1-Konumu ve Coğrafi özellikleri
Tekirdağ Türkiye´nin Kuzeybatısında, Marmara Denizinin kuzeyinde tamamı Trakya topraklarında yer alan üç ilden biri, ayrıca Türkiye’de iki denize kıyısı olan altı ilden biridir. Tekirdağ 41º 34´ 52″ – 40º 52´ 53″ – 41º 35´ 28″ – 40º 32´ 23″ kuzey enlemleri ile 28º 09´ 14″ – 26º 42´ 42″ – 28º 08´ 34″ – 26º 54´ 24″ doğu boylamları arasındadır. 6.313 km² yüzölçümüne sahip ilin denizden yüksekliği 0–200 m arasındadır.
Marmara denizi ve Karadeniz’e kıyısı bulunur. Tekirdağ, doğudan Silivri ve Çatalca ilçeleriyle, kuzeyden Kırklareli iline bağlı Vize, Lüleburgaz, Babaeski, ve Pehlivanköy ilçeleriyle çevrili olup, kuzeydoğudan Karadenize 1.5 km lik bir kıyısı bulunmaktadır.
Ergene Havzasının güney kesimindeki en büyük kent olan Tekirdağ, Güney Ergene yöresinden ve kuzeyden gelen yolların Marmara denizine ulaştıkları yerde, geniş bir körfezin kıyısına kurulmuştur. İl merkezi kısmen vadi yamaçlarında, kısmen yalıyarlar üzerinde birbirini izleyen üç basamak üzerine yayılır. Vilayet konağının bulunduğu İlk basamakta yükselti 12 m, çarsının bulunduğu basamakta 25 m. ve kuzeyde Tuğlacılar Lisesinin bulunduğu basamakta 45 m. dir.
Malkara, Tekirdağ ilinin bir ilçesidir. İl merkezinin yaklaşık 56 km batısında yer alır. Malkara’nın kuzeybatısında Uzunköprü, kuzeydoğusunda Hayrabolu, güneydoğusunda Şarköy, güneyinde Gelibolu, batısında Keşan bulunmaktadır. 1.149 km2’lik yüzölçümü ile Tekirdağ ilinin toprak alanı en geniş ilçesidir. İlçede yüksek dağlar ve vadiler yoktur. Genelde plato özelliği gösteren yan ovalar üzerindedir. Tekirdağ’ın en önemli dağları Tekir sıra dağları Malkara’ya 25 km mesafededir. Bu dağlar, ilçenin güney bölümünde, Tekirdağ-Gelibolu istikametinde uzanırlar, ilçe Çimendere Köyü yakınında son bulur. Ganos dağı tekir sıra dağlarının en önemli yükseltisidir (845m.).
İlçe sınırları içerisindeki en önemli yükseltiler ise; Elmalı – karacahalil arasındaki Kuş Tüneyi (647m.), Çimendere – Elmalı arasında Kartaltepe, Yenidibek – Keşan arası İstikamlar tepesidir. Malkara’nın yüzey şekilleri nedeni ile büyük akarsuları yoktur. Barajları ve göletleri besleyen dereler vardır.
İlçede belli başlı ovalar ise; Evrenbey, Kırıkali, Hacısungur, Gözsüz, Karacahalil, Kalaycı, Sağlamtaş, İbribey ovalarıdır. Bunlar fazla geniş olmamakla birlikte bu ovalar ilçenin önemli düzlükleridir.
İlçede, Karaiğdemir ve Kadıköy barajları en önemli yapay göllerdir. Bunun yanında sulama amaçlı: Yaylagöne, Vakıfidemir, Yenidibek (Pişman), Doluköy, Küçükhıdır, Karacagür ve Sırtbey göletleri yapılmıştır. Yapılan bu baraj ve göletlerle ilçenin sulanabilir arazi miktarı 28.360 dekara yükselmiştir.
İlçenin sahip olduğu toprakların büyük bir kısmı tarıma elverişli alanlardır. İlçenin orman örtüsü daha çok güney ve güney batısında yer alan Sağlamtaş Kasabası ile Gelibolu, Keşan sınırları arasında yer almaktadır. Bu alan 232.380 dekar civarındadır.İlçe; kara iklimine sahip olup, kış ayları soğuk ve yağışlı geçmektedir. Yazlar da, genellikle sıcak ve kuraktır. Yıllık yağış ortalaması 500 milimetredir.
2- Tarihsel Gelişim
2.1 Tekirdağ
Tekirdağ ili coğrafi konumu dolayısıyla stratejik önem taşıyan, Anadolu ile Balkanlar arasında geçit bölgesi, İstanbul’a yakınlığı sebebiyle Boğazlar üzerinden geçen Asya ve Avrupa kavimlerinin ilişkileri Tekirdağ’ı İstanbul tarihine sıkı sıkıya bağlamıştır. İstanbul’un zaman zaman saldırıya uğramasının etkileri Tekirdağ’da da görülmüş, topraklarının da verimli olması birçok kavimlerin hâkimiyetinde kalmasına sebep olmuştur. Tekirdağ ili M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan tarihi boyunca çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır. Bu dönemler içersinde Bisanthe, Rodosto, Tekfurdağı gibi isimler alan Tekirdağ’ın il sınırları içinde tarih öncesi ve tarih çağlarında tam bir kronoloji vermemekle birlikte iskan edilmiş yerler tespit edilmiştir. Paleolitik ve Neolitik çağlara ait bir yerleşme yeri bulunmayan Tekirdağ’da Şarköy ilçesindeki Güngörmez ve Güneşkaya Mağaraları ile Marmara Ereğlisi’ndeki Toptepe höyük’te Kalkolitik Çağ buluntularına rastlanmıştır. Tekirdağ sahil şeridinde yüzeyde yapılan araştırmalara göre İlk Tunç Çağı’nda yoğun olarak yerleşmelerin izine rastlanmıştır. Trakya’da Son Tunç Çağı ile Erken Demir Çağında büyük bir göç dalgası olmuştur. Antik kaynaklar ve arkeolojik bulgular yetersiz kaldığından bu dönem tam olarak aydınlanamamıştır.
Trakya M.Ö. 7. yüzyılda Grek kolonilerinin kurulmasıyla ticarete açılmıştır. Bu dönemde Trakya’nın Marmara kıyılarında kentler kurulmuştur. M.Ö. 514-513 yıllarında Pers Kralı Dereus’un İskit Seferi sonrasında Trakya Pers egemenliğine girmiştir. Bu egemenlik M.Ö. 478-477′ de Atina’nın Pers tehlikesine karşı kurduğu Attik-Delos Deniz Birliği’nin Persleri Trakya’dan temizlemesine kadar devam etmiştir. M.Ö. 342 yılında Makedonya Kralı 2. Philip Trakya’yı topraklarına katarak Odrys Krallığı’nı kendine bağlamış, İskender’in ölümünden sonra Trakya Lysimachos’un egemenliğine girmiştir. M.S. 19. Yüzyılda Roma İmparatoru Tiberius’un Trakya’ya bir vali göndermesi ile başlayan gelişmeler, M.S. 46 yılında İmparator Cladius’un Trakya’da Roma Eyaletini kurması ile sonuçlanmıştır.
Trakya uzun yıllar Roma hakimiyetinde kalmıştır. M.S. 395 yılında imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu içinde kalan Trakya 1354 yılında Süleyman Paşa komutasındaki kuvvetlerin Gelibolu’ya çıkmasıyla Türklerin hakimiyetine girmeye başlamıştır. 1356 yılında Şarköy ve Malkara ele geçirilmiş, 1357’de I. Murat Tekirdağ ve Çorlu’yu Türk hakimiyetine almıştır. Bu arada Bizanslılar kısa bir süre Tekirdağ topraklarını geri almışlarsa da, I. Murat 1363’de buraları yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır. Balkan Savaşlarında (1912) Bulgar işgaline uğrayan ilimiz toprakları, 1913 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır. I. Dünya savaşından sonra Mondros Mütarekesi’nin verdiği imkanlardan faydalanan Yunan kuvvetleri 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’ı işgal etmiş ise de 13 Kasım 1922’de Yunan işgali de sona erdirilerek Türk yönetimine geçmiştir. Marmara Ereğlisi 29 Ekim’de, Çerkezköy ve Saray İlçeleri 30 Ekim’de, Çorlu 1 Kasım’da, Muratlı 2 Kasım’da, Malkara ve Hayrabolu 14 Kasım’da, Şarköy de 17 Kasım’da düşman işgalinden kurtarılarak Türk yönetimine geçmişlerdir. 20 Ocak 1921 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu gereğince girişilen yeni örgütlenme sırasında Tekirdağ il olmuş, ancak; Kurtuluş Savaşının güçleri içinde örgüt hemen kurulamamış, Cumhuriyetin ilanından önce 15 Ekim 1923 tarihinde İl merkezi olmuştur. Tekirdağ’ın unutamadığı mutlu günleri arasında 24 Aralık 1840’da Büyük Vatan Şairi Namık Kemal’in bu il’de doğması, Çanakkale Destanı’nı yaratan 19. Tümen’in Mustafa Kemal’in de önderliğinde Tekirdağ’da hazırlanması, 23 Ağustos 1928’de Atatürk’ün Harf İnkılabı vesilesiyle Tekirdağ’a gelip Başöğretmen olarak ilk dersi vermesi gibi olaylar bulunmaktadır.
2.2 Malkara
Pers kralı I. Serhas zamanında Yunan şehirleri ile yapılan savaşlar (Pers savaşları) sırasında, Malkara’ya çok yakın olan Gürgen Bayırı denilen yerde bir kalenin yapıldığı söylenmektedir. Bu kale civarında birçok yılan bulunduğundan, bu kaleye Farsça Margar veya Margaar adı verilmiştir. Farsça’da mar yılan, gar veya gaar da in – mağara anlamına geldiğine göre Malkara sözü, yılanlı mağara veya yılanlı kale anlamına gelmektedir.
Bir söylentiye göre, Makedonya Kralı Büyük İskender Trakya’da otuz yıldan fazla kalan Persleri (İranlılar) Trakya’dan uzaklaştırınca, Malkara’da (Malgar’da) Sazan, Malgar ve Kumardar İsimli üç komutanı, edek güçlerin başına bırakmıştır. Bunlardan Malgar Gürgen Bayırındaki kalenin benzerini, bugünkü Malkara’nın batısında yeniden kurmuştur. Kumardaç isimli komutan da bir kale yaptırmıştır (Halen oraya Kumardaş Tepe denilmektedir). Sazan adlı Komutan da yine bir kale yaptırmıştır (Bugün Sazan çiftliği denilen yerde). Bu kaleler daha sonra Romalıların eline geçmiştir. Bizanslılar dönemine kadar savunma amacıyla kullanılmışlardır.
Malkara’nın kesin olarak Osmanlılara geçmesinden sonra, Osmanlının iskan (yerleştirme) politikasına uygun olarak Anadolu’dan getirtilen Yörükler, Malkara ve civarına yerleştirilmişlerdir. Bu arada, Ankara ve Çankırı dolaylarından getirtilen bazı ahi gruplar da Malkara’ya yerleştirilmişlerdir. (Ahievren köyünün adı bu olaydan gelmektedir.) I. Murad‘ın ahiliğe karşı büyük bir sevgisi olduğundan (kendisi de bir Ahi’dir.), Malkara’ya getirtilen Yörükler arasında ahilik oldukça yaygındır. Malkara ve civarına yerleştirilen Yörüklerin büyük bölümünün I. Mehmed döneminde “1402-1421” Saruhanlı Beyliğinin Yörükleri olduğu bilinmektedir. Bunlar; Konya, Aydın ve Muğla çevrelerinden getirtilerek yerleştirilmişlerdir. Başlarında da ünlü Paşayiğit (Keşan’ın Paşayiğit kasabası onun adını taşır) bulunmaktaydı.
İstanbul‘un Türkler tarafindan alınmasından sonra, Malkara’nın Balkanlara yapılacak seferler sırasında önem kazandığı görülür
II. Mehmed döneminde Malkara, daha sonraları Evlad-ı Fatihan adıyla anılan akıncıların merkezi olacaktır.
Paşayiğit’in soyundan Turhan Bey (Malkara’nın Hacıevhat Mahallesinin ondan fazla sokağı onun adını taşır), yaşadığı dönem içinde Malkara’nin gelişmesini sağlamış, bu dönem de Malkara oldukça gelişmiştir. Zira, akıncı birliklerinin tüm ihtiyaçları buralarda karşılanmaktadır. “Bugün Malkara civarında Boyacılar, Ensericiler, Ekmekçiler, Yaylagöne gibi isimler bu dönemin izlerini taşır.
Akıncı birlikleri için lazım olan her şey buralarda hazırlanıyordu. Turhan Bey’in oğulları Atina fatihi Ahmet (ki burada ölmüştür) ve kardeşi Ömer Bey (Türbesi, Malkara’da adıyla anılan caminin avlusundadır. Klasik Osmanlı üslubunu taşıyan yapı, sağlam olarak günümüze kadar gelebilmiştir.) Fatih döneminde önemli bir akıncı Beyidir. Kaynaklarda rastlandığı kadarı ile gözü pek bir komutan olan Ömer Bey, Fatih’in emriyle 1465’lerde Venedik’e 70 km kadar yakın olan İzanco ırmağına kadar, 1470’lerde Romanya’ya Pleoşti (Bükreş yakınları)’ye kadar uzanan maceralı akınlar yapmıştır. Fatih’in isteği ile 1473 Otlukbeli savaşına katılmış, uzun Hasan’ı İran içlerine kadar kovalamış ve orada esir düşmüştür. Fatih, bu değerli adamını, birçok İranlı esiri vererek geri almıştır. Bundan sonra Ömer Bey’in gözden düştüğü ve Malkara’da öldüğü bilinmektedir (l488).
Malkara, III. Selim zamanında Nizam-ı Cedid‘in kuruluşu günlerinde bu yenilik hareketini çekemeyen Yeniçeriler, Malkara’nın Ballı köyünde ayaklanmışlardır. Nizam-ı Cedid kuvvetlerince bastırılmıştır.
Malkara, 1828 Osmanlı – Rus savaşı sırasında, Türklerin elinde ilk defa işgale uğramıştır. 1878 Osmanlı – Rus savaşında da (93 harbi) Tekirdağ işgal edilince, Malkara’da önemli göçlere sahne olmuştur. Malkara, tarihinin en kötü günlerini Balkan savaşı sırasında yaşamıştır. 9 Kasım 1912’de Bulgarlar tarafından işgal edilmiştir. Yerli Bulgar ve Rumlarında işbirliği ile 500’den fazla kadın, erkek ve çocuk şehit edilmiştir. Katledilen insanlar, toplu olarak gömülmüşlerdir. Şehitlik denilen bu yerde, bu şehitlerin anısına bir anıt dikilmiştir. İşgal 8,5 ay sürmüş, bu arada şehir yağma edilmiş, yakılmış, yıkılmıştır. 14 Temmuz 1913’te Mustafa ve Enver Paşa’nın birlikleri tarafından şehir harabe halinde kurtarılmıştır.
Malkara son kez, I. Dünya Savaşı sonunda 20 Temmuz 1920’de Yunanlar tarafından işgal edilmiştir. İşgal yıllarında çok kötü günler yaşayan Malkara, 11 Ekim 1922’de sağlanan ateşkes uyarınca 14 Kasım 1922 tarihinde Yunanların şehri boşaltmasıyla kurtulmuş ve özgürlüğüne kavuşmuştur.
- Dünya Savaşıyıllarında da (1940-1941), Trakya’daki diğer kasabalar halkı gibi, buradakiler de işini, gücünü, yerini terk ederek Anadolu’ya göç etmek zorunda kalmış, türlü maddî, manevî sıkıntılara ve acılara uğramışlardır.
- Dünya Savaşı sırasında Türkiye’ye sığınan Yunanları da savaş süresince beslemiştir.
2.3 Tekirdağ ve İlçesi Malkara’da Rum ve Ermeni tarihi
Murad 1367 yılında şehri 2.kez fethetmek zorunda kalır. Tekirdağ fethi sırasında 9 mahalleye sahip iken, kent Osmanlı dönemi boyunca gelişerek 17. yüzyılda 22’si Müslüman, 2’si Ermeni ve 6’sı Rum mahallesi olmak üzere 30 mahalleli bir hale gelmiştir. Şehirdeki Ermeni mahalleleri özellikle Celali isyanları sebebiyle Anadolu’dan göç ettirilen Ermenilerce kurulmuştur.
Tekirdağ ve Malkara da ermeni tarihi ile ilgili edinilen bilgiler Agos gazetesinde çıkan bir makalede derlenmiştir. Bu yazıda bu makalenin bazı bölümleri aşağıda özet olarak belirtilmiştir
”Tekirdağ, Edirne Vilayeti’nin en önemli sancaklarından biriydi. Balkan Savaşı sırasında bir dönem Bulgar, ateşkesten sonra ise bir süre Yunan işgalinde kaldı.
Tekirdağ Ermenileri, Batı Ermenistan’ın Agn (Eğin / Kemaliye), Kemah ve Erzincan tarafından gelmişlerdi. Daha sonraki yıllarda ise aralarına İstanbul’dan gelenler de katıldı. İlk gelen Kemahlı Ermeni ustaların inşa ettiği Paşa Camisi, Türkler için önemli bir dinî mekân oldu. Bir ticaret şehri olan Tekirdağ ve çevresinde, 1915 öncesinde, 15 bini Ermeni olmak üzere, Türk, Musevi ve Rumlardan oluşan 30 bin kişilik bir nüfusa sahipti. Tekirdağ, aynı zamanda bölge Ermenilerinin ruhanî merkeziydi.
Osmanlı arşivinde yer alan kayıtlar ve kiliselerin ferman belgeleri, Tekirdağ Ermeni kiliselerinin tarihine ışık tutacak niteliktedir. Tekirdağ’ın en eski kilisesi olan Surp Hıreşdagabed Kilisesi, 1607’de inşa edildi. 1629’da Takavor Mahallesi’ne yapılan saldırı sonucu tahrip edilen kilise, 1630-1632’de yeniden inşa edilerek Surp Pırgiç adını aldı. 1882’de yanan kilise, 1907’de yeniden yapıldı.
- yüzyılın sonunda cemaat nüfusunun artmasıyla, Surp Haç adında ikinci bir mahalle kuruldu ve 1804’te ahşap olarak inşa edilen kilise, 1847’de taş bir yapıya dönüştürüldü. Ermeniler, son olarak 1841’de, Surp Takavor Kilisesi’nin temelini attılar; fakat bu kilise 1912 Depremi’nde yıkıldı.
Öte yandan, limanda yaşayan 50 kadar Protestan Ermeni de 19. yy’ın sonlarında kendi ibadethanelerini kurdular.
Surp Takavor, aynı zamanda İstanbul ve farklı yerleşimlerden gelenlerin sıkça ziyaret ettiği bir hac merkeziydi. Ermenilerin Surp Hovhannes adında, anlaşmazlıklar nedeniyle Rumlar tarafından yakılan bir kiliseleri de vardı.
Ermenilerin Surp Takavor Mahallesi’nde (8.600 nüfus) Hovnanyan adlı 6 yıllık, 274 erkek ve 286 kız öğrenci ile 13 öğretmenin bulunduğu; Surp Haç Mahallesi’nde ise (6.400 nüfus) Hisusyan adlı yedi yıllık 181 erkek ve 112 kız öğrenci ile 7 öğretmenin bulunduğu iki ilkokul ve ortaokulları vardı.
Tekirdağ toplumsal yaşamında Ermeniler, doktor, dişçi, öğretmen, avukat, mimar ve resmî kurumlarda görev yapan yöneticiler yetiştirerek, önemli roller üstlenmişlerdi. Kunduracılık, demircilik, tenekecilik, kuyumculuk ve marangozluk gibi geleneksel mesleklerde çalışan Ermeniler, tarımla da uğraşıyorlardı. Ayrıca, sivil ve askerî gemilerde kaptanlık yapanlara, hatta armatörlere ve bankacılara rastlamak da mümkündü. 1903 yılında kurulan Ermeni Ayakkabıcılar Birliği vasıtasıyla, ürettikleri ayakkabıları Türkiye’nin değişik bölgelerine gönderiyorlardı. 1908’de kısa süreli de olsa ‘Gayzer’ (Kıvılcımlar) adlı bir gazete de yayımladılar.
1915 ‘te siyasi olaylara katılan ve destek veren Tekirdağ’daki Ermeni nüfusun bir bölümü ülkenin farklı bölgelerine gönderilmiştir.
- Rölöve Raporu
Surp Toros Kilisesi ya da yörede ki adı ile Bulgar Kilisesi sade kütlesi ve 19. yüzyıl dönemini vurgulayan iç mekan bezemeleri ile dikkat çekmektedir. Kilisenin kesin tarihi ile ilgili olarak net bir bilgi olmamasına rağmen 19.yüzyılla tarihlenebilir. Kilisede yöreye özgü Keşan taşı denilen kum taşları kullanılmıştır. Kaba yonu yığma taş sistemde tuğla ve ahşap çatkı -hatıl tekniği kullanılarak karma sistemde inşa edilmiştir. İnşada bağlayıcı olarak horasan harç kullanılmıştır. Beşik tonoz, düz tavan ve kemerler bağdadi tekniği ile yapılmıştır
İç mekân duvarların cidarların da; giriş cephesinde taş dolgu ahşap çatkı, yan nef duvarlarında ise düşey ahşap hatıllar yükü dağıtan taşıyıcı eleman olarak kullanılmıştır. Dış cephe duvarlarında doğu cephesi dışında üç yönde orta aksta iki sıra tuğla örgü hatıl yer alır. Ayrıca cephe köşelerinde, saçak altı silmesinde ve apsis cephesinde kısmen düzgün kesme taş kullanılmıştır.
Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli naos (ana mekan) planı batı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır.
Yapının zemin katı; batı cephesinde yer alan narteks (gavit/ jamatun), doğu ucunda apsisle (horan) sona eren orta nef ve kendi apsidolleri olan yan neflerden oluşan bir naos (adyan) ve apsisin yan taraflarında basık kemerli dar kapılarla girilen kare planlı, ayin için hazırlık yapılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği pastoforium hücrelerinde oluşur. Batı cephesinde narteksin üzerinde ahşap galeri/gynakion (vernadun) yer alır. Galeriye çıkış narteksin kuzey ve güney yönlerinde yer alan tek kollu çeyrek döner ahşap merdivenler ile sağlanır.
Dış cephe düzeni ise; doğu cephesinde ana apsisin dışa taşkın hali, yan hücrelerin düz duvarları ile cepheye taşınmamıştır. Apsis cephesi orta aksta uçan payanda da denilen payanda ile desteklenmiştir. Orta aksta payanda bitiminin hemen üstünde mazgal penceresi mevcuttur. Yan hücrelerin ve yan nef tepe aydınlık pencerelerinin özgün kurguları kesme taş söveli ve yuvarlak kemerli olup demir parmaklıklıdır.
İki kata göre tasarlanan kuzey ve güney cepheleri büyük ölçüde simetriktir. Cephe pencere düzenlemeleri güneydoğu ve kuzeydoğu uçta yer alan kapı – pencere düzenlemesi dışında kuzey ve güney tüm cephede simetrik bir mimari tasarım gösterir.
Pencereler üst katta yedi, alt katta altı sıralı dizi halinde taş söveli genel olarak yuvarlak kemerli olup güneydoğu ve kuzeydoğu üst kotta yer alan sekizinci ve son pencerenin ölçüleri kısmen farklıdır. Yine cephelerin alt kotunda altı pencere ve kuzeydoğu ve güneydoğu ucunda yuvarlak kemerli,taş söveli, yan neflere açılan dar, yan nef kapılardan oluşan mimari simetrik düzenleme yer alır. Kuzey cephe yan nef kapısı zemin ve toprak dolgusunun altında kalmıştır. Kapının hemen yanında düşey duvar kalıntısı ve kalıntıda ki tuğla örgü kemer izi dikkat çeker. Geçmişten günümüze gelen bu mimari izler yan neflere bitişik farklı bir mimari hacmin varlığına işaret eder. Bu tip mimari hacimlerin bazilikal kilise tipolojisinde örnekleri mevcuttur.
Batı cephesinin özgün mimari kurgusu orta aksta nartekse girişi sağlayan tuğla örgü basık kemerli, çift kanatlı ana kapı, sağ ve sol aksta yine basık kemerli olasılıkla pencere açıklıkları mevcuttur.Üst kotta ise kapının üzerinde orta ve yan akslarda yuvarlak kemerli,taş söveli pencereler yer alır.
Günümüzde cephede orta aksta yer alan ana giriş kapısı ve üstünde ki pencerenin form ve ölçüleri değişikliğe uğramış olup özgün durumda kapı ahşap çift kanatlı olmalı , Sağ akstaki muhdes yapı cephenin özgün mimari kurgusuna zarar vermiştir.
Sonuç olarak cephede ki tüm pencereler geçmişten günümüze kalanların izleri doğrultusunda taş söveli, yuvarlak kemerli, demir parmaklıklı olup doğramalar ile ilgili bir veriye rastlanmamıştır. Demir parmaklıklar geçme sistemdir. Yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır.
Yapının güney cephesinde boyunca yer alan muhdes depo mimari kurguya oldukça zarar verilmiştir.
Kilisenin özgün duvarının mimari tasarımını sonradan yapılan deponun betonarme kolon ve kirişleri yatay ve düşeyde özgün cepheyi kesmiştir.
Yapının dış cephesi günümüzde tuğla hatıllı taş örgüdür. Dış cephede taşların geometrileri çok düzenli değildir. Derz boşlukları ve kalınlıkları genel olarak birbirine yakındır. Harç olarak horasan bağlayıcı kullanılmıştır. Fakat günümüzde derzlerde boşalma mevcuttur.
Yapının özgün üst örtüsü ana mekân ve nartekste alaturka kiremitli beşik çatı sistem olup apsiste yarım konik ve yan odalar ise düz damdır. Günümüzde apsis ve yan odaların üst örtüleri beton ile kapatılmış olsa da özgün sıvası çamur sıva olmalıdır. Saçaklar kesme taştan ve dardır. Saçak altı içbükey kavisli profilli taş bir silmeye sahip olup dış cepheyi çevrelemektedir.
İç mekanda; Özgün mimari kurguya göre kiliseye batı cephesinde yer alan zemin katın orta aksında tuğla örgü basık kemerli ana kapıdan girilip ilk olarak nartekse (kavit) geçilir. Yapının batısındaki geçiş alanı olan narteks kuzey-güney doğrultusunda dikdörtgen planlı, bölme panel duvar ve ahşap geçiş açıklığı ile naostan ayrılır. Nartekste batı cephede ana giriş kapısının sağ ve sol yanında tuğla örgü basık kemerli üst kota göre daha geniş içten dışa daralan nişli pencereler yer alır. Bu pencerelerin hemen yanında alt kotta dikdörtgen formlu nişler mevcuttur. Zemin katta sağ ve sol aksta yer alan bu özgün pencerelerin kemer formlarının sürekliliği günümüzde formu ve oranları değişen ve orta aksta yer alan ana giriş kapısında da devam eder ki günümüzde tuğla örgü kemerin izleri görülebilmektedir.
Giriş cephesinde yer alan narteksin üzerinde geçmişte ahşap kirişlere oturan kadınlar mahfili -galeri (gynakion /vernadun) yer alırdı. Galeriye çıkış narteksin kuzeybatı ve güneybatı yönünden iç duvara bitişik konumdaki tek kollu ahşap merdivenler ile sağlanırdı. Günümüze ne ahşap galeri ne de ahşap merdivenler ulaşmıştır. Tüm bu ahşap mimari kurgu günümüze ulaşamasa da merdiven çıkış hattının izinden merdivenleri ve geriye kalan ahşap elemanların varlığından da galerileri rahatlıkla tespit edebilmekteyiz.
Yine geçmişte zemin katın giriş cephesinde narteks boyunca uzanan galeri döşemesinin hemen altında narteksi naostan ayıran bölme duvar mevcut idi. Bölme duvar aynı zamanda strüktürel olarak taşıyıcı eleman görevi de görmekteydi Bu tespit kuzey güney doğrultusunda üst katta narteks boyunca uzanan galerinin hemen altında zemin katta hali hazırda mevcut ahşap yastıklı 2020 dikmenin strüktürel olarak üzerinde ki mevcut galeriyi taşıyamayacağı ve galerinin bu köşede stabilize edilebilmesi için üst kotta ahşap sütun görünümlü dikmenin alt kotta da devam etmesi gerekirken galeri kirişlerinin altında 2020 dikme olarak devam eder ki 20*20 dikmenin ahşap yüzeyinin sıva tutması için keser yarması da denilen çentikler açılması da burada statik olarak taşıyıcı görevi üstlenen mimari öğenin bir bölme duvar olduğunu göstermektedir. Diğer bir veride sol nefte duvar yüzeyinde zemin katta galerinin kirişlerine dek uzanan bölme duvar izinin varlığıdır.
Üst katta galeriler yan neflerde sağ ve sol akslarda narteks bölme duvarı hizasından birinci sütuna dek ”u” planda devam edip düz olarak bitmekte idi.
Yapıda ki taşıyıcı sütunlar ahşap konstrüksiyonlu galeride farklılık gösterir. Ahşap galeriyi destekleyen sütunlardan ilki alt kotta 20*20 dikme iken üst kotta ahşap sütun olarak biçimlendirilmiştir. Sağ ve sol aksta devam eden galerinin karşılıklı ikinci sıra sütunları ise alt kotta kum taşından ve tamburlu sütun olup üst kotta ahşap sütun şeklinde devam etmiştir. Kumtaşı sütun gövdesinin üzerine oturan ahşap dikme ile arasında metal çember kenetler yer alır. Taşıyıcı olarak görev yapan ve zeminden çatı kirişine dek uzanan her iki aksta galeri bölümünde ki bu sütunlar aslında üst kotta da ahşap bir dikme olup bu dikmenin üstünde daire biçimini oluşturabilmek amacıyla farklı ebatlarda boyuna çalışan ahşap kaplamlar mıhlarla çakılmış ve bunların dışa gelen yüzeyleri sıva tutabilmesi için keser yarması ile pürüzlendirilmiş, kalın bir kireç harcıyla sıvanarak boyanmıştır.
Yan nefler ve narteksin üstünde yer alan galeri katının ahşap döşeme kirişleri yan neflerde bölme duvar ve ilk taşıyıcı sütunun hizasında üst kotta iki noktada yaklaşık 20 cm kadar kagir duvar içine girmekte olup döşemenin iç mekana bakan taşıyıcı kirişini de daha önce belirtildiği üzere yan nef başlangıç noktasında bölme duvar içine yerleştirilmiş ahşap bir dikme ve taşıyıcı sütun desteklemektedir. Yine nartekste de giriş cephesinde ana kapının sağ ve sol üst kotta taşıyıcı ahşap döşeme kirişleri kagir duvar içine girmektedir. Bu iki taşıyıcı kirişler narteksin yan cephe duvarlarına paraleldir. Özgün kurguda bu iki kirişi destekleyen bölme duvarın arasına yerleştirilen dikmeler olabilir. Narteks üstündeki ve yan neflerdeki galerilerin kot farkı yoktur. Galeriler ahşap kirişlerin üç tarafını çevreleyen beden duvarları ve karşı akslarda iki taşıyıcı sütun ve iki dikmeye taşıtılması ile oluşmaktadır.
Üst kotta giriş cephesinde üç aksta da yuvarlak kemerli dıştan içe genişleyen derin bir niş içinde yer alan pencereler mevcuttur. Orta aksta yer alan pencerenin formu ve ölçüleri değişmiş olmasına rağmen yuvarlak kemerli taş söveli, özgün durumunu geriye kalan mimari izlerden tespit edebiliyoruz. Sağ ve sol aks pencerelerin hemen yanında, üst galeri katına çıkan tek kollu ahşap merdivenin sahanlığına bakan daha küçük ve basık kemerli ahşap doğramalı nişler yer alır. Yine nartekste ahşap merdivenlerin altında yan nef sağ ve sol aks duvar yüzeylerinde yuvarlak kemerli küçük nişler mevcuttur.
Narteksten üç nefli naosa geçiş zemin katta orta nefte ahşap galerinin hemen altından ana giriş kapısına simetrik ahşap çift kanatlı bir kapı ile olmalıdır. Günümüzde mevcut olmayan bölme duvar ve naosa giriş kapısının geçmişte mimari tasarımı bu kurgu bütünlüğünde olmalıdır ki bazilikal planlı bu tip kiliselerde pek çok örneği mevcuttur. Bu tespiti olasılıkla destekleyebilecek bir başka veri de apsiste atıl durumda bulunan ahşap bir kapı kanadının mimari kurguda bir narteks naosa geçiş kapısı olabileceğidir.
Narteksin döşemesi yapılan araştırma kazısı sonucunda tespit edilmiştir. Kazıda çimento harçlı beton zemin ile karşılaşılıp altındaki kotu da görmek için küçük bir alan açılmış ve beton altı blokaj tespit edilmiş olup özgün döşemenin bu bölümde çimento harçlı beton ile onarıldığı anlaşılmıştır. Ayrıca yapılan araştırma kazılarında narteksin özgün zemin kotu naosun özgün zemin kotundan daha aşağıda kalmaktadır.
Narteksten ana mekana geçilir. Günümüzde mevcut olmasa da geçmişte zemin kattan ana mekana geçiş kilisenin batı duvarına paralel olarak konumlanan orta nefe geçişi sağlayan ahşap çift kanatlı bir kapıdan olmalıdır. Muhtemel ki yan neflere geçişi sağlayan daha küçük tek kanatlı ahşap kapılar da mevcuttu.
Ana mekan(naos) giriş kapısı-apsis ekseninin kuzey ve güney akslarında yer alan birer sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna(nef) ayrılmış olup naosta sütun sırasının her birinde üç adet taşıyıcı sütun yer alır. Galeri katını da taşıyan ikinci sıra altı kumtaşı üstü ahşap olan karşılıklı sütunlar dışında sonra gelen sütunlardan ikisi tamamen kumtaşından ve tamburlu olup bu tamburlar metal kenetler ile güçlendirilmiştir. Sütunlar üst kotta taşıyıcı özelliği olmayan ahşap bağdadi sepet kulpu kemerlerle bağlanmıştır. Sütun gövdeleri kireç harcı ile sıvalı ve boyanmış olup taklit, alçı impost başlıklıdır. Yapıda mevcut taşıyıcı tüm sütunlar ve başlıkları kireç harcı ile sıvanıp mermer taklidi bir düzenleme yapılmış olup başlıklarda dekoratif plastik bezeme ile mekanda gösterişli bir hava yaratılmak istenmiştir.
Sütun başlıkları metal iskelet üzerine alçı karışımı ile uygulanmıştır. Dört cephede sütun başlarında koçboynuzlarına benzeyen, volüt dolgusu bulunur. Sütun başının iki yanında yer alan volütler önden arkaya doğru uzanır ve ikisi arasındaki cephelerde açık palmet bezeği mevcuttur. Palmeti altta birbirine bitişik taç yaprak dizisi çevrelemiştir. Taç yapraklar dışarıya doğru uçlardan açılır. Başlık abaküsü ise kare formlu olup cephelerde içbükey bir hat izler.
Yan neflerde üst kotlarda dıştan içe genişleyen derin niş içerisinde yuvarlak kemerli altı adet pencere alt kotta ise beş adet pencere olup kuzey ve güney doğu köşelerinde altıncı pencerenin alt kotunda günümüzde mevcut olmayan mimari hacimlere giriş sağlayan kilit taşlı mermer söveli küçük dar kapılar mevcuttur. Yan nefler bir aks olup orta nef ise iki akstır. Tavanlar orta nefte ahşap beşik tonoz, yan nefte düz ahşap kaplamadır. Beşik ve düz ahşap kaplama tavanlar ahşap profilli silme ile sonlanır.
Naosta sağ nefte ikinci sütunun hemen yanında yapılan araştırma kazısında horosan harç bağlayıcı üzerine kare kesitli pişmiş toprak esaslı yer döşemesi ile karşılaşılmıştır. Bu döşeme kilisenin özgün zemin döşemesidir. Döşeme üzerinde yer yer çimento harçlı onarımlar mevcuttur. Yine sağ nefin doğu ucunda yer alan tuğla örgü ile kapatılan yan kapının önünde yapılan kazıda çimento harçlı beton zemin ile karşılaşılmıştır. Büyük olasılıkla özgün döşeme tahrip edildikten sonra beton ile onarılmıştır.
Ana mekandan, yapının doğusunda mermer kaplı taş bir platformla yükseltilmiş sadece din adamlarına ayrılan kutsal bölüme (bema) geçilir. Platformun her iki ucunda mermer basamaklı merdivenler yer almalıdır fakat defineciler merdiven basamaklarını sökerek büyük ölçüde tahrip etmiş olup özgün basamaklar kilisenin içinde molozlarla beraber atıl durumdadır. Ana mekânda her nef birer apsisle sonlanmaktadır. Giriş ekseninde orta nefin doğu ucunda yarım yuvarlak ana apsis; yan neflerin doğu ucunda ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş eş boyutlarda yarım yuvarlak apsisler (apsidiyol) bulunmaktadır. Bu yan küçük apsislerin üst kotlarında yuvarlak kemerli, taş söveli, derin nişli, yan neflere gün ışığı sağlayan, demir şebekeli pencereler yer alır. Sağ apsidiyolun merkezine niteliksiz bir kapı açılarak özgünlüğe zarar verilmiştir.
Kilisenin plan şeması doğu cephesinde dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis içten yarım daire ve dıştan düz bir duvar içine yerleştirilmiştir. Apsis yayının kuzey ve güneyinde iki oda şapeli yer alır. Bu mimari hacimler pastaforyum odaları olarak adlandırılıp kuzeyde şükran ayininin hazırlandığı prothesis, güneyde giyinme odası olarak kullanılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği diakonikondur. Bu küçük şapellere giriş apsis yayının sağ ve sol cephesinden taş söveli, yuvarlak kemerli, kilit taşlı, küçük kapılardan sağlanır. Sağ odanın (diakonikion) kapı kemerinin kilit taşında ortodoks haçı yer alırken kapı metal malzemeden olup çift kanatlıdır.
Bu kapıların bulunduğu cephelerin hemen yanında apsis cephelerinde yuvarlak kemerli, profilli düz kenar silmeli nişler yer alır. Nişlerin alt kenar yüzeyin simetri aksında haç işareti mevcuttur. Yan odalar kare planlı içten tuğla örgü çapraz tonozlu olup doğu cephesinde yuvarlak kemerli bir niş ve üzerinde yuvarlak taş kemerli pencere yer alır. Duvarlar tonozlara dek kaba yonu taş örgüdür.
Odaların içerisinde yerlerde kısmen hasarlı kitabeler bulunmuştur. Bu kitabeleri köşe noktalardan taşıyan kare kesitli mermer ayaklar ise harap durumdadır. Apsisin orta aksında defineciler tarafından tahrip edilen rölik muhafazasının olduğu noktada bu hasarlı mermer kitabe ve parçalar büyük olasılıkla sunağın düzenlemesine ait olmalıdır.
Apsisin tuğla örgü yarım kubbesi kesme taş örgü bir kasnağa oturur. Apsisin kesme taş örgü kavisli yarım kubbe kasnağında iki ağırlık kemeri ve ortasında mazgal pencere yer alır. Bu kemerlerin ve pencerenin hemen altından profilli kasnak silmesi apsisin yay kavisli cephesi boyunca devam eder. Silme; apsisin yarım kubbesinin geniş kemer alınlığının üzengi hizası köşe noktalarında dor başlık olarak şekillenip altta iç bükey pahlı bir köşe noktasına yerleştirilen ahşap yivli gövdeli, kaideli sütunceler ile desteklenir. Tuğla örgü kemer alınlığını kademeli silmeler çevreler. Kemerin simetri aksı tepe noktasında dikdörtgen formlu bir mermer bir çerçeveli oval kesit içerisinde bir istavroz yer almakta idi. Fakat günümüzde tahrip edilmiş olup çerçevenin bir kısmı apsiste kırılmış bir vaziyette atılmış durumdadır.
4- Restitüsyon Raporu
Kilisenin özgün mimari karakterinin belirlenebilmesi ve dönemini yansıtan teknik bilgi ve yazılı – görsel belgeler elde etmek amacı ile yapılan detaylı araştırmalar rölöve çalışmaları ile eş zamanlı olarak gerçekleştirilmiştir. Malkara Surp Toros (Teodoros) Kilisesi ile ilgili olarak öncelikle üniversitelerin kütüphaneleri, Başbakanlık Osmanlı arşivleri, İstanbul Üniversitesi Fotoğraf Arşivi, IRCICA kütüphanesi, Atatürk Kitaplığı ve fotoğraf arşivleri,İstanbul Enstitüsü, Rum ve Ermeni kilise mimarisi ile ilgili kaynak kitaplar taranmış ancak yeterli veriye ulaşılamamıştır. Ayrıca Kilise yapıları ile ilgili sanat tarihçisi,mimar vb. uzmanlardan görüş alınmış, Surp Toros Kilisesi ile benzer tip yapılar incelenmiş tipoloji, plan ve mimari ögeler üzerinden tanımlanarak Ermeni kiliseleri ile karşılaştırılarak benzer uygulamalar tespit edilip gözlemlenmiştir. Bu bağlamda Surp Toros Kilisesi ile tipoloji olarak büyük ölçüde benzerlik gösteren İstanbul Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesini örnek verebiliriz.
Yapılan araştırma kazılarından elde edilen veriler ve mimari izlerden faydalanarak yapılan tespitler sonucunda elde edilen restitüsyon bilgileri çalışmamıza büyük oranda katkı sağlamıştır.
Söz konusu yapı bir Rum kilisesi olup genel olarak bölgede ki Rum Kiliselerinin plan, kitle tasarımı, strüktür ve örtü sistemleri ile aynı dönemlerde İstanbul ve Anadolu da inşa edilen pek çok Rum kilisesi ile benzerlik gösterir. İstanbul’un fethinden ve celali isyanlarından sonra ülkenin farklı vilayetlerinden bu bölgeye yerleştirilen Ermeniler sonra ibadetlerini gerçekleştirebilmek için kendilerine tahsis edilen Rum kiliselerini kullanmışlardır.
Ayrıca kilisenin ana giriş kapısının üzerinde kitabe ile ilgili bir veri bulunmamaktadır. Fakat apsiste bulunan, tahrip edilen ve kutsal bölüme ait olduğu düşünülen bir yazıt mevcuttur. Yapılan araştırmalarda kiliseye özel akademik herhangi bir yazılı belgeye ya da çalışmaya ulaşılamamıştır.
Kilise doğu-batı yönünde dikdörtgen, bazilikal bir plan şemasına sahiptir. Kilisenin üç nefli (ana mekan) planı batı yönünde narteks ile sınırlandırılmıştır.
Yapının zemin katı; batı cephesinde yer alan narteks, doğu ucunda apsisle sona eren orta nef ve kendi apsidolleri olan yan neflerden oluşan bir naos ve apsisin yan taraflarında basık kemerli dar kapılarla girilen kare planlı, ayin için hazırlık yapılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği pastoforium hücrelerinde oluşur.
Kilisede uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler, yapılan araştırma kazıları, sözlü ve yazılı kaynak araştırmaları sonucunda yapının kesin inşa edildiği tarih net olmamakla birlikte 18.yüzyıl sonu- 19.yüzyıl başı olmalıdır. Çünkü Osmanlı döneminde 19.yüzyılda kiliselerde mermer kullanımının yasaklandığını biliyoruz. Yapıda mevcut taşıyıcılar mermer taklidi ahşap ve kumtaşından olup özgün zemin döşemesi de apsis hariç kare kesitli pişmiş toprak esaslı kiremit kaplamadır. Fakat kilisenin bu tarihten önce var olup olmadığı veya yerinde daha eski bir kilisenin varlığı ile ilgili her hangi bir bilgiye ulaşılmamıştır. Ayrıca Kilisenin önünde bulunduğu söylenen ve günümüze ulaşmayıp herhangi bir yazılı / görsel belgesi bulunmayan, yöre insanı tarafından ifade edilen bir çan kulesinden söz edilmektedir.
Narteks
Kilisenin batı duvarı giriş cephesinde yer alan narteks kuzeybatı-güneybatı cephede devam edip dikdörtgen planlı ve harap durumdadır. Uzmanlarca yerinde yapılan incelemeler, yapılan araştırma kazıları ve sözlü-yazılı kaynaklar değerlendirilerek kiliselerin mimari kurgusunda yaygın olarak kullanılan galeri katının varlığı, mimari izler ve kalıntılardan kolaylıkla tespit edilebilmektedir.
Galeriye çıkış narteksin kuzeybatı ve güneybatı yönünden iç duvara bitişik konumdaki tek kollu ahşap merdivenler ile sağlanırdı. Tüm bu ahşap mimari kurgu günümüze ulaşamasa da merdiven çıkış hattının izinden merdivenleri ve geriye kalan ahşap elemanların varlığından da galeriyi rahatlıkla tespit edebilmekteyiz. Üst katta galeriler yan neflerde sağ ve sol akslarda narteks bölme duvarı hizasından birinci sütuna dek ”u” planda devam edip düz olarak bitmekte idi. Geçmişte zemin katın giriş cephesinde narteks boyunca uzanan galeri döşemesinin hemen altında narteksi naostan ayıran bölme duvar mevcut idi. Bölme duvar aynı zamanda strüktürel olarak taşıyıcı eleman görevi de görmekteydi.Bu tespit kuzeybatı- güneybatı aksında narteks boyunca uzanan üst kat galerinin hemen altında zemin katta hali hazırda mevcut ahşap yastıklı dikmenin strüktürel olarak üzerinde ki mevcut galeriyi taşıyamayacağı ve galerinin bu köşede stabilize edilebilmesi için üst kotta ahşap, sütun görünümlü dikmenin alt kotta da devam etmesi gerekir idi. Ayrıca galeri kirişinin altında ki dikmenin yüzeyine sıva tutması için keser yarması da denilen çentikler açılmıştır. Yine diğer bir veride sol nefte güneybatı duvar yüzeyinde zemin katta galerinin yan nefe açıldığı noktada galeri kirişlerine dek uzanan bölme duvar izinin varlığıdır.
Nartekste özgün döşemenin tespiti için araştırma kazısı yapılmış fakat blokaj üzeri çimento harçlı beton döşeme ile karşılaşılmıştır. Ayrıca narteksin döşeme kotunun naos döşeme kotundan daha aşağı kotta olduğu tespit edilmiştir. Narteksin özgün döşemesi için uzmanların görüşleri alınarak; naos zemin döşeme araştırmasında
karşılaştığımız horasan harç bağlayıcı üzerine kare formlu pişmiş toprak esaslı kiremit renkli döşeme kaplamasının bu mimari hacimde de devam ettiği yönündedir.
Batı cephesinin orta aksında yer alan ana giriş kapısının ve üst kotta yer alan pencerenin özgün kotu ve formu değiştirilmiştir. Özgün kapının ve pencerenin izleri ve oranları tespit edilmiş olup kapının giriş cephesinin mermer kemer atkılığı ve dikdörtgen kesitli ayakları günümüzde giriş kapısının hemen yanında üst üste istiflenmiş haldedir. Özgün kapı yuvarlak kemerli mermer kaplamalı olup ahşap çift kanatlıdır. Bu tespit mimari izler ve kalıntılardan ışığında belgelenmiştir. Özgün ana giriş kapısının ahşap tek kanadı apsis kısmında atıl ve harap durumda bulunmuştur. Üst kotta orta akstaki pencere tüm cephe düzeninde ki sürekliliği devam ettirerek tuğla örgü yuvarlak kemerli, taş sövelidir.
İç mekanda giriş cephesinde özgün mimari kurguda ana kapının her iki yanında zemin kat pencereleri ile arasında kalan kotta dikdörtgen formlu küçük nişler yer alır. Bu küçük nişler günümüzde tuğla örgü ile kapatılarak çimento harçlı sıva ile kapatılmıştır. Kilisede yapılan araştırmalar sırasında yakın dönemde kapatılan küçük nişlerden sol aksta ki açılarak özgün durumu tespit edilmiştir.
Özgün kurguda narteksin sağ ve sol aksında yer alan ahşap tek kollu çeyrek döner merdivenlerin üst kotunda galeri sahanlığının hemen duvar yüzeyinde her iki aksta yuvarlak kemerli nişler mevcuttur. Bu nişler ahşap pervazlar ile çevrelenmiştir.
Yine nartekste zemin katta her iki karşılıklı cephe ekseninde ahşap merdivenlerin hemen altında duvar yüzeyinde yuvarlak kemerli nişler mevcuttur. Güneybatıda yer alan niş tamamen kapatılmış diğer cephede yer alan niş ise derinliği kısmen küçültülmüştür.
Özgün mimaride narteksten naosa geçiş orta aksta ahşap çift kanatlı kapı ile sağlanır.
Narteksin üst örtüsü; zemin katta ahşap düz çıtalı olmalıdır. Galeri katında ise yan neflerde düz çıtalı, orta nefte ise ahşap beşik tonoz olarak devam eder.
Narteks özgün iç cepheleri horasan sıva üzeri boyalıdır. Tüm cephede pencere, niş ve kapı gibi mimari öğeleri ve cephe köşe noktaları yatay ve dikey kesen sıva üzeri boya bir silme vurgular. Bu bezeme tezyinatı fotoğraflarla belgelenmiştir. Cephede çimento harçlı onarımlar özgün sıva ve boya dokusuna oldukça zarar vermiştir.
Ancak gerek iç mekân duvar yüzeylerinde geçmiş onarımlarda yapılmış olan çimento derzlemelerin ve sıva+boyanın yer yer taş yüzeyleri, özgün sıva ve boya dokusunu kapattığı izlenmektedir. Bu çimento derzlemeler ve sıvalar yapıdan arındırılmalıdır.
Narteks pencereleri ise tüm cephede olduğu gibi büyük ölçüde tuğla ve taş örgü ile kapatılmıştır. Batı cephesinde galeri katında üç adet, zemin katta giriş kapısının sağında ve solunda birer adet, kuzey ve güney batı cephelerinde üst kotta ikişer zemin katta ahşap merdivenin hemen yanında birer adet olmak üzere toplam 11 adet pencere açıklığı mevcuttur. Pencerelerin doğramaları büyük ölçüde günümüze ulaşmamıştır. Fakat konu ile ilgili uzmanlardan görüş alınmış olup yapıya tipoloji olarak benzeyen kilise örneğinde karşılaştırma yapılmış, pencereler ahşap doğrama olarak önerilmiştir. Kanatlı pencereler alt ve üst kotta benzer olarak bölümlenmiştir. Tüm mimari hacimlerde yer alan pencereler gibi demir parmaklıklı ve geçme sistemdir. Yatay yöndeki demir çubukların kesişim yerleri oyularak düşey demirler bu yarıklardan geçirilmiş ve birleştirme geçmeli şekilde sağlanmıştır. İç cephe horasan harçlı sıva+kireç esaslı ince sıva+boyalıdır.
Naos
Ana mekan(naos) giriş kapısı-apsis ekseninin kuzey ve güney akslarında yer alan birer sütun dizisiyle uzunlamasına üç sahna (nef) ayrılmış olup naosta sütun sırasının her birinde üç adet taşıyıcı sütun yer alır. Sütun gövdeleri kireç esaslı harç ile sıvalı ve boyanmış olup mermer taklidi, alçı impost başlıklı olup dekoratif plastik bezeme ile mekanda gösterişli bir hava yaratılmak istenmiştir. Dört cephede sütun başlarında koç boynuzlarına benzeyen, volüt dolgusu bulunur. Sütun başının iki yanında yer alan volütler önden arkaya doğru uzanır ve ikisi arasındaki cephelerde açık palmet bezeği mevcuttur. Palmeti altta birbirine bitişik taç yaprak dizisi çevrelemiştir. Taç yapraklar dışarıya doğru uçlardan açılır. Başlık abaküsü ise kare formlu olup cephelerde içbükey bir hat izler. Günümüze ulaşamasa da eski fotoğraflardan tespit edebildiğimiz sütun başlığının naosa bakan cephesinin hemen üstünde iki kemerin taşıyıcı dikmede birleştiği yerin ortasında tavan silmesinin altına dek devam eden plaster üzerinde büyük ve kalın, kıvrımlı bir kenger yaprağından oluşan plastik bezemeler mevcut idi. Yaprağın orta ekseni yumurta silmesi ile vurgulanmıştır. Hali hazırda mevcut olmasa da bu plastik bezemeler aslına uygun olarak yenilenmelidir. Bu sütunlar üst kotta taşıyıcı özelliği olmayan ahşap bağdadi sepet kulpu kemerlerle bağlanmıştır.
Yan neflerde üst kotlarda dıştan içe genişleyen derin niş içerisinde yuvarlak kemerli altı adet pencere alt kotta ise beş adet pencere olup kuzey ve güney doğu köşelerinde altıncı pencerenin alt kotunda günümüzde mevcut olmayan, fakat dış cephede ki mimari izlerden ve kalıntıdan geçmişte var olduğu tespit edilen mimari hacimlere giriş sağlayan üzeri haç kabartmalı kilit taşlı, mermer söveli, ahşap, tek kanatlı dar kapılar olmalıdır. Üst kotta pencere aralarında kalan duvar yüzeylerinde barok etkili çelenk motifleri yer alır. Tüm iç cephede pencere,niş ve kapı gibi mimari ögeleri ve cephe köşe noktaları yatay ve dikey kesen sıva üzeri boya bir silme vurgular. Bu bezeme tezyinatı fotoğraflarla belgelenmiştir.
Yan nefler bir aks olup orta nef ise iki akstır. Tavanlar orta nefte ahşap beşik tonoz, yan nefte düz ahşap kaplamadır. Beşik ve düz ahşap kaplama tavanlar ahşap profilli silme ile sonlanır.
Naos özgün döşemesi horasan harç bağlayıcı üzerine kare kesitli pişmiş toprak esaslı döşemedir.
İç cephe horasan harçlı sıva+kireç esaslı ince sıva+boyalıdır.
Apsis
Ana mekandan, yapının doğusunda mermer kaplı taş bir platformla yükseltilmiş sadece din adamlarına ayrılan kutsal bölüme (bema) geçilir. Platformun her iki ucunda mermer basamaklı merdivenler yer alır. Ana mekânda her nef birer apsisle sonlanmaktadır. Giriş ekseninde orta nefin doğu ucunda yarım yuvarlak ana apsis; yan neflerin doğu ucunda ise birbirleri ile simetrik olarak düzenlenmiş eş boyutlarda yarım yuvarlak apsisler (apsidiyol) bulunmaktadır. Apsidyollerin içbükey yüzeylerinde ve profilli silmelerinin çevresinde barok tarzda kıvrımlı kenger yaprakları arasında boru çiçekleri ortada aksında bir haç etrafında toplanan kalemişi bir düzenlemeye mevcuttur. Bu yan küçük apsislerin üst kotlarında yuvarlak kemerli, taş söveli, derin nişli, yan neflere gün ışığı sağlayan, demir şebekeli pencereler yer alır. Apsisin ön cephesinde, büyük kemerin üzerinde plastik kabartma bir vazodan çıkan olasılıkla hayat ağacı motifi olan bitkisel kalem işi bezemeler ve cepheyi taçlandıran yanlardan başlayan yukarı doğru kademeli olarak çıkan kalın bir silme mevcuttur.
Kilisenin plan şeması doğu cephesinde de dıştan yansıtılmıştır. Ana apsis içten yarım daire ve dıştan düz bir duvar içine yerleştirilmiştir. Apsisin tuğla örgü yarım kubbesi kesme taş örgü bir kasnağa oturur. Apsisin kesme taş örgü kavisli yarım kubbe kasnağında iki ağırlık kemeri ve ortasında mazgal pencere yer alır. Bu kemerlerin ve pencerenin hemen altından profilli kasnak silmesi apsisin yay kavisli cephesi boyunca devam eder. Silme; apsisin yarım kubbesinin geniş kemer alınlığının üzengi hizası köşe noktalarında dor başlık olarak şekillenip altta iç bükey pahlı bir köşe noktasına yerleştirilen ahşap,yivli gövdeli, kaideli sütunceler ile desteklenir. Tuğla örgü kemer alınlığını kademeli silmeler çevreler. Kemerin simetri aksı tepe noktasında dikdörtgen formlu bir mermer bir çerçeveli oval kesit içerisinde bir istavroz yer almakta idi.
Apsis yayının kuzey ve güneyinde iki oda şapeli yer alır. Bu mimari hacimler pastaforyum odaları olarak adlandırılıp kuzeyde şükran ayininin hazırlandığı prothesis, güneyde giyinme odası olarak kullanılan ve liturjik eşyaların muhafaza edildiği diakonikiondur. Bu küçük şapellere giriş apsis yayının sağ ve sol cephesinden (taş) mermer söveli, yuvarlak kemerli, kilit taşlı, metal çift kanatlı küçük kapılardan sağlanır. Kapı kemerinin kilit taşında ortodoks haçı yer alır.
Bu kapıların bulunduğu cephelerin hemen yanında apsis cephelerinde yuvarlak kemerli, profilli düz kenar silmeli nişler yer alır. Nişlerin alt kenar yüzeyin simetri aksında haç işareti mevcuttur. Yan odalar kare planlı içten tuğla örgü çapraz tonozlu olup doğu cephesinde yuvarlak kemerli bir niş ve üzerinde yuvarlak taş kemerli pencere yer alır.
Kutsal bölümümün özgün döşemesi marmara mermeri ile kaplanmıştır. Yan odalar ve apsis cepheleri horasan harç sıva üzeri kireç esaslı ince sıva+ boyalıdır.
Buna göre restitüsyonda alınan kararlar şunlardır;
–Yapı günümüze özgün plan şemasını büyük ölçüde koruyarak gelmiştir. Bu nedenle restitüsyon projesinde rölöve esas alınmıştır.
– Yapının dış cephesi günümüzde tuğla hatıllı taş örgüdür. Dış cephede taşların geometrileri çok düzenli değildir. Moloz taş kaba yonu taş örgülü duvarlarda özellikle sol yan cephede horasan sıva tespitleri yapıldığından cepheler sıva olarak önerilmiştir.
- Mimari izlerden ve kilisenin tipolojisi ile ilgili yapılan analizlerden elde edilen veriler ışığında yapının kuzey ve güneydoğusuna bitişik girişler yer almaktadır. Buna göre bu mekanlar ve mimari öğeleri restitüsyon projesine uygun olarak revize edilmelidir.
-
Yapılan araştırma kazılarında narteks bölümü ana mekân zemin kotundan 16 cm yukarıdadır. Ayrıca apsisin sağ ve sol aksında yer alan üç basamaklı mermer merdivenlerde aslına uygun olarak restitüe edilmiştir.
-
Kilisede yapılan araştırma kazılarında naosta özgün zemin, kare kesitli pişmiş toprak esaslı yer döşemesi olarak tespit edilmiş narteks ve naos zemin döşemesi bu veriler ışığında pişmiş toprak yapılmıştır. Ayrıca apsis döşemesi mermer kaplama olup büyük ölçüde yerinde mevcuttur. Apsis yan odaları da yine mermer kaplama olarak restitüe edilmiştir.
-
Narteks orta aksında yer alan ana giriş kapısı ve hemen üstünde yer alan cephe penceresinin kotları ve oranları aslına uygun olarak yenilenmelidir. Tüm pencerelerdeki ve kuzey ve güneydoğuda yer alan yan kapılardaki niteliksiz çimento harçlı-sıvalı tuğla ve taş örgü kapamalar kaldırılmalı, demir şebeke ve taş söveler minumum müdahale ile onarılmalıdır.
-
Özgün mimari izlerden, kalıntılardan ve geleneksel kilise plan tipolojisini de göz önüne alınarak elde edilen veriler ışığında narteksten yan neflere ”u” biçiminde uzanan ahşap galeri katı ve sağ ve sol aksta galeriye çıkışı sağlayan çeyrek döner, tek kollu, ahşap merdiven çıkış kotları da dikkate alınarak projelendirilmiştir.
-
Kilise apsis ve yan odalar dışında üst örtüsü ahşap konstrüksiyonlu, beşik çatı olup alaturka kiremitlidir. Üst örtü içten, mimari kalıntılardan,eski bir fotoğraftan ve sözel olarak edinilen bilgiler ışığında; narteksin zemin katında,yan neflerde ahşap çıtalı düz, orta nefte ise ahşap beşik tonozludur.
-
İç mekanda tüm cepheler horasan harç üzerine kireç esaslı ince sıva ve üzeri boya ve barok etkili kalem işi süsleme tezyinatı mevcuttur ancak büyük ölçüde yok olmuş kalem işleri restitüe edilememiştir.
5-Restorasyon Raporu
Kilise restorasyonu restitüsyon doğrultusunda yapılacaktır. Buna göre;
*Öncelikle yapı dış cephesine bitişik durumdaki tüm muhdes ekler tamamen kaldırılmalıdır.
*Çalışma sürecinde tespit edilen özgün döşeme kotuna kadar yapı içinde kotlama çalışması, hafriyat çalışması yapılmalı; özgün döşeme seviyesine inilmelidir. Kazı itina ile yapılmalıdır ki alt katmanda bulunabilecek özgün döşeme var ise zarar verilmemesi gerekmektedir.
*Kötü durumda olan çatı karkası ve ahşap dikme sütunlar alınmalıdır. Taş sütunlar sıva raspasından sonra uzmanlarca tekrar yerinde değerlendirilmeli gerekli güçlendirme kararları gözden geçirilerek uygulama sürecinde ilgili koruma kuruluna sunulmalıdır. Yeni yapılacak ahşap dikme sütunlar özgününe uygun olarak yapılmalı ve üzerine sıva yapılması için özgün sistemine uygun olarak ahşap boyuna kaplamalar kullanılmalıdır. Sıva öncesinde kaplama üzerlerine sıvanın tutması için çentikler atılmalıdır.
*Yapı beden duvarlarında muhdes olan pencere kapamaları alınmalı, üst kotta harç özelliğini yitirmiş örgüler yerinden alınmalı, restitüsyon projesine uygun olarak özgün harç ve duvar örgü sistemine göre örülmelidir.
*sıva raspası ve derz açımdan sonra duvarlarda çatlak tespiti yapılması durumunda;
*1 cm’ e kadar çatlaklarda özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması
*1-4 cm arasında olan çatlaklara paslanmaz kenetlerle dikiş atıldıktan sonra özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması
*4 cm den büyük olan çatlakların 15-20 cm kadar çevresinin çürütülerek özgün malzeme ve sistemine uygun olarak yeniden örülmesi ve özgün harç karışımına uygun olarak enjeksiyon yapılması; önerilmektedir.
*Uygulama sırasında temel durum tespiti için kısmi sondajlar açılmalıdır. Temel sistemi uzmanlar tarafından incelenmelidir. Temellerde eğer çatlak tespit ediliyorsa duvarlarda önerilen çatlak müdahale yöntemleri temel duvarlarında da uygulanmalıdır.
*Ayakta kalan ve iyi durumda olan duvarların özgün taş ve tuğla örgüsü ile korunacaktır. Malzeme kaybı olan bölümlerde çürütme tümleme yapılacaktır. Tümleme malzemesi özgün taş özelliğine uygun taş ile yapılmalıdır. Derzlerin tamamı sökülerek özgün derz karışımlı harç ile yeniden derzleme yapılmalıdır. Derzleme yapıldıktan sonra horasan sıva ile iç ve dış cepheler sıvanmalıdır.
*Çatı sistemi restitüsyona uygun olarak yapılmalıdır. Ahşap makas sistemine göre çözümlenecek çatı da kaplama tahtası üzerine rufoline ve alaturka kiremit örtüsü yapılacaktır.
*Yapı günümüze büyük ölçüde yıkılmış durumda gelmiştir. Duvarlarının üst kot bölümleri de büyük ölçüde yıkılmıştır. Bu nedenle öncelikle duvarlardaki güçlendirmeler yukarıda sıralanan maddelere göre tamamlanmalıdır. Çatı sistemi kurgulanmadan önce restorasyon projesine uygun olarak naostaki ahşap sütunlar imal edilmelidir. Ahşap sütunlar paslanmaz tijler ile taş kaideye ankre edilmelidir. Daha sonrasında çatı karkas sistemi yapılmalıdır.
*Zemindeki toprak alımı sırasında alt katmanlardan çıkacak izlere farklı bulgulara göre proje tadilatı yapılarak ilgili koruma kurulu onayından sonra uygulamaya devam edilmelidir.
*Duvarların rijitliği için duvar üst kotunda paslanmaz L profillerle hatıl sistemi oluşturulmalıdır. Bu şekilde yapının yanal kuvvetler etkisinde açması önlenmiş olur.
*Kullanılacak tüm ahşap elemanların fırınlanmış, emprenye edilmiş ve yangına karşı koruyucu boya ile boyanmış olması gerekmektedir.
*Kapı ve pencere doğramaları projesine uygun olarak yeniden yapılmalıdır.
*Duvarlar sıvalı olarak önerilmiştir.
*Zemin kaplaması kazıda çıkan veriler doğrultusunda naos ve narteks pişmiş toprak, apsis mermer, apisisin sağ ve sol bölümündeki odalar taş kaplamadır.
*Yapı etrafı parsel sınırları içerisinde kalmak koşulu ile bahçe duvarı ile çevrelenmiştir. Doğu cephesi payanda bölümü parselden çıkma göstermektedir. Bu nedenle bu bölümü çevreleyen bahçe duvarıda parsel sınırını aşmaktadır. Yapı bahçesine giriş ana kapısı alt yoldan, güney cephesinden verilmiştir. Yapı etrafı mevcut durumda toprak dolgu ile yükseldiğinden özgün bahçe kotunu kaybetmiştir. Parsel sınırı etrafına bahçe duvarı yapılması ile yol ile bağlantısı kesilen yapı etrafı kendi parseli içinde restitüsyon kotuna getirilebilmektedir. Bu şekilde cepheler açığa çıkmaktadır. Uygulama sırasında yapı bahçesinde yapılacak kazının itina ile yapılması ve çıkacak verilerin ilgili koruma kuruluna bildirilmesi gerekmektedir.
Kaynakça
- ”19. yüzyıl Kayseri kiliseleri için koruma önerileri” itüdergisi/ a mimarlık, planlama, tasarım Cilt:7, Sayı:2, 26-37, Eylül 2008
- Tekfurdağı Sancağı’nın Sosyal ve Ekonomik Yapısı (1890-1902),makâle, Ümit Ekin/ Hümmet Kanal
- İstanbul’da Ermeni-Rum Kiliseleri Krizi ve Ermenilere Tanınan Yeni İmtiyâzlar (1890-1891), Ramazan Erhan Güllü
- http://ercaninal.blogspot.com.tr/2013/01/tekirdag-tekfurdagi-rodoscuk.html
5. Tekirdağ 1/5000 nazim imar plani ve 1/1000 uygulama imar plani açiklama raporu
http://www.azrefs.org/tekirdag-15000-nazim-imar-plani-ve-11000-uygulama-imar- plani-a.html?page=3
- Osmanlı Devleti’nde Ermeni Eğitim Kurumları ve Faaliyetleri, makâle, Necmettin Tozlu
- Surp Yerrortutyun Katolik Ermeni Kilisesi, Sanat Tarihi Raporu, Sedat Bornovalı
- XIX. Yüzyıl Ayvalık Kiliselerinde Ahşap Konstrüksiyon Teknikleri, Yrd.Doç.Dr. Yasemin İnce Güney, Yrd.Doç.Dr. Hatice Uçar
- ‘1915 Öncesinde Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeniler’, Raymond H. Kévorkian–Paul B. Paboudjian, Aras Yayıncılık İstanbul, 2013
10.‘Badgerazart Pınaşkharhig Pararan’ (Resimli Dünya Sözlüğü), H.S. Eprigyan, Venedig, 1902
- http://www.agos.com.tr , Çanakkale, Gelibolu, Tekirdağ Ermenilerine ne oldu?,makale, Zekeriya Mildanoğlu
- Osmanlı Devleti’nde Gayrimüslimlerin Din-İbadet, Egitim-Ögretim Hürriyetleri ve Bu Bakımdan “Kilise Defterleri”nin Kaynak Olarak Önemi (4 numaralı kilise defteri’nden örnek fermanlar), Ali Güler
- Kumkapı Surp Vortvots Vorodman Kilisesinin Yapım Sistemi Ve Onarım Sürecinin Değerlendirilmesi, tez,Rahmi Hızır
- http://www.serdarsabri.com/2010/06/malkara-bulgar-kilisesi-umit-bayazoglu.html
- http://www.sehirtarihleri.com/tekirdag/ 16.Salnamelere Göre İdari,Sosyal ve Ekonomik Yapısıyla Edirne Sancağı, Edirne Valiliği Kültür yayınları
- http://www.malkaragundem.com/malkaradaki-tarihi-eserler-koruma-altina-aliniyor.html
- “Kuzey Marmara sahilleri ve ard alanında şehirleşmenin tarihi süreci: XVI.-XVII. yüzyıllarda Tekirdağ ve yöresi”, Doktora Tezi, Hacer Ateş, İstanbul Üniversitesi SBE, 2009.
- http:// team-aow.discuforum.info/t7-Kumkapı-Surp-Asdvadzadzin-Aziz-meryem-ana-Vortvots-vorodman-gokgurultusunun-Cocukları-Ermeni-Kilisesi.htm
- http://www.tarihiyapilar.org/vortvots-vorodman-kilisesi/
- http://hagiabyzantion.blogspot.com.tr/2011_12_01_archive.html?view=magazine
- http://www.anatoliantemples.com/category/yarimada/
- http://ermenikulturu.com/malkara-ermeni-kilisesi/
- http://www.radikal.com.tr/turkiye/insaata-feda-olan-mezarlar-1139708/
- http://www.serdarsabri.com/2010_06_01_archive.html
26.http://www.istanbulguide.net/insolite/info/francais/turquie_occidentale/malkara.htm
- http://team-aow.discuforum.info/t2009-Tekirdag.htm
- Tekirdağ ilinde nüfus ve yerleşmenin coğrafi analizi, uluslararası sosyal araştırmalar dergisi, Vedat Şahin, Cilt: 7 Sayı: 35
- http://www.tekirdagcik.adalet.gov.tr/tekirdag.html