Erhan Uludağ tarafından yazılmış tüm yazılar

İstanbul, Ayasofya Şadırvanı Sanat Tarihi Raporu

İstanbul, Ayasofya Şadırvanı[1]

Selçuk Seçkin*

Sultan I. Mahmud tarafından Ayasofya’ya eklenen yapılardan bir diğer örnek “Şadırvan”dır. Sekiz mukarnas başlıklı mermer sütun üzerine oturan kemer düzenlemesi, orta bölüm kubbe ile, kenarlar ise geniş bir saçak ile örtülmektedir. Bu yapı yaklaşık 1740-41 tarihlerinde inşa edilmiştir. Sütunların üzerinde yer alan mermer kaplama kemerlerin dış yüzeyinde Mustafa Paşa’nın celi-sülüs hattıyla yazdığı bir kuşak yazısı vardır.

1

Burada İmam Busûrî’nin Hz. Muhammed hakkında Arapça olarak kaleme aldığı “Kaside-i Bürte”den on altı beyit yer almaktadır. Aynı kısmın iç yüzeyine baktığımızda kartuşlar içerisinde yer alan talik hattıyla yazılmış bir tarih manzumesi yer almaktadır. Emin adlı bir şairin yazdığı;

“ mührü sipihri mecdü şan Sultan / Mahmud i zaman / Her kavli fi’li heman nâmı gibi mahmûddur…” dizeleriyle başlayan kasidesi şadırvan iç yüzeyine devrin ta’lik üstatlarından Ahmet Ârif Efendi tarafından yazılmıştır.

2

Şadırvanın ortasında onaltı bölümlü barok kıvrımlar ile hareketlendirilmiş mermer su havuzu bulunmaktadır. Havuzun bölümlerinden her birinin dış bükey yüzeyi ikişer sütunce ile bölümlenmiştir. Sütuncelerin üst bölümlerinden çıkan barok-rokoko tarzı süslemeler ortada birleşmekte, sütuncelerin ortasında ise ortasındapirinç musluklar yer almaktadır. Sütunceli bölümün üzerinde bütün kıvrımlara uyum sağlayan friz şeklinde barok-rokoko süsleme şadırvanın bütün iç yüzeyini dolanmaktadır.

Mermer su havuzunun üst bölümündeki pirinç şebeke ile havuzun içerisindeki suya ulaşılması engellenmiştir. Mermer havuzun bütün kıvrımlarınınpirinç şebekede de devam ettiği görülmektedir. Özellikle mermer sütunların üzerinde pirinç malzeme ile devamı niteliğinde bir uygulama yapılmış ve yukarıya uzayan bütün levha şeklindeki şebeke bölümlenmeler alemlerle son bulmuştur. Havuzun en üst bölümü de kubbe formunda kafes şeklinde metal koruma ile kapatılmıştır. Ortasında mermer malzeme ile yapılmış şadırvan göbeği bulunmaktadır.

3

Şadırvanın üst örtüsü içten çıtalarla bölümlenmiş dar şeritlerle sıra sıra daralarak ortada  bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin ortasında bir göbek yer almakta göbek aşağıya doğru yeşil zeminin üzerine altın varaklı ışınsal çıtalarla dağılmaktadır. Üst örtüde barok-rokoko süsleme öğeleri, vazodan çıkan çiçekler, daha geniş yüzeyler ise baklava formunun daha da yuvarlatılmış olduğu bezemelerle dolgulanmıştır. Pirinç kafesin tepesinde lale biçiminde istiflenmiş el-Enbiya suresinin 21/30. Ayetleri “biz her şeyi sudan yarattık” şeklindeki Türkçe mealiyle Arapça yazı yer almaktadır. Bu alemin daha küçük boyutlu örnekleri pirinç şebekenin diğer tepelerinde de tekrarlanmıştır. Bu alemlerden iki tanesi mevcut halinde ters durmaktadır. (ön yüzü dış cepheye bakması gerektiği halde havuz yönüne döndürülmüştür.)

Dıştan kurşun kaplı ve alem ile son bulan kubbenin kenarlarında dışarıya doğru taşan geniş bir saçak bulunmaktadır. Saçağın iç yüzeyi de kubbenin iç yüzeyini tekrarlar şekilde süslenmiştir. Bu bölümde farklı olarak geniş yüzeyler çıtalarla karelere bölünmüştür. Saçağın ucu metal friz şeklinde aşağıya doğru sarkıt formunda dantela ile son bulmaktadır.

4 5 6

  1. Yüzyılda Avrupa etkisiyle gelişme gösteren çeşme ve sebil mimarisi, mimari tasarımının yanında süsleme öğeleri ve metal işçiliğiyle çok sayıda örnek ortaya koymuştur. Özellikle meydanlarda ve halkın önemli geçiş noktalarını oluşturan Üsküdar-Tophane-Kabataş gibi noktalarda inşa edilen su yapıları bu döneme has özellikleri de bünyelerinde barındırmaktadır. Su ile ilgili bir diğer yapı olan ve klasik mimaride cami ve revaklı avlu bütünlüğünde düşünülen şadırvan, Ayasofya’da, klasik dönem özelliklerinden farklı olarak, 18. Yüzyıldaki su mimarisindeki gelinen noktayı da, klasik şadırvanın ana yapısına katmıştır. Barok kıvrımlar, bezeme ve çatıdaki uygulamalar ile birlikte Ayasofya şadırvanı, Batılılaşma dönemi uygulamalarından klasik dönem etkilerini devam ettiren en başarılı uygulamalarından birisidir. Ayasofya şadırvanı avludaki konumlanışı ile de önem taşımaktadır.

Yapıda genel durumla yıpranma görünmese de, ayrıntılı incelendiğinde bozulmalar göze çarpmaktadır. Şadırvan havuzunun çevresinde yer alan pirinç aksamın özellikle iç yüzeyinde renk değişimleri, ek yerlerinde ise paslanmalar ve bozulmalar bulunmaktadır. Üst örtünün iç yüzeyinde yer alan, çıtalarla bölümlenmiş dar bordürlerde altın varaklarda dökülmeler görülmekle birlikte bitkisel süslemelerde de restorasyonlarda deformasyonlar yapılmış olup, bozulmalar görülmektedir. Köşelerin bağlantı noktalarında görülen açılmaların derinleşmiş olduğu ve ileriye dönük müdahaleler olmadığı takdirde ayrılmaya kadar gidebileceği tespit edilmiştir.

7 8

RAİMONDO D’ARANCO’NUN AYASOFYA ŞADIRVANI’NDA YAPTIĞI ONARIMLAR

İstanbul’da yaşanan ve pek çok yapının yıkılmasına ve önemli oranda zarar görmesine neden olan 10 Temmuz 1894 depreminden Ayasofya Şadırvanı da zarar görmüş ve o tarihlerde Osmanlı Ziraat ve Sanayi Mamulleri Projesi’ni hazırlamak üzere İstanbul’a gelmiş olan İtalyan mimar R. D’Aranco’ bu yapıda çalışmıştır. Şadırvanın onarımı için ilk girişim A. Batur tarafından yayımlanan belgelere göre [2], 28 Haziran 1898 tarihinde yapılmış fakat o yıla ait bütçe henüz onaylanmadığı için belgede yer alan masraf ve onarım kararı uygulanmamıştır.

Bu girişimden sonra 15 Mayıs 1900 tarihini taşıyan başka bir belgede D’Aranco’nun adı verilmekte olup restorasyon kriterleri de belirtilmektedir. Buna göre onarım için 20 000 kuruş masraf gerekmekte ve şadırvanın eski eser olması sebebiyle Müze-yi Hümayun Müdürlüğü’nden bir elemanın denetiminde olması gerektiği belirtilmektedir. Eldeki belgelere göre iki yıl sonra ise 15.970 kuruş onarım için ödenek artırımı istenmiştir.

A. Batur tarafından yayımlanan makaledeki belgelerde, şadırvanın Udine Kent Müzesi’ndeki çizimlerinde özellikle saçak süslemelerine önem verildiği, 1903 tarihli bir başka Osmanlıca belgede de “..mezkur şadırvanın kubbe ve saçaklarının mücellitkâri işlenmiş çiçeklerle müzeyyen oymaları kamilen kabartmalı oldukları cihetle bunların layikıyla tamiri…”  şeklindeki ifadeden saçak altındaki süslemelerin onarıldığı, masraf listelerinden de şadırvan çatısının ve saçakların yeniden inşâ edilerek yaldızlandığı ve boyandığı, su haznesinin mermer kaplamasının ve içerisinin onarılarak döşeme taşlarının elden geçirildiği, tunç şebekenin onarıldığı ve tunçtan 18 musluk monte edildiği ortaya çıkmaktadır.


[1]  Yapı ile ilgili olarak yararlanılan kaynaklar: Sezer Tansuğ; 18. Yüzyılda İstanbul Çeşmeleri ve Ayasofya Şadırvanı”, Vakıflar Dergisi, S. VI. Ankara 1965, s. 93-110, Sezr Tansuğ; Sezer Tansuğ; “Ayasofya Şadırvanı”, Ayasofya Müzesi Yıllığı, No: 3, İstanbul 1961, Semavi Eyice; “Ayasofya Kütüphanesi: Mimari”, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi, C. 4, İstanbul 1991, s. 217.R. Ekrem Koçu; “Ayasofya Şadırvanı”, İstanbul Ansiklopedisi. C. S. 1484.86

[2] Afife Batur; “Raimondo D’Aranco’nun İstanbul’daki Restorasyon Çalışmaları Bir Örnek Uygulama : Ayasofya Şadırvanı Restorasyonu”, Semra Ögel’e Armağan – Mimarlık ve Sanat Tarihi Yazıları. İstanbul 2000, s. 71-83.

 

Eminönü Şerefiye Sarnıcı 1.Dönem Restitüsyon Raporu

1-1 2 3 4 5

Halihazır harita
Halihazır harita
Uydu Hava fotoğrafı
Uydu Hava fotoğrafı

 

1982 yılı hava fotoğrafı
1982 yılı hava fotoğrafı
1966 yılı hava fotoğrafı
1966 yılı hava fotoğrafı
Pervititch Haritası
Pervititch Haritası
Sarnıç giriş duvarı
Sarnıç giriş duvarı
Güney Batı duvar görünüşü
Güney Batı duvar görünüşü
Kuzey doğu duvar görünüşü
Kuzey doğu duvar görünüşü
Sarnıca yakın dönemde eklenen betonarme odanın olduğu bölüm
Sarnıca yakın dönemde eklenen betonarme odanın olduğu bölüm
Ön cephe (giriş duvarı)
Ön cephe (giriş duvarı)

I-B.TARİHSEL ARAŞTIRMALARI İstanbul’un eski Eminönü ilçesinde,Ayasofya’nın batısından gelerek batıya doğru devam eden ve antik Mese yolunu takip eden ana caddede eski Forum Konstantinos olan Çemberlitaş meydanının ortasındaki Köprülü kütüphanesinin güneyinde yer alan ve şimdi yıkılmış olan eski Eminönü Belediye Binasının bodrumunda kalmıştır.

Harita 1:Şerefiye Sarnıcının Yerini Gösteren Plan
Harita 1:Şerefiye Sarnıcının Yerini Gösteren Plan

Peykhane sokak ile Boyacı Ahmet sokağın kesiştiği köşede yerdedir.BknzHarita1. Elde mevcut bir yapım kitabesi olmadığından eserin Doğu Roma (Bizans) yapısı olduğu ileri sürülürken Theodosius Sarnıcı;ll.Theodosius(408-450)döneminde yapılan Maksima Sarnıcı,Pulkeria Sarnıcı adları verilmesinin yanı sıra herhangi bir ad verilmeyerek bulunduğu sokağın adıyla Eşrefiye Sokağı sarnıcı olarak adlandırıldığı görülmektedir. Bu ad sokağın eski ismidir. Bu önemli Bizans yapısının neden orada yapıldığı ve yıllar içinde çevre ile olan ilişkisinin anlaşılabilmesi için öncelikle dönemindeki ilgili olduğu su şebekesinin bilinmesi lazımdır. Doğu Roma Devletinin başkenti olan İstanbul da su şebekesinin sistemli tam bir incelemesi yapılmamıştı, dolayısıyla bu sistemi teşkil eden yapı tipleri, bunların çalışma mekanizmaları, su şebekesinin beslendiği kaynaklar, suyollarının güzergâhları gibi konular tam olarak bilinmemekteydi. Sadece yapılan münferit çalışmalar vardı. Fakat son yıllarda İngilizlerin İstanbul ve çevresinde yaptığı bu konu hakkındaki çalışmalar çok aydınlatıcı olmuş ve konuya büyük açıklık getirmiştir.( J.Crow-J.Bardill- R.Bayliss The Wtaer Supply of Byzantine Constantinople London 2008)

Harita 2 İstanbul’a Trakya dan su getiren şebekesi (J.Crow dan)
Harita 2 İstanbul’a Trakya dan su getiren şebekesi (J.Crow dan)

Araştırmalar: İstanbul daki diğer kapalı sarnıçlar kadar araştırılmamıştır. Hakkındaki en eski bilgiler sırasıyla önce Mordtmann dan gelmektedir(A.D Mordtmann Esquisse Topographiquede Constantinople Lille 1892 s.70).Fakat hakkındaki esas büyük ilmi araştırma diğer su sistemlerinde olduğu gibi Forcheimer-Strzygowskı nin çalışmasıdır(Ph.Forcheimer-J.Strzygowskı Byzantinischen Wasserbehalter von Konstantinopel Wien 1893 s.61).Yüzyıl başında bir Alman araştırmacı konu hakkında daha etraflı bilgiler vermiş ve yapının detaylı çizimlerini yayınlamıştır(K.Wulzinger Byzantinische Substruktion-Bauten Konstantinopels Jhb.des deutschen Arche-İnst 27 1913 s.370-395)Son ve geniş kapsamlı yayınlardan bir tanesi eski Alman Arkeoloji Enstitüsü Schneider in Byzans kitabıdır(A.M.Schneider Byzanz,Vorarbeiten zur Topographie und Archaeologie der Stadt- Istanbuler Forschungen 8-Berlin 1936 s.87).Araştırmalardan topğrafyaya dayanan en önemlisi 1989 da yapılan bir doktora tezidir.Bu tezde yapı etraflıca anlatılmış ve hakkında gerekli bilgiler verilmiştir(Özkan Ertuğrul İstanbul da Bizans Devri Su Mimarisi İstanbul) Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora tezi İstanbul 1989 s.317)Görüldüğü üzere Yerebatan Sarayı ile kıyaslanırsa hakkındaki çalışmalar çok azdır.Buna rağmen orijinal sütun başlıkları hakkında yazılan eserler de çok dikkat çekmiştir(W.Betsch The History,Production and Distribution of the Late Antique Capital in Constantinople Ann Arbor 1977 s.50-59,63,127,129-131,134,161-162,196-197,214,351-352) I-C. SANAT TARİHİ  ARAŞTIRMALARI I.İstanbul’un Fethinden önce su mimarisi Klasik çağlarda İstanbul ilk defa kurulduğu zaman Byzantion diye adlandırıldı ve kurulduğu yer olan Topkapı sarayı çevresinde bu ilk döneme ait 5 su kuyusu tespit edilmiştir. Bunlardan bir tanesi Topkapı Sarayının birinci avlusunda Dolap Ocağı denen yerdeki kuyudur.İstanbul M.Ö 2yy da Roma devletinin eline geçince şehir kademeli olarak genişletilmiş ve buna bağlı olarak şehrin su sistemi de gelişmiştir.Şehrin gerek Roma gerekse Bizans döneminde bu kadar teşkilatlı bir su sitemine sahip olması şu nedenlerle özellikle eski başkent Roma ile kıyaslanarak açıklanabilir. Roma da şehrin içinden geçen Tiber nehri eski başkente yeteri kadar su sağlayabiliyordu bu yüzden eski başkentte İstanbul’daki kadar sarnıç yoktur. İstanbul batıya doğru büyütüldüğünden şehrin gelişmesi hep tepelik engebeli arazide olmuştur. Bütün bunlara ilaveten şehirde az sayıda su kaynağı vardır artan nüfus ve ona bağlı olan imar faaliyetleri su ihtiyacını da arttırmıştır. İlerleyen zaman içerisinde özellikle 7. Ve 8.yüzyıllarda şehrin düşman saldırılarıyla kuşatılması esnasında dışarıdan şehre su getiren tesislerin tahrip olması ya da deprem gibi başka nedenlerden etkilenmesi su ihtiyacını daha da arttırmıştır. İstanbul da Bizans dönemi su şebeke sistemi hakkında ilk kapsamlı incelemeler 19yy da yapılmaya başlanmış ve günümüze kadar değişik yoğunlukta devam etmiştir. Yapılan münferit çalışmalarla birçok sistem unsuru yapı elemanı aydınlatılmışsa da bunların çapı sistemin esasını ortaya çıkartmaya yetmediği için, bu konuda bazı hipotezler ortaya atılmıştır. İstanbul da Bizans dönemi su şebeke sisteminin ilk oluşumu hakkında ileri sürülen bir yaygın görüşe, İstanbul un kuzeyindeki Belgrat Ormanı çevresinde yapılan bentler vasıtasıyla yerelsular toplanmış. Toplanan sular boru hatlarıyla Halicin kuzeyine getirilmiş. Oradaki derelerin vadileri su kemerleri yapılarak aşılmış. Haliç yönünden Eğri kapı civarında şehir suruna kadar getirilmiştir oradan şehre sokulduktan sonra belli bir yerde 3e ayrılmış üç ana koldan üç merkezde (Muhtemelen At Pazarı Fatih-Yeni Bahçe-Ayasofya) yer alan su taksim tesislerine ulaştırılmış ve böylece Buralardan şehrin tüm mahallelerine su dağıtılmış olabileceği ileri sürülmüştür. Bu akla yatkın görüşe ilaveten başka öneriler de vardır. Bunlardan şu çıkarımlar yapılabilir.   Şehrin batısında Trakya bölgesinden getirildiği düşünülen ilk suyolunun İmparator Hadrianus (117-138) tarafından yaptırıldığı ileri sürülür. Bu günümüzd de kabul edilen ve varlığı arkeolojik olarak ispatlana bilen bir görüştür (J.CROW The Water Supply of Byzantine Constantinople London 2008 s.14-15) Şehir 4yy da Romanın başkenti haline getirilince imar edilip nüfusun arttırılması ile birlikte getirilen su miktarı da arttırılmış olmalıdır ki bu arttırmaya yarayan en önemli tesis Valentinianus (Valens)(364-378) su kemeridir. Yeni başkentin yerüstü ve yer altı su yollarının inşa faaliyetleri yanında,yine bu dönemde(4yy da)yeraltında ve üstünde sarnıçlar yapıldığı bilinmektedir.7. ve 8. Yy dan itibaren bu tesisler önceleri batıdan gelen akınlarla ve zaman zaman yaşanan depremlerle tahrip olmuştur. Çeşitli zamanlarda yapılan onarımlar yeterli olmadığı için artık küçük çaplı sarnıçlar da yapılmaya başlanmıştır. Bunlar tahrip olmuş su taşıma sistemlerinin yetersizliğinden dolayı genellikle yağmur ve sızıntı sularla beslenecek şekilde inşa edilmişleridir. Şehre gelen suyun dağıtımı konusunda çok taraftar bulan bir diğer görüş de suyun çok yükseklerde yapılmış açık hava rezervuarlarında toplanıp buradan şehirdeki daha küçük sarnıçlara kanal veya borularla dağıtıldığıdır. Halk arasında mevzubahis olan ve şehrin neredeyse her tarafında Aya Sofya ya çıkan tüneller efsanesinin nedeni de budur(S.Eyice İstanbul’un Bizans Su Tesisleri Sanat Tarihi Araştırmaları Dergisi 5/2 1989 s.5)Sözü geçen bu üç açık su toplama havuzları günümüze kadar sağlam vaziyette gelmiştir. Fetihten sonra, Osmanlı devrinde şehrin su şebekesinin onarıldığı bilinmektedir. Valens su kemeri tekrardan hayata geçirilmiştir. Su kaynaklarını şehre bağlayan su kanalları onarılmış ve bakım işi için suyolcu denilen görevliler istihdam edilmiştir. İstanbul’un Bizans döneminde oluşturulan ve zaman içinde geliştirilen su şebeke siteminin başlıca bilinen elemanları kuyular, suyolları, su kuleleri, çeşmeler, ayazmalar, hamamlar, sarnıçlar olarak sayılabilir. Bunlardan bazılarını kısaca açıklayıp esas konumuz olan Yerebatan Sarayı ve Şerefiye Sarnıcı hakkında daha detaylı bilgiler vereceğiz.   II. Kuyular İstanbul’un Bizans döneminde n önce görülen kuyular bu dönemde hem sur içinde hem de sur dışında yeni ilavelerle kullanılmaya devam etmiştir. Bu kuyular taş ya da muntazam kesme taşlardan yapılmışlardır. Formları yuvarlak ya da köşeli başlayıp sonra yuvarlaklaşan biçimler gösterir. Ağız kısımlarında bilezik taşları yer alır. Bazılarında yukarıdan aşağı inen döner merdivenler vardır. Diplerinde kemerli(veya tonozlu)galeriler bulunabilir. Zeminleri taş kaplıdır. Hayvan gücüyle dolap usulü su çıkarılırdı İstanbul sur içinde şimdiye kadar Topkapı Sarayı çevresindekiler hariç başka bir örnek bulunamamıştır. III. Çeşmeler İstanbul’da günümüze çık az örnek gelebilmiştir. Yunan kültüründe görülen çeşmelere Nymphaion denir. Yunan ve onu takip eden Roma döneminde birçok değişik çeşme örnekleri yapılmıştır.(S.Eyice age s.11 J.CROW age s.9-10). IV. Ayazmalar Bunlar halkın su ihtiyacı için yapılmamışlardır dini su tesisleridir. Kelime manası Kutsal-Mübarek tir.Kutsal sayılan,şifa ve hayır getirdiğine inanılan bazı doğal su kaynaklarının genel olarak basit havuz ya da suya yaklaşmayı huşu uyandırarak sağlayan yapılardır. Belli aziz veya azizelere ithaf edilmişlerdir.İstanbul’da çok bulunurlar en önemlisi Ayvansaray’daki Blakherna Ayazmasıdır.sur dışında en meşhur olanı Zoodokhos Piği adıyla anılan Balıklı Rum ayazmasıdır. Bu ikincisi aynı zamanda İstanbul Rum Patriklerinin resmi mezar kilisesidir. (Ö.Ertuğrul İstanbul’da Bizans Devri Su Mimarisi İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayınlanmamış Doktora Tezi İstanbul 1989 s.78.E.Karakaya Ayazmalar Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi 1 1993 s.473-474 ). V-Hamamlar Yıkanmaya ve temizliğe yönelik tesisledir. Kaynaklarda çok sayıda hamam adı geçse de çok azı tespit edilebilmiştir. Ayrıca eldeki bilgiler bu yapıların mekân özelliklerini ve işlevlerini öğrenmek için yeterli değildir. İstanbul’daki bir zamanlar var olan Bizans hamamlarının erken örnekleri bilinen Roma Hamamlarından farklı değildir. En belirgin farklılıkları Roma Hamamlarında görülen aksiyalitenin kaybolmuş olmasıdır zaten bu yüzden mekân özellikleri tam olarak öğrenilememektedir. İstanbul’da kazılarla ortaya çıkartılan bu tip hamamlardan bazıları şunlardır, a-Sultanahmet Hipodrom yakınındaki Zeuksippos Hamamı 2yy sonu b-Valens Su Kemeri bitişiğinde Saraçhanede Kalenderihane yanındaki çifte hamam c-Sultanahmet Peykhane sokak da bulunan ve 5yy tarihlenen hamam kalıntısı(F.Özgümüş 2007 Istanbul Suriçi Arkeolojik Yüzey Araştırması Araştırma Sonuçları Toplantısı 26/1 Ankara 2009 s.5) VI.Sarnıçlar İstanbul’daki su sisteminin en önemli elemanlarındandır. Genellikle kâgir yer altı su depolarıdır. İstanbul un antik su şebeke sisteminin kapsamlı incelemesi olmadığından bu sarnıçların nasıl işlediği ve nasıl kullanıldığı hakkında tam bir fikrimiz yoktur. Sarnıçlar şehrin çeşitli yerlerinde yapılmışlardır. Ayrıca şehir dışında ve Anadoluda da görülürler. Bugün İstanbul da bilinen sarnıç sayısı 65 den fazladır. Yayınlananların yanında yayınlanmayanlar olduğu gibi tümden ortadan kalkmışlar da vardır. Hepsinin tüm bir envanteri çıkarılmamıştır. Sarnıçlar genelde açık ve kapalı sarnıçlar diye ikiye ayrılırlar. Üstü açık olanları sarnıç olarak değerlendirenler olduğu gibi farklı şeyler söyleyenlerde vardır. Mesela bunların büyük su toplama havuzları olduğu ve bu havuzlardan Sur hendeklerine su verildiği ileri sürülmüştür. Fakat bu öneri ilim dünyasında pek kabul görmemiştir.(S.Eyice age s.5). -Karagümrükteki Sarnıç (Karagümrük Stadyumu) Bu sarnıca Aetios Sarnıcı da denmektedir ana bu durum tam olarak açıklığa kavuşmamıştır.421 senesinde yapıldığı kabul edilir.Toprağa gömülü inşa edilmiştir.244X85m ölçülerindedir.15m derinliğindedir -Sultan Selim deki Çukur Bostan Bu su haznesi de yukarıdaki gibi toprağa gömülü olarak inşa edilmiştir.459 senesinde yapıldığı kabul edilip Aspar sarnıcı diye anılır. Fakat inşa tarihi daha sonra olmalıdır. Bitişiğindeki Selimiye Camisi altında kalan Bonos sarayının sahibi 7yy da yaşamış Vali Bonos tarafından yaptırılmış olmalıdır.15X152m ölçülerinde kare bir mekândır 11m derinliği vardır. -Fındıkzade Altı Mermerdeki Çukur Bostan Adı tam olarak belli olan tek açık hava su haznesidir. İmparator Anastasios zamanında(491-518) toprağa gömülü olarak yapılmıştır.170X147m ölçülerindedir. Mokios Sarnıcı olarak bilinir.   Üstü Kaplı Sarnıçlar: Kamu ya da özel binaların alt yapı olarak veyahut bağımsız inşa edilmiş tesislerdir. Bunların çeşitli fonksiyonları vardır.   1-Su ihtiyacı için yapılanlar şehrin suyunu karşılamak amacıyla inşa Edilmişlerdir. 2-Meyilli bir araziyi düzeltmek için yapılanlar üzerine oturacak binaya düz bir zemin teşkil eder. Bu tip kapalı sarnıçlara emprovize sarnıç da denir. 3-Bazen de bu alt yapılar sığınak olarak kullanılmışlardır. Üstü kapalı bu sarnıçlara ilave ten mahzen sarnıçlar denin bir grupta bazı Bizans kiliselerinin alt yapıları sarnıç sıvasıyla sıvanarak su ihtiyacını karşılamak üzere değişik fonksiyon verilmiştir. Bunun nedeni Bizansın son yıllarında şehre su getiren suyolları çalışamaz olmuş, su kemerleri gerek düşman istilası gerekse depremlerden zarar gördüğünden kullanım dışı kalmış dolayısıyla bu mahzen su sarnıçları su biriktirmek için çok işe yaramıştır. Üstü kapalı sarnıçların genel özellikleri şu şekilde açıklanabilir: Çoğunlukla kare planlıdırlar ancak bazı farklı plan tiplerinde de olabilirler. Duvarları düz olabildiği gibi bazen içten dıştan payandalarla takviye edilmişlerdir. Bunların üzerinde derin nişler vardır(Zeyrek Sarnıcı)Bunun nedeni su basıncına karşı statik bir koruma olmalıdır. Üst örtülerinde çeşitli tonoz tipleri kullanılmıştır. Bazılarının içinde destek yoktur ama genellikle üst örtü sistemi kolonlarla desteklenmiştir. Burada bizim konumuz olan Yerebatan ve Şerefiye sarnıcı bu tipe girer. Taşıyıcılar sütunlarla oluşturulur bazen payeler de vardır (ikisi karışık)Payeli olanlarda payeler genellikle Osmanlı döneminde mevcut sütunun ağır bir kılıf içine alınmasıyla statik amaçlı yapılmışlardır. Yerebatan Sarayı sarnıcında bunun örnekleri görülmektedir. Kapalı sarnıçlardaki sütun başlıkları başlı başına bir çalışma konusudur. Bu başlıklar devşirme olabildiği gibi özellikle belli bir sarnıç için yapılanları da vardır. Konumuz olan Şerefiye Sarnıcındakiler buna en güzel örnektir orijinal 5yy olup bu sarnıç için yapılmışlardır. Başlık tipleri geç antik dönemin özelliklerini gösteren türdendir. Korent, Kompozit ve Sepet başlıklar(=İmpost Başlık) kullanılmıştır. Sütunlar yuvarlak kemerlerle birbirlerine bağlanır. Gene bir Geç Antik dönem özelliği olarak kemer ayağı ile sütun başlığı arasında ikinci bir başlık gibi duran impostlar bulunur.Bunlardan bazıları da İyonik Volütlere sahiptir bu tip 6yy İyonikl impostlar 6yy Jüstinianus devrine tarihleni. Bir çok sarnıçta devşirme olarak kullanıldığından tarihleme konusunda dikkatli olunmalıdır. Sütunların kaideleri iki kısıma ayrılır çoğunda iç bükey dış bükey kesitli Attik kaideler kullanılmıştır. Zemin kare tuğlalarla kaplıdır eğer Osmanlı tamiri varsa çokgen kaplama görülür. Zeminlerin bir noktasına su tahliye gideri vardır ve bu kısımları genel olarak yapı dışında inşa edilmiş kuyularla bazen de çeşmelerle bağlantılıdırlar. Tesislere su girişi ya da zemine iniş genellikle tonozların muhtelif yerlerinde açılan (Bir köşesinden )menfezlerle sağlanmıştır. Su bacaları 7 denen bu açıklıklar ile sarnıç yanındaki kuyunun aynı zamanda sarnıçta toplanan suyun bozulmasını önlemiş olabileceği ileri sürülmüştür. Bazen pandantiflerde görülen amfora delikleriyle bu açıklıklar karıştırılmamalıdır. Su getiren delikler künklerle birbirlerine bağlıdır.Bu tip künkler Zeyrekteki Zeyrek Sarnıcında yapılan restorasyon çalışması sırasında bulunmuşlardır. Yapıların duvarları kemer başlangıçlarına kadar taş ve tuğla örgüsü şeklinde yapılmış üzeri su geçirmez hidrolik sıvayla kaplanmıştır. Üst örtü ise tamamen tuğla ile inşa edilmiştir ancak sıvanmamıştır. Bazı yapıların duvarlarında konsollar bulunur kademeli dizilmişlerdir ama zemine ulaşmazlar.Bunların su seviyesini ölçmeye yaradığı düşünülebilir. Bazı yapılarda üst örtü bir duvarla çevrilidir ve buralarda pencere açıklıkları vardır(Zeyrek).   Sarnıçlarda kullanılan su geçirmez sıva sarnıcın için ne kadar su konacaksa o hizaya kadar duvarları kaplar. Bunların genellikle sütun başlığı seviyesine kadar oldukları görülür buradan da içindeki su seviyesinin bazen başlıkları da içine aldı anlaşılmıştır. İstanbul’da Sayısı bilinen kapalı sarnıçlar 65 den fazladır.Bizim konumuz olan Yerebatan ve Şerefiye sarnıcı haricindeki belli başlı kapalı sarnıçlar şunlardır.Sultanahmet Binbirdirek,Zeyrek Sarnıcı,Fatih Sultan Sarnıcı,Kadir Has Üniversitesindeki sarnıç,Soğuk çeşme Sokaktaki Sarnıçlar,Topkapı Sarayındaki Kapalı Sarnıçlar,Yedikule Studios Sarnıcı,Sultanahmet Manganlarda ki Sarnıçlar,Mercan Yokuşu Eski Bible House günümüzdeki Red House kitabevi altındaki Sarnıç,Fatih Müftü Ali mahallesi müftü hamamı sokaktaki sarnıç,Fatih Arat Pazarındaki Sarnıç,Fatih deki Otlukçu yokuşundaki sarnıç,Pammakristos olan Fatih deki Fethiye Camisi altındaki su dolu sarnıç,Hipodromdaki Sphendone sarnıcı ,Ayasofya nın altındaki sarnıç ,Eski adı Pantepoptes olan Esski İmaret camisindeki su dolu sarnıç,Karagümrük Kasımağa deki Sarnıç,Haydar Semtindeki Sarnıç,Eminönü Acı Musluk sokağı(şimdiki Cemal Nadir sokağı)nda bulunan Botaniates Sarayı denen yerdeki su dolu sarnıç,Beyazıt Antik Otelin altındaki Sarnıç,Beyazıt Yeniçeriler Caddesi Kafar Handaki sarnıçlardır.Sadece sur içerisinde değil İstanbul un başka semtlerinde de kapalı sarnıçlar bulunur Küçükyalıdaki Bryas Sarayı sarnıcı bunlara örnektir. ŞEREFİYE SARNICI Yaklaşık olarak 42.5mX25m ölçülerinde ki sarnıçta 4X8 olmak üzere 32 sütun vardır.

Resim 1 Şerefiye Sarnıcı içten
Resim 1 Şerefiye Sarnıcı içten

Eskiden üzerinde Arif Paşa konağı vardı.(Anonim’Arif Paşa Konağı’ Reşat Ekrem Koçu Ansiklopedisi 2 İstanbul 1959 s.1010-1011) Bu konak bir süre Eski Eminönü Belediyesi olarak kullanılmıştır.Başlıkların üslupları ve impostların süssüz oluşu hepsi 6yy önce 5yy ı başka bir deyişle ll.Theodosius (408-450) devrini işaret etmektedir.(Bu dönemdeki diğer imparatorlar Markianus (450-57),L.eon (457-474),Zeno(474-491)da ihtimallere dahil edilmelidir)..Geç antik çağın İstanbul’daki bu en önemli anıtı aynı dönemin Mimari plastiğinin incelenmesi bakımından İstanbul arkeolojisinde ayrı bir yere sahiptir.

Plan 1 Şerefiye Sarnıcı Kesiti (Ph.Forcheimer-J.Strzygowskı den
Plan 1 Şerefiye Sarnıcı Kesiti (Ph.Forcheimer-J.Strzygowskı den

Anlaşıldığına göre Sarnıç inşa edildiğinde Mese nin hemen yanındaydı. Bulunduğu meyilli araziyi Mese seviyesine çıkartmıştır. Bu kadar önemli bir yerde antik şehrin ana caddesinin üzerinde böyle sağlam bir alt yapı yapılmış olması yapının sadece caddeyi tutan,teras oluşturarak caddeyi genişleten ve civarına su sağlayan bir alt yapı tesisinin olmasının yanı sıra sağlam büyük ve itinalı mimarisiyle de üstünde bu özellikleri taşıyan ve Mese yi süsleyen bir üst yapıyı taşıması ve öncelikle de ona hizmet vermesi gereğini de akla getirmektedir.Mese nin anıtlarla süslü olduğu bilinir ama bu bölgenin nelere sahip olduğu bilinmemektedir.Şerefiye sarnıcının bulunduğu bölgeden başlayarak Beyazıt Soğanağa daki Star İşhanı’nın bulunduğu yere kadar bu tip alt yapı sarnıçlar mevcuttur bunların devirleri hemen hemen aynıdır 5 ve 6 yy lara tarihlendirilirler hepside arazinin denize doğru olan meyilini düzeltmek için yapılmışlardır(Şerefiyeden Beyazıt a giderken Mese üzerindeki Kafar Han da bulunan sarnıç 6.yy aynı hattı takip edince gene Mese üzerinde Tiyatro Caddesine cephesi olan Yüceller İş Merkezindeki alt yapı gene aynı paralel de ki caddede bulunan Aydın Saray İş hanının altındaki Roma Dönemi kalıntıları AntikOteldeki Alt Yapı ve son olarak Soğanağa Mahallesindeki Star İş hanında bulunan alt yapılar hep aynı fonksiyon için yani üzerlerindeki Forumlara ve binalar teras meydana getirmek için yapılmışlardır.)Mese’nin güneyi yani denize bakan tarafı meyillidir.Bu topoğrafyada eldeki bilgilere göre Şerefiye Sarnıcı ile Augusteion arasında 1 tane daha dev sarnıç bilinmektedir.Bu aslı Konstantinos dönemine tarihlendirilen Binbirdirek Sarnıcıdır.224 sütunlu bu abidevi yapı Philoksenus sarnıcı diye diye adlandırılır.

Plan 2 Şerefiye Sarnıcı Rölövesi
Plan 2 Şerefiye Sarnıcı Rölövesi

Şerefiye Sarnıcı 42,5mX25m ölçülerindedir.Dikdörtgen planlı olarak yapılmıştır.Biraz tehlikeli olmakla beraber içine girilebilmektedir.Sarnıç içerisinde yapılan çalışmalar sırasında zemine kadar inilebilmiştir.Etrafını çevreleyen duvarlar tuğladır.Üst örtüsü kubbe-tonozlardan oluşmaktadır.(Resim 2)Üst tarafında Osmanlı Devrine ait taş çıkmalar mevcuttur.Üst örtü mekan içerisinde dikdörtgenin kısa kenarları boyunca dörder uzun kenarları boyunca sekizer olmak üzere 32 sütuna sahiptir.Sütunlar 5m yüksekliğinde olup yekpare mermerdendir.Gövdeleri yukarıya doğru hafifçe incelir.Attik Tipi sütun kaideleri çift kademeli kare blok şeklindeki postamentlere oturur.Sütun başlıklıları daha önce de belirtildiği gibi korent düzenindedir ve kemer ayağı ile sütun başlığı arasında kesik piramit biçiminde ikinci bir başlık gibi olan impostlar mevcuttur.Aşağıda bu konu hakkında daha detaylı bilgi verilecektir.Sarnıç sütun başlıkları hizasında duvar ile çevrelenmektedir.Bu duvar üzerinde 16 adet pencere açıklıkları bulunur.Sütunların çapı yaklaşık 0.80m dir. Sarnıcın inşaatında kullanılan tuğlalar 0.35m ölçüsünde ve karedir kalınlığı 0.04m olarak ölçülmüştür(Ö. Ertuğrul age s.319).

Resim 2 Şerefiye Sarnıcı Kubbe Tonozları
Resim 2 Şerefiye Sarnıcı Kubbe Tonozları

Yapıya giriş, güney-batı köşesinden olup, buradan güney duvara bitişik olarak aşağıya inen bir taş merdiven yer almaktadır. Bu merdivenin. Bu merdivenin üzerine son yıllarda beton dökülmek suretiyle yeni bir merdiven oluşturulmuştur. Yapının duvarları, sıva ile kaplı iken (Hidrolik Sıva) sütunlara oturan üst örtü sıvasızdır. Zemin tuğla plakalarla kaplanmıştır. Üst örtüde kubbelerde su bacalarının delikleri yer alır. Zeminde kuzey batı köşede su tahliye deliği vardır. Ayrıca buraya yakın bir yerde de dış tarafta bir su kuyusu yer alır ki bunlar birbirlerine bağlantılı olmalıdır. Şu anda bile yapıya doğu yönündeki duvardan sürekli olarak temiz su gelmektedir.   Yukarıda bahsedilen tuğla boyutları tüm sarnıç için standarttır. Zeminde kullanılan tuğlalar biraz daha büyük olup 039mX039m ölçülerindedir. Sarnıcın duvar birleşim yerlerinde su basıncına karşı koymak için yuvarlak Pahlar yapılmıştır. Bunların genişlikleri ortalama 0.20m dir. Duvarların tümünde yaklaşık 3.25m yükseklikte değişken kesitlerde oyuklar bulunmaktadır. Bunlar çok eski olup fonksiyonları bilinmemektedir. Bu oyukların birinden çıkan moloz sarnıç ana girişindeki merdiven sahanlığında kaide olarak kullanılmıştır. Hidrolik Horasan harcı kaplı duvarlarda yer yer sıva dökülmeleri görülür. Bazı kaynaklarda üst örgünün Osmanlı döneminde yapıldığı anlatılır(Biz bu görüşe katılmıyoruz).Sarnıcın ana girişindeki merdiven 28 basamaktan yapılmıştır. Duvara bitişiktir yapılırken orijinalinin üstüne beton dökülmüştür. Ahşap sahanlığı orijinal taş sahanlığın üzerindedir.Bu beton merdivene ilave edilen ahşap merdivenle zemine inilir. Merdivenin bitişik olduğu duvarda değişik kesitler ve kotlarda oyuklar mevcuttur. Üst kotta derin nişli pencere boşlukları vardır. Bunların oturduğu kısımlar hasar görmüştür. Sarnıcın duvar yüzeylerinde aşınmalar, kireçlenmeler harç kalıntıları tespit edilmiştir. Merdivenin bitişik olduğu diğer duvarda pencere nişi yoktur fakat yapının statiğini bozabilecek oyuklar mevcuttur üzerinde aşırı kireçlenme ve mantarlaşma vardır kuzey batısına gelen duvarda ise yoğun su akışı tespit edilmiştir. Bu duvarda kemer başlangıç seviyesinden itibaren derin pencere nişleri vardır. Bunlar daha az zarar görmüştür. En son duvar ise çok hasarlıdır ve sarnıcın statiğini bozmaktadır. Bunda da derin pencere nişleri görülür. Üzerinde tehlikeli boyutlara ulaşmış çatlaklar vardır. Sarnıcın üst örtüsü 45 adet kubbeden oluşur(Kubbe-Tonoz)Kubbelerin altlarında her bir köşede birer adet olmak üzere 4 adet su giriş haznesi bulunmaktadır.(Bu bilgiler Sarnıç için daha önce hazırlanmış bir rapordan alınmıştır. Ü.Serdaroğlu-M.Uğur Şerefiye Maksima-Theodosius Sarnıcı.Restorasyon Çalışmaları İst.Büyük.Şehir Belediyesi Tarihi Çevre Müdürlüğü Yayınlanmamış Restorasyon Raporu İstanbul 2005 s.23 Fakat burada kubbe pandantiflerinde görülen amfora delikleri de olabilir hatta böyle olması lazımdır.Statik açıdan binanın çok işine yarayan bu açıklıkların su sağlamak için kullanıldığına dair veriler ihtiyatla değerlendirilmelidir.)Her kubbe girişinde bulunan delikler değişken kesitlidirler ve bunların bazıları tahrip edilmiş olup eskiden Eminönü belediyesi varken havalandırma bacası olarak kullanılmıştır( 3 tanesi).Yapının duvarlarında görülen statik tehlike kolonlarında döşemesinde ve tavanında da görülür.Eski niteliksiz restorasyonlarda kırılmak suretiyle yapılan değişiklikler bazı kubbe bölümlerinde neredeyse %80 e varan orijinal malzeme kaybına yol açmış geri dönüşü imkansız hasarlara neden olmuştur. Sarınıcın döşemelerinde tespit edilen kırık yoğunlaşması kuzeye doğru artmakta ve kuzeyde batıda tamamen döşemsiz bir zemin halini almaktadır. Zemin döşemesinin tek kat olduğu anlaşılmıştır. Sarnıcın uzun kenarı boyunca oluşan kolonlar arası akslar döşemede de birer yol oluşturur gibi kenarlarda kullanılan karoların bir sıra halinde döşenerek aralarındaki karoların ise derzlerinin kaldırılmasıyla iki yanda bulunan karolar vurgulanmıştır.( Ü.Serdaroğlu-M.Uğur age s.24). Sarnıcın mevcut giriş kapısı kubbe kırılmak suretiyle oluşturulmuştur. Sütun Başlıkları:Yapıdaki sütun başlıkları orijinal olup devşirme değildir.Yarıfabrik korent düzeninde başlıklardır.Tam olarak bitirilmemişlerdir.Suyun içerisinde kalacağı ve kimsenin görmeyeceği düşünülerek böyle yapılmış olmalıdırlar.Üzerlerinde orijinal impostlar bulunur.(Resim 3)

Resim 3 Şerefiye Sarnıcındaki bir sütun ve başlığı (Ph.Forcheimer-J.Strzygowskı den)
Resim 3 Şerefiye Sarnıcındaki bir sütun ve başlığı (Ph.Forcheimer-J.Strzygowskı den)

İstanbul’da Geç antik dönemde bu tip sütun başlıklarının üretilmesi ve nasıl kullanıldığı konusunda en iyi örneklerden biri Şerefiye Sarnıcıdır.( W.Betsch age s.32).Sarnıcın tümünde muhtemelen Prokennesos (Marmara Adası)mermerinden başlıklar ve impostlar yapılmıştır.Sütun gövdelerinin çoğu çamura saplanmış vaziyetteydi.Tüm impostlar sütun başlıkları ve sütun gövdeleri tek tiptir boyutları aynıdır.Mimari süslemenin çok iyi korunduğu görülür.Herhangi bir zara veya aşınma söz konusu değildir.Sadece bir başlığın köşesi kırıktır bu kırıkta antik çağda değil sonradan ve bilerek yapılmış olmalıdır.   Sarnıçtaki tüm başlıklar kolosal ölçülerdedir yükseklikleri 1m den fazladır.İstanbul’da bu tipteki en büyük sütun başlığı koleksiyonudur. (W.Betsch age s.50-51).Başlıklardan 32 tanesi kendi aralarında bazı detaylarda farklılık gösterirler bazıları kısmen bitirilmiştir.Bunlarda otuz adedi tam olarak yarım bırakılmıştır.Sadece üstlerinde merkezden ileri doğru uzanan kısımlarında yaprak lobları görülür.Bu yaprakların baştan savma yapıldığı hemen anlaşılır.Bu yaprakların sayısı 520 dir ve onlardan başka bir dekorasyona rastlanmaz.İki tane başlık tam olarak bitirilmemiş olmasına rağmen üzerindeki dekorasyon bitime yakındır.Bunlardan birinde süsleme başlığın üst kısmının üçte ikisini kaplar.Yüksek kabartma değildir merkezdeki yaprak lobları gibi alçak kabartma olarak yapılmıştır.Başlıklardan bir tanesinde en alt sıradaki akantus yaprakları yüzeye doğru uzanır.Abakusun dekor kalıbı (Yani nasıl süsleneceği kabartmaların nasıl yapılacağı)bitirilmiş fakat süssüz bırakılmıştır.Bir diğer başlığın yarım bırakılmış korent başlıklara en iyi örnek olduğu bilinir Betsch bunun tarihlemede çok yardımcı olduğunu ve diğer başlıklarla kıyaslandığında esas tarihi verdiğini yazar(W.Betsch age s.53)Başlıklarda kabartmalar 3 ana bölüme ayrılmıştır.Bunlardan ilk iki sıra akantus yapraklarını ihtiva eder en üst sıra abakustur .Kabartmalar yapılırken bazı izler çatlaklar halinde derin olarak açılmış ve dekorasyonuna fazla önem verilmemiş sadece kaba olarak işlenmiştir. Buradaki başlıklardan biri yüzeysel süslemesi ve dekorasyonun düzleştirilmiş haliyle klasik Roma Başlıklarından çok ayrı bir özellik gösterir.Abakusu çok basit olarak yapılmıştır ve kabarma kontürü yoktur. Üzerinde motf olmayışıda yarı fabrik olmasından dolayıdır.Abakusunun altında kalatos üzerinde helices leri yoktur onun yerine uçlarında kıvrımları olmayan yapraklar vardır.Akantuslar birbirleriyle bağlantılı değildir.Çiçek ve çiçek kınları bulunmaz onun yerine akantus yaprakları vardır.Tüm bunlardan statik kaygunun estetik değerlerin yerini aldığını gösterir.Bu tip başlıklar geç antik çağda Konstantinopolis tipi başlılarda çok görülür.Bu başlıklardaki en önemli özellik 2 bölgeli akantus yaprak sırasıdır(W.Betsch age s.54)Bu iki bölgeli başlıklardaki yarı-fabrik akantus yaprağı motifi her bir sırada 8 adettir. Her bir yaprağın 5 lobu vardır. Her bir tarafında ortada ileriye doğru çıkıntı yapan bir tanesi görülür. Bu kalabalık akantus yaprağı grubu diğer maskeli tipteki korent başlıklardakinden kolaylıkla ayrılabilirler çünki bu yaprakların işlenişi maskeli tipte olanlar kadar iyi düzenlenmemiştir. Sarnıçtaki başlıklarda üst kısımdaki yaprakların görünüşü biraz kaotiktir.( W.Betsch age s.55).Bu tip kalabalık korent düzeni başlıklar İstanbul da 5yy ilk çeyreğinde kısa bir süreliğine yapılmışlardır(Yaklaşık 400-425 arası) daha sonra da standart biçimli 4yy sonu 5-6yy a ait maskeli akantusları olan başlıklar ortaya çıkmıştır. Bunun nedeni belki de kalabalık tipte olanın işçiliği daha zordur. Maskeli akantus tipi daha standart bir düzen sunar ve taş ocağı işçileri, için işlemesi daha kolaydır. Maskeli akantus tipinde olanlar kalabalık akantus tipinin stilize edilmiş halidir.Bunda da her bir akantusun ucu birbirlerine dokunu vaziyette yapılmışlardır.Şerefiyedeki başlıklar devşirme olmadığından ve de yukarıda açıklanan özelliklerinden dolayı400-425 arasına tarihlenirler(W.Betsch age s.56)Bu aynı zamanda yapı için terminus ad quem olduğundan tam tarih de vermektedir. İstanbul daki inşa tarihi içinde geç 4yy erken 5yy bir çok inanılmaz binan yapıldı dönemdir. Theodosius hanedanın ilk 3 imparatoru bu eserlerin banileridir. Şerefiye sarnıcı da bu imparatorlar devrinden olmalıdır. Anlatıldığına göre Pulkheria sarnıcı da bu dönemde 421 yılında inşa edilmiştir ama İstanbulda ki yeri bilinmez.Pulkheria (399-453) ll.Theodosius un kız kardeşiydi(408-450) Domus Pulkheria denen bir yapı şehirde bu kadın için yapılmıştı Şerefiye Sarnıcının bu sarayın alt yapısı olduğu ileri sürülmştür.Fakat bu konu tam olarak açıklığa kavuşmamıştır (R.Janin Constantinople Byzantine Developpement Urbain et Repertoire Topographique Paris 1950 s.203-204.Bu bölgeye antik çağda imparatoriçenin adına ithafen Pulkeriana denirdi ve bu sarnıcın yakınlarına aynı imparatoriçe tarafından bir de kilise inşa edilmişti J.Papadopulos L’Eglise de St.Laurant et Les Pulcheriana Studi Byzantini 2 1927 s.59-63 W.Betsch age s.57-58 )Eğer hakikaten bu sarnıç Pulkheria Sarnıcı ise o zaman Domus Pulheria denen saray sarnıcın güneyinde denize inen yamaçta olması gerekirdi.Çünki bu sayede sarnıçtaki suyun saraya ulaşması için yer çekiminden maksimum surette yararlanılmış olacaktı.Sarayın ve aynı adlı sarnıcın hepsinin aynı bölgede(lll.Bölge) olması gerekmez .Şerefiye sarnıcının güneyinde yapılacak kazılar bu konuya ışık tutacaktır. (W.Betsch age s58).Şerefiye sarnıcı için önerilen 5yy ilk çeyreği aynı zamanda başlıkların ve impostların da tarihidir.(400-425)Bu da şu manaya gelir ki bu impostlar İstanbul da bilinen en eski impostlardır.Bunlara en yakın tarihli olanlar şimdi çökmüş olan Studios sarnıcındakileredir ve o sarnıcında tarihi 463 den önce olmalıdır. O sarnıçtaki korent başlıklarda Kalabalık akantus tipi başlıklarıdır.Bu sarnıcında tarihi yaklaşık 400-450 yılları arasıdır.( W.Betsch age s.58-59). Şerefiye Sarnıcın Sanat Tarihindeki Yeri: Tarihlenmesi ve atfiyeti hakkında çok sınırlı kaynak olmasına rağmen topoğrafik veriler ve içerisindeki eşiz sütun başlıklarının detaylı incelenmesi. Şerefiye sarnıcı hakkında bize çok şey anlatmaktadır. Ayakta kalan İstanbul daki bu en eski Geç Roma anıtının daha fazla hasar görmemesi ve daha iyi korunabilmesi için sarnıcın aşırı yüklenmesinin önlenmesi sağlanmalıdır. Üzerindeki yükleri azaltmak amacıyla bazı binalar yıkılmış ve bu yığma yapının korunmasında önemli bir adım atılmıştır. Çalışmalarda mümkün olduğu kadar en az ve en iyi müdahale ile restore edilmelidir. Restorasyonda kullanılacak yeni malzemeler yapının mimari ve tarihsel kimliği göz önünde bulundurularak seçilmelidir. Yapının genel restorasyonu bittikten sonra periyodik olarak bakımı yapılmalıdır. Yapıda kullanılan taş, ahşap ve metal malzemeler de bu bakımlar sırasında gözden geçirilmelidir. Muhtemel bir bozulma olduğunda ya da yapıdaki elemanların fiziki ve kimyasal durumunu tehdit eden durumlarda en az ve en iyi müdahale ile sorunlar ortadan kaldırılmalıdır. Böylece yapıda büyük ve geri dönüşü olmayan hasarlar oluşmadan yapı onarılabilir.

I-D 1. DÖNEM RESTİTÜSYON RAPORU   5.Yüzyıl Theodosius dönemine ait olan sarnıç 21. Yüzyıla ulaşan tarihe tanıklık yapmış kültür miraslarımızdandır. Yapının iç bölümü, sütunlar ve kemer sistemi günümüze özgün hali ile ulaşmıştır. Yapının giriş bölümü duvarının Osmanlı döneminde inceltildiği, içeride üst kotta yer alan pencere açıklıklarının bazılarının değiştirildiği tespit edilmiştir. Bu tespitlere göre yapının 2 dönem restitüsyonu vardır. 5. Yüzyıla ait 1. Dönem restitüsyonu ile 19. Yüzyıla ait Osmanlı dönem restitüsyonu ‘ dur. Buna göre 1. dönem restitüsyonunda alınan kararlar şunlardır; •Çalışma sürecinde Çanakkale 18 Mart Üniversitesinden Doç Dr. Aydın Büyüksaraç ve Yrd. Doç.Dr.C.Çağlar Yalçıner’ in georadar yöntem yaptığı çalışmada sarnıcın duvar kalınlıkları tespit edilmiştir. Sarnıç duvar kalınlıkları değişkendir. Örneğin kuzeydoğu ve güney batı duvar kalınlığı 3.30 metre ve 3.60 metre arasında iken kuzey batı ve güney doğu duvarları 2.00 m. İla 2.70 m. Arasında değişmektedir. Bu çalışmalarda duvar kalınlıklarının eşit olmadığı görülmüştür. 1. Dönem restitüsyonda da bu kalınlıklar dikkate alınarak çizim yapılmıştır. •          Giriş kapısı duvar kalınlığından dolayı ileriye doğru alınmıştır. Yapıya nasıl girildiği ile ilgili elimizde veriler yoktur. Ancak mevcut merdivenin alt kısmında merdiveni taşıyan duvarın iç duvar yüzeyindeki tuğlalar ile aynı özellikte olması nedeni ile merdiven yerinin özgün olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle merdiven mevcut durumu ile korunmuş ve aynı nedenle sarnıca giriş kapısı da aynı aksta korunarak proje hazırlanmıştır. Giriş cephe pencereleri Osmanlı döneminde dikdörtgen formlu, düz atkılı olarak değiştirilmiştir. İlk dönem, iç duvarlarda mevcutta özgün durumu ile günümüze ulaşan pencere formu dikkate alınarak restitüe edilmiştir. Sarnıcın diğer duvarlarında da Osmanlı döneminde bozulan üst kot pencere formları mevcut özgün pencere formları ve izlerine göre restitüe edilmiştir.

  • Tuğla döşeme özgün olduğundan ilk dönemde de mevcut durumu ile korunmuştur.
  • Tuğla tonoz üst örtü ile sütunlar yapının ilk döneminden günümüze ulaştığı için mevcut durumları ile korunmuştur. Yakın dönemde tonozlarda açılan delikler özgün tuğla örgü sistemine göre kapatılmıştır. Kubbemsi tonozların orta kısmındaki hava delikleri mevcuttaki özgün olan havalandırma deliklerine göre restitüe edilmiştir.
  • Sarnıca ilk döneminde olduğu gibi mevcutta da sarnıca yer altı suyu gelmektedir. Bu su yüksekliği çalışma sürecinde ölçülmüştür. Aralık 2011 tarihinde 110 cm. Temmuz 2012-ekim 2012 tarihlerinde 145-155 cm. olarak ölçülmüştür.

Şark Meselesi Etrafında 19. Yüzyılda Emperyalist Batılı Devletlerin Osmanlı Coğrafyasındaki Azınlık Okullarına Etkileri

ŞARK MESELESİ ETRAFINDA 19. YÜZYILDA EMPERYALİST BATILI DEVLETLERİN OSMANLI COĞRAFYASINDAKİ AZINLIK OKULLARINA ETKİLERİ

Mehmet DERİ*

  • Bilim Uzmanı, Araştırmacı-Yazar

mehmet.deri@gmail.com

 

Özet: Aşağıdaki makalede, 19. yüzyılda Emperyalist Batılı Devletlerin Osmanlı coğrafyasındaki azınlık okullarına olan etkileri ve bu azınlık okullarını kendi emperyalist emelleri ve çıkarları doğrultusunda nasıl kullandıkları hakkında bilgi verilecektir.

Anahtar Kavramlar: Şark Meselesi, Osmanlı Devleti, Batılı Devletler, Emperyalizm, Misyonerlik.

Osmanlı Devleti, sahip olduğu jeopolitik ve jeostratejik konumu nedeniyle özellikle 19. yüzyılın sonlarına doğru Batılı Devletlerin, Amerika’nın ve Rusya’nın ilgi odağı haline geldi.[1]

Sanayi İnkılâbı’nı takip eden yıllarda büyük güçler dediğimiz Avrupa’nın sanayileşmiş ülkeleri, gerek hammadde kaynakları gerekse ürünlerine pazar bulmak için “emperyalist bir politika” benimsemişlerdir. Bu emperyalist politikanın yürütülmesinde Şark Meselesi’nin önemli bir rolü vardır.[2]

Şark Meselesi, Avrupalıların Osmanlı toprakları üzerinde çeşitli çıkarlar elde etmek ve devleti zayıflatmak, Osmanlı Devleti’nin Avrupa’daki topraklarını ele geçirerek aralarında paylaşmak ve Türkleri buradan atmak, nihayetinde ise Osmanlı Devleti’nin geri kalan topraklarını paylaşarak tamamen ortadan kaldırmak amacıyla yürüttükleri emperyalist ve işgalci politikalarının bütününe verilen addır.[3] Bu dönemde Ortadoğu, Balkanlar, Boğazlar, Akdeniz ve çevresi jeopolitik ve jeostratejik önemi nedeniyle İngiltere, Fransa, Rusya, Avusturya arasında mücadelelere sahne olmuştur. Bu mücadeleye daha sonra Amerika’da eklenecektir.[4]

Batılı Devletler, Şark Meselesi’ni kendi istek ve çıkarlarına göre çözümlemek üzere Osmanlı Devleti’ne karşı izledikleri siyasette, devletten siyasi, ekonomik, ticari ve diğer alanlarda hak ve çıkarlar ile toprak elde etmenin çabasını sürdürmeye çalışırlarken, aynı zamanda her devlet, daha çok pay elde etme ve diğer rakip devletlerin kendi aleyhine gelişmesini önleme mücadelesini yapmıştır. Bu nedenle günün gelişmelerine ve siyasî konjonktüre göre Batılı Devletler arasında mücadeleler olmuş, Osmanlı toprakları Avrupalı Devletlerarasında çıkar çatışmalarına konu olmuştur.[5]

Burada yeri gelmişken Şark Meselesi kadar önemli olan, hatta birbiriyle iç içe olan Sömürgecilik/Emperyalizm/Kolonyalizm konusuna da değinmek istiyoruz.

Sömürgecilik; güçlü bir devletin iktisadi, ticari, siyasi, kültürel vb. alanlarda diğer devletler/toplumlar üzerinde maddi, manevi bir kontrol ve nüfuz kurmasıdır. Batı dillerindeki karşılığı ise Kolonyalizm’dir.[6]

Coğrafi Keşifler sonrasında sömürgecilik faaliyetleri hızlanmış; İngiltere, Fransa, Portekiz, Hollanda, İspanya gibi ülkeler dünyanın pek çok yerinde farklı adlar ve statüler altında birçok koloniler kurmuşlardır.[7]

Sömürgeciliğin/emperyalizmin, hedeflerine vasıtalarına ve uygulanış biçimlerine göre çeşitlerinin olduğu unutulmamalıdır. Bizim için konumuzu ilgilendirmesi bakımından burada kültür emperyalizmine değineceğiz.

Avrupa Devletleri, kültür emperyalizmini üç ayrı koldan yaymayı hedeflemişlerdir: Bunlar dini misyonlar (misyonerlik faaliyetleri), eğitim kurumları (azınlık okulları), hayır kuruluşları(hastane, eczane, sağlık ocakları, yetimhaneler, yurtlar, pansiyonlar vb.)’dır. Ayrıca konsolosluklar da siyasi, kültürel, ticari konularda ajan görevi üstlenmişlerdir.[8]

Kültür emperyalizminin uygulanmasında en önemli araç, şüphesiz ki yabancı okullar ile azınlık okulları olmuştur. Batılı Devletler bizzat kendilerinin açtıkları 1000’e yakın yabancı okulla, kuruluşlarını destekledikleri ve gereken her türlü yardımı yaptıkları 3000’e yakın azınlık okuluyla Osmanlı Devleti içinde, Avrupa kültür sisteminin ve zihniyetinin bir parçası haline gelmiş topluluklar oluşturmaya başladılar.[9]

Osmanlı Devleti üzerinde emelleri olan her Batılı Devlet, kendine hizmet edebilecek; dinine, mezhebine ve siyasi amaçlarına uygun olan milleti belirledi. Buna göre Amerikalılar Protestanları ve Ermenileri, İngilizler Protestanları ve Ermenileri, Ruslar Ortodoksları, Rumları ve Ermenileri, Yunanlılar Rumları himaye altına aldılar.[10]

Burada dikkat edilirse her devlet, bir şekilde kendi emelleri ve çıkarları doğrultusunda Ermenileri kullanmak istiyordu. Bunun neticesidir ki, Gregoryen Mezhebinden olan Ermeniler Batılı Devletlerin ve Amerika’nın emperyalist politikaları sonucunda Protestan ve Katolik Mezhebi’ne girerek üç ayrı mezhebe ayrıldılar ve bu üç farklı mezhebe mensup Ermeniler arasında şiddetli çatışmalar çıktı.[11]

Batılı Devletler, Osmanlı Devleti üzerinde güçlerini ve nüfuzlarını artırabilmek için gayrimüslimleri himaye altına alıp, onları kendi emelleri ve çıkarları doğrultusunda kullanmak istiyorlardı. Batılı Devletlerin bu siyaseti Osmanlı Devleti’nden ayrılmayı düşünen gayrimüslimlerin siyasi, ekonomik,  dini amaçlarına uygun düştüğünden gayrimüslimler bu duruma kolayca kabulleniyorlardı. Batılı Devletler, bizzat kurdukları yabancı okullar ve her türlü yardım ve desteği sağladıkları “azınlık okulları” vasıtasıyla eğitim-öğretim hizmetinin yanında, kendi emelleri doğrultusunda kullanmak istedikleri azınlıkları etkileri altına almaya başladılar.[12] Açılan bu azınlık okulları vasıtasıyla, azınlıklar üzerinde çıkar ve nüfuz mücadelesi başlamış, ayrıca azınlıklar üzerinde çok yoğun bir mezhep propagandası başlamıştır.[13] Bunun neticesinde Fransızlar, Ermeni okullarına dolayısıyla Katolik okullarına; İngilizler Ermeni okullarına, dolayısıyla Protestan okullarına; Amerikalılar Ermeni okullarına, dolayısıyla Protestan okullarına; Ruslar Ortodoks okullarına, Ermeni okullarına ve Rum okullarına; Yunanlılar Rum okullarına her türlü yardım ve desteği yapmışlardır.

Açılan bu azınlık okullarının amaçları ise:

-Gayrimüslimleri, eğitim ve propaganda yoluyla milli duyguları ve milli bilinci uyandırarak Osmanlı Devleti’nden kopmalarını sağlamak,

  • Hıristiyan olmayanları Hıristiyan yapmak,

  • Hıristiyanların dinlerini, benliklerini unutmalarını önlemek ve bu şekilde taraftar bulmak,

  • Osmanlı Devleti’nin ticaret, sanayi ve ekonomisini kendi tekellerine alıp kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek,

  • Çok sayıda Hıristiyan din adamı yetiştirerek Müslüman-Türk çocuklarını kültürel emperyalizm yoluyla din, dil, örf ve âdetlerinden kopmalarını sağlamak. Böylece dini ve milli benliklerini kaybetmelerini sağlamak,

  • Kendilerini himaye eden ve destekleyen Batılı Devletlerin ve ABD’nin Osmanlı üzerindeki emellerinin takipçisi olmak, gerekirse bu hususta ilgili devletlere rapor ve bilgi vermek,

  • Yetiştirecekleri elit bir grupla, Osmanlı Devleti’nin politikalarını kendi emelleri ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmek,

  • Avrupa ve Amerikan sanayisinin ihtiyaç duyduğu hammadde için yer altı ve yer üstü zenginliklerini araştırmak ve bunları ilgili devletlere haber vermek. Nitekim azınlık okulları, yer altı ve yer üstü kaynaklarının zengin olduğu ve jeostratejik önem taşıyan yerlerde kurulmuştur.

  • Avrupa ve Amerikan kültür sisteminin ve zihniyetinin temsilcisi olup, bunu imparatorluk geneline yaymak,

  • Osmanlı topraklarını sömürge haline getirecek fikri alt yapının okullar vasıtasıyla gerçekleşmesini sağlamak,

  • Basın yayın araçlarını da kullanarak Avrupa ve Amerikan kamuoyunu kendi lehlerine, Osmanlı Devleti aleyhine kararlar alacak şekilde etkilemek.[14]

Avrupa Devletleri azınlık okullarına çok sayıda misyoner, ajan, öğretmen, kitap, dergi, broşür göndererek ders programları yoluyla azınlıkları kendi emelleri ve çıkarları doğrultusunda kullanmaya çalıştılar.[15]

Azınlık okulları ile bilmemiz gereken önemli iki husus; birincisi bu okulların o dönemde misyoner okulları olarak da görev yapması, ikincisi ise o dönemde bu okulların Amerikan ve Batı siyasi ve kültürel emperyalizminin uygulanmasında bir üs ve vasıta olarak kullanılmasıdır.

Azınlık okullarında Batılı ve Amerikalı misyonerler tarafından gayrimüslimlere, ayrılıkçı ve bağımsızlık fikirleri aşılanıyor, bu okullarda okuyan öğrenciler tam bir isyancı ve ihtilalci olarak yetiştiriliyordu. Rumların ayaklanıp bağımsız bir Yunanistan Devletini kurmasında (1829),[16] Bulgarların ayaklanıp bağımsız bir Bulgaristan Devleti’ni kurmasında (1908)[17] Ermenilerin sık sık bağımsızlık isteğiyle ayaklanmasında bu azınlık okullarının ve bu okullarda görev yapan misyonerlerin ve ajanların misyonerlerin çok büyük rolü olmuştur.[18]

Diğer yandan azınlık okullarında görev yapan misyonerler ve ajanlar aracılığıyla Avrupa ve Amerikan kamuoyu, Osmanlı Devleti aleyhine kışkırtılıyor, azınlıkların kendi fitne ve fesatlıklarının sonucu olarak çıkardıkları isyanların Osmanlı Devleti tarafından haklı olarak bastırılmasını: “Türkler, Hıristiyan ahaliyi katlediyor” şeklinde propaganda yaparak Avrupa ve Amerikan kamuoyunu Osmanlı Devleti’ne baskı yapmaları ve kendileri için lehte kararlar almaları için harekete geçiriyorlardı. Batılı Devletlerin azınlık haklarını bahane ederek içişlerimize karışmalarının tarihi arka planı bu şekildedir. Azınlık okulları ve misyonerler bu hususta çok aktif rol oynamışlardır.[19] Bütün bunlar ise Batılı Devletlerin Osmanlı Devletini paylaşma planı olan “Şark Meselesi” etrafında gerçekleştiriliyordu.

Azınlık okullarının misyonerlikle olan ilişkisi için şu sözler oldukça anlamlıdır: Henry Jessup isimli misyoner: “Misyonerliğin başarısı için temel şart okullardır. Haddizatında bu esas gaye olmayıp bir vasıtadır. Şu da bir gerçektir ki, misyonerlerin veya İncil’in başka yollarla sokulmaya imkan bulamadığı birçok yerlere İncil, okullar vasıtasıyla sokulabilmiştir.”[20]

Yine bu hususta Amerikalı Prof. Dr. Mead Earle: “Osmanlı coğrafyasındaki azınlık okulları ve bu okullardaki misyonerler ve din adamları, dünyanın hiçbir yerinde Osmanlı ülkesinde olduğu kadar emperyalizme iyi ve başarılı hizmet etmemiştir.” diyerek bu gerçeği ifade eder.[21]

Azınlık okulları ile ilgili bilmemiz gereken ikinci husus ise, bu okulların Amerikan ve Batı siyasi ve kültürel emperyalizminin üssü ve vasıtası olarak kullanılmasıdır demiştik.

Aslında emperyalizmin tarihine baktığımızda, emperyalist faaliyetlerin misyonerlik faaliyetleriyle iç içe yapıldığını görmekteyiz. Zira misyonerlerin amaçları arasında bir ülkeyi siyasi ve idari açıdan hâkimiyeti altına almak (siyasi emperyalizm), sosyal ve kültürel açıdan hâkimiyeti altına almak (kültürel emperyalizm) gibi emelleri vardır.[22] Misyonerlik ve sömürgecilik arasındaki ilişkiyi vereceğimiz şu örnek daha iyi açıklar: Jomo Kenyatta isimli yaşlı bir Afrikalının bir İngiliz misyonerine söylediği şu söz çok anlamlıdır: “Siz Hıristiyanlar buralara geldiğinizde bizim toprağımız vardı, sizin İnciliniz. Hıristiyanlar bize gözlerimizi kapayarak dua ve ibadet etmeyi öğrettiler. Gözlerimizi açtığımızda onlar bizim topraklarımızı almıştı, bizde onların İncilini almıştık.”[23]

Siyasi emperyalizmin azınlık okullarıyla olan ilgisine gelince: Batılı Devletler, dünyanın diğer yerlerinde tatbik ettiği sömürü sistemlerini Osmanlı Devleti’ne uygulayamamış, buna cesaret edememiştir. Zira Türk Milleti’nin mazisi, esaret kabul etmez karakteri, siyasi ve idari geleneği kayıtsız şartsız koloniyal/sömürü hâkimiyetini imkânsız kılıyordu. Batılı Devletler bunun farkında oldukları için Osmanlı Devleti için ayrı bir yöntem uygulamaya koydular. Bu sömürü yönteminin özü şuydu: Siyasi istiklale ve devletin toprak bütünlüğüne dokunmadan mevcut kapitülasyonlar ve yeni anlaşmalar yoluyla imparatorlukta iktisadi, ticari, malî ve kültürel hedeflere ulaşmaktır.[24] Bu nedenle Batılı Devletler, gayrimüslim azınlıkları kendi emelleri ve çıkarları doğrultusunda kullanabilmek için çok sayıda azınlık okulu açtılar ve bu okullara gereken her türlü yardım ve desteği yaptılar. Bu okullardaki eğitim programlarını bizzat kendileri belirlediler, bu okullara çok sayıda ajan gönderdiler.[25]

Azınlık okullarını kültürel emperyalizm ile olan ilgisine gelince;

Daha öncede ifade ettiğimiz gibi Batılı Devletlerin desteğiyle açılan bu azınlık okulları, Avrupa kültür sisteminin ve zihniyetinin birer üssü ve vasıtası haline geldiler. Bu okulların Müslüman-Türk öğrencileri için öncelikli amacı, onları Hıristiyan yapmak değil, onları mümkün olduğu kadar dini ve milli değerlerine, kültürlerine, örf ve âdetlerine karşı yabancılaştırarak hatta düşman ederek kültürel emperyalizm yoluyla Müslüman-Türk öğrencilerine Batılı kültür ve değerler sistemini aktarmak ve benimsetmekti.[26]

Sonuç olarak söylemek gerekirse: Özellikle 19. yüzyılın ortalarına doğru “Şark Meselesi” etrafında şekillenen Batılı Devletlerin Osmanlı Devleti’ni paylaşma planları, Batılı Devletlerin Osmanlı’nın sadık tebaası olan gayrimüslimleri kendi emperyalist emelleri ve çıkarları doğrultusunda kullanmalarıyla hedefine ulaşmış, bu süreçte azınlık okulları çok önemli roller ve stratejik görevler üstlenmiştir.


[1] Osman Cilacı, Hıristiyanlık Propagandası ve Misyonerlik Faaliyetleri, DİB. Yay., Ankara 2005, s. 93; Ayten Sezer, “Osmanlı Devletinde Misyonerlik Faaliyetleri”, Osmanlı, C. 2, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, s. 185.

[2] Bayram Kodaman, “Şark Meselesi”, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C. 11 Çağ Yay., İstanbul 1989, s. 208; Sezer, a.g.m., s. 186.

[3] Kodaman, a.g.m., s. 209.

[4] Sezer, a.g.m., s. 187.

[5] Kodaman, a.g.m., s. 210.

[6] Davut Dursun, “Sömürgecilik”, Sosyal Bilimler Ansiklopedisi, C. 3, Risale Yay., İstanbul 1990, s. 494; Mehmet Doğan, Büyük Türkçe Sözlük, İz Yay., İstanbul 1996, s. 997; Komisyon, Türkçe Sözlük, C. 2, TDK. Yay., Ankara 1988, s. 1332.

[7] Bayram Kodaman, “Sömürgecilik (Kolonyalizm-Emperyalizm)”, DGBİT., C. 12, s. 23.

[8]Ayhan Doğan, “XIX. Yüzyılın İkinci Yarısı ve XX. Yüzyılın Başlarında Maraş’ta Misyonerlik Faaliyetleri”, Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, S. 11, Konya 2004, s. 274; Kodaman, a.g.m., s. 24; İlknur Polat Haydaroğlu, Osmanlı İmparatorluğu’nda Yabancı Okullar, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara 1990 s. 202.

[9] Kodaman, a.g.m., s. 24.

[10] Haydaroğlu, a.g.e., s. 199-200.

[11] Davut Kılıç, Osmanlı İdaresinde Ermeniler Arasındaki Dini ve Siyasi Mücadeleler, ASAM Yay., Ankara 2000, s. 111-113, 163 vd; Abdurrahman Sağırlı, “Ermenileri Katolikleştirme Çabaları”, Hoşgörü Toplumunda Ermeniler, C. 1,  Erciyes Üniv. Yay., Kayseri 2007, s. 147-48.

[12] Haydaroğlu, a.g.e., s. 200.

[13] Şamil Mutlu, Osmanlı Devletinde Misyoner Okulları, Gökkubbe Yay., İstanbul 2005, s. 11.

[14] Halit Ertuğrul, Azınlık ve Yabancı Okulları Türk Toplumuna Etkileri, Nesil Yay., İstanbul 2005, s. 134-135; Haydaroğlu, a.g.e., s. 194; Cilacı, a.g.e., s. 120.

[15] Necdet Sevinç, Ajan Okulları, Dede Korkut Yay., İstanbul 1975, s. 106-107; Sezer, a.g.m., s. 185.

[16] Süleyman Kocabaş, Türk-Yunan Mücadelesi, Bayrak Yay., İstanbul 1984, s. 81-82.

[17] Ömer Turan, Avrasya’da Misyonerlik, ASAM. Yay., Ankara 2002, s. 12.

[18] Abdülkadir Yuvalı, “Ermeni İsyanlarında Misyoner Okullarının Rolü”, Yakın Tarihimizde Kars ve Doğu Anadolu Sempozyumu, Ankara 1999, s. 201-202; Seçil Akgün, “Amerikalı Misyonerlerin Ermeni Meselesinde Rolü”, Atatürk Yolu Dergisi, Yıl: 1, Sayı. 1, Ankara 1988, s. 3-4.

[19] Yeni Rehber Ansk., “Misyonerlik”, C. 14, Türkiye Gazetesi Yay., İstanbul 1993, s. 188; Yuvalı, a.g.m., s. 203.

[20] Sezer, a.g.m., s. 183.

[21] Remzi Kılıç, “Osmanlı Türkiye’sinde Azınlık Okulları”,Türk Kültürü, S. 431, Ankara 1999, s. 157.

[22] Cilacı, a.g.e., s. 41; Abdurrahman Küçük, “Misyon Anlayışı ve Misyonerlik”, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, 3. basım, Ensar Neşriyat, İstanbul 2005, s. 39; Bayram Kodaman, “Sömürgecilik (Kolonyalizm-Emperyalizm”, DGBİT., C. 12, s. 23.

[23] Cilacı, a.g.e., s. 15.

[24] Kodaman, a.g.m., s. 26.

[25] Kodaman, a.g.m., s. 27; Haydaroğlu, a.g.e., s. 199; Sevinç, a.g.e., s. 106.

[26] Şinasi Gündüz-Mahmut Aydın, Misyonerlik, Kaknüs Yay., İstanbul 2002, s. 108; Erol Kırşehirlioğlu, Türkiye’de Misyonerlik Faaliyetleri, Bedir Yay., İstanbul 1963, s. 15; Haydaroğlu, a.g.e., s. 195.

Beykoz İlçesi Akbaba Köyü Can Feda Hatun Camii Rölöve Restitüsyon Raporu

1

İÇİNDEKİLER

I.TARİHSEL ARAŞTIRMA

I.I. İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

I.II.DÖNEM CAMİ ÖRNEKLERİ

I.III. TARİHÇE

II.RÖLÖVE RAPORU

II.I PLAN ÖZELLİĞİ

II.II CEPHE ÖZELLİĞİ

II.III.SÜSLEME ÖZELLİKLERİ

II.IV.BOZULMALAR

III.RESTİTÜSYON RAPORU

V.KAYNAKÇA

 

I.TARİHSEL ARAŞTIRMA

I.I. İSTANBUL MESCİTLERİNİN MİMARİ GELİŞİMİ(15.16.17.YY)

  1. yüzyılda İstanbul’da inşa edildiği tespit edilebilmiş olan 74 adet mescitten 8 külliye mescidi, mimari özellikleri bakımından özgünlüğünü koruyarak günümüze gelebilmişlerdir. 34 adet bağımsız ve tekke mescidi ise zaman içinde çeşitli tamirler ve yenilenmeler sonucu büyük ölçüde özgün karakterlerinin yitirmişler, daha geç dönemlerin mimari ûsluplarını günümüze taşıyarak gelmişlerdir. Bugün, geriye kalan 32 mescitten birçoğunun yerini dahi tespit etmek mümkün değildir. Bu mescitlerden tekke ve bağımsız mescitler grubuna girenlerin tamamına yakının, dikdörtgen ya da kareye yakın dikdörtgen olan, plan şemalarını korumuşlardır. Ancak bazılarının 17. yüzyılda İstanbul şehrinin yapılaşmasındaki yoğunluğun arasında sıkışıp kalarak planlarının zorunlu bir deformasyona uğradığı görülür. Bu açıdan farklılık yaratan mescitlerin dışında kalanlar, özgünlüklerini büyük ölçüde koruyarak günümüze gelebilmiş olan Sinan mescitlerinin plan şemalarıyla benzerlik gösterirler.

Gerek 17. yüzyıl İstanbul mescitleri, diğer dönemlerde inşa edilen mescitler gibi zaman içinde en çok tahribata (özellikle yangın ve depremler gibi doğal afetler sonucu) ve değişime uğrayan yapı tipleri olmuşlardır. Her iki dönemde de mimari karakterlerinin ve plan şemalarının fazlaca değişmeden günümüze gelebilen az sayıdaki örnekleri karşılaştırıldığında, planlarının yanı sıra örtü sistemlerinin (ki bunlar düz ahşap tavanlı ve kiremit örtülü kırma çatılardır) ve duvar örgülerinde kullanılan yapı malzemelerinin benzerlikleri dikkati çeker. Kare (Davud Ağa, Ahmed Çelebi ve Defterdar mescitleri) ve dikdörtgen (Mimar Sinan ve Sokullu) planlı Sinan mescitlerinin moloz taş (Davud Ağa, Hacı Hamza, Ahmed Çelebi), taş ve tuğla (Sokollu ve Mimar Sinan mescitleri, kesme taş (Defterdar ve Hasan Çelebi mescitleri) duvar örgüler 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde de karşımıza çıkmaktadır, örneğin Arapkapısı, Tuti Abdüllatif ve Kadirihane Mescitleri moloz taş duvar, Sirkecibaşı ve Yalıköy Mescitleri taş ve tuğla duvar, Bayrampaşa Külliyesi ve Amcazade Hüseyin Paşa Külliyesi Mescitleri ise kesme taş duvar örgülüdür.

Sinan ve 17. yüzyıl mescitlerinde genel olarak alt pencereler dikdörtgen açıklıktı ve taş söveli, üst pencereler ise kemerli ve alçı şebekelidir.

Genelleme yapıldığında diğer bir ortak özellik, minarenin yapıdaki konumudur. Yine Sinan mescitlerinde son cemaat duvarının bir ucunda ya da kütleden uzak, avlu kapısı yanında bulunan minare, 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinde farklı bir konumda değildir. Anadolu Selçuklu çağının minareli taç kapılarını hatırlatan avlu kapısına bitişik minare uygulaması 17. yüzyılda inşa edilen Tulumcu Hüsam Mescidi’nde de minarenin giriş kapısı üzerine yerleştirilmesi ile tekrarlanmıştır. Sinan mescitlerinden Sokullu Mescidi’nin açık merdivenli “minber minare “sinin bir benzeri olarak, 1614 tarihli Arabacılar (Hoca Halil Attar) Mescidi’nin ilk minaresi gösterilebilir.

Sinan mescitlerinde son cemaat yeri, cephede beş ya da dört, yanlarda iki açıklıklıdır. Son cemaat yeri ile harimi ayıran duvarın merkezinde kapı ve iki yanında birer pencere bulunmaktadır. Kapı merkezden sağa kaydırılmış ise, yanındaki iki pencere arasında bir son cemaat yeri mihrabı yer alır Bu düzeni 17. yüzyılın ilk yansına tarihlenen Defterdarburnu Mescidi’nin son cemaat yeri duvarında görülür. Ancak 17. yüzyılda inşa edilen mescitlerde son cemaat yeri, harim bölümünden çalınarak ya da kapalı mekanın giriş cephesine sonradan ilave edilerek yapılmıştır.

Klasik dönem Sinan mescitleri ile 17. yüzyıl İstanbul mescitlerinin mimari açıdan karşılaştırılmasında, bazı farklılıkların dışında genel olarak klasik dönem ve onu takip eden 17. yüzyıl boyunca bu yapı tipinin benzer mimari özelliklere sahip olduğu ve herhangi bîr tipolojik gelişim göstermediği sonucuna varılabilir.

  1. yüzyıl Sinan yapıları, padişah, Valide Sultan ve sadrazamlar tarafından şehrin önemli mevkilerine cami ve külliyeler olarak inşa ettirilirken, bu asrın sonlarına doğru devlet bütçesinin zaafı, mimari alanda da etkili olmuş ve duraklama hissedilir bir şekilde belirmiştir. 17. yüzyıl ise, bu etkilerin en çok hissedilen asrı olmuş, büyük dini yapılar hemen hemen (Sultan Ahmed ve Yeni Camii gibi istisnalar dışında) hiç bir örnek veremez duruma gelmiştir.

Bu yüzyıl içinde, Fatih dönemi İstanbul’unun iskan sahaları yoğunlaşma ve dolayısıyla da gelişme göstermektedir. Yeni semtler ve mahalleler oluşmakta, şehir metropolünden uzaklaşmalar izlenmektedir. Bu yeni mahalleler sivil yapı gelişimlerini sürdürürken,  günlük dini ibadetin uzak semtlerde kalan büyük camilerden ziyade yeni oluşan mahallelere daha küçük ölçekli ibadet yapılarının yapılmasını teşvik etmiştir.

Özellikle bağımsız mescitler (Mahalle mescitleri) sivil mimariyi örnek almış, semt sakinin ibadet için başvurduğu, adeta evlerinin oda ve sofası gibi, sakıflı bir görüntü sergilemişlerdir. Yapıların semtlerde imkân bulduğu yer ölçüsünde, yolların kesiştiği köşelerde veya mahalle ortalarındaki alanlarda, fakat çok kere de sivil yapı blokları arasında inşa edilmişlerdir. Bütün bu unsurlar bize, mescit yapısının sivil mimari ile en sıkı biçimde bütünleşen ve kaynaşan bir dini yapı tipi olduğunu kanıtlamaktadır.

Ancak külliye mescitleri, ihtiva ettikleri işlevsel yapılar topluluktan ve banilerinin sadrazam, vezir, hanım sultan gibi kimseler olmaları sebebiyle bağımsız ve tekke mescitlerinden daha muntazam ve kaliteli bir mimari sergilemektedirler. Tekke mescitleri ise özellikle 17. yüzyılda bağımsız mescitlerin dönüştürülmesi ile oluştuklarından, onlarla aynı özellikleri gösterirler.

Mescitlerin yapı malzemeleri de, adeta bu yapısal etkinliğin değişmez bir normu olarak ortaya çıkarlar. 16. ve 17. yüzyıllarda bağımsız ve tekke mescitlerinde genelde moloz taş, taş-tuğla tekniği yaygın olmasına karşın, külliye yapılarında istisnasız kesme taşın kullanıldığı görülür. Çatı örtüsü yüzyıllar arasında benzerlik gösterirken 16. yüzyıldaki mescit yapılarında görülen direkli son cemaat yeri, 17. yüzyılda ortadan kalkmış bunun yerini harim kısmı bölünerek ya da yakın tarihlerdeki onarımlarda sonradan eklenen, genelde ahşap bir kısım olarak ilave edilen, son cemaat yerleri almıştır.

Mescitler çeşitli nedenlerle (özellikle yangınlar ve depremler sonucu) çok sık yıkılan ve tahribata uğrayan yapılar olduklarından, çoğu kez onarım görerek ya da yenilenerek günümüze gelebilmişlerdir. Bu nedenle onarıldıkları ya da yenilendikleri dönemin bezeme unsurlarını taşımaktadırlar. 17. yüzyıl içinde inşa edilen, fakat farklı dönemlere ait bezeme unsurlarının yer aldığı bir çok mescit yapısı ile karşılaşılmaktadır. Bunların çoğu yakın dönemlere tarihlenmektedirler. Bu nedenle 17. yüzyıl için, bu yüzyılda inşa edilmiş mescit yapılarındaki bezeme unsurları göz önüne alınarak bir üslup birliğinden söz etmek mümkün değildir

I.II.DÖNEM CAMİ ÖRNEKLERİ

16.YÜZYIL DÖNEM CAMİİ ÖRNEKLERİ

ÇAVUŞBAŞI CAMİİ(1538-1539)

Sinan eseri olan yapı enlemesine dikdörtgen planlı, beden duvarları iki sıra tuğla hatıllı kesme küfeki taşından, ahşap çatısı kiremit döşeli camiidir. Minare kürsüsü ve pabuç bölümleri kesme taştır, özgündür. Gövdesi 19.yüzyılın son çeyreğinde yenilenmiştir. Son cemaat bölümü ahşap direkli olup 1950 yılındaki onarımda kapatılmıştır. Pencere düzeni olarak alt kotta dikdörtgen formlu düz atkılı pencereler yer alırken üst kotta tepe pencereleri vardır. Almaşık duvar örgüsünde kullanılan tuğlalar klasik dönem Osmanlı harman tuğlasıdır.

Çavuş Başı Cami
Çavuş Başı Cami
Çavuş Başı Cami
Çavuş Başı Cami

ŞAH SULTAN CAMİİ

Sinan eseri olan camiinin beden duvarları bir sıra taş, iki sıra tuğladan örülmüştür. Minare kürsüsü de aynı düzende taş ve tuğladır. Fakat minarenin tuğla gövdesi 18.yy., yedi ahşap direkli son cemaat revağı 1971 onarımının ürünleridir. Camiinin klasik üsluptaki pencereleri, minberi, mihrap korkulukları yine son onarımda yenilenmiştir. Pencere düzeni alt ve üstte aynı aksa yerleştirilmiş sıralardan oluşturulmuştur. Cephe tuğlaları klasik dönem tuğlasıdır.

Şah Sultan Camii
Şah Sultan Camii
Şah Sultan Camii
Şah Sultan Camii

HÜRREM ÇAVUŞ CAMİİ (1562)

Mimar Sinan eseri olan cami Hürrem Çavuş tarafından yaptırılmıştır. Plan özelliği, ahşap direkli son cemaati ile Büyükçekmece Fatih  cami ile  benzerlik göstermektedir. Almaşık duvar örgülü camiinin günümüzde son cemaat bölümü kapatılmış, kadınlar mahfili betonarmeye çevrilmiş ve harim içerisinde olduğu söylenen merdiven diğer camilerde olduğu gibi dışarıya alınmıştır. Yalnız merdiven son cemaatte değil batı cephesine bitişik konumlandırılmıştır, dışarıdan çıkış verilmiştir.

Hürrem Çavuş Camii
Hürrem Çavuş Camii

17.YY – 19. YY  CAMİ ÖRNEKLERİ

ÜSKÜDAR BULGURLU CAMİİ (17. YÜZYIL)

Üsküdar ilçesinin Bulgurlu mahallesinde bulunan yapı son dönem geçirdiği hatalı restorasyonlar sonucunda özgünlüğünü yitirmiştir. Camii, Mehmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Minberini Bayram Paşa koydurmuştur. Yapının yapım tarihi bilinmemektedir. Ancak minberini yaptıran Bayram Paşa’ nın 1638 yılında vefat ettiğini kaynaklardan öğrenmekteyiz. Ayrıca ‘üsküdar Tarihi’ adlı eserde Sultan I. Mahmud’ un silahtarlarından Süleyman Ağa’ nın  yapı yakınında bir sübyan mektebi yaptırdığı bilgisi verilmektedir. I. Mahmud 1730-1754 dönemlerinde sultanlık yapmıştır. Demek ki yapı daha eski bir tarihte yapılmıştır. Bu bilgilere dayanarak yapının 1638’ den önce yapıldığını söyleyebiliriz.

Cephesi sıvanarak üzeri boyanmış olan yapının özgün duvar örgüsünü kuzey doğu duvarında bir bölümü dökülen sıva altından tespit etmekteyiz. Tuğla hatıllı moloz taş örgülü duvarlara boyanmadan önce çimento harçlı derz uygulaması yapıldığı yine sıvası dökülen bölümden görülmektedir.

17.32 m. x 9.55 m. ebatlarında dikdörtgen planlı caminin minaresi güneybatı duvarına bitişik konumlanmıştır. Caminin girişinde yine bu cephedeki kapıdan sağlanmaktadır. Minare kürsüsüne bitişik konumlanan demir profilli, trapez çatı örtülü muhdes girişin karşışın da camii giriş kapısı yer alır. Sağ taraftaki kapıdan minareye çıkılır.

Minare betonarme olarak tekrardan yapılmıştır. Üsküdar Tarihi adlı kaynaktan ulaşılan eski fotoğrafta minare yüksekliğinin kısa, formunun ise mevcuttakinden farklı olduğu tespit edilmektedir.

‘Üsküdar Tarihi’ İsimli kitaptan alınana yapıya ait fotoğraf
‘Üsküdar Tarihi’ İsimli kitaptan alınana yapıya ait fotoğraf

KEPENEKÇİ PİRİ CAMİİ

Keçeci Piri Camii
Keçeci Piri Camii

Keçeci Piri Camii, yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 17. yüzyıl yapısı olduğu tespit edilmiştir. Camii Keçeci Piri Ağa tarafından yaptırılmıştır. Camiye kuzey cephesinde, orta aksta yer alan kapıdan girilmektedir. Tavan bölümü ahşaptır. Ahşap olan minberi günümüzde fayans ile kaplanmıştır.

GENÇ OSMAN CAMİİ (1621)

Genç Osman, Osmanlı hükümdarlarından saltanatlık dönemi kısa süren padişahlardan biridir. 1617–1622 yıllarında saltanatlık yapan Genç Osman, 1621 yılında Lehistan seferine giderken Güngören’deki Genç Osman Cami’ni yaptırmıştır.

Genç Osman Camii ile ilgili kaynaklardan yeterli bilgi bulunamamıştır. 17. yüzyıl başlarında yapılan camii günümüzde özgün plan ve cephe özelliğini kaybetmiştir. Geç dönem (yapı üzerindeki onarım kitabesinde 1965 senesi yazılmıştır) onarımlarında camii genişletilmiştir. Yapının özgün olan tek bölümü minaresidir.

 

Genç Osman Camii
Genç Osman Camii

MESNEVİHANE CAMİİ (1844)

Fatih İlçesi’nde, Çarşamba’da, Tevkii Cafer Mahallesi’nde, İsmail Ağa ve Mesnevihane Caddelerinin köşesinde ,2286 ada,1 parselde Şeyh Mehmet  Murad el Nakşibendi (Ölümü: h.1264/m.1848) tarafından h.1260/m.1844 tarihli vakfiyeyle tesis olunmuş bir Nakşibendi tekkesi iken, daha sonra tamamen Mesnevi öğrenimine ayrılmış bir okul haline getirilmiştir.

Kaynaklarda “Darülmesnevî Tekkesi” olarak da anılan bu tesis, yakınında yer alan, Nakşibendîliğe bağlı Murad Molla Tekkesi’nin üçüncü postnişini Şeyh el-Hac Hafız Seyyid Mehmed Murad Efendi (ö. 1848) tarafından 1260/1844’te inşa et­tirilmiştir. Murad Molla Tekkesi’nin ikinci postnişini Ahıskalı Şeyh el-Hac Seyyid Abdülhalim Efendi’nin (ö. 1815) oğlu olan M. Murad Efendi, döneminde İstanbul’un önde gelen Afefmem sarihlerinden ve mesnevihanlarından birisi olarak tanınmış, bu tekkeyi de özellikle Mesnevi eğitimi ver­mesi amacıyla tesis etmiştir. Mesnevîhane Tekkesi’ni, kuruluş amacı ve fonksiyonu açısından diğer Nakşibendî tekkelerinden farklı kılan bu husus, klasik tasavvuf ede­biyatının temel eserlerinden olan Mesne­vi’nin, yalnız Mevlevîlerce değil bütün ta­rikatlar tarafından ne derecede benimsen­diğinin somut bir kanıtını oluşturur.

Almaşık duvar örgülü camiinin yüksek pencereleri düz atkılıdır. Üst bölümü tuğla kemerli geçilmiş, pencere aynası moloz taş ile örülmüştür.

Mesnevihane Camii (1844)
Mesnevihane Camii (1844)
Mesnevihane camii minaresi
Mesnevihane camii minaresi

TEKİRDAĞ ZAHİRE NAZIRI AHMET PAŞA CAMİİ(1830-1831)

Tekirdağ il merkezi, Ertuğrul Mahallesi’nde bulunan bu caminin yapım kitabesi günümüze gelemediğinden, yapım tarihi kesinlik kazanamamıştır. Yazılı kaynaklarda Zahire Nazırı Tekirdağlı Ahmet Ağa tarafından 1830–1831 yıllarında yaptırıldığı bilgisi verilmektedir.

Tekirdağ Zahire Nazırı Ahmet Paşa Camii
Tekirdağ Zahire Nazırı Ahmet Paşa Camii

HOCA KASIM GÜNANİ CAMİİ (19. YÜZYIL)

Yapı fethi sonrasında yapılmış ahşap strüktürlü bir camiidir.1835 yılında II. Mahmut zamanında onarım görmüştür.

Camii ahşap strüktürlüdür, minaresi tuğla ve taştan örülmüştür.
Camii ahşap strüktürlüdür, minaresi tuğla ve taştan örülmüştür.

AKSEKİ CAMİ

Fatih dönemi yapılarındandır. Ahşap strüktürlü olan yapı 17. Yüzyıl ve 19. Yüzyıllarda onarım görmüştür. 1897 yılında Mehmet Şevki efendi tarafından bugünkü durumu ile ihya edilmiştir.

Akseki camii
Akseki camii

ı.ııI. TARİHÇE

AKBABA KÖYÜ

Akbaba köyü, kuzeyinde Poyrazköy’ün ve Anadolukavağı’nın bulunduğu, güneyinde Beykoz’un, doğusunda Dereseki köyünün ve batısında ise Tokatköy ve Ortaçeşmenin yer aldığı bir başka güzel Beykoz köyüdür. Akbaba köyünün Fatih Sultan Mehmed’in ordusunda savaşarak İstanbul’a giren gazilerden Ak Baba Mehmed Efendi tarafından kurulduğu söylenmektedir. Ak Baba Mehmed Efendi’nin türbesi Canfeda Hatun Camii’nin yanındadır. Canfeda Hatun Camii, 1580 yılında III.Sultan Murad’ın annesi tarafından yaptırılmıştır. Köyün diğer camii 1953 yılında yapılmıştır. Yine Canfeda Hatun tarafından yaptırılan bir hamamın da bulunduğu köyde ayrıca bir sebil çeşmesi de yer almaktadır.

Ünlü seyyahımız Evliya Çelebi’ye göre köy, on yedinci yüzyılda bir çarşıya ve hamama sahip olup, yüz haneden müteşekkildir. Evliya Çelebi Akbaba köyünü şu sözlerle betimliyor:

“Kiraz ve kestane mevsimlerinde İstanbul’un sefa ehli arabalarla Akbaba Sultan’a gider, çadırlar kurup iki-üç ay kestane ve kiraz faslı olur, can sohbetler ederlerdi.”

Akbaba köyüne ismini veren Akbaba Mehmed Efendi’ nin banisi olduğu Akbaba Tekkesi vardır. Tekke Can Feda Hatun Cami’ nin alt tarafında yer alır. Tekkeden sadece günümüze yıkık halde ulaşan tevhidhanesi ulaşabilmiştir (bkz.,İstanbul ansiklopedisi cilt 1).

Canfeda Hatun Cami Akbaba tekkesi içinde düşünülse de kaynaklarda tekkeye dahil olmadığı anlaşılır. Cami’ nin kuzeyinde Akbaba Köyü Mezarlığı vardır. Mezarlıkta Akbaba Mehmet Efendi’ ninde haziresi bulunur.

AKBABA TEKKESİ

Beykoz İlçesi’nde, Akababa Köyü’nde, Fener Caddesi üzerinde bulunmaktadır. Bânisi  İstabul’un fethinde bulunmuş olan Akbaba Mehmed Efendi’dir. ‘’Gaziyân-ı Rûm ‘’ olarak adlandırılan gazi- dervişler zümresinin 15. yy’daki temsilcilerinden olan Akbaba Mehmed Efendi’nin hayatı hakkında bilinenler, birçok benzeri gibi , tarihi olmaktan ziyade menkıbevi bir nitelik arz etmektedir. Aslında Rum Abdallarından veya Ahîlerden olduğu halde ,16. Yy başlarından itibaren, hatırasına ve kurduğu tekkeye Bektaşilerin sahip çıkmış olması muhtemeldir. Fetih’ten hemen sonra, devlet tarafından ihsan edilen bu arazide tekkesini kurduğu, fümhat devirlerinin şenlendirme politikası gereğince, çevresini imar ettiği, zaman içinde burada, tekkenin adını taşıyan bir köyün oluştuğu anlaşılmaktadır.

İstanbul’un çevresindeki diğer Bektaşi tekkeleri gibi, Akbaba Tekkesi de, şehrin gürültüsünden ve halkın dedikodusundan uzakta, asude ve havadar bir ortamda yer almaktadır. Nitekim, zengin bir bitki örtüsüyle ve birbirinden leziz memba sularıyla çevrili olan Akbaba Köyü İstanbul’un en gözde mesirelerinden birisi olmuştu, Anadolu ve Rumeli’deki birçok yatırlı mesirede olduğu gibi, burada halkın sevgisini kazanmış ve kolektif hazfızada yer etmiş bir velinin gömülü olması , dinlenme ve eğlencenin yanısıra, ziyaretlere mistik bir boyut katmaktaydı.  Yaz kış misafiri eksik olmayan Akbaba Tekkesi’nin tam teşekküllü bir tarikat tesisi, olduğu anlaşılmaktadır.

Akbaba Tekkesi bütün diğer Bektaşi tekkeleri ile beraber , Vak’a-i Hayriye (1826) sırasında kapatılmış, dervişleri sürgüne yollanmış , daha sonra Nakşibendilere devredilmiştir. Yüzyıllar içinde muhakkak ki, bir takım onarımlar ve değişimler geçirmiş ilk tekke binasının bu arada tahribe uğradığı, belki de ortadan kaldırıldığı düşünülebilir. Vak’a-i Hayriye’den sonraki Nakşibendi tekkesinin, eski Akbaba Tekkesinin parlaklığı ile ilgisi olmayan, kendi halinde bir zaviye olduğu, bu dönemde tekkedeki gerilemeye paralel olarak çevresindeki köyün de küçüldüğü , nüfusunun azaldığı dikkati çekmektedir.

Tekke , son olarak ; 1876-1888 arasında, Nakşibendi Şeyhlerinden Buharalı Abdul Hakim efendi’ye İstanbul merkez kumandanı olarak hemşehrisi Abdülkadir Paşanın delaletiyle , tekkenin boş bulunan şeyhlik makamı verilmiş ve arkasından, şeyhin girişimi ve paşanın yardımlarıyla harap durumdaki tekke yeniden inşa edilmiştir. Abdülhakim Efendi’nin ölümünden sonra yerine oğlu Hafız Ahmed Mansur Mükerrem Efendi (ö,1961) geçmiş 1325’e kadar tekkenin postnişi olarak görev yapmıştır.

Akbaba Tekkesinin ilk yapısı hakkında bilgi bulunmamaktadır. Günümüze intikal edebilen bina ise, boyutları ve mimari programı asgari düzeyde unutulmuş bir zaviye niteliğindedir. Kâgir bir bodrum üzerinde yükselen ve dış görünüşüyle sıradan bir ahşap konutu andıran bu tek katlı ahşap yapı , ufak bir tevhidhane ile iki odalı bir harem bölümünden ibarettir. Dikdörtgen pencerelerin aydınlattığı bu mekanlardan tevhidhanenin girişi bahçe yönünde, hareminki ise cadde üzerindedir. Harem bölümünde halen Akbaba (Canfeda Kadın) Camii ‘nin imamı olan, son şeyhin oğlu oturmakta, kullanılmayan tevhidhane yarı yıkık durumda bulunmaktadır ((bkz.,İstanbul ansiklopedisi cilt 1).

AKBABA MEZARLIĞI

Akbaba Canfeda Hatun Cami’ nin yanı başındaki yamaçtadır. Hala köy mezarlığı olarak kullanılmaktadır. Caminin hemen kenarında bulunana üstü açık durumdaki Akbaba Türbesinin yanından mezarlık başlamaktadır. 50-60 civarında eski mezar kalabilmiştir. Birçok mezartaşı düzensizdir. Ayrıca burada ilk Nakşi Şeyhi olduğu söylenen Buharalı Abdülhakim Efendi’ nin kabri bulunmaktadır. Bu kabrin orjinali bozulmuş olup baş ucu taşı insanların daha iyi görmelerini sağlamak için cami istikametine çevrilmiştir. Kalabilen tarihi mezarların en eskileri iki yüz elli seneliktir. Bunlar türbeye yakın olarak yerleştirilmiş, muhafaza edilmişlerdir.

CAN FEDA HATUN

Osmanlı sarayı hareminin, yönetiminde etkili olmuş cariyelerdendir. ‘’ Canfeda Hatun’’ , ‘’ Kahya Kadın’’ adlarıyla da bilinir. İstanbul’da camii, mescid ve sebil yaptırmıştır.

Cariye olarak saraya ne zaman girdiği konusunda bilgi yoktur. III. Murad döneminde (1574-1595) ünlendi. Nurbânu Valide Sultanın güvenini kazanan ve Topkapı Sarayı harem dairesinde en yüksek mevkii olan kethüda (kahya) kadınlık görevine getirilen Canfeda , III. Murad’ın baş hasekisi Safiye Sultan’ a karşı Nurbânu’nun yanında yer aldı. Bu ikisi II. Selim’in kızı Esma Sultan ve harem veliharcı Raziye Kadın’ı da yanlarına alarak padişaha birbirinden güzel cariyeler sundular. III. Murad’ı Safiye Sultan’dan uzaklaştırmaya, bir yandan da hareme bağlamaya çalıştılar. Bu sayede, devlet yönetiminde de diledikleri kararları aldırmaktaydılar. Örneğin, olanca dengesizliğine ve yetersizliğine karşın Canfeda’nın kardeşi Divane İbrahim beylerbeyi rütbesiyle Diyarbekir valiliğine atanmıştı. Bu dörtlü grup, olasılıkla dışarıdan rüşvet alarak önemli kamu görevlerine atanmalarda da etkiliydiler. Canfeda, dönemin tarihçilerince vurgulandığı üzere , III. Murad’a hergün birbirinden güzel cariyeler sunmakta ve onun kadınlara düşkünlüğünden yararlanmaktaydı. Nurbânu Sultan ölürken (1583) oğlu III. Murad’a Canfeda’yı koruyup onu gözetmesi ve onu kendi yerinde tutması vasiyetinde bulundu (bkz.İslam ansiklopedisi cilt 3)

Haremdeki konumunu III. Murad’ın ölümüne (1595) dek koruyan Canfeda Kadın, askere düşük ayarlı yada eksik ulufe dağıtılmasından kaynaklanan 1589’daki Beylerbeyi olayında ve 1593’teki sipahi eyleminde etkili oldu. Fakat yeni padişah III. Mehmed (1595-1603) saygı göstermekle birlikte Canfeda’yı Eski saraya gönderdi. Topkapı Sarayı’ndaki dairesinin özel eşyasıyla birlikte edindiği büyük serveti de götüren Canfeda’nın yeni görevi, ölen III. Murad’ın Eski saraya gönderilen 26 kızını evliliğe hazırlamaktı. Kendisine ilkin 100 akçe, daha sonra 200 akçe gibi çok yüksek bir gündelik ve yıllık ödenekler bağlanmıştı.  Canfeda Kadın yaşamının son yıllarını hayır işlerine adadı. Karagümrük’te eski bir mescidin yerine yeni bir camii (Canfeda Kadın Camii) ve mektep, Saraçhane’de bir sebil-çeşme, Kasımpaşa’da bir zaviye , Beykoz Akbaba’da bir mescid ve hamam İstanbul’a kazandırdığı eserlerdendir. Ayrıca harap mescitleri onartmıştır. Topkapı Sarayı Arşivi’ndeki vakfiyeleri ve vakıf muhasebeleri , serveti ve Mısır’a kadar uzanan hayırları konusunda fikir vermektedir. Mezarı Eyüb Sultan Türbesi civarındadır. Hadikâtü’l-Cevâmi’de yanlış olarak Canfeda Kadın’ın I. Ahmed döneminde (1603-1617) haremi-hümayunda kethüdalığa yükseldiği yazılmıştır (bkz.İstanbul ansiklopedisi cilt 2).

CAN FEDA HATUN CAMİ

Camii İstanbul, Beykoz ilçesi, Akbaba köyünde bulunan bir yapıdır. ‘İstanbul’ daki Ahşap cami, mescit ve tekkeler’ isimli Sanat Tarihi yüksek lisans tezinde yapının 1453 senesinden sonra yapıldığı bilgisi verilmektedir. Aynı çalışmada banisinin İstanbul Fethinde bulunmuş Akbaba Mehmet Efendi adındaki Bektaşi babAsı, tarafından yaptırıldığı bilgisi yer alır. Ancak bu bilgi yanlış olup cami nin banisi Can Feda Hatundur.

Beykoz’un Akababa Köyü’nde bulunmaktadır. Bânisi Canfeda Kadın’dır. İlk yapı günümüze ulaşmamıştır. Bugünkü cami, kâgir bir bodrum üzerinde yükselen ahşap kitlesi ile meskeni andıran bir görünüme sahiptir. Basamaklarla ulaşılan giriş, kuzey cephesinde , tam ortada yer almaktadır. Üzerinde küçük ahşap bir sundurma bulunur. Her iki yanında ikişerden toplam dört adet pencere vardır. Kapıdan önce kapalı son cemaat yerine girilmektedir. Burası dikdörtgen şeklinde olup her iki tarafı birer seki ile yükseltilmiştir. Tavanı çubuklarla dikdörtgenlere ayrılmıştır.

Yapının ana mekanı ile son cemaat yerini ayıran duvarda, ortada kapı ve bu kapının iki yanında birer dikdörtgen pencere vardır. Son cemaat yerinin sağ tarafında fevkani mahfile çıkan bir merdiven bulunur. Merdivenin alt boşluğu oda olarak kullanılmıştır. Yapının doğu ve batı duvarında ikişer tane pencere açılmıştır. Güneyde, tam ortada, yarım yuvarlak niş şeklinde tasarlanmış mihrap bulunur. Her iki yanında ikişer toplam dört pencere açılmıştır. Minberi ahşap ve vaaz kürsüsü taş olarak yapılmıştır. Her ikisi de güney cephesinde yer alır. Yapıdaki bütün pencereler dikdörtgen şeklindedir.

Yapıda ana mekana girildiği zaman , kapının her iki yanında maksureler yer almaktadır. Tavanı düz olup, pasalarla dikdörtgen çubuklara ayrılmıştır. Favkani kadınlar mahfilinde dört tane ahşap dikme ile beş açıklık sağlanmıştır. Kadınlar mahfili, düz balkon çıkması şeklinde olup , ahşap çerçevelidir. Bu bölüm dikdörtgen olup doğuda biri büyük, diğeri küçük iki dikdörtgen pencere açılmıştır, bunun aynısı batıda da tekrarlanmıştır. Yapının üstü dıştan meyilli çatı ile kaplanmıştır. Silindir biçimindeki minare silindir kesme taştan kaide üzerine prizmatik üçgenlerden oluşan pabuç küsü aracılığyla oturmaktadır. Yapının kuzeybatı köşesinde son cemaat yerinden geçilen ahşap bir oda bulunur. Her iki cephesinde söz konusu oda ikişer toplam dört pencere ile aydınlanır (bkz.İstanbul Ansiklopedisi cilt 3).

1871 yılında tamirat geçirdiği bilinen caminin minaresi 1953 yılında yeniden inşaa edilmiştir ( bkz. Hayatın Şekillendirdiği Mekanlar: Camiler).

II.RÖLÖVE RAPORU

II.I PLAN ÖZELLİĞİ

Beykoz ilçesi, Akbaba köyünde olan camii bir tepe üzerinde yapılmıştır. Yapı ile ilgili araştırma sürecinde yeterli bilgiye ulaşılmamıştır.

Yapı eğimli bir arazi üzerine inşaa edilmiştir. Kagir su basmanı üzerinde ahşap strüktür ile yapılmış camii özgün durumunu korumaktadır. Yakın dönemde yapılan yanlış müdahaleler sonucunda camiinin doğu cephesine bitişik olarak 2 katlı muhdes betonarme bir ek yapıldığı tespit edilmektedir.

Camii 2 katlıdır. Ana ibadet alanı üst kattadır. Üst kat bölümünde camii plan tipolojisi olan girişte son cemaat bölümü, onun önünde harim ve son cemaatin üst katında kadınlar mahfili mekan kurgusu bu cami de de vardır. Alt kat setin altında kalır ve üst katın oturum alanına göre daha küçük bir alanı kaplar. Mevcutta bu katta da ibadet yapılmaktadır. Bu kata bahçedeki kuzeybatı köşesinde bulunan merdivenlerden inilen setten girilmektedir. Bu sete birde çeşme bakar. Çeşme haznesine giriş üst kat bahçe zemin döşeme kotundan yapılmaktadır. Çeşme sete gömülerek inşaa edilmiş, kâgir bir yapıdır.

Cami dikdörtgen formdadır. 10.39 m x 9. 88 m. Ebadında olan yapıya batı yönünde 4.67 m. X 4.00 m. Ebadında imam odası vardır. İmam odasına bitişik olarak kuzey batı köşesinde de minare yer alır.

İmam odasına içeriden değil kuzey yönünden, dışarıdan girilmektedir. Minare güzelleştirme derneği tarafından 1953 yılında inşaa edilmiştir.

Camiye kuzey cephesi orta aksından 2 kanatlı ahşap orta göbekli kapıdan girilir. Kapı 160 cm. x 255 cm. ebadındadır ve özgündür. Kapı ön sahanlık kotuna bahçeden 2 basamak çıkılarak ulaşılır.

Kapının açıldığı son cemaat bölümü +0.40 m. Kotunda olup sağ ve sol bölümleri +0.46 m. Kotuna yükseltilmiştir. Son cemaatin giriş aksı karo siman kaplı iken yükseltilen bölümleri ahşap kaplamadır. Kadınlar mahfiline çıkış sağlayan merdivenler son cemaat giriş kapısının sağında kalır. Minare kapısı mahfil merdivenlerinin alt kısmında yer alır.

Son cemaat mahaline harimden 2 adet pencere açılmaktadır. Harime giriş kapısı son cemaate giriş kapısının karşı aksında yer alır.

Son cemaate kuzey cephesinden 4 adet, doğu cephesinden 1 adet pencere açılmaktadır. Dikdörtgen ebatlı olan pencereler kanatlı ve ahşaptır. Ön kısımlarında demir parmaklıkları bulunmaktadır.

Harim kapısının 2 yanına yukarıda da değinildiği üzere son cemaate bakan 1’ er adet pencere yerleştirilmiştir. Harim kapısından girilince sağ ve sol kısımda harim döşeme kotundan ortalama 10 cm. yükseltilmiş mahfil bölümleri yer alır. Harime doğru 1.50 m. Çıkma yapan mahfillerin ön ve yan kısımları ahşap korkuluklarla sınırlandırılmıştır. Kadınlar mahfili alt mahfil üstüne gelecek şekilde harime doğru çıkma yapmaktadır.

HARİM GÖRÜNÜŞÜ
HARİM GÖRÜNÜŞÜ

16

Harime doğu ve batı cephelerinde 2’ şer adet pencere açılırken güney duvarında mihrabın sağ ve solunda 2’ şer pencereden 4 adet pencere açılır. Pencereler dikdörtgen formda olup ahşap kanatlı doğramalardır. Doğramalar özgün nitelik taşımaktadır.

Mihrap nişi yarım daire formundadır ve beden duvarından dışarıya doğru çıkma yapmaktadır.

Duvarlarda kalem işi yoktur. Tavanlar ahşap çıta tanzimlidir. Minber ve vaiz kürsüsü ahşap olup özgündür.

Cami kısmi alt katı içten içe 7.62 m. X 5.63 m. Ebadında dikdörtgen tek mekanlıdır. Tavanı ahşap kaplamadır. Döşeme kaplamasıda ahşaptır. Mihrap nişi harim mekanı aksında yarım daire formundadır. Mihrap nişi harim nişi gibi dışarıya doğru çıkar. Nişin sağ ve sol yanında 1’ er adet pencere vardır. Bu mekana ahşap orta göbekli kapıdan girilir. Mekanın doğu cephesine yakın dönemde betonarme 2 katlı ek bir yapı yapılmıştır. Bu yapı kot farkından dolayı mevcut setin alt kotunda yer alır. Bu nedenle camii ana harim kotunun yer aldığı sette yapının üst tavan döşeme kotu caminin bahçesi olarak düzenlenmiştir.

Yakın dönemde yapılan bu ek yapıya alt kotta yer alan kısmı bodrum kattan açılan bir kapıdan ve camii bahçesindeki merdivenlerden inilerek ulaşılmaktadır. Bu bölümde ibadet yeri olarak kullanılmaktadır.

Rölövede harimin olduğu plan düzlemi zemin kat, kısmi bodrum katın olduğu düzlem 2.75 kot planı, ek yapının 2. Bodrum katı ise tabutluk olarak tanımlanmıştır. Yakın dönemde eklenen yapının kısmi camii bodrum katındaki katının dışında alt kotta arazi eğimi nedeni ile üçgen planlı 2. Bir katı daha vardır ve bu mekan tabutların konulduğu bir depo olarak işlevlendirilmiştir (bkz. Rölöve kat planları).

Camii parseli içinde yer almayan ancak cemaat tarafından kullanılan abdestlik ve tuvalet bölümlerinin mevcut durumuda bu proje kapsamında ele alınmıştır. Abdestlikler mevcut arazinin eğiminden dolayı üst sette yer almaktadır. Kadın ve erkeke tuvaletlerin alt kotta yer alır. Erkekler tuvaletine soldaki merdivenlerle inilirken kadınlar tuvaletine yoldan giriş verilmiştir. Yapı betonarme sistemde yapılmıştır.

Caminin minberinin korkulukları açısından incelendiğinde 19. Yüzyıl da yapıldığını söylememiz yanlış olmayacaktır. Ancak kapı boşluğundaki sivri kemeri ile de klasik dönemden izlerde taşımaktadır.

Harimden son cemaate bakış
Harimden son cemaate bakış
Bodrum kat
Bodrum kat
Son cemaat yeri
Son cemaat yeri
Bodrum kat mihrap nişi
Bodrum kat mihrap nişi
Doğu cephesine eklenen betonarme muhdes yapı
Doğu cephesine eklenen betonarme muhdes yapı
İmam odası
İmam odası

II.II CEPHE ÖZELLİĞİ

Yapı zemin katı ahşap strüktürlüdür. Eğimden dolayı bodrum kat duvarları ile üst kat su basman kotu kagir sistemde yapılmıştır.

Kuzey ve doğu cephelerinde su basman kotu mermer kaplamadır.

Yapının kuzey cephesi giriş cephesidir. Camii giriş kapısı iki kanatlı ahşap orta göbekli bir kapıdır ve cephe orta aksında yer alır. Kapının sağ ve solunda 2’ şer adet pencere yer almaktadır. Dikdörtgen formlu pencereler kanatlıdır. Söveleri ve denizlikleri ahşaptır. Pencere önlerinde demir parmaklıklar yer alır. Cephe 13 cm. yüksekliğinde ahşaplar ile kaplanmıştır. Giriş kapısının üstünde giriş saçağı vardır. Saçak tek eğimli sundurmadır ve üst örtüsü alaturka kiremittir. Giriş kapısına bahçe kotundan 2 basamaklı merdivenle ulaşılmaktadır. Camii çatısı kırma çatı olup alaturka kiremit kaplıdır. Cephenin sağında kuzeybatı köşesinde minare vardır. Minare betonarme sistemde yapılmış olup sıvalıdır. Minarenin yanında planda dışarıya doğru çıkan imam odası görülmektedir. İmam odası da ahşap strüktürlü olup cephesi ahşap kaplamadır. Kuzey cephesinde tek kanatlı giriş kapısı vardır.

Camii doğu cephesi ahşap kaplama özelliği kuzey cephesi ile aynıdır. Harime 2 adet, son cemaate 1 adet pencere açılır. Kadınlar mahfine ise birbirinden farklı ebatlara sahip 2 adet penceresi açılmaktadır. Üst ve alt kot pencerelerde demir parmaklıklar yapılmıştır. Pencereler kanatlı ahşap doğramaya sahiplerdir. Harime bakan pencereler 82 cm.x 161 cm. ebadında iken son cemaat penceresi 83 cm. x 104 cm. ebadındadır. Pencere söveleri aynı özellik gösterir. Kadınlar mahfili pencerelerinden sağdaki pencere 78 cm. x 58 cm., soldaki pencere ise 70 cm. x 86 cm. ebadındadır.

Arka cephede zemin kat ahşap kaplama iken bodrum kat çimento harçlı sıvalı duvardır. Harç üzerine moloz taş görünümü verilmek istenmiş ve derzlenmiştir. 2 kattada mihrap nişleri cephe duvarlarından dışarıya doğru yarım daire formunda çıkma yaparlar. Zemin kat mihrap nişi çapı bodrum kat mihrap nişi çapından daha fazladır. Zemin katta mihrap nişinin sağ ve sol yanlarında 2’ şer adet pencere vardır. Doğu cephesindeki harime bakan pencerelerin aynı özelliklerini taşımaktadırlar. Bodrum kat pencereleri ise nişin sağ ve solunda 1’ er adettir. Zemin kat pencerelerine göre daha dar olan pencereler zemin kat pencereleri ile aynı aksta değillerdir.

Arka cephede camii cephesinin sağında muhdes olan betonarme yapı cepheside görülür. Arka cephenin solunda ise imam odası cephesi ve bu odanın üzerine oturduğu set duvarı görülmektedir. Bu duvarın devamında çeşmede görülmektedir. Çeşme özgün karakterini kaybetmiştir. İmam odasına açılan 2 adet giyotin ahşap pencereler bu cephede yer alır.

Batı cephesi eğimli arzi nedeni ile 2 kot olarak görülmektedir. Zemin katta camii harimine açılan 2 adet pencere vardır. Bu pencere aksındaki alt kotta bodrum katta giriş kapısı yer alır. Kapı süt kısmında sabit pencere bulunmaktadır. Bu pencerenin yakın dönemde sadece iç mekana ışık gelmesi için yapıldığı yüksek ihtimaldir. Bodrum katta arka cephede olduğu gibi duvarları kagir olup sıvalıdır.

İmam odasının bu cepheye bakan 2 adet penceresi vardır. Minare cephenin solunda kalmaktadır.

Minare pabucu kare planlı, kürsüsü baklava dilimleri ile gövdeye bağlanmaktadır. Gövde daire formundadır. Şerefe altında ‘C’ ve ‘S’ profilleri ile geçiş sağlanmıştır. Şerefe üst gövdesi kısa tutulmuştur. Külah kısmı kurşun kaplamadır.

II.III.SÜSLEME ÖZELLİKLERİ

Cami küçük bir köy mescidi olup kalem işlerine sahip değildir. Ancak uygulama sırasında öncelikle araştırma amaçlı boya raspası yapılması önerilir.

II.IV.BOZULMALAR

Yapı genel olarak günümüze iyi durumda ulaşmıştır. Kullanılan ve bakılan bir yapıdır. Zaman, doğal koşullar ve yanlış müdahaleler neticesinde yapıda hasarlar olmuştur. Özellikle yapının doğu cephesine eklenen betonarme yapıdan dolayı camii beden duvarlarında rutubetlenme çok fazladır. 2 yapı arasındaki üst yalıtım iyi yapılmadığından ara birleşim noktasından duvarlar su almaktadır.

Camii iç kısmında  kadınlar mahfili döşemesinde sehim vardır.  Cephe kaplamalarında boya dökülmeleri, kabarmaları doğal koşullar nedeni ile olmuştur. Pencere demirlerinde malzeme kaybı, uç kısımlarında eğilmeler vardır.

Minare özgün değildir 1953 yılında yeniden yapılmıştır. Bodrum kat dış duvarları çimento harç ile sıvanmıştır. Çeşme ön yüzü sıvası yakın dönemde itinasız bir şekilde yenilemiştir.

Doğu cephesi (önündeki teras altında muhdes betonarme yapı bulunmaktadır)
Doğu cephesi (önündeki teras altında muhdes betonarme yapı bulunmaktadır)
Doğu ve kuzey cephesi
Doğu ve kuzey cephesi

 

Kuzey cephesi
Kuzey cephesi
Güney cephesi (camii ve yakın dönemde eklenen muhdes yapı)
Güney cephesi (camii ve yakın dönemde eklenen muhdes yapı)
Batı cephesi
Batı cephesi
Parsel dışında bulunan abdestlikler
Parsel dışında bulunan abdestlikler
Parsel dışındaki abdestlik altına yapılmış tuvalet binası
Parsel dışındaki abdestlik altına yapılmış tuvalet binası

BATI CEPHESİNDE YER ALAN ÇEŞME

Çeşme klasik dönem yapısı olup 16. Yüzyıldan günümüze gelen önemli bir eserimizdir. Caminin 19. Yüzyılda onarım geçirdiği bilinse de çeşme ayna taşının mimari özelliği nedeni ile yapının ilk döneminden günümüze ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Günümüzde cephesi sıvalı olduğundan cephe özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Üsteki stin altında kalan haznesi 0.89 m x 2.71 m. Ebadında dikdörtgen planlıdır. Hazneye üst kottaki kapaktan girilmektedir. Yüksekliği 1.04 m. Dir. Çeşmenin sıvalı cephesinden cephesinin kaba yonu taş duvar örgüsüne sahip olduğı görülmektedir. Suluk kısmı ile ayna taşı ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı motiflere sahiptir.

 III.RESTİTÜSYON RAPORU

Yapı ile ilgili çalışma sürecinde görsel ve yazılı bir kaynağa ulaşılamamıştır. Bu nedenle yapıdaki izler ve dönem analizleri dikkate alınarak bir restitüsyon projesi hazırlanmıştır.

Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;

-Yapı cephe sistemi mevcut durumu ile korunmuştur. Bodrum kat kagir olan bölümler moloz taş olarak işlenmiş, su basman kotu ise taş olarak önerilmiştir. Mevcutta su basman seviyesi mermer kaplamadır. Dönem örnekleri incelendiğinde ahşap strüktürün alt kısmında ya kesme taş, yada almaşık duvar örgüsü kullanıldığı tespit edilmiştir. Buna örnek olarak Kasap İlyas cami ve Hacı Hamza camii gösterilebilir. Bu nedenle cami su basmanı kesme taş önerilmiştir. Ancak uygulama sırasında mermer kaplama kaldırılmalı ve alttaki örgü sistemi tespit edilmeli gerekli görülürse proje revize edilmelidir.

-Camii pencere sistemi ve düzeni de mevcuttaki gibi bırakılmıştır. Harim ve son cemaat pencereleri ahşap kanatlı sistem olarak önerilirken, imam odası pencereleri mevcut durumu gibi giyotin olarak bırakılmıştır. 2 ayrı pencere sistemi Fatih ilçesi Kasap İlyas camiinde de görülmektedir. Bu cami de de son cemaat mahallinde de giyotin pencere kullanılırken harim pencerelerinde kanatlı sistem kullanılmıştır. Bu nedenle yapı ile ilgilide bilgi olmadığından pencere sistemleri mevcut durumu ile korunmuştur.

-Zemin kat ve bodrum kat döşemesi ahşap olarak önerilmiştir. Sadece son cemaatte kapı aksındaki giriş döşemesi karo siman olarak mevcuttaki gibi bırakılmıştır.

-Kapılar mevcutta özgün olduğundan aynen korunmuştur.

-Bodrum kattaki mihrap nişi camilerde alt katlarda ibadet mekanı olmamasında dolayı kaldırılmıştır. Aynı zamanda mevcut mihrap duvar kalınlıkları rölöve de 10 cm. olarak tespit edilmiştir. Bu duvar kalınlığı yapı özgününde de olması zor bir ihtimal olduğundan niş kaldırılmış, bu bölümde kagir duvar devam ettirilmiş, yapının ışık alması için mevcut pencereler kagir duvar içinde açılarak üst kat pencere sisteminde önerilmiştir.

-Çatı örtü sistemi ahşap strüktürlü olup alaturka kiremit olarak korunmuştur.

-Minare özgün değildir. Cami ile ilgili elimizdeki belgeler yetersizdir. Yapının 1453 sonrasında yapıldığı, yapının bulunduğu tekkenin 1876-1909 yıllarında ihya edildiği bilinmektedir. Ancak camiinin hangi dönemde onarıldığı bu onarımlarda minarenin yenilenip yenilenmediği gibi bilgilere ulaşılamadığından yapılan dönem analizi örneklerinde camii kütlesi ile yarışmayan klasik dönem ve geç dönemde de uygulama örneklerinin görüldüğü bir minare örneği restitüsyonda önerilmiştir. Bu örnekte Genç Osman Camii minaresi olarak kabul edilerek camii kontür gabarisine uygun olarak restitüe edilerek çizilmiştir. Pabuç ve kürsü kısmı kesme taş olan minarenin gövde bölümü sıvalı olarak çizilmiştir. Şerefe alt kısmı ‘C’ ve ‘S’ kıvrımlı olarak önerilmiştir. Şerefe korkulukları taş olarak çizilmiştir. Minare gövdesi mevcuttaki gibi yuvarlak planlıdır. Külah kısmı kurşun kaplamadır.

-Vaiz kürsüsü ve minber özgün durumu ile günümüze geldiğinden aynen korunmuştur.

-Camiye yakın dönemde eklenen betonarme yapı kaldırılmıştır.

BATI CEPHESİNDE YER ALAN ÇEŞME

Çeşme klasik dönem yapısı olup 16. Yüzyıldan günümüze gelen önemli bir eserimizdir. Caminin 19. Yüzyılda onarım geçirdiği bilinsede çeşme ayna taşının mimari özelliği nedeni ile yapının ilk döneminden günümüze ulaştığını söylemek yanlış olmayacaktır.

Günümüzde cephesi sıvalı olduğundan cephe özelliğini büyük ölçüde kaybetmiştir. Sıvalı olan duvarlarında kaba yonu taş duvar örgüsü anlaşılmaktadır. Çeşme ayna taşı taştır. Ayna taşı ve üzerindeki niş bölümü mevcut durumu ile korunmuştur. Restitsüyonda mevcutta avlu kotu altında kalan yalak kısmı kot aşağıya alınmak sureti ile restitüe edilmiştir. Elimizde belge olmadığından basit bir öneri getirilmiştir. Uygulama sırasında avlu kotunun açılarak yalak bölümünün tespit edilmesi gerekmektedir. Belge bulunması durumunda yapı restitüsyonu revize edilmelidir.

Kasap İlyas camii , son cemaat bölümünde giyotin pencereleri vardır.1945 YILI, ENCÜMEN ARŞİVİ
Kasap İlyas camii , son cemaat bölümünde giyotin pencereleri vardır.1945 YILI, ENCÜMEN ARŞİVİ
Kasap İlyas camii , harim bölümünde kanatlı  pencereleri vardır ALMAN ARKEOLOJİ FOTOĞRAF ARŞİVİ
Kasap İlyas camii , harim bölümünde kanatlı pencereleri vardır ALMAN ARKEOLOJİ FOTOĞRAF ARŞİVİ
Restitüsyonda örnek alınan Genç Osman Camii minaresi
Restitüsyonda örnek alınan Genç Osman Camii minaresi

KAYNAKÇA

ASLANAPA; Oktay                        : Osmanlı Devri Mimarisi, İstanbul 1983

AYVERDİ; Ekrem Hakkı, YÜKSEL, İ. Aydın: İlk  250 Senenin Osmanlı Mimarisi, İstanbul 1953

AYVERDİ; Ekrem Hakkı                : Fatih Devri 855-886 (1451-1481), İstanbul 1973

Ayvansarayi Hüseyin Efendi, Ali Satı Efendi, Süleyman Besim Efendi: Hadikatü’l Cevami, Haz. Ahmed Nezih Galitekin, İstanbul 2001

BAYRAM; Sadi ve ERDOĞAN    : Kerim: Vakıflar ve Vakıf Hizmetlerimiz, Ankara 1978

DİŞÖREN N. Esra                         : İstanbul’daki Ahşap Cami, Mescit ve Tekkeler,  İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul   1993 s.177,178

(ELDEM)Halil Edhem: Nos Mosquees de Stamboul, İstanbul 1934.

KOMİSYON                                    : Fatih Camileri ve Diğer Tarihi Eserler, İstanbul 1993

KOMİSYON                                    : Fatih, İlk İstanbul, İstanbul 2004.

MAZLUM; Deniz                            : Osmanlı Arşiv Belgeleri Işığında 22 Mayıs 1766 İstanbul Depremi ve Ardından Gerçekleştirilen Yapı Onarımları, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yayımlanmamış Doktora Tezi, İstanbul 2001

Müler-Wiener; Wolfgang               : İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Çeviren Ülker  Sayın, İstanbul 1997.

NAZA, Emine                        : “Sofular Camii”T.T.V.D.B.İ.A.,C. 5, İstanbul 1994

ÖZ; Tahsin                                     : İstanbul Camileri, C.ll, 8.İstanbul 1964

SEÇKİN, Selçuk                            : Fatih Dönemi Mescitleri, M.S.G.S.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sanat Tarihi Bölümü,  Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul 2002

SÖNMEZER, Şükrü                      : 17.Yüzyıl İstanbul Mescitleri, İ.T.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü, Mimarlık Tarihi Anabilim Dalı,              Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 1996.

ÜSTÜN; Ayşe                       : Osmanlı Arşivindeki İstanbul Cami ve Türbelerinin Tamirleriyle İlgili Belgeler, D.E.Ü. Sos.Bil.Ens. İsl.Tarihi ve San. Ana. Bil. Dalı Yayımlanmamış Doktora Tezi, İzmir 2000

YÜKSEL, İ.Aydın                           : Osmanlı Mimarisinde II.Bayezıd ve Yavuz Selim Devri (886-926/1481-1520), İstanbul 1983

İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ CİLT 3;Can feda Hatun Mescidi, DİŞÖREN N. Esra, İstanbul

İSTANBUL ANSİKLOPEDİSİ CİLT 1;Akbaba Tekkesi, Tanman Baha, İstanbul

İslam Ansiklopedisi cilt 7, Can feda Hatun, İstanbul,

Bilir; Ali; Çeşmibülbüle Gizlenmiş Abı Hayat Beykoz, İstanbul

Noyan;Bedri;’Bütün Yönleriyle Bektaşilik ve Alevilik’ cilt 1, İstanbul

Galitekin;Ahmet Nezih; ‘Beykoz Kitabeleri’, Beykoz Belediyesi Yayınları, İstanbul 2008

Tanman;Baha, ‘Akbaba Tekkesi’, İslam Ansiklopedisi c:3, istanbul

Zeytinburnu Merkez Efendi Hamamı Restorasyonu

YAPININ KONUMU

Zeytinburnu İlçesi, Merkez Efendi Mahallesi;  2932 Ada 17 Parselde yer alan Merkez Efendi Hamamı, İstanbul kara surlarının bugün “Mevlanakapı” , “Mevlevihane Kapısı” veya eski ismiyle “Yeni Kapı” adı verilen kapısı karşısında yer alan Merkezefendi Külliyesi’nin bir parçası olarak inşa edilmiştir. Hamam, Merkez Efendi Caddesi ile Mevlevihane Caddesi’nin kesiştiği köşede yer almaktadır.

Hava Fotoğrafında Yapının Konumu
Hava Fotoğrafında Yapının Konumu

YAPININ TARİHÇESİ

Külliye, Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Mimar Sinan’ın eserlerinin listelendiği Adsız Risale, Tuhfetül Mimarin’de ve son olarak Tezkiret-ül Ebniye’de “Yenikapu Haricinde Merkez Efendi Hamamı* şeklinde adı geçen Hamam, Merkez Efendi Vakfındandır. Kanuni’nin kız kardeşi Şah Sultan tarafından 1552-1572 tarihleri arasında külliye ile birlikte yaptırıldığı düşünülmektedir. Merkez Efendi Hamamı için, 959/1551 tarihli vakfiyede “… Yeni kapu dimekle ma’ruf kapının haricinde vakii olup… çifte hamam dimekle ma’ruf hamamı… şeklinde geçtiğini Dr. Aydın yüksel “Kanuni Devri Osmanlı Mimarisi” adlı eserinde belirtmektedir.

PROJE ÇALIŞMALARI

Rölöve

Yapının uygulamasının yapılması için öncelikle mevcut durumun tespiti gerekmektedir. Merkez Efendi Hamamı içinde restorasyon ilkeleri dikkate alınarak rölöve, mevcut durum tespiti, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmıştır.

Yapının mevcut durumu incelendiğinde;

Plan Özelliği

Eyvanlı (Haçvari) Hamam Planı Şeması
Eyvanlı (Haçvari) Hamam Planı Şeması

Merkezefendi Hamamı planlama tanımlaması Erkekler ve Kadınlar kısımları için ayrı olarak yapılacaktır. Hamam üç taraftan binalarla çevrilmiştir. Kadınlar kısmı, Merkezefendi Caddesi’nden girilen soyunmalık kısmı ve ona bağlı sıcaklık kısmından oluşmuştur. Sıcaklık kısmından traşlık ve helaya geçiş bulunmaktadır. Erkekler kısmının girişi de Merkez Efendi Caddesi’ndendir. Ahşap soyunmalık kısmından ılıklık bölümüne geçilir ve ardından haçvari planla inşa edilmiş, ortalarda eyvanları ve köşelerde halvet hücrelerinin yer aldığı bir düzende inşa edilen sıcaklığa ulaşılır. Erkekler sıcaklık kısmının duvarına bitişik olarak soğuk su deposu ve sıcak su deposu yerleştirilmiştir. Sıcak su deposuna bakan tarafta külhan ve odun deposu yer almaktadır. Hamamın sıcak su deposu üstüne bir gecekondu bulunmaktadır.

 

Erkekler Soyunmalık Bölümü

Soyunmalık kısmının girişi Merkez Efendi Caddesi üzerindendir. Hamama bir giriş avlusundan ulaşılmaktadır. Hamam girişinin sol tarafında niteliksiz yeni yapılar yer almaktadır.

Z26 (Çay Ocağı)

Avluya girince sağda sonradan inşa edilen Z26 çay ocağı bulunmaktadır. Girişte solda yer alan köfteci tarafından kullanılmaktadır. Çatısı ondüline ile kaplı olan mekânın zemini seramiktir.

Z15 (Depo)

Giriş kapısının sağında yer alan deponun girişi hamamın içinden soyunmalık bölümündendir. Giriş avlusuna bakan bir penceresi bulunmaktadır.

Z01 (Soğukluk, Soyunmalık)

Yoldan ulaşılan soyunmalık kısmı ahşap karkas taşıyıcılı, bağdadi sıvalı geleneksel yapım tekniğiyle inşa edilmiştir. Soyunmalık girişinde demirden bir kapı ve onun üstünde basit tenekecilik işi bir sundurma saçak yer almaktadır. Giriş avlusundan basamaklarla soyunmalık zeminine ulaşılmaktadır.  Soyunmalık zemini ile giriş avlusu arasında 48 cm kot farkı bulunmaktadır. Soyunmalık kısmının zemin kaplamaları karo mozaikle değiştirilmiştir. Geleneksel hamamlarda soyunma kısmı ortasında yer alan mermer süs havuzu yerini teneke bir sobaya bırakmıştır. Soyunma bölümünün ortasında yer alan aydınlık feneri ondülin levha ile kaplanmıştır. Solda kasa görevini gören bir tezgâh ile üst kata çıkan merdiven bulunmaktadır. Merdiven önünde dinlenmek için oturma kısmı yer almaktadır. Soyunma kabinlerinin bulunduğu kısımda yer alan sekinin malzemesi de karo mozaikle değişmiş, ahşap soyunma kabinleri yapılmıştır. İçeriden lambriler ile 120 cm yüksekliğe kadar kaplanmıştır. Z2’den Z13’e kadar yer alan soyunma kabinleri içerisinde dinlenme yatağı ve askılarıyla bir örnek olarak yapılmıştır. Giriş kapısının hemen önünde ahşaptan temiz havlu tezgâhı bulunmaktadır. Ilıklık kısmına geçişin yan tarafında mermerden bir çamaşır tezgâhı vardır. Hamamda kullanılan havlu ve peştamalların yıkanması için bu bölüm kullanılmaktadır.

Erkekler Kısmı Avlu Bölümünden Soğuklukların Görünüşü
Erkekler Kısmı Avlu Bölümünden Soğuklukların Görünüşü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Cephe Görünüşü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Cephe Görünüşü
Erkekler Bölümü Soğukluk İç Bölümü
Erkekler Bölümü Soğukluk İç Bölümü
Erkekler Soğukluk Kısmı Locaları
Erkekler Soğukluk Kısmı Locaları

Z14 (Mutfak)

Girişte sağ tarafta yer alan mutfak bölümünün zemini karo mozaiktendir. Yemek pişirme bölümü ve bulaşık için eviyesi bulunmaktadır. 77 cm genişliğinde 47 cm derinliğinde ocak nişi olması muhtemel bir niş bulunmaktadır. Z14’ten Z15 Depo’ya geçen bir kapı bulunmaktadır.

G01 (Galeri Katı)

Hamamın Galeri katında da soyunma kabinleri yer almaktadır. Dört büyük ayak ve duvarların taşıdığı galeri katı ahşap korkuluklarla üç yönden soyunmalık kısmını sarmaktadır. Ilıklık kısmı duvarında yer alan bölme (G02) depo olarak kullanılmaktadır. Duvarları bağdadi sıva ile kaplanmış galeri katında zemin ahşap taşıyıcı üzerine rabıta tahta kaplanarak düzenlenmiştir.

Erkekler Bölümü Soğukluk Galeri Katı
Erkekler Bölümü Soğukluk Galeri Katı

Ilıklık Kısmı

Soyunmalık kısmından Ilıklık kısmına geçişte içerinin buharlı havasının geçişini önlemek için yapılmış davlumbaz şeklinde bir baca yer almaktadır. İki bölümden oluşan ılıklık üzeri iki adet tekne tonozla örtülmüştür. Ilıklık içinden ulaşılan hela kısmının çatısı ise beşik tonoz ile örtülmüştür.

Z17 (Ilıklık Holü)

Sıcaklık kısmı ile soğukluk arasındaki geçişte yer alan hol kısmından diğer ılıklık bölümleri olan traşlık kısımlarına geçiş olmaktadır. Ilıklık zemini Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Duvarda eşya koymak için yapılmış bir niş yer almaktadır.

Z16 (Traşlık-Keselik)

Sıcaklık yönünde solda yer alan hacimde iki adet kurna vardır. Kurnalar 60 cm genişliğinde yerden 18 cm yüksekliğinde gerektiğinde oturmak üzere kullanılan setler ile iki taraftan düzenlenmiştir. Mekân üzerinde yer alan fil gözleri yardımıyla aydınlanmaktadır.

Z18 (Traşlık)

 Ilıklığın diğer bölümünde yer alan bu hacimde ise yüksek olmayan duvarlarla çevrilmiş esas traşlık bölümü vardır. Yine oturma seti ve kurnası bulunmaktadır. Zemin Marmara mermeri ile kaplanmıştır.

Erkekler Ilıklık(Traşlık) Z16 mekânı kurnaları
Erkekler Ilıklık(Traşlık) Z16 mekânı kurnaları

Z19-Z20 (Hela)

Ilıklık içerisinde ulaşılan iki adet hela mevcuttur. Mermer alaturka hela taşları ile özgün bir görünümü vardır. Ilıklık kısmı duvarlarında yoğuşmadan dolayı boya ve sıva kabarmaları görülmektedir. Ilıklık üstünde yer alan fil gözü ışıklıklara ait özgün ışıklıklar kırıldığı için pencere camı türü malzemeler etrafları harçla doldurularak fil gözlerinden ışık gelmesi sağlanmaktadır.

Erkekler Hela Z19, Z20 Hela üstü Tonozu
Erkekler Hela Z19, Z20 Hela üstü Tonozu
Erkekler Ilıklıktan Helaya bakış
Erkekler Ilıklıktan Helaya bakış

Sıcaklık Kısmı

Soyunmalık bölümünden devam ederek gelen aks üzerinde yer alan kapıdan geçilerek önce ılıklık ardından da Sıcaklık kısmına geçilmektedir. Sıcaklık kısmında ortada eyvanlar, köşelerde halvet hücreleri bulunmaktadır. Sıcaklığa eyvanlardan birinin ortasından girilmektedir. Ortada kare şeklinde, köşeleri pahlanmış mermer göbek taşı yer almaktadır. Hamamın zemini ve göbek taşı Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Eyvan bölümlerinde sıcaklık zemininden yükseltilmiş oturma, yıkanma sekilerinin ortasında kurna yer almaktadır. Eyvan duvarları 135 cm yüksekliğe kadar özgün olmayan karo mozaiklerle kaplanmıştır. Eyvanlarda yer alan kurnalar hamamın yapıldığı döneme ait değildir. Daha sonra yapılmış bir tamirde klasik üsluptaki kurnaların değiştirildiği görülmektedir.

Erkekler Sıcaklık Ana Hacim, Soğuk Su Deposu Yönüne Bakış
Erkekler Sıcaklık Ana Hacim, Soğuk Su Deposu Yönüne Bakış

 

Erkekler Sıcaklık ana hacim, Kubbe ve taşıyıcı kemerler
Erkekler Sıcaklık ana hacim, Kubbe ve taşıyıcı kemerler

Z22 – Z24- Z25 (Halvet Hücreleri)

Sıcaklık hacminin tamamı gibi Marmara mermeri ile kaplanmıştır. Orta hacimden köşegenlerden girilen halvet hücrelerinin bir duvarı boyunca yer alan sekide yıkanma kurnaları bulunmaktadır. Z25 halvet hücresinin Merkez Efendinin yıkandığı yer olarak bilinmektedir. Giriş kapısının üzerinde bunu belirten mermer bir kitabe bulunmaktadır.

Z23 (Sıcak Halvet Hücresi)

Sıcaklık kısmının diğer köşesinde yer alan ver diğer köşe hücrelerinden daha büyük olan Sıcak halvet hücresi üç yönde yer alan üç adet kurnası ile düzenlenmiştir. Sıcak halvet hücresinin sıcak su deposu yönünde yer alan küçük pencereden bu hacme sıcak hava ve buharın gelmesi sağlanmıştır.

Erkekler Sıcaklık, Z23Halvet hücresi içi
Erkekler Sıcaklık, Z23Halvet hücresi içi

Kadınlar Soyunmalık Bölümü

Z27 (Giriş Holü)

Merkez Efendi Caddesi’nden girilen 116 x 272 boyutlarındaki dar giriş holünün zemini karo mozaik döşelidir, duvarları çimento sıvalı ve çatısı ondüline ile örtülmüştür. Giriş holünden soyunmalık kısmına geçişte 32,5 cm’lik aşağıya inen bir basamak yer almaktadır.

Kadınlar Soyunmalık Z28 Giriş Kapısı Yönüne Bakış
Kadınlar Soyunmalık Z28 Giriş Kapısı Yönüne Bakış

Z28 (Soğukluk – Kadınlar Soyunmalığı)

Zemin katı yığma moloz taş duvarlı üst galeri katı ahşap taşıyıcılı bağdadi sistemle inşa edilmiş olan kadınlar soyunmalığı girişte sağ tarafta soyunma kabinleri karşısında oturma dinlenme kısmı yer alır. Solda ise üst kata çıkan ahşap merdiven yeri bulunmaktadır. Merdivenin üste kadar gelen kısmı çürüyerek çökmüştür. Bir süredir kullanılmadığı için oldukça harap vaziyettedir. Soyunmalık zemini karo mozaikle kaplanmıştır. Üst galeri boşluğu ahşap taşıyıcılı kontraplakla kapatılmıştır. Bu şekilde zemin katla bağlantısı kesilmiştir. Galeri katında (G08) soyunma hücresi şeklinde düzenlenmiş bir hacim yoktur. Hacmin tamamının açık dinlenme mekânı olarak bırakıldığı düşünülebilir. Kadınlar soyunmalık galeri katında hamam kubbeleri ve sokak yönünde pencereler yer almaktadır. Erkekler soyunmalık kısmına bakan yönde merdiven çevresinde ahşap taşıyıcıda problemleri dolayısıyla çökme tehlikesi içindedir. Kadınlar soyunmalık galeri katının kadınlar sıcaklık kubbesine bakan yönünde çürüyen doğramalarda biriket dolgu yapılmıştır. Galeri katında yer alan pencerelerde çürüme ve camlarda kırılmalar bulunmaktadır. Ahşap çitalı tavanı bulunan soyunmalık galeri katı tavanında bozulmalar oluşmuştur. Özellikle erkekler soyunmalığı yönünde çürüyen ahşaplar dolayısıyla tavanda sehim yapmıştır. Soyunmalık kısmı çatısı Marsilya kiremiti ile kaplanmış fakat zamanla kiremitlerin kırılması ve taşıyıcıda oluşan problemler dolayısıyla çatıdan su almaktadır ve yapının yok olma bozulma sürecini hızlandırmaktadır.

Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Pencere Detayı
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Pencere Detayı
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Galeri Katı
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Galeri Katı

Z29-Z30-Z31-Z32 (Soyunma Kabinleri)

Soyunmalık mekânından 11 cm yükseltilerek oluşturulmuş setin üzerinde dört adet soyunma kabini yer almaktadır. Zemini soyunmalığın tamamı gibi karo mozaikle kaplanmıştır. Ahşap cam bölmeli kabinlerin içinde dinlenme yatakları yer almaktadır. Tavanı ahşap kaplamalıdır.

Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Loca Bölümleri
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Loca Bölümleri

Z34 (Kadınlar Sıcaklık)

Erkekler soyunmalık kısmından doğrudan muhdes bir alüminyum kapıyla ulaşılan kadınlar sıcaklık kısmı üzeri kubbe ile örtülmüş tek hacimden oluşur. Alışıla gelen soyunmalık ve sıcaklık arası ılıklık mekânı kadınlar kısmında yer almaz. Sıcaklık kubbesi tam olarak kubbe formunda değildir, duvarlardan kubbeye geçişlerde düzgün olmayan mimari adlandırmalara uymayan bir geçiş yapılmıştır. Sıcaklık mekânı dört yönde oluşturulmuş sekilerde yer alan on beş adet kurna ile düzenlenmiştir. Kurna aralarında mermer bölme duvarlar yapılmıştır. Seki üstleri yaklaşık 125 cm yüksekliğinde duvar yönünde mermer ile kaplanmıştır. Ortada dikdörtgen şeklinde göbek taşı yer alır. Kadınlar sıcaklık kısmında soğuk su deposu yönünde zeminde yükseltilmiş döşemede çökmeler oluşmuştur.

Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Muslukları
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Muslukları
Kadınlar Sıcaklık Z34, Hela Geçişi
Kadınlar Sıcaklık Z34, Hela Geçişi

Z33 (Traşlık – Hela)

Sıcaklık giriş kapısının sol yanından tuvalet ve traşlık bölümüne geçilir. Bir köşesinde traşlık bölümü ile bir tuvalet hücresinden oluşan mekânın tavanı oldukça düşüktür.

Çatı yapısına bakıldığı zaman kubbe sularını toplamak ve kanalizasyona aktarmak için özellikle bu hacimde tavan yüksekliğinin düşük yapıldığı düşünülebilir.

 

Kadınlar Kısmı Traşlık Bölümü
Kadınlar Kısmı Traşlık Bölümü

B01 (Külhan)

Hamamın arka kısmından ulaşılan külhan bölümü zeminden yaklaşık olarak 211 cm aşağıdadır. Bu yüzden basamaklarla aşağıya inilmektedir. Döşeme inişli çıkışlı ve sıkıştırılmış topraktan yapılmıştır. Ocak önünde kademelenme vardır. Külhan mekânı aşağı inen merdiven yönünde kemerli bir yapıyla devam etmektedir. Orada bulunan ikinci bir ocak gözü günümüzde kullanılmamaktadır. Kemerli kısmın yapının özgün haline ait bir parça olduğu düşünülebilir. Sıcak su deposu önünde yer alan ocak kısmına ait kemer yok olmuş yerine betonarme bir kemer yapılmıştır. Külhan ve odun deposu olarak kullanılan hacmin üzeri betonarme döşeme ile kapatılmıştır. Üst kotta bu döşeme üzerinde sıcak su deposu üzerinden başlayıp devam eden gecekondu yer almaktadır. Özgün yapıya ait moloz taş duvarların izleri takip edilebilmektedir. Betonarme döşemeye kadar yükselen duvarların üzeri yer yer biriketle örülmüştür. Külhan ve odun deposunun çevresi gecekondular ile çevrelenmiştir.

Külhan Bölümünden Görünüş
Külhan Bölümünden Görünüş

Üst Örtü

Hamam Soyunmalık kısımları kırma çatılı ve marsilya kiremiti ile örtülüdür. Ilıklık, sıcaklık ve hela üzerleri kesme taşla kaplanmıştır. Kubbe ve tonoz üzerleri son yapılan tamirlerde çimento harç ve zift türü sürme yalıtımlarla kaplanmış, fil gözleri

Açıklıklarına ait özgün camlar kaldırılıp yerine parça cam konularak etrafı harçla doldurulmuştur.

Strüktür Özellikleri

Merkez Efendi Hamamı geleneksel yapım teknikleriyle inşa edilmiş ve değişik dönemlerdeki ilavelerle günümüze kadar gelmiştir. Hamam yapıları incelendiği zaman hamamları sıcaklık, ılıklık ve hela gibi doğrudan suya maruz bölümlerinin yığma moloz taş ile mekânın yapısına göre kubbe tonoz gibi örtü ögeleriyle örtüldüğü bilinmektedir. Soyunmalık bölümlerinin ise mekânın büyüklüğüne, yapının yeri ve önemine bağlı olarak ahşap karkas sistemle veya yığma duvarlı kubbeli olarak yapıldığı görülmektedir. Merkez Efendi hamamı ılıklık, hela ve sıcaklık bölümleri geleneksel yapıyla örtüşen bir şekilde yığma moloz taş duvarla ve kubbe – tonoz örtülerle inşa edilmiştir. Soyunmalık bölümü ise hem erkekler hem de kadınlar kısmında ahşap karkas sistemli içeride bağdadi çitalı duvarı, dışarıda ahşap kaplama ile inşa edilmiştir. Soyunmalık bölümlerinin ahşap sistemde olması dolayısıyla özgün şeklini birçok hamamda olduğu gibi koruyamadığı görülmektedir. Mevcut ahşap soyunmalık bölümlerinin yapım tarihi hakkında bir bilgimiz yoktur fakat 19. yüzyıl sonu, 20. yüzyıl başı olması muhtemeldir. Erkekler soyunmalık kısmı strüktür olarak ciddi problemleri olmamasına rağmen malzemenin yorulmasına ve aşınmaya bağlı olarak yer yer sehim yapmaya başlamıştır.

Ilıklık, hela ve Sıcaklık bölümlerinde ufak çatlaklar gözlenmektedir. Bunların en belirgin olanı Erkekler sıcaklık kubbesinin sıcak su deposu yönündeki çatlaktır. Kubbenin üstünden başlayıp eyvana doğru devam etmektedir. Kadınlar sıcaklık bölümü kubbesi özgün değildir. Hamam sahibinin verdiği bilgilere göre 1960’lı yıllarda yapılmıştır. Hamam su deposu ve külhan üzerine yayılan gecekondu yapısı ise yapıya ilave yük getirerek taşıyıcıya zarar vermektedir.

Kadınlar ve Erkekler Soyunmalık Kısmı Dışarıdan Görünüş
Kadınlar ve Erkekler Soyunmalık Kısmı Dışarıdan Görünüş
Erkekler Kısmı Genel Dış Görünüşü
Erkekler Kısmı Genel Dış Görünüşü
Kadınlar Kısmı Soyunmalık Görünüşü
Kadınlar Kısmı Soyunmalık Görünüşü
Kadınlar Sıcaklık ve Soyunmalık Görünüşü
Kadınlar Sıcaklık ve Soyunmalık Görünüşü
Erkekler Sıcaklık Kubbesi
Erkekler Sıcaklık Kubbesi
Erkekler Sıcaklık Kubbesi ve Ilıklık tonozu yönünden bakış
Erkekler Sıcaklık Kubbesi ve Ilıklık tonozu yönünden bakış
Külhan ve Kadınlar Soyunmalık Görünüşü
Külhan ve Kadınlar Soyunmalık Görünüşü
Kadınlar Kubbesi ve Soğuk Su deposu üzeri
Kadınlar Kubbesi ve Soğuk Su deposu üzeri

Restitüsyon Projesi

Merkez Efendi Hamamı restitüsyon proje çalışması için; restitüsyona dönük kararları etkileyecek eski harita, hava fotoğrafı türü biri belgeye ulaşılamamıştır. Eski belge olarak encümen arşivine ait 1940’lı yıllara ait iki adet fotoğraf bulunmuştur. Bu fotoğrafta hamamın etrafının boş hali ve yapının soyunmalık kısmı ve girişlerinin özgün durumları tespit edilmektedir. Hamam yapılarında geleneksel olarak birçok yapıda tekrar edilen ögelerin çokluğu bunlar dışında bozulan, değişikliğe uğrayan bölümler için restitüsyon çalışmalarında analojik tespitler için oldukça yardımcı olmuştur. Yapıda özellikle Ahşap kısımlarda bulunan dönem ekleri de korunmuştur.

1940 tarihli Encümen arşivi fotoğrafına göre hamamın arkadan görünüşü
1940 tarihli Encümen arşivi fotoğrafına göre hamamın arkadan görünüşü
1940 tarihli Encümen arşivi fotoğrafına göre hamamın yoldan görünüşü
1940 tarihli Encümen arşivi fotoğrafına göre hamamın yoldan görünüşü

Plan ölçeğinde bakıldığı zaman hamamın Erkekler kısmının özgün plan yapısını koruduğu görülmektedir. Fakat giriş kapısının sağına ve soluna yapılmış olan muhdes eklerin yapının özgün planına aykırı olduğu görülmektedir. Restitüsyon çalışmasında bu eklerin kaldırılması önerilmiştir.  Ayrıca Hamamın etrafını çevreleyen gecekonduların da yıkılması önerilmiştir. Külhan ve odun deposu yanına ve sıcak su deposu üzerine yapılmış olan gecekondularda yıkılacak yapılar arasındadır. Bunlardan ayrı olarak Hamamın külhan yönünde bahçe içerisinde yer alan dolap kuyusu da gecekondu içinde kalmış olup restitüsyon çalışmasında üzerindeki yapının kaldırılarak etrafının açılması düşünülmüştür. Külhan kısmında izleri görülen kemerli yapı ve kadınlar sıcaklık duvarına bakan yöndeki ocak izlerinin yapılacak kazı ile düzenlenmesi planlanmıştır. Kadınlar kısmına ait soyunmalık kısmının plan yapısının ise eski fotoğraflardan bakıldığı zaman değiştirildiği görülmektedir. Günümüzde hamamın kadınlar kısmı girişi olarak görülen kapı boşluğunun özgün halde Erkekler soyunmalık avlu duvarından açılan bahçe giriş kapısı olduğu görülmektedir. Kadınlar kısmının girişinin ise hamamın külhan tarafındaki bahçe yönünden olduğu görülmektedir. Günümüzde üzeri kubbe ile örtülü Kadınlar sıcaklık hacminin özgün halinin daha içte yer aldığı kubbeyi taşıyan yol tarafındaki duvarın bahçe duvarı olduğu anlaşılmaktadır. Kadınlar kısmı soyunmalık kısmının özgün halini devam ettirdiği görülmekle birlikte; sıcaklık kısmının ise genel hamam plan anlayışına aykırı durumu yapılan plan araştırmalarına bağlı olarak soğukluktan-ılıklığa ve sıcaklığa geçen plan yapısına göre yeniden düzenlenmesi düşünülmüştür. Fakat burada sıcaklık kısmında yapılacak zemin kazısı ile plan şemasının yapısının tekrar gözden geçirilmesi daha sağlıklı olacaktır.

Erkekler soyunmalık kısmı restitüsyonu için encümen arşivinden elde edilen fotoğraflara bakıldığı zaman yapının aydınlık fenerinin özgün hali görülmektedir. Aydınlık fenerinin ahşap kırma çatılı, üzeri kurşun kaplı ve ortasında metal tamamlayıcısı görülmektedir. Dış cephede kullanılan ahşap kaplamaların zemin kat seviyesindeki pencerelerin kapatılıp dışarıdan bina ile çevrildiği görülmektedir. Bina içinden yer yer kapatılan pencere izleri takip edilebilmektedir. Geleneksel hamam yapılarında soyunmalık ortalarında yer alan süs havuzu bu yapıda yerinden kaldırılmıştır. Yapılan rölöve tespit çalışmaları sırasında bahçenin bir köşesinde süs havuzunun parçalarına rastlanılmıştır.

Hamam Bahçesinde bulunan süs havuzu kalıntısı
Hamam Bahçesinde bulunan süs havuzu kalıntısı

Bulunan parça ve İstanbul’da bulunan bu tarzdaki barok özellikli süs havuzu örnekleri incelenerek, havuza ilişkin bir restitüsyon çizimi yapılmıştır.

Zeyrek Çinili Hamam Süs Havuzu
Zeyrek Çinili Hamam Süs Havuzu
Kum Kapıda kahvehanede bulunan süs havuzu
Kum Kapıda kahvehanede bulunan süs havuzu

Hamam soyunmalık kısmında bulunan soyunma sekileri de geleneksel hamam yapılarında bulunan örneklerden yola çıkılarak hazırlanmıştır. Soyunmalık kısmında kahve ocağı ve çamaşırlık bölümlerinin yerleri de belirlenmiştir. Hamam zemin kaplamaları ve duvarlarda belirli yüksekliklere kadar olan kaplamalar Marmara mermerinden olduğu düşünülerek çizimler yapılmıştır. Hamam göbek taşı, zemin ve duvarlarda yer alan kaplamaların alt kısımlarında yapılacak kazılarla mermer cinsi ve rengi ile ilgili kararlar güncellenebilir. Hamam içlerinde bulunan kapıların uygun cins ahşap (çıralı çam-meşe) kapılardan oluşturulduğu düşünülmektedir. Hamam kurnalarının değişik yüzyıllarda gördükleri tamiratlar dolayısıyla değiştirildiği anlaşılmaktadır. Dönem eki olarak adlandıracağımız bu malzemelerin oldukları yerde korunmaları düşünülmüştür. Kurna duvarlarında bulunan ayna taşlarının kırılıp yok olduğu anlaşılmaktadır. Hamam kubbesinde yapılan rölöve çalışmaları sırasında kırık bir ayna taşı parçasına rastlanılmıştır. Bu parçadan hareketle ayna taşının restitüsyonu yapılmıştır.

Hamam üst örtüsüyle birlikte kullanılan ayna taşı parçası
Hamam üst örtüsüyle birlikte kullanılan ayna taşı parçası

Zemin kotları ve sekilerin kotları kaplamalardaki müdahalelerin açılmasıyla net olarak görülecektir. Cephelerde moloz taş örgülü duvarların izleri görülmektedir. Yapılacak sıva raspasının ardından özgün doku gün ışığına çıkarılacaktır.

Hamam üst örtüsünün kubbe ve tonoz haricinde parça taş ile kaplandığı görülmektedir. Geleneksel hamam yapılarında maliyeti düşürmek maksatlı uygulamalardan olan bu yöntemde tonoz ve kubbelerin alaturka kiremitle örtüldüğü görülür, saçaklar ve diğer eğri yüzeylerinde dayanıklı kesme taş ile kaplanmaktadır. Eski fotoğraflarda da görülen kubbe üzerinde bulunan iri çivilerin alaturka kiremitleri taşımak üzere yerleştirildiği anlaşılmaktadır. İstanbul’da bulunan bazı hamamlarda bu şekilde üst örtü kaplaması yapılmıştır. Yapılış tarihi ile Merkeze Efendi Hamamından önceki bir tarihte yapılan Küçük Mustafa Paşa Hamamı ve yaklaşık aynı tarihlerde Mimar Sinan tarafından yapılan Samatya Ağa kapısı Hamamı bu yapılanmaya örnek olarak gösterilebilir.

Küçük Mustafa Paşa Hamamı Kubbe örtüsü
Küçük Mustafa Paşa Hamamı Kubbe örtüsü
Küçük Mustafa Paşa Hamamı Kubbe örtüsü
Küçük Mustafa Paşa Hamamı Kubbe örtüsü
Samatya Ağa Kapısı Hamamı
Samatya Ağa Kapısı Hamamı
Samatya Ağa kapısı Hamamı Kubbe Örtüsü
Samatya Ağa kapısı Hamamı Kubbe Örtüsü

Yapıya ait fil gözü ve tütekliklerle ilgili olarak herhangi bir iz kalmadığı için mevcut örnekler araştırılarak çizimleri yapılıp restitüsyon paftasına eklenmiştir. Külhan bacasının mevcut durumundan özgün hali çıkarılamamakla birlikte bacanın üst kısmının genel olarak tuğladan yapıldığı göz önüne alınarak tuğla baca yapılması önerilmiştir.

Restorasyon Projesi

Merkez Efendi Hamamı Restorasyon Projesi, Restitüsyon Projesi temel alınarak hazırlanmıştır. Hamamın özgün durumunu koruyan erkekler kısmı bütünü ve kadınlar kısmı soyunmalığı mevcut haliyle korunmuş, Encümen Arşivi’nden elde edilmiş 1940 tarihli fotoğrafına dayanarak oluşturulan kadınlar kısmı sıcaklığı da avlu duvarı içinde önerilmiştir.

 

Zaman içinde hamamın özellikle soyunmalık kısımlarında bazı tadilatlar yapılmıştır. Hamam işletmecilerinin verdikleri bilgilere göre mevcut soyunmalık düzeni 1950-60’lı yıllardaki tadilatta oluşturulmuştur.

 

Restorasyon sonrasında yapı özgün işleviyle kullanılacaktır. bölmeli soyunmalık düzeni özgün olmamakla beraber, günümüzdeki kullanımı için daha uygun olacağından restorasyon projesinde de bölmeli soyunma düzeni önerilmiştir.

 

Çevresel Sorunların Giderilmesi

  • Günümüzde etrafı yoğun biçimde niteliksiz yapılarla kuşatılmış olan hamam, eski fotoğraflarında etrafı yalnızca avlu duvarı ile çevrili olarak görünmektedir. Restorasyon çalışması sırasında hamamın avlu duvarını yok eden niteliksiz yapılar kaldırılacaktır.
  • Hamam dışarıdan algılanabilir hale getirilecek, etrafına yapılacak çevre düzenlemesiyle de halkın kullanımına sunulacaktır.
  • Külhanın üzerine oturtulan betonarme yapı da kaldırılarak, nadir kalan dolaplı kuyusuyla, hamamın avlusu da düzenlenecektir.
  • Dolaplı kuyu İstanbul’daki çok az hamamda günümüze ulaşabilen bir özelliktir. Merkez Efendi Hamamı’na bu yönden de ayrıcalık katan bir öğedir. Bu nedenle özenle ortaya çıkarılıp, özgün biçimi ve donanımıyla korunup sergilenmesi gereklidir.

Yapısal Sorunların Giderilmesi

  • Merkez Efendi Hamamı’nın erkekler kısmı özgün haliyle günümüze ulaşmıştır.

Ancak daha önce de belirtildiği gibi kadınlar kısmı değişmiş, sonraları avlu duvarı üzerine yeniden yapılan, özgün olmayan sıcaklık kısmı ile kullanılmıştır.

Restorasyon aşamasında sıcaklık kısmı önerilmiştir. Fakat bu kısım için son karar, mevcut kadınlar kısmı sıcaklığı kaldırıldıktan sonra ortaya çıkacak temel kalıntılarının araştırılmasıyla verilecektir. Hamamın avlu duvarına ait mevcut kalıntılar korunacaktır.

  • Külhanın üzerinde konuşlandırılmış ve kısmen de hamamın su deposu üzerine oturan yapı da kaldırılacaktır.
  • Duvarlara fazladan yük getiren bu niteliksiz ek, yapıya zarar vermeyecek uygun yöntemle sökülüp taşınacaktır. Külhanın zemini de temizlenecek, özgün zemin kotu ortaya çıkarılacaktır.
  • Üstündeki yapı kaldırıldıktan sonra külhanın üzeri ahşap taşıyıcılı bir sundurma çatı ile kapatılacaktır. Ayrıca benzer dönem yapılarından örnek alınarak mevcutta olmayan külhan bacası da yapılacaktır.
  • Yine benzer dönem yapılarına ve eski fotolarında gözlenen kubbe üzerindeki çivilere dayanarak yapının kubbelerinin kiremitle kapatılması önerilmiştir.
  • Hamamın kadınlar ahşap soyunmalık bölümü en çok zarar gören yerlerden biridir. Burada öncelikle çatı ile ilgili sorunlar giderilecek, kısmen yıkılıp nem almış bölümde (batı) özgüne uygun boyutlu ahşap malzemeyle onarım yapılacaktır.
  • Yıkılıp yok olan ahşap merdiven yerine galeriye ulaşımı sağlayan ahşap bir merdiven önerilmiştir. Ayrıca yine batı duvarına yakın döşemede oluşan hasar da uygun ahşap malzemeyle giderilecektir. Merdiven boşluğunu oluşturan ve hali hazırda çok hasarlı olan bağdadi çıtalı duvar da yine bağdadi üzeri sıvalı duvar olarak onarılacaktır.
  • Erkekler kısmı soyunmalığın da varlığı görünen, ancak kapatılmış olan pencereler özgün örneklere uygun biçimde yeniden açılacak ve doğramaları takılacaktır.

Strüktürel Sorunların Giderilmesi

  • Genel olarak hamamda çok ağır strüktürel sorunlar gözlenmemiştir. Ancak sıva sökümlerinden sonra yapı duvarlarının yeniden taranması gereklidir.
  • Strüktürle ilgili sorunlardan kaynaklanan çatlaklar tespit edilirse önce sorunun kaynağı araştırılacak daha sonra da çatlağın onarımı yapılacaktır.
  • Çatlaklar için öncelikle gerekli ölçümler yapılarak zamana bağlı olarak açılmaya devam edip etmediği, ne kadar zamanda ne kadar açılım yaptığı, açılma hızının ne olduğu dilatometre, ekstantometre ve komperatör gibi aletlerle ölçülerek tespit edilecektir.
  • Çatlak onarımı için harç silahı ile özgün harç özelliklerine uygun harçla dolum yapılacaktır. Fazla harç kullanımı görünmeyen başka çatlakların olduğuna işaret olabilir. Bu nedenle çatlak genişliği ve kullanılan harç miktarı kontrollü olmalıdır.

Malzeme Sorunlarının Giderilmesi

Sıva Dökülmesi

  • Özgün olmayan sıvalıyüzeyler temizlenecek,
  • Bağdadi üzerine yapılan özgün sıvalar analiz ettirilecek ve sıvanın döküldüğü kısımlar özgüne uygun içerikte hazırlanan sıva karışımı ile onarılacaktır.
  • Çimento esaslı harç kullanılmamasına dikkat edilecektir, kullanıldığı yerler varsa temizlenecektir.

Bitki Temizliği

  • Hamamın arka duvarı üzerinde büyüyen odunsu bitkilerduvar üzerinden temizlenecektir. Oluşan odunsu kökler duvarın içinden ya da duvarı etkileyen bir noktadan büyümüşse çekilmeyip, kesilecek ve kökü kurutulacaktır.

Yüzey Temizliği

  • Temizleme işlemi yapı malzemesine zarar vermeden, yalnızca hasar yaratan ya da yapının estetiği ve görüntüsünü olumsuz yönde etkileyen her türlü kirin yapıdan uzaklaştırılmasıdır. Genel olarak taş temizliğinde önerilebilecek yöntemler şunlardır
  • Özellikle hamamın iç mekânlarında oluşan kirler için atomize zerre su ile yıkama, temizlenmeyen yüzeyler için de kil ve kağıt hamurları ile temizlik önerilmektedir.

Malzeme Kaybı

  • Kırılıp, eksilen kısımlar için uygun içerikli bir dolgu harcıyla tamamlama yapılması, başka bir deyişle plastik onarım önerilmektedir.
  • Hamamın çatısını örten taş plak kaplamalardaki kayıplar, özgüne uygun boyutlu doğal taş kaplama ile tamamlanacaktır.

Aşınma-Yüzey Kaybı

  • Taşlardaki aşınmanın sebepleri olarak taşın ocak özelliği, iklim koşulları ve zaman içinde yapılan restorasyon müdahaleleri sırasındaki yanlış uygulamalar sayılabilir.
  • Hamam cephelerindeki taşlarda görülen aşınma, kir toplaması haricinde zararlı boyutta değildir. Aşınan taşların daha fazla zarar görmemesi için mekanik temizlikten kaçınılması gerekir. Taşların değiştirilmesini gerektirecek boyutta bir aşınma söz konusu değildir.

Ahşap Malzemede Çürüme

  • Nem sebebiyle çürüyen ahşap kaplama ya da taşıyıcılar, özgüne uygun boyutta ve nitelikte ahşap ile değiştirilecektir.

Özgün Kaplama Malzemesiyle Döşeme Kaplamalarının yapılması

  • Günümüzde karo mozaikle döşenmiş olan soyunmalık zemininde araştırma yapılacak ve ulaşılan özgün kaplama ile hamam soyunmalık zemininin döşemesi belirlenecektir. Projede mermer kaplama önerilmiştir.

Yosunlaşma

  • Yapıda yosunlaşma oluşumunun başlıca sebebi suyun gerek zeminden, gerekse çatıdan yeterince uzaklaştırılamaması ve ıslanan yüzeylerin geç kurumasıdır.
  • Yosunlaşmanın önlenmesi için, öncelikle yapı çevresinde iyi bir drenaj hattı kurulması gerekmektedir.
  • Ayrıca ıslanan cephelerin yeterince ışık almaması kurumasını geciktirmektedir. Bu da yosunlaşmaya sebep olmaktadır. Önlenmesi için mümkün olduğunca suyun yapıdan uzak tutulması ve ıslanan yüzeylerin kurumasını geciktirecek etkenlerin ortadan kaldırılması gereklidir. Yosun tutan yüzeyler kurutulup, sonrasında kuru fırça ile fırçalanarak temizlenecektir.

İMALAT FOTOĞRAFLARI

Hamamın kadınlar bölümünde restorasyon projesinde gösterilen noktalarda temel taşı bulmak için araştırma kazısı yapıldı. Herhangi bir şey bulunamadı.
Hamamın kadınlar bölümünde restorasyon projesinde gösterilen noktalarda temel taşı bulmak için araştırma kazısı yapıldı. Herhangi bir şey bulunamadı.
Hamam içerisinde sıva sökümü yapılarak sıhhi tesisattaki durum tespit edildi.
Hamam içerisinde sıva sökümü yapılarak sıhhi tesisattaki durum tespit edildi.
Hamamın sıvalarının sökülmesine başlanması.
Hamamın sıvalarının sökülmesine başlanması.
Hamamın dış sıvalarının  sökülmesi işlemi
Hamamın dış sıvalarının sökülmesi işlemi
Helâ ve tıraşlık mahalline iskele kurulması
Helâ ve tıraşlık mahalline iskele kurulması

image49

Uygulama Sırasında Kuzey Nişinin sıva raspası ve meydana çıkan dikişler ve baca
Uygulama Sırasında Kuzey Nişinin sıva raspası ve meydana çıkan dikişler ve baca
Halvet Sıvaları Raspa Yapımı
Halvet Sıvaları Raspa Yapımı
Traşlıkların Sıva Raspa Yapımı
Traşlıkların Sıva Raspa Yapımı
Kemer ve tonozların üst kotlarındaki horasan şap
Kemer ve tonozların üst kotlarındaki horasan şap
Hamam damında kısmi bulokaj ve şaplama.
Hamam damında kısmi bulokaj ve şaplama.
Hamam damında harç katmanları kaldırılması
Hamam damında harç katmanları kaldırılması
Hamam damında harç katmanları kaldırılmasına ve çuvallanarak atılmaya hazır hale getirilmesi
Hamam damında harç katmanları kaldırılmasına ve çuvallanarak atılmaya hazır hale getirilmesi
Uygulama Sırasında Doğu cihetindeki nişin meydana çıkan ışıklıkları
Uygulama Sırasında Doğu cihetindeki nişin meydana çıkan ışıklıkları
Sarnıç duvarının yeniden örülmek için hazırlanması
Sarnıç duvarının yeniden örülmek için hazırlanması
Sıcak su haznesinin gevşeyen taşlarının alınması
Sıcak su haznesinin gevşeyen taşlarının alınması
Ana kubbe çatlaklarının konsolide edilmesi çalışmaları.
Ana kubbe çatlaklarının konsolide edilmesi çalışmaları.

 

Duvar ve tonozlardaki yarılma ve çatlakların dikilme işlemleri için gerekli yüzey hazırlıklarına başlandı
Duvar ve tonozlardaki yarılma ve çatlakların dikilme işlemleri için gerekli yüzey hazırlıklarına başlandı
Yerlerine alıştırılan kenetler.
Yerlerine alıştırılan kenetler.
yerine alıştırılmış bir kenet.
yerine alıştırılmış bir kenet.
Duvar ve tonozlardaki yarılma ve çatlakların dikilme işlemleri için gerekli yüzey hazırlıklarından sonra 4cm.den geniş duvar yarıklarının yeniden konsolide edilerek örülmeleri için çürütme işleri yapılmaya başlanmışdır
Duvar ve tonozlardaki yarılma ve çatlakların dikilme işlemleri için gerekli yüzey hazırlıklarından sonra 4cm.den geniş duvar yarıklarının yeniden konsolide edilerek örülmeleri için çürütme işleri yapılmaya başlanmışdır
Sıcak su haznesi tonozuna kalıp kurularak tonoz örgü yapımı
Sıcak su haznesi tonozuna kalıp kurularak tonoz örgü yapımı
Sıcak su haznesi tonozuna kalıp kurularak tonoz örgü yapımı
Sıcak su haznesi tonozuna kalıp kurularak tonoz örgü yapımı

 

Dairevi su sarnıcının taş beden duvarının yıkılmış kısımlarının örülmesi
Dairevi su sarnıcının taş beden duvarının yıkılmış kısımlarının örülmesi
Hamam içinde duman yollarının tuğla sütunlarının eksik kısımlarının yeniden örülmeye başlanması
Hamam içinde duman yollarının tuğla sütunlarının eksik kısımlarının yeniden örülmeye başlanması
Duvarlardaki muhtes çelik borulu su yollarının çimentolu tuğlalarının sökülmesi
Duvarlardaki muhtes çelik borulu su yollarının çimentolu tuğlalarının sökülmesi
Hamam içinde duman yollarındaki tuğla sütunların çözülmüş olan sıraları yenilenmesi ve hamam zemini akıntısına göre taşıyıcı duvarların tesviyeleri yapılması
Hamam içinde duman yollarındaki tuğla sütunların çözülmüş olan sıraları yenilenmesi ve hamam zemini akıntısına göre taşıyıcı duvarların tesviyeleri yapılması
Kubbe içinde çatlakların kenetleri epoksi kullanılarak yerlerine tesbit ediliyor.
Kubbe içinde çatlakların kenetleri epoksi kullanılarak yerlerine tesbit ediliyor.
Kubbe dışındaki çatlakların kenetleri epoksi kullanılarak yerlerine tesbit ediliyor
Kubbe dışındaki çatlakların kenetleri epoksi kullanılarak yerlerine tesbit ediliyor
Serpme sıva yapımı
Serpme sıva yapımı
Sıcak su sarnıcı duvar çatlakları kenetli demirle dikilmesi
Sıcak su sarnıcı duvar çatlakları kenetli demirle dikilmesi
Hamam Kubbesinde kaba sıva yapımı
Hamam Kubbesinde kaba sıva yapımı
Batı nişi yarım kubbesinin kaba sıvasının yapılması
Batı nişi yarım kubbesinin kaba sıvasının yapılması
Doğu nişi yarım kubbesinin kaba sıvasının yapılması.
Doğu nişi yarım kubbesinin kaba sıvasının yapılması.
Kadınlar kısmı soğukluk temellerinin kazılması
Kadınlar kısmı soğukluk temellerinin kazılması
Kadınlar soğukluk kısmı temeli
Kadınlar soğukluk kısmı temeli
Hamam sıcaklık ve kemer alınlıkları kaba sıvalarının yapılması
Hamam sıcaklık ve kemer alınlıkları kaba sıvalarının yapılması
Erkekler bölümü sıcaklık kısmı beden duvarlarının kaba sıva yapımı
Erkekler bölümü sıcaklık kısmı beden duvarlarının kaba sıva yapımı

 

Yıkık su sarnıcının kubbe kalıbının yapım aşaması
Yıkık su sarnıcının kubbe kalıbının yapım aşaması
Yıkık su sarnıcının kubbe kalıbının bitirilmesi ve kubbenin örülmeye başlanması
Yıkık su sarnıcının kubbe kalıbının bitirilmesi ve kubbenin örülmeye başlanması
Erkekler bölümü sıcaklık kısmı damının meyil tesviyelerinin yapılmaya başlanması
Erkekler bölümü sıcaklık kısmı damının meyil tesviyelerinin yapılmaya başlanması
Erkekler sıcaklık kubbesi ince sıvası yapımı
Erkekler sıcaklık kubbesi ince sıvası yapımı
Kubbe kasnağı çemberlenmesi
Kubbe kasnağı çemberlenmesi
sıcak su hazne tonozunun gergi demirleri için karot çalışması
sıcak su hazne tonozunun gergi demirleri için karot çalışması
Sıcak su haznesinde karot çalışması için dik açıyı temin edecek ahşap ayakların yapımı
Sıcak su haznesinde karot çalışması için dik açıyı temin edecek ahşap ayakların yapımı
Kadınlar kısmı sıcaklığı duvar hatılları
Kadınlar kısmı sıcaklığı duvar hatılları
Yağmurdan korunmak için muvakkat çatı yapılması
Yağmurdan korunmak için muvakkat çatı yapılması

 

Derz çalışmalarından önce yüzey temizliğinin yapılması
Derz çalışmalarından önce yüzey temizliğinin yapılması
Külhan bacasının örülmesi
Külhan bacasının örülmesi
Külhana inen taş merdivenin yapılması
Külhana inen taş merdivenin yapılması
Erkekler kısmı tesisat boruları arasına şap atılması
Erkekler kısmı tesisat boruları arasına şap atılması
Isıtma tesisatı çalışmaları
Isıtma tesisatı çalışmaları
Tesisat boruları için yapılan kazı çalışması
Tesisat boruları için yapılan kazı çalışması
Külhanda tuğla duvar örümü
Külhanda tuğla duvar örümü
Erkekler bahçe avlusunda taş döşenmesinin yapılması
Erkekler bahçe avlusunda taş döşenmesinin yapılması
Kazan dairesinde boruların antipas ile boyanması ve izolasyonlarının yapılması
Kazan dairesinde boruların antipas ile boyanması ve izolasyonlarının yapılması
Kadınlar kısmı sıcaklık duvarları mermer döşemeleri
Kadınlar kısmı sıcaklık duvarları mermer döşemeleri
Erkekler kısmı soyunma odaları doğramaları
Erkekler kısmı soyunma odaları doğramaları
Kazan dairesinde kazan bacaları
Kazan dairesinde kazan bacaları
Erkekler kısmı kurnalarının konservasyonu için kimyevi temizliklerin yapılması
Erkekler kısmı kurnalarının konservasyonu için kimyevi temizliklerin yapılması
Kazan dairesi demir kapısı
Kazan dairesi demir kapısı
Erkekler kısmı avizelerinin takılması
Erkekler kısmı avizelerinin takılması
Kubbelerde kurşun yapım işlemi
Kubbelerde kurşun yapım işlemi
Çatı kiremitlerinin örülmesi
Çatı kiremitlerinin örülmesi
Kadınlar kısmı soğukluğu ahşap döşemelerinin çakılması
Kadınlar kısmı soğukluğu ahşap döşemelerinin çakılması
Kubbelerde cam fanusların takılması
Kubbelerde cam fanusların takılması

UYGULAMA ÖNCESİ VE SONRASINA AİT KARŞILAŞTIRMALI FOTOĞRAF BELGELERİ

 

Merkez efendi Caddesinden Merkez Efendi Hamamının Eski Görüntüsü
Merkez efendi Caddesinden Merkez Efendi Hamamının Eski Görüntüsü
Merkez Efendi Caddesinden Restorasyon Sonrası Kadınlar Kısmı Avlu Kapısı
Merkez Efendi Caddesinden Restorasyon Sonrası Kadınlar Kısmı Avlu Kapısı
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Eski Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Eski Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Eski Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Eski Görüntüsü

 

Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluk Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Kısmı Avlu Bölümünden Soğuklukların Eski Hali
Erkekler Kısmı Avlu Bölümünden Soğuklukların Eski Hali
Erkekler Kısmı Avlu Bölümünden Soğuklukların Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Kısmı Avlu Bölümünden Soğuklukların Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü Eski Hali
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü Eski Hali
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Kısmı Soğukluk Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Hali

 

Erkekler Sıcaklık Kubbesi ve Ilıklık Tonozu Yönünden Bakışın Eski Hali
Erkekler Sıcaklık Kubbesi ve Ilıklık Tonozu Yönünden Bakışın Eski Hali
Erkekler Sıcaklık Kubbesi ve Ilıklık Tonozu Yönünden Bakışın Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Erkekler Sıcaklık Kubbesi ve Ilıklık Tonozu Yönünden Bakışın Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kuzey (arka) Cephe Eski Hali
Kuzey (arka) Cephe Eski Hali
Kuzey (arka) Cephe Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kuzey (arka) Cephe Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Kısmı Soğukluğun İç Bölümünün Eski Hali
Erkekler Kısmı Soğukluğun İç Bölümünün Eski Hali
Erkekler Kısmı Soğukluğun İç Bölümünün Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluğun İç Bölümünün Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Erkekler Soğukluk Bölümünün Eski Görüntüsü
Erkekler Soğukluk Bölümünün Eski Görüntüsü
Erkekler Soğukluk Bölümünün Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Soğukluk Bölümünün Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Soğukluğun iç Bölümünün Eski Görüntüsü
Erkekler Soğukluğun iç Bölümünün Eski Görüntüsü
Erkekler Soğukluğun İç Bölümünün Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Soğukluğun İç Bölümünün Restorasyon Sonrası Yeni Görüntüsü
Erkekler Kısmı Soğukluğun Rüzgarlık Bölümü Eski Hali
Erkekler Kısmı Soğukluğun Rüzgarlık Bölümü Eski Hali
Erkekler Kısmı Soğukluğun Rüzgarlık Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Kısmı Soğukluğun Rüzgarlık Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Soğukluk Kısmı Locaları Eski Hali
Erkekler Soğukluk Kısmı Locaları Eski Hali
Erkekler Soğukluk Kısmı Locaları Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Soğukluk Kısmı Locaları Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Soğukluk Galeri Katı ve Fener Bölümü Eski Hali
Erkekler Soğukluk Galeri Katı ve Fener Bölümü Eski Hali
Fener Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Fener Bölümü Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Soğukluk Galeri Katı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Soğukluk Galeri Katı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali

 

Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Erkekler Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Locaları Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Soğukluk Kısmı Loca Bölümleri Eski Hali
Kadınlar Soğukluk Kısmı Loca Bölümleri Eski Hali
Kadınlar Soğukluk Kısmı Loca Bölümleri Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kadınlar Soğukluk Kısmı Loca Bölümleri Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Eski Hali
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Eski Hali
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Eski Hali
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Eski Hali
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kadınlar Kısmı Galeri Katı Restorasyon Sonrası Görüntüsü
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Eski Penceresi
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Eski Penceresi
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Restorasyon Sonrası Penceresi
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Restorasyon Sonrası Penceresi
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Eski Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Soğukluk Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Eski Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Restorasyon Sonrası Yeni Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Kurnaların ve Muslukların Eski Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Kurnaların ve Muslukların Eski Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Kurnaların ve Muslukların Restorasyon Sonrası Hali
Kadınlar Bölümü Sıcaklık Kısmı Kurnaların ve Muslukların Restorasyon Sonrası Hali

KAYNAKÇA

1.Meriç, R. M., Mimar Sinan Hayatı, Eseri I, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara,1965, s. 7,47,127.

2.Haskan, M. N.,  İstanbul Hamamları, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları, İstanbul,1995, s. 241, 395.

3.Yüksel, İ. A., Osmanlı Mimarisinde Kanuni Sultan Süleyman Devri İstanbul, İstanbul Fetih Cemiyeti, İstanbul, 2004, s.319

4.Ertuğrul, A.,  Mimar Sinan’ın İstanbul’daki Mevcut Hamamları, İTÜ FBE yayınlanmamış yüksek lisans tezi,2002

Fındıklı Molla Çelebi Camii

YAPININ KONUMU

Beyoğlu İlçesi’nde, Fındıklı’da, Ömer Avni Mahallesi’nde, Meclisi Mebusan Caddesi’nin batı (deniz) tarafında yer almaktadır. 85 pafta, 21 ada,1 parselde konumlanmıştır. Caminin çevresi park olarak düzenlenmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Molla Çelebi Camii’nden, “Deniz kenarında, Fındıklı Kasabası’nda, yüksek kubbeli, geniş avlulu ve bir minareli camidir. Şeklinde bahsetmektedir.

image3

YAPININ TARİHÇESİ

Fındıklı Camii olarak da anılan bu yapının inşa tarihi tam olarak bilinmemekle birlikte, Mehmed Vusuli tarafından cami yakınında inşa ettirilmiş olan hamamla aşağı yukarı aynı yıllara tarihlendirilmektedir. Fakat bu tarihlendirme sırasında da farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Hamamın kitabesi, Ayvansarayi’ye göre 1571, Tahsin Öz’e göre 1589, Aptullah Kuran’a göre 1565-66İ.Hakkı Konyalı’ya göre 1561 ve ebced hesabına göre 1581 tarihini vermektedir. Ankara’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde bulunan (nr. 624) 992 (1584) tarihli vakfiyesiyle eserleri hakkında bilgi veren tezkirelerdeki kayıtlardan anlaşıldığına göre cami ve hamam Mimar Sinan tarafından inşa edilmiştir.

Molla Çelebi Camisi'nin 1970'li yıllardaki görünümü.
Molla Çelebi Camisi’nin 1970’li yıllardaki görünümü.

CAMİNİN BANİSİ

Molla Çelebi Cami Genel Görünüş
Molla Çelebi Cami Genel Görünüş

Asıl adı Mehmed olup, şiirde kullandığı “Vusuli” mahlasından dolayı Mehmed Vusuli, çoğu zamanda devrinin ünlü hanım şairlerinden Hubba Ayşe Hatun’un damadı olduğundan  “Hubba Mollası” olarak bilinir. İlmiyeden yetişen, çeşitli medreselerde müderrislik, bazı yerlerde kadılık, özellikle dört defa İstanbul kadılığı yapan Molla Çelebi 1568’de Anadolu kazaskeri olmuş ve 1590 yılında ölmüştür. Mehmed Vusuli Efendi’nin Eyüp’te, Debbağhaneler (Tabakhaneler) mevkiinde yaptırdığı tekkenin haziresinde, yanlışlıkla şair Fitnat Hanım’a atfedilen türbede gömülü olduğu anlaşılmaktadır.

Cengiz Orhonlu’nun belirttiğine göre, “Fındıklı Camii’ne, Hubbe Ayşe Kadın ile Elhac Süleyman Efendi adlı bir zat tarafından bazı vakıflarda bulunulmuştur. Bazı vesikalardan anlaşıldığına göre, bu camide Sadreddinzade Ruhullah Efendi’nin, Güğümbaşı Mehmed Efendi’nin, Sadrı esbak Kemankeş Kara Mustafa Paşa ve Saluha Hatun gibi zevatın evkafı bulunmaktadır. Cami evkafının çoğaltılmasına hizmet eden kimseler arasında, 1161 (1748) yılında camiye müstakil vakıf tayin edilmiş olan Çalebizade Asım Efendi de vardı.

PROJE ÇALIŞMALARI

Rölöve 

Yapının uygulamasının yapılması için öncelikle mevcut durumun tespiti gerekmektedir. Molla Çelebi Cami içinde restorasyon ilkeleri dikkate alınarak rölöve; mevcut durum tespiti, restitüsyon ve restorasyon projeleri hazırlanmıştır.

Yapının mevcut durumu incelendiğinde;

Plan Özelliği

Şekil 1 Molla Çelebi Camii Planı
Şekil 1 Molla Çelebi Camii Planı

 

Molla Çelebi Camii, Sinan’ın altı destekli (altıgen şemalı) camileri arasında yer alır. Osmanlı mimarisinde ilk olarak, merkezi planlı camiler çığırını açan Edirne’deki Üç Şerefeli Camii’nde (1437) uygulanan bu şema 16. yüzyılın ortalarından itibaren Sinan tarafından ele alınarak geliştirilmiş ve çeşitli varyantları ile başarılı örnekler ortaya konmuştur.

Sinan daha önce Beşiktaş’taki Sinan Paşa, Kadırga’daki Sokullu Mehmed Paşa ve Topkapı’daki Kara Ahmed Paşa camilerinde, enine yerleştirilmiş. Bir dikdörtgenin

ortasında bir kubbe ve bunu yanlardan (doğu ve batı yönlerinden) kuşatan ikişer yarım kubbe ile büyük ölçüde Üç Şerefeli Camii’nin şemasını tekrar etmiştir.  Ancak taşıyıcı sisteme ve üst yapıya ilişkin birçok ayrıntıda yenilikler getirmiştir. Bunlardan sonra Molla Çelebi Camii ile Babaeski’deki Semiz Ali Paşa Camii’nde bu şemayı, kıble yönüne eklenen beşinci bir yarım kubbe ve bunun örttüğü bir mihrap çıkıntısı ile zenginleştirmiştir. Mihrabın, harim mekânına eklenen bir çıkıntı içinde ele alınması, Osmanlı mimarisinde, 1385 tarihli Bursa’daki Hüdavendigar Cami-Medresesi’nden beri gözlenen, İstanbul’da da II. Mehmed (1451-1481) ve II. Bayezid (1481-1512) dönemlerinde eski Eyüb Sultan, Şeyh Vefa ve Davut Paşa camilerinde sürdürülen bir geleneğe bağlanmaktadır.

Molla Çelebi Camii’nin ana kitlesi kıble yönünde bir çıkıntı yapar. Ana kitlenin dış ölçüleri 18.90 x 16.40 metre, mihrap çıkıntısının eni 8.80, derinliği 4.60 metredir. 11.80 metre çapındaki orta kubbenin tabanını oluşturan altıgenin köşeleri kuzeyde bağımsız, doğu ve batı yönünde duvara gömülü sekizgen kesitli ayaklara; güneyde mihrap çıkıntısının uçlarına oturur. Üst yapı orta kubbe ile onu çevreleyen beş yarım kubbeden meydana gelir. Dört yarım kubbe ikişerden sağda ve solda, beşinci yarım kubbe mihrap çıkıntısının üstünde yer alır. Molla Çelebi Camii’nde mihrap çıkıntısını örten yarım kubbe öteki dört yarım kubbeye kıyasla daha derindir ve mukarnaslarla geçiş sağlanır. Molla Çelebi Camii’nde orta kubbenin oturduğu altıgen tabanın köşeleri, kasnaksız yarım kubbeler arasında, dört ağırlık kulesiyle belirtilmiş, fakat son cemaat yeri revakının arkasına düşen iki köşe boş bırakılmıştır. Ana kubbenin eteğinde on yuvarlak kemerli pencere bulunmaktadır. Ayrıca yarım kubbelerde de birer yuvarlak kemerli pencere vardır. Mihrap çıkıntısının olduğu bölümü örten yarım kubbede ise yine yuvarlak kemerli üç pencere bulunur.

Cepheler ikişerli düzende, çevreleri silmeli, iki sıra pencereyle hareketlenir. Yukarıdakiler sivri kemerli, aşağıdakiler dikdörtgendir. Zemin pencerelerinin ak mermerden bordürü, sivri formlu hafifletme kemerlerinin yekpare taştan aynalığı, tepesindeki kabartma çiçek desenleri, yalın görünüşlü cephelerin zarif bezeme unsurları olarak karşımıza çıkar.

Yapıda alt sıra pencerelerin üstleri, üst sıradaki pencerelerin çevreleri, yarım kubbeler, kemerler, pandantifler ve ana kubbenin içi kalem işleriyle süslenmiştir. Bitkisel motiflerin yapıldığı bu kalem işlerinde kırmızı, mavi, sarı, filizi, nefti ve beyaz renkler kullanılmıştır. Kapı ve pencere kanatları ile revzenler orijinal olmayıp son restorasyonda ele alınmışlardır.

Üst Kat ve Alt Kat Pencereleri
Üst Kat ve Alt Kat Pencereleri

Kuzeyde serbest olarak duran iki paye ile kuzey duvarı arasında bir açıklık vardır. Bu bölüm iki yanda birer yarım tonoz, ortada ise payeleri birleştiren sivri kemerin diğer kemerler göre daha geniş ele alınmasıyla kapatılmıştır. Kemer içini dolduran duvar yüzeyi revzenlidir. Böylece yapı kuzeye doğru genişletilmiş ve bu bölüme altlı üstlü ahşap mahfiller yerleştirilmiştir. Üst kat mahfiline geçiş, dışta son cemaat yerinde minare çıkışının simetrisi durumunda olan basık kemerli kapıdan sağlanmaktadır. Ayrıca içten geçişi bulunan minarenin basamaklarından mahfil seviyesinde ayrılan koridorun arkasından yine basık kemerli bir açıklıkla üst kat mahfiline ulaşılmaktadır.

Alçı mihrap çok sade olup, mukarnaslı bir yaşmağa sahiptir. İki yanında ise altlı üstlü pencerelerden başka dikdörtgen çerçeveli, mermer söveli birer niş mevcuttur.

Ahşap minber, XIX. yüzyıldan kalma olup ampir özellikler göstermektedir. Kabarık bitkisel süslemeleri yaldızlı, diğer kısımları yağlı boyalıdır. Vaiz kürsüsü ise özelliği olmayan basit bir kürsüdür.

Mihrap
Mihrap
Minber
Minber
Vaaz Kürsüsü
Vaaz Kürsüsü

Son cemaat yeri, cami gövdesine göre daha geniş olup, sekizgen kaideler üzerine oturan, baklava başlıklı altı mermer sütunun taşıdığı beş kubbeyle örtülmüş ve sivri kemerlerle birbirine bağlanmıştır. Sütun başlıklarının dış yüzeylerinde birer rozet ve çin bulutuna benzer kıvrık hatlı bir süsleme gözükmektedir. Ortada girişin önünde yer alan kubbeli birim diğerlerine göre biraz daha yüksek tutularak cephe monotonluktan kurtarılmıştır. Günümüzde içleri beyaz boyalı olan son cemaat yeri kubbelerinin 1958 yılında yeniden inşasında kalem işiyle tezyin edildiği bilinmektedir. Bu cepheyi, kubbe kemerleriyle belirlersek, ortada giriş kapısı, yanında iki sıra dikdörtgen pencere vardır. Dış kemerlerde ise dış kenarlarda, üzengi taşları çıkıntılı, sivri kemerli birer geçiş bloğu, iç kenarlarda basık kemerli fakat kemer kısmı sövelerine göre daha geniş tutulmuş birer kapı bulunur. Sağ taraftaki minareye, sol taraftaki ikinci kat mahfiline çıkan merdivenlere açılır. Bu değişik formlu kemerlerin arasında cepheye tezyin olarak, çokgen niş üzerinde yarım kubbe örtüden ibaret mihrabiyeler yer alır.

Molla Çelebi Cami Son Cemaat Yeri
Molla Çelebi Cami Son Cemaat Yeri

Giriş kapısı, duvarla hem yüzey, beyaz mermerden dikdörtgen çerçeve içinde basık kemerli kapı geçişi, kabartma köşelikler ve silmelerle işlemeli dikdörtgen kitabe boşluğuyla meydana gelir. (Kitabe zaman içinde kaybolmuştur.) Çerçevenin hemen üstünde dikdörtgen büyük bir pencere bulunur. O da tezyine girmiş, kapı bezemesinin bir parçası olmuş gibidir. Kapı kemerinin iki renkte pembe ve beyaz mermerden örgüsü, bu sade girişi taçlandırmaktadır.

Cami Giriş Kapısı
Cami Giriş Kapısı

Yapının kuzeybatı köşesinde bulunan kare kaideli, silindir gövdeli minare büyük depremlerden sonra kısmen ya da tamamen değişmiş ve geç dönemlerde yenilenmiştir. Külah altında ve şerefe korkuluk levhalarında süslemeleri olan minarenin şerefe formu da barok düzene sahiptir. Minareye dıştan son cemaat yerindeki basık kemerli kapı, içten ise aynı doğrultudaki bir başka kapı ile çıkılmaktadır.

Kare Kaideli Silindirik Gövdeli Minare
Kare Kaideli Silindirik Gövdeli Minare

Caminin batısında konumlandırılmış 19 adet mezarın bulunduğu hazire parmaklıklı bir duvarla sınırlandırılmıştır. Batı yönünde altı küçük dikdörtgen ve bir sivri kemerli açıklık mevcuttur. Burası iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölüm, sivri kemerli pencereden yapının dış duvarına atılan, yarıya kadar demir şebeke ile kapatılmış diğer sivri bir kemerle son bulmaktadır. Kare planlı ikinci bölüm kuzeyde bir kemer, batıda iki pencere ve doğuda bir pencere ile toplam dört açıklığa sahiptir.

Molla Çelebi Camii batısında yer alan 19 adet mezarın bulunduğu hazire
Molla Çelebi Camii batısında yer alan 19 adet mezarın bulunduğu hazire
Harim’den batıya bakış
Harim’den batıya bakış
Giriş bölümü
Giriş bölümü
Minareden mahfile çıkış
Minareden mahfile çıkış
Kadınlar mahfilinden mihraba bakış
Kadınlar mahfilinden mihraba bakış

Yapıdaki Kalem işi Tezyini

Molla Çelebi Cami’ndeki kalem işi tezyinatı, ana kubbe, yarım kubbeler, kemerler, pandantifler ve alt sıra pencere üstleri, üst sıradaki pencerelerin kenarlarında mevcut olup, kullanılan hakim renkler oksit sarı, çivit mavi, aşı kırmızısı; kompozisyonu tamamlayıcı renkler ise limon küfü, nefti, filizi ve beyaz renklerdir.

Yapıda son restorasyonda uygulanan klasik dönem üslubunu yansıtan sıva üstü kalem işi kopyaları niteliğindeki tezyinatta rumi, hatai, stilize çiçekler vb. bezemelerden oluşan bir kompozisyon vardır.

Molla Çelebi Cami Harim
Molla Çelebi Cami Harim

Ana kubbe ve eteklerinde kalem işi bitkisel karakterli motifler tüm kubbe eteğini dolaşmakta, kubbeye doğru yükselmektedir. Ana kubbenin merkezinde ise siyah zemin üzerine altın varaklı Celi sülüs yazı ile yuvarlak formda Kuran- kerimden ayet yazılan hüsn-ü hat yer alır. Yazıyı çevreleyen ince sarmal ve etrafında ortabağ rumiden çıkan simetrik dallar ve stilize çiçek motifli geçmelerden oluşan bir bordür çevresinde yine rumi dal ve hatai bezemeler yer alır ve ana göbek on altılı simetrik bölmeli kompozisyon şemse,  salbek ve tığlarla kubbe eteğine doğru uzanır. Kubbe eteklerinde kanatlı, sarılma, ayrılma ve tepelik rumilerle oluşturulan kompozisyon, hemen altında rumi geçme bordürler ve stilize çiçek ve dal rumilerden oluşan bordürle çevrelenmiştir. Kubbe kasnaklarında; pencere aralarında şemseler ile duvar yüzeyleri bezenmiştir. Pencere kenarları ve kubbe kasnağını dolaşan yekpare kıvrık hançeri yaprakları, stilize bitki ve tomurcuklarından sarma bir kompozisyondan oluşan bordürle kuşatılmıştır. Yine bu bordürü çevreleyen ve kasnağı sonlandıran iki yaprak ortada stilize lale motifinden oluşan bezeme kuşağı yer alır. Kubbede kullanılan kalem işi kompozisyonlarda kullanılan hakim renkler; oksit sarı zemin üzerinde gelişen bezemelerde çivit mavi, kırmızı, ve beyaz renklerdir.

 

Molla Çelebi Camii ana kubbe kalem işi
Molla Çelebi Camii ana kubbe kalem işi
Kubbe Kasnağında yer alan basık kemerli pencerelerin aralarında bulunan duvar yüzeylerindeki rumi şemse motifi
Kubbe Kasnağında yer alan basık kemerli pencerelerin aralarında bulunan duvar yüzeylerindeki rumi şemse motifi

Kubbeye geçiş elemanlarında aslan göğüslerinde yuvarlak madalyon formlu panolar içerisinde siyah zemin üzerinde altın varaklı ‘’Allah ve Muhammed’’ lafızları, Cihar-ı yar-i güzin’’ adları celi sülüs yazı ile yazılmıştır. Madalyon formlu panoların çevresini mavi ve beyaz rengin ağırlıklı olduğu geçmeli rumi motiflerinden oluşan bir bordür kuşatır ve merkezden üçgen köşelerine açılan ortabağ rumiden çıkan dallar simetrik kullanılmış; ayrılma rumi kullanılıp tepelikli rumi ile kompozisyon sonlandırılmıştır. Yine aslan göğsünü dıştan çevreleyen geçme bordür ise çiçek ve rumi motiflerle oluşturulmuştur.

Allah lafzının yazıldığı güneybatı pandandifi
Allah lafzının yazıldığı güneybatı pandandifi
Ana kubbeyi taşıyan sivri kemerler
Ana kubbeyi taşıyan sivri kemerler
Kemer kavsaralarında ki rumi şemseler
Kemer kavsaralarında ki rumi şemseler

 

Beş yarım kubbeyi destekleyen sivri kemerler yan yana sıralanmış içi rumilerle bezeli iri palmet motiflerinin dış kenar oluşturduğu bir kenar bordürü ile süslenmiştir. Kemer

kavsaraları üç rumi şemse ve kemer bitimleri ise yarım şemse motifli kompozisyonla bezenmiştir. Rumi şemse, uzun, ucu sivri ve kıvrık yapraklardan meydana gelmiş biçimdedir. şems; ortabağ rumilerin ucunda açılan dendanlı rumi uygulamaları ve uçlarda tepelik rumi ile sonlanır. Rumi formu zemin rengi ile motifin içi renklendirilmiştir. Şemselerin arasında kalan eğik yüzeyde nefti zemin üzerinde rumi dalları yer alır.

Yarım kubbelerde bezeme kompozisyonları mihrap kubbesi dışında aynıdır. Mihrap kubbe merkezi motifi; ara bağlar, tepelikli rumi ve sarılma rumiler kıvrılıp dallanıp birbirinin içinden geçerek göbek etrafında dairesel bir kompozisyon oluşturup klasik özelliğini korumuştur. Bu bezemenin etrafını çift zencirek kuşatır. Çift zencireğin etrafında ise klasik hatai motifi ve simetrik bitkisel formlardan oluşan bezeme mevcut olup bu bezemenin etrafını yine çift zencirek kuşatır. Çift zencireğin etrafında tekrarlanan bitkisel bezeme ile dairesel form sonlanıp ortabağ rumiden çıkan rumiler simetrik dallar ve bitkisel motiflerle tasarlanan kompozisyon, tepelikli rumi ile sonlandırılıp mavi, kırmızı şerit şeklinde bordür oluşturur.

Yarım kubbenin eteklerinde basık kemerli pencerelerin aralarında rumi ve hatai bezemeli şemseler yer alır. Hemen altında basık kemerli yarım kubbe pencerelerinin etrafını ve kubbe eteğini dolaşan mavi zemin üzerinde beyaz kırmızı renkte bitkisel üsluplu bordür yer alır.

Yarım kubbe örtülü mihrap cephesi- kıble bölümü
Yarım kubbe örtülü mihrap cephesi- kıble bölümü
Molla Çelebi Camii yarım kubbeler
Molla Çelebi Camii yarım kubbeler

 

Diğer yarım kubbelerde; kubbe merkezinde; ara bağlar, sarılma rumiler kıvrılıp dallanıp birbirinin içinden geçerek göbek etrafında dairesel bir kompozisyon oluşturmuştur. Bu bezemenin etrafını zencirek kuşatır. Zencireğin etrafını bitkisel formlu bordür, etrafını yine simetrik bitkisel motifli bordür kuşatıp son olarak zencirek bordürün tekrarlanması ile dairesel kompozisyon sonlanır. Dairesel kompozisyonun

etrafını yan yana sıralanmış içi rumilerle bezeli iri palmet motiflerinin dış kenar oluşturduğu bir kenar bordürü ile süslenmiştir. Kubbe etekleri yine simetrik dış kenarlı tepelikli rumilerle oluşturulan bezeme ile sonlanır. Basık kemerli kubbe pencerelerinin etrafında mihrap kubbesindekiler gibi pencere etrafını ve kubbe eteğini dolaşan mavi zemin üzerinde beyaz-kırmızı renkte bitkisel üsluplu bordür yer alıp bu bordür tromp kemerlerini de dolaşır. Tromp kemerlerinin birleştiği yerlerdeki üçgenlerde merkezden üçgen köşelerine açılan ortabağ rumiden çıkan dendanlı, kanatlı, sarılma rumi, dallar simetrik kullanılmış, yine ayrılma rumi kullanılıp tepelikli rumi ile de kompozisyon sonlandırılmıştır.

Yapının kuzeyinde yer alan mahfilde kuzey duvarı ve serbest olarak duran iki paye arasında bulunan açıklık iki yanda birer yarım tonoz, ortada ise payeleri birleştiren sivri kemerin diğer kemerlere göre daha geniş alınmasıyla kapatılmıştır. Kemer içini dolduran duvar yüzeyi revzenlidir. Diğer kemerlerden daha geniş alınan kemerin kavsarası kenarları penç, hançer gibi bitkisel motifli bordür ile çevrelenip ortasında yine simetrik çiçek ve dal motifli bordürle bezenmiştir. Bezemelerdeki hakim renkler, mavi, kırmızı, beyaz olup tamamlayıcı renk neftidir.

Molla Çelebi Camii güneyden görünüş mahfil
Molla Çelebi Camii güneyden görünüş mahfil
Molla Çelebi Camii kuzeydoğudan mahfile bakış
Molla Çelebi Camii kuzeydoğudan mahfile bakış
Giriş aksında yer alan mahfilin kemer kavsarası
Giriş aksında yer alan mahfilin kemer kavsarası

 

2013 Yılı Kalem İşi Araştırmaları  

Eserin onarımı içerisinde tezyini imalatlara başlamadan önce yapının her noktasına kolaylıkla ulaşılabilmesi için metal iskeleler ve çalışma platformları kuruldu. Ana kubbede yapılan ön tespit çalışmalarının sonucunda öncelikli olarak çatlakların ve çevresindeki bezemelerin röleve çalışmaları yapıldı. Bu alanlarda ikinci dönem mevcut bezemenin altında daha önceki dönemlere ait herhangi bir veri olma olasılığı nedeni ile kalem işi araştırma badana ve sıva raspası yapıldı. Raspa ve sıva numuneleri yapıldı. Bu çalışmalarda kubbe iç yüzeyinde sıva raspasında lokal olarak iki ayrı sıva horasan ve yoğunluklu niteliksiz çimento olmak üzere; bu sıvalar üzerine yapılmış farklı malzeme ve işçilik gösteren bezemeler bulunduğu anlaşılmıştır. Raspa sonrası ana kubbede 16.y.y. örneklerine benzeyen göbek yazısının alt katmanında sıva üzerinde bulunan, klasik rumi bordürü ve bezemenin altında var olan daha önce uygulanan muhtelif bir bezeme bordür daha bulunmuştur.

Yapılacak son restorasyonda; mevcut celi sülüs hat yazısının ve çevresindeki bordürlü kompozisyonun tatbikken korunmasına karar verilmiştir. Kubbe göbeğinin çevresini dolanan rumi ve bitkisel formdan oluşan bordürün; pandantiflerin kenar bordürü olması düşünülen bezeme ile aynı olması genel kompozisyonda motif ve renk uyumuyla tamamlayıcı olabilir.

 

Ana kubbe kalem işi raspa çalışması
Ana kubbe kalem işi raspa çalışması
Raspa çalışması sonrası yeniden tatbiki düşünülen ana kubbe göbeği ve çevresini kuşatan bitkisel formlu bordür 2.dönem tezyinatı
Raspa çalışması sonrası yeniden tatbiki düşünülen ana kubbe göbeği ve çevresini kuşatan bitkisel formlu bordür 2.dönem tezyinatı

Yapıda özellikle ana kubbe ve eteklerinde yapılan boya ve sıva raspası sonucunda alt katmanlardan kısmen ortaya çıkan 1.dönem kalem işi tezyini ile 2.dönem klasik dönem kopyalaması durumundaki mevcut çalışma arasındaki kompozisyon bütünlüğünü ile ilgili fikir edinilememiştir. Dolayısıyla bu iki dönemin birbirini destekleyen motif tasarım oranı ve renk uyumunun bulunduğu çalışmalar tamamlanmak suretiyle uygulamaya geçilmesi düşünülmektedir.

Kubbe eteğinde yapılan araştırma raspası sonucunda mevcut yüzeyin dışında farklı dönem tespit edilip belgelendi ve alt katmanda kubbe eteğinde çıkan bezemelerin motif ve renk uyumu tamamlanıp ihya edilerek korunmasına karar verilmiştir.

image32

image33

Kubbe eteğinde raspa sonucunda ortaya çıkan rumi bezemenin ihya edilimesine karar verilmiştir.

Eserde daha önceki dönemlerde yapılan restorasyon çalışmalarının teknik ve felsefi yönden  yanlış uygulamaları tarihi miras yönünden oldukça tahripkar olduğu görülmüştür.Dolayısıyla çimento sıva üzerine yapılan son dönem kalemkari restorasyonlarından çıkarılan bilgi ve bulgular değerlendirilerek uygulama felsefesindeki yanlışlıklar ortaya konulmuştur.Molla Çelebi Caminde restore edilen kubbe iç yüzeyinde orijinal kalabilmiş tezyin niteliksiz restore sonucunda oldukça az yer kaplar.Nitekim sonuçta alt katmanlarda bulunan bezemelerin canlandırılması bu restorasyonun şeklini belirlemektedir.

Yine kubbe eteklerinde eğri yüzeylerde yapılan raspa çalışmalarında klasik dönem bezemesi olan ve özgün olduğu düşünülen şemse motifi bulunmuş olup sonraki dönemde yapılan özensiz restorasyonda uygulanan şemseler ; alt katmanda çıkan ve kubbeyi taksimatlayan özgün rumi şemselerle arasında eksen kayması mevcuttur.

2.dönem kubbe eteğinde uygulanan şemse motifleri
2.dönem kubbe eteğinde uygulanan şemse motifleri
2.dönem kubbe eteğinde uygulanan şemse motifleri
2.dönem kubbe eteğinde uygulanan şemse motifleri

Kubbe eteğinde yapılan raspa sonucunda alt katmanda çıkan şemse motifi. Kubbe eteğindeki bu kompozisyonun uygulamada korunmasına karar verilmiştir.

Kubbe kasnağı bezemelerinde yapılan rölöve çalışmaları sonrası hem sahada hem arşivlerde araştırma raspaları çalışmalarına başlanıp raspa sonucunda alt katmanda Klasik dönem bezeme örneğine rastlandı.Kasnakta çıkan klasik dönem özgün bezemenin konsolidasyonu ve preservasyonu için üst düzey gayret uygulanmalıdır.

image36 image37

Kubbe kasnağında raspa sonucunda çıkan klasik dönem şemse motifinin aslına uygun olarak korunmasına karar verilmiştir. Kubbe kasnağındaki geçiş bordürlerine uygulanan araştırma raspasında alt katmanda bulunan motif mevcut olan bezemeden farklılık göstermektedir. Raspa öncesindeki mevcut bordürde rumilerden oluşan kompozisyon varken raspa sonrasında alt katmandan çıkan özgün bordür ise bitkisel formlu bir dekorasyon teşkil etmektedir. Nitekim yapılacak uygulamada alt katmanda çıkan bitkisel bezemeli bordürün ihya edilmesine karar verilmiştir.

Raspa sonrasında ortaya çıkan özgün bitkisel bordürün hemen altında kasnağı dolaşan ikinci bordürün raspalanmasında alt katmanda net olarak bezemeye rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu mevcut bordürün yerine genel kompozisyonu tamamlayacak klasik bir bezeme önerisi getirilmiştir.

image38

image39

Kubbe kasnağında raspa sonucunda ortaya çıkan bitkisel bordürün korunup hemen altındaki bordür içinde öneri ; şöyle ki raspa öncesi bitkisel formun üst katmanında yer alan 2.dönem uygulaması rumili bordürün hemen altındaki 2.bordür kuşağı yerine   kullanılarak kompozisyonu tamamlaması düşünülmüştür.

 

2.dönem uygulaması kompozisyonu, araştırma raspası öncesi ana kubbe etekleri ve 1. ve  2. Geçiş bordürü.
2.dönem uygulaması kompozisyonu, araştırma raspası öncesi ana kubbe etekleri ve 1. ve 2. Geçiş bordürü.

1.öneri olarak

Kubbe kasnağındaki rumi motifli 1.geçiş bordürünün altındaki hatai ve rumi bezemeli 2.bordür iptal edilerek yerine 1.bordürün burada kompozisyonu tamamlaması düşünülmektedir.

Kubbe kasnağında  2.dönem uygulaması  bordürlerin raspa öncesi
Kubbe kasnağında 2.dönem uygulaması bordürlerin raspa öncesi
2.öneri olarak özgün bordörün altına bu kompozisyonun uygulanması düşünülmektedir.
2.öneri olarak özgün bordörün altına bu kompozisyonun uygulanması düşünülmektedir.

Kubbe kasnağında yine 2.dönem tezyini olan zencirek ve stilize bitkisel motifli iki geçiş bordüründen zencireğin tatbiki, bitkisel bordürün ise kompozisyonunun değiştirilmesi düşünülüyor.

Stilize bitkisel bordür için 1.öneri
Stilize bitkisel bordür için 1.öneri

Araştırma raspası sonucunda pencere atrafını kuşatan çimento sıva üzerine yapılan tezyinattın alt katmanında kalem işlerine rastlanmamıştır.

1.öneri olarak mevcut ikinci dönem bezeme kuşağının pencere kenarlarında tekrarlanması ile kompozisyonun tamamlanabileceği düşünülmüştür.

image44

2. öneri Kubbelerdeki pencere kuşakları için
2. öneri
Kubbelerdeki pencere kuşakları için

Pandantiflerde yapılan araştırma raspasında görüldü ki çimento sıva üzerine uygulanan bezemenin klasik dönem kopyası olması ile beraber raspa sonucunda alt katmanlarda herhangi bir özgün kalemişine rastlanmamıştır.

Araştırma raspası öncesi 2.dönem kalem işi uygulaması
Araştırma raspası öncesi 2.dönem kalem işi uygulaması

Aslan göğsünde 2.dönem uygulanan Klasik Dönem üslubtaki tezyinatın raspa araştırmasında özgün kalem işlerine ulaşılamamış olup kompozisyonun tekrarı düşünülmektedir.

Aslan göğsü rölöve çalışması
Aslan göğsü rölöve çalışması

Avludaki Diğer Yapılar

Molla Çelebi Cami; hamam, kütüphane, hazire ve camiden oluşmaktadır. Fakat günümüze cami ve hazire kalmıştır.  Yalnız bu yapılarla  ilgili kaynaklar incelenip taranmıştır.

Kütüphanesi

1296 (1879) tarihli salnameden öğrendiğimize göre, cami içinde bir kütüphane bulunmaktaydı. Molla Çelebi Camii kütüphanesi fihristinden anlaşıldığına göre bu kütüphanenin Molla Çelebi Camii içinde Reisülküttap Abdullah zade, Molla Mehmed Çelebi Efendi’nin ve Şeyhülislam Hamid Efendi’nin vakfettikleri kitaplar, Kılıç Ali Paşa Medresesi içindeki kütüphaneden Süleymaniye Kütüphanesi’ne nakledilmiştir. Bu fihristte 144 cilt kitap olduğundan bahsedilir. Molla Çelebi Camii’nde bulunan kitapların ne zaman Kılıç Ali Paşa Medresesi’ne taşındığı ise bilinmemektedir.

Hamamı

Fındıklı Camii’nin sağ tarafında ve Meclisi Mebusan Caddesi üzerinde bulunan Mimar Sinan’ın eseri 1957 yılında yol genişletme çalışmaları sırasında yıkılmıştır. Bu çifte hamamın kapısı üzerinde nefis bir hatla yazılmış şu kitabe vardı:

 

Didler Hazret-i Molla Efendi yapdı bir hamam

Nazirin görmedi alemde erbab-ı nazar anın

Su gibi n’ola aksa ayağına saf meşrebler

Ki zira şimdi oldur ab-ı ruyu sahn-ı dünyanın

Görenler ol makam-ı dil-güşanın didi tarihin 

Leb-i deryada seyran eyle hamamını Molla’nın 989(1581)

 

Bu güzel hatlı mermer kitabenin yarısı bugün Çarşıkapı’daki Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Medresesi mektebinin kapısı önündedir. Diğer yarısı, Topkapı Sarayı Mustafa Paşa Köşkü bahçesindedir. Eskiden İstanbul’un en işlek hamamlarından biri olan yapının soyunmalık bölümleri kagir duvarlı ve sakıflıdır. Sıcaklık bölümleri ise üç eyvan şemasına sahipti. Plan itibariyle Ayasofya’nın karşısındaki Haseki Hamamı’na benzeyen yapının yıkımından kısa bir süre önce sıcaklıkları birleştirilmiş, erkekler kısmının helaları ile kadınlar kısmının soyunmalığı ortadan kaldırılmış ve tek hamama dönüştürülerek klasik özelliklerini yitirmiştir. Bu hamamın cadde üzerindeki soyunma yeri, XVIII. yüzyıl sonları ve XIX. yüzyıl başlarının sivil mimarisine uygun bir konak cephesi karakterine sahipti.

Haziresi

Caminin batısında yer alan dikdörtgen hazire, İskele Sokağı’na bakan duvarla deniz tarafındaki kitabelerden anlaşıldığına göre batı ve güney yönlerinden 1132’de (1720) ruznamçe-i evvel Hüseyin Paşazade Hacı Bey tarafından inşa ettirilmiştir. Hazirede bulunan mezar taşlarının en eskisi, 1112 (1719) tarihli Şeyhülislam Sadreddin zade Mehmed Sadık Efendi’ye aittir. Fakat bazı kaynaklardan anlaşıldığına göre bu hazire XVI. yüzyıldan beri mevcuttur. 958 (1551) tarihinde vefat etmiş olan Emir Çelebi adlı bir zat defnedilmiştir. Fakat kabir taşı mevcut değildir.

Kitabe 1
Kitabe 1

Hazirenin sokağa bakan duvarında şu kitabe yazılmıştır:

Muhammed bey efendi ibn-il-haç Hüseyin paşa

Göçüp bu dehri dundan kıldı azmi alemi bala

Hemişe bişe evrad ile ezkar idi ol zate

Şeb-ü ruz eyledi tahsili zadi alemi ukba

Kiraren haç ile tamiri Beyte itdi çok hizmet

Şefi ola ana ruzi cezada Kabeyi ülya

Eğerçi canibi devletten olmuşdu ana memur

Bicay averdei hizmet olub sa’y eyledi Hakka,

Tehidestane in’am etmeği murad edinmişdi,

Tasadduk itmede ihmal-ü imsak itmedi asla

Nice def’a olub ruznamçei evvel yine ahir,

Kapandı defteri amali itti zimmetin ibra

Ser amed olmuş iken hacegani devlet içinde

Kodu balin haşt-i lahde ser-i kabri idüb me’va

Olub tay gerdei desti ecel ruznamçe-i ömrü

Salah üzre murur etmişdi evkati bu alemde

İde ukbade bari cayigahin cenneti ala

Gelüb bir daiyi İhlas-bişe didi tarihin

Muhammed Beyefendi eyleye rahmet sana Mevla. 1132

Kitabe 2
Kitabe 2

Hazirenin denize bakan duvarında şu kitabe yazılmıştır:

Yegâne hâce-i  rûz-name-i evvel ol Muhammed Bey

Bekaya intikal etdi aleyhürrahmetü’l- Bâri

Adimü’l- mesel idi kendüye mahsus idi merhûmun

Gerek evzâ’ u etvârı gerek reftâr u güftârı

 

Olup kırk elli yıl pirâye-bahş-i mesned-i ikbâl

Sudûr-ı devlete hemvâre sevk-i hayr idi kârı

Haridar-ı -ı metâ’-ı devlet-i dehr idi zâhirde

…. itibar etmezdi amma zerre mikdârı

Ubeydullah-ı ahrâra müdâni idi iclâli

Sülûk ehlinden efzun idi evrâd ile ezkârı

Hulûs-ı kalb ü hüsn-i hâline besdür bu şâhid kim

Olub me’mur bâ- hükm-i Hümayun-ı cihândârî

 

Mücavir oldu beş yıl Mekke’de bu eyledi ma’mur

Harab olmuş iken mecra-yı âb-ı rahmet-âsârı

Ale’t- tahsis ahâli-harem yâd eyleyüb hayrın

İderler dergeh-i Hakk’a duâ yalvarı yalvarı

Hüdâ sa’yin ide unvân menşur-i müberrâtı

Bu hayr-ı bi-bedel oldukça rûz-ı haşre dek cârî

Didiler Tâibâ tarih-i fevtin gûş idüb herkes

İde cennet Muhammed Bey Efendi menzilin Bâri

Fi Sene 1132 (1719-1720)

RUZ-NAMÇE-İ EVVEL MERHUM EL-HAC MUHAMMED BEY RUHUNA EL- FATİHA

Sene 1132

HZR-A: El- fatiha Yine evlâd-ı ibn-i Sadreddin’den  düşüb hâke o mahdum-ı kiramı  dua idüb didim tarih-i fevtin  Kerimâ Adn ola feth-i makamı El fatiha 1133 (1720)
HZR-A: El- fatiha Yine evlâd-ı ibn-i Sadreddin’den
düşüb hâke o mahdum-ı kiramı
dua idüb didim tarih-i fevtin
Kerimâ Adn ola feth-i makamı
El fatiha 1133 (1720)
HZR-C: Hüseyin Paşazade Ruz-namçe-i evvel merhum El-Hac Muhammed Bey Efendi ruhuna el-fatiha Sene: 1132 (1719-1720)
HZR-C: Hüseyin Paşazade Ruz-namçe-i evvel merhum El-Hac Muhammed Bey Efendi ruhuna el-fatiha
Sene: 1132 (1719-1720)

 

HZR-D: Hüve’l- Hayyü’l- bâki Molla Çelebi Cami-i şerifi imamı merhum ve mağfur el- muhtac ilâ rahmeti Rabbihi’l- Gafur el- hâc Hafız Ahmed Efendi’nin ruhiyçün el- fatiha  Sene: Fi 15 Safer 1253 (15 Kasım 1788)
HZR-D: Hüve’l- Hayyü’l- bâki
Molla Çelebi Cami-i şerifi imamı merhum ve mağfur el- muhtac ilâ rahmeti Rabbihi’l- Gafur el- hâc Hafız Ahmed Efendi’nin ruhiyçün el- fatiha
Sene: Fi 15 Safer 1253 (15 Kasım 1788)

 

HZR-E: Hüve’l-baki  Âl-i Sadreddinden sâbıkan Mekke-i Mükerreme kadısı Mektûbîzâde merhum ve mağfur Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha Sene: Fi 15 Şaban 1187 (1773-1774)
HZR-E: Hüve’l-baki
Âl-i Sadreddinden sâbıkan Mekke-i Mükerreme kadısı Mektûbîzâde merhum ve mağfur Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha
Sene: Fi 15 Şaban 1187 (1773-1774)
HZR-J : Hüve’l- bâki Âl-i Sadreddin’den ve müderrisin-i kiramdan Es-Seyyid Muhammed Kemal Efendi? ibnü’l- merhum Mektûbîzâde Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha
HZR-J : Hüve’l- bâki
Âl-i Sadreddin’den ve müderrisin-i kiramdan Es-Seyyid Muhammed Kemal Efendi? ibnü’l- merhum Mektûbîzâde Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha
HZR-K: Âl-i Sadreddin’den merhum u mağfur Es-Seyyid Muhammed Tahir Monla İbnü’s- Seyyid Atâullah Efendi ruhlarına el- fatiha 1197 (1782)
HZR-K: Âl-i Sadreddin’den merhum u mağfur Es-Seyyid Muhammed Tahir Monla İbnü’s- Seyyid Atâullah Efendi ruhlarına el- fatiha 1197 (1782)
HZR-L: Hüve’l- bâki Âl-i Sadreddin’den ve müderrisin-i kiramdan Es-Seyyid Muhammed Atâullah Efendi ibnü’l-merhum Mektûbîzade Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha  Sene: B (Receb)1193 (1779)
HZR-L: Hüve’l- bâki Âl-i Sadreddin’den ve müderrisin-i kiramdan Es-Seyyid Muhammed Atâullah Efendi ibnü’l-merhum Mektûbîzade Muhammed Sadeddin Efendi ruhiyçün el-fatiha
Sene: B (Receb)1193 (1779)
HZR-N : Hüve’l- Hallâku’l- bâki Anadolu Kazaskerliği payesiyle sabıkan İstanbul kadısı olan Sadreddinzade merhum Mektûbî el-Hac Abdurrahman Efendi ruhuna el-fatiha  Sene: Fi 12 Rebiülevvel 1160 (24 Mart 1747)
HZR-N : Hüve’l- Hallâku’l- bâki
Anadolu Kazaskerliği payesiyle sabıkan İstanbul kadısı olan Sadreddinzade merhum Mektûbî el-Hac Abdurrahman Efendi ruhuna el-fatiha
Sene: Fi 12 Rebiülevvel 1160 (24 Mart 1747)
HZR-O : Sadreddinzâde merhum Abdülhayy Efendi el-ruhuna fatiha 1122 (1710)
HZR-O : Sadreddinzâde merhum Abdülhayy Efendi el-ruhuna fatiha 1122 (1710)
HZR-P: Hüve’l- hayyü’l-lezi lâ-yemut  Sabıkan Medine-i Amid kadısı Sadreddinzâde merhum Muhammed Nurullah Efendi ibnü’l- merhum Mektûbî Abdurrahman Efendi ruhiyçün lillâhil fatiha  1180 (1767)
HZR-P: Hüve’l- hayyü’l-lezi lâ-yemut
Sabıkan Medine-i Amid kadısı Sadreddinzâde merhum Muhammed Nurullah Efendi ibnü’l- merhum Mektûbî Abdurrahman Efendi ruhiyçün lillâhil fatiha
1180 (1767)

Restitüsyonu

Fındıklı Molla Çelebi Cami tarihsel süreçte geçirdiği doğal afetler sonucunda çeşitli eklere ve müdahalelere maruz kalmıştır. Tarihi haritalardan yararlanılarak restitüsyon projesi çizilmiştir. Ancak her bir tarihi haritada ve eski fotoğraflarda farklılıklar gözlenmiştir. Bu nedenle birinci ve ikinci dönem olmak üzere iki restitüsyon projesi çizilmiştir. Birinci dönem restitüsyon projesi çizilirken caminin ilk yapımındaki karakteristik mimari nitelikleri (plan şeması, cephe özellikleri vb.) temel alınmıştır. II. Dönem restitüsyona belirtilen dönem ekleri ise tarihi haritalardan ve eski fotoğraflardan çıkarılabildiği kadarıyla vaziyet planı olarak rapora eklenmiştir.

Birinci Dönem Restitüsyon Raporu

Molla Çelebi Camii ilk olarak bir külliyenin parçası olarak inşa edilmiştir. Ancak bu külliyeden günümüze sadece cami ulaşabilmiştir. Cami zaman içinde deprem ve yangınlardan zarar görmüş ve birçok onarım geçirmiştir. Fakat cami, yine de günümüze aşağı yukarı ilk haliyle gelebilmiştir. 1723 ve 1724 senesinde Fındıklı’da Molla Çelebi Camii civarında çıkan yangınlarda birçok ev ve dükkân harap olurken Fındıklı Hamamı’nın da camekânı yanmıştır. Başbakanlık’a bağlı Osmanlı Arşivi Daire Başkanlığın’dan edinilen belgelere göre cami 1822, 1862, 1870, 1884, 1894, 1901 yıllarında onarılmıştır.

İkinci Dönem Restitüsyon Raporu

Halid Eraktan İstanbul Ansiklopedisi’ndeki Fındıklı Cami başlıklı yazısında; 1822 yılında çıkan büyük yangın sonrasında harim bölümünün aslına uygun olarak onarıldığını ancak son cemaat yerinin ahşap direkli bir sundurmaya dönüştürüldüğünü, hünkâr mahfilinin genişletildiğini belirtmektedir. Cengiz Orhonlu ise Fındıklı başlıklı yazısında 1822 yılındaki Tophane yangınından sonra tamir edilirken hünkâr mahfili ilave edildiğinden bahsetmektedir. 1913-1914 yılına ait Alman Mavileri adlı kitabın haritasında bahsedilen hünkâr mahfili gösterilmiştir. Ayrıca hünkâr mahfili ayaklar üstünde taşınan çıkmasıyla 19. yüzyıl fotoğraflarında görülmektedir. Ancak 1926 yılına ait Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında hünkâr mahfili bulunmamaktadır.

 

Son olarak 1822 yılındaki onarımda yenilenen son cemaat sundurması 1958’deki Vakıflar İdaresi’nin yaptırdığı esaslı onarımda iptal edilmiş, caminin inşa edildiği dönemin klasik üslubuna uygun, kubbeli bir son cemaat yeri revağı konmuş, aynı şey özgün olmayan süsleme öğeleri ve birtakım ekler içinde gerçekleştirilmiştir. Fakat hamam, 1958 kamulaştırmaları ve imarında yola feda edilip yok edilmiştir.

Caminin önüne 1787’de ünlü Sadrazam Koca Yusuf Paşa, Türk rokokosunun en güzel eserlerinden olan bir çeşme yaptırmıştır. Pembe mermer oymaları ve kurşun kubbeli çatısı ile güzel bir eser olan bu çeşme, klasik caminin alnına, revakların tam önüne kondurulmuştur. 1957-1958 yol genişletilmesinde buradan sökülmüş ve bugünkü yerine, Kabataş set üstüne monte edilmiştir.

1913-1914 yılına ait Alman Mavileri ve 1926 yılına ait Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında cami avlusunun batısında hazirenin devamında mekânlar sıralanmaktadır. Hazire ile müştemilat olduğu tahmin edilen bu yapı dizisinin arasından bir kapı ile günümüzde parka dahil edilmiş Fındıklı Sokak’tan giriş verilmiştir.

1997 yılında caminin son cemaat yerinde çıkan yangında ana giriş kapısı kısmen yanmak, kavrulmak etrafı islenmek ve ıslanmak suretiyle zarar görmüştür. 2001 yılında Vakıflar Bölge Müdürlüğü tarafından minare külahını taşıyan seren direğinin yola doğru sapmış olduğu tespit edilmiştir. Bunun sonucunda petek taşlarında yarılmalar meydana geldiği, şerefe korkuluğunu oluşturan taşların malzeme karakteristiğini kaybettiği, şerefe döşemesi altında 1.50 m mesafedeki gövde

taşlarında yarılma ve çatlamalar olduğu; 1999 Marmara depreminde çatlak ve yarılmaların daha da arttığı belirtilmiştir. Bu nedenle minarenin şerefe döşemesi 1.5 m altına kadar sökülmüş, sökülen kısım mevcut malzeme ve özgün yapım tekniğinde yeniden yapılmıştır. (İstanbul II Numaralı KTVKK Arşivi) 2006 yılında son cemaat yerinde döşeme kaplamalarının yerine granit levha döşenmiştir, girişinin mermer eşik konularak yükseltilmiştir.

Alman Mavileri 1913-1914 Birinci Dünya Savaşı Öncesi İstanbul Haritaları Cilt II Pafta:F11/3,– Fındıklı Molla Çelebi Cami
Alman Mavileri 1913-1914 Birinci Dünya Savaşı Öncesi İstanbul Haritaları Cilt II Pafta:F11/3,– Fındıklı Molla Çelebi Cami
Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında İstanbul 1926, s.105 – Molla Çelebi Cami
Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında İstanbul 1926, s.105 – Molla Çelebi Cami
Belge 1 Caminin 19. yüzyılda denizden görünümü
Belge 1 Caminin 19. yüzyılda denizden görünümü
Belge 2 Son cemaat önündeki 1958 yılında Kabataş’a taşınan özgün dönem eki çeşme
Belge 2 Son cemaat önündeki 1958 yılında Kabataş’a taşınan özgün dönem eki çeşme
Belge 3 Caminin doğusuna bitişik yapılmış özgün dönem eki hünkâr mahfilinin kaldırıldığı duvar yüzeyinden okunabilmektedir.
Belge 3 Caminin doğusuna bitişik yapılmış özgün dönem eki hünkâr mahfilinin kaldırıldığı duvar yüzeyinden okunabilmektedir.
1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami
1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami
1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami
1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami
1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami
1958 yılında yapılan onarımdan sonra cami

RESTORASYON

Fındıklı Cami’nin gerek anıt niteliği taşıması, gerekse Mimar Sinan’a ait olması nedeniyle mevcut işlevinin sürdürerek onarılması farklı bir özen arz etmektedir. Camiye yapılacak onarım müdahaleleri bu bağlamda ele alınmıştır. Restorasyon projesi restitüsyon projesine bağlı kalınarak çizilmiştir. Caminin İstanbul trafiği için önemli bir aks üzerinde konumlanmış olması ve boğaz siluetindeki önemli yeri nedeniyle cephe yüzeylerine yapılacak restorasyon müdahalelerinde ayrıca önem verilmesi gerekmektedir.

 Müdahaleye Yönelik Kararlar

  • Meclis-i Mebusan Caddesine bakan son cemaat yeri yüzeylerindeki kir-karbon oluşumların malzeme raporunda belirtilen şekilde temizlenmesi önerilmektedir. Temizleme işlemi sırasında yalnız kir tabakasının kaldırılmasına, taş veya tuğla yüzeyin tahrip edilmemesine özen gösterilmelidir.
  • Ahşap ve taş mimari elemanlar üzerindeki muhdes boyalar temizlenerek gerekli malzeme ile yenilenmeli veya yüzey doğal haliyle bırakılmalıdır.
  • Ahşapkapı ve pencere doğramaları basit onarım yapılarak işlerlik kazandırılmalıdır. Geç dönemde boyanmış ise temizlenerek gomalak cila sürülmelidir.
  • Çatıdaki kurşun kaplamalar elden geçirilecek,  gerekli ise alt tabakası ile birlikte yenilenecektir. Duvar birleşim detayındaki sorunlar giderilecek, muhdes merdiven kaldırılacaktır.
  • Mevcut muhdes Genel WC binası tamamen yıkılarak arazi özgün kotuna getirilecektir.  Koruma Kurulu’nca uygun görülen yeni yerinde projedeki detayı gibi yeniden inşa edilecektir. Restitüsyon projesinde parsel alanına tam olarak yayılan cami ve avlusu, geç dönemde kıyı şeridinden ve Meclisi Mebusan Caddesinden kayıplara uğramış ve doğu-batı doğrultusunda genişletilmiştir. Buna bağlı olarak restitüsyon projesinde parselin batı sınırı boyunca konumlanmış nitelikli bir mimariye sahip olmayan müştemilat yapı dizisi restorasyon projesinde uygulanmamıştır. Genel olarak cami işlevi kapsamında gerek duyulan Wc ve abdesthane mekânlarını içeren yapı, açık abdest alma mekânlarının doğusunda imam evi temelleri üzerinde konumlanması önerilmektedir.
  • Hazire bölümündeki lahit ve mezar taşları üzerindeki müdahale işlemleri üç aşamada temizlik, tamamlama ve koruma şeklinde yapılacaktır.
  • Yapıya uygun bir çevre düzenlemesi yapılacak,  çimlendirme ve yerden aydınlatma yapılacaktır. Güneydeki bahçe duvarı üzerindeki çeşme abdesthane olarak yeniden düzenlenecektir.  Çeşmenin zemin kotu uygulama aşamasında yapılacak kazı sonucunda tespit edilecektir.

 Cami İçerisinde Yapılması Önerilen İş Kalemleri

  • İç mekândaki mevcut ahşap döşeme elden geçirilecek, çürüyen ve aşınan kısımlar yenilenecektir. Döşeme üzerine elektrikli şilte ile kontrollü yerden ısıtma sistemi yapılacaktır. Ana giriş kapısı önündeki mermer seki kaldırılacaktır. Son cemaat yerindeki geç dönemde yapılmış granit kaplamalar kaldırılarak altında varsa özgün kaplama malzemesi (şeşhane tuğlası) basit onarımı yapılarak korunacak, kırılanlar yenisi ile değiştirilecektir. Eğer geç dönem eki doğal taş kaplamanın altında özgün malzeme bulunmazsa şeşhane tuğlası yapılacaktır.
  • Muhdes doğramalar, dolap kapakları ve raf sistemleri restorasyon projesinde belirtilen detaylarda masif ahşaptan ön koruma yapılarak imal edilmelidir. Muhdes giriş kapısı kaldırılmalıdır. Özgün kapı basit onarımla ile işlerliği kazanacak duruma getirilmeli, aksi takdir masif ahşaptan ön korumalı bir kapı imal edilmelidir. Muhdes ahşap kafesler ayıklanmalıdır. Üst kat kadınlar mahfilindeki kafeslerin yerine dönem yapılarında kullanılmış restorasyon projesinde detayı verilen ahşap korkuluk yapılmalıdır. Giriş bölümünü kapatan muhdes ahşap doğramalı bölmeler kaldırılmalıdır.

Cephelerde Yapılması Önerilen İş Kalemleri

  • Cephelerde yoğunlaşan yüzey kayıpları farklı boyutlarda oluşmuştur. 5 cm derinliğe kadar olan kayıplara müdahale edilmeyecektir. 5 cm den derin olan yüzey kayıplarında 15 cm e kadar çürütme yapılarak boşalan yere taş kaplama yapılacaktır.
  • Sıva dökülmesi görülen yerlerde öncelikle araştırma raspası yapılarak özgün malzeme karışımı belirlenmelidir. Dökülen bölümde özgün malzeme ile onarım yapılacaktır.
  • Geç dönemde yapılmış çimento esaslı harç müdahaleleri temizlenerek malzeme raporunda tespit edilen özgün malzeme kullanılarak gerekli onarım yapılacaktır. Minare gövdesindeki taşların derzlerindeki harç taşmaları ayıklanmalıdır.
  • Yapısal çatlaklara yapılacak müdahalede teknik rapora bağlı kalınacaktır. Çatlaklar bu rapora bağlı kalınarak sönmüş kireç ve agrega karışımı enjeksiyon harcı ile doldurularak onarılacaktır. Kılcal çatlaklarda özgün malzeme tespit edilerek bu malzeme ile doldurulacaktır.
  • Bitkilenme nin görüldüğü bölgelerde öncelikle mekanik yöntemlerle ayıklama, sonrasında çimlenme zamanı ilaçlama (randup ultra) yapılarak temizlenecektir. Doğu cephesindeki yosunlaşmaya neden olan nem ve zemin suyuna karşı restorasyon projesinde belirtilen detaylarda drenaj yapılacaktır.
  • Eksik ve bozulan tezyinatlar için öncelikle araştırma raspası yapılacaktır. Araştırma raspasında herhangi bir özgün veriye ulaşılamazsa benzer örneklerine uygun şekilde tamamlanacak veya yenilenecektir.
  • Metal bilezik, kenetler, gergiler ve lokma parmaklıklar üzerindeki geç dönem boyaları ve pas mekanik (zımpara) yöntemle temizlenecek ve kimyasal (iki kat antipas sürülerek) yöntemlerle korunacaktır. Metal eleman işlerliğini yitirdi ise yenisiyle değiştirilecektir.
  • Yıpranmadan dolayı oyulmuş veya önceki onarımlarda çürütülüp bırakılmış yüzeylerdeki malzeme kayıpları tamamlanmalıdır. Taş bloklar horasan harcıyla özgün duvara entegre edilmelidir.

 

KAYNAKÇA

Anadol, Çağatay; Ersoy, Seden, Jacques Pervititch Sigorta Haritalarında İstanbul, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul

Akkuş, Ayla, İstanbul’daki Altı Dayanaklı Camilerin Başlangıcı ve Gelişmesi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sanat Tarihi Bölümü Bitirme Tezi, İstanbul 1971.

Aslanapa, Oktay; Mimar Sinan, Kültür Bakanlığı Yayınları,  Ankara 1992.

Ayvansarayi, Hüseyin Efendi, Hadikatü’l Cevami, İşaret Yayınları, İstanbul 2001.

Cezar, Mustafa, “Osmanlı Devrinde İstanbul Yapılarında Tahribat Yapan Yangınlar ve Tabii Afetler, Türk Sanatı Tarihi Araştırma ve İncelemeleri 1, s.327-414, DGSA, İstanbul 1963.

Çobanoğlu, Ahmet Vefa, “Beyoğlu’ndaki Camiler”, Geçmişten Günümüze Beyoğlu I, Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı – Beyoğlu Belediyesi, İstanbul 2004, s.341-360.

Eraktan, Halid, “Fındıklı Camii”, İstanbul Ansiklopedisi, Koçu Yayınları, İstanbul 1971, C.10, s.5750-5752.

Eyice, Semavi, İstanbul Minareleri, Güzel Sanatlar Akademisi Türk Sanatı Tarihi Enstitüsü Yayınları:1, İstanbul 1963.

Gülersoy, Çelik, “Fındıklı’nın Tarihçesi”, Arkeoloji ve Sanat, İstanbul 1981, C.4, S.12-13, s.13-18.

Gülersoy, Çelik, “Fındıklı”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 3, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul 1994, s.309-311.

Günay, Reha, Mimar Sinan ve Eserleri, YEM Yayınları, İstanbul 2002.

Günümüz Türkçesiyle Evliya Çelebi Seyahatnamesi: İstanbul, Hazırlayanlar: Seyit Ali Kahraman – Yücel Dağlı, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2003.

Haksan, M. Mermi, İstanbul Hamamları, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Yayınları, İstanbul 1995.

İyanlar, Arzu, “Molla Çelebi Külliyesi”, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul 2005, C.30, s.243-245.

Konyalı, İbrahim Hakkı, Mimar Koca Sinan’ın Eserleri, Ülkü Basımevi, İstanbul 1950.

Kuban, Doğan, “Sinan (Mimar)”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, C. 6, Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Ortak Yayını, İstanbul 1994, s.563-567.

Kuran, Aptullah, Mimar Sinan, Hürriyet Vakfı Yayınları, İstanbul 1986.

Müller-Wiener, Wolfgang, İstanbul’un Tarihsel Topografyası, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2002.

Orhonlu, Cengiz, “Fındıklı Semtinin Tarihi Hakkında Bir Araştırma”, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Dergisi, Eylül 1955 İstanbul, C.8, S.11-12, s.51-70.

Orhonlu, Cengiz, Tophane-Cihangir-Salıpazarı-Fındıklı-Kabataş-Ayazpaşa Semtlerinin Tarihi, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Mezuniyet Tezi, İstanbul 1950-51.

Öz, Tahsin, İstanbul Camileri, C. I-II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara 1997.

Özcan, Abdülkadir, “Mimar Sinan’a Siparişte Bulunanlar”, Mimarbaşı Koca Sinan Yaşadığı Çağ ve Eserleri I, Vakıflar Genel Müdürlüğü Yayınları, İstanbul 1988, s.131-145.

Ramazanoğlu, Gözde, Mimar Sinan’da Tezyinat Anlayışı, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara 1995.

Sönmez, Zeki, Mimar Sinan İle İlgili Tarihi Yazmalar-Belgeler, Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, İstanbul 1988.

Sözen, Metin, Türk Mimarisinin Gelişimi ve Mimar Sinan, İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul 1975.

Tanman, Baha, “Molla Çelebi Camii”, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, T.C. Kültür Bakanlığı ve Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul 1994, C. 5, s.483-484.

 

 

 

 

 

 

 

Erhan Uludağ ile bir restorasyon sohbeti

Erhan Uludağ ile bir restorasyon sohbeti
İbrahim Ethem Gören, şehir plancısı ve restorasyon uzmanı Erhan Uludağ ile Nalçacı Halil Dergâhı özelinde tarihi eser restorasyonu üzerine bir söyleşi yaptı

Osmanlı tekkeleri ve tekkelerde neşvü neva bulan kültür, Osmanlı medeniyetinin muhafaza edilmesinde, nesilden nesile aktarılmasında, ilim ve tasavvuf geleneğinin aslî mahiyetine uygun bir şekilde sürdürülmesinde önemli misyon üstlenmiş. Bu bağlamda Üsküdar’daki Nalçacı Halil Dergâhı da 1900’lü yılların başına kadar Ümmet-i Muhammed’e hizmet eden bir müessese ve irfan mektebi olarak hayatiyetini sürdürmüş. Bir Halveti-Şabani Dergâhı olan Nalçacı Halil Tekkesi 100 yıllık bir fasılanın ardından yeniden ihya edilerek 2 Mart Cuma günü Cuma namazında tekrar hizmete açıldı…  Tekkenin restorasyon projesini eşi, mimar Sevilay Uludağ’la birlikte hayata geçiren şehir plancısı ve restorasyon uzmanı Erhan Uludağ ile Nalçacı Halil Dergâhı özelinde tarihi eser restorasyonu üzerine sohbet ettik…

İbrahim Ethem Gören: Nalçacı Halil Dergâhı’ndan hikâyesini anlatır mısınız?  Nalçacı Halil kimdir,  Dergâh hangi tarihlerde hizmete girmiş ve kaç yıl cemiyete ve cemaate hizmet etmiştir?

Günümüze ulaşamayan tekkenin haziresi Üsküdar’da Tabaklar Mahallesinin (eski İnadiye/İcadiye semti)  Nalçacı Hasan[1] Sokağı’ndadır. Tekke, Halvetî tarikatine mensup olan Mudurnulu Nalçacı Şeyh Halil Efendi tarafından kurulmuş ve bu sebeple onun adını almıştır. 4. postnişîn Şeyh Mehmed Tulû’î Efendi’den dolayı (v. 1170/1756-7) Tulû’î Efendi Dergâhı[2] adıyla da anılmaktadır. Ayvansarayî’ye göre, buranın diğer bir adı ise Pâr Tekyesidir ve Halil Efendi Antalya’da meskûn Vehhab Ümmî’nin müridlerindendir.[3] Diğer bir belgeye göre onun şeyhi, silsilesi Abdülvehhab Efendi ve Tâlib Ümmî Efendi ile Halvetiyye tarikatinin Ahmediyye kolunun kurucusu Şeyh Ahmed Şemseddin Yiğitbaşı’ya (v. 910/1504) ulaşan Armağan Ramazan Efendidir.[4] Halil Efendi’nin vefat tarihini Ayvansarayî burada bulunduğunu belirttiği mezar taşına göre 1040 (1630-1)[5], Zâkir Şükrî ise 1068 (1657-8)[6] olarak verir. Sözü edilen mezartaşı bugün mevcut değildir; kabir yeri de bilinmemektedir.

Zaman içinde harap olan dergâh 1874 yılında tamir ettirilmiş, bu sırada Nalçacı Şeyh Halil Efendi’nin kabri üzerine bir türbe inşa edilmiştir.[7]

1914–1919 yılları arasında hazırlanan “Alman Mavileri” haritalarında tekke binalarının mevcut olduğu görülmektedir. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün 1924 yılında yaptırmış olduğu tespit çalışmasında Nalçacı Tekkesi’nin “mâmur” durumda olduğu belirtilmiştir. Ancak 1931 tarihli 57 nolu Pervititch paftasında yalnızca türbenin ve minarenin ayakta kaldığı görülmekte, diğer kısımların ise harabe olarak nitelendirildiği belirtilmektedir. 1940’larda halen varlığını sürdürmekte olan Nalçacı Halil Efendi Türbesi de bu tarihlerden sonra yıkıma uğramış ve ortadan kalkmıştır. Dergâhtan günümüze hazire dışında hiçbir şey ulaşamamıştır.

Tekke her ne kadar Nalçacı Halil Efendi tarafından yaptırılmış olsa da, tekkenin manevi bütünlüğü açısından Bosnavî Mehmet Tevfik Efendi’nin kabrinin burada bulunmasının ayrı bir önemi vardır.

Kaynak: Avrupa Bülteni

İhlâsla inşa edilen bir Osmanlı eseri: Preze Kale Camii

İhlâsla inşa edilen bir Osmanlı eseri: Preze Kale Camii

Bereketli Preze Ovası’nın üzerine manevi bir gerdanlık gibi asılı bulunan Kale Camii’nin kesme taştan yapılmış minaresi altı asırdır Arnavutluk Müslümanlarını tevhide; namaza, arınmaya davet ediyor.

İbrahim Ethem Gören
İbrahim Ethem Gören


Preze Kale Camii
, TİKA’nın desteğiyle yeniden ihya edildi. Preze’nin en mutena yerinde muhkem bir kalenin içerisinde tecdiden inşa edilen camiinin tarihi duvarlarında cennetmekân imamlarının sesleri yankı buluyor: Hû, hû!

İmam Efendi sabah namazında “Lâ taknatû min rahmetullahi…/Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz…” ayet-i celîlesini kıraat ederken hemen arkasında duran Habib Aga’nın kirpikleri gözyaşlarını taşıyamaz oluyor…

Preze Camii, Arnavutluk’ta Tarihi Preze Kalesi’nin içerisinde inşa edilmiş… Kaleiçi camileri Osmanlı Cihan Devleti’nde eski bir gelenek… Rumelihisarı’nın içerisinde de kale komutanının, muhafızların, tabiri caizse küçük bir garnizonun barınması için ahşap evlerden müteşekkil mütevazı bir mahalle ile birlikte cami ve mühimmat depoları inşa edildiği tarih meraklılarının malumudur.

Akşemseddin Hazretleri’nin rahle ortağı, Osmanlı akıncılarının reislerinden Şeyh Bedreddin Mahmud (ks) Hazretleri’nin evlatları, silah ve zikir arkadaşları Konstantiniyye’nin fethinin manevi hazırlıklarını Rumelihisarı’nda yapmışlardı…

Rumelihisarı’na bin kilometre öteden içli selâmlar gönderen Preze Kale mahallesinden geriye geçtiğimiz günlerde ayağa kaldırılan cami ile birlikte elli üç basamakla çıkılan taş bir kule, hâlihazırda kıraathane olarak kullanılan bir kale burcu ile birlikte yıkık-dökük sur duvarları kalmış…

Bundan tam 563 yıl önce Rumelihisarı burçlarına çıkarak öteleri; ötelerin ötesini gözetleyen akıncılar, boğazının erguvan rahiyasını koklarken, 469 yıl önce Preze Kalesi’nin burçlarına çıkan akıncılar Adriyatik denizinin temiz havasını teneffüs edip ilay-ı kelimetullah rüyasını görüyorlardı… Son cümlede ‘İla-yı kelimetullah’ı yaşıyorlardı’ mı demeliydik acaba!

Kale Camii, Preze Kalesi içerisinde bulunuyor. Kale ve müştemilatı tamamlanıp da içinde içtimai hayat yaşanmaya başlanınca cami, kalenin sur duvarlarının üzerine inşa edilmiş… İbadethanenin, gönlü, fetih aşkıyla yanan imamı, akıncı cemaatine “Allah’u ekber” tekbirini getirerek ilk Cuma namazını kıldırdığında Miladi takvimin yaprakları 1547 yılını göstermektedir.

Preze Kalesi arkeolojik sit alanı… Cami, sit alanı içerisinde titiz bir çalışma ile yeniden ayağa kalkmış; Arnavut bürokratlar, dosyayı sümenaltı etmemiş, işi kolaylaştırmış ve ibadethane hizmete açılmış.

Haydi! Kolaysa, Rumelihisarı’nın içerisinde temelleri üzerine yıkılıp giden tarihi camii yeniden yapın bakalım! Arnavutluk’taki tarihi sit alanı örneğini bir yana bırakın Boğaziçi arka etkileşim alanında yer alan ve 27 yıl önce FSM Köprüsü’nün bağlantı yolları üzerinde kaldığı için yıkılan Uçaksavar Camii’ne bedel olarak tahsis edilen İBB’ye ait 3 buçuk dönümlük ibadethane alanına cami yapmak için tam 24 aydır ruhsat alınamıyor. Her neyse, bu husus bahs-i ahar!

 

Tiran’a 19 Nisan 2014 Cumartesi günü Kruja Murad Bey Camii’in açılışına gitmeye niyet etmiştik. Açılış, hizmetinde bulunduğum vakfın Özgün İyi Yönetim Uygulamaları Forumu IBPF2104 etkinliğiyle aynı güne tevafuk edince bu niyetimiz gerçekleşemedi. Ardından, Preze Kale Camii’nin açılışına gitmeyi kararlaştırdık. 14 Mayıs Çarşamba günü gerçekleştirilecek olan açılışı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yapacaktı. 13 Mayıs Salı günü Soma faciası yaşanınca Başbakan tüm programlarıyla birlikte Arnavutluk ziyaretini de iptal etti. “Hayırlı bir iştir, madem niyet ettik, gidelim” mülahazasıyla Arnavutluk yoluna revan olduk. Açılıştan birkaç gün önce Türkiye’den pek çok kişinin Tiran’a geldiğini müşahede ettik. 

 

TİKA’nın güvenilir çözüm ortağı Erhan Uludağ arkadaşımız bizi havalimanında karşıladı. Uluslararası Tiran Havalimanı’ndan Tarihi Preze Kalesi’ne giden yol boyunca asılan pek çok Türk bayrağını ve flamayı Başbakan ve beraberindeki heyetin yolunu gözler vaziyette bulduk.

Otelde kahvaltı yaptıktan sonra ateist Arnavut rejiminin “Tiran’a nostalji katsın” mülahazasıyla şehir merkezinde yıkmadığı tek cami olan Edhem Bey Camii’ni ziyaret edeip iki rekat namaz kıldık; cemaatle ve camiinin cümle kapısında dini eserler satan Müslim Aga’yla hasbıhal ettik. Agamız bize 2014 yılında Tiran’da inşaatına başlanması planlanıp da henüz icra-i faaliyet sahasına giremeyen Kalender Camii’nin maket fotoğraflarını gösterdi.

Sonrasında Preze’nin yoluna koyulduk… Preze, Tiran’a 25 kilometre mesafede bulunan tarihi bir kasaba… Yağmur, içten içe yağıp dururken şehir merkezinden yavaş yavaş uzaklaşarak Trakya kasabalarını birbirine bağlayan mütevazı yollara benzer güzergâhlardan geçerek, etrafı bol ağaçlarla kaplı uzunca bir yokuşu tırmanmaya başladık.

Yaklaşık yarım saatlik bir yolculuğun ardından Preze Kalesi’ne vardık. 30 bin nüfuslu bir kasaba burası… Preze Kalesi, tüm şehre; bir adım öte bölgeye hâkim olan yüksek ve stratejik tepeye konumlandırılmış.

Preze’de nesiller boyunca derebeyleri yaşamış… 15. asırda kendilerine komşuluk yapmaya gelen Türk aileler, derebeyleri tarafından hüsn-ü kabul görmüş. Osmanlı Cihan Devleti’nin serdengeçti akıncılarının; öncü muhyî Türk dervişlerinin güzel yaşantısına imrenen pek çok Balkan ahalisi ile birlikte söz konusu bölgenin derebeyleri de kendiliğinden Müslüman olmuş… Netice itibarıyla kalpler Allah’ın elinde…

Kale Camii, ihtida eden Arnavut derebeyleri ve akıncılar tarafından Preze Kalesi içerisinde konumlandırılmış.  Kalenin yapımı tamamlanıp da içinde içtimai hayat yaşanmaya başlayınca cami, kalenin sur duvarlarının üzerine inşa edilmiş. İbadethanenin, gönlü fetih aşkıyla yanan imam-ı evveli, akıncı cemaatine “Allah’u ekber” tekbirini getirerek ilk Cuma namazını kıldırdığında Miladi takvimin yaprakları 1547 yılını göstermektedir.

Preze Kalesi’ne vardığımızda cami açılışı için tüm hazırlıkları tamamlanmış, çadırları kurulmuş, Türk ve Arnavut bayraklarını yan yana dizilmiş bulduk. Kısmetten ötesi olmuyor. Bir köy ahalisine yetecek büyüklükteki döner ve sair ikramı malzemesi program iptal edilince Tiran’da Kur’an kurslarında kalan talebelerin nasibi oldu.

Camiye girdiğimde minberin hemen önünde Habib Aga’yı gördüm. Zikirle meşguldü, Hucurat Suresi’nin mealini okuyordu. Sure-i celîlenin 13’üncü ayetinde geçen “li teârefû” emrine imtisalen tanıştık, hasbıhal ettik… Preze köyü sakinlerinden Habib Aga’nın yüzünde topyekûn İslami hayatın yaşandığı memleketlere olan hasretin ifadesini görmek kâbildi. Birbirimize hasretle sarıldık… Daüssıla kokulu bir hissiyatla kucaklaştık.

Cami için birkaç paragraf açalım… İbadethane kale sur duvarlarının üzerine inşa edilmiş. Kale kapısının yenilenmesi sırasında kale ve camiye giriş, dışarıya eklenen bir dış avludan sağlanmış. Kale ziyaretçilerini tuğla kemerli taç kapı karşılıyor. Bu kapıdan önce tonozlu bir mekâna giriliyor, daha sonra kale içinden taş basamaklarla cami girişine ulaşılıyor. Kale ve dolayısıyla cami eğimli bir arazi üzerine bina edilmiş.

1547 yılında yapılan cami özgün dikdörtgen plan şemasını koruyor. Mihrap nişi oldukça saded. Sur duvarları mihrap duvarından seki şeklinde görülüyor. Harime, mihrap duvarında üç adet, batı duvarında, iki tanesi alt kotta iki tanesi üst kotta olmak üzere dört adet, giriş cephesinde ise altı adet olmak üzere toplam 13 pencere açılıyor… Caminin duvarları moloz taşlardan örülmüş.

Kale, sur duvarları üzerine inşa edildiğinden duvar kalınlıkları yer yer 40 cm. ile 135 cm. arasında değişiyor. Çatı örtüsü ahşap. Minareye harimden açılan ahşap bir kapı ile ulaşılıyor. Literatür araştırmaları minareye sur duvarı üzerinden açılan bir kapı ile ulaşıldığını belirtiliyor olsa da biz böyle bir kapı görmedik. Günümüzde bu izler yapılan onarımlar sonucu kaybolup gitmiş olmalı.

Tarihi eser restorasyonu gurusu Erhan Uludağ ile camide yaptığımız mülakatta eser hakkında edindiğim efradını cami ayarını mani malumatı arz etmekte fayda var… Camii ele alındığında kullanılamaz vaziyetteymiş. Sıvalar sökülmüş, duvarlardaki ahşap hatıllar çürümüş. Tüm duvarlardaki ahşap hatılları yenilenmiş. Pencerelerin üst kotunda çatıya kadar olan kısmın harç özelliği kaybolmuş.

Bunlar sökülüp ahşap lentoları yenilenmiş, duvarlar tekrar örülmüş. Çatının tavan kısmı kontraplak kaplıymış. Kontra plak tabakası kaldırılınca çatının ahşap kısmının iyi vaziyette olmadığı görülmüş. Böylelikle çatı sökülerek komple yenilenme kararı alınmış. Yeni bir çatı projesi revize edilip uygulama yapılmış. 1970’li yıllarda yıktırılan minarenin hikâyesini birazdan arz edeceğim. Minarenin zemine oturduğu kısma beton enjeksiyonu yapılmış. Duvardaki boşlukları kapatılmış. Tiran ve civarında uygun taş bulunamayınca minarenin taşı İstanbul’dan getirilmiş. Minare, klasik Osmanlı usulü ile küfeki taşından inşa edilmiş. Camiinin iç zemininde düzensiz bir beton varmış. Beton tesviye edilip üzerine ahşap döşeme yapılarak Kayseri’den halı getirilmiş. Yerden ısıtma sistemi kurulmuş. Kalemişi tezyinatı yeni bir proje dâhilinde tatbik edilmiş.

Camiide üç mihrap bulunuyor. Preze kalesi sakinleri evvelemirde küçük bir cami inşa etmiş. Maddi durumları elverince artan cemaat da düşünülerek cami biraz daha genişletilince ibadethaneye bir mihrap daha eklenmiş. Sonrasında camiinin biraz daha büyütülme ihtiyacı gündeme gelip inşaat alanı genişletilince cami üçünü mihrabına kavuşmuş. Üç mihraplı camide namaz kılmak nasip oldu…

Camideki yazılarda Hamid Hoca’nın; Hüseyin Kutlu Hoca’nın neşesi; bu satırların yazarının da ufak bir katkısı var. Erhan Uludağ kardeşimiz yazı talep edince Hattat Mahmut Şahin arkadaşımıza müracaat ettim. “Yazının lafı mı olur İbrahim Ağabey, talebelerimle birlikte tüm yazıları fisebilillah yazarız biiznillah” dedi. Öyle de oldu… Camideki yazıları Hattat Mahmut Şahin üstadımız ve talebesi Taliha Sonsaat Hanımefendi fisebilillah yazdı…

Taliha Sonsaat’in kaleminden neş’et eden cihar-ı yârı güzîn takımları Preze Camii’nde durdukça cemaat, Osmanlı hat sanatının deryasından huzur dolu meltem esintileri hissedecek. Başını, bir nolu mihraba doğru kaldıran Besim Aga, mihrabın hemen üzerindeki ketebesiz Mahmut Şahin yazısındaki güzel gözlü “he”lerin içerisine girerek Şeyh Hamdullah, Ahmed Karahisari zamanlarına; Medreset’ül-Hattâtîn sıralarına gidecektir.

Camiinin kesme taştan inşa edilen minaresinin hikâyesi için de büyükçe bir paragraf açalım. Hocalığı sadece adından mülhem olan, Arnavutluk’a ilk ateist devlet sıfatını kazandıran Enver Hoca, ahaliye camilerin yıkılması emrini verir. Preze sakinleri kraldan çok kralcı; Enver’den çok Enver’cidir!

Ahaliden bazıları “Devletin imkânlarıyla yıkılmasın, bu işi biz görürüz” diyerek camiyi kullanılamaz hale getirir. Yıkım ekibi, Adriyatik denizinden gelip geçen gemilerin bronz âlemini gördüğü camiinin minaresini yıkmak için de paçaları sıvar! Buraya, “Dereyi görmeden paçaları sıvamak iyi değildir” notunu düşelim. Demir halatlarla zapturapt altına alınan minare traktörlerle öteye beriye çekiştirilmeye başlanır.

Allah’ın nuru ağızla söndürülebilir mi? Horasan harcında ihlâs bulunan Osmanlı taş minaresi “ha “ayret!” denilince yıkılabilir mi? Ne kadar uğraşsalar da minare bir türlü yıkılmaz. Epey bir müddet daha çabaladıktan sonra yıkım için ilave traktörler ve kamyonlar dereye girer. Bu esnada minare büyük bir gürültüyle yıkım ekibinin üzerine devrilir. Kimisi ölür, kimisi sakat kalır… Bilahare yıkım ekibinin sağlıklı, gürbüz çocukları aniden ölür.

Geçtiğimiz aylarda minare yıkıldığı yerden tekrar yükselmeye başlayınca yıkım ekibinden hayatta olanlar arz ettiğimiz vakıayı bin bir özür temennileri ve yardım talepleriyle birlikte Erhan Uludağ kardeşimize anlatır.

Akıncı beyinin ilk oku besmeleyle atması; ilk serdengeçtinin kapısı hafifçe aralanan bir kaleden içeriye Fetih Suresi’ni okuyarak girmesi ne ise Avrupa’da; Balkanlarda tarihi bir eserin, camiinin, medresenin tecdiden ihya ve inşa edilmesi de odur.

Akıncı ecdadımız gaza niyetine yola çıkar, kılıcını kınından gaza niyetine çıkarır, okunu “Ya Hakk” nidasıyla gaza niyetine nasıl attıysa gaza niyetine, tertemiz bir kalemle yazılan hat eserlerinin de öylece Dergâh-ı İzzet de hüsnü kabule mazhar olması ümit edilir.

Atina’yı, Tiran’ı, Üsküb’ü, Saraybosna’yı yol edinmek mühim; çok mühim… Türlü meşakkatlere katlanarak, atadan, anadan, yârdan, yârandan geçip at sırtında bin bir türlü lojistik sıkıntılara göğüs gererek İslâm’ın kutlu nefesini uzaklara, ihtiyaç duyulan yerlere taşımak çok önemli… Yârdan da önemli, atadan ve anadan da…

Preze Kale Camii’nin restore edilerek Arnavutluk Müslümanlarının hizmetine sunulması akıncı beylerinin bundan 500 küsur yıl önce Avrupa kapılarına dayanma sebebiyle aynı ruhu taşımaktadır.

Mevlâ Teâlâ, halis niyetli kullarına zaman içinde zaman halk eder. Osmanlı’nın Avrupa’ya Balkanlara bu kadar çok ve nitelikli eser armağan etmesi, alalâde değil; şakirâne iftihar edilecek, sanatkârane eserler bırakması ancak böyle bir terkiple izah edilebilir.

Preze Kale Camii’nde tüm serhat boyu cami cemaatlerinin ortak nabzı, tekbir sedalarıyla atıyor.

Son kelâmı, üstad Necip Fazıl Kısakürek’in hasret ve ümit burcunda yazdığı Sakarya Türküsü’yle bağlayalım…

(…)

Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;

Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?

Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;

Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?

Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?

Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!

(…)

Kaynak: SON DEVİR

‘Bektaşilik Arnavutluk’ta büyük problem’

'Bektaşilik Arnavutluk'ta büyük problem' (Foto)
‘Bektaşilik Arnavutluk’ta büyük problem’ (Foto)
Sondevir yazarı İbrahim Ethem Gören, 10 gün önce Arnavutluk’a tarihi Preze Kale Camii’nin açılışı vesilesiyle gittiği Nisan ayında açılışı yapılan Kruja Kale Camii’ni de ziyaret ederek orada Kruja Müftüsü Agim Terzi ile mülakat yaptı.

İBRAHİM ETHEM GÖREN/SON DEVİR

Kruja, Arnavutluk’un başkenti Tiran’a 30 km. mesafede bulunan eski bir yerleşim birimi… Osmanlı medeniyetinin izlerini yoğun olarak taşımakta olan Kruja kasabası ve Kruja Kalesi, Fatih Sultan Mehmed Han’ın Balkanlarda kuşatıp da alamadığı ilk kale/belde olma özelliğine sahip… Fatih’ten sonra Osmanlı topraklarına katılan kasabanın ismi Akçahisar olarak değiştirilmiş.

Kruja ovasına hâkim oldukça yüksek bir tepe üzerine inşa edilen kalede Mimari 1533 tarihinde Murad Bey tarafından cami inşa edilmiş. Uzun yıllar Tiran Müslümanlarının hizmetinde bulunan cami 1970’li yılların başında dönemin Devlet Başkanı Enver Hoca tarafından kapatılmış… TİKA’nın destekleriyle restore edilerek 19 Nisan 2014 Cumartesi günü hizmete açılan Kruja Murad Bey Camii’nde Edirne ve Bursa camileri gibi Osmanlı mimari sanatının naif izlerini taşıyor…

Yine TİKA tarafından yakın zaman önce restorasyonu tamamlanan Preze Kale Camii’ni ziyaret maksadıyla yaptığımız Tiran seyahatimizde Kruja Murad Bey Camii önemli uğraklarımızdan biri olmuştu…

(…)

Klasik Osmanlı mimarisiyle 481 yıl önce inşa edilen Kruja Murad Bey Camii’nde tahiyyet’ül-mescid namazına niyet edip abdest almak için şadırvanın naif kurnasını çevirdiğimde su şırıltısıyla birlikte bir ses daha işittim: “İsterseniz abdestinizi içeride lavaboda alabilirsiniz. Şadırvanın su gideri kanala bağlanmadığı için abdest suları camiinin bahçesinden akıp gidiyor…”

(Camiinin restoratörü, TİKA’nın müteahhidi Erhan Uludağ arkadaşımıza meseleyi niçin çözmediğini sorduğumda Türkiye’deki bazı bürokratlar gibi bazı Arnavut makam sahiplerinin de kendilerine dört dörtlük bir plan sunmalarına rağmen tarihi camiinin su gideri projesine onay vermediklerini belirtti.)

Belirtilen yerde abdestimi alıp muhatabımın yanına vardığımda “Herhalde biz bu camiinin imamı olmalısınız” dediğimde aldığım cevap “Ben Kruja Müftüsüyüm” oldu… Ve böylelikle Kruja Müftüsü Agim Terzi ile hasbıhalimiz başlamış oldu… Sohbetimiz tarihi camiinin bahçesinde, son cemaat yerinde ve içinde devam etti.

KRUJA MÜFTÜSÜ AGİM TERZİ TÜRKİYE’DE 8 YIL DİNİ EĞİTİM GÖRMÜŞ

Kruja “Kruya” şeklinde telaffuz ediliyor. Mülakatın bir yerinde kasabanın ismini yazıldığı gibi “Kruja” şeklinde telaffuz ettiğim de hocaefendi “Kruya’ya Kruja deme!” diye uyardı.

Tiran’ın en mutena ilçelerinden biri olan Kruja müftüsünün Agim Terzi oldukça akıcı bir şekilde Türkçe konuşuyor. Müftü Terzi Türkiye’de sekiz yıl geçirmiş, dini eğitimini Türkiye’de tamamlamış.

“Soyadım “Terziu” şeklinde yazılıp okunuyor ama sizin “Terzi” demeniz kâfidir” diyen Müftü Efendi’nin hikâyesine gelince…

HAKİKİ İLİM, İSLÂMİ İLİMLERDİR

Şu anda Suk(th)vendas’ta ikamet etmekte olan 83 yaşındaki emekli imam babası, Tiran’da Ziraat Mühendisliği tahsili gören oğlu Agim’e içten gelen bir temenniyle “Dünya fani… Hakiki ilim, hikmet ve mana içeren İslâmi ilimlerdir. Ziraat Mühendisliğini bırakıp da İslâmi ilimlere yönelsen ne güzel olur evladım…” der…

Baba öğüdü. Tavsiyesi önemli… Tiran Üniversitesi Ziraat Mühendisliği Fakültesi ikinci sınıfta okuyan Agim Terzi işte babasının bu minval üzere olan isteğini yerine getirmek için “Bismillah” der: Vira bismillah.

Suk(th)vendaslı Agim, İslâmi ilimleri en iyi öğrenebileceği yerin Türkiye olduğuna kanaat getirdikten sonra babasının elini öperek 1994 yılında gurbet yoluna, İstanbul’a revan olur… Tıpkı bir asır önce Tiran’dan, Elbasan’dan, Silistre’den, Üsküp’ten ilim erbabının yüksek tahsil için Fatih ve Sahn-ı Semân medreselerine gidiyor olması misali henüz yirmili yaşların başında olan Agim, Asitane’nin yolunu tutar.

Agim Terzi, -bilahare İstanbul Müftülüğü görevinde de bulunacak olan Selahattin Kaya Hocaefendi’nin idareciliğini yaptığı- Ünalan’daki Kur’an-ı Kerim kursunda bir yıl boyunca temel İslami ilimleri tahsil eder, Türkçesini geliştirir. Daha sonra, Yabancı Öğrenci Sınavı YÖS’e girerek Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazanır. Kısa sürede Konya iklimine alışır, yeni bir Türkiye şehrindeki yeni arkadaşlarına adapte olur… Agim Terzi’nin Mevlana şehrinde ilahiyat lisans eğitimini tamamladığında takvimin yaprakları 2000 yılını göstermektedir.

KRUJA MÜFTÜSÜ TERZİ, İSLÂMİ İLİMLERE YÖNELİK TETEBBUATINI BURSA’DA GELİŞTİRMİŞ

İlahiyat eğitimi yönünde iyi bir karar verdiğini düşünen Agim Terzi, dini eğitimini derinleştirmek için yüksek lisans yapmaya karar verir… Ailesinin de rızasını aldıktan sonra girdiği ilk yüksek lisans sınavında Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni kazanır. Bursa’da İslâmi ilimlere yönelik tetebbuatını geliştirirken diğer yandan arkadaş çevresini de genişletir. İlahiyat yüksek lisans eğitiminin ardından memleketi Arnavutluk’a dönen Agim Terzi dört camide imamlık yaptıktan sona Kruja müftülüğüne tayin edilir. Phormet, Drums ve Kurbin Terzi Hoca’nın Arnavutluk’ta mihrabına durduğu camilerin bulunduğu ilçelerin ismi…

Hocamıza “Türkiye size ne kattı?” sualimi yönelttiğimde aldığım cevap şöyle oldu?

“Hamdolsun Türkiye’de çok iyi bir ilahiyat eğitimi aldım. Dolayısıyla İslâm dini adına bildiklerimin büyük bölümünü Türkiye’de öğrendim. Selçuk Üniversitesi’nde kaliteli bir ilahiyat eğitim sistemi var. Ayrıca Konya gibi bir şehirde üniversite tahsili yapıp güzel bir İslâmi ortam içinde bulunarak Türkiye’nin ictimai hayatını gözlemledim. Bunun üzerine Bursa tecrübesi de oldukça iyi geldi.”

Bursa’yla Konya’yı kıyaslar mısınız?

“Konya’da İslamiyet’in daha güzel yaşandığını söyleyebilirim. Bursa’da hiç yabancılık çekmedim. Orada çok Arnavut var. Arnavut hemşehrilerimizle hemhâl olduk…”

Agim Hoca, Bursa’daki Arnavut hemşehrilerinden söz edince bir soru daha iletmek vacip oldu!

ARNAVUTLARDA MİLLİYETÇİLİK ASABİYESİ GELİŞMİŞ DURUMDA

Arnavutlarda milliyetçilik asabiyesi oldukça gelişmiş. Bunu hemen her yerde, mekanda görmek/gözlemlemek mümkün… 100 kişiyi Tiran Uluslararası Hava Limanı’na indiren uçaktan iner inmez pasaport kontrolü sırasına girdiğinizde 40 Arnavut vatandaşı için 4 kontrol görevlisi; 60 kadar yabancı ülke vatandaşı içinse sadece bir görevli tahsis ediliyor olmasını bu cümleye dahil edebiliriz.

Hemen her mahalde, sokakta birçok evin, işyerinin duvarlarında/üzerinde Arnavut bayrakları da bu tesitsimizi kuvvetlendiren görseller olarak karşımızda duruyor.

ASLINI İNKAN EDEN BİZDEN DEĞİLDİR

Konuyla ilgili olarak Agim Hoca’ya “Arnavutlar biraz fazla milliyetçi herhalde!” dedim… Hocamız şu cümlelerle mukabelede bulundu: “Türkiye milliyetçi değil mi? Her halkta belirgin bir şekilde milliyetçik unsurları göze çarpar. Dolayısıyla bu damar Arnavutlarda da mevcuttur. Lakin bizim milliyetçiliğimiz İslâm’a uygun bir milliyetçiliktir. Kur’an-ı Kerim’de de bu türden bir milliyetçilik kabul görür. Efendimiz Muhammed Mustafa (sav) “Aslını inkâr eden bizden değildir” buyurmuştur. Dolayısıyla biz hiçbir zaman aslımızı inkâr etmeyiz.”

KRUJA’DA 8 ÖĞRENCİYE SIBYAN HİZMETİ VERİLİYOR

Kruja Müftüsü Agim Hoca’ya cemaatine yönelik irşad hizmetlerini; özellikle çocuklara dair neler yaptıklarını sordum. “Şu anda Murad Bey Camii’nin müftülük makamı müştemilatının hemen girişindeki küçük mekânda (eliyle işaret edip ders mahallini gösteriyor) 8 talebeye sıbyan hizmeti veriyoruz. Çocuklarımız henüz ortaokul çağında.

Neler öğretiyorsunuz?

Hanefi fıkhını öğretiyoruz. Fıkıh çok önemli, çocuklar ibadetlerimizin usul ve erkânını öğreniyor böylece. Ayrıca Kuran-ı Kerîm okumasını öğretiyoruz.

Siyer-i Nebi’ye dair neler okuyorsunuz?

Siyer-i Nebi’ye de mutlaka sıra gelecek ama öncelik olarak akaidi öğretiyoruz. Dinin; imanın, İslâm’ın esaslarını öncelikli olarak öğretme, anlatma gayretinde bulunuyoruz.

Cemaatiniz ne kadar?

Vakit namazlarında 20-30 kişi geliyor. Cuma namazlarında 100 kişi geliyor. Bayram namazları sebil oluyor; camiimizin içi dışı, avlusu her yer dolup taşıyor elhamdülillah.

Camii’nin geçtiğimiz ay düzenlenen açılışı nasıl oldu?

“Çok güzel oldu elhamdülillah… Camiinin içinde-dışında, çevresinde adım atacak yer kalmadı. Bakanımız Emrullah İşler Bey geldi… Şu gördüğünüz levhayı hediye etti.”

Agim Hoca, Bakan Bey’in Kruja Murad Bey Camii’ne hediye ettiği Hattat Mehmet Özçay’ın altın yaldız baskı Besmele levhasını orijinal zannediyormuş. Orijinal yazıların nasıl olduğunu caminin cihar-ı yâr-i güzîn levhalarına ketebe koyan Hattat Mahmut Şahin’in talebesi Gaziantepli Hattat Erkan Bakım’ın eserleri özelinde izah ettim. İbadethanede Eskişehirli Hattat Emre Özdemir’in de celi sülüs bir yazısı bulunuyor.

BEKTAŞÎLİK ARNAVUTLUK’TA BÜYÜK BİR PROBLEM ALANI…

İçinden tasavvuf neşesi ile namaz ve İslâm’ın sair emir ve yasakları çıkartılan Bektaşîlik, Arnavutluk’ta AB desteğiyle yeni bir dini inanış; bir adım öte İslâm dinine karşı alternatif bir din olarak pazarlanıyor.

AB misyonerlerinin her türlü maddi desteğini alan nevzuhur Bektaşilik anlayışı, günden güne artan misyonerlik çalışmalarıyla birlikte nüfusunun yüzde yetmişi Müslüman olan Arnavutlukta önemli bir problem alanı olarak hacim, güç ve taraftar kazanıyor.

Agim Hoca’ya “En büyük sıkıntınız nedir?” sualini yönelttiğimde “Bektaşîlik” dedi ve ekledi. “Arnavutluk’ta Bektaşiler büyük sorun…

Neden?

Burada Bektaşilik problem. Bektaşîlerle mücadele halindeyiz. Vakit namazı bırakın, Cuma ve Bayram namazlarına dahi gelmiyorlar. Namaz olmadan olur mu? Bektaşilerde bozulmuş Şia inancı var.

Bu dine hizmet ediyor olmak bizatihi mutluluk kaynağıdır.

TİRAN CAMİLERİ GÜN BOYU MÜSLAMÜNLARIN HİZMETİNE AÇIK

Tiran ziyaretimizde Kruja Murad Bey Camii ile birlikte Preze Kale Camii’ni ve Edhem Bey Camii’ni de ziyaret etme fırsatı bulduk. Vakit namazı kıldığımız camiler gün boyu ibadete açık tutuluyor. Üç camide de namaz aralarında Arnavutluk Müslümanlarını namaz, Kur’an-ı Kerim tilaveti ve zikirle meşgul bulduk.

Tiran Edhem Bey Camii’nin girişinde dini kitaplar satan Müslim Bey’le hasbıhal ettik. Müslim Bey, 2014 yılında inşa edilmesi planlanıp da bir türlü inşaatına başlanamayan Kalender Camii’nin temel atma törenini büyük bir iştiyakla bekliyor.

Preze Kale Camii’nde Hucurât Suresi’nin tefsirini okurken görüştüğümüz Habib Aga Türkiye Müslümanlarına selâmlar iletti…

DÎN-İ MÜBÎN-İ İSLÂM’A HİZMET EDEBİLİYORSAKNE MUTLU BİZE!

Ensar isimli delikanlıyla da Kruja Murad Bey Camii’nde iki namaz vaktinde sohbet ettik. Arnavutların milli kahramanı İskender Bey Lisesi’nde tahsil gören Ensar’ın evi Murad Bey Camii’ne bir hayli uzak olmasına rağmen sabah namazı da dâhil olmak üzere vakit namazlar için Murad Bey Camiinin yoluna koyuluyormuş.

Camiinin inşa sürecinde de bir cemaat olarak elinden gelen yardımı yapan Ensar, yiğit bir delikanlı… Lise ikinci sınıfta okumakta olan Ensar’la ilk olarak öğle namazı vaktinde hasbıhal etmiştik. İkindi namazı için tarihi camiye geldiğimizde imam efendinin hemen arkasında saf tutmuş olarak bulduk. Osmanlı medeniyetinin Kruja’daki son temsilcilerinden biri o…

Yazımızı Kruja Müftüsü Agim Terzi’ye yönelttiğimiz Arnavutluk’ta imamet görevinde bulunuyor olmak halet-i ruhiyenize nasıl yansıyor?” sorumuza aldığımız cevap ile nihayete erdirelim:

“Burada Dîn-i Mübîn-i İslâm’a hizmet edebiliyorsak ne mutlu bize.”

Notlar:

Kruja Murad Bey Camii’nin restorasyon hikayesini Dünya Bizim’in aşağıdaki linkinde okuyabilirsiniz.

Murad Bey Camii nasıl restore edildi? http://goo.gl/OC3atF

Preze Kala Camii özelindeki yazımızı da Son Devir Haber portalının aşağıdaki linkinde yer alıyor.

İhlâsla inşa edilen bir Osmanlı eseri: Preze Kale Camii: http://goo.gl/1Tozos

 

Kaynak: SON DEVİR

Zeytinburnu Fatih Cami Restorasyonu

0

ZEYTİNBURNU FATİH CAMİ TARİHÇESİ VE GEÇİRDİĞİ ONARIMLAR

İstanbul Osmanlı Mimarisinin en önemli merkezlerinden biridir. İstanbul’un fethi ile birlikte Bursa ve Edirne de inşası yapılan mimari eserler İstanbul dada yapılmaya devam etmiştir. Fatih Devrinin ve İstanbul ekolünün anası Orhan Gazi devrinde meydana gelen mimaridir. Kaynak Orhan Gazi dönemine aittir.

Fatih Devri İstanbul’unda Rumeli Hisarı, Topkapı Sarayı ve emsali olmayan muhteşem çarşı, bedesten ve camiler bulunmaktadır. Fatih camileri, tek başlarına değil genel olarak mektep, türbe ve medreselerle birlikte inşa ettirmiştir. Fatih Devri mimarisi Osmanlı Klasik Mimarisinin şekillenmesinde aktarıcı ve aracı olmuştur.

Zeytinburnu Fatih Camide 1452 yılında inşa edilen Fatih Devri yapılarındandır. Kazlı Çeşme Cami olarak da bilinmektedir. Kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemekle beraber 2.Mehmet’e  atfedildiğin den olsa gerek Fatih Cami olarak anılır. Bu ibadethanenin sur dışında inşa edilen ilk camilerden biri olduğu da bilinmektedir. Caminin günümüze kadar özgün gelen tek parçasının sadece minaresinin alt gövdesi olduğu tespit edilmiştir. Cami ahşap çatılı ve kagir bir binadır.

2.Mahmut döneminde 1813 senesinde yenilenen cami, 1954 yılında da derici esnafı tarafından bir kez daha temelli bir onarımdan geçirilerek ibadete açılmıştır. Cami hala faal durumdadır.

Ekrem Hakkı Ayverdi Osmanlı Mimarisinde Fatih Devri adlı kitabının 3.cildinde ise Fatih Cami’den şöyle bahsetmiştir: ‘ Kazlı Çeşme’de, Bakırköy’e giden cadde üstünde ki büyük cami’dir. Hadika Yedikule Kapısındaki bu cami’nin Fatih Sultan Mehmed’in esas vakfına mülhak olduğunu yazar. 1332 tarihli evkaaf cedvelinde 750 kuruş vazifeli yedinci sınıf cami’ler arasında gösterilmiştir. Vakfiyelerde kaydı yoktur, fakat muhasebe cedvelinde imam ve hatib olana 10, mu’arif ve kayyım vazifesini gören müezzine, hasıra bir dirhem ayrılmıştır.

1

Cami 2. Sultan Mahmud devrinde tamamen yeniden yapılmış büyük bir binadır. İçten 12.75 genişlikde,10.80 m. derinliktedir; duvar 1.00 m. dir. Mihrap yuvarlak bir çukurdan ibaretdir; minber, mahfil süsleri, tavanın kılçıklı pasaları ve yuvarlak kepçe sıvalı koltuk silmesi hep ampir üslubunda yapılmışdır.  Haricde büyük kepçe sıva saçak silmesi, alçı pencereler de böyledir. Son zamanlarda ön tarafına betondan geniş bir son cema’at mahallide eklemişlerdir.

Bütün bu yenilikler ortasında minarenin dört köşe kaidesi, küpü, gövdeden kalan 1.20 m. kısım eskidir ve kesme taştandır; fakat taşlar çok yangın görmüş, erimiştir. Minare şimdiki son cemaatin solunda olduğundan eskiden de burada bir revak olduğu anlaşılır’.

Harimden Kadınlar Mahfiline Bakış
Harimden Kadınlar Mahfiline Bakış
Harim Genel Görünüş
Harim Genel Görünüş
Alt ve Üst Kat Pencereleri
Alt ve Üst Kat Pencereleri
Alt Kat Pencere Detayı
Alt Kat Pencere Detayı
Üst Kat Pencere Detayı
Üst Kat Pencere Detayı

RESTORASYON ÖNCESİ YAPININ MEVCUT DURUMU ve ÖNERİLER

Taksim Yapı Mimarlık İnşaat Restorasyon Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Dekanlığı’na yapılan 17 Eylül 2011 tarihli başvuruyla, İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi, Kazlıçeşme Mahallesi, 783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu, Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon(RRR) projesi kapsamında, restorasyon projesinin hazırlanması ve uygulanması aşamasın da alınması gerekli önlemler konusunda bir çalışma yapılması istenmektedir. Bu çalışma, İTÜ Mimarlık Fakültesi Yönetim Kurulu’nun 23.11.2011 tarih ve 46 sayılı toplantısında alınan karar uyarınca, Taksim Yapı Mimarlık İnşaat Restorasyon Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından hazırlanan rölöve, çeşitli yönlerden alınan fotoğraflar ve yapı yerinde yapılan kapsamlı inceleme sonuçları esas alınarak hazırlanmıştır.

Yapılan incelemeler sonucunda;

Kazlıçeşme Fatih Camisi rölöve üzerinden ve yerinde incelenmiş olup belirlenen hasarlar / bozulmalar ile taşıyıcı sisteme yönelik olarak geliştirilen çözüm önerileri aşağıda özetlenmiştir.

Taşıyıcı Sistemin Mevcut Durumu;

Kazlıçeşme Fatih Camisi, plan ölçüleri yaklaşık olarak 12.66m x 15,85m olan bir cami ile 4.94m x 15,85 olan son cemaat mahallinden oluşan, araları taş yığma taşıyıcı duvar dolgulu ahşap iskeletli bir yapıdır, Camide harimin altında kısmi bir bodrum katı bulunmaktadır, Cami ve son cemaat mahalli dört eğimli tek çatı ile örtülmüş olup çatı örtüsü kiremittir,. Yapının çeşitli bölümlerinde ölçülen en büyük yükseklikler çatıda 8.40m, minarede15,79m’dir. Yapı taşıyıcı sisteminin düşey elemanları, en kesit ölçüleri17cm/19cm ~ 21cm/24cm, aralıkları 2,33m ~ 3.28m olan ahşap dikmeler, en kesit ölçüleri 5cm/10cm ~ 6cm/12cm arasında değişen ve düşeyde aralıkları 1,04m~1,25m olan ahşap kirişlerden / hatıllardan ve kalınlığı95cm olan taş yığma taşıyıcı duvarlardan oluşmaktadır, . Caminin kuzeybatı cephe duvarının iç yüzeyinde, yüksekliği 3,59m olan kadınlar mahfili ile dış yüzeyinde genişliği4,54m x 15.85m olan iki katlı betonarme iskeletli son cemaat mahfili ile ek mahfil katı bulunmaktadır, Yapı taşıyıcı sistemi üzerinde yapılan kapsamlı incelemede belirlenen hasar türleri, nedenleri ve yerleri aşağıda özetlenmiştir.

Son Cemaat mahalli ile üzerindeki ek mahfil katı betonarme iskeletli olarak sonradan inşa edilmiş olup, ek mahfil katına, yapının kuzeybatı cephesine bitişik betonarme bir merdivenle ulaşılmaktadır, Merdivenin alt bölümü abdest alma yeri olarak kullanılmaktadır.

Betonarme iskeletli olan bu bölümün tamamen kaldırılması ve yapının özgün durumdaki şekli ile uyumlu ahşap iskeletli bir son cemaat katı oluşturulması önerilir.

Prof. Dr.Feridun ÇILI,

“İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,Kazlıçeşme Mahallesi,783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi, Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu,Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında

Cephe duvarları, düşey elemanları en kesit ölçüleri17cm/19cm ~ 21cm/24cm aralıkları 2,33m ~ 3.28m olan ahşap dikmeler ile en kesit ölçüleri 5cm/10cm ~ 6cm/12cm arasında değişen ve düşeyde aralıkları 1,04m ~ 1,25m olan ahşap kirişlerden/hatıllardan ve95cm kalınlıklı taş yığma taşıyıcı duvarlardan oluşmaktadır, Taşıyıcı duvarlar çatlaklı bir görünüm göstermektedir, Yapının iskeletini oluşturan tüm yatay ve düşey ahşap elemanlarda değişik düzeylerde bozulmalar bulunmaktadır,  Bazı bölümlerde ahşap boşlukları tamamen boşalmış, bazı bölümlerdeki ahşap elemanlar ise çürüme-mantarlaşma nedeniyle ahşap ve taşıyıcı olma özelliğini yitirmiş durumdadır, Bu nedenle yapının iskeletini oluşturup ahşap olma özelliğini ve taşıma gücünü yitirmiş tüm ahşap elamanların özgün ahşap ya da tercihan lamine ahşap elemanlarla yenilenmesi yerinde olacaktır. Yenilenen ahşap elemanların tümünün ve özellikle en üst kotta olanının sürekliliğine özel önem verilmelidir. Yenilenen ahşap iskelette düşey elemanların20cm/20cm, yatay elemanların 10cm/16cm en kesit ölçülerinde seçilmesi, yapım kolaylığı ve sürekliliği açısından uygun görünmektedir. Ahşap iskelet arasındaki taş yığma taşıyıcı duvarların, yüzeylere yakın bölümlerindeki harcın sökülerek mevcut harç malzemesi ile uyumlu ve Malzeme Raporunda öngörülecek, daha sağlam bir harç kullanılarak, derzlenmesi önerilir. 95cm kalınlığındaki cephe duvarlarında orta bölümlerinde yapımdan ya da harcın yıkanması ile oluşmuş boşluklara mevcut harç ile uyumlu ve Malzeme Raporunda önerilecek bir malzeme ile 1~3 bar arasında bir basınçla enjeksiyon yapılması uygun olacaktır, Ahşap iskelet elemanları yenilenip derzlenen ve orta bölümlerindeki boşluklar enjeksiyon ile doldurulmuş duvarların mevcut harç, enjeksiyon ve derzleme  malzemesi ile uyumlu kireç harçlı bir sıva ile sıvanması uygun olacaktır. Cephe duvarlarında pencere kotunun hemen üstündeki,  metal gergi sisteminin pastan arındırılması gerekir. Bu işlemden sonra geriye kalan kesit yeterli ise gergiye korozyon önleyici bir malzeme sürülmeli ve korunmalıdır. Yapının güvenlik düzeyini daha düzeyli hale getirmek için cephe duvarlarının en üst kotunda da paslanmaz çelikle üretilmiş ve mevcut gergi ile benzer özelliklerde bir gergi sisteminin düzenlenmesi yerinde olacaktır. Ahşap iskelet arasındaki duvarlar ile minarede görülebilecek çatlaklar restorasyon aşamasında yeterli genişlik ve derinlikte açılarak incelenmelidir. Yapılan incelemeden sonra çatlakların onarımı aşağıdaki yöntemlerden biri kullanılarak gerçekleştirilebilir.

1. Çatlakların kılcal olması durumunda (genişliği 1cm’den küçük) çatlakların, elemanın özgün harcının kalitesine uyan bir malzeme ile enjeksiyon yöntemi ile düşük basınç altında doldurulması,

2. Orta genişlikteki daha önemli çatlak oluşumlarının çevresinin çürütülerek çatlağın genişletilmesi, dokunun özgün taş, tuğla ve özgün harçla önerilen şekilde yeniden oluşturulması.

Bodrum Kat

Caminin kuzeybatı cephesinden girilen kısmi bir bodrum katı bulunmaktadır, Bodrum kat tavanını oluşturan ahşap döşemenin elemanlarının elden geçirilmesi, özelliğini yitirmiş olanların değiştirilmesi uygun olacaktır.(bkz.fotoğraf-14-15-16). Bodrum katta cephe duvarlarında herhangi bir bozulma olup olmadığının incelenebilmesi için duvar dokusunun stabil hale geldiği kota kadar kazılması ve karşılaşılabilecek bozulmaların yukarıda açıklandığı şekilde onarılması önerilir.

Çatı

Caminin ahşap iskeletli çatısının elden geçirilmesi ve özelliğini yitirmiş tüm ahşap elemanların yenilenmesi uygun olacaktır. Duvarlarda yapılacak onarımlar sırasında çatının zarar görmemesi için tüm çatının güvenli şekilde askıya alınması ve askı sisteminin yapılacak onarımlardan sonra sökülmesi önerilir.

Prof.Dr.Feridun ÇILI,

“İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi,Kazlıçeşme Mahallesi,783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi, Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu,Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında

Minare

Minarede yoğun biçimde karbonlaşma, kirlenme, bitkilenme ve bazı bölgelerde derz boşalması türü bozulmalar/hasarlar izlenmiştir.(bkz.fotoğraf-3) . Bu tür oluşumların giderilmesi için nitelikli yüzey temizliği yapılması, duvar dokusunda kullanılan harcın özelliklerine benzer yapma ya da hazır harçlarla derz onarımı yapılmasıdır.

Kazlıçeşme Fatih Camisinde yapılan inceleme ve yukarıda özetlenen oluşumların genel bir değerlendirmesi ile onarım önerileri aşağıda sıralanmıştır.  Betonarme iskeletli olarak sonradan inşa edilmiş olan son cemaat mahalli, üzerindeki ek mahfil katı ve merdivenin tamamen kaldırılması ve yapının özgün durumundaki şekli ile uyumlu ahşap iskeletli bir son cemaat katı oluşturulmalıdır. Cephe duvarlarında ahşap iskeleti oluşturan ve özelliğini/taşıma gücünü yitirmiş olan tüm ahşap elemanların yenilenmesi yerinde olacaktır. Mevcut durumda pencere üst kotundaki metal gerginin temizlenerek korunması, benzer kesit ölçülerin paslanmaz çelikle üretilmiş bir gerginin duvarların en üst kotunda düzenlenmesi önerilir.  Ahşap iskelet arasındaki taş yığma taşıyıcı duvarların yüzeylerine

yakın bölümlerdeki harcın sökülmesi ve duvarın mevcut harç malzemesi ile uyumlu ve daha sağlam bir harç kullanılarak derzlenmesi önerilir.

Prof.Dr.Feridun ÇILI,

“İstanbul İli, Zeytinburnu İlçesi, Kazlıçeşme Mahallesi,783 Ada, 4 Parsel Sayılı Kazlıçeşme Fatih Camisi, Taşıyıcı Sisteminin Mevcut Durumu,Onarım Ve Güçlendirme Önerileri Hakkında

Duvarların orta bölümlerinde kalmış/oluşmuş olması mümkün olan boşlukların düşük basınç altında, mevcut harç ve derzleme malzemesi ile uyumlu bir malzeme kullanılarak enjeksiyon yöntemi doldurulması uygun olacaktır.(bkz.fotoğraf-2) Kısmi bodrum katta zemin seviyesinin duvarların dokusunun stabil olduğu kota kadar indirilmesi ve duvarların yukarıda açıklanan yöntemlerle onarılması yerinde olacaktır. Çatıda özelliğini yitirmiş ahşap elemanların yenilenmesi, duvarlarda yapılacak onarım çalışmaları sırasında çatının askıya alınması önerilir. Yapıda ve minarede görülebilecek çatlak oluşumlarının yapının özgün derzi ile uyumlu bir harç ile genişliğine bağlı olarak yukarıda verilen yöntemle onarılması uygundur.

Kazlıçeşme Fatih Camisi taşıyıcı sisteminin Rölöve-Restitüsyon- Restorasyon (RRR) projesi kapsamında restorasyon projesinin hazırlanması ve uygulanması aşamasında alınması gerekli önlemler konusunda bir çalışma yapılmış, taşıyıcı sistemin iyileştirilmesine yönelik öneriler geliştirilmiştir. Raporda sözü edilen iyileştirmelerin yapılması durumunda yapı, bu tür yapılardan beklenen güvenlik düzeyinde kullanılabilir durumda olacaktır. Uygulamanın kargir ve ahşap binaların onarımında deneyimli uzman ekiplerce yapılması, yapımın her aşamasında gereği gibi denetlenmesi ve yapımda her türlü güvenlik önlemlerinin alınması gerekmektedir.

Restitüsyon

7 8 9 10 11 12 13 14 15 16

İMALAT FOTOĞRAFLARI

Uygulamada Harim Döşemeleri Sökülerek Projeye Uygun Döşemeler Yapılmıştır.
Uygulamada Harim Döşemeleri Sökülerek Projeye Uygun Döşemeler Yapılmıştır.
Harim Döşeme Sökümü
Harim Döşeme Sökümü
Cami içerisinde yerlerde ve duvarlarda kötü görüntüye neden olan elektrik kabloları kaldırılmıştır. Elektrik borulama işlemi yapılmıştır.
Cami içerisinde yerlerde ve duvarlarda kötü görüntüye neden olan elektrik kabloları kaldırılmıştır. Elektrik borulama işlemi yapılmıştır.
Cami içerisinde yerlerde ve duvarlarda kötü görüntüye neden olan elektrik kabloları kaldırılmıştır. Elektrik borulama işlemi yapılmıştır.
Cami içerisinde yerlerde ve duvarlarda kötü görüntüye neden olan elektrik kabloları kaldırılmıştır. Elektrik borulama işlemi yapılmıştır.
Enjeksiyon Hortumları Takılarak Mikro Enjeksiyon Yöntemiyle Boşluklar Doldurulmuştur.
Enjeksiyon Hortumları Takılarak Mikro Enjeksiyon Yöntemiyle Boşluklar Doldurulmuştur.
Enjeksiyon yöntemi ile düşük basınç altında duvarlar doldurulmuştur
Enjeksiyon yöntemi ile düşük basınç altında duvarlar doldurulmuştur
Metal gergi sistemi pastan arındırılarak, temizlenmiştir.
Metal gergi sistemi pastan arındırılarak, temizlenmiştir.
Pencereler sökülerek projedeki detayına uygun olarak yapılmıştır.
Pencereler sökülerek projedeki detayına uygun olarak yapılmıştır.
Cepheler özgün harç özelliğine uygun olarak sıvanmıştır.
Cepheler özgün harç özelliğine uygun olarak sıvanmıştır.
Uygulama sırasında kaba sıva yapımı
Uygulama sırasında kaba sıva yapımı

 

Uygulamada serpme sıva yapımı
Uygulamada serpme sıva yapımı
Uygulama sırasında bağdadi yapımı
Uygulama sırasında bağdadi yapımı
Cami İç Sıva Raspa Yapımı
Cami İç Sıva Raspa Yapımı
Duvarlarda derzler açılmış yeni derzleme yapılmıştır. Malzeme kaybı olan taşlar tümlenmiştir.
Duvarlarda derzler açılmış yeni derzleme yapılmıştır. Malzeme kaybı olan taşlar tümlenmiştir.
Duvarlarda derzler açılmış yeni derzleme yapılmıştır. Malzeme kaybı olan taşlar tümlenmiştir.
Duvarlarda derzler açılmış yeni derzleme yapılmıştır. Malzeme kaybı olan taşlar tümlenmiştir.
Uygulama sırasında çatı strüktürü, üst örtü elemanları ile tamamen yenilenmiştir.
Uygulama sırasında çatı strüktürü, üst örtü elemanları ile tamamen yenilenmiştir.
Uygulama sırasında çatı strüktürü, üst örtü elemanları ile tamamen yenilenmiştir.
Uygulama sırasında çatı strüktürü, üst örtü elemanları ile tamamen yenilenmiştir.
Minarede yoğun biçimde karbonlaşma, kirlenme ve bazı bölgelerde derz boşalması t bozulmalar/hasarlar izlenmiştir. Bu tür oluşumlar giderilerek nitelikli yüzey temizliği yapılmış, duvar dokusunda kullanılan harcın özelliklerine benzer harçlarla derz onarımı yapılmıştır.
Minarede yoğun biçimde karbonlaşma, kirlenme ve bazı bölgelerde derz boşalması t bozulmalar/hasarlar izlenmiştir. Bu tür oluşumlar giderilerek nitelikli yüzey temizliği yapılmış, duvar dokusunda kullanılan harcın özelliklerine benzer harçlarla derz onarımı yapılmıştır.
Minarede İnce Sıva Yapımı
Minarede İnce Sıva Yapımı
Minarede Kaba Sıva Yapımı
Minarede Kaba Sıva Yapımı
Uygulama Sırasında Beton İçlik Sökümü
Uygulama Sırasında Beton İçlik Sökümü

RESTORASYON SONRASINDAKİ YAPI İÇİ VE AVLU FOTOĞRAFLARI

Uygulama sonrasında camide çürüyen ahşap hatıllar yenilenmiş, kılcal çatlaklara enjeksiyon yapılmış, cephe özgün harç özelliğine uygun olarak sıvanarak boyanmıştır
Uygulama sonrasında camide çürüyen ahşap hatıllar yenilenmiş, kılcal çatlaklara enjeksiyon yapılmış, cephe özgün harç özelliğine uygun olarak sıvanarak boyanmıştır
Cami avlusunda peyzaj düzenlemesi yapılmıştır.
Cami avlusunda peyzaj düzenlemesi yapılmıştır.
Avluda yer alan mezar mermerle çevrilmiştir
Avluda yer alan mezar mermerle çevrilmiştir
Betonarme iskeletli olan son cemaat mahalli tamamen kaldırılmış yapının özgün durumuna uyumlu ahşap iskeletli son cemaat mahalli yapılmıştır.
Betonarme iskeletli olan son cemaat mahalli tamamen kaldırılmış yapının özgün durumuna uyumlu ahşap iskeletli son cemaat mahalli yapılmıştır.
Kısmi bodrum kat zemin seviyesinin duvarların dokusunun stabil olduğu kota kadar indirilmiştir. Bodrum kat tavanını oluşturan ahşap döşeme elemenları yenilenmiştir.
Kısmi bodrum kat zemin seviyesinin duvarların dokusunun stabil olduğu kota kadar indirilmiştir. Bodrum kat tavanını oluşturan ahşap döşeme elemenları yenilenmiştir.
Cami Avlusu
Cami Avlusu
Caminin ahşap iskeletli çatısı elden geçirilmiş özelliğini yitirmiş elemanlar yenilenmiştir. Minarede nitelikli yüzey temizlikleri yapılmış duvar dokusunda kullanılan harcın özelliklerine benzer harçla derz onarımları yapılmıştır.
Caminin ahşap iskeletli çatısı elden geçirilmiş özelliğini yitirmiş elemanlar yenilenmiştir. Minarede nitelikli yüzey temizlikleri yapılmış duvar dokusunda kullanılan harcın özelliklerine benzer harçla derz onarımları yapılmıştır.
İçlikler beton alçı, dışlıklar demirli ve ahşap olarak yapılmıştır.
İçlikler beton alçı, dışlıklar demirli ve ahşap olarak yapılmıştır.
Projeye uygun değiştirilen pencere detayı
Projeye uygun değiştirilen pencere detayı
Son cemaat mahalli üzerindeki ek mahfil katı ve merdiven tamamen kaldırılmıştır. Ayrıca son cemaat mahallinde yer alan elektrik kabloları kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmıştır.
Son cemaat mahalli üzerindeki ek mahfil katı ve merdiven tamamen kaldırılmıştır. Ayrıca son cemaat mahallinde yer alan elektrik kabloları kaldırılarak yeni bir düzenleme yapılmıştır.
Son cemaat mahalli
Son cemaat mahalli
Cami Mihrabı
Cami Mihrabı
Avize Detay
Avize Detay
Harim Avizeleri
Harim Avizeleri
Yapının iskeletini oluşturan ahşap olma özelliğini ve taşıma gücünü yitirmiş tüm ahşap elemanlar yenilenmiştir.
Yapının iskeletini oluşturan ahşap olma özelliğini ve taşıma gücünü yitirmiş tüm ahşap elemanlar yenilenmiştir.
Cami Minberi
Cami Minberi
Minber Korkuluk Detayı
Minber Korkuluk Detayı
Harim Genel Görün
Harim Genel Görün
Avlu duvarları çimento esaslı harçtan arındırılarak horosan harçla dezlenmiş ve taş harpuşta yapılmıştır.
Avlu duvarları çimento esaslı harçtan arındırılarak horosan harçla dezlenmiş ve taş harpuşta yapılmıştır.
Avluda yer alan mozaik döşeme sökülerek yerine traverten döşeme yapılmıştır.
Avluda yer alan mozaik döşeme sökülerek yerine traverten döşeme yapılmıştır.
Halkımızın Camii Açılışına gösterdiği teveccüh :))
Halkımızın Camii Açılışına gösterdiği teveccüh :))