradan yapılan ve sıbyan mektebi olarak kullanılan ahşap yapı olmalıdır.

Foto 45. Kariye Müzesi bahçe giriş kapısı ve türbe, kuzey cephe, 2013

Yapının doğal bir eğilimin olduğu Doğu yamacında genel olarak her hangi bir yapılaşmanın olmadığı ve geniş bir bahçelik bir alan olduğu görülmektedir.  Ayrıca eğimin azaldığı yönde büyük olasılıkla Bizans dönemine ait yapı kalıntılarının varlığı tespit edilmekte olup bu kalıntılar komşu parselin içinde kalmaktadır. Söz konusu bu parselin çevresinin kagir bir duvarla çevrelendiği haritada tespit edilmektedir. 1906 yılına ait bir fotoğrafta bu komşu parselin moloz örgü bahçe duvarları ile çevrelendiği  görülmektedir.

Bu parsel günümüzde kısmen park ve otopark olarak kullanılmaktadır. Dolayısıyla 1914 tarihinde yapının etrafında her hangi bir bahçe duvarı veya çevre düzenlemesinin olmadığı bilinmektedir.

Yapının kuzey cephesi dar kıvrımlı bir sokak ile sınırlanmış olup batı cephesi önünde yine geniş bir mahalle meydanı mevcuttur.

Foto 48. Yapının kuzey cephesi, dar mahalle sokağı, Rus Arkeoloji Enstitüsü, 1906
Foto 49. Yapının batı cephesinin baktığı mahalle meydanı, Rus Arkeoloji Enstitüsü, 1906

1928 sonrası 1960 arası- 2. Dönem

Şekil 15. Pervitich Haritası1928-1933

Bu dönemde; 1906 yılına ait fotoğrafta da görülen yapının kuzeydoğu cephesine bitişik nizam ahşap yapının bu tarihlerde halen mevcut olduğu görülmekte olup türbenin doğu yönünde tek katlı bir başka ahşap yapının inşa edildiği tespit edilmektedir. Ayrıca bahçe duvarının kuzeydoğu yönünde eğime doğru devam ettiği ve yapının yanından bir giriş açıklığı olduğu görülmektedir. Haritada uçan payanda ve yapıya bitişik ahşap yapı arasındaki bahçe duvarı yine 1906 yılına ait fotoğrafta ve 1914 Alman Mavileri haritasında da tespit edildiği üzere, bu yıllarda da var olmakla beraber payandaya dikey olarak komşu parselin bahçe duvarı ile birleşen kagir bir başka bahçe duvarının eklendiği tespit edilebilmektedir. Böylece yapının doğu cephesinde ki bahçenin bir bölümünün bir duvarla sınırlandığı ve bahçenin genişletildiği görülmektedir. Ayrıca bahçeye giriş yönü burada belirtilmiştir. Batı cephesi önünde yer alan mahalle meydanının ve kuzey cephede var olan dar mahalle sokağının 1906 yılına ait fotoğraftaki gibi mevcut olduğu görülmektedir.

1935-36 yılları arasındaki fotoğraflarda doğu yönünde arazinin doğal eğimi ile payanda ve komşu parsel arasında lıneer olarak uzanan moloz örgü bahçe duvarı görülmektedir. Yine güneybatı cephesinde günümüzde müzenin bahçesine dahil olan parselde, ahşap yapıların varlığı tespit edilebilmektedir. Batı cephesinde ise yapının önünde ki mahalle meydanı görülmektedir.

Foto 55. Yapının doğu yönünde yer alan bahçe ve payandaya yaslanan moloz örgü bahçe duvarı, Arthur Kingsley Porter, 1940
Foto 54. Yapının doğu yönünde yer alan bahçe ve payandaya yaslanan doğu moloz örgü bahçe duvarı, 1930’lu yıllar, anonim
Foto 57. Encümen arşivine ait bu fotoğrafta kuzeydoğu yönünde yer alan ahşap yapının yanındaki girişin kapatıldığı görülmektedir. 1940
Foto 58. Yapının Kuzey cephesi ve kuzey batı cephesi, Kuzeydoğu cepheye bitişik nizam ahşap yapının bu yıllarda da var olduğu görülmektedir. Arthur Kingsley Porter, 1940

1945 yılında müzeye çevrilen yapı Bizans anıtlarının restorasyonu ile ilgi çalışmalar çerçevesinde 1948-1959 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü ve Dumbarton Oaks’ın çalışmaları neticesinde onarılmıştır. Fakat bu restorasyonda yapının çevresi ile ilgili her hangi bir çalışma yapılmamıştır. 1959 yılında onarımın tamamlanmasından sonra yapının özellikle doğu tarafı açık bir arsaya dönüşmüştü.

1919`da doğan Josephine Powell, Türkiye`ye ilk olarak 1955`te, Bizans mozaiklerini fotoğraflamak için geldi. Ve bu sırada müze olarak kullanılan Kariye Müzesi’ni de fotoğrafladı.

Foto 61. 1955-56 yıllarında yapının doğu ve güney cephesindeki bahçelik alanlar görülmektedir, Ayrıca uçan payandaya dikey uzanan moloz örgü duvar henüz yerinde, Josephine Powell
Foto 62. 1955-56 yıllarında yapının batı cephesinin önüne yer alan meydan halen mevcut, Josephine Powell

3. dönem 1960-1976 1966 yılına ait bir hava fotoğrafında yapının; Doğu cephesinde eğim yönündeki taraçalı bahçe duvarlarının artık yerinde olmadığı ve arazide dikili alanların söküldüğü ve kamusal bir alan görüntüsü sergilediği görülmektedir. Bu yıllarda da yapının çevresinde bir düzenlemeden ve bugünkü mevcut bahçe duvarlarından söz edilemez. Güneybatı tarafında birkaç evin istimlak edildiği tespit edilebilmekte olup kuzeydoğu cephesine bitişik ahşap medresenin artık yerinde olmadığı da görülmektedir. Fakat yine de etraf sık ahşap evler ve yeşillikler içindedir.

Foto 63. Kariye Müzesi, havadan genel görünüm, İ.B.B. arşiv, 1966
Foto 68. Yapının Batı cephesi önünde yer alan mahalle meydanı, restorasyon sonrası, Dumbarton Oaks Arşivi, 1958

4. Dönem 1976- 2019…

Kariye Müzesi’nin etrafı 1970 yılların başında oldukça bakımsız ve harap durumda iken Turing vakfı genel başkanı Çelik Gülersoy tarafından hazırlanan bir proje ile yapının bahçesini ve yakın çevresini rehabilite çalışmalarına başlandı. Bu dönemde 1975-1976 yılları arasında müzenin parselizasyonuna göre bahçe duvarları yapılmış ve pervitich haritasında tespit ettiğimiz türbenin arkasında tek katlı ahşap yapının yerine zemin kodunun aşağısında dönemin modern tuvaletleri inşa edilmiştir. Bahçesi ağaçlandırılmış ve güller ile donatılmıştır. Yapının batı ve kuzey yönündeki dar sokaklar altı beton üstü parke taşları ile yeniden yapılmıştır. Meydanda geçmişte var olduğu düşünülen bir su kuyusu açığa çıkartıldı ve müzeye ziyaretçileri taşıyan otobüslerin park etmemesi için iki katlı, altı birkaç dükkan üstü salon bir bina inşa edildi. Yine müzenin kuzeybatı cephesine bakan tarihi Mustafa Ağa meydan çeşmesi (1668-69) restore edildi. Yapının yakın çevresindeki ahşap ve kagir yapılar rehabilite edildi. Tüm bu çalışmalar 1979 yılında sonlanarak Kariye Müzesi’nin çevresi bakımsız ve harap görünümden kurtulmuş oldu.

Foto 69. Kariye Müzesi, havadan genel görünüm, Kariye Müzesi’nin bahçe duvarları görülmekte, İ.B.B. arşiv, 1982

Bahçenin duvarları çimento bağlayıcılı harçlı kayrak taş ile moloz örgü sistemde inşa edilmiş olup belli aralıklarda dikey aksta tuğla kaplama bantlarla hareketlendirilmiştir.

Kariye Müzesi’nin çevre düzenleme çalışmaları sırasında bahçe duvarları yapım aşaması, 1975
Kariye Müzesi’nin çevre düzenleme çalışmaları sırasında bahçe duvarları yapım aşaması, 1975
Foto 72. Bahçe duvarları yapımının tamamlanmasından sonra Kariye Müzesi bahçesi, 1976-78
Foto 73. Bahçe duvarları yapımının tamamlanmasından sonra Kariye Müzesi güneybatı bahçe duvarları, Günümüzde Kariye Oteli’nin bahçesinde görünüm, 1976
Foto 74. Kariye Müzesi, güney cephesinde yer alan bahçenin düzenlemeden önceki durumu, 1975
Foto 75. Kariye Müzesi, Güney yönünde yer alan bahçesinin düzenlemeden sonraki görünümü, 1976-78
Foto 76. Meydan ve çevre düzenleme çalışmalarından önce, 1970-71
Foto 77. Meydan düzenleme çalışmalarından sonra, 1978

2010 yılına Müzenin doğu cephesinde yer alan bahçesinin, alt kotunda otopark ve kısmen çocuk parkı olarak kullanılan 5520 m2lik alan Kariye Müzesinin ortaya çıkartılması, farklı panoramalarının sağlanması ve sadece çevre halkı değil yerli ve yabancı turistlere de kullanım ve aktivite imkanı sağlayan bir park olarak düzenlenmiştir.

Park içinde yeni inşa edilen 100 mlik işletme binası, çocuk oyun alanları, kültür& fizik ve basketbol alanları hali hazırda kullanılmaktadır. Yeni proje kapsamında park ile sınırı olan otopark arazisi kamulaştırılarak park arazisi genişleştirilmiştir. Yeni yapılan proje ile Kariye Müzesi önündeki peyzaj değeri olmayan ağaç ve ağaççıklar temizlenerek hem yapı hem de ağaçların ve yabani otların köklerini saldığı tarihi duvar ortaya çıkartılmıştır. Mevcut işletme binasının yanlarındaki ve arkasındaki şevli araziye işlevsellik kazandırmak amacı ile 30 mt lik doğal bir şelale ile parkta hareketlilik sağlanarak kullanıcıların su ile bütünleşik estetik ve fonksiyonel alan kullanımlarından yararlanması sağlanmıştır. Yeni yapılan düzenleme ile 10 araçlık bir otopark, andezit yürüme yolları, oturma ve dinlenme cepleri, fotoğraf panorama noktaları, seyir terasları ve rekreatif fonksiyon alanları oluşturulmuştur. 2010 da inşasına başlanmış olup ve 2011 başlarında yapımı sona ermiştir.

5. Kaynakça

-Paul A.Underwood,The Kariye djami,New York-London 1996,C.1,S.15

-Semavi Eyice,Son Devir Bizans Mimarisi, İstanbul´da Palailogoslar Devri Anıtları,İstanbul 1980,sayfa 46-51

-MÜLLER-WIENER, Wolfgang, İstanbul´ un Tarihsel Topografyası,17.yüzyıl Başlarına Kadar Byzantion-Konstantinopolis-İstanbul,İstanbul2001,sayfa 162

– Haluk Çetinkaya, İstanbul´ da Orta Bizans Dini Mimarisi[843-1204], İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Anabilim Dalı, yayınlanmamış doktora tezi, sayfa 132, İstanbul 2003

-Semavi Eyice,´Kariye Cami´,Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,cilt4, İstanbul 1994,

Sayfa 466

-Alexander Van Millingen,ByzantıneChurches in Constantinople ,1912 nin aynı basımı,London 1974,sayfa 288

-Mehmet Ziya, Kariye Camii Şerifi, İstanbul 1326

-Türkiye Diyanet Vakfı, İslam Ansiklopedisi,24 sayfa 495

-Ömer Lütfi Barkan, Ekrem Hakkı Ayverdi, İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953[ 1546] Tarihli, İstanbul 1970,sayfa 67-71

-Yıldız Ötüken´,İstanbul kiliselerinin Fetihten Sonra Yeni Görevleri,  Banileri Ve Adları´

-Hacettepe Beşeri Bilimler Dergisi,cilt10,sayı2,Haziran 1979,sayfa 106

-Ahmed Nezih Galitekin,Ayvansarayi Hüseyin Efendi-Ali Satı Efendi-Süleyman Besim Efendi,Hadikatü l Cevami [İstanbul camileri ve diğer dini-sivil mimari yapılar],İstanbul 2001,sayfa 218

-Havva Koç, Ali Paşa [Atik, Hadım], Yaşamları Ve Yapıtları İle Osmanlılar Ansiklopedisi ,cilt, İstanbul 1999,sayfa 222-223

-Kariye, Bir Anıt, İki Anıtsal Kişilik Theodoros Metokhites’ten Thomas Whittemore’a. İstanbul: Pera Müzesi. Anonim (2012).

– Ayvansarayi, 2001 Hadikat’ül Cevami, (Adaptasyon: A.N. Galitekin), İstanbul: İşaret Yayınları.

– Kariye Müzesi Sanat Tarihi Raporu. Restorasyon Konservasyon Çalışmaları Dergisi.

s. 14(Temmuz Ağustos Eylül), İstanbul, s. 17-34

-Süleyman Faruk Göncüoğlu, Makale, İstanbul’un Fethi Sonrası Kurulan İlk Semt: “Saraçhane”

– Bilge Ar, İ.T.Ü, Mimarlık Anabilim, Doktara Tezi, Osmanlı Döneminde Aya İrini ve Yakın Çevresi, Haziran 2013

– Ayşegül Aykut, İ.T.Ü- Fen Fak. Mimarlık Anabilim,Yüksek Lisans Tezi,  Fatih İlçesi, 3034 Ada, 43 Parsel’de Yer Alan Ahşap Konağın (Erturan Ailesi Konutu) Restorasyon Projesi, Ocak 2013

– Yunus Koç, Büyük İstanbul Tarihi, Demografi s.458-460

Ekrem Hakkı Ayverdi, 19.Asırda İstanbul Haritası, İstanbul, 1958

Ekrem Hakkı Ayverdi , Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri 855-886 (1451-1481), III. C.İstanbul-IV.C., İstanbul 1974.

C.C. Carbognano, 18. Yüzyılın Sonunda İstanbul, çev. E. Özbayoğlu, İstanbul: Eren Yayınları, 1993

Feridun Dirimtekin, 14.Mıntıka (Blachernae) Surlar, Saraylar ve Kiliseler, Fatih ve İstanbul, 1.Cilt, İstanbul, s.193-222, 1953

A. Cutler, Alice Mary Talbot, , Chora Monastery, Bizans Ansiklopedisi, Vol.1, New-York/Oxford, pp.428-430, 1991

-Eremya Çelebi Kömürcüyan, İstanbul Tarihi: 17. Asırda İstanbul, İst. Ünv. Edb.Fak.Yayını,1952

-Semavi Eyice, Makale, Aetios Sarnıcı, İstanbul Ansiklopedisi, C.1, İstanbul, s.86. 1994

-Semavi Eyice, İstanbul’da XVII. Yüzyılda Mescide Dönüştürülen Son Bizans Kiliseleri,17.Yüzyıl Osmanlı Kültür ve Sanatı Sempozyumu,19-20 Mart 1998 Sempozyum Bildirileri, S.Tarihi Derneği Yayınları, 1998

-Gurlitt, İstanbul’un Mimari Sanatı,(çev.Prof.Dr.Rezan Kızıltan), Ankara: Enformasyon ve Dokümantasyon, 1999

-Gyllius, İstanbul’un Tarihi Eserleri, çev. E.Ozbayoğlu, İstanbul: Eren Yayıncılık, 1997

-Millingen, A.Van, Byzantine Constantinople. The Walls of the City and adjoining historical sites, London, 1899

– Doğan Kuban, İstanbul Bir Kent Tarihi, Bizantion, Konstantinopolis, İstanbul, İstanbul: Tarih Vakfı Yayını, 1996

-J.Pervititich Sigorta Haritalarında İstanbul, Axa Oyak Yayını.

-Janin, R. Constantinople Byzantine. Developpement urbain et repertoire topographique, Paris, 1964

-Millingen, A.Van, Byzantine Churches in Constantinople: Their History and Architecture, London: Macmillan and Co. 1912

-Millingen, A.Van, Konstantinopolis,(çev.A.Gürçağlar), İstanbul: Alkım Yayınevi, 2003

-Feridun Dirimtekin, Fetihten Önce Marmara Surları, haliç Surları,1953

-Dünden  Bugüne İstanbul Ansiklopedisi., Surlar, c.7

-Anonim, “Edirnekapı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.3,1994, 131.
-İlber Ortaylı, “İstanbul’dan Sayfalar”, s.133, İstanbul 2002,
-İlber Ortaylı, “Karagümrük”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.4, s.452, 1994

-Semavi Eyice, “Karagümrük Sarnıcı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C.4, s.453, 1994
-Cem Atabeyoğlu, “Kariye Cami”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.4, s.466, 1994

-Doğan Kuban, “Mihrimah Sultan Külliyesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.5 s.454, 1994

-Doğan Kuban, “Mese”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.5, s.404 1994, 1994,
-Zafer Karaca, “Yeoryios Kilisesi”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.7, s.488,1994
-Nejdet Sakaoğlu, “Mihrimah Sultan”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, c.5, s.452, 1994

– Çelik Gülersoy, Edirnekapısı’nda Bir Örnek, Turing Yayınları, 1985

https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b530619789/f1.item.zoom

https://historyofarchitecture.weebly.com/byzantine.html

http://atom.doaks.org/atom/index.php/byzantine-institute-and-dumbarton-oaks-fieldwork-records-and-papers

https://sehirharitasi.ibb.gov.tr/

https://archnet.org/sites/1998/media_contents/7842

https://gis.fatih.bel.tr/webgis/

http://www.fatih.bel.tr/icerik/87/bugunku-fatih/

http://www.istanbulurbandatabase.com/#

-http://www.milliyet.com.tr/aya-yorgi-rum-ortodoks-kilisesi-gundem-2557136/

-https://www.raremaps.com/gallery/detail/45221/carte-de-constantinople-levee-par-i-kauffer-et-jb-lechev-

https://www.themaparchive.com/byzantine-constantinople.html

https://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/bb/Byzantine_Constantinople-en.png

https://www.hjbmaps.com/products/antique-map-constantinople-schedel-1493

https://byzantineperspectives.wordpress.com/

http://theswedishparrot.com/cartes-de-constantinople-depuis-1493-jusqua-1922/01-hartmann-schedel-liber-chronicarum-cxxx-1493/

https://mapsontheweb.zoom-maps.com/image/130056157398

http://couleurs-d-istanbul.over-blog.com/2015/05/antoine-helbert-son-grand-oeuvre-et-byzance.html

https://gallica.bnf.fr/ark:/12148/btv1b530619789

http://www.antoine-helbert.com/fr/portfolio/annexe-work/byzance-scenes.html

Bir Cevap Yazın